Pazar, 18 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

20 Bin Müslümandan Obama'ya Red

  • Kategori Foto
  •   |  

(İngilizce)

20 Thousand  Muslims Reject Obama

 

Around 20 thousands protesters from Hizb-ut Tahrir Indonesia, together with the Muslim ummah, staged a protest called "Reject Obama Movement" against the upcoming visit of Obama to Indonesia on Sunday (November 13th) in front of the American Embassy, ​​Jakarta.

They began the protest from the Horse Monument then marched several kilometers to the American Embassy, Jakarta. Along the way, while chanting "Reject Obama", they carried posters and banners with the theme of rejection of Obama's arrival, as well as rejection of capitalism and imperialism.

Not only did they bring along thousands of posters and banners, they also brought three giant banners that read 'Down with Obama, Down with Capitalism and imperialism, Enforce Sharia and the Khilafah'. According to Hizb ut-Tahrir Indonesia spokesman, Muhammad Ismail Yusanto, the action was done to remind the Muslims that Obama is the president of a colonialist country, consequently his arrival should be rejected.

"Obama is a cruel figure, who is no different than Bush, a figure who has never worked except for the interests of American capitalism through imperialism in all forms!" he said. Through the commands of Obama, he said, American soldiers have continued the massacres initiated by Bush in Iraq. Obama is also adding the number of troops in Afghanistan and Pakistan to kill thousands of Muslims.

In the view of Islam, he added, America now is categorized as a muhariban fi'lan country, which in de facto fights against  the Muslims. "The president of a country like this should be rejected as a guest," he said.

Another reason is that the arrival of Obama at the ASEAN Summit is to strengthen the interests of American colonialism in the East Asia including Indonesia. At the end of his speech, Ismail also called on the Muslims to fight to replace the capitalism with the Islamic system and to stop the imperialism and replace it with a khilafah. The reason is that only with  Sharia and the Khilafah will Izzul Islam wal Muslims' (The Honor of Islam and the Muslim) be realized and Indonesia will be survived from the destruction caused by colonialism.

"By contrast, in today's secular system whose rulers do not carry out the trust given to them, the Muslims ummah will continue to abused, their natural resources are exploited, and their social life has been destroyed by the infidel colonial state," he concluded. [Mediaumat; Joko Prasetyo]

Daha fazla fotoğraf için lütfen tıklayınız...

Devamını oku...

Evet; Sivil Demokrasi İslam'a Taban Tabana Zıttır

21.10.2011 tarihinde Cuma hutbesinde Dr. Yusuf El-Kardavi Libya halkını ‘Sivil demokrat İslam cumhuriyeti'ni kurmaya davet etti. ‘'İslam ile sivil demokratik devlet kavramları arasında bir ihtilafın bulunmadığını'' söyleyen El-Kardavi Mısır'ı, Libya'yı ve Tunus'u içine alan bir birliğin kurulmasına davet ederek sözlerine şöyle devam etti: (İstikrarın mutlaka sağlanması gerekiyor. Belli bir örgütlenme şekline de gidilmelidir. Çünkü dünya örgütleniyor. Avrupa'yı ve Asya'yı gördük, bu tür örgütlenmelerin kendi halkına hayırdan başka bir şey getirdiğini görmedik. Neden hayırlı devrimciler de birbirleriyle örgütlenmesin?).

Biz başlangıç olarak Müslüman beldelerini birleştirmeye çağırıda bulunmayı takdir ediyoruz. Zira o şer'i bir vecibedir. Bu birlikteki olması geren husus ise onun Hilafet devleti altında olmasıdır.

Ancak biz burada dikkatleri çok tehlikeli bir mefhuma çekmek istiyoruz. Bu kavram öyle tehlikelidir ki bizi hem içinde bulunduğumuz bozuk ve ajan rejimlerin tahakkümü altında bırakacak hem de büyük bir günaha ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın azabına uğratacaktır -Allah bizi ve sizi korusun-. Bu tehlikeli mefhum ise ‘İslam ile sivil demokrasi arasında ihtilafın olmadığı' mefhumudur! Buna göre demokrasi, sadece seçim mekanizmasından ibaret oluyor. Bu seçimler insanlara yasama organında -mecliste- kendilerini temsil edecek kimseleri seçme imkânını sağlıyor. Bazıları da seçimleri şura meclisiyle eş anlamlı olarak kabul eder. Ancak şura şer'i bir mesele olup şer'i naslar onun yapılmasıyla ilgili hükümler getirmiştir.

Şüphesiz demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olduğunu görmek dengesiz ve eksik bir tespittir ki doğru bir şer'i hüküm verme hususunda yanlış bir sonuca sevk eder. Zira bir husus hakkında hüküm beyan etmek o hususu kavramanın bir parçasıdır.

Demokrasinin gerçeği ise sadece seçimlerden ibaret olmayıp dini hayattan ayıran laiklik inancından doğan bir yönetim sistemidir. Hangi değişik isim altında geçerse geçsin yasama organı, halk adına ve demokrasi kurucularının ‘Egemenlik halkındır' sözüne dayanarak yasama koyuyor. Bu ise İslam akidesine dayalı İslam şeriatı ve İslam'ın yasama anlayışıyla çelişmektedir. Bu akide ise hükmün ancak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya ait olup egemenliğin de şeriata ait olduğunu gerektirmektedir. Başkasına değildir.

Evet, İslam şuranın yapılmasını tavsiye etmiştir. Bu şura ümmet meclisi veya şura meclisinde ümmetin kendisini doğru şekilde temsil eden temsilcilerini seçmesine dayalıdır. Ancak şura meclisi veya yönetici olan halife şeriatın getirdiği hükümlerin dışında asla yasama yapamaz. Zira İslam şeriatının hükümleri Vahyin getirdiği İslam'ın yasama kaynaklarından alınmıştır.

Cumhuriyet sistemine gelince; o laik düzeninin bir ürünüdür. Bu sisteme göre bir avuç yönetim tabakası insanları köleleştirir. Bu köleleştirme süreci yasamadan başlayıp helal-haram hususunda insanı ilahlaştıran kanunları cebren koyana kadar devam eder. Hâlbuki bir imama veya Müslümanların halifesine biat etmenin gerekliliği hususu Resulullah'tan gelen şer'i naslar ve sahabenin icmasıyla sabit olmuştur.

Zira; Rab'i bin A'amir (رضي الله عنه) adlı sahabe İslam nizamının özünü Pers İmparatorluğunun komutanı Rüstem ile yaptığı konuşma esnasında ortaya koydu. Pers komutanı Rüstem ona: Sizi buraya getiren şey nedir? diye Sorunca O şöyle cevap verdi: ‘Allah bizi; dilediği şekilde kulları, kula kulluktan Allah'a kulluk yapmaya, dünyanın darlığından genişliğine ve dinlerin zulmünden İslam'ın adaletine çıkarmak üzere gönderdi' dedi.

Son zamanlarda sıkça kullanılan ‘Sivil devlet' kavramına gelince; bu sadece laiklik çığırtkanlarının sıradan Müslümanları aldatmak için ortaya koydukları ölü bir çabadan başka bir şey değildir.

Şimdi bazıları çıkıp diyecek ki: Biz bundan İslam'ın kastettiği şura ve İslami demokrasi manasını demek istiyoruz!! Biz de bunlara diyoruz ki: Mesele sizin bundan ne kastettiğiniz meselesi değildir. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bizim kafirlere benzememizi yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ Ey iman edenler! "Râ'inâ" demeyin, "unzurnâ" deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kafirler için elem verici bir azap vardır. Bakara 104

İthal edilen kavramın İslami kavrama eş anlamlı olduğunu varsayalım/farz edelim. Öyle de olsa İslami manaya bağlı kalmamız söz konusuyken, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bizi insanları merci olarak kabul etmekten sakındırmıştır. Hele eğer adı geçen kavram (İslam'dan) farklı veya çelişki arz ediyor ise durum nasıl olur?

Bu bağlamda birlik-beraberlik hususunda kopuk ve eksik veya yüce dinimizin emrettiği şekle aykırı olarak çağrıları tuhaf karşılamak bizim hakkımızdır. Zira İslam Müslümanların tek bir halife altında birleşmesini gerekli kılmıştır. Bu halife ise onların dağılmışlığını geri toplar, onlara kol kanat gerer, dinin bütün hükümlerini tatbik etmek için gecesini gündüzüne katar. Dolayısıyla bütün ümmete ve bilhassa Mısır, Tunus ve Libya halkına, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını tatbik etmek üzere bir halifeye biat etmelerinin farz olduğunu hatırlatmak gerekir. Zira hilafeti ikame etmenin hayırlı oluşu batılı toplumların ürününden değil Rabbimize itaat etmekten kaynaklanır.

Daha düne kadar Doğu Avrupa'da Marksist sosyalist sistemin can çekişerek ölmesine tanıklık eden insanlık bu gün ise Batı'da kapitalist sistemin yıkılışına tanıklık etmektedirler. Bu sistemlerin her ikisi de bir avuç kesim için insanları köleleştirmeye dayanır. İnsanlık ise kendilerini içinde bulunduğu dar geçim ve sıkboğazdan kurtaracak ve dünya ve ahiretin genişliğine kavuşturacak İslam'ın yeni sökecek şafağını özlemle beklemektedirler. Bu durum ise Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şeriatını tatbik etmek ve Risaletini bütün insanlığa taşımak suretiyle yüce Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kelimesini yüceltmek noktasında tevhit ümmeti için tarihi bir fırsattır. İşte Hizb-ut Tahrir de sizi tam olarak buna davet ediyor. Sizi; dünya ve ahirette Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın rızasını kazanmak için nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti ikame etmek üzere onunla beraber çalışmaya çağırıyor. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın kulu ve peygamberi (صلى الله عليه وسلم) hilafeti müjdelemiştir. Hak [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmaktadır: وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir metod kıldık. Maide 48


Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti İslam Âleminin Iyd-ul Adhâsını (Kurban Bayramını) Tebrik Eder

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Bizler Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti olarak; Müslüman beldelerdeki diktatörlerin gün be gün yıkıldığı, zalimlerin birbiri ardına devrildiği, Müslüman kardeşlerimizin korku duvarlarını yıkarak tanklara ve mermilere karşı meydan okuduğu, şeriat ve Hilafet sedalarının arş-ı âlâ'ya yükseldiği bu güzel günlerde, tüm İslam âleminin Mübarek Iyd-ul Adhâsını (Kurban Bayramını) en içten dileklerimizle kutlarız. Allah [Subhanehu ve Teâlâ]'dan bu bayramı İslam ümmeti için rahmete, mağfirete ve kurtuluşa ulaşmada bir vesile kılmasını ve bizlere Raşidi Hilafet Devleti'nin çatısı altında gerçek bayramlar yaşamayı nasip etmesini dileriz.

Şüphesiz ki Bayram günleri, duaların kabul olunduğu günlerdendir. Bu nedenle bu Mübarek günlerde Rabbimize tüm kalbimizle şu şekilde yalvarıyoruz:

Rabbimiz; Müslümanları, kendilerine zilletten başka hiçbir şeyi reva görmeyen kâfir devletlerin tasallutlarından ve onlara gönül verip peşlerinde koşuşan zalim yöneticilerden koru...

Rabbimiz; Tunus'ta, Libya'da, Mısır'da, Yemen'de, Bahreyn'de ve Suriye'de meydana gelen direnişi, İslam ümmetinin kendine geldiği ve eskiden olduğu gibi yeniden ayağa kalktığı kutlu bir direniş kıl...

Rabbimiz; Bizleri, senin rıza-i ilahin yolunda İbrahim [Aleyhi's Selam] gibi sözüne sadık, İsmail [Aleyhi's Selam] gibi de, emrine teslim olan kullarından eyle... İslam ümmetinin tüm fertlerine bu şuuru nasip eyle...

Ey Müslümanlar!

Rabbimizin bizlere ikram ettiği bu Mübarek günleri, ümmetin içerisinde bulunduğu vahim durum ve Van'da gerçekleşen deprem nedeniyle buruk bir şekilde karşılamaktayız. Genelde tüm İslami beldelerde özelde ise Suriye'de akıtılan aziz kanlar, bayram sevincimizi kursağımızda bırakmakta ve ümmet olarak toplu bir sevinç yaşamamıza engel olmaktadır. Müslümanların Rablerini razı etmek için kurbanlar kesip kan akıttığı bu günlerde, zalim ve hain yöneticiler de sömürgeci kâfirleri razı etmek için Müslümanları kurban edip kanlarını akıtmaktadırlar.

Ey Müslümanlar!

Yeryüzünde bulunan bütün Müslüman kardeşlerinizin güvenli, huzurlu ve mutlu bir şekilde Bayram geçirmesini istiyorsanız, sömürgeci Kâfirlerin İslam beldelerinde halen sürdürdükleri saldırılarına son vermeyi düşünüyorsanız, Müslümanların başına musallat olmuş hain yöneticilerden ve bütün küfür nizamlarından kurtulmayı arzuluyorsanız, işte size bunu sağlayacak olan Râşidi Hilâfet Devleti'nden başkası değildir. O halde bunun için çalışmak, bu uğurda yılmadan, bıkmadan, korkmadan mücadele etmek gerekir. Şüphesiz ki Allah [Subhanehu ve Teâlâ] göndereceği yakın bir fetih ile bizleri sevindirecektir. 

هُوَ الَّذِي أَنزَلَ السَّكِينَةَ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوا إِيمَانًا مَّعَ إِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا "İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır." [el-Fetih 4]

Devamını oku...

Kurucu Meclis Sadece Sömürünün Nüfuzunu Uzatmak ve İslam'ı Uzaklaştırmak İçindir

  • Kategori Tunus
  •   |  

Kurucu meclis seçmenin amacı, seçmenler adına görüş beyan etmek veya yöneticileri muhasebe etmek üzere insanları temsil eden milletvekilleri çıkartmak için değildi. Bu seçimin tek amacı Allah [Subhânehu ve Te'alâ] dışında kanun koyacak bir grup insan çıkartmak ve ülke için sömürgecinin emri ve şartlarına uygun olan bir sistem koymaktır. Bu düşünce ise yabancı ve habis bir düşünce olup onunla aşağıdaki hedeflere ulaşmak istenmektedir:

1) Kurucu meclis üyelerinin cumhuriyet sistemine bağlı kalmasıdır. Bu ise ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesini pekiştirmek, yasama/kanun koyma yetkisini Allah'a değil insanlara vermek ve İslam'ı Müslümanların hayatını tanzim etmekten tamamen uzaklaştırmak demektir.

2) Sömürgeci kafirlerin şer dolu ‘Sykes-Picot' anlaşması uyarınca ülkemizin bölünmüşlüğünün pekiştirilmesidir. Bu ise Müslümanların parçalanmasını sağlayan sömürü projelerinin devam etmesi ve bölünmüşlüğün de normal  görülmesi demektir. Oysa şu anki meydana gelen değişim rüzgarları birçok Müslüman beldelerini etkilemiştir. Bu ise Allah'ın indirdiğiyle hükmedecek, sömürgeciliğin kökünü ülkemizden söküp atacak ve İslam'ı aleme Nur ve Hidayet olarak taşıyacak güçlü bir devletin kurulması ve ümmetin gerçek manada birleşmesi için tarihi bir fırsattır.

3) Geçici hükümetin tasarladığı şüpheli projelerin hayata geçirilmesidir. Zira bu tür projelerin getirdiği anlaşmalar bizi Avrupa, Dünya Bankası ve diğer sömürü kurum ve kuruluşlarına bağladı. Böylece sömürünün getirdiği bağımlılık durumunu sonsuzlaştıracak ve hem bizim geleceğimizi hem de bizden sonra gelecek nesillerimizin geleceğini belirleme yetkisini sömürüye verecektir.

4) Demokratlaşmanın bir parçası olması açısından (ılımlı) İslami hareketlerin pasifize edilmesidir. Böyle olunca bağlayıcı olarak yönetim anlayışını Allah'ın hükmü değil çoğunluk yasası olarak göstermek suretiyle Allah'ın şeriatına muhalif hükümler getirecek ve Müslümanların Rablerinin şeriatına duydukları teveccühü saptıracaktır.

Bütün bunlardan sonra aklı selim biri bu seçimlerin Müslümanların lehine olduğunu söyleyebilir mi? Yine aklı selim biri sömürgecilerin içinde bulunduğu mali krize rağmen milyarlarla finans ettiği ve çoğu casuslardan oluşan dünyanın her tarafından yüzlerce gözlemcinin gönderilmesinin sadece seçimlerin denetlenmesi için olduğunu söyleyebilir mi? Sonra neden sömürgeciler bu seçimlerin yapılmasını ve kurucu meclisin oluşmasını istesinler ki? Bizi ve Filistin, Irak ve Afganistan'daki kardeşlerimizi öldüren, evsiz bırakan, servetlerimizi gasp eden, dinimizle ve akidemizle savaşan onlar değil midir? Onların Irak'ta, Filistin'de, Afganistan'da ve diğer Müslüman beldelerinde denetleyip finans ettikleri seçimler yıkım, helak, ayrılık ve zafiyetten başka ne getirdi? Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ Kalplerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır. Maide 52

Ey Müslümanlar!

Sömürgecilerin hileleri ve entrikaları sizi aldatıp arzuladığınız gerçek değişimden alıkoymasın. Zira siz 14 Ekim 2011'de meydanlarda şöyle haykırdınız: ‘Halk Allah'ın şeriatı ile hükmedilmek istiyor', 'Halk İslam devleti istiyor' ve 'Halk İslami Hilafet istiyor'.

Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın uyardığı gibi biz de Hizb-ut Tahrir olarak sizin sömürgeci kafirlere onların dostlarına ve onlara tabi olanlara uymamanız ve yasamanın Allah'ın dışında olduğunu kabul eden dırar/zarar meclisini seçmemek için uyarıyoruz. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُرِيدُونَ أَنْ تَضِلُّوا السَّبِيلَ Kendilerine Kitap'tan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar! Nisa 44 ve yine Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın ve Resulünün emirlerine muhalefet etmemeniz ve Resulünün [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] metodundan sapmamanız için sizi uyarıyoruz. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَنْ تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ Bu sebeple, onun -peygamberin- emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. Nur 63

Ayrıca biz size peygamberlerin sonuncusu ve muttakilerin imamı Resulullah (صلى الله عليه وسلم)'ın takipçisi olduğunuzu hatırlatıyoruz. Ecdadınız ise Raşidi halifeler ve mücahid liderlerdi. Onların taşıdığı ve Allah'ın kendilerine yardım ettiği İslam Allah'ın hıfzı ve inayetiyle içinizde hala korunuyor ve Allah'ın izniyle ona hiç bir değişim ve tahrif dokunmadı ve dokunmayacaktır. Ve Allah'ın izniyle o hiç bir değişime ve tahrife uğramadı ve uğramayacaktır.

Sizi de müjdeliyoruz ki Allah [Subhânehu ve Te'alâ] kendi dinine yardım edenlere yardım eder. Onun hak olan vaadi ise sadece peygamberlere has değil müminler için de geçerlidir. Yine Onun vaadi yalnız ahirete has şahadet, Allah'ın rızası ve cennet olarak değil dünyada da düşmanınızın aleyhine size bir üstünlük, ona galip gelmeniz ve apaçık bir zafer ve fetih olarak da geçerlidir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَاد Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. Gafir 51

Hizb-ut Tahrir ise hem sizin içinizde hem de sizinle beraberdir ve nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet devletini kurmak suretiyle İslami hayatı yeniden başlatmak üzere bütün gayretlerini sarf ederek ve ciddi olarak Allah'a, Resulüne ve müminlere ahdetmiştir, kesin söz vermiştir. Zira bu despot döneminden sonra Raşidi Hilafetin tekrar olacağını müjdeleyen Resulullah (صلى الله عليه وسلم) şöyle buyurmuştur: ...ثم تكون خلافةً على منهاج النبوة ... ve sonra nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Müsned Ahmed

Dolayısıyla bizimle beraber olun ve bizden ayrılmayın. Çünkü bizim meselemiz sizin de meseleniz ve bizim davamız sizin de davanızdır. Öyleyse Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın davetçisine uyun. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ. وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir. Enfal 24-25

Devamını oku...

İslami Sloganlar Yasaklanıyor da Demokrasi ve Liberal Sloganlara İzin Veriliyor Öyle Mi?! Bu Düpedüz İslam'a ve Ona Tabi Olanlara Karşı Bir Savaştır

  • Kategori Mısır
  •   |  

Yüksek seçim kurulu ‘Semavi dinleri çağrıştıran her tür dini ve akaidi semboller'in yasaklanmasını öngören bir kanun çıkardı. Bu kanuna muhalefet eden herkes tutuklanacak, hapis yada para cezasına çarptırılacak. Halbuki şuan ki anayasada devletin resmi dini İslam olarak geçmektedir!

Muhakkak ki bu zalimane kanun boşuna çıkarılmamıştır. Bilakis o, birinci derecede İslam'la savaşmak içindir. Ayrıca o, bu devrimleri boşa çıkarmaya yönelik yapılan bütün işlerin bir uzantısıdır. Böylece hem istenilen sivil laik devlet anlayışına göre dinin devletten ayrılması ilkesi gerçekleşecek ve hem de bütün şer'i hükümler millet meclisinin heva ve hevesine göre oylamaya sunulacaktır. Aynı zamanda bu kanun oyları para ile satın alarak da olsa liberal ve demokrat sloganları taşıyan kimselerin en çok sandalye kazanmasını amaçlıyor. Böylece İslam'ın bütün hükümlerini yok etmiş olurlar ki İslam sadece cami duvarları arasında mahsur kalan kehanetçi bir dine çevrilsin. Daha sonra  millet meclisi içinden kişisel özgürlükler adı altında içki yasallaşsın ve fuhuş yayılsın, inanç özgürlüğü adı altında da insanlar fitneye maruz kalarak dinlerinden dönsün, Müslüman kadının şer'i örtüsü genel hayatta, okullarda ve üniversitelerde yasaklansın, eşitlik adı altında şuanda uygulanan miras, evlenme ve boşanma hukukuyla ilgili İslam'ın hükümleri kaldırılsın, demokrasi adı altında Müslümanlar zulme maruz kalsın. Hatta bu iş o kadar büyüsün ki insanlar akidelerinde şüpheye düşsünler. Bütün bunlar millet meclisinde çoğunluk adı altında kanun çıkarmakla yasal olsun. Böylelikle Mısır; kendi halkının en ufak hizmet ve gözetimden mahrum olduğu gibi ruhi, insani ve ahlaki değerleri kaybeden Batılı toplumlara benzer bir topluma sahip olacaktır.

Ey Müslümanlar, ey Kinane halkı!

Felaketlerin ve krizlerin başı olan sömürgeci kapitalizmin ülkemize getirdiği Batılı ithal sloganların taşınmasına nasıl müsaade edilir de, fakat ‘Lailahe illallah Muhammedun Resulullah' sloganlarını taşıyanlar yasaklanıp cezalandırılır?! Bu Mısır halkını hafife almak değil midir? Bu gerçekten şaşılacak bir durum!!!

Şu bir gerçektir ki demokrasi ve liberal kapitalizm batılı toplumlarda denenmiş ve iflasını ilan etmiştir. Bu tür düşünce ve anlayışlar anormallik, eşcinsellik, cinayet ve ekonomik krizlerden oluşan toplumlardan  başka bir şey doğurmadığına dair hakikat herkesçe malumdur. Zira bütün dünya bunların acısını çekmektedir. İşte bu sloganların asıl sahibi olan batılı toplumlar kendi demokrasilerini yargılamak üzere gösteri düzenlemektedirler. Çünkü artık demokrasi onların sorunlarına, fakirliğin ve işsizliğin yayılmasına çözüm sunmaktan aciz kalmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen servet onların ‘Mutlu azınlık'larının ellerinde sınırlı olarak kalmaktadır. Bu da binlerce örneklerden bir tanesidir. Acaba Mısır halkının işlerini gözettiğini iddia eden kimseler; Müslüman Mısır halkına can çekişen bir hadaratı dayatmayı nasıl kabul ederler?! Zira bu hadarat onlardan değil ve onlar da ondan değildir. Bunların yüklendikleri şey ne kötüdür.

İddia edilen bu seçimler, onun için çıkarılan zalim kanun ve kararlar, şüphesiz ki hala yönetimde olan eski rejimden gelmektedir. Yoksa demokrat ve liberal kesime hizmet edecek şekilde bunların hepsini çıkarmanın manası ne? Ve Mısır halkının dini olduğu halde İslam'ı dile getirmek neden yasaklansın? Bu İslam'a ve Ona tabi olanlara karşı düpedüz bir savaş değil de nedir? Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: أمْ حَسِبَ الّذينَ في قُلوبِهم مرضٌ أنْ لّنْ يُخرجَ اللهُ أضغانَهُمْ Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa Allah'ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar? Muhammed 29

Ey Müslümanlar, ey Mısır halkı!

Şüphesiz bütün bunlar Amerika'nın ve rejimde yer alan ajanlarının planıdır. Şu halde onların önünü kesin ve Kinane -Mısır- yurdundan kovun, onların tekrar ülkenizin topraklarına ayak basmalarına müsaade etmeyin ki sizi, dininizi ve güvenliğinizi karıştırmasınlar ve Müslüman beldelerinde diğer kardeşlerinize yaptıkları gibi servetlerinizi çalıp götürmesinler. Çünkü onlar müminler hakkında ne ahit tanırlar ne de akrabalık tanırlar. Onların en çok korktukları şey İslam şeriatının Raşidi Hilafet devleti tarafından tatbik edilmesidir. Zira bu devlet onlara son verecek ve onları Müslüman beldelerinden zelil ve hor olarak kovacaktır. İşte ey Müslüman Mısır ordusunun ihlaslı olanları bunu yapmak için bu günler sizin için tarihi bir fırsattır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: وإنْ تَتوَلّوْا يَستبْدِلْ قَومَاً غَيْرَكُمْ ثمّ لا يَكونوا أمْثالَكُمْ Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir topluluk getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar Muhammed 38

Ey Müslümanlar!

Sizin kurtuluşunuz ancak İslam ile gerçekleşir. Üzerinizdeki zulüm ve fakirlik ancak Allah'ın  kanunları tatbik edildiği zaman kalkacaktır. Zira siz sosyalizmi, kapitalizmi, milliyetçiliği ve vatancılığı denediniz. İnsanların hayatın bütün alanlarındaki durumu daha da kötüye doğru gidiyor. Öyleyse Sykes-Picot'un getirdiği bayrakları atın, Resulullah'ın bayrağını taşıyın ve Allah'ın şeriatını tatbik eden Raşidi İslami Hilafet devletini ikame etmek için Hizb-ut Tahrir ile beraber çalışın. İşte kurtuluşunuz ancak onunla olur. Şüphesiz Allah sizinle beraberdir ve O amellerinizi asla eksiltmeyecektir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: ياأيُّها الّذينَ آمَنوا إنْ تَنْصُروا اللهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أقْدامَكُمْ Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar. Muhammed 7

Devamını oku...

Amerikan Yedek Güçleri İçin Kuveyt Askeri Bir Üs Olarak Kullanılıyor

  • Kategori Kuveyt
  •   |  

Çeşitli medya organları Kuveyt Hükümeti Başkanının ABD'ye ve ülkede bulunan Andrews askeri üssüne yaptığı ziyaretin haberini ve bu ziyaret sırasında Amerika Başkan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Amerika Ordusu Genelkurmay Başkanı ile yaptığı görüşmelerin haberini yayınladı. Yine medya organları yapılan görüşmelerde Amerikan güçleri Irak'tan çekildikten sonra Kuveyt'te bulunan Amerikan güçlerinin geleceğiyle ilgili durumun ele alındığını kaydetti. Bu görüşmeler esnasında Amerika Ordusu Genelkurmay Başkanı ‘Amiral Mullen' bölgede bulunan Amerikan güçlerine sağladığı kolaylıklardan ve sunduğu yardımlarından dolayı Kuveyt'e teşekkür etti. Öte yandan 30 Eylül 2011 tarihli Al Kabes gazetesi ise ‘Yedek güçleri için askeri üssün kurulması hakkında  Amerikan talebi ile ilgili bilgiler' başlıklı konuda şöyle geçti: ‘ABD; yedek güçleri ve askeri eğitim için Kuveyt'in askeri üs görevini yapmasını önerdi. Bu güçler sene sonunda Amerikan güçlerinin gerçekleştireceği çekilme işlemlerinden sonra Irak'ta olayların akışına göre  bölgede Amerikan kara kuvvetlerinin artırılması söz konusu olduğunda Kuveyt'e yerleştirilecektir.'

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Amerika kendi güçlerinin büyük bir kısmını Irak bataklığından kurtarıp ona yakın bir yerde (Kuveyt'de) konuşlandırmayı planlıyor. Böylece bu güçler hem Bahreyn'de bulunan deniz filosuna hem de Katar'da konuşlandırılan ‘Al-seyliye'adlı askeri üssüne yakın olacaktır. Ayrıca bu güçler için Kuveyt'i, askeri bir üs olarak kullanmanın ardından bu güçlerin işlerinin kolaylaşması için ona lojistik ve güvenlik yardımlar da yapılacaktır. Zira Amerika Kuveyt'in davranışı ve iyi yardımlarından dolayı durmadan ona teşekkür ediyor.

Amerika Irak'taki durumunu gizlemek için manevralar çevirirken, sıkılmadan çekinmeden ona bağlı güçlerinin Kuveyt'te tekrar konuşlandırılmasını tasarlıyor. Bu ise bazen Irak hükümetinin Amerikan güçlerinin kalış süresinin uzatılmasını talep etmesi bahanesiyle ve bazen de destek ve eğitim gerekliliği bahanesiyle olmaktadır. Gerçekten de Kuveyt'te utanmadan kendi güçlerini konuşlandırırken  hiçbir engel ile de karşılaşmamaktadır. Sanki  Kuveyt onun arka bahçesi yada ucu bucağı gözükmeyen bir çöl haline gelmiştir ki güven içinde Amerikan güçleri istediği zaman gelip yerleşsin! Ve sanki Amerika'nın geçen yüz yılın doksanlı yıllarında yerleşmesi ve bunun yüzünden bölgeye, Müslüman beldelerine ve kanlarına getirdiği felaketler yetmemiş gibi şimdi de buna Amerika'nın Irak ile ilgili işgalini ve nüfuzunu pekiştirmek için ona yardım etmek de eklendi.

Ey Müslümanlar!

Amerika ile girdiği ilişkilerden dolayı bu memleketin durumunun ne hale geldiğini gördükçe yüreklerimiz sızlıyor. Amerikan askeri üsleri her tarafta, uzun vadeli ve sık sık uzatılan güvenlik antlaşmaları, askeri güçler için geçişler, Irak'ın işgalini kolaylaştırmalar ve bu işgali desteklemeler, daha neler neler... bizi daha çok üzen şey ise bütün bu musibetlerin ve felaketlerin sorgusuz sualsiz geçmesi, bunun hakkında ne tartışmalar var, ne sorgulama var ve ne de protestolar var! Şayet Amerika'nın bu konu ile ilgili durumu, İslam'a ve Müslümanlara duyduğu düşmanlık bize malum değilse bu bir felakettir, yok eğer bu durum bizim için malum ise Allah'a yemin olsun ki bu hal daha korkunç bir felakettir.

Ey Müslümanlar!

Amerika'nın ve diğer kafir devletlerin ülkemize hakim olması şüphesiz büyük bir münker ve cürümdür, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا Allah kafirler için müminler aleyhine asla bir yol vermeyecektir. Nisa 141, ülkemizin Müslüman beldeleri işgal etmek üzere askeri üs ve hareket noktası olarak kullanılması da büyük bir münker ve cürümdür, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın Maide 2, Amerikan ordusuna lojistik destekler sağlamak da büyük bir cürümdür, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ Ey iman edenler! benim de düşmanım, sizin de düşmanınızı dost edinmeyin. Mümtehine 1 ve Müslümanların katledilmesi, yurtlarından çıkartılması ve korkutulması hususunda kafirlere ortak olmak da büyük bir münker ve cürümdür, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. Nisa 93.

Acaba Cebbar, Büyük ve Yüce olan Allah [Subhânehu ve Te'alâ] bu münker ve cürümlere karşı ne yaptık diye bize sorduğunda cevabımız ne olacak? Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ] iyiliği emretmeyi ve kötülükten menetmeyi Müslümanlar üzerine farz kılmıştır. Resulullah (صلى الله عليه وسلم) da şöyle buyurmuştur: Eğer iyiliği emredip kötülüğü menetmezseniz Allah size katından öyle bir azap getirir ki dua etseniz bile onu kabul etmez. Tirmizi süneni.

Her Müslümanın yapması gereken şey Amerikan hegemonyasına karşı çıkmak ve reddetmektir. Güvenlik antlaşmalarına karşı çıkmak ve reddetmektir. Amerika ile yapılan askeri işbirliğine karşı çıkmak ve reddetmektir. Amerikan güçlerine sağlanan kolaylıklara  karşı çıkmak ve reddetmektir. Bunu da; yazarlar, milletvekilleri ve imamlar gibi herkes imkanına ve durumuna göre yapmalıdırlar.

Ey Müslümanlar!

Amerikan hegemonyasından ve hakimiyetinden kurtulmak ancak onunla ve başkasıyla yapılan askeri anlaşmaların kaldırılmasıyla ve siyasi ilişkilerin iptal edilmesiyle olur. Bu da yöneticilerin görevidir. Yok eğer yöneticiler bunun tersini istiyor ve yapıyorlarsa, o halde nübüvvet üzere Raşidi Hilafet'ten başka kurtuluş yoktur. Zira bu devlet söylediğini yapar ve  yaptığının arkasında durur, Alemlerin Rabbini razı eder ve Amerika'nın değil Müslümanların işlerini gözetler. Resulullah (صلى الله عليه وسلم) da şöyle buyurmuştur: Şüphesiz imam -halife- bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur. Müslim sahihi. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. Nur 51.

Devamını oku...

فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Bu suretle Allah, dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Muhakak ki; Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi! Zümer 26

  • Kategori Hizb
  •   |  

İşte böylece Allah [Subhânehu ve Te'alâ] Libya tağutunu sonunda rezil etti ve ona ölümü en çirkin biçimde tattırdı. Bu tağut kırk sene boyunca ekini ve nesili helak ederken bu süre boyunca kendini asrın firavunu olarak görüyordu. Onun hayatı karanlık bir bodrumda ve aşağılık bir kaçışla sona erdi. Bu durumda arkasında nice saraylar ve mallar bıraktıktan sonra yaptıklarının cezasını gördü. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] ne güzel buyurmuştur: كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ* وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ* وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ* كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ* فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı. İşte böylece biz de onları başka bir topluluğa miras bıraktık. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi. Duhan 25-29 Acaba sair tağutlar da bunun gibi helak olan tağutların akıbetlerinden ibret alacaklar mı? Yoksa onların anlayacak akılları, görecek gözleri ve işitecek kulakları mı yoktur? Acaba Şam tağutu ve onun ikizi Yemen tağutu ibret alırlar mı? Acaba bunlar kendilerinden daha güçlü ve daha çok taraftarı olan öncekilerin uğradıkları helak akıbetinden ibret alırlar mı? Yoksa onlar ayeti kerimenin tabiri ile hayvanlar gibi midirler, hatta hayvanlardan daha da şaşkın ve sapık mıdırlar?!

Ey Libya'daki ahalimiz ve ey Müslümanlar!

Tağutun hükmettiği süre boyunca onun zindanlarında ve işkencesi altında kanını akıttığı şehidlerin ruhları şad olsun. Kaddafi'nin vahşice katlettiği Hizb-ut Tahrir'in şehidlerinin ruhları şad olsun! Zira onlar; zulümde haddi aşan, azgın  ve çukura düşen Kaddafi'nin karşısında hak sözü söylemişlerdir. Tağutun cezaevlerinde ve işkence altında katlettiği bütün Müslüman şehidlerin ruhları şad olsun. Tağutun idam sehpalarında haksız yere suçsuzca tertemiz kanlarını akıttığı bütün şehidlerin ruhları şad olsun! Libya'daki ehlimiz ve dünyanın doğusunda ve batısında bulunan Müslümanlar sevinsin. Her yerde tağutların zulmüne karşı baş kaldıran herkes sevinsin.

Ey Libya'daki ahalimiz ve ey Müslümanlar!

Tağutun ölümünden sonraki döneminizi  Allah ve Resulüne karşı doğruluk dönemi haline getirin! Böylece Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya teşekkürleriniz  O'nun Şeriatını uygulamakla ve düşmanının kökünü kazımakla olsun. İşte o zaman sömürgeci kafirler için sizin üzerinizde  asla bir yol veya bir otoritenin kılınmasını engellemiş olacaksınız. Böyle yaparsanız akıtılmış tertemiz kanların ve yapılmış fedakarlıkların hakkını vermiş olursunuz. Şayet bunu yapmazsanız akıttığınız bunca kanlar sizi göklerin ve yerin yaratıcısına şikayet eder ki siz de örgüsünü güçlükle ördükten sonra onu kendi eliyle kendi bozan kadınların misali gibi olursunuz. Zira biz mücahidlerin ülkesi ve Kur'an-il Kerim'in hafızlarının beldesinin böyle olmasını asla istemeyiz.

Ey Libya'daki ahalimiz ve ey Müslümanlar!

Hakikat şudur ki Hizb-ut Tahrir sizin için nasihat ediyor. Öyleyse Allah ve Resulünden yana olun ve Raşidi Hilafet devletini kurun ki hem dünyada hem ahirette izzet ve saadet bulasınız ve kazananlardan olasınız. İşte büyük kurtuluş budur, büyük kazanç budur. Demokrasi, sivil devlet ve laiklik adı altında kulların Rabbini değilde kulları hakem kılmak isteyen sömürgeci kafirlerin ve onların ajanlarının sözlerine sakın aldanmayın. Eğer böyle yaparsanız kaybedenlerden olursunuz. Yine onların yardım olarak verdikleri parlak vaatler sizi aldatmasın. Zira bu vaatler içi zehir dolu bala benzer. Bu ise dışı rahmet fakat içi azaptan ibarettir. Ayrıca sizin onların yardımlarına da ihtiyacınız yoktur. Çünkü sizin beldeniz servetlerle doludur. Zaten Allah beldenizi yer altı ve yer üstü bereketleriyle donatmıştır. Öyleyse Allah [Subhânehu ve Te'alâ] ile beraber olun ve O'ndan sakının ki Allah [Subhânehu ve Te'alâ] da size göklerin ve yerin bereketlerini versin.

Hizb-ut Tahrir ise hem sizin içinizde hem de sizinle beraberdir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın sizin düşmanınızı helak ettiğinden dolayı haykırdığınız zafer tekbirlerini hem dünyada Hilafet ve لا إله إلا الله محمد رسول الله sancağı altında zafer tekbirlerine hem de ahirette kurtuluş tekbirlerine dönüştürün. Zira ahiret Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın gölgesinden başka gölgenin olmadığı bir gündür. İşte ancak o zaman Allah [Subhânehu ve Te'alâ] size zaferi ve izzeti verecektir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَنْ يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ -Musa- ‘Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar' dedi A'raf 129

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER