Cuma, 06 Recep 1447 | 2025/12/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Lübnan Otoritesindeki Çifte Standartlar Mazlum Suriye Halkını Destekleyenlerin Tutuklanmasını ve Onların Katillerinin Göz Ardı Edilmesini Gerektirmektedir

Geçen hafta içerisinde Suriye halkı ile otoriter çeteye karşı ayaklananlara destek ve yardım sağlaması nedeniyle Raşya-Beka bölgesindeki faziletli Şeyh "Hasan Ali" tutuklanmıştır.

Lübnan'daki iktidar birimleri, bir kez daha Suriye'deki mücrim rejimin yanlısı olduklarını kanıtlamışlardır. Zira tutuklamalar ve yargılamalar, Suriye ayaklanmasına sempati duyan ve katledilen mustazaf halkına yardım sağlayan herkese kadar uzanmaktadır. Ama rejimin gözü, katil rejime destek vermek için Suriye'ye silah ve savaşçı gönderenleri hiç görmemektedir. Dolayısıyla şöyle diyen şair ne kadar da doğru söylemiştir:

Her kusurdan hoşnut olan göz, yorgundur        Ancak öfkeli göz de eşit görür

İşte günlük olarak bir biri ardına, rejime destek vermek için savaşan kişilerin Suriye içerisinde dolaştırılan tabutlarının haberleri gelmektedir. Peki o halde rejime silah ve savaşçı gönderenler hukuka bağlı olmuş oluyor da Suriye halkına destek veren bir kimse de hapsi ve yargılamayı hak eden bir suçlu mu sayılıyor?! Sonra size, önceki gün Kovra'da el konulan ve tanksavar füzeleri içeren silah depolarının haberi gelmedi mi?! O halde neden yetkililerin bu yöndeki çağrılarını işitmediğimiz gibi bu ağır silah depolarına karışanların tutuklanmasını işitmiyoruz?!

İşte bu ülkedeki resmî uygulamanın adresi; iki yüzlülüktür. Özellikle de mesele, bir tarafta Suriye'deki helak olmuş rejimle ilgili diğer tarafta ise İslam ümmetinin meselelerine bağlı olan İslamî akımların evlatlarıyla ilgili olunca. Peki o halde daha ne kadar insanlar, mücrimlerin ve tagutların gözlerinin önüne atılsın diye kışkırtılmaya devam edilecek?!

Ey Lübnan Yöneticileri: Yeter artık bu ümmetin büyük bir çoğunluğunu ölümcül bir düşman kılan dar bakışlı politikaların arkasında sürüklendiğiniz. Zira akıbet, on yıllar boyunca insanlara musallat olduğu gibi uçurumun eşiğinde olan tagutların ve yabancıların serabı değil bu ümmetin olacaktır! O halde Allah Azze ve Celle'nin vacip kıldığı gibi kardeşin kardeşi desteklediği ümmetin evlatlarının arasından çekilin. Zira müminler kardeştir. Yoksa siz, ayaklanma ve halkının nefes almaması için Lübnan halkını Suriye halkından ayıran Amerikan planını mı uygulamak istiyorsunuz? Nitekim Amerikan yönetimi, krizin Lübnan'a ulaşmasının tehlikesi hakkındaki açıklamalarını tekrarlayıp durmaktadır. Halbuki hakikatte bu, ayaklanmayı Lübnan'dan boğmak için Lübnan'dan Suriye'ye yardımların erişmesini önlemekle ilgili direktiflerden öte bir şey değildir. Ancak bu mübarek ayaklanmayla ilgili tuzak kuranların canı cehenneme. Zira o, Allah'ın izniyle komplocuların, hainlerin ve bozguncuların ayıplarını ifşa edecektir.

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لا يَظْلِمُهُ وَلا يَخْذُلُهُ وَلا يَحْقِرُهُ التَّقْوَى هَاهُنَا وَيُشِيرُ إِلَى صَدْرِهِ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ

"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu tahkir etmez. Takvâ şuradadır. -Eliyle göğsüne üç defa işaret etti.- "

Alimler, bu hadisin şerhinde şöyle demişlerdir:

[الْخَذْلُ] El-Hazlu; yardımı ve desteği terk etmek demektir. Bunun manası ise şayet zalim ve benzerlerinin defedilmesiyle ilgili yardım istenirse eğer imkan varsa buna yardım edilmesi gerekir demektir. Zira  bunun, hiçbir şeri özrü yoktur.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Mübarek Iyd-ul Adha'yı Kutlar

Allahuekber... Allahuekber... Allahuekber... Lâ İlahe İllallah... Allahuekber... Allahuekber... Velilleh-il Hamd.

Hamd Allah'adır. Salat ve selam, Allah'ın Resulünün, ashabının, onu destekleyenlerin... ve onu takip edenlerin ve adımlarını izleyenlerin, İslam akidesini fikrinin esası ve şeri hükümleri de amellerinin ölçüsü ve hükümlerinin kaynağı kılanların üzerine olsun. Emma ba'd;

Ey Bütün Her Yerdeki Müslümanlar...

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu'ndan bütün İslam ümmetine, Hizb-ut Tahrir'in emiri alim Atâ İbn-u Halil Ebu er-Raşta'nın (Allah onu korusun) mübarek Iyd-ul Adha kutlamasını aktarmaktan dolayı mutluluk duyduğumuz gibi gecelerini gündüzlerine katarak zorba dönemin rejimleriyle mücadele etmelerinin yanı sıra Allah'ın kulu ve Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdelediği Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla Allah'ın kelimesini yüceltmek için de onlarla mücadele eden Hizb-ut Tahrir şebâbı ve şebâbatının kutlamalarını da aktarmaktan dolayı mutluluk duyarız.

Geçtiğimiz yıl, bizlere Raşidi Hilafet'i kurmayı ikram etmesi için el-Hayy el-Kayyûm'a çok yalvardık. Şimdi de biz, son günlerde Şam tagutunun devrilişine tanıklık etmekteyiz.

Şam ayaklanması da; başta Amerika olmak üzere gece gündüz Batılı ülkelerin komplolarına ve bu ülkelerin, ellerindeki bütün ölüm ve yıkım araçlarını kullanarak gece gündüz haram olan kanları dökmek için Şam kasabı ile gizli anlaşma yaptıklarına tanıklık etmesi, Batı liderleri ile onların kuyrukları olan Müslümanların yöneticilerinin Şam ayaklanmasının Hilafet Devleti ile sonuçlanmasından son derece korktuklarının bir göstergesidir. Şayet Şam'daki halkımız, Amerika ile onun ajanlarının diktelerine boyun eğerlerse o zaman en son olarak Karzai yada Tantavi, ayaklanmayı Amerika'nın hedefi doğrultusunda dayatma imkanı bulacakları gibi... Ulusal Adlı Amerikan Konseyi savunucuları da Türkiye-Amerikan rejiminin türetmelerinden öte bir şey olmadıkları halde Şam ayaklanmasının mütevellisi olmaları vasfıyla göçmenlerin sarayına girme imkanı bulabileceklerdir... Ancak Şam ayaklanmacılarının, "Amerika, Kinin Kanımıza Doymadı mı?!" başlıkla olan en son Cuma'da Amerikan tuzağının hakikatinin farkına vardıkları ortaya çıkmıştır.

Bizler de bütün İslam ümmetinin Iyd-ul Adha'sını kutlar bu fırsatı kaçırmayarak öncelikle liderler, ordu subayları ile güç ve kuvvet sahipleri olmak üzere tüm Müslümanlara değişimi hatırlattığımız gibi onlara, Resul Mustafa'nın Dâr-ul İslam'ın merkezi olarak vasıflandırdığı Şam'daki kardeşlerine ve halklarına destek verme noktasındaki şeri vaciplerini de hatırlatırız... Ayrıca Şam'daki halkımıza, Allah'ın vaat edilmiş olan nusretini müjdeleriz. O halde O'nun rızası yolundaki fedakarlıklarında muhlis olsunlar. Zira onlar, şu iki iyilikten birine nail olacaklardır; ya nusret ya şehadet.

Ben sizlere, Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Başkanı ile tüm çalışanlarının kutlamalarını aktarıyor ve İslam ümmetine gelecek bayramda Ukab râyesinin gölgesinde yaşamayı nasip etmesi, onun Allah'ın izniyle birleştirici, nusret verici, güçlendirici olması ve İslam ümmetinin yeniden ön saflara geri dönmesi için Mevlâ Azze ve Celle'ye yalvarıyorum. Şüphesiz O, bunun Velisi'dir ve buna muktedirdir.

Ya Hay, ya Kayyûm, ya Hannân, ya Mennân, ey gördüğümüz gökyüzünü direksiz olarak yükselten Allah'ım, bizlere Hilafet Devleti'ni ikram et, bizlere düşmanlarına, Şam kasabına, ona yardım edenlere ve onu destekleyenlere karşı nusretini ikram et, bütün her yerde Senin yolunda cihat edenlere yardım et ve onlara, Kelimeni yüceltme ve Dinine nusret verme imkanı ver.

Dikkatlerinizi şu hususa çekmek isteriz; mübarek Iyd-ul Adha münasebetiyle özel bir yayın düzenlenecektir. Bu ise mübarek Iyd-ul Adha'nın ilk günü olan Cuma gününden itibaren başlayacaktır.

Her yıl hayır üzere kalınız ve Allah ibadetlerinizi kabul etsin.

Ve's Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh.

Subhâneke Allahumme Ve Bihamdik Neşhedu En Lâ İlahe İlla Ente Nestegfiruke ve Netubu İleyke.

H. 1433 yılının mübarek Iyd-ul Adha gecesi.


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti, Mübarek Iyd-ul Adha'yı Kutlar

Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber, kuluna nusret veren, ordusunu izzetlendiren ve hizipleri hezimete uğratan sadece O'dur. Lâ İlahe İllallah, sadece O'na ibadet eder ve kafirler kerih görseler de dini sadece O'na has kıldığımız gibi Beşar, Amerika ve komplocular kerih görseler de dini sadece O'na has kılarız.

Acıların, ceset parçaları arası ile bombalamanın, yıkımın, dünyanın İslam'a ve Müslümanlara yönelik kinlerinin altında kerim bayram güneşinin doğuşunu hayırla müjdeleriz. Zira mübarek Iyd-ul Adha bizlere, sadece Allah adına itaatin olduğu kurbanı ve onu en güzel ve en yüce bir şekilde tasavvur etmeyi hatırlattığı gibi O'na tekbir ve tehliller getirmeyi, Kureyş'e, müttefiklerine, Hendek Savaşı'ndaki hiziplerine ve Beni Kureyza'ya karşı nusreti de hatırlatmaktadır. Zira onların hepsi, kerim Resul [Aleyhi's Salatu ve's Selam]'ın İslam Devleti'nin ilk başkenti olan Medine-i Münevvera'daki devletinin altındaki Müslümanlara karşı komplo kurmuşlardı. Yine Iyd-ul Adha bizlere, nusretin sadece Allah katından olacağını da hatırlatmaktadır. Bizim için vazgeçilmez olan azim bayram, hoş geldin. Yaralı Şam'daki bizler, yakınlarını kaybetmiş, yaralanmış, yerlerinden edilmiş ve kararlı olan seçkin ve değerli halkımıza deriz ki; her yılınız hayır üzere olsun ve her yılınız ülkeyi ve insanları koruyacağı gibi malları, evleri ve ırzları koruyacak ve arkasında savaşılıp onunla korunulacak olan Müslümanların Halifesi'nin gölgesinde olsun, Allah ibadetlerinizi kabul etsin, sizleri ayaklanmanızda sabit kılsın, onu Allah'ın Kerim yüzüne has kılsın ve Celle Âla onu açık bir nusretle galip kılsın.

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti, hem kendi adına hem de Şam'daki Hizb-ut Tahrir şebâbı adına bu kerim bayramınızı kutladığı gibi aynı şekilde Subhânehu ve Te'âla'nın Şam'da bizlere ikram etmiş olduğu yardımlardan dolayı da sizleri kutlamaktadırlar. Bu ikramlardan ilki, Allahu Subhânuhu'ya geri dönmek ve Allahuteala'nın indirdikleriyle olan yönetimi ikame etmede Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna sımsıkı sarılmaktır. Ayrıca bu ikrama, uluslararasının İslam'ın izzetiyle aziz olan ayaklanmanıza dönük komplosunu ifşa etmeniz de dahildir. Dolayısıyla özgürlük ve kalkınma hususundaki hedefiniz, bu rejimi, rükünlerini, kuyruklarını, yaşını ve kurusunu kökünden söküp atmadıkça kesinlikle tamamlanmayacaktır. İşte o zaman bu durum, Şam'daki Dâr-ul İslam'ın merkezinde Müslümanların Halifesi'ne biat etmenin sevinciyle tamamlanacaktır.

Ve's Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh.

Subhâneke Allahumme Ve Bihamdik Neşhedu En Lâ İlahe İlla Ente Nestegfiruke ve Netubu İleyke.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Putin, Dini Duygulara Olan Saygısını Göstermekte ve Gerek İslam'a ve Müslümanlara Dönük Düşmanlığını ve Gerekse Aşırı Laik Rus Hükümetinin Müslümanlara Dönük Zulmünü Gizlememektedir

22.10.2012 pazartesi günü, (Moscow Times Rus) Gazetesi, başörtüsünün yasaklanması hakkında bir soruşturma ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in 18 Ekim 2012 Perşembe günü yapmış olduğu açıklamaları yayınlamıştır. Zira Reuters ve diğer haber ajansları şunları zikretmiştir; Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkenin Güney Stavropol bölgesinde bulunan Rus okullarındaki en son başörtüsü yasağını şu sözleriyle değerlendirmiştir: "İnsanların dini duygularına saygı duymaya teşvik etmeliyiz. Dolayısıyla devlete düşen, faaliyetleri aracılığı ile en ince detaylarda ve her şeyde bunu göstermesidir." Ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Buna rağmen biz, laik bir devletiz ve bize düşen de bu temelden hareket etmektir." Nitekim okullarda üniforma sistemi uygulayan ve dini kıyafetlerin giyilmesini yasaklayan Avrupa ülkeleri modelini önermiş ve bunu, öğrencilerin peçe giymeye olan bağlılıklarına bir çare olarak Rusya okullarında taklit edilmesi gereken bir model olarak sunmuştur. Rusya ve diğer medya organları da onun bu açıklamalarını, Rusya okullarındaki başörtüsü yasağına açık destek verdiği şeklinde yorumlamışlardır. Dolayısıyla onun bu tutumu, üniversitelerinde aynı şekilde başörtüsü ve peçe yasağını dayatan Fransa, Almanya, Kanada, Türkiye ve Özbekistan gibi aşırı laik diğer ülkelerin tutumunu taklit etmekten ibarettir.

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu Üyesi Nesrin Nevaz, sayın Putin'in açıklamalarını şu sözleriyle değerlendirmiştir:

"Putin'in, Rusya devletini vatandaşlarının dini duygularına saygı göstermeye davet etmesindeki iki yüzlülük ve yalan apaçık ortadadır. Zira bizler, Müslüman azınlıklara karşı baskıcı despotik politikaların takip edilmesi noktasında uzun bir sicili sahip olanın bizzat bu devletin olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda mesele çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bunu, Rus İnsan Hakları Enstitüsü de onaylamaktadır. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde davet taşıyıcılarının akrabalarından olan Müslüman kadınlar, İslamî vaciplerini terk etsinler diye kadınların erkek akrabalarına baskı uygulamak amacıyla bu yöntemleri takip eden Rusya güvenlik birimleri tarafından tacize, hapse, saldırıya ve bıçaklarla tehdide maruz kalmışlardır. Nitekim -Rusya devletinin "aşırıcılıkla mücadele" politikası çerçevesinde- bazı kadınların çocukları yetimhanelere gönderilmiş olup aşırıcılıkla mücadele, şu anki "İslam düşmanlığı" politikalarının takma adı olmuştur. Böylece sanki Putin, masum Müslüman kadınlara zulmetmekle yetinmemekte, dahası tek suçları şeri kıyafetlere bağlanmak olan takvalı Müslüman genç kızları Rus okullarından uzaklaştırmayı arzulamaktadır. Dolayısıyla bu, Müslüman Rus kadınları tarafından İslam'a olan bağlılığa yönelik artan taleple mücadele etmeye ve kadınları sapkın laik inançları benimsemeye zorlamak için çalışmaya dönük bir girişimdir."

"Dini inançlara saygı hakkındaki konuşmasına rağmen Putin, aynı zamanda da hanif şeri hükümlere bağlı kalmalarından dolayı öğrenim fırsatlarının engellenmesi nedeniyle Müslüman kızların seviyelerinin düşük olduğunu desteklemektedir. Ayrıca o, bu fikrin dini azınlıklara karşı olan fanatizmi ve evrensel hakların sağlanması alanındaki başarısızlığı defalarca kanıtlandığı, bunun gerek başörtüsü ve peçenin yasaklanmasında ve gerekse laik ülkelerde minare inşasının yasaklanmasında ortaya çıktığı bir sırada devletinin laik ilkeleriyle övünmektedir. Dolayısıyla Müslüman bir kadın, laik ülkelerde "saygıyı" elde etmek, sadece kendi akidelerine inananlar için bir ayrıcalık olurken marjinalleşme, damgalanma ve ayrımcılığın ise dinlerine inananlar için ortaya atılmış tek seçenek olduğunu açık bir şekilde anlamıştır. Zaten laik bir rejimden beklenen de işte budur. Dolaysısıyla bu fikir, adil, nezih ve ahenkli toplumları düzenleme keyfiyetini çok uzun zamandan buyana kaybetmiştir."

"Ayrıca sayın Putin, hükümeti, içeride ve dışarıda Çeçenistan'daki masum Müslüman kadınları korkutmaya ve kasap Beşar tarafından İslam Nizamı altındaki onurlu bir yaşamdan başka hiçbir arzuları olmayan Suriye'deki bu ümmetin kızlarına dönük yapılan toplu katliamları desteklemeye dayalı bir politikayı izlerken Müslüman bir kadının dini duygularına saygı gösterilmesi hakkında konuşmaya nasıl cüret edebilir ki?"

"Sonra Putin'in kutladığı laik bir rejim, Rusya kadınlarına ne verebilir ki? Zira Rus kadını, istismara, sömürüye, şiddete ve ücretlerde ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Nitekim Rus hükümetinin propagandasını yaptığı liberal laik değerler, kadın için çarpık sosyal bir kimlik oluşturmuştur. Zira kadına, sırf diğer herhangi bir ekonomik eşya gibi kullanılıp bertaraf edilmesi gereken bir lezzet olması itibarıyla bakmaktadır. Ayrıca kadına baskı uyguladığını iddia ederek İslam'ı suçlamanın sonsuz keyfini çıkaran laiklere gelince; onlar, çevrelerine bakmayı göz ardı ettikleri gibi Müslüman kızları öğretimden engelleyenin ve onların temel haklarını yasaklayanın İslam olmadığını bilakis bunun, Müslüman kadınlara bunları yapan liberal fanatiklerin egemen olduğu aşırı laik sistemler olduğunu itiraf etmeyi de reddetmektedirler."

Hizb-ut Tahrir içerisindeki kadınlar açısından olana gelince; bizler, Rusya'daki muhlis kerime bacılarımızı, dinlerine, asil ve soylu bir değerle somutlaşan ve tevazu ve haysiyet anlamına gelen İslamî zinetlerine sımsıkı sarılmaya davet ediyoruz. Dolayısıyla sizlere baskı uygulayan ve başörtüsünün engellenmesi yoluyla yaratıcıya itaati engelleyen herhangi bir alana yada İslam düşmanı diğer herhangi bir uygulamaya izin vermeyiniz. Zira bunların tamamı, Müslümanların fikrî akidesini sarsmaya veya onların İslam dinine dönük halis saf sevgilerini koparmaya güç yetiremediğini fark eden bir devletin kullandığı umutsuz başarısız politikalar ve taktiklerdir. O halde hatalı olan bu laik inançları kaldırıp atınız, İslamî inançlarınız üzere sebat ediniz ve kainatın yaratıcısı ve müdebbir olan Allahuteala'nın rıdvanından emin olduğunuz şeri hükümlere bağlı kalınız. Ayrıca gölgesinde bu şeri elbisenin gururuyla yaşayacağınız ve güvenli ve gerçek bir saygı ortamında dininizin hükümlerini tatbik edeceğiniz Hilafet Devleti'ni kurmak için ciddi bir şekilde çalışınız."

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ "Şüphesiz ki kafirlik edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar, daha da harcayacaklardır. Sonra bu onlar için hasret (yürek acısı) olacak ve sonra (nihayetinde) mağlup olacaklardır. Kafirlikte ısrar edenler ise Cehenneme toplanacaklardır." [el-Enfâl 36]


Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, İslamabad'taki Fas Büyükelçiliği'nin Dışında Bir Gösteri Düzenlemiştir

Fas'taki Hizb-ut Tahrir Üyesinin Hapsedilmesi Hilafet'in Kurulmasını Engelleyemeyecektir

Hizb-ut Tahrir bugün, İslamabad'taki Fas Büyükelçiliği'nin dışında Fas'taki Hizb-ut Tahrir üyesi Tihamî Necîm'e yönelik hapis kararına karşı bir gösteri düzenlemiştir. Zira göstericiler, üzerinde "Hizb-ut Tahrir Şebâbının Hapsedilmesi Hilafet'in Kurulmasını Engelleyemeyecektir" ve "Ey Fas Tagutu! Hilafet, Senin Cürümlerinin İntikamını Almak İçin Gelmektedir" yazılı pankartlar taşımışlardır. Ayrıca göstericiler, Tihamî Necîm'e yönelik olan uydurma davanın düşürülmesini ve onun derhal serbest bırakılmasını talep etmişlerdir. Bunun yanı sıra göstericiler, tagut Fas kralına karşı sloganlar atmışlar, gelmekte olan Hilafet Devleti'nin bu ümmete karşı işlemiş olduğu cürümleri yüzünden onun için bir yıldırım olacağı noktasında uyarmışlar ve İnsan Hakları Örgütleri'nin hizbin üyesinin hapsedilmesine karşı seslerini yükseltmelerini talep etmişlerdir. Yine göstericiler, Fas Büyükelçiliği'ne tagut Fas hükümdarının zulmü hususunda uyarıda bulunan bir mektup teslim etmişler ve Tihamî Necîm'in derhal serbest bırakılmasını talep etmişlerdir.

Göstericiler, gösterinin sonunda Hilafet'in kurulmasını destekleyen ve Tihamî Necîm'in serbest bırakılmasını talep eden sloganlar atarak barışçıl bir şekilde ayrılmışlardır.

Not: Bilişim Sistemleri Mühendisi olan 37 yaşındaki Tihamî Necîm, 02.03.2012 günü evinden kaçırılmış olup şiddet araçları ve yabancı fon almak yoluyla Fas Krallığı'na karşı komplo kurmakla suçlanmıştır. Ardından tutuklanmasından altı ay sonra Fas Adalet ve Özgürlük Bakanı Mustafa Ramed, onun davasının siyasî olduğunu onaylamıştır. Ancak ona, ceza kanununun 201. ve 206. maddelerine göre ceza davası isnat edilmiş ve mahkeme tarafından 05.06.2012'de 201. madde kapsamında davanın beraatına hükmedilirken suçu ise 206. maddeye göre tamamlanmıştır. Dolayısıyla 11 Eylül 2012'de on ay hapsine hükmedilmiş, Temyiz Mahkemesi kendisine yöneltilen dilekçeyi reddetmiş ve hükmün müddetini on sekiz ay hapse yükseltmiştir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan'dan, Fas Büyükelçisi'ne Bir Mektup

Sayın Fas Büyükelçisi;

Bu mektubu sizlere, geriye kalan sağduyulu kimselerle konuşmak amacıyla yöneltiyoruz. Tabii ki rejimin zulmünden vazgeçmeye ve bu yönde ciddi adımlar atmaya dönük en ufak bir niyeti varsa. Dolayısıyla sizler de çok iyi biliyorsunuz ki rejiminiz, 02.03.2012 günü evli, dört çocuk babası ve Bilişim Sistemleri Mühendisi olan 37 yaşındaki Hizb-ut Tahrir üyesi Tihâmi Necîm'i evinden kaçırmış, sonra şiddet araçları ve yabancı fon almak yoluyla Fas Krallığı'na karşı komplo kurmakla suçlamış ve ardından da tutuklanmasından altı ay sonra Fas Adalet ve Özgürlük Bakanı Mustafa Ramed, onun davasının siyasî olduğunu onaylamıştır. Ancak ona, ceza kanununun 201. ve 206. maddelerine göre ceza davası isnat edilmiş ve mahkeme tarafından 05.06.2012'de 201. madde kapsamında davanın beraatına hükmederken suçu ise 206. maddeye göre tamamlanmıştır. Dolayısıyla 11 Eylül 2012'de on ay hapsine hükmedilmiş, Temyiz Mahkemesi kendisine yöneltilen dilekçeyi reddetmiş ve yabancı fon aldığı iddiasıyla hükmün müddetini on sekiz ay hapse yükseltmiştir. Bu ise bu paraların, Bilişim Sistemleri Mühendisleri olarak çalışırken Danimarkalı şirketlerden kazandığını kanıtlayan gerekli bütün evraklar sunulmasına rağmen olmuştur.

Hizb-ut Tahrir'in, şiddet eylemleri kullanmayan ve metodunda bunun bir parçasına dahi itibar etmeyen siyasi bir hizib olduğu bilindiği gibi Fas rejimi de bunu yakinen bilmektedir. Zira hizib, Müslümanların halini değiştirmenin tek yolu olması itibarıyla siyasi araçlara başvurmaktadır. Dolayısıyla Tihamî Necîm'e yönelik hüküm, hiç şüphesiz siyasî dürtülerinden dolayı olmuştur.

Bizler, onun derhal serbest bırakılmasını talep ettiğimiz gibi siyasî aktivistlere zulmetmeye devam etmenizin kesinlikle vahşî rejiminizin ömrünü uzatmayacağı hususunda da uyarırız. Dolayısıyla şayet hükümetiniz, mevcut gidişatını değiştirmezse Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet Sistemi, sizin bu cürümünüzü asla affetmeyecektir. O halde nasihatimizi dinleyiniz ve kendinizi dünyada ümmetin öfkesinden ve ahirette de el-Aziz ve' l Cabbar'ın azabından kurtarınız.

Devamını oku...

Cumhuriyet 89 Yılda Ne Getirdi ki 100. Yılını Bekliyorsunuz?

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Laik Kemalistlerin bayramı ve Rablerine kurban kesmenin mutluluğunu yaşayan Müslümanların bayramının birbirine karıştığı bugünlerde, yine 29 Ekim kutlamaları yapılıyor ve yine Müslümanların bayramını devlet, devletin bayramını da Müslümanlar kutlamıyor. Sözde Cumhuriyet coşkusu, resmi törenlerden, okullarda yapılan zoraki merasimlerden, sadece devlet erkânının katıldığı balolardan ve belediyelerin düzenlediği birkaç konserden öteye geçemiyor. Üstelik bir de bu sahte "bayramı" Müslümanlara kabul ettirmek için, Rasulullah'ın [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] makamı olan minberlerde Cumhuriyetin İslam'dan olduğu safsatası verilmeye çalışılıyor! Hâlbuki Müslümanların bayramı iki tanedir ve bu konuda hicretten sonra Medine'ye vardığında orada iki günün bayram olarak kutlandığını gören Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: "أبدلكم الله تعالى بهما خيراً منهما، يوم الفطر والأضحى" Allah bunları sizin için daha hayırlı olanlar ile değiştirdi: (Bunlar) Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'dır. [Ebu Davud]

Bundan 89 sene önce 29 Ekim 1923'de ilan edilen Cumhuriyet rejimiyle birlikte Osmanlı Hilafet Devleti'nin ilgası sağlanmış ve on dört asır sonra kâfirler istediklerini elde etmenin mutluluğuna ulaşmışlardır. İnsanları Allah'a kulluk ettikleri bir düzenden, kula kulluk ettikleri bir düzene götüren ve hâkimiyeti Allah'tan alarak beşere veren bu fasit sistem, Müslümanları on yıllar boyunca perişan etmiştir. Allah'ın [Subhanehu ve Teâla] hükümlerinin tatbiki neticesinde insanlar ve tüm canlılar üzerine rahmet ve bereket damlaları yağarken, yerine getirilen Cumhuriyet rejimi sonrasında günah ve musibet ateşleri yağmaya başlamış, o günden sonra Müslümanların başı dertten hiç kurtulmamıştır. O nedenle Müslümanların başına bela olmuş bu cahiliye rejiminin kuruluş kutlamaları şer'an haram, aklen ve siyaseten de abestir.

Cumhuriyet'in kurucuları ve amansız bekçileri, bu güne kadar Türkiye'de Müslümanlar için hayır üzere ne istediler? Kurdukları yönetimi ayakta tutmak için Müslümanların kanlarını akıtmak ve halkını kendine düşman görmekten başka ne yaptılar? İslam'ı gerici, Allah'ın hükümlerini çağdışı görerek devletin mutlak surette laik olmasını isteyenler, halkı dininden uzaklaştırarak çığırından çıkaran bu yönetimin neresi ile övünüp bayram olarak kutluyorlar? Şimdiden Cumhuriyetin 100. yılı için planlar yapanlar, acaba geçen 89 yılda neler yaşadıklarını ne de çabuk unuttular? Hatırlatalım, bugün Cumhuriyetin 89. yılında her 39 saniyede bir suçun işlendiği, her 6 dakikada bir ev, her 9 dakikada bir işyerinin soyulduğu, her 4 saatte bir kişinin taciz edildiği, her saat başı bir yetişkin ve her 13 saatte bir çocuğun kaçırıldığı bu sistem nasıl huzur ve gelecek vaat edebilir? Sokaktaki her 8 kişiden birinin sabıkalı olduğu, toplamda 8,7 milyon kişinin poliste suç kaydının bulunduğu bu sistemde insanlar nasıl güvende yaşayabilirler? Her 19 dakikada bir kişinin adalete güvenmeyerek hakkını hukuki olmayan yollardan aramak istediği bu sisteme zerre miktarı güven kalmadığı açıktır. Tüm bu rakamlar ortada dururken, insanlığı ateş çukurunun kenarına sürüklemenin ötesine geçip uçurumdan aşağı iten bu yönetim şeklinin 100. yılını bekleyip planlarını onun bekasına bağlamak daha ne ile izah edilebilir?

Ey Yöneticiler! Bekasını arzuladığınız Cumhuriyet köhnemiş bir sistemdir. Onu restore etmek için ileri sürdüğünüz başkanlık sistemi, anayasal reformlar ve geçmişin derin yapılarını temizleme operasyonları gibi girişimler, bu çürümenin önüne geçemeyecektir. Yapmaya çalıştığınız aslında kokmuş deriye tuz basmaktan öte değildir ve beyhudedir. Bundan ne Allah, ne de Müslümanlar razı olacaktır. O halde Allah'tan sakının ve bu köhnemiş sistemi 100. yılına ulaştırmak için değil, insanlığa rahmet ve bereket yağdıran İslam'ı hayata hâkim kılmak için çalışın ve Hilafetin yeniden kurulmasına destek verin. Sırf Müslümanların değil, tüm insanlığın kurtuluşu buradadır, bunu da gayet iyi biliyorsunuz.

Ey Müslümanlar! Cumhuriyet, sizleri bu buhran ve bataklığa mahkûm eden sistemdir. Çocuklarınızı suç makinesi haline dönüştüren, yavrularınızın iffetini korumaktan ve sorunlarınıza sahih çözümler bulmaktan aciz bu sistem ile yöneticilerinizin sizi daha fazla oyalamasına izin vermeyin. 89 yıl değil 100 yıl geçse de emin olun değişen hiçbir şey olmayacak! Sizler Allah'ın [Subhanehu ve Tealâ] sizden razı olacağı, uygulandığında huzur ve sükûn bulacağınız İslam'ın yönetim sistemi olan Raşidi Hilafet Devleti'nin ikamesi için çalışın ve yöneticilerinizi de buna davet edin. Allahu Teala ne güzel buyurmuştur:

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ Yoksa onlar cahiliye yönetimini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, yönetimi Allah'tan daha güzel kim vardır? [Mâide 50]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER