Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Türkiye Rejimi Ve Araçlarının, Devrimi Tasfiye Etmeye ve Devrim Halkına Zehirli Siyasi Çözümü Pazarlamaya Yönelik Büyük Kurnazlığı

  • Kategori Makaleler
  •   |  

El-Raye Gazetesi

Türkiye Rejimi Ve Araçlarının, Devrimi Tasfiye Etmeye ve Devrim Halkına Zehirli Siyasi Çözümü Pazarlamaya Yönelik Büyük Kurnazlığı

Üstad Ahmed Muaz’ın Kaleminden

Suriye’nin kuzeyinde bulunan El-Bab kenti yakınlarındaki Ebu Zendin sınır kapısının yeniden açılmasını reddeden protestoların devam ettiği bir dönemde, geçici hükümet tarafından yapılan açıklamaya göre 3/9/2024 salı günü, Türkiye’nin Gaziantep şehrinde Türkiye’nin siyasi ve askeri mekanizmaları, Halep’in doğu kırsalındaki Ebu Zendin sınır kapısının açılması konusu da dahil olmak üzere 7 dosyayı görüşmek üzere genişletilmiş bir toplantı düzenledi; toplantıya Türkiye ve Batı yanlısı laik Suriye Koalisyonu, müzakere organı, geçici hükümet, ulusal ordu liderleri ve Kabileler ve Aşiretler Konseyi olarak nitelendirilenler katıldı. Toplantı sırasında Suriye’nin gerçekliği ve karşılaştığı zorlukların üstesinden gelme yolları ele alındı. Yapılan açıklamada Halep’in doğusundaki Ebu Zendin sınır kapısıyla ilgili olarak, katılımcıların Ebu Zendin sınır kapısının bölgedeki ekonomik ve insani durumu olumlu yönde etkileyen hayati bir “insani ve ekonomik” geçiş noktası olarak önemini tartıştıkları belirtildi. Açıklamaya göre katılımcılar, bu geçişin Suriye rejimi ile normalleşme dosyalarının hiçbiriyle bir ilgisi olmadığını, aksine kurtarılmış bölgelerde yaşam koşullarını iyileştirmeyi, ticari ve insani hareketleri kolaylaştırmayı hedefleyen bir adım olduğunu iddia ettiler.

Gaziantep toplantısından birkaç gün sonra, sözde Suriye Geçici Hükümeti bir açıklama yayınlayarak, Suriye’nin özgürleştirilmiş kuzeyinde güvenliği istikrarsızlaştırmaya yönelik “habis girişimlere” karşı uyarıda bulundu ve halkın barışçıl protesto hakkını desteklediğini ve onlar için koruma sağladığını iddia ederek Ebu Zendin sınır kapısının açılmasına karşı çıkan özgürlerin oturma eylemlerinin bastırılmasına yönelik açık bir gönderme yaptı; zira geçici hükümetin bu açıklaması, bazı oturma eylemi yapanlar ile bölgedeki askeri polis mensupları arasında bir sorun çıkmasının ardından geldi.

Türkiye rejimi, işlevsiz hükümetler ve grup liderlerinden oluşan araçları vasıtasıyla normalleşme ve kurtarılmış bölgelerin suçlu rejime teslim edilmesi sürecinin önündeki engelleri kaldırmaya çalışmaktadır; bu da Ebu Zendin sınır kapısının açılması meselesiyle başlamakta olup bu adımı da, devrime düşük yaptırılması ve ABD'nin BM'nin 2254 sayılı kararında kararlaştırdığı siyasi çözümün uygulanması yolundaki normalleşme adımları takip edecektir. Ancak mübarek Şam devrimindeki muhlislerin, sınır kapısı komplosunu ifşa etmek ve bu hain ve cüretkâr adımın uygulanmasını önlemek amacıyla oturma ve ribat çadırı kurmak için harekete geçmesinin gölgesinde rejim ile sınır kapısının açılması hamlesi Türk rejimi için kolay bir adım olmamıştır; çünkü bu adım, Türkiye rejiminin atmayı planladığı diğer tehlikeli adımların bir başlangıcı olarak değerlendirilmektedir.

Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Türkiye'ye yaptığı ilk ziyaretten iki gün sonra, Türkiye'nin kuzeybatısındaki İmam Hatipliler Kurultayı sırasında yaptığı açıklamalarında, ülkesinin Mısır ve Suriye ile attığı yeni adımların Yahudi varlığının büyüyen yayılmacılık tehdidine karşı bir dayanışma hattı oluşturmaya yönelik olduğunu vurguladı. Yine eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali el-Hanefi, Mısır Cumhurbaşkanı'nın Türkiye ziyaretinin Filistin meselesi ve Suriye dosyası başta olmak üzere çeşitli bölgesel konularda koordinasyon ve istişareye tanıklık ettiğini ve ikilinin arasında Suriye dosyasında hareketlilik yaşanması ve Mısır-Türkiye-Suriye istişare çerçevesi kapsamında Suriye yolunun normale dönmesi gerektiği konusunda bir anlayış olduğunu söyledi.

Türkiye'nin suçlu Suriye rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda aylardır devam eden açıklamaları, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un birkaç gün önce Türkiye tarafının, Türk güçlerinin Suriye'den çekilmesi konusunu görüşmeye hazır olduğu ve Rus tarafının Erdoğan ile Şam tiranı Beşar Esad arasında Eylül ayı sonunda bir görüşme tarihi belirlenmesi konusunda önemli bir ilerleme sağladığı yönündeki son açıklamalarıyla teyit edildi.

Erdoğan’ın Şam ve Mısır tiranlarıyla yeniden ilişki kurma ve yeniden normalleşme konusunda bir ilerleme sağlamak için kullandığı Yahudi varlığının bölgede genişlemesi bahanesi, suçlu Suriye rejimini ayağa kaldırmak için planlanan komployu ifşa etmekte ve evcilleştirilmiş devrimci ve muhalif güçlerin Gaziantep toplantısının da, mübarek Şam devrimine yönelik büyük bir ihanet olduğunu, bunun hedefinin ise atmosferi hazırlamak ve normalleşme ve teslimiyet adımlarının uygulanmasının önündeki engelleri kaldırmak olduğunu ve Türkiye rejiminin bu adımı gerçekleştirmedeki başarısının diğer adımları gerçekleştirmesinin bir başlangıcı olacağını teyit etmektedir; bu da kelimenin tam anlamıyla devrime düşük yaptırmak ve Şam halkının fedakârlıklarını ziyan etmek anlamına gelmektedir.

Devrime karşı komplo kurmaya ve devrimin liderlerinin devrimin hedeflerine ihanet etmesine yönelik mevcut gerçeklik hakkındaki bu inceleme, Şam halkı tarafından reddedilmesi imkansız olan kaçınılmaz bir kader değil, daha ziyade kusurları ve onun çözümlerini göstermek içindir; zira devrimin Türkiye rejimi ile bağlantısı, kirli siyasi paranın kabul edilmesi, devrimin kendi lehine olan kararının kaybedilmesi ve devrimi kendi çıkarları, ulusal güvenlik çıkarları ve Amerika’nın çıkarları için kontrol etme girişimi olup tüm bunlar, çıkar siyasetinin olduğu ve ilkelerin ve ahlakın yok olduğu bir çağda bazılarının kullandığı tek müttefik, ortak çıkarlar, ortak kader gibi söylemlerden ve diğer saçmalıklardan uzak bir şekilde ele alınabilir.

Devrimin hastalığı, liderlerinin dışarıyla olan ilişkisidir; şayet tedavi edilirse iyileşecek ve herkesin onu yeniden canlandırmak ve orta ve uzun vadede devrimin duvarlarını yumuşatmada büyük etkisi olacak geçişlerin açılması yoluyla devrimi kendisiyle normalleşmeye sevk etmek için güçlü bir şekilde çalıştığı suçlu rejimi devirmeye yönelik yoluna geri dönecektir. Başta Cevlâni olmak üzere grup liderlerinin, kurtarılmış bölgelerde, askeri baskıdan daha zor olan güvenlik ve ekonomik baskı yoluyla iradeyi kırmak amacıyla devrimin onurlu insanlarına yönelik işledikleri kasıtlı ihlalleri de unutmuyoruz; zira Cevlâni, dış istihbarat servisleriyle bağlantılı güvenlik aygıtı ve vergi hükümeti aracılığıyla açık bir şekilde kurtarılmış bölgelerdeki halkı her türlü açlığa, yoksulluğa ve kuşatmaya maruz bırakmıştır. Öte yandan Cevlâni, bölgenin dalgalandığı ve devrimi ortadan kaldırmak için yüksek bir koordinasyonla hareket edildiği bir dönemde İdlib'de düzenlediği eğlence programları, olimpiyatlar, kitap fuarı ve diğer faaliyetler aracılığıyla devrimin kalelerini içeriden parçalamak için gereken her şeyi yapmaktadır. Bu da Cevlâni’nin bu planların bir parçası haline geldiği, aksine bu planlarda en önemli bir role sahip olduğu anlamına gelmektedir. Çünkü hiç kimsenin devrime askeri güç kullanarak bir şey dayatamayacağı kesin olarak kanıtlanmıştır. Zira devrim, İran milislerinin, Rus kuvvetlerinin ve rejimin suçlu güçlerinin tüm güçleri karşısında dağılmamak için direnmiş olup devrimin kayıpları, Türkiye’nin habis rolünden kaynaklanmaktadır. Zira devrim Türkiye ile bağını koparıp onun prangalarından kurtulduğunda bu, çürüyen ve çökmekte olan rejimin merkezine doğru bir kez daha özgürce hareket edebileceği anlamına gelmektedir.

Mübarek Şam devrimi şu anda en şiddetli siyasi mücadeleyi yaşamakta ve temel direklerini kökünden sökmek ve gücünü parçalamak isteyen fırtınanın merkezinde bulunmaktadır. Türkiye rejimi şu anda, devrimin saflarını bölmeyi ve devrimin başta rejimin tüm sütunları, sembolleri ve laik anayasasıyla devrilmesi olmak üzere yoluna devam etmesinin garantörü olan sabitelerini terk etmeyi fısıldayan şeytanın rolünü oynamaktadır. Dolayısıyla bunun, “Ya Allah, Bizim Sen’den Başka Kimsemiz Yoktur Ya Allah” şeklindeki ölümsüz sloganına geri dönmekten, bunu söz ve pratik olarak uygulamaktan, bunun dışındaki her şeyden uzaklaşmaktan, Allah’a dönüp O’ndan bağışlanma dilemekten -ki O, çok bağışlayan ve merhamet edendir- bir yolu yoktur. Zira ancak bu şekilde bir kez daha kapıyı ardına kadar açacak askeri kararı yeniden elde edebilir ve masayı, onun üzerine oturanların, devrimi baltalamak için komplo üzerine komplo kuranların, özellikle de Allah’ın mustazaflara yardım etmeleri için bir güç bahşettiği hükümetlerin ve gruplarının içerideki araçlarının başlarına geçirebiliriz. Zira onlar yere çakılıp kaldılar ve zalimlere boyun eğdiler; bu yüzden şayet tövbe etmezler ve uzlaşmaların vaftiz babası Erdoğan’ın kendilerini sevk ettiği rejimin çetelerinin ve onun mezhepçi hançerlerinin kollarına dönmek yerine ümmetlerinin ve devrimlerinin kollarına dönmezlerse, Allah onlara bu dünyada zillet ve ahirette de utanç verecektir.

Allah'ın emri üzere sebat etmek, Allah’ın ipine sımsıkı sarılan, O’nun emrine bağlı kalan ve yüzüstü bırakıldığı ve dost ve düşmanların üzerine üşüştüğü zamanlarında hakkı haykıran kullarına bahşettiği azim bir şeydir. Şam devrimi, Allah’ın hükmünün yeryüzüne bir kez daha ikame edilmesiyle dönecek; Müslümanların, davet ve cihat yoluyla bu görevi üstlenecek bir devlet kurması yoluyla, Allah’ın kendilerine yüklediği risaletini insanlığa tebliğ edecek temel görevlerine geri dönmesiyle dönecek olan izzet ve onurunun iadesi için, içinde bulunduğu çöküşten kalkınmaya çalışan ümmetin tarihindeki parlak bir sayfadır. Bu yüzden başta yönetim ve siyaset olmak üzere hayatımızın her alanında dinimize dönmediğimiz sürece bizi dört bir yandan kuşatan bu zilletten kurtulamayacağız. Bu nedenle Şam devrimindeki halkımızdan, hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaya ve sizi ve devriminizi aldatan, sonra da bir tilki gibi sizden kaçan aldatıcı ülkeler ve uluslararası toplum gibi diğer tüm ipleri kesmeleri çağrısında bulunuyoruz. O halde devrimimizin kararını geri almak için ayağa kalkalım ve ikinci dalgayı da Şam’a doğru yönelerek başlayalım; zira bizi yüzüstü bırakanlar ve bize sırtlarını dönenler bize zarar veremezler; zira Allah’ın izniyle zafer bizimdir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ   “Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed 7]

Kaynak: El-Raye Gazetesi-513. Sayı-18/09/2024

Devamını oku...

Ey Müslüman Ordular: Hainlerle Bağlarınızı Kesin Ve Gazze'yi Desteklemek İçin Harekete Geçin!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Ey Müslüman Ordular: Hainlerle Bağlarınızı Kesin Ve Gazze'yi Desteklemek İçin Harekete Geçin!

Haber:

El Cezire kanalı 8 Eylül 2024 tarihli haberinde, işgal altındaki Batı Şeria ile Ürdün arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby) geçişinde silahlı bir kişinin üç sınır muhafızını öldürmesinin ardından Yahudi varlığının Ürdün ile olan tüm sınır geçişlerini kapattığını bildirdi.Pazar günü ilerleyen saatlerde Ürdün İçişleri Bakanlığı, saldırganın Ürdün’ün güneyinde bulunan Ma’an vilayetindeki el-Hüseyniye bölgesinde ikamet eden Mahir Ziyab el-Cazi olduğunu açıkladı.

Yorum:

Kahraman Mahir el-Cazi’nin kasabası, 1948 yılında işgale karşı savaşmak için güçlerini tedarik etmişti. Meşhur el-Cazi olayı, 1968 yılında Yahudi varlığına karşı Kerame Savaşı’na liderlik eden ekipti. O dönemde ekip, “kazanmak istiyorsanız ajanlarla bağlantıyı kesin” açıklamasında bulunmuştu. Meşhur el-Cazi, işgalle yapılan Vadi Araba anlaşmasını reddetmişti. El-Cazi’nin altın gibi sözleri, her zamankinden daha doğrudur. Zira Batı’nın ve işgalci varlığın gerçek ajanları olan Müslümanların başındaki yöneticiler, Gazze ve Batı Şeria’daki Müslümanları katletme kampanyasında işgale yardımcı oluyorlar ve Birleşmiş Milletler ile Batı dünyasına müdahale çağrısında bulunmak yoluyla ümmeti aldatıyorlar. Bu arada bu yöneticiler, Silahlı kuvvetlerimizi dizginlerken işgal güçlerinin soykırım gerçekleştirmeleri için temel malzemeleri sağlamak amacıyla kara, deniz ve hava yollarını açıyorlar.

Silahlı kuvvetlerimiz herhangi bir seferberlik yapmadığından dolayı bu yola, ümmetin içinden samimi bireyler ve gruplar öncülük etmiştir.Müslümanlar ise düzenli olarak Mısır ve Ürdün sınırından işgal altındaki topraklara geçmeye çalışmaktadır. Nitekim samimi Müslümanlar hafif silahlarla işgal güçlerinin zayıflığını ordularımızın gözleri önüne serdiler; zira işgal güçleri sadece savunmasız kadın ve çocuklarla savaşabilir ve korkak işgal güçlerinin silahlı bir Müslüman ordusu ya da onun bir parçası karşısında hiçbir şansları yoktur. Dolayısıyla Yahudiler Müslümanlara ne kadar zarar verirlerse versinler, bu sadece “incitmekten” ibaret olup bunun ardında Allah’ın izniyle yenilgiye uğrayacaklardır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لَن يَضُرُّوكُمْ إِلاَّ أَذًى وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الأَدُبَارَ ثُمَّ لاَ يُنصَرُونَ   “Onlar size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” [Al-i İmran 111]

Ey Müslüman ordular: Mahir el-Cazi ve Meşhur el-Cazi’den ders çıkarın ve Müslümanlara hükmeden ajanlarla bağlarınızı kesin; çünkü onlar Müslümanların en azılı düşmanlarının yanında yer almışlardır; peki sizler, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna bu yöneticilerle birlikte mi durmak istersiniz, yoksa şehit Mahir el-Cazi’nin yanında mı durmak istersiniz? Ajanların maceraları ve onların boş kibirleri, sizlerin çabalarını bu dünyada size hiçbir fayda vermeyeceği gibi ahirette de sizi azaptan kurtarmayacak şeylerle tüketmektedirler. Ayrıca sizi, kıyamet gününde Allah’ın huzurunda sorumlu tutulacağınız mübarek toprakları özgürleştirme ve halkını destekleme görevinden de alıkoymaktadırlar.

O halde Allah’a karşı cevabınızı hazırlayın ya da bu hain ajanları kaldırıp atın ve onların pisliklerinden ve ajanlıklarından temizlenin. İçinizde İslam’ı tatbik edecek ve sizinle birlikte İslam’ı, bir hidayet ve nur risaleti olarak dünyaya taşıyacak devleti kurun; zira bu devlet, sizleri dünyada ve ahirette Allah Azze ve Celle’nin rızasını kazanmaya sevk edecek ve sadece Filistin’i değil tüm İslam beldelerini kurtarmak ve oralardaki mustazaflara yardım etmek için ordularınızı seferber edecektir. İşte bu, Allah Subhanehu’nun razı olduğu İslam Devleti, yani Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafettir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ

Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Abdullah – Pakistan

Devamını oku...

Küresel Güç Çatışmasının İnsanlığa Hiçbir Faydası Yoktur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Küresel Güç Çatışmasının İnsanlığa Hiçbir Faydası Yoktur!

Haber:

Çin ve Rusya, 90 bin asker ile 500 gemi ve uçağın katıldığı “Okyanus-2024” tatbikatları da dahil olmak üzere ortak askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı. Bu tatbikatlar, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve Çin’in Güney Çin Denizi ve Tayvan’daki saldırgan tutumu gibi küresel gerilimlerin artmasının gölgesinde iki ülke arasındaki askeri iş birliğinin güçlendiğine işaret ediyor. Çin ve Rusya resmi müttefik olmasalar da son on yılda aralarındaki iş birliğinin artması Washington’da olası bir ortak askeri müdahale konusunda endişelere yol açıyor. Ancak uzmanlar, iki ülkenin örtüşen ortak çıkarları olmasına rağmen stratejik hedeflerinin tamamen uyumlu olmadığına inanıyor. Aralarındaki ilişki, bağlantısız ve karşılıklı ihtiyat ile karakterize edilmektedir; zira her bir ülke kendi jeopolitik çıkarlarının peşinde koşmaktadır. Bununla birlikte aralarındaki askeri koordinasyon ABD ve müttefiklerine güçlü bir mesaj göndermekte olup bu, tam askeri iş birliği pek olası olmasa da içlerinden birine yönelik herhangi bir meydan okumada ortak bir yanıt verme riskini doğurabileceğine işaret etmektedir. (CNN)

Yorum:

Rusya ve Çin tarafından gerçekleştirilen ortak askeri tatbikatlar, ABD ve müttefiklerinin başını çektiği Batı ittifakı karşısında bu iki ülke arasındaki çıkar yakınlaşmasına işaret etmektedir.

Amerika uzun zamandır Rusya’nın Avrupa’daki, özellikle de Doğu Avrupa ve Orta Asya’daki nüfuzunu dizginlemeye çalışıyor. Aynı zamanda Çin’in yükselişini de sınırlamaya çalışmaktadır. Oysa Rusya ve Çin, büyük ekonomik ve askeri potansiyele sahip iki ülke olup bu da onları küresel sahnede Amerikan hegemonyasının başlıca rakipleri haline getirmektedir.

Bu meydan okumanın farkında olan ABD, küresel nüfuzlarını azaltmak için bu iki ülkenin siyasi gelişimini zayıflatmaya çalışıyor. Zira Rusya, NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru genişlemesinin baskısıyla karşı karşıya kalırken, Çin de Güney Çin Denizi ve Tayvan meseleleriyle ilgili zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

Bu ülkeler dünyayı kontrol etmek için yarışsalar da ABD, Çin ve Rusya’nın ortak bir özelliği var ki o da, hiçbirinin insanlığa bir hayır getirmemesidir. Zira bu ülkelerin her birinin, Rusya’nın Suriye’deki eylemleri, Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Müslümanlarına yönelik muamelesi ve ABD’nin birçok Müslüman ülkeye müdahalesi gibi insan hakları açısından kötü bir geçmişi vardır.

Bu nedenle bu ülkelerden hangisi kontrol ederse etsin, onlardan hiçbiri dünyaya daha iyi bir gelecek kazandıramayacaktır.

Müslüman ülkeler açısından olana gelince; İslam ümmetinin, küresel gücü ABD’nin elinden alma konusunda önemli bir oyuncu olma yolunda ilerlediğine dair hiçbir işaret yoktur. Ancak doğru bir akideye ve olumlu bir tarihi mirasa sahip olması bakımından gerçek gücün sahibinin İslam ümmeti olması gerekir. Bu yüzden bugün İslam ümmetinin temel misyonu, sonunda Amerikan hegemonyasına meydan okuyabilecek İslami bir otoriteyi yeniden tesis etmektir. Zira bu gerçekleşinceye kadar dünya, zalim ve despot güçlerin çatışma alanı olarak kalmaya devam edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Asvar

Devamını oku...

Müslümanların Ordularındaki Güç Sahiplerinin Annelerine, Eşlerine, Kız Kardeşlerine ve Kızlarına

Açık Mektup

Müslümanların Ordularındaki Güç Sahiplerinin Annelerine, Eşlerine, Kız Kardeşlerine ve Kızlarına

(Tercüme)

Bu mesaj; İslam Ümmetinin mazlum kadınlarından, siz, Müslümanların ordularındaki güç sahiplerinin annelerine, eşlerine, kız kardeşlerine ve kızlarınadır. Bu hitabımız sizedir, zira Gazze’deki vahşi soykırımı durdurmak ve Mübarek Filistin Beldesi’ni kurtarmak için tüm ümitler önce Allah Subhanhu ve Teâlâ’ya sonra da sizin yakınlarınıza odaklanmıştır.

Müslümanların ordularında subay ve asker olarak görev yapan oğullarınız, kocalarınız ve kardeşleriniz üzerinde doğrudan etkiniz ve irtibatınız olduğu için bu açık mektubumuzla size hitap ediyoruz. Sözlerimiz kulaklarınıza ulaşıp kalplerinize dokunur da sevdiklerinize aktarırsınız ve onları Gazze'deki ve tüm Filistin'deki kardeşlerinin imdadına koşmaları için teşvik edersiniz umuduyla size müracaat ediyoruz.

Bu mesaj doğrudan sizedir... Zira Ümmetin evlatlarının canına ve emniyetine kast eden her türlü saldırıyı def etmek sizin yakınlarınızın vazifesidir. Ve onları bu vazifeyi yerine getirmeleri için teşvik etmeye en muktedir olanlar sizlersiniz.

Size hitap ediyoruz çünkü ordularımızdaki güç sahiplerinin anneleri, eşleri ve kız kardeşleri olarak Allah sizlere de büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun Ümmetin mazlumlarının imdadına koşmaları için onları teşvik etmek sizin vazifenizdir. Onlara destek olun ve yanlarında olun ki bu dini savunmak ve zalimlere ve düşmanlara karşı canla başla İslam'ın Rayesini yükseltmek için çabalayan kahramanlar olabilsinler.

Kardeşlerimize karşı yapılmakta olan bu katliamlardan ve soykırımlardan dolayı yüreğinizin kan ağladığına inanarak din, iman ve ümmet aşkına sesleniyoruz sizlere. Buna dayanarak sizlerden oğullarınızı, babalarınızı, kardeşlerinizi artık layık oldukları makama sahip çıkmaya ve Müslümanların beldelerini, kutsallarını ve Müslümanlara ait mukaddes mekanlarını kurtarma farzını yerine getirmeleri için zorlayın istiyoruz.

Şahit olduğunuz manzaralar karşısında ve kadın ve çocukların yardım çığlıklarını duydukça gözyaşı döktüğünüzden zerre kadar şüphe etmiyoruz. Hiç şüphesiz, yahudi varlığının ve onun zulmüne iştirak ve ittifak eden kindar kâfirlerin, Gazze ve Filistin halkına karşı sırf “Rabbimiz Allahtır” demelerinden dolayı işlediği zulümler sizleri öfkelendiriyor. Kız kardeşlerinizin başına gelenleri gördükçe çileden çıktığınızı, onların yardımına koşmak, onları korumak, onları düşmanların şerrinden kurtarmak için can attığınızı biliyoruz. Belki sizler kendinizi aciz hissedebilirsiniz... Fakat buna güç yetirecek olanlar sizin oğullarınız, babalarınız ve kardeşlerinizdir. İşte sizin gücünüz de kardeşlerinize yardımcı olmak için yakınlarınıza oturdukları kışlaları terk edip üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmeleri için baskı yapmaktır.

Kıymetli bacılarımız,

Bu mesajımızı bizim, sizin ve Müslümanların ordularındaki yakınlarınızın sahip olduğu ortak imana dayanarak gönderiyoruz. Zira Mü’minleri kardeş kılan ve her bir Müslümanı din kardeşinin yardımına koşmaya mecbur eden bu imandır. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ“Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin.” [Tevbe Suresi, 14. ayet]

Elinde silahları olup da bu silahları kullanma talimi almış olanlar, nasıl olur da Allah’ın ve Rasulü’nün çağrısına icabet etmezler?! Onlara bu görevi veren Allah’tır. Oğullarınız, babalarınız, kocalarınız, kardeşleriniz böylesi günler için orduya katılıp silaha sarılmadıysa, hangi gün için hazırlandılar? Eğer içlerindeki şeref duygusunu ve şevki bu sahneler ve bu katliamlar tetiklemiyorsa ne tür sahneler tetikleyecektir?

Sahip olduğumuz bu akide, Allah Azze ve Celle'ye ve O'nun mü'min kullarına vefalı olmayı emrederken kâfirleri ve onların dostlarını reddetmeyi zorunlu kılmaktadır. Allah Subhanehu ve Teâlâ aşkına yalvarıyoruz sizlere... Üzerinize düşen görevi yerine getirin ve ordulardaki yakınlarınızın yakalarına yapışın ki Allah'a itaat etsinler, dinlerinin ve ümmetlerinin safında yer alsınlar ve hain yöneticilerle olan bağlarını koparsınlar. Artık kendilerini Gazze'deki ve başka yerlerdeki mazlum kardeşlerine yardım etmekten alıkoyan emirlere, Sudan'daki gibi kendi halklarına karşı silah kullanmaya zorlayan emirlere veya Erdoğan'ın Libya'da ve BAE'nin ve Suudi Arabistan'ın Yemen'de yaptığı gibi, onları kendi ülkelerinin dışında sömürgeci efendilerinin adına vekâleten savaşmaya zorlayan emirlere karşı gelmek zorundadırlar.

Onlara, Yaratıcıya isyan konusunda yaratılana itaat olmadığını, bu yöneticilerin kıyamet gününde onları inkâr edeceklerini ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacaklarını hatırlatın. ﴿إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنَ النَّار“Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir.” [Bakara Suresi, 166-167 ayetleri]

Ey Müslümanların Ordularındaki Asker ve Subayların Anneleri, Eşleri, Kızları ve Kardeşleri! Biliyoruz ki her biriniz sevdiklerinizin başına bir zarar, bir musibet gelmesinden endişe ediyor ve onlar için her şeyin en hayırlısını diliyorsunuz. Öyleyse onların ellerinden tutun ve onları uyarın çünkü eğer Gazze'deki ve Mübarek Belde'nin tamamındaki kadınları, çocukları, yaşlıları ve erkekleri kendi hâline terk etmeye devam ederlerse Allah'ın azabı kendilerini yakalar da hem dünyada hem ahirette rezil olurlar. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellembuyurdu ki: «مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ، وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ، إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ. وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ، وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ، إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ»“Her kim bir Müslümanı haysiyet ve şerefinin çiğneneceği bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana haysiyet ve şerefinin çiğneneceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.” (Ahmed ve Ebu Dâvud)

Kıymetli bacılarımız,

Ordulardaki yakınlarınızın elinden tutun ki hem bu dünyada hem ahirette isimlerini şerefliler defterine yazsınlar. Haydin; onları isimlerini Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’e ve onun davetine destek vererek İslam Devleti'nin kurulmasına katkıda bulunan Sa'd bin Muaz ve Üseyd bin Hudayr'ın isimleriyle birlikte yazdırmaya teşvik edin.

Onları bu çağın Ensarları olmaya ve isimlerinin mazlumların çağrı ve yakarışlarına icabet eden Mu'tasım ve Muhammed bin Kasım gibi büyük önderlerin saflarında kaydedilmeye teşvik edin. Yakınlarınızın isimleri, Ömer bin Hattab ve Selahaddin Eyyubi ile birlikte Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem’in Mirac’a yükseldiği yerin ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın kurtarıcıları olarak anılsın. Haydin! yakınlarınız, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem’in müjdesini ve Âlemlerin Rabbi Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın vadettiği gibi, yeryüzünde iktidar ve güç olsunlar, yahudilere karşı savaşsınlar ve İslam’ı yeryüzünün her köşesine yaysınlar ve kendilerinden önce nasıl Fatih Sultan Mehmed Konstantiniyye’yi fethettiyse, onlar da Roma’yı fethetsinler ve onların isimleri de bu müjde ve vaadi gerçekleştirenler arasında kaydedilsin.

Ey Müslümanların Ordularındaki Asker ve Subayların Anneleri, Eşleri, Kızları ve Kardeşleri! Sevdiklerinizin yanında yer almak ve onları Allah'ın, Rasulünün ve Mü'minlerin razı olacağı şekilde İslam'ı ve Müslümanları desteklemeye teşvik etmek sizin vazifenizdir. Hem sizin hem de onların içinde hayır tohumu olduğundan şüphe etmiyoruz. Zira İslam Ümmeti her daim bereketlidir. Onun rahminden Allah'ın izniyle, muazzam hayırlara vesile olacak fedakâr ve gayretli oğullar doğar.

İşte size mesajımız budur. Ya Allah! Biz ilettik... Ya Allah! Şahit ol!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi
Kadın Kolları

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Direnenlerin İç Çekişleri… Gazze Sokaklarından Spontane Röportajlar

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu:
Direnenlerin İç Çekişleri… Gazze Sokaklarından Spontane Röportajlar

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

H. 14 Rabiu’l Evvel 1446 M. 17 Eylül 2024

Daha Fazlası İçin TIKLAYINIZ

 el vakiye tv

طوفان_الأقصى#

الجيوش_إلى_الأقصى#

الأقصى_يستصرخ_الجيوش#

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Yayında Halaka Programı; İslam Nizamı Kitabı (42.) Bölüm - Dini Hayattan Ayırma Akidesinin Ortaya Çıkışı

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
“Yayında Halaka” Programı
 
“İslam Nizamı Kitabı (42.) Bölüm”
[Dini Hayattan Ayırma Akidesinin Ortaya Çıkışı]
 
Sunan: Üstad Ahmet El KASAS
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Üyesi
H. 25 Şevval 1439 El-Muvafık M. 09 Temmuz 2018

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

Devamını oku...

Pakistan, Afganistan ve İran Arasında Yer Alan Belucistan

Soru Cevap

Pakistan, Afganistan ve İran Arasında Yer Alan Belucistan

Soru: 14 Eylül 2024 tarihinde Dar Al Hilal sitesinin bildirdiğine göre, “Pakistan polisi, cumartesi günü yaptığı açıklamada, ülkenin güneybatısındaki Belucistan Eyaleti’nin başkenti Ketta şehrinde, bir polis otobüsünün yakınında meydana gelen patlamada en az iki polis memurunun hayatını kaybettiğini duyurdu...” Bundan önce Pakistan, silahlı grupların on yıllardır sürdürdüğü etnik isyan kapsamında son yılların en büyük çaplı saldırılarına tanık olmuştu. “Meydana gelen farklı saldırılarda 73’ten fazla kişi hayatını kaybetmişti... E-posta yoluyla gazetecilere gönderilen bir açıklamada, Belucistan Kurtuluş Ordusu (BLA) saldırıların sorumluluğunu üstlendiğini duyurdu.” (27.08.2024 El Hurra) Peki, Belucistan’daki bu saldırıların tırmanmasının nedeni ne? Acaba İngiltere, Pakistan ordusu için sorun çıkarıyor olabilir mi? Ya da Amerika, Pakistan ordusunu işgal altındaki Keşmir ve Hindistan’dan uzak tutmak için bizzat kendisi sorun çıkarıyor olabilir mi? Bu işte Hindistan’ın bir parmağı var? Bu işte Çin’in bir rolü var mı?

Cevap: Yukarıdaki soruların cevabını netleştirmek için aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekir:

Birincisi: Belucistan Pakistan, Afganistan ve İran arasında yer alır. Pakistan’ın güneybatısında bulunan Belucistan, Pakistan’ın Belucistan Eyaleti olarak bilinir ve başkenti Ketta’dır. İran’ın güneydoğusunda ise Sistan-Beluçistan Eyaleti olarak bilinir ve başkenti Zahedan’dır. Afganistan’ın güneyine de yüz kilometreden fazla uzanır ve Nimruz, Helmand ve Kandahar vilayetlerinin de bulunduğu güney bölgelerini kapsar. Belucistan hem nüfus hem de yüzölçümü bakımından Pakistan’ın en büyük bölgelerinden biridir. Bu bölgede yaklaşık 20 milyon Beluci ve Peştun yaşamaktadır. Pakistan’ın yüzölçümünün yaklaşık %44’ünü oluşturan bu bölgede, 240 milyonluk Pakistan nüfusunun yaklaşık %6’sının bu bölgede yaşadığı tahmin edilmektedir... Bu bölge, özellikle gaz ve madenler olmak üzere doğal kaynaklar açısından Pakistan’ın en zengin bölgelerinden biridir ve dünya çapında en büyük bakır ve altın rezervlerine sahip bölgelerden biri olarak kabul edilmektedir. Örneğin, Kanadalı madencilik şirketi Barrick Gold, Belucistan’daki Reko Diq madeninin yaklaşık %50’sine sahiptir. Belucistan, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru projesinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Çin’in, Bir Kuşak Bir Yol inisiyatifi kapsamında finanse ettiği bu proje, Arap Denizi’ndeki Umman Körfezi yakınlarındaki Gwadar limanına ulaşmaktadır. Bunun yanı sıra Çin, Gwadar’da uluslararası bir havaalanı inşa etmektedir. Bu nedenle Belucistan eyaleti, Pakistan için büyük bir önem arz etmektedir... İran Belucistan’ında yaklaşık 3 milyon Belucinin, Afganistan Belucistan’ında ise 1 milyondan az Belucilerin yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu üç ülkedeki Beluci halkının tamamına yakını Sünni Müslümandır. İslam, bu bölgelere H. 23 yılında Halife Ömer döneminde girmiştir. Daha sonra Hindu Sind krallığının bazı karışıklıklar çıkartması üzerine Halife Muaviye döneminde yeniden fethedilmiştir. Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan ise bu bölgeyi Sind topraklarının fethi için bir hareket noktası haline getirmiştir.

İkincisi: Pakistan’ın Belucistan eyaletinde, 1960’ların sonlarından beri Pakistan ordusuna karşı gerilla savaşı veren birçok milliyetçi ayrılıkçı grup bulunmaktadır. Bu grupların en ünlü ve en büyüğü, 2000 yılında kurulan Belucistan Kurtuluş Ordusu’dur. Bu grup, yerel olarak 1964 yılında kurulan ve Pakistan ordusuna karşı gerilla savaşı veren en eski gruplardan biri olan Belucistan Kurtuluş Cephesi ile ittifak halindedir. Bu grup ayrıca İran ordusuna karşı İran içinde de operasyonlara katılmıştır. Bunun yanı sıra, daha az tanınan başka gruplar da mevcuttur... Acilen para ve silaha ihtiyaç duyan silahlı örgütlerde olduğu gibi Belucistan’daki ayrılıkçı gruplar da kısa sürede farklı istihbarat teşkilatlarının hedef noktası haline gelmişlerdir. 1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgaliyle birlikte Pakistan’ın Sovyetlere karşı mücahitlerin üssü haline gelirken, Moskova da Pakistan’a misilleme olarak Belucistan’daki ayrılıkçı grupları desteklemeye başladı. 1979’da İran’da Humeyni Devrimi’nden ve ardından başlayan İran-Irak Savaşı’ndan sonra, Irak rejimi, bu grupların (Belucistan Kurtuluş Ordusu) İran’daki askeri faaliyetlerini desteklemeye başladı. Aynı şekilde, Hindistan da Keşmir konusunda Pakistan ile yaşadığı savaşların ardından Belucistan’daki bu gruplara destek verdi. ABD’nin Hindistan’ı Çin ekseninin bir ayağı haline getirmek istemesi nedeniyle her iki ülke de (Hindistan ve Amerika), Pakistan ordusunu iç çatışmalarla oyalamak, onu Hindistan sınırlarından ve Cammu ve Keşmir’deki kontrolünden uzak tutmak amacıyla Belucistan’daki bu grupları desteklemeye başladı.

Üçüncüsü: İşte bunlar, Belucistan’daki silahlı gruplar veya fraksiyonların Pakistan ordusuna karşı yürüttüğü saldırılar ve gerilla savaşının gerçekliğini anlamak için bilinmesi gereken siyasi gerçeklerdir. Bu saldırıları ve bu saldırıların on yıllar boyunca geçirdikleri evrimi incelediğimizde, şunları görebiliriz:

1- Amerika’nın Afganistan’ı işgalinden önce, Pakistan hükümetleri, bu gruplarla iletişime geçerek onlarla barış anlaşmaları imzaladı. Bu nedenle doksanlı yıllar nispeten sakin yıllardı. Ancak bu grupların, özellikle Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun saldırıları 2003 yılından itibaren dramatik bir şekilde arttı ve büyük çaplı hale geldi. Pakistan, bu saldırılara misilleme yaparak, 2006 yılında Belucistan’daki ayrılıkçı lider Nawab Akbar Bugti’yi öldürdü. Bu olay, bölgedeki durumu daha da tırmandırdı.

2- Pakistan, 25 ve 26 Ağustos 2024 tarihlerinde, Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun yıllardır gerçekleştirdiği en geniş kapsamlı saldırılara tanık oldu. Polis merkezlerini, demir yollarını ve Belucistan’daki bir otoyoldaki araçları hedef alan saldırılarda, yaklaşık 73 kişi hayatını kaybetti. “Yerel kaynaklara göre en ölümcül saldırılar 26 Ağustos 2024 Pazartesi günü Musakhail bölgesinde Pencap’ı Belucistan’a bağlayan bir otoyolda gerçekleşti. Otobüs ve kamyonların önünü kesen militanlar, kimliklerini kontrol ettikleri 23 Pencaplı işçiyi vurarak öldürdüler... Pakistan ordusu ise Belucistan’da 21 ayrılıkçı militanı öldürdüğünü açıkladı... İslamabad merkezli Pakistan Barış Çalışmaları Enstitüsü (PIPS) verilerine göre, 2023 yılında yaklaşık 110, 2024 yılının ilk aylarında ise yaklaşık 62 saldırı gerçekleştirildi. (26.08.2024 El Cezire)

3- “Pakistan polisi, cumartesi günü yaptığı açıklamada, ülkenin güneybatısındaki Belucistan eyaletinin başkenti Ketta şehrinde, bir polis otobüsünün yakınında meydana gelen patlamada en az iki polis memurunun hayatını kaybettiğini duyurdu... Ön raporlar, olayın yol kenarına yerleştirilmiş bir patlayıcı düzeneğin patlaması sonucu meydana geldiğini gösteriyor.” (14.09.2024 Dar Al Hilal)

Dördüncüsü: Bu gruplar, Pakistan ordusu ve polisini hedef almanın yanı sıra, Çin-Pakistan Ekonomik Koridor projesi kapsamında bölgede bulunan Çin işçileri ve Çin projelerini de özellikle hedef almaya başladılar... Bu saldırılar şu şekilde sıralanabilir:

1- Belucistan’da Çin tarafından yönetilen birçok büyük proje bulunmaktadır. “Khyber Pakhtunkhwa eyaletindeki Dasu Hidroelektrik Santralı projesinde görevli personeli taşıyan servise düzenlenen intihar saldırısında beş Çinli ve bir Pakistanlı şoför, öldü...” (27.08.2024 El Hurra)

2- Konvoylarını hedef alan bir intihar saldırısında altı kişi hayatını kaybetti. “Bu, bir hafta içinde Çin’in Pakistan’daki çıkarlarını hedef alan üçüncü büyük saldırı. Önceki iki saldırı, ülkenin güneybatısındaki Belucistan eyaletinde bulunan stratejik bir hava üssünü ve limanı hedef almıştı. Çin, bu bölgede altyapı projelerine milyarlarca dolar yatırım yapmaktadır.” (26.03.2024 Şarku’l Avsat)

3- “Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun bünyesinde “intihar” eylemlerini gerçekleştiren Mecid Tugayı adında bir yapı var. Bu tugayın en dikkat çekici saldırılarından biri, Nisan 2022’de Sindh eyaletindeki Karaçi Üniversitesi’nde bulunan bir Çin enstitüsüne yönelik düzenlediği “intihar” saldırısıdır.” (01.02.2024 El Cezire.net)

4- Bu saldırılar tekrarlanmaktadır: Ağustos 2018’de Çinli mühendislerin öldürülmesi (11.8.2018 Reuters), Kasım 2018’de Karaçi’deki Çin konsolosluğuna düzenlenen saldırı (23.11.2018 Sky News Arabia) ve Mayıs 2019’da Çin’in inşa ettiği ünlü limanın bulunduğu Belucistan’daki Gwadar şehrinde genellikle Çinlilerin kaldığı lüks bir otele yapılan saldırı (12.5.2019 Al Hurra) gibi.

5- Ayrılıkçılar Belucistan’da çalışan Çinlileri ve Çin çıkarlarını da hedef almaktadır. Son olarak ayrılıkçılar, 13 Ağustos 2024’te Çinli mühendisleri Gwadar Limanı’na taşıyan bir servise saldırdılar. Daha önce de benzer olaylar yaşanmış, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol inisiyatifinin temel taşlarından biri olarak kabul edilen Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru projesinde görevli Çinli akademisyenler öldürülmüştü... Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, “Saldırılar Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na zarar vermeyi amaçlıyor” dedi. (30.08.2024 El Arabi)

Beşincisi: Çin’in çıkarlarına ve Pakistan ordusuna yönelik bu saldırıları düzenleyenler ise, Hindistan’dır. Hindistan’ın arkasında ise ABD vardır:

1- Hindistan’ın Pakistan ordusuna yönelik bu saldırılardaki çıkarı ise, şu noktalarda gözlemlenebilir:

A- 2018 yılında The News International gazetesi, Hindistan’ın, Ekonomik Koridor’u hedef almak ve Belucistan’da karışıklık çıkarmak için 50 milyar rupiyi (261 milyon dolar) aşkın bir bütçe ayırdığına dair güvenlik raporlarına yer verdi. (15.05.2022 El Cezire)

B- Pakistan Genelkurmay Başkanı General Raheel Şerif, Belucistan Eyaleti’nin yerel başbakanı ve Senato Başkanı Rıza Rabbani, “Hindistan istihbaratının bu konuda bir parmağının olduğunu iddia ettiler. Şerif, Hindistan’ın Çin’in Belucistan eyaletinde başlattığı ve Yeni Delhi’nin ekonomisini olumsuz etkileyeceğinden korktuğu 46 milyar dolar değerindeki devasa ekonomik projeleri sabote etmek istediğini belirtti. Şerif, saldırıları “Bölgedeki güvenliği sarsma ve Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru projesini hedef alma girişimi” olarak değerlendirdi.” (18.08.2021 Noonpost)

C- Bu grup, 29 Haziran’da ülkenin ekonomik başkenti Karaçi’deki Pakistan Borsası’na düzenlenen ve yedi kişinin ölümüne neden olan intihar saldırısını üstlenmesinin ardından yeniden gündemde. “Saldırının hemen ardından Pakistan, Hindistan’ı bu saldırıyı planlamakla ve Belucistan Kurtuluş Ordusu ile diğer tüm Beluci ayrılıkçı hareketleri desteklemekle suçladı.” (12.07.1220 el-Arab el-Cedid)

D- “Pakistan, geçen yıl 9 Nisan 2023 tarihinde, Ocak 2022’de kurulan ve Belucistan Ulusal Ordusu olarak bilinen grubun lideri, kurucusu ve Belucistan ve Pencap’ta onlarca saldırının sorumlusu olan Gülzar İmam’ı tutukladı. Pakistan Ordusu medya organı, ordu istihbarat servisinin, “Gülzar İmam’ın Hindistan ve Afganistan’ı ziyaret ettiğini ve düşman istihbarat ajanslarının onu Pakistan’a ve ulusal çıkarlarına karşı kullanmaya çalıştığını” açıkladığını duyurdu.” (12.09.2023 El Cezire)

2- Amerika’nın Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun saldırılarından çıkarı ise şunlar olduğu görülebilir:

A- 2014 yılından bu yana Hindistan’da, Çin’e karşı Amerikan politikalarını uygulayan Amerikan ajanı Modi liderliğindeki Bharatiya Janata Partisi iktidarda. Bu nedenle, Hindistan’ın Çin’e karşı yapmış olduğu ve yapmakta olduğu her şey, Hindistan araçlarıyla Amerikan çıkarlarına hizmet etmektedir.

B- “Pakistan Dışişleri Bakanı Hina Rabbani Khar, ABD’yi ülkesinin içişlerine karışmaması konusunda uyardı. Bakan, bu açıklamayı Amerikan Kongresi’nin Belucistan eyaletine kendi kaderini tayin etme hakkı tanınmasını öngören bir kararı onaylamasının ardından yaptı. Ancak Pakistanlı bakan, bu kararın ABD hükümetinin resmi politikasını yansıtmadığının farkında olduğunu belirtti.” (20.02.2012 BBC)

C- 2022 yılında Amerika Birleşik Devletleri Belucistan hükümeti ile Belucistan’ın ilk polis soruşturma okulunu inşa etmek üzere bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Amerika Birleşik Devletleri’ne bölgedeki adli soruşturmalar, polis soruşturmaları, hukuk ve düzenin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamasına olanak sağlamıştır... Bu adım, Amerika Birleşik Devletleri’nin Belucistan’ın iç işlerine müdahale etmesine kapı aralamıştır!

Altıncısı: Böylece ABD’nin, Çin politikasının bir parçası olarak, Belucistan’daki bu ayrılıkçı milliyetçi hareketleri Çin’in çıkarlarını tehdit etmek için kullanmakta bir çıkarı olduğunu görüyoruz. Hatta hem ABD’nin hem de uydusu Hindistan’ın bu hareketleri istismar ettiği görülüyor. Hindistan, Çin’in çıkarlarını baltalamak için çalışmakta, sınır anlaşmazlıkları nedeniyle ve Amerika’nın çıkarlarına hizmet için Çin ile bir çatışmaya girmektedir. ABD’nin tüm bu hedeflerinin bugün sahada gerçekleştiği görülmektedir. Zira Pakistan ordusu, Hindistan ve özellikle de Keşmir’den uzak, kendi iç bölgeleriyle meşguldür. Amerika, isyanla mücadele etmek ve ayrılıkçı grupları takip etmek üzere Pakistan’ı Belucistan ile oyalamaktadır. “Bölgede tırmanan çatışmaların bir sonucu olarak Pakistan hükümeti, Beluç örgütleriyle savaşmak için bölgeye 80 bin asker konuşlandırdı...” (01.02.2024 El Cezire.net) Pakistan’ın Hindistan’a karşı yaptığı alışılagelmiş açıklamaları ve tehditleri yok olmuş, yerini terörizm ve isyancılara yönelik tehditler almıştır... Böylece Hindistan, Pakistan cephesini güvence altına almış, ordusunu Çin sınırına kaydırmış, sonrasında orada çatışmalar yaşanmıştır. Bu durum, Amerika’nın istediği gibi Çin’in Hindistan ile olan çatışmaya odaklanmasına neden olmuştur.

Yedincisi: İngiltere’ye gelince, İngiltere veya Körfez’deki ajanlarının Pakistan Belucistan’ında faaliyet yürüttüklerine dair doğrudan bir kanıt yoktur (Ancak 2010 yılında İngiliz vatandaşı olan ve Birleşik Beluc Ordusu’nu kuran Mehran Marri liderliğinde Belucistan Kurtuluş Ordusu’nda bir bölünme yaşanmıştır...” (01.02.2024 El Cezire.net) Bu durum, İngiltere’nin Belucistan’daki ayrılıkçı gruplar içinde nüfuz elde etmeye dair çabalarının olduğunu anımsatabilir, ancak öyle de olsa Amerika ve Hindistan ile kıyaslandığında etkisi oldukça azdır... Hindistan ve Pakistan’daki etkisi büyük ölçüde zayıflamıştır, zira her iki ülkede de Amerikan ajanları iktidardadır.

Sekizincisi: Özetlemek gerekirse:

Pakistan’daki iktidar rejimi, topraklarının bir parçası olarak Belucistan meselesine, şeri gözetime göre adalet ve ihsanla yaklaşmalı, Beluçlar da dahil olmak üzere kamu mallarından tüm vatandaşlarının faydalanmasını sağlamalıdır. Böyle yapmak yerine Pakistan rejimi, öldürme ve tutuklama gibi güvenlikçi bir yaklaşımla sorunu ele almıştır. İslam’da olduğu gibi iyi gözetimle değil:

الْإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ“İmam çobandır ve güttüklerinden sorumludur.” [Buhari]

2- Benzer şekilde Belucistan’daki silahlı örgütler de İslam düşmanları tarafından (Amerika ve Hindistan) kendi ülkelerine karşı kullanılmalarına izin vermemelidirler. Ayrılmak ve devleti parçalamak için çalışmaları da doğru değildir. Çünkü bu, İslam’da büyük bir iş olup, bunu yapan kişi büyük bir günah işlemiş sayılır. Zira Müslümanlar tek bir ümmettir, bölünemezler.

إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ“Şüphesiz bu, tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin.” [Enbiya 92]

3- Üçüncüsü ve daha kötüsü ve acı vereni ise, Pakistan hükümetinin Amerika’yı dost edinmesi ve askerlerini Keşmir’i özgürleştirmeye yönlendirmek yerine ABD emirleri doğrultusunda iç işlerine odaklanmasıdır... Hem de Belucistan’daki ayrılıkçı örgütlerin kafirler ve müşriklerden yardım istemeleridir... Ki tüm bunlar, İslam’a göre haramdır.

وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” [Nisa 141]

4- Pakistan halkı arasında gerçek birlik ve beraberlik ancak İslam hükümlerinin uygulanması ve gerçek kardeşlik fikrinin yayılmasıyla mümkündür... Gaz, maden gibi kamu mallarından elde edilen gelirler, tüm Müslümanlar arasında eşit bir şekilde dağıtıldığında, Müslüman Belucistan ve diğer Müslüman halklar üzerindeki zulüm, yaygın yoksulluk ve marjinalleştirme otomatikman ortadan kalkacaktır. Çünkü İslam, milliyetçi söylemleri tamamen reddetmiş, kesin bir şekilde haram kılmış ve Müslümanlar arasında kardeşlik tesis etmiştir.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.[Hucurat 10] Aynı zamanda bu İslami kardeşliği, onları tek bir devletleri olan Raşidi Hilafeti kurmak için çalışanlarla birlikte çalışmaya sevk etmelidir. Hilafet, birliklerinin kaynağı, izzetlerinin membaı ve gerçek kardeşliklerinin teminatıdır... İşte bu, büyük kurtuluştur.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ“O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

H.14 Rabiul Evvel 1446
M.17 Eylül 2024

Devamını oku...

Müslüman Ordulardaki Emir Sahiplerine Açık Mektup: İslam Ümmetinin Anneleri, Bacıları ve Kızları, Sizleri Mübarek Filistin Beldesini Kurtarmaya Çağırıyor

Müslüman Ordulardaki Emir Sahiplerine Açık Mektup:

İslam Ümmetinin Anneleri, Bacıları ve Kızları, Sizleri Mübarek Filistin Beldesini Kurtarmaya Çağırıyor

Bu çağrı; aziz İslam Ümmetinin kadınlarından Müslüman ordulardaki halis kardeşlerimize, babalara ve oğullaradır. Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle sizleri Müslümanları ve bizim onurumuzu korumakla görevlendirilmiş kişiler sizler olduğunuz için size sesleniyoruz. Ümmetimizin karşı işlenen katliama son verecek güçte olanlar kişiler sizler olduğunuz için size sesleniyoruz. Halid bin Velid (ra), Selahaddin Eyyubi (rh), Muhammed ibn Kasım (rh) ve geçmişin diğer büyük Müslüman komutanlarının varisleri sizler olduğunuz için muhatabımız sizlersiniz. Niyazımız odur ki sözlerimiz içinizdeki bu büyük İslam kahramanlarının şanlı mirasına sahip çıkmak isteyenlerin kulaklarına ve kalplerine ulaşsın.

Gazze'de ve Mübarek Filistin Beldesindeki kardeşlerimizin durmadan katledilmesine tanık olmanızdan ötürü hissettiğiniz acıyı biliyoruz. Katliam üstüne katliam, toplu mezar üstüne toplu mezar ve sıra sıra kefenlenmiş bedenleri gördükçe içinizi saran öfkeyi hissediyoruz. Evleri bombalanan, enkazlar altında kalan kadın, çocuk ve bebeklerin dehşet dolu çığlıklarının zihinlerinizde yankılandığını, acılı annelerin ve yetim çocukların gözyaşlarının yüreğinizi parçaladığını biliyoruz. Mescid-i Aksa'nın kutsallığının Yahudi güçlerin ve yerleşimcilerin postalları altında çiğnendiğini, kız kardeşlerinizin şerefinin sokaklarda ve işgalcinin zindanlarında saldırıya uğrayıp kirletildiğini gördükçe kanınızın kaynadığından ve onlara yardım etme arzusuyla yanıp tutuştuğunuzdan hiç şüphe etmiyoruz. Ve biliyoruz ki sizin kalbiniz de bizlerinki gibi Filistin'le için atıyor.

Öyleyse, neden bu mübarek beldenin kadınların ve çocukların, bizi vahşi siyonistin işgalinden, yok etmesinden kurtarın diye haykırışlarına tepki vermiyorsunuz? Oysa Allah (cc): ﴿وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ “Sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur!” diyor. [Enfal 71] Ümmetiniz acı çekerken ve Sevgili Peygamberinizin (sav) Miraç'a yükseltildiği yerler kirletilirken, ne kadar daha gölgede kalacaksınız? Siz bu cani varlığa karşı harekete geçene kadar kaç bin cana daha kıyılması gerekiyor, kaç bebeğin daha diri diri yakılması gerekiyor, kaç çocuğun daha açlık ve susuzluktan ölmesi gerekiyor? Ümmetiniz yok edilirken nasıl hareketsiz kalabiliyorsunuz? Gördükleriniz size yetmedi mi? Ümmetinizin muhafızı ve kurtarıcısı olarak İslami vazifenizi yerine getirmek için daha neleri görmeyi bekliyorsunuz? Hani imanınız nerede kaldı? Hani şeref duygunuz? Hani mertliğiniz nerede? «لَزَوَالُ الدُّنْيَا أَهْوَنُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ قَتْلِ رَجُلٍ مُسْلِمٍ»  “Müminin öldürülmesi Allah katında, bütün dünyanın yok olup gitmesinden daha büyüktür,” demedi mi Rasulullah? (sav) Öyleyse, daha neyi bekliyorsunuz? Bu kanserli işgali ortadan kaldıracak, bu kan gölüne ve yaşayan kâbusu sonsuza dek ortadan kaldıracak maddi güce -tanklara, uçaklara, mühimmata, askerlere- sahip olan yalnızca sizlersiniz! Artık yeter! Bu dehşet verici sahneler sizi harekete geçirmeye yetmiyorsa, sizi harekete geçirecek olan nedir?!!

Ey Müslüman Ordularının Halis Evlatları! İçinizden Ümmetinizin yardımına koşacak cesur adamlar nerede? İçinizden Ümmetinizin yardımına koşacak şerefli adamlar nerede? Hani içinizde Mescid-i Aksa'yı özgürleştirmenin sağlayacağı yüce konuma ulaşmak isteyen adamlar nerede? Aldığınız talimler, sahip olduğunuz silahlar, askeri gücünüz Ümmetinizi korumak ve kurtarmak için değilse, ne için var? Batılı güçler yahudi varlığını ve soykırımı desteklemek için silahlarını ve servetlerini birleştirmişken, İslam beldelerinin ordularının da kardeşlerini bu kan gölünden kurtarmak üzere birleşmesi gerekmez mi? Yetmiş yıldır süren bu soykırımın ve Nekbe'nin ateşkes ile sona ermeyeceğini biliyorsunuz. Sizler askeri gücünüzü seferber etmedikçe Filistin beldesinin tamamının bu kanlı barbar işgalinden kurtulmayacağını, Filistinli Müslümanlara karşı işlenen katliamların, acı ve ıstıraplarının sona ermeyeceğini biliyorsunuz.

Ey Müslüman Ordularının Halis Evlatları! Ümmetiniz katledilirken, kız kardeşlerinizin şerefi kirletilirken, Mescid-i Aksa ayaklar altında ezilirken, boyunlarınızda Ümmetinizi savunmak ve topraklarını özgürleştirmek gibi İslami bir sorumluluk yüklenmişken, Rabbiniz size neden hareketsiz kaldığınızı sorduğunda nasıl cevap vereceksiniz? Rabbiniz (cc) size, ﴿وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75] diye sorduğunda ne cevap vereceksiniz? Rabbinizin huzuruna çıkarılacağınız o günden korkun! Çünkü hasmınız, Gazzeli bir çocuk veya izzetli kadın olacak ve diyecek ki: “Ey Rabbim! Bu insanların beni koruyacak imkanları varken beni terk ettiler!”

Ey Müslüman Ordularının Halis Subayları! Bugün Müslümanların kanını koruyacak, maslahatlarımızı savunacak siyasi iradeye sahip hiçbir devlet, hiçbir lider, hiçbir yönetici, hiçbir uluslararası kurum olmadığını gördünüz. Ve görüyorsunuz ki İslam beldelerinin başındaki hain rejimler, barış anlaşmaları, normalleşme, diplomatik ilişkiler ve ekonomik iş birliği ile Filistin'deki kardeşlerimizi bu siyonist işgalcinin eline terk ettiler. Hatta Gazzeli çocuklar açlıktan ölürken, onlar bu soykırımcı varlığın savaş makinesine yakıt ve yiyecek sağlıyorlar. Bu Batı kuklası ajan yöneticiler ve hükumetler, bu katil varlığın savunma hattını oluşturdular ve ona karşı her türlü harekatı engellediler. Bu hainler aynı zamanda sömürgeci hükumetlerin Müslüman beldelerine dayattığı suni ulusal sınırların bekçiliğini yaparak Müslümanları bölüyor ve sizleri bu ulusal sınırlara hapsederek başka beldelerde yaşayan kardeşlerinizin imdadına yetişmekten alıkoyuyorlar. Oysa Allah (svt) şöyle buyurmuştur: ﴿إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ  “İşte bu, İslam Ümmeti bir tek Ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.” [Enbiya 92]

Ey Müslüman Ordularının Evlatları! Sizin Ümmetinize ve sizin dininize ihanet etmeyi kendilerine kariyer yapmış olan bu yahudi destekçisi yöneticilere hizmet etmeye nasıl razı olabiliyorsunuz?! Ümmetinizin kanı dökülürken, Müslümanları yüzüstü bırakan ve sizi kışlalarınıza zincirleyerek adınızı lekeleyenlere nasıl biat edebilirsiniz? Yahudi varlığına ve onun Batılı sömürgeci sponsorlarına olan bağlılıklarını açıkça sergiledikleri halde, onların korkaklıklarına ve ihanetlerine ne kadar daha katlanacaksınız? Bu yöneticiler ve rejimler, mazlum Müslümanları savunmak için tek bir askeri bile seferber etmeyi reddettikleri halde, kendi tahtlarını güçlendirmek ve Batılı efendilerinin ve onların çıkarlarının adına savaşlar yürütmek için sizi kullandılar! Onlar asla size Ümmetinizi kurtarmanız için emir vermeyecekler! Bu hain yöneticiler ve rejimler ve beldelerimizi zehirleyen ve Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağını yok eden yozlaşmış milliyetçi beşerî sistemler var olduğu müddetçe bizler ne Filistin'de ne de herhangi bir yerde asla düşmanlarımıza galip gelemeyeceğiz. Bunları ortadan kaldırıp yerlerine Müslümanların koruyucusu ve kalkanı olan Nübüvvet metodu üzere Hilafetin, yani İslami liderliğin, yani Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın nizamının ikame edilmesi zaruridir. Çünkü sevgili Peygamberimiz (sav) bunu böyle tarif etmiştir: «الْإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ»  “İmam (Halife) kalkandır ve raiyesinden mes’uldür.” Ve şöyle demiştir: «إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ»  “İmam (Hâlife) ancak bir kalkandır, O'nun arkasında savaşılır ve O'nunla korunulur.”

Sizi, Allah’ın (svt) emrettiği şekilde Ümmetinizi ve Dininizi müdafaa etmek, kurtarmak ve korumak için harekete geçirecek olan ancak Hilafettir. İşte 8. yüzyılda zalim Hindu kralı Raja Dahir'in esir aldığı bir grup Müslüman kadını kurtarmak için yüce Müslüman kumandanı Muhammed bin Kasım'ı (rh) seferber eden bu devlettir. Ve bu sefer sonucunda bütün Sind beldesi İslam'ın yönetimi altına geçmiştir. Yine 9. yüzyılda, bugünkü Türkiye'de bulunan Amuriye kentinde Romalılar tarafından esir alınan tek bir Müslüman kadını kurtarmak için koca bir orduyu gönderen Halife Mu'tasım Billah, bu devletin yöneticisiydi. İşte bu devlet var iken büyük komutan Selahaddin Eyyubi Şam beldesini haçlıların elinden kurtardı. Ve Mübarek Belde Fillistin bir kez daha Hilafet ile özgürleşecektir. Ve İkinci Raşidi Hilafet'in başkenti Kudüs semalarında İslam'ın bayrağı dalgalanacaktır Allah'ın izniyle!

Ey Müslüman Ordularındaki Emir sahipleri! Bu şanlı Ümmetin kadınları olarak, kalbinizdeki iman ve haysiyet duygusu adına sesleniyoruz sizlere! Kalkın ve bu korkak hain yöneticilerin tahtlarını devirin, topraklarımız arasında sömürgecilerin dayattığı bu suni, bölücü sınırları silin ve Filistin'deki annelerinizi ve çocuklarınızı savunmak için Kudüs'e yürüyün. Emevi Hilafetinin şanlı komutanı Kuteybe bin Müslim'in icraatlarını örnek alın. O ki Müslüman kadınları terörize edenleri yakalayınca, canlarını kurtarmak için fidye olarak sundukları altın ve gümüş hazinelerini elinin tersiyle itip şu meşhur sözleri söylemişti: “Vallahi bundan sonra hiçbir Müslüman kadın sizden dolayı korku yaşamayacaktır!” Sizi, bu Ümmete çaresizlik ve zilletten başka bir şey getirmeyen ve sizi asli vazifenizden, Müslümanların savunucusu olmaktan alıkoyan bu zalim yöneticileri ve rejimleri ortadan kaldırmaya çağırıyoruz. Onların zorba yönetimlerinin prangalarını kırın ve Müslümanları tek bir nizam altında birleştirecek ve Rabbinizin emirlerini uygulayan bir devleti oluşturacak İslami liderliğin ve Hilafet sisteminin kurulması için nusretinizi (maddi destek) verin. Bu liderlik, sizleri işgal altındaki Müslüman topraklarının her karışını özgürleştirmeniz ve nerede olursa olsunlar, Müslümanları korumanız için seferber edecek, sizi ümmetinizin kahramanları yapacak ve adınıza şeref kazandıracaktır.

Ey Müslüman Ordularının Halis Evlatları! Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın yolunda savaşanları sadece zafer veya şehitlik beklediği halde, sizi göreve çıkmaktan alıkoyan nedir? Amel defterleriniz Allah Azze ve Celle'ye sunulduğunda nelerle çıkacağınızı, tarih sayfalarının hakkınızda neler yazacağını bir düşünmenizi istiyoruz. Ödlek ve şerefsiz olarak mı anılacaksınız? Yoksa İslam'ın büyük kahramanlarını ve liderlerini örnek alıp ümmetiniz ve dininiz için büyük zaferler kazanma mirasını sahiplenenlerden mi olacaksınız?

Ey Müslüman Ordularındaki Halis Evlatları! Artık Ümmetinizin yanında yer alıp düşmanlarına karşı durma zamanınız gelmiştir! Adınıza leke getiren bu hain rejimlere karşı tavır almanın zamanı geldi! Hakkınız olan, Müslümanların ve dinin savunucusu makamınızı geri alma zamanı geldi! Sadakatiniz ancak Allah (svt)’ya, Peygamberi (sav)’e, Dininize ve Müslümanlaradır! Ruhunu Batılı efendilerine satmış olan bu rejimlere değildir! Bugün Filistin'de olup bitenler, sizin akidenize karşı yürütülen bir savaştır, işgalci varlığı desteklemek için İslam'a ve Ümmetinize karşı kâfir milletlerin birleşerek yürüttüğü bir haçlı savaşıdır. Bundan dolayı bu savaş sizin savaşınızdır! Öyleyse, dininiz uğrunda ne yaptınız?!! Öyleyse hanginiz Mescid-i Aksa’yı ve mübarek Filistin beldesini kurtararak hem bu dünyanın eşsiz izzetine hem de ahiretin sonsuz ödüllerine nail olmak istiyor? Soruyoruz sizlere: İçinizden hanginiz İkinci Raşidi Hilafetin ikamesi için nusret vererek günümüz Ensarı olmak ister? Böylece Saad bin Muaz’ın (ra) şerefine nail olmak ister? Hani Saad bin Muaz’ın (ra) cenazesine, Medine-i Münevvere’de İslam devletinin kurulması için verdiği nusretten dolayı 70 bin melek katılmıştı.

Ümmetin ümidi sizsiniz! Bizler sizin arkanızdayız! Allah (svt) sizinledir. Öyleyse Rabbinizin emrine icabet edin. Allah’ın izniyle sizleri zaferden başka bir şey beklemiyor! Öyleyse, daha neyi bekliyorsunuz? Gecikmeden hareke geçin! Harekete geçmenin vakti ŞİMDİ!

﴿وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ * وَعْدَ اللهِ لَا يُخْلِفُ اللهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

“O gün Allah’ın zafer vermesiyle Mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. Allah, (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.[Rum 4-6]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi
Kadın Kolları

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER