Cumartesi, 28 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Yine Takke Düştü, Yine Kel Göründü Ey Müslümanlar!

21-30 Ocak 2011 tarihlerinde medyada yer alan haberlerde İstanbul Emniyeti'nin, Ergenekon tutuklusu M. Ali Çelebi adlı şahsın telefonuna 18.09.2008 tarihinde aynı operasyon adı altında Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan M. Oğuz Kazancı'nın telefonundan 139 isim aktararak, bunun üzerinden "Hizb-ut Tahrir'le ilişki icat etmek için" delil üretmeye çalıştığı ortalığa saçıldı. Bu işlem, konuyu inceleyen iki bilirkişi tarafından da teyit edildi. [ntvmsnbc 27.01.2011]

Hatırlanacağı gibi 18.09.2008 tarihinde gerçekleştirilen söz konusu operasyonla sahih İslami fikirleri ve engin siyasi görüşleriyle İslami ümmetin geneli nezdinde rüştünü ispatlamış, 50 yakın ülkede çalışan İslami siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir ile şerir İngiliz kalıntısı ve İslam'a kaskatı bir şekilde düşman olan Ergenekon çetesi arasında bağ kurulmak istenmiş, zihinleri bulandırmak için kollarını sıvayan bazı medya organları kendilerini bu çirkin kampanya ve kirli tezgâhı organize eden "bozacı"ların hemen yanlarında karalama faaliyetlerine ve iftira korosuna katılarak "şıracı"lık etmişlerdi. Daha yargılamanın başında yetkili mahkeme, Hizb-ut Tahrir üyeliği iddiasıyla yargılanan şahısların dosyasını, "Ergenekon ile bir ilişkisi olmadığı" şeklindeki tespitle ayırmasına rağmen iftira korosu sistemli bir şekilde kuru gürültülerine devam etmişlerdir. Söz konusu medya organları kulaklarını güdümlü oldukları merkezlere açtıkları için dilimizde tüy bitercesine yaptığımız nasihatler de maalesef fayda etmemiştir.

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Allah'tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi! [Ankebût 10]

Şimdi ise takke düşmüş, kel görünmüştür. Allah Subhanehu ve Teala, kendi elleriyle kurdukları iğrenç tuzağı yine müfterilerin eliyle açığa çıkarmıştır.

Ey Müslümanlar!

Şüphesiz Allah Subhanehu ve Teala tuzak kuranların en hayırlısıdır. Bu tuzak açığa çıkıp tuzak kuranlar nasıl rezil oldularsa pek yakında kurulacak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti ile İslami ümmete türlü tuzaklar kurarak demokrasi pazarlayan, mallarımızı, servetlerimizi yağmalayan, kanlarımızı akıtan, ırzlarımıza kasteden, İslami ümmeti kendine köle edinmek isteyen başta ABD olmak üzere sömürgeci kafir Batı da kurduğu tuzakların boşa çıkmasıyla rezil olacaktır biiznillah. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ Zalimler, nasıl bir inkılap ile devrileceklerini yakında bileceklerdir. [Şuara 227]

Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti



Image
Adres:    Kâzım Karabekir Caddesi, Öğün İşhanı No: 40/71 İskitler / Ankara
Telefon:    +90 312 311 61 13
Web:    www.turkiyevilayeti.org    
E-mail:     Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Müslümanlara Yönelik Çirkin Operasyonlara Derhal Son Verilmelidir!

28 Ocak 2011 tarihinde İstanbul'da sabah saatlerinde başlatılan eş zamanlı operasyonda aralarında Mustazaf-Der İstanbul Şubesi'nin de bulunduğu Müslümanların kurduğu sivil toplum kuruluşlarına bir dizi baskın düzenlendi. Hizbullah tahliyeleri bahane edilerek, 25 Ocak 2011 tarihinde Gaziantep, Mersin, Osmaniye ve Adana'da sivil toplum kuruluşlarına yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda gözaltına alınanların tamamı serbest bırakılırken aralarında Mustazaf-Der İstanbul Şubesi Başkanı Said Şahin'in de bulunduğu bazı Müslümanlar gözaltına alınmıştır.

AK Parti hükümeti bir yandan önceki genel seçimlerde ve anayasa referandumu döneminde olduğu gibi yaklaşan Haziran genel seçimleri öncesinde de diline pelesenk ettiği "özgürlüklerin genişletileceği" vaadini yinelerken, oylarını aldığı, İslami görünümüyle teveccühünü kazandığı Müslümanların nasibine gözaltıların düşmesi, AK Parti'nin iktidarda kalma konusunda ne denli hırslı olduğu ve bu uğurda önünde engel gördüğü her şeyi silip süpürmede ne denli pervasız olduğu bu haksız baskınlarla bir kez daha açığa çıkmıştır. AK Partili yetkililer, partilerinin isminde yer alan "adalet" kavramından fersah fersah uzak olduklarının farkına ne zaman varacaklar?

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti Resmi Sözcülük Bürosu olarak bu operasyonları şiddetle kınamaktayız. Baskın, gözaltı yada tutuklama yoluyla Müslümanlara yapılan bu taciz ve haksızlığa son verilerek derhal serbest bırakılmalı ve Müslümanlara yönelik bu çirkin baskınlar ve operasyonlar derhal durdurulmalıdır. AK Parti hükümeti, bu operasyonlar yoluyla bir avuç Kemalist-laik çevreyi hoşnut etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir.

إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ Muhakkak ki mümin erkeklere ve mümine kadınlara eziyet edip sonra tövbe de etmeyenlere, cehennem azâbı ve (orada da) yanma cezası vardır. [Burûc 10]


Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti



Image
Adres:    Kâzım Karabekir Caddesi, Öğün İşhanı No: 40/71 İskitler / Ankara
Telefon:    +90 312 311 61 13
Web:    www.turkiyevilayeti.org    
E-mail:     Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Clinton'un Konuşması, Arap Yöneticilerinin Devrilmesinin Yaklaştığının Habercisidir

Tunus tagutu Bina Ali'nin firar etmesinden ve Tunus halkının ayaklanmasından bir gün önce Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 13.01.2011 günü Doha'da düzenlenen Gelecek Formu'na katılımı sırasında dikkat çekici bir konuşma yaptı ve konuşmasında şöyle dedi: "Bozuk kurumlar bölge halklarını yıprattı." Ve yöneticilere, "Birçok yerde birçok yöntemlerle bölgenin zemininin çöktüğü..." haberini verdi.

Clinton, "Bizlerin ve sizlerin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek için acele eden bu kişilere ülkesinin destekleyeceğini taahhüt etmek üzere buradayım" sözleriyle hitap ettiği ajan yöneticilerini ve kendi kafilesinde yürüyenleri iş işten geçmeden Amerika'nın korumayı taahhüt ettiğini vurgularken "mevcut statükoyu elinde bulunduranların ülkelerinin sorunlarının kapsamlı etkisini frenlemeyi bir süreliğine başarabileceklerini ancak bunu sonsuza dek yapamayacaklarını" nitelendirdiği ilgili yöneticileri, bölgedeki "boşluğu aşırı unsurların ve terörün dolduracağına" karşı uyardı.

Clinton'un konuşması bir taraftan durumlarının farkına varmaları, gelmekte olan değişim seline kapılmamaları, bir an evvel kendileri ile halkları arasındaki açılan boşluğu doldurmaları, rejimlerini çökmeye karşı koruyacak ekonomik ve siyasi "reformlar" benimsemeleri için Amerika tarafından ajan yöneticilerine bir taahhüt ve teşvik içerirken diğer taraftan özellikle Kuzey Afrika ve Arap Körfezi bölgeleri olmak üzere İngiltere ve Fransa'ya olan dostluklarına bağlı kalan yöneticiler için bir tehdit ve korkutma içermektedir. Bu ise Amerika'nın kendilerini halkların öfkesine ve İslam'ın Raşidi Hilafet Devleti altında yönetime geri gelmesine karşı koruyacağı zehabına kapılarak onları Amerika'nın kucağına atlamaya sevk etmek içindir.

Bu bağlamda bizler de İslam'ın ve Müslümanların düşmanı Amerika ile sömürgeci Batıya, artık Müslümanların sorunun yöneticilerde yattığının farkına vardıklarını, Batının hegemonyasından kurtuluş selinin harekete geçtiğini, bu selin Batının Müslümanların beldelerine diktiği rejimleri kökünden söküp atıncaya kadar durmayacağını ve işte o zaman zalim yöneticilerin Amerika'da bile gidecek ve sığınacak bir yer bulamayacaklarını haber veririz.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir'in İleride Yapacağı Formu ve Danimarkalı Politikacıların İkiyüzlü Tepkileri

Son günlerde birçok Danimarkalı milletvekili, Hizb-ut Tahrir'in ileriki günlerde Afganistan'ın işgali, bu husustaki şeri tutumu ve işgale direnmenin farziyeti hakkında yapacağı forma karşı çıktıklarını ifade ettiler. Bu bağlamda aşağıdaki hususları vurgularız:

1. Her ne kadar politikacılar, savaşı eleştiren her türlü sesi bastırmaya ve savaş karşıtı her türlü hareketi bastırmaya çalışsalar da Afganistan'daki savaş hakkında yapıcı ve dürüst bir tartışma yapılması aciliyet gerektiren bir husustur. Bu tür bir tartışma şu anda tanık olduğumuz alışılmış siyasi söylemlerden ve kutuplaştırıcı yıldırma kampanyalarından uzak olmalıdır. Bundan dolayı bizler Hizb-ut Tahrir olarak "Afganistan: İskandinavya Hükümetleri Amerika Birleşik Devletleri'nin Hizmetinde" başlıklı bir forum düzenleyeceğiz. Zira şu konulara ışık tutulacaktır: a-İşgalin arkasındaki gerçek dürtüler. b-İskandinavya hükümetlerinin işgale meşruiyet kazandırmaya ve savaşı destekleyen bir kamuoyu oluşturmayı hedeflemeye dönük kof gerekçeleri. c-İşgal güçlerinin işgalin stratejik çıkarları ile çelişmesi sebebiyle Afganistan için gerekli olan barışı ve siyasi istikrarı sağlamaktan aciz kalması. d-İşgale karşı meşru direnişin maksadı bir iç savaş veya Batıdaki masum sivilleri öldürmek değildir. e-Hizb-ut Tahrir'in bakış açısına göre işgalin sona erdirilmesi ve Afganistan'ın istikrara kavuşturulmasının keyfiyeti.

2- Bazı milletvekilleri, halkların işgale direnmesine ilişkin tutumumuzu "şiddet içerikli bir söylem", "Danimarkalı askerlere ihanet etmek" ve "Örtülü tehdit ve Danimarka'da silahlı bir devrime teşvik edilmesi" olarak nitelendirdiler! Hatta bazı politikacılar, hizbin Danimarka'da yasaklanması veya yasaklanma olasılığının yeniden değerlendirilmesi taleplerini yinelediler!

-Şimdi işgale direnmekten veya nefsi müdafaadan bahsetmek bir suç mudur? Başkalarının direnmesi bir suç sayılırken Danimarkalıların ikinci dünya savaşında Alman işgaline karşı direnmesi nasıl olur da övülür? Danimarka'daki politikacılar, Afgan halkına yönelik şiddetli saldırıya ortak olmaya meşruiyet kazandırmaktalar ve sırf işgale direnmenin meşruiyeti hakkında konuşmayı suç saymak için çalışmaktalar ki bu onların iğrenç yüzlerini ortaya koymaktadır. Direnişin meşruiyetinden bahsetmek şiddet içerikli bir söylemse bu politikacıların işgali ve vahşiyane savaşı destekleyici konuşmalarına ne demeli? Masumlara işkence edilmesine ve katledilmelerine meşruiyet kazandırmaları nedir? Afganistan'daki savaş komutanlarını ve fasit siyasileri desteklemeleri nedir? Şimdi bunların hepsi sevgi ve barış içerikli söylemler midir?

-Danimarkalı askerlere ihanetle ilgili hususa gelince; aslında bu askerlere ihanet edenler hayatlarını en ufak bir değer vermeden onları savaşın içine atan bu politikacıların kendileridir. Bu ise sırf politikacıların Amerika'ya olan kör körüne bağlılıkları ve elit zümre için bazı çıkarlar elde etmeyi ümit etmeleri yüzündendir. İşte onlar bir taraftan timsah gözyaşları dökerek savaşa karşı çıktıklarını açıklarlarken diğer taraftan Amerika Birleşik Devletleri'nin stratejik çıkarlarına hizmet etmeleri amacıyla başkalarının evlatlarını ölüme göndermekteler!

-Davetimizin örtülü bir tehdit ve Danimarka'da silahlı bir devrime teşvik içerdiğine dair saçma iddiaya gelince; bu politikacıların formumuzun mesajını çarpıtmaya dönük umutsuz bir girişimden ve gözlere kum zerrecikleri saçmaktan öte bir şey değildir. İşte genel hayatta panik havası oluşturmaya ve dikkatleri bu kişilerin Afganistan'da yaptığı şeylerden başka bir yöne çekmeye dönük bu girişim, herhangi bir caydırıcılık olmadan cürümlerini sürdürmelerine imkan vermeyi hedeflemektedir. Masumlara karşı iğrenç ihlallere ve Afgan halkının iradesini yansıtmayan fasit ajan bir rejimin oluşmasına yol açan bu işgale verdikleri desteği ve kazandırdıkları meşruiyeti bu tür manevralarla gizlemleri imkansızdır.

-Politikacıların hizbin yasaklanması hakkındaki iflas etmiş söylemleri, onların fikri ve siyasi yetersizliklerini yansıtmakta ve kaybedilmiş bir davaya sahip olduklarını göstermektedir. Şayet bu kişiler, savaşa ortak olmalarına ilişkin reddedilemez bir gerekçeye sahip olmuş olsalardı kesinlikle onunla sözlerimizi çürütürlerdi. Ancak gerçek şu ki bu savaş, aldatma ve manipülasyon üzerine kurulmuştur. Bu nedenle onlar, eleştirmen kitle karşısında savaşa ortak olmalarına ilişkin bir savunmaları yoktur. Bunun yerine rakip olmadan dikkatleri sorunun temelinden başka yere çekmelerine imkan veren kameralar ve mikrofonların arkasına sığınarak eleştirmenin görüntüsünü çarpıtmaya ve mesajını tahrif etmeye başvurmaktadırlar.

3- Bu işgalin Afgan halkı ve komşularının yanı sıra İskandinavya devletleri de dahil Batı dünyasındaki halkların üzerinde vahim sonuçları olmuştur. Zira ağırlığı mevcut mali krizden sonra açık bir şekilde ortaya çıkan büyük bir mali yükü olduğu gibi Batının çıkarlarını ve güvenliğini de tehdit etmektedir. Bunun da ötesinde askerleri, sırf Amerika'nın başarısız sömürgeci projesine hizmet etmek için ölmektedirler. Bundan dolayı bizler, İskandinavya'daki akıllı kimselerden bu politikacıların tuzağına düşmemelerini talep ediyor ve onları, bu savaşı ve vahim sonuçlarını tartışmaya açma haklarına sahip çıkmaya teşvik ediyoruz.

Son olarak ilgili herkesi, bizimle temasa geçerek önümüzdeki günlerde Afganistan'ın işgali hakkında yapılacak olan formumuza katılmaya davet ediyoruz.

Şadi Farica
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
İskandinavya


E-mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Hilafet Devleti'nin Müslümanların Kanlarını Amerikan Saldırılarından Koruyacağı Taahhüdünde Bulundu

Hizb-ut Tahrir / İngiltere, Wikileaks'ın son sızıntıları ışığında Pakistan yöneticilerinin hıyanetlerini açıklamak amacıyla 26 Aralık 2010'da özel bir forum düzenledi. Foruma Hizb-ut Tahrir / Pakistan Lecnesi Üyesi Rıdvan Hüseyin başkanlık etti ve Lecne Üyeleri olan İmam Kayser Rahim ile Hoca Pervez Hasan da birer konuşma yaptı. Foruma Lecne Üyesi Atıf Selahaddin'in yanı sıra Pakistan jenerasyonu liderlerinden biri olan Raca Muştak da katıldı.

Rıdvan Hüseyin, açılış konuşmasında dünyadaki Pakistanlıların rahatsızlık duyduklarını ancak Wikileaks'ın yeni sızıntılarının hiç birine şaşırmadıkları şeklindeki izlenimini ifade etti. Zira sızıntılar, bir kez daha Pakistanlı yöneticilerin yaptıkları gizli anlaşmaların boyutlarını ve bölgedeki planını uygulaması için Amerika'ya hizmetteki sınırsız hıyanetlerini göstermiştir.

İmam Kayser ise konuşmasında bu sızıntılardan sonra artık Pakistanlıların harekete geçmesinin ve meşru olmayan bu fasit yöneticiler tarafından gaspedilen otoritelerini geri getirme keyfiyetini düşünmeye başlamalarının zamanının geldiğini ifade etti. Ve şöyle ekledi: Tarih ve Pakistan'daki olaylar tekrar tekrar göstermiştir ki ister General Pervez Müşerref gibi diktatör birisi ister Nevaz Şerif, Asıf Ali Zerdari veya Yusuf Rıza Gilani gibi demokrat birisi olsun otoritede her kim olursa olsun hepsi de Washington ve Londra'daki efendilerine boyun eğmek ve teslim olmaktadırlar. Ayrıca bu yöneticilerin sürekli fasit çıkarları için ülkenin güvenliğini pazarlık konusu yaptıklarını ve dış politikalarını Batıya ipotek ettiklerini ekledi. Sonuç olarak bu zillete ve aşağılanmaya son verecek ve Batının bu salgın şerri bir kez daha oluşturamamasını garanti edecek olanın sadece Hilafet Devleti'nin dış politikasının olduğunu ifade etti.

Konuşmalara müdahil olan Pervez Hasan ise Washington'a boyun büken bu gibi kölelerin oluşmasının sorumlusunun Pakistan'daki siyasi rejimin olduğunu, hem demokrasinin hem de diktatörlüğün eşit şekilde yerilmeyi hak ettiğini ifade etti. Hoca ise Hizb-ut Tahrir'in Pakistanlı yöneticilerin ortadan kaldırılmasını talep ettiğini, hıyanet etme ve kendi vatandaşlarının katledilmesi için gizli anlaşma yapma suçlaması ile yöneticilerin yargılanmasına çağrıda bulunduğunu ifade etti. Son olarak Hilafet Devleti'nin hiçbir yabancı gücün herhangi bir Müslümana saldırmasına izin vermeyeceğini, insansız uçakların düzenlediği saldırıları savaş sebebi sayacağını, askeri, ekonomik ve diplomatik araçların hepsini kapsayacak şekilde buna en ağır bir güçle karşılık vereceğini ifade etti.

Konuşmalara müteakiben Pakistan yöneticilerinin davranışlarından duydukları bıkkınlıklarını ve derin üzüntülerini ifade eden birçok katılımcı tarafından yöneltilen soru-cevap şeklinde uzun bir oturum gerçekleşti. Raca Muştak, Pakistan'ın Amerika'nın giderek artan askeri saldırıları tarafından tehdit edilmesini halletmeye ve Pakistanlı Müslümanların güvenliğini garantilemeye muktedir olanın sadece ve ancak Kerim Nebimiz Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bizlere getirdiği muhlis Hilafet Nizamı olduğu şeklindeki izlenimini ifade etti ve şöyle bir soru sordu: Harekete geçmemiz için bunun gibi daha kaç tane sızıntıya ihtiyacımız olacak? Ayrıca Pakistan halkı bu utanmaz yöneticilerin elleriyle daha büyük bir felakete maruz kalmadan bir an evvel barışçı siyasi bir metodu takip eden Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışarak Hilafet Nizamı'nın tatbik edilmesi için Pakistan halkına bir çağrıda bulundu.

Atıf Selahaddin ise Amerika'nın Afganistan ile Pakistan'a yönelik savaşında Pakistan'a muhtaç olduğunu, Amerika'nın bölgede bulunmasını kolaylaştıranların bizzat Pakistanlı yöneticiler olduğunu, şu anda Pakistan'ın maruz kaldığı bir yöntemle Hilafetin Amerika tarafından saldırıya maruz kalmasının imkansız olduğunu açıklayarak Pakistanlı Müslümanların kendilerini savunacağı, Hindistan ordusunun güç yetiremeyeceği bir milyon askeri ve nükleer cephaneliği olan hezimete uğratılamayacak güçlü bir orduya sahip olduğunu, tek gerekli olan şeyin bu askeri yetkiyi kullanacak ve sadece muhlis bir liderlik tarafından ortaya konulacak siyasi bir irade olduğunu, bunu ise Amerika'ya ikmal ve tedarik hatları temin eden, ödlek saldırılar düzenlemesi amacıyla ona Pakistan'da askeri üstler inşa eden mevcut yöneticilerin yapamayacağını ifade etti. Ayrıca Hilafet Devleti'nin tebaasının hayatını korumada Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın emrine bağlanacak olan Halifenin dış politikada alacağı her türlü kararda insanların selametinin, güvenliğinin, şerefinin ve onurunun birer hayati mesele olacağını ifade etti.

Forum Hizb-ut Tahrir'in, Londra'daki Pakistan Yüksek Komisyonu'na gidecek ve Pakistan'ın fasit yöneticilerinin ortadan kaldırılmasını, haklarında hıyanet suçlamasında bulunulmasını ve yargılanmalarını talep eden bir mektup teslim edecek olan özel bir heyete liderlik edeceğinin açıklanması ve herkesin bu heyete katılma çağrısında bulunulması ile akşam son buldu.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Amerika'nın Talimatları Doğrultusunda Mohmand Bölgesinde Başlayan Çatışmalar, Yakında Düzenlenmesi Planlanan Kuzey Veziristan Operasyonlarına Hazırlık İçindir! İntihar Eylemleri, Elektrik ve Doğalgaz Krizi Hain Yöneticilerin, Ask

Haçlı komutanı Mike Mullen'in Pakistan'a gerçekleştirdiği ziyaretin üzerinden bir hafta geçer geçmez yöneticiler, talimatlarını uygulamaya ve askeri operasyonları başlatmak için tüm atmosferleri hazırlamaya başladılar. Zira Amerika'nın Kuzey Veziristan'a yönelik operasyonları için uygun atmosferlerin oluşması amacıyla Mohmand bölgesinde toplu katliamlar başladı ve hükümet, sıcaklık sıfırın altında olmasına rağmen 26 Aralıktan bu yana insanların günlük elektrik tüketimini düşürecek şekilde Pakistan'ın dört bir tarafında elektrik akımı krizi üretti. Ayrıca elektrik talebini termik santrallerinden kolaylıkla karşılamak mümkün olduğu gibi bu sene yağan yoğun yağmurlardan ve sellerden sonra barajlardaki su seviyesi de yeterli derecededir! Diğer taraftan gaz kesintisi de tam gaz devam etmektedir. Zira hükümet, ne fabrikalara ne de tüketicilere gaz temin etmektedir. O halde bu gazlar nereye gitmektedir?

Hükümet, bu suni krizler sayesinde insanları günlük sorunlarıyla meşgul ederek kabile bölgelerindeki askeri operasyon cürümüne odaklanan dikkatlerini dağıtmaktadır. Ayrıca cürüm hususunda hepsi aynı olmasına rağmen ümmetin, hükümet ortakları arasında çıkan mevcut "kriz" gibi siyasi dramaya ortak edilmesi de bu suni senaryonun bir parçasıdır. Diğer taraftan helikopterler, bombalama eylemlerine başladı, kabile adamlarından 40'nın ve askerlerden 10'unun ölümü ile sonuçlanan farklı kabile bölgelerinde çatışmalar patlak verdi. Hükümet, tüm bunları haklı göstermek için de bir dizi intihar eylemleri gerçekleştirdi.

Hizb-ut Tahrir, bu patlamaları Amerika Birleşik Devletleri ile hain yöneticilerin askeri operasyonların yapılmasına gerekçe oluşturmak için belirli dönemlerde yaptığı noktasında ümmeti defalarca uyardı. İnsanlar arasında kolaylıkla ezici bir memnuniyetsizlik oluşturmak için bu patlama eylemleri için sürekli genel alanların, türbelerin, mescitlerin, İslami medreselerin ve üniversitelerin seçilmesinin nedeni işte budur. Mesele gayet açıktır.

Medya organları ve silahlı kuvvetlerdeki muhlis subaylar, hükümetin kendilerine çizmeye çalıştığı tabloya inanmamalılar ve bu operasyonların karşısında olmalıdırlar. Ayrıca Pakistan'ın silahlı kuvvetlerindeki muhlis subayları, Hilafet Devleti'ni kurması için bir adım atmaya ve Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeye davet ediyoruz. Böylece Hilafet Devleti'nin silahlı kuvvetlerinde Halid ve Selahaddin gibi olsunlar ki Petreaus, Mullen, Dinets, Gates ve Machristal karşılarında durmaya cüret edemesinler ve topal tavuk gibi işgal altındaki tüm İslam beldelerinden kaçıp gitsinler.

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Düşmanların Ajanı ve İslam Düşmanı Şeyha Hasina Hükümeti, İslam Davetini Bastırmak İçin Bozuk Polisi ve Yargıyı Kullanmaktadır

Polis, 22 Ocak 2010'da Dakka-Uttara'da Hizb-ut Tahrir'in 6 üyesini tutukladı ve ertesi gün molotof kokteyline sahip olmaları gerekçesiyle tutuklandıklarını açıkladı. Ardından işkence edilmeleri amacıyla geçici gözaltına alınmalarına izin veren mahkemeye çıkarıldılar.

İnsanlar, bu şerir rejimi çok iyi bilmekte olup İslam'a ve Müslümanlara karşı kıllandığı komploların ve yalanların tamamen farkındadırlar. Ayrıca insanlar, hükümetin İslam davetini bastırmayı hedefleyen politikasının tamamen bilincinde oldukları gibi polis ve yargı erkinin hükümetin politikasını uygulamanın birer aracı olduğunu da bilmektedirler.

Ayrıca insanlar, bu hafta yayınlanan anket raporunda açığa çıktığı üzere polis ve yargı organlarında bozukluğun olduğunu da bilmektedir. Zira anket sonucunda insanların %80'nın polisin bozukluğunun kurbanı olduklarını ve %88'nin yargının bozukluğunun kurbanı olduklarını söylediklerini göstermiştir. Dolayısıyla bu davanın, bu 6 şebaba atılmış yalan ve uydurma bir dava olduğunu ispat etmeye gerek bile yoktur. Açıktır ki ümmetin ve İslam davetinin düşmanlarının ajanı olan Şeyha Hasina hükümeti, İslam daveti taşıyıcılarını bastırmak için polis ve yargıyı kullanmıştır.

Hizb-ut Tahrir, üyelerine yönelik uydurulan bu yalancı davayı şiddetle kınar ve onların derhal serbest bırakılmalarını talep eder.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Yemen'de Bir Türlü Gerçekleşmeyen Kalkınmanın Hakikati

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Abdulkerim el-Erhabî, 19 Aralık 2010 pazar günü San'a'da Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı temsilcisinin katılımı ile 2011 yılı Yemen'e ilişkin İnsani Müdahale Planı'nın tanıtımını yaptı.

El-Erhabî hükümetin, Sa'de savaşları yüzünden çıkan krizleri hafifletmeye yönelik çabalarına, Somalili mültecilere ve aşırı fiyat dalgalanmalarından etkilenen kesimlere değindi ve devletlerarası bağışçı örgütlerden bir taahhüt olarak 224 milyon dolar vermeleri talebinde bulundu. Kayda değerdir ki Yemen, 2010 yılında Birleşmiş Milletler ve diğer örgütlerden birçok kez bağış aldı.

Bu plan, yaklaşık 7 milyar doları bulan 2011 yılı bütçesinin parlamentoya sunulmasından ve 1,5 milyar doları bulan bu yılki bütçe açığından sonra ortaya çıktı. İlgili kimseler, bütçelerdeki maddelerin nasıl dönüştürüldüğünü ve transfer edildiğini bilirler. El-Erhâbi'nin bağışçı devletlerden talep ettiği 244 milyon doların akıbeti aynısı olacak ve bir türlü malları yağmalamayı bırakmayan hortumcuların ceplerine gidecektir. Çünkü onlar, kendilerinden daha üst makamda olanların alışkanlık haline getirdikleri şeyi bırakmayacaklarını çok iyi bilmektedirler. El-Erhâbi'nin değindiği Sa'da sorunları, Somalili ve diğer mülteciler ise para elde edebilmek için bağışçı devletlere sunduğu birtakım mazeretlerden öte bir bir şey değildir.

Garip olan şudur ki bağışçı devletlerin verdiği bağışları iktidar rejiminin, ülkedeki kalkınma planlarıyla ilişkilendirmeyi ve gazetelerinin sayfalarına bunları bir başarısı olarak yazdırmayı alışkanlık edinmesidir. Bilindiği üzere sağlık, eğitim ve elektrik hizmetleri berbat bir durumdadır. Zira San'a'da onlarca özel hastane yapıldığı halde tek bir tane dahi yeni bir devlet hastanesi inşa edilmemiştir. Hatta -rejimin yerine başkalarının inşa ettiği- mevcut devlet hastaneleri de insanları parasız olarak tedavi etmemektedir. Ülkenin dört bir tarafına yayılan okullar, sağlık birimleri ve yollar ise bağışlara ve kredilere dayanmakta olup tamamen bütçeden değil insanların paralarıyla inşa edilmiştir. Çünkü petrol gelirleri, yöneticinin ve maiyetinin bir ganimeti haline gelmiştir. Elektrik ise deniz açıklarındaki gemilerin üzerindeki jeneratörler kiralanarak temin edilmektedir.

Bu kişilere sesleniyoruz: Kalkınma, takip ettiğiniz bu yöntemle asla gerçekleşmez. Batı, size başta petrol olmak üzere ülkenizin servetlerinden elde ettiği şeylerin kırıntılarını attığı ve karşılıklı ticaret hacmi kendi lehine olduğu sürece sizinle alay etmeye ve Allah İslam ümmetine bir çıkış verip sizi çekirdek kabuğu gibi çitleyip atıncaya kadar sizleri kuyruklarının peşine takmaya devam edecektir.

Bizlere dini hayattan ayırma akidesine sahip olan kapitalizm ideolojisinin sistemleri tatbik edildiği, hevaya tabi olunduğu ve menfaatler rejimin cebine gittiği sürece bir asır dahi geçse asla kalkınamayız!

Geçmişte kalkındığı gibi akide ve onun cinsinden bir nizam olan ideolojik esasa geri dönünceye kadar "asil bir kalkınmaya sahip olan" İslam ümmeti için gerçek kalkınma asla gerçekleşmeyecektir. Bu ise ancak İslam'ı yönetim, ekonomi, içtimai, dış politika, eğitim politikasının ve benzeri hususların bir nizamı olarak Hilafet Devleti'nin gölgesinde tatbik mevkiine getirmekle mümkündür.

Mühendis Şefik Hamîs
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti Medya Bürosu Başkanı

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER