Çarşamba, 01 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/04
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İktidar Rejiminin Madenleri Çıkarma Yaklaşımı Düşman Ülkeleri Güçlendirirken Afganistan Müslümanlarını Zayıflatıyor

Afganistan Maden ve Petrol Bakanlığı, son iki buçuk yılda Afganistan’ın madencilik sektörüne 7 milyar dolardan fazla yatırım yapıldığını duyurdu. Bu süreçte yerli şirketlerin yanı sıra Katar, Türkiye, Rusya, İran, Çin ve Birleşik Krallık’tan şirketler de önemli bir rol oynadı. Bu, Afganistan tarihinin en büyük madencilik yatırımı olarak kabul ediliyor.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu konuyla ilgili olarak aşağıdaki temel noktaların dikkate alınması gerektiğini düşünüyor:

Birincisi: Afganistan madenleri kamu malıdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُونَشُرَكَاءُفِيثَلَاثٍالْمَاءِوَالْكَلَأِوَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır: su, mera ve ateş.” Bu hadiste geçen “ateş” sözcüğü, yakıt, enerji ve türevlerini ifade eder. Böylece Şeriat, toplumun tüm bireylerinin kamu mallarından yararlanmasını mubah gördü. Örneğin Suudi Arabistan’ın petrolünde, Katar’ın gazında ve Afganistan’ın madenlerinde tüm Müslümanların payı vardır. Bu nedenle, İslam ümmetinin madenlerini kontrol eden herhangi bir rejimin, onları Şeriat hükümlerine uygun olarak çıkarmakla ve kullanmakla yükümlüdür. Şeriat hükümleri, Müslümanların ortak çıkarlarıyla ilgili olanlar müstesna madenlerin devletin düzenli ve kalkınma bütçesinin bir gelir kaynağı olmaması gerektiğini öngörüyor. Kaldı ki büyük ve stratejik madenlerin özel şirketlere devredilmesi şeran caiz değildir. Aksine halk adına madenlerin çıkarılmasından İslam Devleti sorumludur. Elde edilen kârlar tamamen kamu refahı ve kamu hizmetleri için harcanmalıdır. Bu hüküm, madencilik, çıkarma, rafinaj, üretim veya dağıtımla ilgili her türlü kamu malı için geçerlidir. Bu nedenle, büyük ve stratejik madenlerin yönetimini özel şirketlere devreden mevcut süreç, şeriata uygun değildir ve siyasi açıdan ciddi sonuçlar doğurabilir.

İkincisi: Afganistan, değerli ve çeşitli doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. Şu anda Çin, Rusya ve ABD, yalnızca Afganistan’ın doğal kaynaklarını denetlemekle kalmıyor, aynı zamanda madenleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya ya da rakiplerinin stratejik madenlere erişimini engellemeye çalışıyor. Ayrıca bu ülkeler, madencilik şirketlerini siyasi ve istihbarat hedeflerine ulaşmak için bir kılıf olarak kullanıyorlar. Afganistan’daki madenlerin çıkarılması, küresel enerji dönüşümünde ve mikro çip üretim sürecinde önemli bir rol oynayabileceğinden, büyük güçler gözlerini Afganistan’ın stratejik madenlerine ve nadir elementlerine dikmiş durumdalar. Bu madenlere erişim, küresel jeopolitik oyunda dengeyi güçlerden birinin lehine çevirebilir. Bu nedenle yöneticilerin, Afganistan’ın madenlerini düşman ülkelerin ekonomisi ve sanayisini güçlendirmeyecek şekilde yönetmesi elzemdir.

Üçüncüsü: Maden kaynaklarının araştırılması, çıkarılması, işlenmesi ve müzayede ile satışına ilişkin mevcut süreç, şeffaf ve tutarlı bir mekanizmadan yoksundur. İktidar rejimindeki bazı etkili yetkililer, sözleşmelerde ve istismarında kritik rol oynamaktadır. Bu sürecin devam etmesi, Afganistan’ı “kaynak lanetine” maruz bırakacak, yabancı ülkeler ve iç gruplar arasında siyasi çekişme ve rekabet aracı haline getirecektir. “Kaynak laneti”, ekonomik büyüme ve istikrardan ziyade yoksulluğa, sefalete ve şiddete yol açar. Bu tehlikeli dinamiğin işaretlerini şimdiden görmeye başladık bile. İktidar rejimi madencilikten milyarlarca dolar kazansa bile, zengin, üretken bir devlete dönüşmeyecek, tüketici bir devlet olarak kalacaktır.

Dördüncüsü: Ülke deneyimleri, maden kaynaklarının kötü yönetiminin istikrarsızlığa zemin hazırladığını göstermektedir. Afganistan “kaynak lanetinden” ancak bu kaynakları İslami fikir ve hükümlere göre yöneten bir sistemle kurtulabilir; zira Allah Subhânehu ve Teâlâ maden kaynaklarının önemi ve bunların kullanımı hakkında şöyle buyurmaktadır:

وَأَنزَلْنَاالْحَدِيدَفِيهِبَأْسٌشَدِيدٌوَمَنَافِعُلِلنَّاسِوَلِيَعْلَمَاللهُمَنيَنصُرُهُوَرُسُلَهُبِالْغَيْبِإِنَّاللَّهَقَوِيٌّعَزِيزٌ“Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah’ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.” [Hadid 25]

Bu yüce ayet üzerinde iyice düşünüldüğünde, İslam’a göre maden kaynaklarının iki temel amaç için kullanılması gerektiği açıkça ortaya çıkar: Birincisi, madenler Allah’ın dinine yardım için silahlı kuvvetlerin seferberliğinde kullanılmalı. İkincisi, insan ihtiyaçlarını ve çıkarlarını karşılamak için kullanılmalı. Dolayısıyla, şeriat hükümlerine, takvaya ve derin siyasi basirete dayanmayan her türlü maden çıkarma ve faydalanma çabası, halkın refahını sağlamaya yardımcı olmaktan ziyade istikrarsızlığın ve güçlü ülkelerin nüfuzunun bir aracı haline gelecektir. Maden kaynakları Allah’ın ümmete bahşettiği bir nimettir. Dolayısıyla bu kaynaklar, etkin ve şeri bir şekilde halkın yararına ve daha da önemlisi, İslam’ı kapsamlı bir şekilde uygulamak, İslam Risalet’ini davet ve cihat yoluyla diğer milletlere taşımak amacıyla ileri askeri teknolojiye sahip sanayileşmiş bir devletin temelini atmak için kullanılmalıdır.

Devamını oku...

Bek-Abad Olayı: İşkence ve Uyduruk Suçlamalar

  • Kategori Kırgızistan
  •   |  

Kırgız Ulusal Güvenlik Servisi, Suzak iline bağlı Bek-Abad köyünde 16 ve 19 yaşlarındaki iki genç kızı farklı yerlerde ulusal bayrağı değiştirmek suçlamasıyla gözaltına aldı. 31 Mayıs ve 4 Haziran tarihlerinde yapılan incelemelerin ardından aynı olayla ilgili olarak 4 Müslüman kız kardeş hakkında da soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

Özel kaynaklardan alınan bilgiye göre, olayla ilgili gözaltına alınan kızlardan birinin 45 yaşındaki annesi, kızını zalimlerin elinde yalnız bırakmamak amacıyla nezarethanede yattığı ifade edildi. Ayrıca, bir kızın 29 yaşındaki amcasının da darp edildiği ve elektrikli işkenceye maruz kaldığı belirtildi. Ardından işkence yapılan amcasının kaydını kız çocuğuna gösterdiler ve aynısını yapmakla tehdit ettiler. Yaşadığı korku ve travma nedeniyle genç kız, suçu itiraf etmek zorunda kaldı ve güvenlik güçlerinin istediklerini yerine getirdi. Görgü tanıklarının ifadesine göre sanıklar, işkenceye ve güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kaldılar.

Birkaç gün önce Kırgız Ulusal Güvenlik Servisi, aynı köyde Hizb-ut Tahrir üyelerini asılsız suçlamalarla gözaltına aldı. Özellikle iki gün önce provokatif eylemlerini gerçekleştirmek amacıyla olayın yaşandığı alanlardaki kameraları kapatan güvenlik servisi yetkilileri, bilgileri manipüle ederek olayı Hizb-ut Tahrir’in üzerine yıkmaya çalıştılar.

Bütün bunlardan yöneticilerin, provokatif eylemlerle İslam ve Müslümanlarla mücadeleyi tırmandırmaya karar verdikleri sonucuna varabiliriz. Hizb-ut Tahrir, siyasi bir partidir, yöneticilerin yolsuzluklarını ve kötü yönetimlerini ifşa eder. Bu nedenle yöneticiler daha da diktatörleştikçe parti üyelerine sahte suçlamalar yönelttikleri ve zulümlerini artırdıklarını görüyoruz. Maalesef zalimler Müslüman kardeşlerimizi serbest bırakmadılar ve provokatif eylemlerinin kurbanı yaptılar.

Ey yöneticiler! Genç kızları hapse atarak yönetim becerisizliğinizi haklı çıkarmaya mı çalışıyorsunuz? Sadece kız çocuklarına mı aslan kesiliyorsunuz? Müslümanların şeref ve onuruna saldırmak, kendilerini Müslüman gören ve bayramlarda en ön saflarda namaz kılan yöneticilere yakışıyor mu?

Kırgız toplumu her geçen gün dinine daha fazla yöneldiği ve İslam’ı bir ideoloji olarak görmeye başladığı için çabalarınız başarısız olmaya mahkûm. Kırgız halkı gerçekle yalanı ayırt edebilecek kapasitede. Hükümetin alçakça eylemlerinin peşinden gitmeyecektir.

Hizb-ut Tahrir, zalimlerin zulmüne aldırış etmeksizin İslami hayatı yeniden başlatma çalışmalarına devam edecektir. Zorba Kerimov’un hapishanelerinde acımasız işkenceler gördükleri için sakat kalan binlerce kardeşimizin hikayesi bunun kanıtıdır.

Yöneticiler, birçok rejimin Hizb-ut Tahrir’e zulmetmeye çalıştığını, ancak Allah’ın lütfu sayesinde başarısız olduklarını anlamalıdırlar. Dolayısıyla gözaltılar Hizb-ut Tahrir üyelerini durdurmaktan ziyade hedeflerine ulaşma yolunda güçlerine güç katacaktır. Biz, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözlerine yürekten inanıyoruz:

لَاتَزَالُطَائِفَةٌمِنْأُمَّتِيعَلَىالدِّينِظَاهِرِينَ،لِعَدُوِّهِمْقَاهِرِينَلَايَضُرُّهُمْمَنْخَالَفَهُمْإِلَّامَاأَصَابَهُمْمِنْلَأْوَاءَحَتَّىيَأْتِيَهُمْأَمْرُاللهِوَهُمْكَذَلِكَ“Ümmetimden bir grup, din üzere galip olmaya devam eder. Düşmanlarına galiptirler, muhalefet edenler onlara zarar veremezler. Ancak onlara birtakım sıkıntılar isabet eder. Onlar, bu hal üzere iken Allah’ın emri gelir.”

Bu nedenle baskı ve yıldırma politikası, Hizb-ut Tahrir üyelerinin İslami hayatı yeniden başlatma kararlılık ve iradelerini dumura uğratamayacaktır. Tiranlar, gönüllerindeki yangın ve ateşi asla söndüremeyeceklerdir. Zira başarı ve zafer Allah katındadır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]

Devamını oku...

Gazze Katliamı ve İslam Ümmetinin İmtihanı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze Katliamı ve İslam Ümmetinin İmtihanı!

Haber:

UNRWA Genel Komiseri Lazzarini, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi'nde düzenlenen Danışma Komisyonu Toplantısı'nda değerlendirmelerde bulundu.

İşgal altındaki Filistin topraklarında ve bölgede sarsıcı bir değişimin yaşandığını kaydeden Lazzarini, 7 Ekim 2023'ten bu yana insanların korkunç derecede kayıplar yaşadığını ve acı çektiğini söyledi.

Lazzarini, "Gazze’nin büyük bir kısmı yok edildi, iki milyondan fazla Gazzeli için burası gerçek bir cehennem. Çocuklar yetersiz beslenme ve susuzluktan ölüyor" dedi. (TRT Haber, 24/06/2024)

Yorum:

Kafir Batı ve onun Arap ve Türklerden oluşan işbirlikçileri tarafından Müslümanların kalkanı Hilafet Devleti’nin yıkılmasından bu yana İslam ümmeti sürekli olarak bir imtihandan geçmektedir. Yani o günden bu yana İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde gerek kâfir Batı’nın işgalleri, gerekse başlarındaki tiran yöneticilerin zulüm ve baskıları yoluyla Müslümanlar birçok sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır; ancak bu sıkıntıların hemen hemen hiçbiri özelde Müslümanlar genelde dünya halkları için dokuz aydır devam eden Gazze katliamı ve zulmü kadar net ve açık olmamıştır. Peki İslam ümmeti, Müslümanların maruz kaldığı sıkıntılar karşısındaki imtihanında başarılı olabilmiş midir? İslam ümmeti, İslam şeriatının kendisinden talep ettiği tepkiyi gerektiği şekilde gösterebilmiş midir? Özellikle son dokuz aydır devam eden Gazze katliamına karşı İslam ümmeti imtihanında başarılı mı olmuştur yoksa sınıfta mı kalmıştır?

Kerim Rasulümüz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.

Şimdi soruyoruz: 7 Ekim 2023'ten bu yana, milyarları bulan İslam ümmetinin gözü ve kulağı önünde işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria’da on binlerce Müslümanın katledilmesi saygınlıklarının kaybolması değil midir? Yüz binlerce Müslümanın kaybolması şereflerinin elden gitmesi değil midir? Gazze’nin büyük bir kısmının yok edilmesi ve vahşi Yahudi varlığının burayı gerçek bir cehenneme çevirmesi saygınlığın kaybolması ve şerefin elden gitmesi değil midir? Gazze ve Batı Şeria’daki masum çocukların yetersiz beslenmeden ve susuzluktan ölmesi, canlı canlı yakılarak öldürülmesi, çaresiz anne ve babaların yeri göğü inleten çığlık ve feryatları saygınlığın kaybolması değil midir? Yahudi varlığının İşgal altındaki Gazze ve Batı Şeria’da dokuz aydır işlediği korkunçluklar karşısında İslam ümmetinin evlatlarından oluşan orduların sessiz kalıp kıllarını dahi kıpırdatmaması saygınlığın kaybolması ve şerefinin elden gitmesi değil midir? Daha da önemlisi tüm dünyanın gözü önünde dokuz aydır işlenen bu vahşet karşısında İslam ümmeti olarak ordu karargahlarının ve tiranların saraylarının önüne toplanıp onları harekete geçirmeye zorlamamamız saygınlığın kaybolması ve şerefin elden gitmesi değil midir?

Ey İslam ümmeti ve ey Müslüman orduları: Tüm bu olanlar karşısında Gazze ve Batı Şeria’daki Müslümanları yardımsız bırakmış olmuyor muyuz? Peki o halde hangi yüzle Allahu Teala’nın huzuruna çıkıp O’ndan yardım isteyeceğiz?! Bizim de saygınlığımızın kaybolması ve şerefimizin elden gitmesi durumunda, hangi yüzle Allahu Teala’dan yardım talep edeceğiz? Bunun da ötesinde yarın ahirette Allah’a nasıl hesap vereceğiz?

Haydi o zaman çok geç olmadan ve daha vakit varken İslam ümmeti olarak sorumluluğumuzu yerine getirelim; İslam ümmeti olarak orduların karargahlarının ve tiranların saraylarının önünü doldurup onları harekete geçirmeye zorlayalım!! Böylece Allah’ın huzuruna çıkıp O’dan yardım istemeye yüzümüz olur; belki de Allah bu amelimizden dolayı geçmiş günahlarımızı affeder ve bizim de yardım edilmesini çok arzu ettiğimiz bir yerde bizlere yardım eder!! Ve İslam ümmeti olarak sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini kendimize rehber edinelim: وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلَتَنْهَوُنَّ عَنْ الْمُنْكَرِ أَوْ لَيُوشِكَنَّ اللَّهُ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عِقَابًا مِنْ عِنْدِهِ ثُمَّ لَتَدْعُنَّهُ فَلَا يَسْتَجِيبُ لَكُمْ Nefsim elinde olan Zat’a yemin ederim ki, ya marufu emreder ve münkerden nehyedersiniz yahut Allah size bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarırsınız da lakin duanıza icabet edilmez.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan

Devamını oku...

Yeni Vergi Paketi, Kendini Adalet Kelimesiyle Süsleyenlerin Ne Kadar Zalim Olduklarının İspatıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yeni Vergi Paketi, Kendini Adalet Kelimesiyle Süsleyenlerin Ne Kadar Zalim Olduklarının İspatıdır!

Haber:

Mehmet Şimşek: “Hedefimiz vergide adalet ve etkinliği sağlamak için vergilendirilmemiş hiçbir alan bırakmamak.”

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan reform paketinde, vergi adaletinin güçlendirilmesi ve sermayeye yönelik vergi düzenlemesi yapılmasına yönelik önemli başlıklar yer alıyor. Bloomberg raporuna göre son yirmi yılın en büyük vergi revizyonu olan yeni paket ile ilave 7 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor. (Ajanslar)

Yorum:

Yeni vergi paketinde, bahşiş gelirlerinden kira gelirlerine, para cezalarının artırılmasından, yem ve gübredeki KDV istisnasının kaldırılmasına, yurtdışına çıkış harcının en az 10 kat artırılmasına kadar birçok ayrıntılı madde yer alıyor. Sözde vergi adaletsizliğini ortadan kaldırmak, doğrudan vergilerin payını artırmak için yerel asgari kurumlar vergisi ve asgari gelir vergisi gibi yeni vergi modelleri getirilecek. Getirilen vergiler en çok yine küçük esnaflardan, tarım sektöründen, serbest çalışanlardan ve işçilerden alınacak. Hatta asgari ücretle çalışan işçilerin bahşişlerine bile zorunlu %20 vergi getirilecek. POS cihazlarına bile yeni vergi düzenlemesi getirilecek. Hiçbir vergiyi kaçırmamak için aylık, 3 aylık ve yıllık denetlemeler getirilecek. Konut kiraları zorunlu olarak bankalardan ödenecek, bankalar otomatik olarak %20 vergi kesecek. Faturasız satış yapanlara ağır cezalar getirilirken, ihbar edenlere ikramiyeler artırılacak. Tüm idari para cezalarına gecikme zammı uygulanacak. Paranın adının geçtiği her yerden ve her şeyden vergi alınacak. Özetle, neredeyse halkın soluduğu nefese bile vergi getirilecek. Tüm bunlar güya enflasyonu düşürmek için yapılırken, hayat pahalılığının daha da artması kaçınılmaz kılınacak.

Doğrudan vergileri artırarak vergi adaletsizliğini dengeleme iddiası ile çeşitli vergiler getirilse dahi, gerçek yük yine orta ve düşük gelirli halkın omuzlarına binecek. Kaldı ki, her türlü vergi affından faydalananlar şimdiye kadar olduğu gibi, gelecekte de yine bankalar, yabancı uyruklu multi-milyonluk büyük holdingler olacak. Bu yıl yine bu tarz banka, kurum ve şirketlerin 3 milyar YTL üzeri olan borcu yüzde 97,6 oranında -yani neredeyse tamamıyla- silindiği ortaya çıktı. Bunların başında UNILEVER (%100 silindi) gibi yahudi ve siyonist destekçisi şirketler de bulunmaktadır.

Adalet bu ülkede sadece hükümet partisinin ve Müslümanlara zulmeden mahkemelerin adında yer alan içi boş bir kavramdır.

Ekonomide adalet; batı sermaye kaynaklı bankalara ve holdinglere işlemektedir. Adil ekonomik kalkınmadan anlaşılan, IMF’den, Dünya Bankası’ndan milyar dolarlık borç karşılığında, ülkenin maden kaynaklarını yabancı şirketlere satan, İklim Kanunu gibi kanunlar icat ettirerek tarım ve hayvancılığı bitirip ülkeyi açlığa mahkûm etmeyi hedefleyen, eğitim sistemini, hukuk sistemini, medeni kanunları batılı ölçülere göre reforme eden, toplumun değerlerini ve ahlakını yozlaştırmayı hedefleyen uluslararası sözleşmeleri kabul edip uygulamaya geçirmektir. Bu borçları ödeyebilmek için oluşturulan bütçe açıklarını, enerji kaynaklarını özelleştirerek pahalılaştırmak suretiyle, dolaylı ve doğrudan vergiler üzerinden tüketim mallarında fiyat artışına yol açarak tekrar orta ve düşük gelirli halkın omuzlarına yükleyip yoksulluğu artırmaktır.

İşgalci siyonist ile ticareti boykot eden Müslümanların çabalarını sabote etmek için siyonist ve siyonist destekçisi şirketlerin milyar dolarlık vergi borçlarını silmektir. Hatta, “6 satıp 1 alıyoruz” diyerek soykırımcı işgalci siyonist varlık ile serbest ticareti artırmak, aç gözlü “adalet ve kalkınma” politikalarının adalet anlayışıdır.

Siyasette adalet; Gazzeli bebeklerin diri diri yakılmasını kınamakla yetinerek, iki devletli çözüm çağrısında bulunmak ve normalleşme politikaları yürütmektir.

Türk hukukunun adalet anlayışı ise Türkiye’de ve dünyada Müslümanlara karşı işlenen zulümlere tepki gösteren Müslümanları cezalandırmaktan, halkı dolandıran siyasetçileri, vergi ödeyerek fuhuş yapanları, alkol ve uyuşturucu satanları, hırsızlık yapanları, kadın ve kızların ırzına, geçenleri gülünç cezalarla tekrar halkın içine salmaktır. İslami fikre sahip ve İslami bir hayatı arzulayan, hiçbir suç işlememiş Müslümanları terörist ilan edip baskı, zulüm ve hapse mahkûm etmektir…

İşte, “ılımlı islamcı” ama koyu laik demokrat hükümetin aç gözlü adalet ve kalkınma anlayışı budur. Velhasıl, bu yeni vergi paketi, kendini adalet kelimesiyle süsleyenlerin ne kadar zalim olduklarının ispatıdır.

Bu kapitalist uşağı hain yöneticilerin ağzında ve uygulamalarında adalet kelimesi ancak halklarını kandırmak için kullanılan bir etikettir. Oysa “adalet”, “El-Adl” olan, âlemlerin yaratıcısı, mâliki ve Rabbi olan Allah Subhânehû ve Teâlâ’nın sıfatlarından bir sıfattır ve yine ancak Allah’ın emirlerinin tatbik edilmesiyle tüm insanlık için hayat bulabilecek bir mefhumdur.

İslam’a göre; daimî, direk ve dolaylı yollardan vergi alınması bir zulümdür. Devletin gelirleri tebaanın ihtiyacını karşılamıyorsa o zaman vergi konulabilir. Bu vergi ise ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen zengin ve Müslüman kişilerden alınabilir. Gayrimüslimlerden ancak cizye alınır. Beytülmalin (hazine) gelirlerinde bir fazlalık görülürse bu vergiler azaltılır ya da kaldırılır.

Yani, İslam’ı tekrar yeryüzünde hâkim, hakem ve hükümran kılmadan, bu ruveybida yöneticilerden kurtulup yerine İslam nizamını tatbik ederek yeniden İslami hayatı başlatacak olan Raşidi Hilafet Devletini kurmadan, insanlık hayatın hiçbir alanında adaleti tadamayacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik

Devamını oku...

Bu İşte Bir Sır Var!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bu İşte Bir Sır Var!

Haber:

Yemen’de günlük olarak yayınlanan es-Sevra Gazetesi 22 Haziran Cumartesi günü, ön sayfasını şu haberle süsledi: “National Interest”: Yemenliler Amerikan savaş gemilerini vurup onları felç etmeye muktedirdirler.” Ve şöyle dedi: “National Interest yazarı James Holmes, Yemen silahlı kuvvetlerinin ABD'nin Nimitz, Gerald Ford ve diğer destroyerlerine ölümcül bir darbe indirebileceğini ve savaş güçlerini felce uğratıp onları savaşın dışına çıkararak uçuruma gönderebileceğini vurguladı.”

Yorum:

Şüphesiz tarihin başlangıcından günümüze kadar, çatışan taraflar arasında savaşlar olmuş, bir taraf kazanırken diğer taraf yenilgiye uğramış ve tarih, zaferleri ve yenilgileri kaydetmiştir. Ancak Amerika’nın Yemen’e karşı yürüttüğü savaşta yeni olan şey, yaklaşık on yıl önce Yemen halkı arasında ateşlediği bir savaşın sonucu olarak, kazanamayacağına dair açıklamalarıdır! Nitekim bu açıklamalar, geçen yıl 2023’ün bitiminden önce başlayıp bugüne kadar onlarcasına ulaşmıştır. Bu çeşitli açıklamalar, politikacıların, askerlerin, Amerikalıların, Avrupalıların, Rusların ve diğer Yahudilerin ağzından gelmiştir. Ayrıca bu açıklamaları, sadece Müslümanlara komplo kurmak için birleşen medyaları tarafından da tekrarlanmıştır!

Peki Amerika’nın, kendi ordusunun teçhizatıyla kıyaslanamayacak bir teçhizata sahip bir ordu karşısında yenilgiyi ifade etmesindeki kastı nedir?! Oysa yenilgiye uğrayan birinin, düşmanına karşı zaferin aniden kendi tarafında olacağını umarak yenilgisinin işaretlerini savaş alanındaki taraftarlarından mümkün olduğunca gizlemesi ve bunları düşmanına göstermemesi âdettendir. Oysa Amerika’nın, yirmi yıl sonra geri çekilmesiyle kendiliğinden ortaya çıkan Afganistan savaşında yenilgisini değil de zaferini göstermeye ne kadar hevesli olduğunu gördük. Irak’ta Blackwater Şirketi’nin kayıpları pahasına ordusunun kayıplarını nasıl en aza indirdiğini ve Amerikan ordusu ve Hummer araçları efsanesini kırma konusunda iyi bir iş çıkaran Irak direniş operasyonlarının binlerce sahnesini yayınlayan el-Zavraa TV’yi nasıl kapattığını da gördük…

Amerikalıların ağzından çıkan ve sonra onların ardından başkaları tarafından tekrarlanan tüm ifadeler ve raporlar, ya Cumhuriyetçilerin, Yemen’i Amerikan işgaline aday ülkeler listesine koyduklarında haklı olduklarını ya da başka bir kötü niyetli işgale yönelik teorilerini Amerikan kamuoyuna kanıtlama girişimine işaret etmektedir; bu da Ortadoğu’daki çatışmanın tarafı olan Yahudi varlığını ortadan çıkarıp onun yerine Ukrayna'daki Rusya-Avrupa çatışmasına benzer şekilde halkı arasında mezhep çatışmasını koymak içindir. Böylece Amerika, kendisini bekleyen iç sorunlarla yüzleşmek için iki okyanusun ötesine gizlice kaçabilir. Bu da bir medeniyetin son bulup yeni bir medeniyetin ortaya çıkışına işaret etmektedir.

Allah’ın izniyle gelecek olan medeniyet (hadarat), Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin gölgesindeki İslam hadaratıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Şefik Hamis – Yemen

Devamını oku...

Orduların ve Alimlerin Sessizliği Nedeniyle, Gazze'de 21.000 Çocuk Kayıp!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Orduların ve Alimlerin Sessizliği Nedeniyle, Gazze'de 21.000 Çocuk Kayıp!

Haber:

Gazze savaşı... 21.000 çocuğun kaybına ve Netanyahu’nun “kısmi anlaşmadan” söz etmesine yönelik eleştiriler.

Yorum:

Haberlere göre kayıp çocuk sayısı 21.000'dir.Kayıp çocuk sayısına şehit çocuk sayısını da eklersek rakam 37.000 çocuğa yaklaşıyor.Bu rakam, tam bir çocuk neslinin yok edildiği, esir alındığı, yerinden edildiği ve kaybolduğu anlamına gelmektedir.

Bu nesil sıradan bir nesil değildir; aksine Gazze'nin gururlu kadınları, onurlu ve haysiyetli kadınları, direnişin ve fedakarlığın kadınları tarafından yetiştirilmiş bir nesildir. Bu neslin babalarına gelince; onlar dokuz aydır Gazze’nin tünellerinde savaşıyorlar, direniyorlar, şehit oluyorlar, Siyonist düşmana ağır kayıplar verdiriyorlar ve onlardan bazıları Gazze’deki evlatlarına ve ailelerine ne olduğunu bile bilmiyorlar. Nitekim bu babalardan bazıları şehit oldu, bazıları hastalandı, bazıları yaralandı ve bazıları da dokuz aydır son nefeslerine kadar direnmektedirler.

Tüm bunlar olurken Sisi ve Mısır ordusunun komutanları, Yahudiler bugüne kadar 37.000 Gazzeli çocuğu ezip, parçalayıp kaybederken bu babaları tünellerde baskı altında tutuyorlar, Gazze’nin gururlu kadınlarını boğuyorlar, onları aç bırakıyorlar ve Yahudilerin Gazze’yi boğmasına ve aç bırakmasına yardım ediyorlar ve Gazze’de geriye kalan çocukları ise, fotoğraflarda ve videolarda, arasında et ya da yağ olmaksızın derileri kemiklerine yapışmış bazı çocuklar görene kadar açlıktan öldürüyorlar!

Ürdün'deki domates fritözleri kralı II. Abdullah’a gelince; Gazze Savaşı boyunca Yahudi varlığına yiyecek ve gıda tedarik etmekle ve dünyanın dört bir yanından varlığa ikmal için topraklar ve havaalanları açmakla meşhur olmuştur; hatta aile üyelerinden biri, İran rejiminin Yahudi devletine karşı tiyatral bir şekilde başlattığı insansız hava uçuklarını vurmak için uçağını havalandırmıştır. Dolayısıyla Ürdün Kralı ve ailesi kendilerini, bu çocukları öldüren ve hayatta kalanları da aç bırakan Yahudi varlığını korumaya, beslemeye ve tedarik etmeye adamıştır.Ürdün ordusu tüm bu apaçık suçlara rağmen ona itaat etmeye ve etrafında toplanmaya devam ediyorlar!

Erdoğan’a gelince; füzeler yapmaları ve bunları Gazze’de öldürülen, yaralanan ya da kaybolan çocukların üzerine atmaları için altı ay boyunca Yahudilere gıda, çelik ve demir desteği vermeye devam etmiştir.

BAE yöneticileri de Gazze’deki Müslümanları ve çocukları öldürdükçe Yahudi varlığına daha fazla kucak açıyorlar.

Suudi Arabistan’daki İbn Selman'a gelince, Ukrayna’daki Hıristiyan dostlarını desteklemek için düzenli ve sürekli olarak yardım uçakları gönderiyor.

Geri kalan yöneticiler ve rejimler ise ya sessiz kalarak suç ortaklığı yapmakta ya da Azerbaycan yöneticileri ve diğerlerinin yaptığı gibi Yahudi varlığını gizlice desteklemektedirler.

Müslüman ordular da yöneticilerinin ve hizmet ettikleri rejimlerin ihanetini bilmelerine rağmen “Biz emir kuluyuz” diyorlar, her şeyden önce Allah Subhanehu’nun kulu olduklarını unutuyorlar ve Mısır, Ürdün, Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin subay ve askerleri ise Gazze’deki çocukların sadece Yahudiler tarafından öldürüldüğünü, sadece yöneticiler tarafından öldürüldüğünü, sadece ordu komutanları tarafından öldürüldüğünü düşünüyorlar; hayır Vallahi, sadece onlar tarafından değil, Müslüman ordularının subayları ve askerleri tarafından da öldürülüyorlar. Zira her kim hain liderlere karşı sessiz kalırsa, onun ihanetine ortak olmuş olur ve her kim de hain yöneticisine karşı sessiz kalırsa, onun ihanetine ve alçaklığına ortak olmuş olur. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ * فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَن تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنفُسِهِمْ نَادِمِينَ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. Kalplerinde hastalık bulunanların “Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların dostluklarını kazanmaya çalıştıklarını görürsün. Umulur ki Allah müminlere katından bir fetih veya bir emir getirir de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.” [Maide 51-52]

Sessiz kalan alimler de Gazze’nin çocuklarının öldürülmesine ortak olmadıklarını düşünüyorlar; oysa gerçek şu ki, sessiz kalmaları, yardımsız bırakmaları, normalleşen ve komplo kuran yöneticilerine itaat etmeleriyle ortak olmuş oluyorlar. Zira Allahu Teala, faiz yiyenlere ve haksız yere insanların mallarını yiyenlere karşı sessiz kalan ehl-i kitap alimlerine hitaben şöyle buyurmuştur: لَوْلاَ يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَصْنَعُونَDin adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!” [Maide 63]

Allah’ım bizler, ister yönetici, ister ordu komutanı, ister subay, ister asker, ister alim, ister davetçi, isterse nüfuzlu bir kişi olsun, Gazze’yi yüzüstü bırakan herkesten beriyiz. Allah’ım bizleri Gazze'ye ve çocuklarına destek olanlardan ve onları yüzüstü bırakmayanlardan eyle; Allah’ım, İslam ümmetine, Gazze’ye, Filistin’e ve Mescid-i Aksa’ya yardım edecek birini hazırla; Allah’ım Müslüman ülkeleri, sınırlarını, kalplerini ve ordularını, Sana itaat etmek ve Senin dinine ve mustazaflara yardım etmek üzere birleştir ya Allah.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Memduh Ferec

Devamını oku...

Bayram Günü Gazzeli Yetimler, Kaybolan Aileleri ve Açlık Sancıları İçin Gözyaşı Döktüler!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bayram Günü Gazzeli Yetimler, Kaybolan Aileleri ve Açlık Sancıları İçin Gözyaşı Döktüler!

Haber:

Gazze halkına yönelik yeni bir savaşın sekizinci ayında UNICEF, Gazze’de en az 17.000 çocuğun ailelerini kaybettiğini ya da ailelerinden ayrı düştüğünü tahmin ettiğine dikkat çekti. BM Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus,“Gazze nüfusunun büyük bir bölümünün şu anda feci bir açlık, kıtlık ve benzeri koşullarla karşı karşıya olduğu” uyarısında bulundu."Gıdaya erişimin arttığına dair raporlara rağmen, şu anda en çok ihtiyacı olanların bile yeterli miktarda ve kalitede gıda aldıklarına dair herhangi bir kanıt yok” dedi. Şimdiye kadar, hastalığın en ağır şekline sahip 1.600 çocuk da dahil olmak üzere 8.000’den fazla gence akut yetersiz beslenme teşhisi konulup tedavi edilmiştir.

Yorum:

Geçtiğimiz sekiz ay içinde Gazze’deki çocuklar ve kadınlar, Yahudi devletinin işgalinden bu yana en büyük bir sınavla karşı karşıya kaldılar. Son zamanlarda bizler, birtakım alametlere tanık oluyoruz. İşgal altındaki topraklarda doğrudan bulunmayan Müslüman kadınlar olarak bizler, Allah Subhanehu ve Teala’ya ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiz zorunludur. Sorumluluğumuz büyük olup bu sınav, kıtlık, bombalar ve çocukların kaybı gibi fiziksel olmayabilir ancak sınav, iman ve akide sınavıdır. Zira bizim cennete girmemiz, davet çağrısına icabet ederek Allah Subhanehu ve Teala’nın emirlerine uymamıza ve egemen Batılı sömürgecinin gündemleri için değil de, Kur’an ve sünnetle hükmeden Hilafeti kurmamıza bağlıdır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala, Gazze’deki kadın ve çocukları yapamadıklarından dolayı affedecektir. Zira kendi yüklerini taşımaları için zayıf kalmaları ve kaynakların yetersizliği, onların suçları değildir.

Bizler bir vücut gibi olan bir ümmetiz; vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar; dolayısıyla akidemiz bizleri birleştirmekte olup bu felaketin sadece dua değil de eylem de gerektirdiğini inkar edemeyiz. Zira Allah Subhanehu ve Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: إِنَّ اللهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَMuhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” [Nahl 90]

Allah Subhanehu ve Teala’dan, bu bayramın ümmetimizin küresel ölçekte maruz kaldığı zulme tanık olduğumuz son bayram olmasını ve Müminlerin Emiri’nin gölgesi altında ümmet için refah, adalet ve onur olmasını niyaz ediyoruz. Allahumme Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

İmrane Muhammed

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER