Cuma, 27 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Filistinli Kadınlar, Müslümanların Ordularına Haykırmaktadır Bir Kurtarıcı Yok mu?

Kanlı katliam, zulüm, taciz, işkence, tutuklama, mukaddes yerleri Yahudileştirme, tehcir ve yıkıma dayanan Filistin politikasını sürdüren mücrim işgalci Yahudi varlığı, dün akşamdan beri Nablus'un kazası olan Avrata köyünden iffetli, namuslu ve sabırlı yüzlerce kadını kaçırarak vahşi hayvanlara ve barbar yol kesicilere yakışan davranışlar altında ırkçı barbar kamplara götürdü.

Bizler Müslüman kadınların Müslümanların ve insanlığın düşmanları tarafından maruz kaldıkları şeylerden dolayı acı duyan Hizb-ut Tahrir olarak aşağıdaki hususları vurgularız:

Şüphesiz bu, Filistin'i gaspeden Yahudi varlığının durmak bilmeyen cürümlerinden başka bir cürümdür. Namuslarının kaçırıldığını gördükleri halde kılını dahi kıpırdatmayan tüm Müslümanların şerefine dokunan bir cürümdür. Yöneticilerin ve Filistin Otoritesinin, bu varlığa karşı takip ettikleri teslimiyet politikası, dalalet içerisinde devam etmesini sağlamaktadır. Eğer bu varlık, temellerini sarsacak, yapısını yıkacak ve ahiretten önce dünyanın azabını tattıracak bir tepki görseydi cürümlerini sürdüremezdi.

Bu mücrim varlık, bu cürümü ile genelde Müslümanlara, özelde Filistin halkına yönelik kininin boyutunu, sürekli onları ve onurlarını lekelemeye çalıştığını göstermektedir. Bu cürüm, bu gasıp varlığın sürekli gerekçe gösterdiği güvenlik gerekçelerinin ötesinde Filistin halkına hakaret etmeye dayanmaktadır ki bu, yeryüzünde saçtığı fesatlarındandır.

Bu kadınlar, Müslümanlara haykırmaktadır. O halde Mısır, Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan ve kışlalarına konuşlanan tüm Müslüman ordularının üzerine düşen şeri görev, bu nidaya icabet etmek üzere harekete geçmeleridir.

Mutasım zamanında Müslümanların ordusunun, Bağdat'tan Amuriyye'ye doğru harekete geçmesi için bir tek kadının çığlığı bile yeterliydi. Zira devasa bir ordu, aşağılanmadan dolayı "Ey Mutasım!" çığlığı atan Müslümanların bir kadınını kurtarmak için harekete geçti. Böylece bu çığlık yüzünden Dâr-ul Hilafet ve başkenti sarsıldı. Büyük atalarının ve ecdatlarının siretini tekerrür ettirecek Müslümanların orduları nerede?!

-İman edenlere düşmanlıkta en şiddetli olan- bu mücrim varlık, yaptıklarına uygun bir cevap verilmedikçe dalaletine, ifsadına ve cürümlerine devam edecektir. Bu varlığın cürümlerine karşı ibretlik bir ders verme görevi bu orduların boyunlarına binmektedir. Eğer harekete geçerlerse Allah'ın izniyle bu ödleklere karşı galip gelirler. Yok eğer bundan geri dururlarsa Allah, Filistin halkına yardım edecek, onları, topraklarını ve mukaddesatlarını kurtaracak bir Halife gönderinceye kadar Yahudiler cürümlerine devam edeceklerdir. Ve Allah'ın izniyle kafirler istemeseler de bu olacaktır.

إِلاَّ تَنفِرُواْ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّوهُ شَيْئًا "Eğer (savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir ve siz (savaşa çıkmamakla) O'na hiçbir zarar veremezsiniz." [et-Tevbe 39]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Devletlerin Ülkemizin İtibarını Çiğnemeye Cüret Etmelerinin Nedeni, Siyasî ve Askerî Zafiyetimizdir

Sudan uydu kanalı, Polis Resmi Sözcüsü el-Ferîk et-Tihâmî'nin bir açıklamasını yayınladı. Açıklamada şöyle geçti: "Menşei ve özellikleri bilinmeyen bir füze, akşam saat 20:00'da Portsudan şehrinin Güneyine 15 km uzaklıktaki bir devriye arabasına isabet etti." Polis Resmi Sözcüsü, arabanın içinde kömüre dönmüş iki cesedin bulunduğuna dikkat çekti.

Bu olay, türünün ilki olmadığı gibi siyasî ve askerî zafiyet altında son da olmayacaktır. Zira 2009 yılının Ocak ayında, -yine menşeinin bilinmediği söylenen- uçaklar, Doğu Sudan'da Gazze Şeridi'ne silah taşıdığı sanılan bir konvoyu bombalamış, 39 kişi ölmüş ve 17 kamyon imha olmuştu. O zaman da Ulaştırma Bakanı Mebruk Selim, yaklaşık 800 kişinin öldüğünü söylemişti. Yetkililer, buna karşı hiçbir ciddî önlem almaksızın saldırıdan "İsrail'i" sorumlu tutmuştular.

 

Bizler Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak deriz ki bu meselenin iki yönü vardır:

- Devletlerin ülkemizin itibarını çiğnemeye cüret etmelerine yol açan unsur siyasî zafiyettir.

- Bu tür saldırgan uçakları ve füzeleri düşürecek güçlü bir savunmamızın ve silahlarımızın olmamasında ortaya çıkan askerî zafiyettir.

 

Siyasî zafiyete gelince; Sudan devleti, azim İslam'ın olduğu sahih bir ideolojiye dayanmamaktadır. Hilafet Devleti döneminde ise dünyadaki devletler, denizlerden ve okyanuslardan güvenli bir şekilde geçmek için onun bayrağını takıyorlardı.

Askerî zafiyete gelince; bilimde ve sanayide geri kalmamızın bir sonucudur ki bu da silahlarımızı düşmanlarımızdan almamıza ve yönetimin gücünün ancak halka yetmesine neden olmaktadır!

Hepimize düşen, ümmetin muhlis evlatlarıyla birlikte Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için ciddî şekilde çalışarak bu zafiyet ve aşağılanmışlık halini ve nedenlerini ortadan kaldırmaktır. Ki Hilafet Devleti, İslam'ın şerefini savunmaya dahası İslam'ı davet ve cihat yoluyla dünyaya taşımaya hazır güçlü bir ordu sayesinde zafiyetimizi güce, geri kalmışlığımızı ilerleme ve kalkınmaya, zilletimizi izzete ve heybete çevirecektir.

Hizb-ut Tahrir'in benimsediği İslam Devleti'nin anayasa taslağının 69. maddesinde şöyle geçmiştir: "Orduda, İslam ordusu vasfıyla görevini yapmasına imkan veren silah, cephane, teçhizat, levazım ve mühimmat bulundurulmalıdır."

Allah Azze ve Celle, şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللَّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُوا مَا بِأَنفُسِهِمْ "Muhakkak ki Allah, bir kavimde olanı değiştirmez, tâ ki onlar kendilerinde olanı değiştirmedikçe!" [er-Rad 11]


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan, Yüz Binlerce Masum Müslümanın Katledilmesinden Sorumlu Olan İngiltere'nin Başbakanının Ziyaretini Kınar

Hizb-ut Tahrir, İngiltere Başbakanı David Cameron'un Pakistan ziyaretini kınar. Pakistan'daki Müslümanlar, hem Amerika'yı hem de İngiltere'yi düşmanları olarak görmektedirler. Zira Pakistan'ın içişlerine müdahale ederek Pakistan'daki yangını tutuşturanlar bu devletlerdir. Ayrıca Cameron, tek başına gelmeyerek yanında istihbarat başkanı büyük casusu da getirdi. Bu da İngiltere'nin Amerika gibi Pakistan'a karşı casusluğa ortak olduğunu göstermektedir.

Afganistan, Irak ve diğer İslam beldelerindeki Müslümanların katledilmesinde Amerika'nın yanı sıra aynı oranda sinsi İngiltere de sorumludur. Hindistan'da İslamî yönetime son veren ve orada on binlerce Müslümanı katleden İngiltere'nin bu cürümü, Müslümanlara karşı ilk ve son cürümü değildir. Bilakis koalisyon güçlerinin yardımıyla Osmanlı Hilafet Devleti'ni yıkan ardından İslam beldelerini ellinin üzerinde küçük devletçiklere parçalayan ve Siyonistlerin iki kıblenin ilki olan (Mescid-i Aksa'ya) hakim olmasını kolaylaştıran bizzat İngiltere'dir. Dolayısıyla "İsrail", İngiltere'nin gayrimeşru çocuğudur ve bu güne kadar da Filistinli Müslümanları katletmesinde Yahudi varlığına destek vermiştir. Büyük İngiliz imparatorluğu çökmesine ve yok olmasına rağmen hala siyasî cephede devletlerarası komplolar kurmaya son vermemiştir. Tüm bunlar, Müslümanları İngiltere'ye karşı öfkelendirmektedir.

İngiliz Hükümeti bilmez mi ki Pakistan'daki Müslümanlar, kendisinden nefret ediyorlar, İngiltere'nin ülkelerinin işlerine müdahale etmesine son vermesini istiyorlar ve Pakistanlı Müslümanların bölgede fiilen yok olan İngiliz nüfuzunu nihai olarak bitirecekleri o gün hiç de uzak değildir. Bunu da Hilafeti yok etmesi ve Müslümanları katletmesi rolünden dolayı İngiltere'ye hesaba çekecek Hilafet Devleti'ni kurarak yapacaklardır.


Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Faşist Şeyha Hasina'nın Enbiyaların Varisleri Olan Alimlere Yönelik Vahşi Saldırısını En Ağır İfadelerle Kınar

Hasina Hükümetinin, 160 milyonluk Müslüman bir ülkede 04.042011 pazartesi günü "2011 Kadınlara Yönelik Ulusal Politikaya", bu kafir politikaya ve hükümetin diğer İslam karşıtı faaliyetlere karşı genel greve giden alimlere ve Müslümanlara karşı uyguladığı terör ve vahşet, Yahudilerin ve Yahudi devletinin Filistin'deki Müslümanlara yönelik vahşetinden ve teröründen başka bir şeyle kıyaslanamaz. Hasina Hükümeti, bir önceki gün 03.04.2011 pazar günü Kur'an hafızı olan bir öğrencinin ölümü ile sonuçlanan göstericilere rastgele kurşun sıkacak bir duruma geldi. İşte tüm bunlar, Hasina'nın politikasının insanları öldürme ve teörize etmeye dayandığının açık kanıtıdır.

Hizb-ut Tahrir, İslam ve Müslüman düşmanı, kafir ve müşrik devletlerin ajanı Şeyha Hasina Hükümetinin bu vahşi eylemelerini ve terörünü en ağır ifadelerle kınar. Ve Kur'an hafızı olan bu öğrenciyi şehit olarak kabul etmesi için Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'ya dua ettiği gibi yaralılara da Allah'tan acil şifalar diler. Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: سَيِّدُ الشُّهَدَاءِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، وَرَجُلٌ قَامَ إِلَى إِمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ فَقَتَلَهُ "Şehitlerin efendisi Hamza İbn-u Abdulmuttalib'tir ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona (marufu) emreden ve onu (münkerden) nehyeden ve (bunun için) katledilen kimsedir."

Çünkü hükümetin geçen ay onayladığı "2011 Kadınlara Yönelik Ulusal Politka", Kur'an-il Kerim ve şeri kaidelerle açıkça çelişmektedir. Zira Bangladeş'teki Müslüman halk, hemen bu politika karşısında seslerini yükseltmeye başlamıştır. Buna rağmen Hasina Hükümeti, bu tür protestoları görmezden gelerek bu politikanın Kur'an ve sünnetle çelişmediği iddiasıyla defalarca yalana ve aldatmaya yeltendi, devletin kaynaklarını, resmî ve özel medya organlarını insanlara yönelik yalanlarının propagandasını yapmaları için kullandı. Ancak halkı ikna etmede başarısız oldu. Ardından 2011 Nisan aynın ilk cuması ve alimlerin çağırdığı genel grevin ilanından önce Diyanet İşleri Bakanlığı, insanları bir kez daha aldatmak için halka rağmen bir broşür dağıttı ancak bir fayda vermedi. Bu nedenle hükümet, şu anda 160 milyon Müslümanın protesto hareketine karşı teröre ve baskıya başvurdu.

Hizb-ut Tahrir, ülkedeki Müslümanları hükümetin alimlere yönelik vahşetine karşı çıkmak için güçlü bir şekilde protesto etmeye ve insanları, eylemleri ve politikalarıyla Allah'a, resulüne ve Müslümanlara karşı düşmancıl tutumunu açıkça belirleyen bu hükümeti ortadan kaldırmaya çağırır.

Hizb-ut Tahrir, ülkenin faziletli alimlerine şu sözlerle seslenir:

1- Mübarek protestonuzda sabredin, sebat gösterin ve birbirinize kenetlenin ve taleplerinizden taviz vermeniz için hükümetin baskısının azminizi kırmasından sakının.

2- Hareketinizi hükümeti ortadan kaldırmaya odaklayın. Zira hükümetin kafir politikalarına son vermenin tek yolu budur.

3- Genelde küfre ve özelde mevcut demokratik laik sisteme odaklayarak protestolarınıza devam edin ve Halide Ziya ve Bangladeş Ulusal Partisi de dahil bu sistemin savunucularıyla tüm ilişkileri kesin. Zira küfrün devlet ve toplumdaki tüm tezahürlerinin üzerine dayandığı temel bu sistemdir. Enbiyaların varisleri olmanız noktasından hareketle küfrün kökünü kazıyacak, devletin ve toplum işlerini Kur'an-il Kerim ve nebevî sünnet esasına göre idare edecek Hilafet Devleti'ni tekrar kurmak için harekete geçin.

Sizler okullardaki öğrencileri seferber ettiğiniz sürece Hizb-ut Tahrir, sizlerin yanında olacak ve rolü gereği fakülteleri, üniversiteleri ve toplumu, devrilinceye ve Allah'ın izniyle yakında Hilafet geri gelinceye kadar tagut hükümete ve hükmettiği küfür sistemine karşı seferber edecektir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Amerikan Başkanının Temsilcileri Sudan'ı Parçalamak İçin Varlar Peki Biz Ne Yapıyoruz?

31.03.2011 perşembe günü, Amerikan Başkanı Barack Obama'nın Sudan Özel Temsilcisi olarak eski temsilci Scott Gration'un yerine Princeton Lyman'ın atandığı açıklandı. Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, yeni temsilciyi tanıtırken gazetecilere şöyle dedi: "Bizler Amerika Birleşik Devletleri olarak önümüzdeki Haziran ayında barışçıl bir ayrılmanın olmasını arzuluyoruz." Lyman, atanmasının üzerine şöyle dedi: "Güney Sudan'ın bağımsızlığının önünde uzun yol var. Sınır, petrol gelirleri ve Ebîyi sorunu gibi masada birçok dosya var." Hükümet ise bu atamayı kabul ederek derin bir sessizliğe gömüldü. Biri Sudan ve diğeri 13.12.2010'da Darfur'a atanan büyükelçi Dean Smith olmak üzere bu iki özel temsilci sayesinde -Sudan hükümetinin ipi- sadece Amerikan yönetiminin elinde olacak!!

Bizler Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak daha önce benzeri görülmemiş bu zafiyet, aşağılanma ve teslimiyet karşısında aşağıdaki hususları açıklarız:

- Amerika, ülkemize göz diken sömürgeci bir devlettir. Bu nedenle ülkemizi parçalamaya çalışmaktadır. Yeni temsilci Lyman'ın görevi, 09.07.2011'de Güney Sudan devletçiğinin doğumunu kolaylaştırmaktır. Diğer temsilci Dean Smith'in görevi ise Darfur bölgesinde yeni bir devletçik kurmaktır ki bunu da Doğu Sudan'da başka bir devletçik takip edecektir. Nitekim eski temsilci Gration, 14.12.2010'da yaptığı basın toplantısında şöyle diyerek bunu açıklamıştır: "Sudan'ın bölünmesi Güneyin ardından Darfur ve Doğu Sudan'a uzanabilir." [el-Ahram Gazetesi /15.12.2010]

- Ülkemizin birliğine karşı komplo kuran bu iki temsilci ile görüşmek için can atan hükümet ve siyasi ortamın topluca, bu çirkin müdahaleye ve küfrün başı aşağılık düşman Amerika'nın açık tavsiyelerine izin vermeleri bir utançtır. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?! Bu temsilcilerle kurduğunuz komplolarla ülkenin birliğinin ne hale geldiğini görmüyor musunuz?! Ülkeniz ve halkınız hakkında Allah'tan ittika edin, aklınızı başınıza alın ve bu hıyaneti durdurun!

- Müslümanların Raşid Halifesi, Müslümanların beldelerinde kafir Batıya olan bu teslimiyet durumuna izin vermez. Çünkü o, Allah'tan ittika eder. Çünkü Allah'ın kitabından, sünnetten ve bu ikisinin irşad ettiklerinden alınan Hilafet Devleti'nin anayasasının 189. maddesinin üçüncü fıkrası şöyle der: " Kendileriyle aramızda anlaşma bulunmayan devletler, İngiltere, Amerika ve Fransa gibi bilfiil sömürgeci devletler ve Rusya gibi beldelerimize göz diken devletler, hükmen harbi devletler sayılırlar. Onlara karşı her türlü ihtiyati tedbir alınır. Onlarla herhangi bir diplomatik ilişki kurulmaz. Bu devletlerin tebaaları, beldelerimize ancak pasaportla ve her kişiye her girişi için özel bir vize almak suretiyle girebilirler. Fakat fiili harbi devlet haline gelirlerse bu geçerli olmaz." O halde birçok İslam beldesinde fiilen savaş varken nasıl olur?!

Ey Müslümanlar: Tagutların putlarının devrildiği şu sezonda adımlarınızı hızlandırın ve hayırlı kimseler olduğunuzu Allah'a gösterin ki zamanı gelen Raşidi Hilafet fecrinin doğuşu ile nusretini getirsin. Zira Hilafet Devleti, Müslüman için izzet elbisesi ve küfrün panzehiridir. الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 139]


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hasina Hükümeti, "2011 Kadına Yönelik Ulusal Politika" Hakkında Külliyen Yalan Söylüyor

Diyanet İşleri Bakanlığı, 01.04.2011 cuma günü halka rağmen Hasina Hükümetinin kadınlara yönelik politikası ve İslam karşıtı faaliyetler hakkında yalan içerikli broşürler dağıttı. Hizb-ut Tahrir, hükümetin ülkedeki 160 milyon Müslümana açıkça yalan söylemesini kınar. Zira "2011 Kadına Yönelik Ulusal Politikanın" Kur'an ve sünnetle çelişen hiçbir şey içermediğine dair defalarca insanlara yalan söyledi. Dünkü broşürde 23,5 ve 25,5 sayılı hükümlerin İslam'la çelişmediğini bir kez daha vurguladı. Buna rağmen bizzat broşür, bu politikanın ülkenin en yüce hukuku olan anayasa temelinde çıkarılmasını haklı gösterdi! Anayasanın ülkenin en yüce hukuku olduğunu onaylayan bu beyanattan Kur'an ve sünnetle çelişen daha büyük bir çelişki olabilir mi ki? Bu anayasa, Kur'an'dan değil Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Hindistan gibi emperyalist devletlerden ithal edilmemiş midir? Oysa Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmaktadır:

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Seni hakem kılıp içlerinden de bir sıkıntı duymaksızın verdiğin hükme tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." [en-Nîsa 65]

Ayrıca hükümet, söz konusu broşürde asla ve kat'a Kur'an ve sünnetle çelişen hiçbir kanunun çıkarılmadığını belirtti.

Açıktır ki yöneticiler tarafından böylesi açık bir yalanın söylenmesi ancak laik demokratik yönetim sisteminin altından gerçekleşebilir.

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak ülkedeki 160 milyon Müslüman adına hükümete aşağıdaki soruları yöneltiriz:

Bir kadın olarak Şeyha Hasina'nın yönetim makamını üstlenmesinin caiz olduğu Kur'an veya sünnetin neresinde geçmektedir? Hükümete faizli kapitalist ekonomik sistemi tatbik etmesine izin verildiğinin caiz olduğu Kur'an veya sünnetin neresinde geçmektedir? Hangi ayet veya hadis, hükümetin Amerika, İngiltere ve Hindistan gibi kafir ve müşrik devletleri dost edinmesini mubah kılmaktadır? İslam davetini taşıyanları hapsetmeyi, işkence yapmayı ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna göre Hilafeti kurmak için siyasî çalışmayı haram kılmayı hükümete mubah kılan Kur'an ve sünnette geçen şeri nass nedir?

Şeyha Hasina, hükümetin çıkardığı, benimsediği ve uyguladığı tüm kanunların, kuralların ve tedbirlerin el-Halık, el-Mâlik ve'r Rezzak olan alemlerin Rabbini değil Washington, Londra, Delhi'deki efendilerini hoşnut etmek amaçlı olduğunu çok iyi bilmektedir. Şeyha Hasina, hesap günü cürümlerin hesabını vermek için Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın huzuruna Obama, Cameron ve Manmohan ile birlikte çıkacaktır.

Hizb-ut Tahrir, Müslümanları Şeyha Hasina'nın itimat ettiği "2011 Kadına Yönelik Ulusal Politikayı" reddetmeye çağırır. Zira bu politika, Avami Birlik Partisi üyesi olan ve geçenlerde üniversite kampüsünde 100 genç kıza tecavüz edilmesini kutlayan Casim Manikddin'in politikasıdır. Fuhşu, bir meslek olarak uygulayan yasa politikası olduğu gibi Hollywood fahişeler adına konserler düzenleyerek kadını ulusal stadyumlarda yarı çıplak sergileme politikasıdır.

Hizb-ut Tahrir, Müslümanları Şeyha Hasina gibi aldatan yalancı yöneticileri ve iktidar rejimini ortadan kaldırmaya çağırdığı gibi Hilafet Devleti altında Kur'an ve sünnet yönetimini ikame etmeye çağırıyor. Zira hem kadın hem de dinine ve ırkına bakmaksızın tüm insanlar için onurlu bir siyasî, iktisadî ve içtimaî yaşamın gerçekleşmesi Hilafet Devleti ile mümkün olduğu gibi Kur'an ve sünnetle çelişen kanunlar çıkarmaya ve uygulamaya cüret eden Hasina ve Halide gibi tüm aldatıcı, yalancı ve fasit yöneticilerin yargılanması ve en ağır cezaya çarptırılması Hilafet Devleti'nin kurulması ile mümkündür.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti'nden Gösteri ve Yürüyüşler

  • Kategori Pakistan
  •   |  

10 Nisan - Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilâyeti 17 Nisan'da ülke çapında düzenleyeceği protestoları duyurmak ve daha çok kitlelere ulaşmak için kamusal alanlarda miting ve yürüyüşlerle duyuruda bulunmaya devam ediyor. Hizb-ut Tahrir'in, Karaçi, Lahor ve Ravalpindi'de düzenlediği yürüyüşlerde; Müslümanların belderinden Amerikan varlığını kökünden söküp atmak ve ümmetin başındaki hain yöneticileri devirmek ve raşidi Hilafet'i yeniden tesis etmek için Silahlı Kuvvetlerden nusret talebinde bulunuldu.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER