Cuma, 06 Recep 1447 | 2025/12/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Ey Suriye'deki Müslümanlar: "Bayram Sözleşmesi" Aldatmacasından Sakının Zira İbrahimî, Amerikan Çözümünü Dayatmada Mücrim Suriye Rejiminin Ortağıdır

  • Kategori Suriye
  •   |  

Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi el-Ahdar el-İbrahimî, "bayram sözleşmesi" önerisini sunmak yoluyla ayaklanmayı soğurmak için tüm Amerikan girişimleri karşısındaki ayaklanma çıkmazı duvarında bir gedik açmaya çalışmaktadır. Zira onun bu önerisi, bu rejimin üç günlük Kurban Bayramı boyunca ölüm makinelerini durdurma girişiminde bulunması amacıyla İbrahimî ile Suriye rejimi arasında bir anlaşmaya varılmasına dayandığı gibi bu öneriye icabet etmeleri ve rejimle savaşmayı durdurmaları için de onun ile ayaklanan Suriye halkı arasında bir anlaşmaya varılmasına dayanmaktadır. Nitekim bu önerisinin maksadı noktasında İbrahmî aynen şöyle demiştir: "Sözleşmeye ulaşmak, daha kapsamlı bir ateşkese, dışarıdan silah akışının durdurulmasına, ağır silahların çekilmesine ve ardından da Suriye krizine dönük siyasî çözüme erişmeye doğru atılmış bir adım olacaktır." Dolayısıyla bu ateşkes önerisi, plan içerisindeki bir adımdır. Bu planlardan birini de İngiliz "Sunday Telegraph" Gazetesi şu şekilde aktarmıştır: "İbrahimî, Suriye'de barışı korumak amacıyla Lübnan'daki UNIFIL gibi üç bin kişilik barış gücü konuşlandırmaya dönük bir plan ortaya koymuştur."

O zaman İbrahimî'nin planının ilki, Suriye'de ayaklanan insanların, içerisinde katliamın gizlendiği ateşkesi kabul etmesine dayanmaktadır. Şöyle ki; insanlar, kendilerini ateşkesin sürdürülebilirliğini kabul etmeye teşvik eden ayrımı hissedeceklerdir. Dolayısıyla muhalefet ile rejim arasında bir diyalogun yürütülmesini kabul etmek, bir çözüm aramak demektir. Dolayısıyla da hem bunun başarılması hem de diyalog esnasında güvenlik boşluklarını pekiştirmek için barışın koruması için uluslar arası güçlerin gönderilmesine dair uluslar arası bir ittifakta gerçekleşmiş olacaktır. O takdirde demek ki mesele, "barış sözleşmesi" değil  bir barış planıdır.

Bu planı gözlemleyen bir kimse, bunun bu bağlamdaki bir çözüm için Suriye rejiminin teklif etmiş olduğu hususların dışına çıkmadığını, planın başarıya ulaşmasıyla başlangıçta mücrim Suriye rejiminin bombardımanı durdurmayı nazikçe kabul ettiğini göstermeyi tasavvur ettikleri ve gerek çözüm gerekse de Suriye'nin geleceğinin belirlenmesinde Suriye rejiminin diyalog taraflarından biri olacağı bir plan olduğunu görecektir. Bunun içindir ki "rejimin baykuşu" Cihad Makdisî, hızla  ülkedeki şiddet eylemlerinin sona ermesi için Şam'ın bu bağlamdaki her türlü girişimle olumlu ilişkilere hazır olduğunu açıklayarak şöyle demiştir: "Her türlü girişimin başarısı, tarafların cevap vermesini gerektirir." İbrahimî de başarıyı temenni ederek 19.10'da şöyle demiştir: "Bizler, herhangi birinin gözünü çıkarmak değil sakinlik istiyoruz. Dahası bizler, diyalog yoluyla bir çözüme erişmek için durumların sakinleşmesini istiyoruz." Aynı şekilde bu, Amerika'nın desteklediği ve onun ajanları olan Türkiye'den İran'a, Mısır'a, Arap Birliği Ligi'ne, Irak'a, Lübnan'a ve Ulusal Konseye kadar destek seslerini yükselttikleri bir plandır... Ayrıca bu önerinin, Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'in her birinde çaldıkları gibi Suriye'deki ayaklanmayı da tamamen çalma niyetinde oldukları geçiş sürecini kontrol edecek geçici bir hükümetin oluşturulmasına yönelik bir seyir taşıdığı da bilinmektedir... Aynı şekilde bu önerinin içerisinde, mücrim rejimin başının kurtarılması olduğu da bilinmektedir. Böylece rejimin işlemiş olduğu korkunç cürümler, bir cürüm değil bakış açısına dönük haklı bir tutum olmuş olacaktır.

"Bayram sözleşmesi" önerisi, kendisini yemek için gözlerini kapatmak yoluyla horozu ikna eden tilki kurnazlığının olduğu habis bir öneridir. Böylece insanlar, öneriyi kabul etmeleri için yumuşatılmış ve ayakları da öneriye doğru kolaylıkla çekilmiş olacaktır. Dolayısıyla bu öneri, insanların uçuruma düşmeleri için tek bir adım dahi atmalarının yeterli olacağı kayganlıkta olmasından dolayı tehlikeli bir öneridir. Bunun içindir ki mücrim Suriye rejimi, bu önerinin kabul edilmesi için insanlar nezdinde güçlü bir motivasyon oluşturmak amacıyla bayramdan önce cürümlerini artırmayı ve insanlar farkı hissetsinler diye de üç günlük bayram boyunca cürümlerini hafifletmeyi göz ardı etmeyecektir.

Ey Suriye'deki Sabreden ve Kararlı Olan Müslümanlar!

İbrahimî'nin, Lübnan'a isabet eden iç savaş ve yıkımın sizlere de isabet edeceğine yönelik açık sinyal vererek Lübnan'da yaptığı "Suriye krizi, yaş kuru her şeyi yakacak" şeklindeki uyarısı sakın sizleri korkutmasın. Dolayısıyla o, bu sözleriyle sanki şöyle demek istemektedir: "Ya Amerikan çözümü yada iç savaş." Dolayısıyla bu şekildeki bir plan, başarısına her zamanki cürümsel yolu üzerinde olan mücrim Suriye rejimini de ortak etmekte olup İbrahimî'nin kendisi de Suriye rejiminin bayramdan önceki cürümlerinin şiddetine ve bayram boyunca da onu hafifletmesine bağlı kalacaktır; buda onların, Suriyelilerin tertemiz kanlarının akmasında ortak olduklarına işaret etmektedir.

Ey Sevgili Suriye'deki Muhlis Müslümanlar!

Bizler sizlerin teslim olmanızdan korkmuyoruz. Zira sizler, gerçekten kahraman kimselersiniz ve sizlerin kahramanlıkları da Allah'ın izniyle hiç kimsenin galip gelemeyeceği Allah'a olan imanınızdan kaynaklanmaktadır. Ancak bizler, Amerika'nın görevlendirdiği bir adamın sizlere tuzak ve komplo kurmasından korkuyoruz. Şayet bu şekilde olmamış olsaydı Amerika bu adama güvenmeye devam etmezdi. O halde aman ha ondan sakının. Dolayısıyla o adamın sizin koruyucunuz olmadığını iyi biliniz ve sadece Allah'a sımsıkı sarılınız, sadece O'ndan yardım isteyiniz ve sorunlarınızın çözümünde sadece Allah'ın şeriatına bağlı kalınız. Zira İslam bir çözüm koyduğunda onu reddetmek caiz değildir. Onun koymuş olduğu çözüm ise Hilafet Nizamı'nı kurarak dini ika etmektir. Yoksa sapkın ve saptırıcı demokrasiye ve vahşî facir kapitalizme dayalı olan zalim beşeri Batı sistemini ikame etmek değildir. Zira bunlar, İbrahimî'nin sizlere taşıdığı karışık Amerika mallarıdır. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar hala cahiliye hükmünü mü istiyorlar. İnanan bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren mi vardır?" [el-Maide 50]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ey Müslümanlar: "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" Cumasındaki Duruşunuz, İzzetli Bir Duruş Olup Amerika'nın Sunduğu "Bayram Ateşkesine" Karşı Doğrudan Bir Tepkidir

Devletlerin bir biri ardına, iddia ettikleri üzere daha fazla kan döken rejimin çıkarı için geçici bir yönetim ortaya çıkarmak amacıyla tagut rejim ile birlikte müzakere planını öneren komplo ve düşman ini Birleşmiş Milletler Elçisi el-Ahdar el-İbrahimî'nin aracılığıyla Amerika'nın sunduğu "bayram ateşkesi" önerisini destekledikleri bir sırada, nasıl olur da İbrahimî'nin göreviyle, özellikle de ateşkesin sunulmasıyla birlikte rejimin katliamları daha da artabilir?!

Bölgesel ülkeler ile rezil ve aşağılık Birliğin, destekleyip lütfederek bu öneriyi kaptıkları bir sırada ve bu önerinin cürümlerini ortadan kaldıracağını, kendisi ile tabiilerinin müstakbel Suriye'de bir rol alacaklarını ve kendisine yönelik bir intikam oluşmasını engelleyeceğini zanneden mücrim ve katil rejimin başının sevinmesinin ve rahatlamasının ardından ...

İşte böyle bir sırada ebrar Şam ayaklanmacılardan, 19.10.2012 Cuma günü, "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" Cuması adı altındaki bir tepkinin gelmesi, iğrenç Amerika ile gururlu Suriye halkının işkencelerinin tacirliğini yapan üfürükçü ajanlarının yüzlerine vurulmuş güçlü bir şamardır. Nitekim onların komploları, Subhânehu'nun şu kavli gibidir:

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" [Ankebût 41]

Özgür ayaklanmacıların, bu Cuma için seçtikleri "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" şeklindeki adlandırmayı derin bir şekilde düşünen bir kimse, Suriye'deki mümin gençlerin ayaklanmasının ulaştığı siyasî bilincin boyutunu fark edecektir. Dolayısıyla adlandırma, sadece Amerika'nın ümmete yönelik bilinen düşmanlığını, bölge halkına yönelik komplolarını ve onun ajanı baskıcı diktatör rejimlerin Beyaz Saray'a karşı olan desteğini, dayanağını ve ilgisini ifşa etmemekte, bilakis Amerika ile ajanları için, Şam'daki ebrar ayaklanmacıların Amerika'nın bölgedeki projelerinin tamamını kesin olarak reddettikleri, kendilerinin Amerika ile ajanlarının, Allah'ın rızasını isteyen, ayaklanma sırasında Resulullah'ın râyelerini yükselten, "Allah'tan Başkasının Önünde Asla Eğilmeyeceğiz" ve Amerika ile Avrupa'nın genelde İslam ülkelerine özelde ise Şam ülkesine yönelik çatışma günleri Allahuteala'nın izniyle çok yakında yok olacaktır şeklinde sloganlar atan muhlis gençlerin ayaklanmasını sarmalamak için planladığı girişim ve manevraların farkında oldukları şeklindeki şok edici gerçeği de ifşa etmektedir.

Şam ayaklanması, Şam civarı ve çevresindeki ajanları olan yöneticiler de dahil Amerika ile Avrupa'nın oyunlarını, Obama ile Clinton'un iddialarını, Rusya ve Çin'in düşmanlıklarını ifşa etmesinin yanı sıra dahası bu ayaklanma, İbrahimî'nin aşağılık görevini ezip geçmiş ve Dabi ve Annan'ın daha önceki görevleri sona erdiği gibi bu görev de sona ermiştir.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, "dost kılığıyla" karşımıza çıkan düşmana karşı uyardığımız gibi Ulusal Konsey ve düşmanlarımızın laiklik, sivillik ve demokratik mefhumları üzerine kurulan Askerî Konseyler gibi kanların ve fedakarlıkların tacirliğini yapanların oyunlarına karşı da uyarırız. Aynı şekilde ayaklanmacı halkımıza ve muhlis tugayların liderlerine de bu sahte konseylerden uzak durmaları şeklinde uyarıda bulunuruz. Zira çözümün, ülke halkının akidesinden kaynaklanması kaçınılmaz olduğu gibi Amerika'nın, Avrupa'nın, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün, Arap Birliği Ligi'nin ve ajan rejimlerin mübarek Şam'a dokunan ellerinin koparılması da kaçınılmazdır. Dahası bu rejimin, tüm rükünleri ve şahsiyetleriyle tamamen düşmesi kaçınılmazdır.

Ey Tagutlara Rağmen Dâr-ul İslam'ın Merkezi Şam Topraklarında Ayaklananlar!

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak bizler, ayaklanmacı halkımızı, tüm zorluk ve fedakarlıklara rağmen amellerinde hak üzere sebat göstermeye, bu amelleri sadece Kerim olan Allah'ın rızası ile kerim Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in metodu ve hidayetine has kılmaya, yüce Mevla'dan Raşidi Hilafet Devleti'ni Dâr-u İslam'ın merkezi mübarek Şam topraklarındaki tüm bu büyük fedakarlıkların ardından elde edeceğimiz en hayırlı müjde kılmasını temenni etmeye çağırıyoruz. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaadetti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir." [en-Nûr 55]

Bu, aziz olan Allah'a hiçte zor değildir.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir' in Giza İstikame Mescidi Önündeki Kampanyası

  • Kategori Foto
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Mısır Vilayetinin İslam Devleti anayasasını tanıtma amacı ve "Mısır'ın Anayasası İslami Anayasa Olmak Zorundadır'' sloganıyla yürüttüğü kampanyanın devamı niteliğinde olarak Hizb-ut Tahrir gençleri 3 Zilkade 1433 Hicri, 19 Ekim 2012 Miladi Cuma günü seyyar bilgilendirme çadırını Giza İstikame mescidi önünde kurmuşlardır. Cemaatin tamamı ile çok olumlu tartışmalar gerçekleştirmişler ve çok sayıda kişi katılımda  bulunmuştur.

Allah Subhanehu ve Teala amellerimizi kabul buyursun


Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

Köklü Değişim Dergisi Yazarlarından Mahmut KAR, İMC TV Divan Programında Suriye Devrimi ve Kürt Meselesini değerlendirdi; "ABD ve Türkiye, Suriye'de İslami Bir Devleti Kesinlikle İstemez". (15.10.2012)

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Türkiye'nin 30 yıldır çözüme kavuşturamadığı Kürt Meselesinde, çözümsüzlüğün temel sebeininin ne olduğunu sorgulayan Mahmut KAR, öncelikle bu sorunun kaynağının ne olduğunun sorgulanması gerektiğini söyledi. Sorunun kaynağının tesbiti ile çözümünde ortaya çıkacağını söyleyen KAR, hangi ırk veya kavme bağlı olursa olsun tüm insanların ortak sorunlarının çözümünün İslamda olduğunu dolayısıyla Kürt meselesinde İslami bir çözümüm gerekli olduğunu kaydetti. Bu sorunun varlığından beslenen tüm uluslararası devletlerin elinin Türkiye üzerinden uzaklaştırılması gerektiğini özellikle vurgulayan Mahmut KAR, bu konuda geçmişe ait tecrübelere dönmenin gerekli olduğunu, bu tecrübenin ise İslami Hilafet olduğunu ortaya koydu.

Mahmut KAR, Suriye Meselesinde son gelişmeleri değerlendirmeden önce bu süreçte Türkiye'nin siyasetinin çelişkilerini ortaya koymanın gerekli olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin Suriye de ayaklanmalar başlamadan önceki siyaseti ile bu günkü siyaseti arasında bir farkın olmadığını ifade etti.

AK Parti hükümetinin bu süreçte tamamen ABD'nin planlarının uygulayıcısı olduğuna dikkat çeken KAR, Suriye Meselesinde oluşturulmuş olan kutuplaşma (Rusya, Çin, İran / ABD, Türkiye, Körfez Ülkeleri) siyasetinin gerçekliği olmayan kirli bir siyaset olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan ve Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun bu süreçte edebiyattan öte geçmeyen açıklamalar yaptıklarını, geldiğimiz noktada çözüm olarak sunulan Faruk Şara modelinin ise Türkiye'nin Suriye meselsindeki notunun göstergesi olduğunu söyleyen Mahmut KAR, Suriye de sürecin nasıl bir yönetim şekli ile tamamlanacağı konusunu şöyle değerlendirdi: Biz Tunus, Mısır, Libya ve Suriye devrimlerini Müslümanların İslami uyanışı olarak görüyoruz. Bu ayaklanmalar sadece diktatörlere değil, sömürgeci emperyal kapitalist güçlere karşı başlamış ayaklanmalardır. Tunus, Mısır ve Libyada devrimler Demokrasiye evrilmiş olabilir. Fakat Suriye de durum başkadır. Suriye de sürecin nasıl sonlanacağına Surihe halkı karar verecek. Suriye halkı ise İslami Devlet istemektedir. ABD'nin Türkiye üzerinden uygulamaya koyduğu, ama aslında tüm uluslararası güçlerin de ortak planı olan demokratik geçiş sürecini Suriye halkı istememektedir.

Son bölümde Uluslararası güçlerin tüm bu kirli planlarına karşılık Suriye deki direniş gruplarının çoğunun İslami Devlet talebini dile getirdiklerini vurgulayan KAR, İdeolojik anlamda fikri ve siyasi bir çalışma yapan Hizb-ut Tahrir'in Suriye Devrimini desteklediğini, aynı zamanda Hizb-ut Tahrir'in Suriye için ortaya koyduğu siyasi proje(Hilafet Devleti)'nin alternatifi olmayan tek İslami proje olduğunu, demokrasinin ise Müslümanlar için kabul edilmeyecek beşeri bir proje olduğunu vurguladı.

Kaynak: Köklü Değişim Dergisi


Devamını oku...

Şam Topraklarındaki Sadık Ayaklanmacılara Bir Nida: Uyanık Olun Zira Sömürgeci Kafirler, Özellikle de Amerika, Ayaklanmanızı Çarpıtmak İçin Tuzaklarını Birleştirmektedirler

  • Kategori Hizb
  •   |  

Bu günlerde tagut Beşar'ın, insanlara, ağaçlara ve taşlara dönük zulüm, katliam ve yıkım gibi cürümleri gittikçe tırmanmaktadır! Dolayısıyla ekinleri ve nesli helak etmekte ve tohumları ve hayvanları da yakmaktadır... Hatta cürümleri içerisinde, silahlarla, tanklarla, uçaklarla, patlayıcı varillerle ve parça tesirli bombalarla saldırmakta vardır... dolayısıyla da bunlar, kadınlara, çocuklara ve yaşlılara isabet etmektedir... Bu silahları Filistin ve Golan gaspçısı Yahudi varlığına karşı kullanmak tagutun aklına bile gelmediği, dahası neredeyse görülmeyecek bir şekilde yuvalarında saklandıkları, hatta Yahudi uçaklarının sarayının üzerinde uçtukları bir sırada (!) şimdi o bu silahları, halkı olduğunu iddia ettiği insanları öldürmek için çıkarmaktadır...!

Aynı zamanda siyasî manevralar, gülünç anlaşmalar, dışarıdaki Ulusal Konseyin konferansları ve sonra da içerideki rejimin yaratıklarının konferansları tırmanmakta... ve elçilerin uluslar arası maratonları, sürekli renk değiştirmektedir! Ayrıca anketler ve sabahtan akşama kadar gerçekleşen turlar, bayram içerisindeki ateşkesin arkasında yatan müzakereye dönük yıkık bir çağrıya neden olmakta ancak katliamlar ve cürümler yeniden devam etmektedir! Ardından bir tarafta rejim diğer tarafta ise ayaklananların olduğu cellat ile kurban arasında dönmesini istedikleri trajikomik bir diyalog gerçekleşmektedir. Buda her iki taraf arasında bir geçiş hükümeti oluşturmak, tagutun cürümünü silmek ve onun sorgusuz sualsiz dolaşmasını garantilemek içindir!

Rejimin vahşeti, büyük ve küçük devletlerin göreceği şekilde apaçık ortada olup herhangi bir ankete de gerek yoktur. Ancak tiyatro oyuncuları bunu, askerî olarak tırmandırmaya ve siyasî olarak ta sürüncemede bırakmaya terk etmektedirler. Tüm bunlar da tagutun devrilmesinden sonraki boşluğu, İslam yönetiminin doldurması ve Şam topraklarında Hilafet'in ikame edilmesi korkusundan dolayıdır. Zira onlar, Müslümanların kendisiyle korunacakları ve arkasında savaşacakları bir Halifelerinin varlığındaki Müslümanların izzetini ve sömürgeci kafirlerin zilletini tecrübe etmişlerdir... Bu nedenle de sadece alternatifini buluncaya yada onu türetinceye kadar ajanının devrilmesini istemeyen Amerika değil, bilakis aynı şekilde Avrupa, Rusya, Çin, müttefikler ve tabiiler, çıkarlarda  ve açgözlülükte ihtilaf etmelerine rağmen bir araya gelmişlerdir. Dolayısıyla bu, rejimi bazen açık bazen de gizli olarak desteklemek, ona birbiri ardına mühlet verip silah üzerine silah yardımında bulunmak ve üçüncü olarak da ona karşı herhangi bir kararı engellemek içindir... Ajanlara, tabilere ve efendisinin arkasında yürüyen bütün herkese gelince; Türkiye vicdanlı bir yol, Ürdün ahlaklı bir peçe ilan ederlerken Ulusal Konsey de Talas'ı memnuniyetle karşılamakta ve rejimin rahminden düşen biri olduğu halde onu, rejim için bir darbe saymaktadır... Katar ve Suudi Arabistan, paranın çokluğundan ve sadık müminlere ulaşmaması hesap edilen silah azlığından dolayı ateşin etrafında gezinip durmaktadırlar. İran da rejim ile birlikte savaşırken tabiileri de direnme ve mukavemet gösterme gerekçesiyle aynı şekilde yapmaktadırlar! Halbuki rejim bundan, doğu ile batı arasındaki uzaklık kadar uzak olup o, çok kötü bir arkadaştır!

Onlar Şam halkına karşı, sadece gürleyen tekbirler ve Allah'tan başkasının önünde asla eğilmeyeceklerini ve halkın Hilafet'i ve Allah'ın indirdikleriyle yönetimi istediğini ilan eden apaçık sloganlarla savaşmak için bir araya gelmişlerdir... İşte bu sloganlar, bu ülkelerin kulaklarını çınlatmaktadır. Dolayısıyla Hilafet'e karşı olan korku onları bir araya getirmekte, ardından da kendisiyle övünüp durdukları insanlık suçu, soykırım, vahşi katliam ve insan hakları gibi lafızları sırtlarının arkasına atmaktadırlar... İşte tüm bunlar, kamuslarından çıkarılmış olup bunların tamamı, onlar nezdinde caiz, dahası şayet güç yetirebilirlerse Hilafet'in geri dönüşünü engellemek için vacip olmuştur... Hakeza onlar, İslam'a ve ehline yönelik tuzaklarında ve kinlerinde, bugün de daha önce de böyledirler.

لاَ يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ "Onlar hiçbir mümine yakınlık göstermez veya ahdini gözetmezler. Onlar saldırganların ta kendileridir."[Tevbe 10]

قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." [Âl-i İmrân 118]

Ey Suriye'deki Ayaklanmacılar: Bizler aranızdan azınlık bir gurubun, Batı kültürüyle aldatıldığının, onun fikirleri ve mefhumlarıyla sırtlanlaştığının, Batı'nın söylediklerini söylediğinin ve dini devletten ayıran laik demokratik sivil devlete çağrıda bulunduğunun farkındayız... işte bu azınlık, İslam'ın hükmünü istememekte, bilakis kendisine bağlanıp sürüklendiği Batı sistemlerini takip etmek istemektedir. Böylece yüzlerin, kuklaların ve kuyrukların değişmesiyle birlikte beşeri sistem kalmaya devam edecektir! İşte onlar, yıkıp mahvettikleri gibi onların hiçbir ağırlıkları da yoktur. Zira onların ağırlıkları, fasit rejim ile efendileri tarafından ipotek edilmiştir. Dolayısıyla bu rejim ile o efendilerin alevi söndüğü zaman bu gurubun da alevi sönmektedir. Zira hem o hem de onlar, birbirlerine göbekten bağlıdırlar!

Yine bizler aranızda, sayıları bu azınlıktan daha fazla olduğu gibi ağırlıkları da daha fazla olan başka bir azınlık gurubun olduğunun da farkındayız... İşte onlar, gözlerine perde çekilmiş olan Müslümanlardır. Çünkü onlar, İslam'ı sevmekteler, Hilafet'i istemekteler ve Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in râyesine de aşıktırlar ancak hem sömürgeci devletlerin hem de ulusal şarlatanların kışkırtılmasından korktukları için ne sevdikleri ve istedikleri şeyleri açıklamaktalar nede râyeyi yükseltmektedirler! Biz onlara hatırlatıyoruz. Umulur ki onlar, düşünüp aklederler! Yine onlara, kendilerinin ne kafir Batı'nın nede onun tabiileri olan ulusalcı çığırtkanların bağlarından tek bir üzüm bile hasat edemeyeceklerini de hatırlatırız. Dahası onlar, Batı'nın kışkırtılmamasını ve onun öfkesinden uzaklaşmayı gözettikleri sürece Batı'nın yardımını kazanacaklarını zannetmektedirler. Ancak onlar, hayal gördükleri halde kendi ciltlerinden çıkmaktalar, dahası Allahu Subhânehu ile Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in düşmanlarını razı etmek için dinlerini terk etmektedirler.

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ "Yahudiler de Nasraniler de sen onların dinine tabi olmadıkça asla senden razı olmayacaklardır." [el-Bakara 120]

Aynı şekilde bizler, aranızda sadık olan, tekbir getiren, Hilafet'e çağıran ve Allah'tan başkasının önünde asla eğilmeyeceklerini haykıran birçok ayaklanmacıların olduğunun da farkındayız... İşte mihenk taşları onlardır ve işte bizler de bu beyanda onlara seslenmekteyiz. Zira onlar, Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğu gibi imanlarının önündeki fitneleri kıran kimselerdendirler:

أَلاَ وَإِنَّ الإِيمَانَ حِينَ تَقَعُ الْفِتَنُ بِالشَّامِ "Dikkat edin! Fitne koptuğu zaman iman Şam'dadır." [Hahim tahriç etti]

Bizim seslendiğimiz sizlerseniz ey sadık ayaklanmacılar! O halde uyanık olun. Zira ümidinizi kesmeniz ve ister başı isterse de dalları olsun rejim ve kuyruklarıyla oturmayı kabul etmeniz için sizlerin üzerine askerî ve siyasî saldırılar gerçekleşmektedir. Sakın ha onlarla oturmayınız. Zira onlar, aynı hıyanetin ve ajanlığın içerisindedirler. Dolayısıyla bu rejim ve efendileri, zaten hain bir facirden başkasını da üretmezler. O halde aman ha onlardan sakının!

هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ "Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onları katletsin (kahretsin)! Nasıl da döndürülüyorlar." [el-Munâfikûn 4]

Haram olan Zilhicce ayının ilk onuncu gecelerindeki bu beyanı, sizlere yöneltiyoruz ey sadık ayaklanmacılar! O halde uyanık olun! Zira görüntüsü güzelleştirilip süslense ve güzelliği de dikkat çekici olsa bile bu rejimle yapılacak olan herhangi bir anlaşma, tertemiz kanlarınızı Subhânehu için akıttığınız yaratıcıyı öfkelendirir ve sonunda yine rejimin size zulmetmesine imkan verir. Dolayısıyla hıyanet, bu hain ajanların alışkanlıklarındandır. Zira onlar, gizli ve açık olarak sizleri bekleyip durmaktadırlar. Dolayısıyla da şayet bekleyen biri varsa oda Subhânehu'nun şu kavli gibi olsun:

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَآ إِلاَّ إِحْدَى ٱلْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَن يُصِيبَكُمُ ٱللَّهُ بِعَذَابٍ مِّنْ عِندِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوۤاْ إِنَّا مَعَكُمْ مُّتَرَبِّصُونَ "De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah'ın, ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz. Haydi bekleyin; şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz." [Tevbe 52]

Dolayısıyla sizler, hak üzere sebat gösterdiğiniz sürece Allah'ın izniyle nusret bulanlardan olacaksınız: O halde çalışmalarınızdaki niyetinizi Allah'a has kılınız ve çalışmanızda Hilafet'i kurmak için azminizi bileyiniz, pazarlıklara, orta çözümlere ve anlaşmalara karşı uyanık olunuz ve ister başı isterse dalları olsun rejimin tek bir izinin kalmasını dahi kabul etmeyiniz...

Ey ayaklanmalarında sadık olan ayaklanmacılar!

Bir komutan, ehline asla yalan söylemez. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, sizleri uyarmakta ve sizlere nasihat etmektedir. Zira o ve sizler, aynı hakkı talep etmektesiniz... Ayrıca Hizb-ut Tahrir sizleri, adı her ne olursa olsun bu rejimle yapılacak olan herhangi bir uzlaşmaya karşı da uyarmaktadır. Dolayısıyla onun adı, Arap Birliği veya uluslar arası örgüt veya rejimin başı yada uzuvları ile kuyruklarının gözetimindeki geçici yada kalıcı olsun fark etmez. Zira onlar, birbirlerinin boyunlarına sarılan ve başı sonundan farklı olmayan kötülüğün ve hıyanetin bir halkasıdırlar... O halde sizler, bu rejim ile erkanlarını kabre gömmenizin dışındaki hiçbir duruma imkan vermeyiniz ve onun yerine Raşidi Hilafet'i ikame ediniz... Dolayısıyla Şam topraklarını dolduran tertemiz kanlara sadık kalmak için Allah'ın ve Resulünün gerçek dostları olunuz. Yoksa bu toprakların tek bir karışana dahi akan şehidin bir tek damla kanı ile yaralının iniltisinin etkisi boşa gitmiş olacaktır. Böylece her iki dârda da kurtuluşa erenlerden olacaksınız. Öyleyse müminleri müjdele.

Ey ayaklanmalarında sadık olan ayaklanmacılar!

Rejimin, gittikçe tırmanan saldırıları, ölümle dans etmek olup buda onun ümitsizliğinin bir kanıtıdır. Sizlerin ümitsizliğe düşmemesi ise Allah'ın rahmetindedir. O halde iyi biliniz ki nusret, sabırla birlikte gelecektir. Nitekim sizler, yirmi aydır hak için rejimle mücadele etmektesiniz. Öyleyse biraz daha sebat gösterin. Zira rejim, neredeyse düştü düşecek. Nitekim rejim, yerin dibine girmeden önce ümitsizliğiniz üzerinden bahis oynamaktadır. Dolayısıyla da o, belki kendisi için bir çıkış yolu bulabilirim diye vahşi saldırılarını tırmandırdığı gibi müzakere anlaşmalarını da tırmandırmaktadır. Sakın onun, bunu yapmasına imkan vermeyin ki hareket edemez halde iken hareket eder hale gelmesin ve öldükten sonra da tekrar dirilmesin.

فَلاَ تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنْتُمْ الأَعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ ْ "Sakın gevşekliğe kapılmayın ve sakın üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Muhakkak ki Allah sizinle beraberdir ve O, amellerinizi asla heder etmeyecektir." [Muhammed 35]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir'den, Mısır'lı Avukatlar Barosu Önünde Kampanya

  • Kategori Foto
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Mısır‘ın haftalar öncesi Hilafet devleti anayasasını tanıtma kapsamında başlattığı kampanyanın devamı olarak 1 Zilhicce 1433 Hicri, 17 Ekim 2012 Miladi çarşamba günü "Mısır anayasası İslami anayasa olmak zorunda" başlığı altında Mısır'lı avukatlar barosu önünde seyyar  bilgilendirme çadırı kurdular. Bu kampanyayı avukatlar barosunda verecekleri seminerden önce gerçekleştirdiler. Seminerde ise Hilafet devleti anayasası hakkında açıklama ve bilgilendirmede bulunarak  İslami anayasayı vacib kılan sebepleri izah ettiler ve ayrıca şu an yürürlükteki Mısır anayasası hakkında tenkid yaptılar.

Allah Subhanehu ve Teala amellerimizi kabul buyursun.

 

Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Halep'teki Emevî Camisi'nin Bombalanıp Sonra da Onun Onarılması İçin Fabrikasyon Bir Komisyon Oluşturulması: Allah Düşmanı Beşar'ın Allah'a Olan Düşmanlığını İbraz Etmesi, Allahutea'nın İzniyle Allah'ın Ondan İntikam Almasının Yak

Mücrim Beşar, 15.10.2012 pazartesi günü Halep'teki büyük Emevî Camisi'nin bakım ve onarımının tamamlanması için bir komisyon oluşturulduğunu açıklamış ve bunun için de kuyruklarından biri olan Halep Valisi Muhammed Vahit Akkad'ın yanı sıra diğerlerinden yedi üye daha görevlendirmiş ve 31.12.2012'ye kadar bakım onarım çalışmalarının tamamlanması amacıyla da son teslim tarihi kararı belirlemiştir. Beşar'ın çeteleri ve şebbihaları, eşi benzeri görülmemiş cürümlerinin ağırlığı altındaki herhangi bir maliyetle onu yeniden kazanmak için Halep'teki Emevî Camisi'ne karşı saldırgan operasyonlar yürütmektedirler. Nitekim bu necis güçlerin elleriyle işlemiş oldukları, insanların nefretlerini artırmaktadır.

Şam-Suriye'deki Müslümanlar, bu karara şu sözleriyle yanıt vermişlerdir: Ey Beşar, sen ve seninle birlikte olanlar defolup gidin ve sizin elleriniz de kurusun. Zaten sizin için Allahuteala'nın şu kavli yeterlidir:

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَاجِدَ اللّهِ أَن يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أُوْلَـئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَن يَدْخُلُوهَا إِلاَّ خَآئِفِينَ لهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ "Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Bunlar için dünyada rezillik ve ahirette de büyük bir azap vardır." [el-Bakara 114]

Bizler, Beşar'ın, bu gibi cürümsel eylemleriyle Allah'a olan düşmanlığını ibraz ettiğini, Allah'ın ondan intikam alacağını ve onu aziz ve güçlü bir yakalayışla yakalayacağını ilan ederiz. Dolayısıyla Allahuteala'dan, ona, onunla birlikte olan şebbihalara ve mücrim tabiilere, onun cürümlerine katkıda bulunan yada ona yardım eden herkese eşi benzeri görülmemiş azabını çabuklaştırmasını niyaz ederiz. Ey Allah'ım, onları tek tek say, onları darmadağın et ve onlardan hiçbirini bırakma. Komisyonun yedi üyesi ile sekizincileri olan Halep valisine gelince; kendilerini Allah'ın öfkesi noktasında uyarır ve mücrim Beşar'ın zulmüne yardım ettikleri için Rableri karşısında kesinlikle hiçbir mazeretlerinin olmayacağını hatırlatırız. Zira Allahuteala'nın şu kavlinde haber verdiği üzere kıyamet gününde, Beşar onlardan onlar da Beşar'dan uzaklaşacaklardır:

إِذْ تَبَرَّأَ ٱلَّذِينَ ٱتُّبِعُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُواْ وَرَأَوُاْ ٱلْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ ٱلأَسْبَابُ وَقَالَ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُواْ لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُواْ مِنَّا كَذٰلِكَ يُرِيهِمُ ٱللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنَ ٱلنَّارِ "İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten de çıkamazlar." [Bakara 166 167]


Ey Şam'daki Sadık ve Muhlis Halkımız
!

Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki; bu mücrimin işlemediği hiçbir günah kalmadı. Zira katliam, doğrama, işkence ve tutuklamanın ardından ne mescit ne Kilise ne tarihî çarşı ne de arkeologlar ondan emin olabilmişlerdir. Dolayısıyla onun cürümsel kini, ta ayaklanmanın başlarında Humus'taki celil sahabe Halid İbn-u Velid Mescidi'ne, Dera'daki Ömeriyye Mescidi'ne ve hatta İdlip'teki Sednaya Manastırı Kilisesi gibi bombalama ve yıkımdan etkilenen tarihî Kiliselere kadar uzanmaktadır. Bunlar olduğu sırada da Allah'ın düşmanları, sözde uluslar arası toplumun gözü ve kulağı önünde gece gündüz ona silah ve malzemeler akıtmaktadırlar. Dolayısıyla "İsrail"'de dahil Rusya'dan Çin'e, Ermenistan'a, Özbekistan'a, İran'a, Venezüella'ya, Brezilya'ya ve hatta Irak ve Lübnan'a kadar Şam halkının katledilip yok edilmesine ortak olmayan hiçbir düşman devlet kalmamıştır. Tüm bunlar ise İslam düşmanı Amerika ve Avrupa ile bunların kuyrukları olan Arap ve İslam dünyasındaki Ruvaybida yöneticilerin lütfu ve yardımı sayesinde meydana gelmektedir.

Suriye'de düşmüş olan rejim ile onun arkasında olanların Müslümanlara yönelik delilikleri, size dönük dünya siyasetini güç duruma düşürmektedir. Bunun nedeni ise sizin sabrınız, azminiz ve güçlü imanınızdır. Zaten Allah katında bir Müslüman, taşlardan, arkeolojilerden ve tarihten daha değerlidir. Dolayısıyla bu rejimin ortadan kaldırılması, Şam'ın evlatlarından, dahası İslam ümmetinin evlatlarından olan herkesin üzerine vaciptir. O halde Allah'ın nusretini elde etmek için azminizi bileyin ve hızlı hareket edin. Bizler de Suriye ordusu, özellikle de rejimin diğer dairelerinde geri kalan güçleri, Suriye rejiminin Allah'a karşı meydan okumasının kendilerine karşı bir meydan okuma olduğunu ilan etmeye çağırırız. Zira iyi bilsinler ki Allah'ın emri çok yakında gelecektir. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

أَتَىٰ أَمْرُ ٱللَّهِ فَلاَ تَسْتَعْجِلُوهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ "Allah'ın emri gelmiştir. Artık onu istemekte acele etmeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir." [Nahl 1]


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilayeti
Medya Bürosu Başkanı
Mühendis: Hişam el-Baba

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER