Cuma, 16 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir Şebabatı, "Kadın Haklarının ve Siyasî Rolünün Parıldayan Modeli Hilafet'tir" Başlıklı Küresel Bir Kampanyayı İlan Eder

Hizb-ut Tahrir şebabatı, "Kadın Haklarının ve Siyasî Rolünün Parıldayan Modeli Hilafet'tir" başlıklı küresel bir kampanyayı ilan etmektedirler. Allah'ın izniyle bu kampanya, Tunus'ta tarihî küresel bir konferansın düzenlenmesiyle sonuçlanacak olmakla birlikte konferans 03. Mart 2012 dünya kadın günüyle de çakışacak olmasının yanı sıra bu konferansa, bütün İslam dünyası ile diğer ülkelerden seçkin kadın politikacılar ve liderler katılacaklardır. Konferansta, dünyanın dikkatleri Hilafet Sistemi ile kadın hakları ve yaşamlarını nasıl ele alacağına çekilecektir. Dolayısıyla kampanyanın ve konferansın amacı, İslam dünyası ve diğer ülke kadınlarının acısını çektiği siyasî, ekonomik ve içtimai olmak üzere birçok sorunlara dönük Hilafet'in sunduğu pratik çözümleri ortaya koymaktır. Aynı şekilde İslam'ın kadınlara zulmettiği şeklindeki iddia ve iftiraları yalanlamaktır.

Kampanya; Pakistan'dan Endonezya, Rusya, Avustralya, Avrupa ve diğer yerlere kadar Arap dünyası, Kuzey Afrika, Avrupa ve Orta Doğu'daki Hizb-ut Tahrir şebabatının video mesajlarını içerecek olmasının yanı sıra... şebabat burada, kadın haklarını sözde değil fiili olarak garantileyecek olanın bizzat Hilafet Sistemi olduğunu vurgulayacaklardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Bürosu Üyesi Nesrin Nevaz, şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: "Dünyanın dört bir tarafındaki kadınlar, on yıllar boyunca fasit baskıcı rejimler ile yıpranmış ekonomik sistemin altında zulüm, yoksulluk ve aşağılanma gibi acılar çekmişlerdir. Bunun yanı sıra Doğu, Batı, Kuzey ve Güney hükümetleri, kadına karşı işlenen ihlalleri ve temel haklarının ellerinden alınmasını göz ardı etmişlerdir. Nitekim "ister demokrat isterse diktatörlük olsun" krallık ve cumhuriyet rejimleri, kadın için saygın onurlu bir yaşamı garantilemede başarısız olmuşlardır. Buda gerek Müslüman gerekse gayrimüslim olsun tüm kadın ve erkekler için onurlu adil müreffeh bir gelecek de dahil bölgede gerçek bir değişimin meydana gelmesi için muhtelif siyasî ve güçlü görüşlere olan acil ihtiyaçta ortaya çıkmaktadır."

"Batı'nın, kadın hakları alanında laikliğin öncüsü olarak itibar ettiği modellerden biri de Tunus'tur. Hizb-ut Tahrir şebabatı da; kadın haklarını koruyan yegane modelin İslamî Hilafet Sistemi olduğunu ortaya koymayı hedeflemektedir. Nitekim birçokları; İslam dünyasındaki kadınların, İslam dininin kendilerine zulmettiğini düşündüklerini(!), İslamî yönetim sistemini reddettiklerini (!), liberal demokratik laik sistem aracılığı ile "özgürlüğü" istediklerini iddia etmektedirler. Ama şimdi toplumlarında değişim için çalışan kadınlar; bu yalanlara karşı yükse sesle haykıracaklar, üzerlerindeki mevcut zulmün gerçek nedenini açıklayacaklar, Hilafet'e dönük tam desteklerini ilan edecekler ve bu azim sistemi gerçeğe dönüştürmek için olan siyasî çalışmalarının görünürlüğünü ortaya koyacaklardır."

İslam ve onun kadınlara zulmettiği hakkındaki yalanlara ve iftiralara gelince; kabirlerdeki tagutlarla aynı kaderi paylaşacaklardır: كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا "Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey de söylemiyorlar." [Kehf 5] Zira kadınların onurunu koruyacak, aile bağlarını güçlendirecek ve gerek Müslüman gerekse de gayrimüslim olsun bütün erkek ve kadınların siyasî, ekonomik ve öğretim haklarını koruyacak olan bizzat Hilafet Sistemi'dir."

"Bizler; gerçek değişimin olacağına inanan bütün kadınları, İslam dünyasındaki analar ile kızlara dönük onuru, güvenliği ve adaleti gerçekleştirmede parıldayan bir model sunacak ve dünyadaki kadınların haklarını koruma ve garantilemede aydınlatan bir fener gibi duracak olan bu tarihî konferansta bizlere katılarak kadınların yaşamlarını iyileştirmeye katkıda bulunmaya davet ediyoruz."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- 2012 Müslüman İşadamları Forumu

Hizb-ut Tahrir / Endonezya, Smescu-Cakarta'daki bir binada 26 Ocak Perşembe günü 2012 Müslüman İşadamları Forumu düzenlemiştir. Toplantıya, Endonezya'nın çeşitli kentlerinden Müslüman işadamları katılmışlardır. Ayrıca katılım, sadece işadamlarıyla sınırlı kalmamış bilakis toplantıya bazı iş kadınları da iştirak etmişlerdir. Nitekim Forum, sabah saat 9:30 da açılmış olup çalışmalar akşam saat 18:00 de sona ermiştir. Ayrıca Forum, yerel ve küresel medya organlarına kapalı olup www.hizbut-tahrir.or.id üzerinden canlı olarak yayınlanmıştır.

"Forum Koordinatörü" Herobnoan, şeriatı tatbik etmek ve Hilafet'i gerçekleştirmek için çalışmanın, işadamları da dahil bütün Müslümanların üzerine farz olduğunu vurgulamasının yanı sıra Forumun, sadece iş hakkında konuşmak için olmayıp bilakis işlerin en önemlisi olan İslamî Hilafet'i geri getirmek için çalışılması hakkında konuşmak için olduğunu da vurgulamıştır.

Ayrıca ekonomi uzmanı ve Hizb-ut Tahrir üyesi Dr. Doje Kondro, Endonezya da dahil İslam dünyasını sömüren kapitalist tahakküm ile kapitalistler ve kukla yöneticiler arasındaki yardımlaşma sürecini, en büyük Müslüman ülkelerinden biri olan Endonezya'nın çöküşün eşiğinde olduğunu, kapitalist politikacıların Müslüman işadamlarının şeriat kanunlarıyla amel etmelerinin önüne engeller koyduklarını, faizli banka siteminin onları İslam'ın haram kıldığı faize bağladığını, yasadışı işlemler ile faizin işadamlarını Allah'ın bereketinden uzak olan haramı yer hale getirdiğini açıklamıştır.

Namaz ve yemekten sonra konuşan Hizb-ut Tahrir / Endonezya Resmî Sözcüsü İsmail Yusanto, Müslüman işadamlarına servetini ve hayatını İslam'ın zaferi için adayan Abdurrahman İbn-u Avf [Radıyallahu Anh] gibi olmaları çağrısında bulunmuş ve katılımcılara, Endonezya ile bütün Müslüman ülkelerinin, kapitalizmin tahakkümünün neden olduğu çöküntüden kurtuluşlarının İslamî Hilafet'in gölgesinde şeriat hükümlerinin tatbik edilmesinden başka bir çözümü olmadığına vurgu yapmıştır.

Toplantının sonunda, ticarî işlerinde ve bütün günlük faaliyetlerinde şerî hükme göre hareket etmeye bağlı kalacaklarına ve İslamî Hilafet'i geri getirmek için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya katılacaklarına dair anlaşma metnini imzalayan tüm katılımcıların temsilcileri olarak 12 Müslüman işadamı, anlaşma metninin okunması için platforma doğru ilerlemişlerdir.

Devamını oku...

Ey Muhlis Subaylar... Çağrıya İcabet Edenlerin En Hayırlısı Olunuz: Kardeşleriniz Katledilmektedir; O halde Onlara, Hilafet Devleti'nin Kurulacağını Gösteriniz

  • Kategori Hizb
  •   |  

Suriye rejiminin vahşetine, sabırlı mümin Suriye halkına karşı günlük katliamlarını artırmasına, yaklaşık on bin kişinin şehit edilmesine, on binlerce kişinin de yaralanmasına, tutuklanmasına ve aşırı trajik koşullarda dünyanın çeşitli yerlerine göç etmesine rağmen Mübarek Şam ayaklanması, iki hafta önce ilk yılını tamamlamıştır... Nitekim muhalefetin ve özgür Suriye ordusunun silahlandırılmasına dönük çağrı seslerinin tonu artınca, başta Suudi Arabistan ve Katar olmak üzere Körfez ülkeleri, muhalefetin kesinlikle silahlandırılması çağrısında bulunmuşlardır. Bu arada Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Galyon, 01.03.2012'de Paris'te düzenlenen bir basın toplantısında, "Çeşitli silahlı direnişçi kuvvetlerin işlerini takip edecek, bunların saflarını organize edecek ve kuvvetlerini tek bir merkezî liderlik altında birleştirecek... Askerî İstişare Bürosu'nun" oluşturulacağını açıklamış ve şöyle demiştir: "Muhalefetin silahlandırılması, silahlanma sürecinin siyasî yada taifecilik ajandalarına hizmet etmeye dönüşmemesi için sadece Ulusal Konsey ve onun Askerî İstişare Bürosu aracılığıyla olacaktır." Aynı bağlamda geçen Cuma da "Özgür Ordunun Silahlanması Cuması" adlandırması gelmiştir.

Bu çeşitli silahlandırma çağrılarının hakikatini anlamak için aşağıdaki gerçekler üzerinde durmak kaçınılmazdır:

Birincisi: Bu çeşitli silahlandırma çağrıları, mümin Suriye halkının gösterdiği efsanevî sebatının ve mücrim Suriye rejiminin dayattığı güvenlik ve askerî çözümünün başarısızlığının tam ortasında gelmiştir. Dolayısıyla Suriye halkı silahsızken, Suriye rejimi hala halkına karşı cürümsel operasyonlarına devam ederken ve Amerika da çözümü ertelemişken; Avrupa devletleri, Körfez ülkelerindeki ajanları yoluyla iç muhalefetin silahlandırılmasına çağrıda bulunmak için uygun bir fırsat yakalamıştır. Onların bu çağrısının hedefi ise kendisini silahlandıranlara bağlı kalacak silahlı bir muhalefet oluşturmaktır. Bunu da alternatif iktidarın kendilerine bağlı olması için çalışmak yoluyla yapmaktadırlar.

İkincisi: Amerika şu ana kadar mevcut mücrim Suriye rejiminin alternatifini olgunlaştırmada başarısız olmuştur. Zira o, türettiği dış muhalefetin zayıf olup Suriye gibi bir ülkeye liderlik edemeyeceğini ve laikliğin, "Lebbeyk Ya Allah... Lebbeyk, Lebbeyk" çığlıkları atarak ayaklanan Suriye halkının eğilimiyle örtüşmediğini bilmektedir. Zira Amerika Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey 19.02.2012'de, "Kendisi için, mevcut Suriye muhalefetinin kimliği açıkça belli olmuş hangi insan meydan okuyabilir ki" diyerek dikkat çekici bir açıklama yapmış ve "Ülkesinin, bu muhalefet hakkında net bir resim ortaya çıkıncaya kadar bekleyeceğine" işaret etmiş ve şöyle demiştir: "Muhalefeti silahlandırma kararının alınması için gerçekten çok erken." Clinton ise 28.02.2012'de, erteleme politikasının devem ettiğinin vurgulandığını belirterek şöyle demiştir: "Esad, eninde sonunda istifa etmek zorunda kalacaktır..." Ancak o, "Eninde sonunda kelimesinin tarihini belirlemenin" nasıl olacağını bildirmemiştir.

Üçüncüsü: Galyon'a gelince; onun "Askerî İstişare Bürosu" hakkındaki açıklamaları, Amerika'nın yaklaşımı ile tamamen uyumlu ve uygun bir şekilde gelmiştir. Bu ise hem özellikle İngiltere olmak üzere Avrupa politikası yanlısı olan Körfez ülkeleri yöneticileri tarafından yükselen çağrıları sarmalamak hem de bu "Askerî İstişare Bürosu" kapsamındaki her türlü silahlı hareketi çevrelemek içindir. Zaten bu, "Silahlanma sürecinin siyasî yada taifecilik ajandalarına hizmet etmeye dönüşmemesi için sadece Ulusal Konsey ve onun Askerî İstişare Bürosu aracılığıyla olacaktır" şeklindeki sözünde gayet açıktır. Ayrıca Beyaz Saray 25.02.2012'de, "Suriye muhalefetinin silahlanması, bu zaman diliminde akıllıca olmaz" şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Aynı şekilde Amerikan idaresinin gündemine, muhalefetin silahla donatılmasının dahil olmadığını vurgulamıştır.

Ey İslam Dârı'nın Merkezi Nusret ve Zafer Şam'ındaki Müslümanlar... Tagutlara Rağmen...

Amerika ve Avrupa, sizin hayrınızı ve ıslahınızı istememektedirler. Bilakis sizleri köleleştirmek ve mücrim Beşar'ın uyguladığı katliam eylemlerini artırmak istemektedirler. O halde onlara meyletmeyiniz ve kendi yaklaşımınız üzerinde devam ediniz. Zira gösterdiğiniz sabır sayesinde uluslararasının sizi kuşatan bütün komplolarına galip geldiniz. Artık gerçek şeri değişimin, sizin tertemiz elleriniz ve aranızdaki muhlis subayların ve ordunun elleriyle olacağını yakinen fark etmenizin zamanı gelmiştir. O halde İslam'ın izzeti ve imanın gücü için onlardan yardım talep ediniz ve onları harekete geçiriniz... Nitekim hedefiniz olan rejimin devrilmesini gerçekleştirmek için sebat ettiniz, sabrettiniz ve sarsılmaz dağların bile yüklenemeyeceği şeyleri yüklendiniz. O halde bunu zayi etmeyiniz ve bunu samimiyetle ilan ettiğiniz gibi "Bu Allah İçindir... Bu Allah İçindir" şeklinde sonlandırınız ve buna bir de "Resulullah'ın Yolunda" şeklindeki ilanı ekleyiniz.

Ey Muhlis Subaylar... Çağrıya İcabet Edenlerin En Hayırlısı Olunuz!

Mücrim Suriye rejimi halkınızın kanına girmiştir. O halde Allah'tan sonra onların en hayırlı yardımcıları olunuz. Zira arzu ve umut sizdedir. O halde onların kanlarını, Allah'ın, resulünün ve İslam Dârı'nın merkezi mübarek Şam'daki kararlı müminlerin yanında yer almak için duranlara enjekte ediniz, zaten uçurumun kenarında olan facir rejimin kirli köklerini söküp atınız ve onun yerine Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet'in ... olduğu Allah'ın hükmü getiriniz. Böylece çağrıya icabet edenlerin en hayırlısı olmakla birlikte S'ad İbn-u Muaz'ın torunlarının yeni ensarları olursunuz. Böyelece de Allah, sizinle İslam'ı ve ehlini izzetlendirir ve İnşaAllahu teala dünyanın ve ahiretin sevabına nail olursunuz. Allah Subhânehu ve Te'alâ şöyle buyurmuştur:

الَّذِينَ اسْتَجَابُواْ لِلّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ مِنْهُمْ وَاتَّقَواْ أَجْرٌ عَظِيمٌ "Yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve Resulü'nün (çağrısına) icabet edenler (özellikle de) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve ittika edenler için büyük bir ecir vardır." [Âli İmrân 172]

Devamını oku...

Beşar'ın, Cürümlerinden Dolayı Sorgulanmaksızın Rejimin "Barışçıl" Geçişiyle İlgili "Suriye'nin Dostları" Konferansını Talep Etmek Müslümanların Kanlarını, Onurlarını ve Dinlerini Hafife Almaktır

  • Kategori Suriye
  •   |  

24.02.2012'de Tunus Dışişleri Bakanlığı Başkanlığında, 70 küsur devletin ve uluslararası gurupların temsilcileri "Suriye'nin Dostları" başlıklı konferans için Tunus'ta bir araya gelmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya, Türkiye ve Lübnan hariç Arap devletlerinin Dışişleri Bakanları konferansa katılırken mücrim Suriye rejimine dönük desteklerini sürdüreceklerine dair açık sinyal veren Rusya ve Çin'den her biri konferansı boykot etmişlerdir. Nitekim onlar, Suriye rejiminin halkına karşı uyguladığı kanlı şiddeti durdurmanın yollarını görüşmek için bir araya gelmişlerdir... Zira kapanış bildiriminde, Suriye'deki krizin siyasî çözümüne yönelik çağrıda bulunulurken Arap Birliği de tüm tarafların temsilcilerini koordine edecek bir mekanizma üzerinde anlaşmaya varmak için Suriye'deki aktivisler de dahil muhalefeti temsil eden gurupları ve şahsiyetleri kapsayan bir toplantının yapılması çağrısında bulunmuştur... Ayrıca Suriye'deki geçiş süreci ve gelecekte azınlıkların haklarını korumak için çalışan bir hükümetin oluşturulması hakkında da açık bir bildiri yayınlanmıştır... Kayda değerdir ki bu ve benzeri diğer konferanslar, Suriye'deki uluslararası çatışmanın halkalarından biridir. Zira konferansa yönelik ilk çağrı, Suriye rejimine dönük kuşatmanın artırılması ve Beşar'ın devrilmesinin hızlandırılması amacıyla Fransa tarafından olmuştur. Ancak Amerika, gıda ve tıbbî yardımların ulaşmasını kabul etmesi için Suriye rejimine yalvarıp durduğu zayıf akışkan durumu açığa çıkarmaya dönük kararlarında etkili olmayı başarmıştır. Aynı zamanda bu kararlarla, fiilen gerçekleştirdiği cürümlerini uygulamaya devam eden Beşar ve çetesinin zayıflatılması da arzulanmaktadır. Zira Beşar ve çetesi, sadece Rusya ve Çin'in değil dahası konferansın kararlarını kendi maslahatı doğrultusunda etkileyen, Suriye'deki olayların kendi iradesi ve çıkarlarının dışına çıkmaması amacıyla İran, Türkiye, Irak, ve mevcut Lübnan hükümeti gibi bölge devletlerini kendisine tabi olmaya boyun eğdiren Amerika'nın korumasına dayanarak özellikle Bâb-ı Amr olmak üzere şehirleri bombalamak ve Suriye halkını en çirkin görüntülerle katletmek yoluyla cürümlerini sürdürmektedirler. Dolayısıyla bu kararlar mülahaza edildiğinde bunların, Beşar'ın alternatifini olgunlaştırmaya ve bir ajanı başka bir ajanla değiştirmeye yönelik her hangi bir kesin çözümü ertelemeye yönelen Amerika'nın çıkarlarına hizmet ettiği görülecektir! Sonra da otoritenin iddia ettiği gibi Beşar'ın işlediği cürümlerden dolayı sorgulanmaksızın Amerika'nın barışçıl geçiş için çağrıda bulunduğu çözüm gerçekleşecektir. Dolayısıyla Amerika'nın çözümün ertelenmesi için konferansı etkilemesi, alternatifin olgunlaşmadığını göstermektedir... Ulusal Konseye gelince; Clinton'un, sadece "güvenilir bir temsilci" olduğuna tanıklık etmesi onun henüz olgunlaşmadığını ve büyük Amerika'nın başka bir kanıtına muhtaç olduğunu göstermektedir!

Ey Suriye'deki Sabreden Sadık Mümin Müslümanlar!

Bu konferansta bir araya gelenler, Müslüman Suriye halkının dostları değillerdir. Bilakis onlar, ilişkilerini kendi çıkarları üzerine inşa eden düşmanlardır. Nitekim bu konferansın ortaya çıkardığı hususlar, sizin üzerinizdeki haricî komplonun en büyük kanıtıdırlar. Zira Beşar'ın, büyük cürümlerinden dolayı hiçbir şekilde sorgulanmaksızın devrilmesinin önerilmesi, kanlarınızın, onurlarınızın ve dinlerinizin hafife alınması demektir.

Allahu [Subhânehu ve Te'âla], Amerika yada Avrupa devletlerine değil sadece Kendisine başvurmanızı emretmektedir. Zira bu, haramdır. Yine Subhânehu ve Te'âla, değişimde Güvenlik Konseyi'nin kararlarına yada uluslararası küfür kanunlarına değil sadece kendi şeriatına ve Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna bağlanmanızı emretmektedir. Zira bu da haramdır. Çünkü Müslümanları, dahası onlarla birlikte diğer Müslümanları kurtaracak olan ortak kelime noktasındaki bütün Müslümanların garantörü sadece İslam'dır.

Hizb-ut Tahrir, günlerdir Suriye ve bütün Müslüman ülkelerdeki davetini zor şartlar altında yürütmektedir. Zira o, kıl kadar etkilenmeksizin Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metodu üzerinde sabırlı ve kararlı bir şekilde devam etmektedir. Ayrıca o, düşüncenin en basiti olan vakıaya teslim olmayı ve çözümleri şeriatın dışından almayı düşünmemektedir. Yine Hizb-ut Tahrir sizleri, güçlü bir imana, samimi bağlılığa ve İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmada ısrarcı olmaya davet etmekle birlikte sizin içinizde ve sizinle birlikte bu emri yerine getirdiğinde Allah'ın kendisinden razı olmasını temenni etmektedir.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, Suriye'de ayaklanan mümin Müslümanlara sesleniyor ve onlardan ayaklanmalarını sadece Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya hasretmelerini talep ediyoruz. Ayrıca hep birlikte İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in âhir zamandaki vadini gerçekleştirmemiz amacıyla dinlerine nusret vermeleri, halklarını korumaları, yönetimi alıp helak olmuş Esad rejimini devirerek düşünceyi, planları ve uygulamaları güzelleştirmeleri için Müslümanların içerisindeki güç ve kuvvet ehline de sesleniyoruz. Umulur ki böylece Hilafet Dârı'nın merkezi Şam olur. O halde Hilafet'in kalesini ikame etmek için elini uzatanlara selam olsun. Allahuteala şöyle buyurmuştur:

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Kur'an'ın Kutsiyetini, Ümmetin Kanlarını, Onurunu ve Kaynaklarını Koruyacak Olan Sadece Hilafet'tir

20 Şubat 2012'de, işgalci Haçlılar Mecîd Kur'an'ın nüshalarının yanı sıra diğer İslamî kitapları yakma girişiminde bulunmuşlardır. Nitekim iki Müslüman, bu aşağılık eylemi engelleme girişiminde bulundukları sırada şehit edilmişlerdir. Müslümanların güçlü tepkilerinin akabinde işgalciler, açık bir şekilde özür dilemişler ve kalabalıkları sakinleştirmek için de olay hakkında soruşturma başlatılmasını emretmişlerdir.

Ey Afganistan'daki Mücahit Müslümanlar! Bu yeni bir durum değildir. Zira daha önce de Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e dönük iğrenç karikatürlerin çizilmesine, Guantanamo'da Kur'an'a hakaret edilmesine ve Hollanda parlamentosunun "Fitne" filmine tanıklık etmiştik. Ayrıca hala Guantanamo ve Bagram cezaevindekilerin başlarına gelenleri hepimiz bilmekteyiz. Hatta şu ana kadar insanlık dışı bu cürümlerden ortaya çıkanlar, henüz ifşa olmamış olanların çok az bir kısmından ibarettir. Dolayısıyla bu kanıtlar, Amerika ile müttefiklerinin Müslümanlara dönük besledikleri nefretin yanı sıra Haçlı Amerika Birleşik Devletleri ile müttefiklerinin, Ebu Garib, Felluce, Kandahar, Helmand, Kunar, Nuristan ve Veziristan'da işledikleri vahşetlerin boyutunun açıklanması için yeterlidir.

Amerika'nın yaptıkları evlerin kapılarını kırmak ve insanları köleleştirmekle sınırlı kalmamış kadınları, çocukları ve yaşlıları da katletmiştir. Bunu ise onlara yönelik tüm tacizleri yaptıktan sonra gerçekleştirmiştir. Amerika'nın vahşetlerinin en belirgin kanıtlarından biri de Pakistan halkına isabet edenlerdir. Zira hamile ve kanser olmasına rağmen Dr. Afiyet Sıddîk'ın 86 yıl hapsine hükmedilmiştir. Vahşi cürümlere dönük aynı olaylar, Somali, Yemen ve Pakistan'da da devam etmektedir. Tüm bunlar, Amerika ile müttefiklerinin bütün insanî değerleri kaybettiklerini ve barbarca bir yöntemi benimsediklerini göstermektedir.

Ey Muhlisler! Hilafet'in yıkılışından sonraki haliniz işte budur. İyi biliniz ki sizler, en hayırlı bir ümmetsiniz. Ve sizler, Resul Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ile canlarını Allah yolunda kurban eden Raşit Halifelerin ve sadık Fatihlerin varislerisiniz. Ve sizler, Va Mutasımâ [ey Mutasım neredesin] diye çığlık atan Müslüman bir kadının onuruna yardım etmek için Rum ordusuna büyük bir ordu gönderen Mutasım'ın varislerisiniz! Ve sizler, Rum kralına gönderdiği mektupta: "Müminlerin emirinden Rum köpeğine: (şimdiye kadar) görmediğin ve duymadığın bir cevap alacaksın" -nitekim daha mektup ulaşmadan Müslümanların ordusu ulaşmıştı- diyen er-Raşîd'in evlatlarısınız. Bunlara rağmen günümüzdeki hain yöneticiler, aynı düşmanlar ile stratejik anlaşmalar imzalamaktadırlar. Aynı şekilde bazı mücahitler de haçlılar ile barış anlaşması yapmayı arzulamaktadırlar. Hizb-ut Tahrir, Afganistan'daki Müslüman mücahit ümmeti, Kur'an'ın kutsiyetini, ülkeleri ve ümmetin mukadderatını korumak amacıyla (Hilafet'in) olduğu İslam Devleti'ni kurmak için her türlü çabayı ve mücadeleyi göstermeye davet etmektedir. Zira Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam [Halife], ancak arkasında savaşılan ve onunla korunulan bir kalkandır." [Muslim tahric etti]

Ve Kavî, Aziz ve Hakîm olan Allah şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ "Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri dost, sırdaş edinmeyin! Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar ve hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer aklediyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz." [Âl-i İmrân 118]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Amerikan Deniz Üssünün İran Körfezine Yayılması

Pentagon, 26 Ocak'ta 2012 Ekim ayında başlayacak olan gelecek malî yıl bütçesini açıklamıştır. Bu bütçe, Avrupa'daki askerî varlığının azaltılmasını kapsadığı gibi hızlı savaş gemileri, helikopterler ve savaş uçakları da dahil ["SEAL" olarak bilinen bölümler çizgisinde] komando özel gruplar için gerekli olan lojistik desteğin sağlanması amacıyla bir deniz üssü inşa etme kararlılığını da kapsamaktadır. Malî yılın, 2012 Ekim ayında başlayacak olmasına rağmen Pentagon, Amerikan ulusal güvenliğinin risk altında olduğu ve malî yılın başlamasını beklemenin olası olmadığı gerekçesi altında [ister Penco olsun isterse diğerleri] acilen eski savaş gemilerinden birinin dönüştürülmeye başlanmasını meşrulaştırmaktadır. Dahası Pentagon, emekliliği kararlaştırılan geminin görev işinin derhal uygulamaya geçmesi için yüklenici şirketin acil bir şekilde rehabilite etmesine dönük mühendislik çalışmalarının uygulanması amacıyla gerekli olan teklif daveti noktasındaki mutat idarî uygulamalara da geçmiştir. Basın, gelecek yaz başlarında hizmete girecek olan bu üssün odaklandığı aday yerin, İslamî Körfez Bölgesi olduğunu bildirmiştir. Nitekim Pentagon sözcüsü, üssün amaçlarından birinin, lojistik dayanakları bulunmayan uzak yerlerdeki krizlere ve doğal afetlere karşı insanî yardımların sağlanması amacıyla Amerikan güçlerinin etkinleştirilmesi olduğunu iddia etmeyi de unutmamıştır.

Bu açıklama, İran'a petrol ambargosunun uygulanması halinde Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla tehdit eden İran'ın açıklamalarının arkasından geldiği gibi İran'ın nükleer dosyası hakkındaki seslerin yükselmesi ve İran Deniz Kuvvetleri'nin, İslam Körfezi'nde manevralar yapmasıyla birlikte gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir olarak, aşağıdaki hususları önemle vurgularız:

- Amerika'nın, İslam dünyasının çeşitli yerlerine dağılmış askerî üslerin büyüyen ağı sayesinde askerî yayılımın tüm yönleriyle güçlendirilmesi noktasındaki çabası, sadece ümmete sömürgeci köleliğini dayatmayı, Hilafet Devleti'nin yaşam sahasına geri dönmesini engellemeyi ve Müslümanların dinlerinin ve Rablerinin şeriatına göre yaşamalarını engellemeyi amaçlamaktadır.

- İnsanî yardımların sağlanmasının hedeflendiği iddiası, yalan bir iddiadır. Zira Pentagon sözcüsü Yüzbaşı John Kirby, "Bu hedef, önceden planlanmış olup şu anda da uygulanmasına geçmek için bir fırsat vardır" şeklinde bir tespitte bulunmuştur. Ayrıca "SEAL" adıyla bilinen özel kuvvetlerin, uzun bir geçmişinin ve başlangıcı kirli Vietnam Savaşı'na dayanan cürümler ve suikastlarla dolu kara bir sicilinin olduğu da bilinmektedir.

- Amerika'nın cürümsel planlarını hayata geçirmeye imkan veren şey, Amerikan çıkarlarına hizmet etmek ve onun hakimiyetinin genişlemesini sağlamak amacıyla bekçilik rolü oynamaya razı olan Müslüman yöneticilerin aşağılıkları ve komplolarıdır. Bu durum, tüm Körfez, Irak, Mısır, Suriye ve Türkiye yöneticileri için geçerli olduğu gibi Pakistan, Afganistan ve benzeri ülkelerin yöneticileri için de geçerlidir.

- İran'a gelince; sık sık büyük şeytan ve Amerika'ya ölüm sloganları atan İran rejiminin bu sloganları, pratik vakıaya tercüman olan ciddi eylemlerle eş değerde değildir. Zira İran'ın pratik politikasının, Irak ve Afganistan'daki Amerikan işgaline hizmet ettiğini görmekteyiz. Bunun yanı sıra İran, Suriye'deki Baas Esad rejimi ile stratejik ittifak kurmuş, Yahudilerin Golan Tepeleri'ni işgal etmeyi sürdürmesine dönük Amerikan projesine ve Yahudilerin el-Aksa eş-Şerif ile Filistin'deki geri kalan İsra ve Mirac topraklarını kirletmesine değerli hizmetler sunmuştur. Tüm bunlara rağmen İran rejimi, Suriye rejimini önleyici ve dirençli olarak nitelendirmiştir. Halbuki o, Allah'ın düşmanı Yahudilerle cihat etmek dışında hiçbir şeyi önlememiş ve ümmetin Rabbinin şeriatını tatbik etmeye dönük çalışması dışında da hiçbir şeye direnç göstermemiştir. Hatta İran liderleri, Baas Esad rejimine Suriye'deki sadık İslam evlatlarını katletmeyi sürdürmesine imkan sağlayan bütün her şeyi uzatmada hiç tereddüt etmemişlerdir. Dolayısıyla şayet İran'ın desteği olmasaydı, bu mücrim rejim çöker ve Suriye'deki Müslümanlar da onun, şiddet yöntemi günden güne hatta saatten saate artan cürümlerinden kurtulurlardı.

- Bizler bu münasebetle tüm ümmetin, özellikle de mevcut liderliklerin dikkatlerini Mısır, Tunus ve Libya'daki ayaklanmalara çekmek isteriz ki bu ayaklanmaların; şekli ve adı ne olursa olsun yabancı işgali kaldırıp atmayı, faydasından çok zararı olan yamaların arkasından koşuşturan Amerika ile Avrupa'nın kuyrukları ve araçlarıyla birlikte aşağılık pazarlık ve anlaşma oyunlarının içerisine girmemeyi hedeflemesi gerekmektedir. Şayet böyle olursa ümmetimiz üzerindeki Batı hakimiyeti yenilenecek ve çile süresini uzatacaktır.

- Batı karşısında etkin olabilmek için geçiş sürecinin, diplomasiyi ve taktikleri izlemesi ve takip etmesi gerekmektedir şeklindeki sözleri bir mazeret sayılmayacağı gibi onları haklı da çıkarmaz. Zira İslam, gaye vasıtayı meşru kılara dayalı makyavelist politikayı tanımamaktadır. Bu bir yöndendi. Diğer yönden olana gelince; İslam ümmeti, daha ne zaman kuvvetini birleştirecektir. Zira onun elinde, ülkelerimizdeki açgözlü Batılı devletlerden tam bağımsızlığı almaya imkan verecek olan adam ve servet madenleri bulunmaktadır. Dahası İslam ümmeti, Allah'ın yüklediği ve kendisiyle şereflendirdiği insanlar üzerindeki şahitlik görevini yerine getirmeye imkan verecek, Müslümanların ülkelerini Raşidi Hilafet ile aydınlatacak ve dünyanın dört bir tarafına hayrı yayacak olan bir akide gücüne sahiptir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Allahu Subhânehu'nun Kitabına Desteklemeye Dönük Bir Davet

Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti sizleri, 02.03.2012'de Cuma namazının ardından Ürdün Üniversitesi Camisi önündeki toplantıya katılmaya davet etmektedir. Toplantıda aşağıdaki hususlar ele alınacaktır:

Mushaf-ı Şerife karşın Allah onların tahtlarını parçalasın özellikle Amerika olmak üzere kafir Batılı devletler kınanacak.

Müslüman yöneticilerin, Müslümanların mukaddesatlarına yönelik utanç verici ve komplocu tutumları kınanacak.

Amerika ile Batı'nın, İslam'ın ve Müslümanların düşmanları oldukları hatırlatılacak.

Müslümanlar, Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet Devleti altında tatbik konumuna getirmek için çalışmak yoluyla Rablerinin kitabına destek vermeye davet edilecek.

Rabbinizin kitabı ve nebinizin mucizesi aşağılanmaktadır. O halde bu mübarek toplantınızın sloganı şöyle olsun:

"Siz O'nun Yapraklarını Yaksanız da Biz de O'nun Otoritesini Geri Getirecek ve Hükümlerini Aramızda İkame Edeceğiz"

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER