Perşembe, 05 Recep 1447 | 2025/12/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz Ne Yapmalıyız?’ Konferanslarının Gaziantep Ayağı Da Tamamlandı (16.09.2012)

  • Kategori Video
  •   |  

Köklü Değişim Dergisi’nin Türkiye genelinde başlattığı ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz Ne Yapmalıyız?’ konulu konferanslar serisinin Gaziantep ayağı Nov Otel Konferans Salonu’nda gerçekleşti.

Kur’an tilavetiyle başlayan konferansta, Suriyeli Müslümanların Türkiye halkına selamlarının yer aldığı videolar gösterildi. Daha sonra kıymetli hoca efendi Şahi Merdan Sarı Suriye Devriminin ve Hilafetin önemini vurgulayan, ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz Ne Yapmalıyız?’ isimli coşkulu bir konuşma yaptı.

Konuşmadan sonra Suriye’de gelinen noktayı anlatan bir sinevizyon gösterisi gerçekleşti. Etkinlik Suriyeli Müslümanların ve tüm ümmetini kurtuluşunu ve Hilafet’in kuruluşunu isteyen dua ile sona erdi.

Kaynak: Köklü Değişim Dergisi

Kur’an Tilaveti

Konuşmacı: Kıymetli Hoca Efendi Şahi Merdan Sarı

Gaziantep Konferansında Yapılan Dua

Devamını oku...

Köklü Değişim Dergisinin Düzenlediği “Suriye Halkı Ne İstiyor?Biz Ne Yapmalıyız?” Konulu Konferanslar Serisi Yalova’da Gerçekleşti (16.09.2012)

  • Kategori Video
  •   |  

Açılış konuşması ve teşekkür konuşmasını Ali Tuncer’in yaptığı konferansta daha sonra Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti.

Suriye’de yaşanan zulmü ve Suriye halkının ne istediğini anlatan bir sinevizyon gösterildi.

Daha sonra Köklü Değişim Dergisi yazarlarından Osman Yıldız konuşmasına ilk önce Allah’ın Rasulune hakaret içeren bir filmin ABD de gösterime girmesiyle ilgili açıklama yaptı.Bu tür eylemlerin ne ilk nede son olacağına değinen Yıldız,eğer Hilafet olsaydı asla böyle birşey akıllarından dahi geçmezdi dedi. Geçmiş yıllarda Kerim kitabımız Kur’an-ı Kerimi tuvalete attıklarını daha sonra Rasulullah’ın (s.a.v) karikatürlerini yayınladıklarını bu defada İslam’a ve Allah’ın Rasulune (s.a.v.) hakaret içeren bir film yaptıklarını belirtti. Yöneticilerden ise batıyı incitecek bir söz dahi duymadıklarını ifade etti.

Ardından “Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz Ne Yapmalıyız?” konulu sunumunu yaptı.Yıldız konuşmasında; Suriye’de yaşanan vahşeti katledilen müslümanların durumunu Suriye’de, Batı ve bölge devletlerinin “oparasyonel mekanizma” kapsamındaki planlarını anlattı. Ayrıca tüm dünya ve bölge devletlerinin Suriye’de yaşanan katliamı izleyerek Beşara daha fazla katliam yapması için zaman tanıdıklarını söyledi. Türkiye halkı olarak Suriye devrimine destek vereceklerini ta ki ya Hilafet kurulur yada biz bu yolda ölürüz diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Son olarak Ramazan Şimşek hocamızın duasıyla pragram sona erdi.

Kaynak: Köklü Değişim Dergisi

 

Konuşmacı: Osman YILDIZ

 

Devamını oku...

Şanlıurfa ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz ne Yapmalıyız?’ Konferansı Yoğun Katılımla Yapıldı (14.09.2012)

  • Kategori Video
  •   |  

Köklü Değişim Dergisi’nin Türkiye genelinde başlattığı ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz ne Yapmalıyız?’ konulu konferans serisinin Şanlıurfa ayağı gerçekleştirildi. Yoğun katılımın gözlendiği etkinlikte katılımcılar ‘Eş Şa’b yurid Hilafe İslamiyye’, ‘Lailaheillallah ve’l Hilafe va’dullah’ gibi Arapça sloganlar attılar. İnternetten canlı olarak verilen konferans, Mustafa Küçük’ün sunumu ve Remzi Özoruç’un Kur’an tilavetiyle başladı. Köklü Değişim yazarlarından Cevher Kara, ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz Ne Yapmalıyız?’ konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmadan sonra Suriye’de gelinen noktayı anlatan bir sinevizyon gösterisi gerçekleşti. Salih Yaşar’ın ayakta yaptığı duayla etkinlik sona erdi.

Kaynak: Köklü Değişim Dergisi

 

Köklü Değişim Yazarı Cevher KARA ile Konferans Hakkında Röportaj

Devamını oku...

Köklü Değişim Dergisi ve Ümmet Kitapevi Katkılarıyla Diyarbakır Babil Düğün Ve Konferans Salonu’nda ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz ne Yapmalıyız?’ Konulu Konferans Gerçekleştirildi (14.09.2012)

  • Kategori Video
  •   |  

Diyarbakırlıların yoğun teveccühünün gözlendiği konferans Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı daha sonra Araştırmacı Yazar Aydın Usalp konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.

Usalp, konuşmasına şöyle başladı: Yaklaşık 2 yıldır Suriye ile yatıp Suriye ile kalkıyoruz, gündüz onu akşam onu ve sabah yine onu konuşuyoruz günler uzuyor zulüm ise her gün şiddetini artırarak devam ediyor. Suriye’deki kardeşlerimiz ve bacılarımız sebepsiz yere katlediliyorlar. Sadece Rabbim Allah dedikleri için katlediliyorlar. Resulümüz Muhammed (s.a.v.) Dedikleri için katlediliyorlar. Kuran ve Sünnete bağlı oldukları için katlediliyorlar. Usalp, konuşmasında daha sonra Suriye’deki halkın çekmiş oldukları acıları bizzat Suriyeli halkın dilinden aktardıktan sonra bugüne kadar Suriye’deki halkın çekmiş olduğu sıkıntıları dile getirdi.

Daha sonra Suriye hakkında ortaya atılan iddialardan bahsettikten sonra bunların bir kandırmaca olduğunu Suriye’deki halkın meydanlarda söylemiş olduğu sloganlarla açıkladı. Yine konuşmasında İran'ın ve Hizbullah'ın zalim Esad ile işbirliği içinde olduğunu açıkladı. Suriye halkı adına Türkiye'de faaliyet gösteren uluslararası geçiş konseyinin Suriyeli halkın temsilcisi olmadığını belirtti.

Ayrıca Suriyeli halkın cumalarına vermiş olduğu isimler ve Suriyeli direnişçilerin attığı sloganlara bakılarak halkın asla demokratik bir yönetim istemediğini ve Raşidi hilafet devletinden başka bir çözümü kabul etmeyeceklerini dile getirdi.

Kaynak: Köklü Değişim Dergisi

 

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- El-Ahdar El-İbrahimî'nin Görevi: Rejimi Pekiştirmek ve Sadece Yüzleri Değiştirmek İçin Çalışan Amerika'nın Komplo Serisi Zincirlerinden Başka Bir Zincirdir

Annan'ın, Suriye'de meydana gelenleri, Amerika'nın kendisine bağlı yeni bir rejim oluşturmak ve ajanı mücrim Beşar'ın güvenli bir şekildeki çıkışını garantilemek için kendi görüşünü dayattığı siyasî çözümü yoluna koymaya dönük Amerikan misyonunda başarısız olduğu ilan edilmiştir. Bunun üzerine Amerika, kendi görevini yerine getirmesi için alternatif daimi ajanı olarak el-Ahdar el-İbrahimî'yi seçmeye hız vermiştir ki böylece şayet Amerika'daki başkanlık seçimleri öncesinde uygun bir çözüm ortaya çıkaramaz ise çözüm sürecini ve zaman kesintisini içerikli bir şekilde elinde tutmaya devam edebilsin... Bunun üzerine mücrim Beşar da başını Müslümanların öfkesinden kurtarmanın sevinciyle hızla İbrahimî'nin görevini selamlamıştır. Nitekim Amerika ile başta kendisini değişim sürecinde Amerika'nın çıkarı için eklemleme rolünü yerine getirmeye hazırlamış olan simsarı Erdoğan olmak üzere Amerikan ajanlarının kendisi için çalıştığı şeyde işte budur. Şimdi de Amerika, Suriye Müslümanları üzerindeki komplo zincirlerini tamamlamak için Annan'ın üzerinde olduğu görevden daha tehlikeli olan İbrahimî'yi göreve getirmektedir. Çünkü İbrahimî, Müslüman ülkelerin halkından olup bir takım farklılıkları olsa da onların içlerini çok iyi bilmektedir. Buda doğrudan doğruya onun, Amerikan çözümünün çıkarı için onlar arasındaki mücadelesini etkinleştirmek içindir...

Yeni uluslar arası elçi el-Ahdar el-İbrahimî'ye deriz ki; sen ne yapıyorsun Allah aşkına? Zira bir ayağın çukurda olan ömrünü, Batı'ya hizmet ederek ve İslam'a ve Müslümanlara savaş açarak mı geçireceksin?! Ama artık sen ve senin gibilerin, ölçülü olmalarının ve Allah'a tevbe etmelerinin zamanı gelmedi mi ki bir de sen Müslümansın? Ayrıca Afganistan ve Irak'taki yaptıkların ve gösterdiğin bütün çabaların ise sadece mazlumlara savaş açmak ve bu iki ülkede Amerikan işgalini pekiştirmek için olması yetmez mi artık? Yoksa sana, Afrika, Avrupa, özellikle de Srebrenitsa ve şu ana kadar hala Müslümanları zulme maruz kalan Bosna'daki karanlık ellerini mi hatırlatalım?! Yada o vakit Amerikan nüfuzunu pekiştirmek için tagut Hafız Esad'ın yanında yer aldığın Lübnan'daki uluslar arası görevini mi? Dahası Yemen, Sudan, Nijerya ve mevcut durumları, "senin iyi niyet misyonuna" tanıklık eden diğer ülkelerde cabası!

Ey Nusret Şam'ındaki Ayaklanan Müslümanlar!

Amerika ile size dönük tuzaklarına karşı çok ama çok dikkatli olun. Zira o, yılanın başıdır. Nitekim sizlerin ayaklanmasına dönük komplo zincirlerini; Amerika ve Avrupa'nın isteklerine buyun büken Birleşmiş Milletleri'nin, aynı şekilde kendilerini devirecek olan ayaklanmanız başarılı olacak diye yöneticilerinin korku ile kıvrandığı Arap ülkelerinin, ayaklanmanızı durdurmak ve değişim ve İslam dalgalarının boş tahtlarına ulaşmasını engellemek için şüpheli fonları ve silahları satın almak için elinden geleni yapan mücavir devletlerin arasında yoğunlaştırmaya çalışmaktadır. O halde ayaklanmanızı İslam üzere muhafaza ediniz ve liderliğinizi ne bir haine nede bir ajana veriniz. Ama onu, ona ehil olan birine veriniz ve şöyle deyiniz: "Bizim liderimiz, ebedi olarak efendimiz Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'dir." O halde onun üzengine sarılınız ki Rabbiniz sizi kurtarsın, size nusret versin, göğüslerinize şifa versin ve düşmanlarınızı da rezil etsin. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ  كَتَبَ اللَّهُ لأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ "Allah'a ve Resulüne düşman olanlar, işte onlar en aşağılıkların arasındadırlar. Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah Kavî'dir, Aziz'dir." [Mücadele 20 21]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Halep'teki Tevhid Livası Komutanı'nın, Basın Konferansında Yaptığı Konuşmasında Hizb-ut Tahrir Hakkında Geçenlere Bir Cevap

El-Cezira üzerinden canlı olarak yayınlanan basın konferansında, Halep'teki Tevhid Livası Komutanı Kadir Salih, Hizb-ut Tahrir'in özgür ordu içerisindeki varlığını reddetmiş ve silahlı terörist çetelerin varlığının propagandasını yaptığı için de rejimin bunu suç saydığını söylemiştir...

Bizler burada, Sayın Abdulkadir Salih'in konuşmasının başlangıcındaki nitelemesinde isabet ettiğini ancak konuşmasının sonunun ise bizleri rahatsız ettiğini açıklarız. Nitekim cevabının sonunu, amaçları hizbin terörizme yaklaşımıyla ilgili soru sormak olan habis medya organları için gerçekleştirmiş oldu! Ancak bizler, Sayın Abdulkadir ve istedikleri ile ilgili hüsnü zan besliyoruz. Çünkü bizler, bu soruyu kasıtla olarak soran habis medya organlarının güdülerini biliyoruz. Dolayısıyla bizler, Tevhid Livası Komutanı'nın askerî eylem, fedakarlık ve cesaret noktasında şanslı olduğu kadar medyanın "tuzaklarına" karşı uyanık ve bilinçli olma noktasında da şanslı olmasını istiyoruz. Ancak kanlı fedakarlığın meyvesi, bu şekilde olmamalıydı...

Bununla birlikte Hizb-ut Tahrir'in hakikati, her hangi bir karalamanın etkileyemeyeceği ve herhangi bir şaibenin de örtemeyeceği şekilde açık ve nettir. Dolayısıyla kesinlikle güneş balçıkla sıvanmayacaktır! Zira Hizb-ut Tahrir, bilinmekte olup meçhul değildir. Nitekim o, devletin ikamesinde Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metodunu benimsediği gibi devletin inşasında da A'dan Z'ye şeri metodu benimsemektedir. Dolayısıyla metodun içerisinde ne silahlı çetelere nede terörizme bir yer vardır. Çünkü Aleyhi's Salatu ve's Selam onu, helak olmuş bir kimseden başkasının sapmayacağı gecesi gündüzü gibi olan kar beyaz bir şekilde getirmiştir. Ayrıca terörizm, müminlerin sıfatlarından da değildir. Dolayısıyla terörist olan, aşağılık niteliklerini onurlu bir şekilde dağıtan ve bunları ayaklanan insanlara yamalayan mücrim Beşar'ın rejimidir.

Hizb-ut Tahrir şebâbı, bu ümmetin ve hareketinin bir parçası oldular ve olmaya da devem etmektedirler. Dolayısıyla Suriye'de onlar, açık bir şekilde etkin siyasi unsurdurlar. O halde el-Cezira, bu tür bir soruyu kendileri tarafından sitesi, başkanı ve iletişim araçları bilinen medya büromuza değil de bu kişiye yöneltmekle neyi hedeflemektedir? Çünkü onlar, Hizb-ut Tahrir'in güçlü bir etkisinin olduğunu, açık, meydan okuyucu, sabırlı, karşılığını Allah'tan bekleyen, gözetici ve güvenilir bir şekilde davet taşıdığını ve onun, bu dinin nusret bulmasını ve aynen Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine'de kurduğu gibi Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulmasını arzulayan destekçilerinin olduğunu çok iyi bilmektedirler. Hakeza Suriye ayaklanmasına karşı tuzak kuran sömürgeci kafirin planlarının, doğrudan Hizb-ut Tahrir'in faaliyetlerini hedef alması, ayaklanmanın Rabbine yönelmesinden ve Şam halkının Allahuteala'nın izni ve yardımıyla kendi ülkesinde İslamî Hilafet Devleti'ni kurmaya dönük azminden dolayı endişeye kapılması hiç şaşırtıcı değildir.

Rabbimiz Celle ve Alâ'nın kavli bize yeter:

وَمَكَرُوا مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لا يَشْعُرُونَ  فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ "Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de onlar farkında olmadan bir tuzak kurmuştuk. Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu. Onları da (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helak ettik!" [Neml 50 51]

Sevgili peygamberimiz Muhammed [Alayhi's Salatu ve's Selam]'ın metodu üzere sebat göstermeye devam etmemiz ve istenilen İslam Devleti'ni kurmak için Kavî ve Aziz olan Allah'ın nusretine güven duymamız için bu bize yeter. Zira ittika edenlerin velisi Allah'tır.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER