Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmanın Zamanı Gelmedi Mi?!
- Kategori Makaleler
- |
El-Raye Gazetesi
Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmanın Zamanı Gelmedi Mi?!
Gazze Ümmet İçin, Mazur Görülebilecek Hiçbir Mazeret Bırakmayan Bir Hüccet Olmuştur
Hizb-ut Tahrir Mübarek Toprak (Filistin) Medya Bürosu Üyesi
Halid Said’in Kaleminden
Yemama günü Sahabi Bera bin Malik’in, kendisini yalan peygamber Müseyleme ve mürtet takipçileri tarafından tahkim edilmiş bahçeye atılarak düşman saflarına dalma kararı, bırakın cesaret etmeyi, kimsenin aklına bile gelmeyecek zor bir karardı. Nitekim bu cesur eylem, bahçeye girmenin anahtarıydı; bu da Müslüman ordusunun mürtetleri kontrol altına almasına, onları mağlup etmesine, onlara galip gelmesine ve Müslümanların ve varlıklarının neredeyse yok olmasına neden olacak bu olgunun ortadan kalkmasına imkân sağladı. Hatta “Ebu Bekir'i Olmayan Bir İrtidat” sözü, Müslümanlar ne zaman bir fitneyle karşılaşsa söylenen bir atasözü haline geldi.
Bugün bizler de bu olayların benzerlerini yaşıyoruz ve bizim de Bera bin Malik gibi atılımcı yiğitlere, Ebu Bekir gibi iyi davranan, Müslümanların maslahatlarını gözeten ve dini koruyan bu tür adamlara ihtiyacımız vardır.
Gazze bugün zor bir karar vererek cesur bir eylemde bulundu, Yahudi varlığının yüzüne vurup bir iz bıraktı, onun burnunu kırıp toprağa gömdü ve varlığın asla yenilmez yalanını boşa çıkardı; oysa bu yalan, rejimler tarafından ihanetlerine ve Filistin’i özgürleştirme görevlerini yerine getirmedeki başarısızlıklarına gerekçe göstermek için delil gösterilmiş ve rejimlere bağlı yanıltıcı medya tarafından da pazarlanıp propagandası yapılmıştı.
7 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan olaylar herkesin önüne, sözle değil fiili olarak Yahudi varlığının savaşamayacak ve karşı koyamayacak kadar kırılgan ve zayıf bir varlık olduğu gerçeğini koymuştur; dolayısıyla şayet bilekteki bir bilezik gibi onun etrafını saran rejimlerin koruma duvarları olmasaydı ve Batı’nın sınırsız desteği ve Yahudi varlığına sağladığı güç ve hayatta kalma araçları olmasaydı, Yahudi varlığı geçen yetmiş altı yıl boyunca bu mübarek topraklarda dayanma, yaşamını ve bekasını sürdürme imkanı bulamazdı.
Konuyu doğru bir şekilde anlamamız için; her ne kadar meselenin özel veya genel tüm Müslümanlar için açık olduğundan emin olmuş olsam da ancak hedeflerimizi gerçekleştirmemiz için kartlarımızı yeniden karmamız, öncelikler listemizi değerlendirmemiz ve gözlerimizdeki perdeyi kaldırmamız için hatırlatmak gerekir.
Tıpkı Bera bin Malik’in Müseylime’nin bahçesine girmenin anahtarı, dahası mürtetlerin pisliklerini temizlemek ve onları tamamen ortadan kaldırmak için Müslüman süvarilerin içeri girmeleri için ağır bir tokmak olması gibi, aynı şekilde bugün de Gazze, Yahudi varlığına girmek için bir anahtar ve kapıyı kıran bir tokmak rolünü oynamaktadır ki bu iki pozisyon arasındaki şu farkla; zira Bera bin Malik Radıyallahu Anh’ın arkasında Allah’ın rızasını önceliklerinin en başına koyan ve hiçbir şeyi eğip bükmeyen bir liderlik olduğu gibi onun arkasında, kalbi Allah’a, Subhanehu katındaki büyük sevaba bağlı olan ve askerlerine ölüm hayattan daha sevimli olan bir ordu vardı.
Gazze’nin ise göğsü çıplak ve sırtı açıktır; dahası ihanetin hançerleri onun göğsüne ve sırtına utanç verici bir şekilde saplanmaya devam etmektedir; zira Gazze kahramanlarının cesurluğuna ve yiğitliğine yatırım yapacak bir ordu olmadığı gibi Allah’ın Kitabı’nı bir yaşam biçimi ve izlenen bir metot olarak benimseyen muhlis ve muttaki bir siyasi liderlik de yoktur. Nitekim Müslüman ülkelerdeki zararlı rejimlerin hiç utanıp sıkılmadan korkakça eylemlerde bulundukları artık hiçbir Müslüman için bir sır değildir. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in onlar hakkındaki şu kavli ne kadar da doğrudur: إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ “Utanmıyorsan dilediğini yap!”
Zira bu rejimler, Yahudilerin Gazze’de soykırım, cinayet ve katliamlar gerçekleştirmesine tam bir yıl boyunca seyirci kalmakla yetinmediler. Zira Mısır rejimi Gazze’ye uyguladığı kuşatmayla övünmekte, Gazze Şeridi sınırına yer altı ve yer üstü elektronik duvarlar inşa etmekte, Kenane’nin asker veya sivil evlatları ne zaman Gazze ile dayanışmalarından bahsetseler her türlü hareketin önünü kesmek için geniş çaplı tutuklama kampanyaları başlatmakta ve tüm alçaklık ve rezillikle Gazze halkının acıları için çeşitli şantaj ve istismar şekilleri kullanmaktadır; ayrıca Gazze’den çıkmak ve Refah sınır kapısından geçmek için milyarlarca olmasa da milyonlarca Dolar ücret toplamakta, aynı şekilde insani yardımların girişini engellemekte ve bu yardımların bir kısmı zarar görene, bir kısmı değiştirilip içindekilerle oynanıncaya veya bazen de satılıncaya kadar geçiş yolunda yığılı bir şekilde bırakılmaktadır.
Yahudi ordusu Refah’taki Mısır sınırını işgal ederek, geçidi yıkarak ve Selahaddin (Philadelphia) eksenine çöreklenerek onurunu ayaklar altına aldığı halde hâlâ hain Camp David Anlaşması’na bağlı kalmaya devam etmektedir!
Filistin ile en uzun sınırı korumaya dayalı olan Ürdün rejimine gelince;bu sınırlara yaklaşabilecek her türlü hareketi bastırmaya hırs göstermekte, ülkeyi Amerikan askeri üslerine açmaktadır ki bu üsler, İran’ın geçen nisan ayında Şam’daki büyükelçiliğini bombalamasına misilleme olarak bombaladığı tiyatroda Yahudi varlığı için bir koruma şemsiyesi görevi yapmaktadır.
BAE rejimine gelince; onu hiç sormayın; zira son büyük günahlarından biri, Gazze’de savaşan Yahudi askerler için eğlence hizmetleri veren programlar yapmaktır!
Suud rejimine gelince; Yahudi varlığının Gazze’yi yıkmasının ve halkını yok etmesinin ödülü ve mükâfatı olarak Yahudi varlığıyla normalleşme teklif etmeye hazırlanıyor!
İran rejimine gelince; biz ondan hiçbir hayır beklemiyoruz; zira onun liderleri, uygun zaman ve yerde deprem etkisi yaratacak tepkileri beklemenin uzun zaman alacağını açıkladılar. Zaten biz onların ve araçlarının daha önce verdikleri tiyatral ve göstermelik tepkilerini deneyimledik!
Gazze, tüm Müslümanlar için bir hüccet olup mazur görülebilecek hiçbir mazeret bırakmamıştır ve Müslümanların, Filistin’in kurtuluşunun kendi yöneticilerinden kurtulmalarından geçtiğini artık anlamaları gerekir.
İsrailoğullarında bizim için bir ders ve ibret vardır; zira Allah kendilerini mübarek topraklardan mahrum kalmak zorunda bırakınca yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmalarının ardından yeniden toparlanmak, güçlerini yeniden kazanmak ve saflarını düzenlemek istediler ki onlar hakkında şöyle geçmektedir: ...قَالُواْ لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ “Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: «Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım» demişlerdi.” [Bakara 246] Buradan Filistin’in kurtuluşuna giden yolun parametreleri netleşmektedir; dolayısıyla varlığında ve insanlarla olan ilişkisinde İslam’ı ve onun getirmiş olduğu hükümleri esas alan ve Filistin’i özgürleştirme davasını önceliklerinin en başına koyan siyasi bir liderlik olmadıkça bunu başarmanın ve aşağılanma ve zillet durumundan kurtulmanın bir yolu yoktur.