Perşembe, 03 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Bir Hizb-ut Tahrir Genci Davet Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُواْ مَا عَاهَدُواْ اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُواْ تَبْدِيلاً

“Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir. Bir kısmı da beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” [Ahzab 23]

Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti Medya Bürosu Dr. Muhsin Muhammed Hilal El-Halif El-Azamat’ın (Ebu Hafs) vefatını duyurur.

Hizb-ut Tahrir’in gençlerinden erdemli bir eğitimci ve eğitim sorumlusu Ebu Hafs, 9 Zilhicce 1445 / 15 Haziran 2024 tarihinde Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emri ve ameli doğrultusunda yüce hac ibadetini yerine getirmek için çıktığı Arafat Dağı’nda vefat etti. Biz Ebu Hafs’ın akide ve şeri hüküm olarak her zaman İslam’a bağlı kaldığını, Allah Subhânehu ve Teâlâ’yı razı edecek şekilde daveti taşıdığını düşünüyoruz.

Dr. Muhsin hayatını İslam davetini taşıyarak geçirdi, hakkı konuştu, İslam hayatını yeniden başlatmak ve Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için vaiz ve hutbe irat etti. Sevecen, konuşkan, iyi huylu, saf ve dindar biriydi. Biz Allah’a karşı kimseyi tezkiye etmeyiz. Allah hakkında hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazdı, hakkı haykırır, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın razı olacağı bir tutum takınırdı.

Yüce Allah’tan onu bağışlamasını, ona merhamet etmesini ve onu Peygamberler, Sıddıklar, şehitler, Salihler ile birlikte Firdevs’i Ala ehlinden kılmasını niyaz ediyoruz. Bunlar ne güzel dostturlar. Allah’tan ailesine sabır ve metanet vermesini ve musibetleri karşılığında mükâfatlarını kat be kat artırmasını diliyoruz. Biz ancak Allah razı eden bir söz söyleriz.

إِنَّا للهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ “Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” [Bakara 156]

urdun vilayeti

Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti Heyetinin Dr. Muhsin Al Azamat'ın Taziyesinde Heyet Adına Dr. Muhammed Melkavi (Ebu Talha) Tarafından Yapılan Konuşma

Pazar, 10 Zilhicce 1445 H - 16 Haziran 2024 M

Şeyh Abu Salim Elsahri'nin Konuşması
Dr. Muhsin Al Azamat'ın Taziyesinde, Allah Subhânehu ve Teâlâ Kendisine Rahmet Eylesin

Şeyh Said Rıdvan'ın (Ebu İmad) Konuşması
Dr. Muhsin Al Azamat'ın Taziyesinde, Allah Subhânehu ve Teâlâ Kendisine Rahmet Eylesin

Muhammed Ebu Al Hayca'nın Konuşması
Dr. Muhsin Al Azamat'ın Taziyesinde, Allah Subhânehu ve Teâlâ Kendisine Rahmet Eylesin

Üstad Muhammed el Fukaha'nın Konuşması
Dr. Muhsin Al Azamat'ın Taziyesinde, Allah Subhânehu ve Teâlâ Kendisine Rahmet Eylesin

urdun vilayeti

Devamını oku...

Raşidi Hilafet, İşgal Altındaki Toprakları Kurtarmak İçin Cihad Etmek Amacıyla Müslüman Orduları Seferber Edecektir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Raşidi Hilafet, İşgal Altındaki Toprakları Kurtarmak İçin Cihad Etmek Amacıyla Müslüman Orduları Seferber Edecektir!

Haber:

Pakistan Hükümeti Basın Bilgilendirme Dairesi, Kurban Bayramı münasebetiyle Başbakan Muhammad Şehbaz Şerif’in şu ifadelerin geçtiği bir mesajını yayınladı: “Bu bayram gününde, vahşi yabancı işgale cesurca göğüs geren ancak kendi kaderlerini tayin etme haklarını elde etmek için verdikleri mücadelelerinde kararlılıklarını sürdüren Filistinli ve Keşmirli kardeşlerimiz için dua ediyor, Kurban Bayramı ruhunun tüm İslam ümmetine dayanışma, birlik, refah, başarı ve mutluluk ruhunu getirmesini temenni ediyorum.”

Yorum:

Gerçek şu ki Müslümanların başındaki yöneticiler Müslüman ordularını dizginlemek yoluyla işgal karşısında Müslümanları yalnız bırakmışlardır; bunun da ötesinde onlar, işgalcilerle siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmak yoluyla onlarla ilişkileri normalleştirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla İslam ümmetinin birliğinden bahsederlerken ulusal sınırları ve ulus devlet mefhumunu kutsallaştırmak yoluyla ümmetin bölünmesini sağlıyorlar. Gazze’deki Müslümanlara yönelik soykırım, yöneticilerin gerçekliğini tam olarak ifşa etmiştir; bu yüzden İslam ümmetinin, gerçek bir değişim için mevcut yöneticilerin ötesine bakması gerektiği gibi Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için de Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışması gerekmektedir.

Hilafet, Müslüman topraklarını işgal edenlerle savaş hükümleri çerçevesinde muamele edecek olup Hizb-ut Tahrir, anayasa taslağının 188. maddesinde açıkça şunu belirtmektedir: ““İsrail” gibi fiili harbi devletlere karşı bütün ilişkilerde savaş hali esas tutulmalıdır.” Bu yüzden Hilafet, Müslümanların topraklarını kurtarmak için cihat öncesinde işgal güçleriyle tüm ilişkileri kesecektir.

Hilafet laik milliyetçi bir devlet olmadığı için düşmanlarla savaş temeli üzere bir tutum benimseyecektir. Zira Hilafet, insan yapımı kanunlarla ve ulusal sınırlarla sınırlı değildir. Dolayısıyla o, sadece Allah’ın emir ve yasaklarına ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinin üzerine delalet ettiği şeylere bağlı kalır; zira Allahu Teala Tevbe suresinde şöyle buyurmuştur: انفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ (Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe 41] [النفير-en-Nefîr], yani Allah yolunda cihad etmek için çıkmak demektir.

Cihadın Kur’an’daki delilleri, savunma ve saldırı savaşları da dahil olmak üzere genel ve mutlak deliller olup önleyici ve benzeri kıtal ve savaşlarda düşmana karşı inisiyatif almayı içerir. Ayrıca düşmana karşı genel ve mutlak tüm savaş türlerini içerir. Dolayısıyla cihadın tahsis edilmesi veya saldırı savaşı olmaksızın savunma savaşıyla sınırlandırılması, bunu tahsis eden veya kayıt altına alan şerî bir nâssa muhtaçtır. Dolayısıyla da ne Kur’an’da ne de Peygamber’in sünnetinde bunu sınırlandıran veya kayıt altına olan şerî bir nâss yoktur; bu yüzden cihad, düşmana karşı tüm kıtal ve savaşları içeren genel anlamıyla kalmaya devam eder.

(Bedâ'I’u’s-Sanâ'i' Fî Tertî-bi’ş-Şerâ'i) adlı Hanefi fıkıh kitabında şöyle geçmektedir: “Cihada gelince; lügatte çaba sarfetmek demektir. Şerî tarifi ise, Allah Azze ve Celle yolunda, beden, para, söz ve benzerleriyle savaşmak için çaba sarfetmeyi ifade etmektedir.” Yine “El-İkna” adlı Şafi fıkhı kitabında cihadın tanımı şöyle geçmektedir: “Allah yolunda savaşmaktır.” Ayrıca Şirazi, el-Mühezzeb adlı kitabında, “cihadın savaş” olduğunu vurgulamaktadır.

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri içindeki subaylar! Sizleri Allah’ın, Rasulü’nün ve müminlerin düşmanlarıyla savaşmaktan alıkoyan yöneticileri kökünden söküp atın. Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e bir an önce nusret verin. İşte o zaman Halifeniz, işgal altındaki toprakları kurtarmak için sizlere liderlik edecek ve hainler sizleri büyük cihadın sevabından mahrum edemeyecektir. O halde cihad vacibini terk ederek onların günahlarına ve cezalarına ortak olmayın.

Allah Subhanehu ve Teala’nın sizlere vermiş olduğu altın fırsatı değerlendirin ve savaşa çıkın; zira Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Allah Azze ve Celle’nin yolunda cihad etmeye ne muâdil olabilir? denildi. Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: لَا تَسْتَطِيعُونَهُSizin ona gücünüz yetmez.” Bu sözü kendisine iki veya üç defa tekrarladılar, hepsinden de şöyle buyurdu: لَا تَسْتَطِيعُونَهُSizin ona gücünüz yetmez.” Üçüncüde ise şöyle buyurdu: مَثَلُ الْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللهِ كَمَثَلِ الصَّائِمِ الْقَائِمِ الْقَانِتِ بِآيَاتِ اللهِ لَا يَفْتُرُ مِنْ صِيَامٍ وَلَا صَلَاةٍ حَتَّى يَرْجِعَ الْمُجَاهِدُ فِي سَبِيلِ اللهِ تَعَالَىAllah yolundaki mücahidin misali, oruç tutan, namaz kılan, Allah’ın ayetlerine itaatkâr olan kişinin misali gibidir ki Allahu Teala’nın yolundaki mücahid (evine) dönünceye kadar ne orucunu ne de namazını bırakmaz!” [Sahih-i Müslim]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Musab Umeyr – Pakistan

Devamını oku...

Yemen’deki Çatışma Araçlarının Hedefi, Limanları Yiyip Yutmaktır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yemen’deki Çatışma Araçlarının Hedefi, Limanları Yiyip Yutmaktır!

Haber:

Bir belge, BAE’nin, Abu Dabi Limanlar Grubu aracılığıyla Aden limanını yönetmeye geri dönmek için çalıştığını ortaya çıkardı.Güney Geçiş Konseyi başkanı Aidaroos Al-Zubaidi’nin, Aden Limanları Geliştirme Şirketi’ne, şirketin hukuki, idari ve mali durumunun açıklığa kavuşturulması yönünde çağrıda bulunan bir belgeyi yönlendirdiğini ortaya çıkardı.Belge, Abu Dabi Grubu ve Aden Limanlar Ortak Yatırım Şirketi ile müzakere yapmak üzere Kabine kararıyla oluşturulan bir bakanlar komitesinin bulunduğunu ve nihai anlaşmayı tamamlamak üzere olduğunu teyit etmektedir. (Belqees TV, 17/06/2024)

Yorum:

Bu, Yemen Aden Körfezi Liman Şirketi’nin, o dönemdeki faaliyetlerinin kötüleşmesi ve gerilemesi sonucunda, Aden Limanı’nın işletilmesi için Dubai Liman Grubu ile 2008 yılında imzalanan sözleşmeyi iptal etme kararı almasından 12 yıl sonra geldi; zira daha önce 2012 yılında Yemen hükümeti, limanın ekonomik durumunun kötüleşmesi ve faaliyetlerindeki düşüş ve şirketin altyapısını geliştirme yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle “Dubai Limanı’nın” Aden limanına yönelik işletme anlaşmasını iptal etmişti. Çünkü limanın yıllık 500.000 konteyner taşıma kapasitesine sahip olması ve belirli bir süre içerisinde kapasitesinin 1 milyon konteynere çıkarılmasının beklenmesi üzerine, 2011 yılında bu sayı ancak 130.000 konteyner kapasitesine ulaşabilmişti.

Bu anlaşmanın ilk kez ilan edilmesi, BAE’nin, Şabva'daki Balhaf ve Kına limanları, Hadramut’taki el-Mukelle ve el-Şehr limanları ve Taiz’deki Mocha Limanı gibi sözde meşru hükümetin nüfuz alanındaki limanların çoğu üzerindeki (askeri) kontrolü sağlamanın yanı sıra el-Mahra’da madencilik faaliyeti için belirlenen Qishn Limanı’na (yapım aşamasında) ilişkin bir anlaşma sayesinde bunları kontrol etmek yoluyla güney Yemen'de efendisi İngiltere’ye hizmet etmek için askeri ve siyasi bir varlık haline geldiği bir aşamada gelmiştir. Açıklanana göre imzalanan anlaşma burayı çok amaçlı bir liman haline getirmektedir. İşte bu İngiliz efendilerinin hedeflerini yeniden gerçekleştirme çabasıyla, kendisine yasal bir varlık sağlayan bir anlaşma yoluyla Aden limanını kontrol etmeye hırs göstermekte olup bu da kendisine verilen askeri ve ekonomik rol bağlamında gerçekleşmektedir.

İslam’da asıl olan, limanların ümmetin kamu mülkiyetinden sayılmasıdır. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلاَثٍ فِي الْمَاءِ وَالْكَلإِ وَالنَّارِ وَثَمَنُهُ حَرَامٌMüslümanlar su, mera ve ateşin olduğu üç şeyde ortaktırlar ve onun bedeli (parası) haramdır.” [İbn Mace] Bu nedenle, bireylerin ve şirketlerin bu limanları mülk edinmesi haram olduğu gibi devletin de bu limanları mülk edinmesi haramdır. Aksine, limanlar kamu mülkiyeti olarak kalmaya devam eder, gelirlerinden devletin tüm tebaası faydalanır ve toplumun maslahatı için devlet tarafından idare edilir. Dolayısıyla kamu mülkiyetinin özelleştirilmesi, haram olan bir ameldir. Bu yüzden devletten şerî olarak talep edilen, kamu mülkiyeti kaynaklarını çıkarması ve bunları tebaasına ücretsiz olarak dağıtmasıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Kayser Şemsan – Yemen

Devamını oku...

Rusya ile Kuzey Kore Arasında Stratejik Anlaşma!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya ile Kuzey Kore Arasında Stratejik Anlaşma!

Haber:

Kuzey Kore ile Çarşamba günü imzalanan stratejik anlaşma, iki ülke arasındaki ilişkileri “yeni bir viraja” taşıyacaktır.Putin, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile Pyongyang’da yaptığı görüşme sonrasında şunları söyledi: “Bugün, her türlü pratik işbirliğine ilişkin kapsamlı müzakereler yürüttük ve bu görüşmelerin ardından kapsamlı bir stratejik ortaklığa ilişkin yeni bir uluslararası anlaşma imzaladık.” Rus lider şunları da ekledi: “Bunu, siyasi, ticari, yatırım, kültürel ve güvenlik alanları da kapsamaktadır.” “Bunu, iki ülkenin başarılarıyla yetinmek yerine seviyelerini yeni bir niteliksel seviyeye yükseltme arzusunu yansıtan gerçek bir “çığır açan” belge olarak kabul ediyorum...” Şuna da dikkat çekti: “Uluslararası baskılara rağmen iki ülkemiz egemen ve bağımsız bir temelde gelişmeyi başarmıştır.” Rusya ve Kuzey Kore’nin "gerçek dostlar" olarak birbirlerini destekledi eklemesinde de bulundu. (CNN)

Yorum:

Rus rejiminin Rusya’ya liderlik etme konusundaki kafa karışıklığının boyutu ve gerek olayın seviyesine gerekse halk, ordu ve sistem olarak Rusya’nın yaşamış olduğu felaket durumuna yükselmeyen eylemlerde bulunduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Putin’in “stratejik” dediği bu anlaşma boş gürültüden başka bir şey olmadığı gibi iç kamuoyuna yöneliktir; zira Rus rejiminin, büyük oranda yüzsuyunu koruyarak Ukrayna’ya yönelik savaşı sonlandırmakta ne kadar aciz olduğunu herkes biliyor. Peki Kuzey Kore’nin nefesine tahakküm edenin ve kontrolünü elinde bulunduranın Rusya’yı desteklemeyen Çin olduğunu bildiğin halde sen hangi anlaşmadan bahsediyorsun ey Putin? Daha doğrusu Çin, Ukrayna’ya karşı savaşında Rusya’yı desteklemeye cesaret edemedi ki bu da şu iki nedenden dolayıdır: Birincisi; Amerika’nın gerek Tayvan konusunda, gerekse Çin ekonomisini vurma konusunda Çin’i tehdit etmesi. İkincisi; Rusya’nın Çin ile ilişkileri, “Çin komünizmi kırmızı turp gibidir, ama sadece dışı kırmızıdır” diyen Stalin döneminde bile hiçbir zaman gerçek bir ittifak olmamıştır. Yani Rusya ile Çin arasında tarih boyunca yaşanan gizli düşmanlık ve ihanet vakaları,durumun efendisi ve iki taraf arasındaki karşılıklı güveni ortadan kaldıran bir dürtü olmuştur.

Bahsedildiği üzere Rusya ile Kuzey Kore arasında ortak güvenlik anlaşmasının imzalanmasıyla, Çin ve Kuzey Kore’nin size inanacak kadar aptal olduğunu mu düşünüyorsunuz ey Putin? Zira daha dün Ermenistan ile Kolektif Güvenlik Anlaşması imzalamanıza rağmen daha sonra gözünüzü bile kırpmadan ona sırtınızı dönerek onu yüzüstü bırakıp Azerbaycan için kolay bir lokma olarak bırakmadınız mı?

Geri kalan ekonomik anlaşmalar ve yatırımlara gelince; hepsi Amerika’nın gözü önünde olup eğer Biden bir şeyi beğenmezse Çin’e baskı yapacak, onu tehdit edip şantaj yapacak ve böylece anlaşma kağıt üzerindeki bir mürekkebe dönüşecektir! Bu, Rusya’nın Türkiye, Mısır, Cezayir, İran ve benzerleri gibi diğer ülkelerle yaptığı tüm anlaşmalar için de geçerlidir; çünkü Amerika, politikasının uygulanmasında kendisine bağlı olan birçok araçlara ve sistemlere sahiptir.

Rus rejiminin hesaplarını yeniden bir gözden geçirmesinin ve ülkesine mafya ya da bir haydut olarak değil, devlet adamları olarak bakmasının zamanı geldiği gibi artık gözlerindeki perdeyi de kaldırmasının, Rusya’yı güvenli bir yere ulaştırmak için gerçek bir strateji geliştirmesinin ve ekini ve nesli yok eden, onlara harabe ve yıkımdan başka bir şey getirmeyen Ukrayna ile olan savaşına da bir son vermesinin zamanı gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Et-Tamîzî

Devamını oku...

Mübarek İydü’l Edha Tebriki

Mübarek İydü’l Edha Tebriki

Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Allahu Ekber ve Lillahi’l Hamd

İydü’l Edha vesilesiyle genel olarak İslam ümmetinin, özel olarak başta Hizb-ut Tahrir Emiri Celil alim Ata bin Halil Ebu Raşta -Allah onu korusun ve elleriyle zafer nasip etsin- olmak üzere İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışan samimi davet taşıyıcılarının bayramını en içten dileklerimizle kutluyor, Yüce Allah’tan İslam ümmetini emniyet, güvenlik ve barış içinde bir sonraki bayrama kavuşturmasını ve bu bayramı hayır, bereket, zafer ve hakimiyet bayramı kılmasını niyaz ediyoruz.

Ey Müslümanlar! Görünen görünmeyen tüm nimetleri için evvelinde de ahirinde de Yüce Allah’a hamdolsun. Yüce Allah Salih amellerimizi kabul etsin. Bizler bugünün sevincini yaşarken, Müslümanlardan “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk” nidaları yükseliyor ve Rablerinin çağrısına uyarak Hac farizasını yerine getiriyorlar. Ancak acımız dayanılmaz boyutta. Tüm dünya Yahudiler ve kafir Batılı müttefiklerinin Gazze halkımıza neler yaptığını görüyor. İnsanlığın yüz karası bu suç karşısında İslam ümmetinin orduları hâlâ kışlalarında oturuyorlar, mazlum kardeşlerine destek için parmaklarını bile kıpırdatmıyorlar. Bunu gördükçe acımız daha da artıyor. Ordular, yaslıların feryatlarından ya da çocukların gözyaşlarından rahatsız olmuyorlar. Rablerinin cihat ve savunmasız Müslümanların lebbeyk Allahümme lebbeyk çağrılarına yanıt vermiyorlar. Yazık, vehin ve zillet bu noktaya ulaştı mı?

Ama ey İslam ümmeti! Bilin ki Allah’ın vaadi haktır ve zaferi yakındır. Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır ve bu ümmet doğurgan bir ümmettir. Az sayıda mümin bir grubun, ağır silahlara ve açık Batı desteğine sahip bir düşmana karşı neler yaptığını gözlerimizle görüyoruz. Sekiz aydan uzun bir süredir devam eden bu saldırı, dünyaya Yahudilerin korkaklığını ve varlıklarının bir örümcek ağından daha zayıf olduğunu kanıtladı.

Ey İslam ümmeti! Ey güç ehli! Bugün sizin gününüzdür ve iman fustatı tarafında yer aldığınızı ve Rabbinizin emrine icabet ettiğinizi ilan etme zamanıdır.

وَإِنِاسْتَنصَرُوكُمْفِيالدِّينِفَعَلَيْكُمُالنَّصْرُ“Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72] Ya da münafık fustatı tarafında yer alırsınız ki o zaman Yüce Allah’ın şu sözlerine müstahak olursunuz:

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا“Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.” [Ahzab 67] Ve emin olun ki, bir otoriteniz ve devletiniz olsaydı düşmanınız bu iğrenç eylemi yapmaya cesaret edemezdi. Öyleyse, ey İslam ümmeti! Kollarınızı sıvayın ve ümmetin sağlam kalesi ve Alemlerin Rabbinin farzlarının tacı olan Hilafeti ve dini ikame etmek için çalışanlarla birlikte çalışın.

Sonuç olarak, İslam ümmetinin İydü’l Edha’sını kutluyoruz ve diyoruz ki, her yıl Allah’a daha yakın olun ve nice hayırlı ve mutlu bayramlara.

Devamını oku...

Nusayrat Katliamı Küfür Milletini ve ABD’nin Cani Varlığı Desteklediğini, Koruyup Kolladığını Gözler Önüne Seriyor

8 Haziran 2024’te Yahudi varlığı, İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas) elindeki “4 tutukluyu kurtarmak” bahanesiyle ABD’nin yardımıyla Gazze Şeridi’ndeki Nuseyrat mülteci kampında korkunç bir katliam gerçekleştirdi.

İnsani yardım görevlisi kılığına giren Yahudi güçleri, sözde insani yardım sağlamak amacıyla kurulan Amerikan limanından hareket eden bir kamyonla kampa sızdılar. İşgal güçleri, Nuseyrat mülteci kampı ve çevresindeki bölgelerden her gün binlerce kişinin akın ettiği Merkezi Pazar alanına karadan, havadan ve denizden yaklaşık iki saat boyunca saldırı düzenlediler. Daha sonra saldırılarını Gazze Şeridi’nin merkezinde yer alan çoğu bölgeyi kapsayacak şekilde genişlettiler. Avrupa-Akdeniz Gözlemevi’nin yaptığı açıklamaya göre, bu operasyon, iki yüzden fazla Filistinlinin ölümüne ve yüzlercesinin de yaralanmasına yol açtı. İlk istatistiklere göre ölenlerin çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor. Kurtarma operasyonları devam ettikçe bu sayı artabilir. Avrupa-Akdeniz Gözlemevi, insani yardım taşıtları kullanıyormuş gibi yapmanın ve insani yardım çalışanları kılığına girmenin haince bir suç teşkil ettiğini vurguladı.

Bu operasyon, bu limanın Siyonistlerin saldırısını desteklemek için tasarlanmış stratejik bir askeri merkez olduğunu ortaya koydu. Gazze halkımızın çektiği açlığa ve insani durumun vahametine ve bölgenin 700 yardım tırına ihtiyaç duymasına rağmen sadece 150 tırın limana girmesine izin verilmiştir. Bu da Amerika’nın bu mücrim operasyona katıldığı, bu vahşi varlığa destek verdiği, kollayıp koruduğu ve suçlarında ona yardım ettiği ve bu limanın sadece askeri amaçlar için inşa edildiğini göstermektedir.

Amerika ve Yahudi varlığının yaptıkları, sivillerin, okulların ve hastanelerin dokunulmaz olduğunu söyleyen uluslararası hukukun ve insan haklarının en önemli kurallarına tamamen aykırıdır. Masum çocukları ve kadınları hedef alan bu suçlar, hiçbir şekilde haklı gösterilemez. Ancak bu iki haydut devlet, devam eden ihlallerine bir çıkış yolu bulmak ve bahane oluşturmak için insan hakları kavramlarını farklı şekilde yorumlamaktadır.

Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen’de yaşanan korkunç katliamların sorumlusu Amerika değil mi? Terörle mücadele sloganı ortaya atıp binlerce Müslüman kadını ve çocuğu katleden ve sonra da masumları kanını dökmekten hesap vermeyen Amerika değil mi? Uluslararası mahkemeler, ABD’nin gözetimi ve finansmanıyla cezadan ve hesap verebilirlikten kurtulmak için çıkarlarına hizmet eden, suçlarına göre uyarlanmış yasalar çıkarmıyor mu? Daha önce de ABD Kongresi, Yahudi askeri ve siyasi liderlerini UCM’nin prosedürlerinden korumak için yasalar çıkarmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, işgalcilerin Gazze Şeridi’nde sivillere karşı işlediği suçları meşrulaştıran bir açıklama yaptı. Gazze’nin Nusayrat kentinde yerinden edilmiş insanların barındığı bir okulda yaşanan katliam ile ilgili olarak Miller, “Orayı Hamas savaşçılarının kullandığını, militanların varlığının sivilleri meşru bir hedef haline getirdiğini” belirtti.

Bir taraftan “ateşkes” görüşmelerini yürüten ABD, diğer taraftan bu suç operasyonunu meşrulaştırmaktan çekinmemekte. ABD’nin Gazze halkının, çocuklarının ve kadınlarının kanını hesaba katmadığından, itibar etmediğinden, planlarında kayda değer almadığından adımız gibi eminiz.

Bu korkunç katliam ve diğer katliamlar, neden kahraman ümmeti harekete geçirmedi? Vücudundan şikâyetçi olan, adalet ve merhamet arayan, Allah’ın kanunlarını uygulayarak ve İslam’ı yayarak insanlar arasında barışı tesis etmek isteyen bir organı savunmak için neden kanını kaynatmadı?

Masum insanların kanını akıtan suçlular ve kanını helal gören düşmanlar karşısında daha ne kadar sessiz kalınacak? Ümmetin bilginleri nerede? Peygamberlerin mirasçıları nerede?

Kâfirlerin işbirliği ve birbirlerini dost edinenler karşısında bu vurdumduymazlık niye? Birbirlerinin dostu olan müminler nerede? Neden kardeşlerine yardım eli uzatmıyorlar? Dinleri konusunda yardım isteyen mazlumlara niye yardım etmiyorlar? Mescid-i Aksa’yı Yahudilerin pisliğinden kurtaracak olan Selahaddin Eyyubi nerede? Fatih ve Baybars nerede? Yasalar koyan ve dünyayı istediği gibi yöneten müttefiki ABD ve bu suç varlığına kim dur diyecek? İslam Devleti’nden başka kim demir yumruğunu indirebilir? İslam Devleti, bir karış toprağına ya da vatandaşlarından birine el uzatan herkese karşı tetikte olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları olarak biz, bu katliamları kınıyor ve Müslüman orduları, düşmanları sersemletecek ve Gazzeli çocuklarımızın ya da kadınlarımızın yüreğine su serpecek güçlü bir yanıt vermeye çağırıyoruz. Orduları, masum insanları ve İslam Devletinin kurulması çağrısında bulunan hak çağrısını desteklemeye çağırıyoruz. İslam Devleti, hükümleri ikame edecek ve Müslümanlara ve tüm insanlara karşı insaflı davranacaktır.

Ümmetin samimi evlatları, bu büyük şerefe erişmek, Rablerini razı etmek ve Rablerinin de onları şerefli makam ve cennet ile razı etmesi için hemen harekete geçmelidir.

Devamını oku...

Zeytune Ülkesi Tunus Topraklarından Mübarek Toprak Filistin’e İydü’l Edha Tebriki

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk, Lebbeyk La Şerike Leke Lebbeyk İnnel Hamde Ve’n Nimete Ve’l Mülke La Şerike Leke Lebbeyk

Hacıların nasıl lebbeyk sözleri her tarafı inletiyorsa, Aksa Tufanı operasyonundan bu yana Gazze halkının lebbeyk sözleri her tarafı inletmektedir. Bu nedenle, İslam ve Müslümanlar düşmanı küfür güçleri ile suçlu devletler, mutant Yahudi varlığını kurtarmak ve akidemizden fışkıran yüce İslami projeyle savaşmak, Rabbimizin Şeriatı ile izzet ve kurtuluş özlemimizi ortadan kaldırmak için Gazze halkına karşı komplo kuruyorlar.

İydü’l Edha vesilesiyle Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, Mübarek Toprak Filistin’in sabırlı halkına sesleniyor ve diyoruz ki:

Bayrama kavuştuk ancak Amerika ve işbirlikçileri, kindar ve mücrim Yahudi varlığının yıkılışını engellemek için seferber ettiği münafık ve ikiyüzlü ülkelerin tuzağı her geçen gün artıyor. Gazze, Refah, Kuzey ve diğer bölgelerdeki katliamlar bu tuzağın ne ilki ne de sonuncusu olacaktır.

قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ“Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!” [Münafikun 4]

Kurban Bayramı geldi ancak fedakarlıklar ve acılar çok büyük. Evler ve şehirler yok oldu, milyonlarca insan yerinden edildi, çocuklar yetim kaldı, onurlar çiğnendi... Tüm bunların ancak tek bir bedeli vardır. O da ümmetin uyanışı, ordularını zincirlerinden kurtarmak için çalışmak, gazaba uğrayanların kökünü kazımak ve İslam Devletini kurmaktır. İslam Devleti, dinin ve toprağın intikamını alacaktır. Allah’ın rızası ise daha büyüktür.

Ey Haşim Gazze’nin sabırlı Müslümanları! Ey Zeytune ülkesi ve fatihlerin torunu Tunus Müslümanları! Ey her yerdeki Müslümanlar! Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti kardeşleriniz olarak biz, bayramınızı tebrik ediyor, Yüce Allah’tan bizleri sevinç, zafer ve güçle şereflendirmesini niyaz ediyoruz. Kurtuluşumuzun, İslam ve Müslümanlar düşmanı entrikacı bu ülkelerin iplerini kesmekte, onlarca yıldır bizi prangaya vuran ve kararımızı ipotek altına alan kirli siyasi hesaplarını reddetmekte ve yalnızca Allah’ın metin ipine sarılmakta yattığını vurguluyoruz. Zafer Allah katındadır, Aziz ve Kaviyy olan Allah’a verdiğimiz sözü yeniliyoruz. “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” telbiyeleri getirmeye devam edeceğiz. Kâfirlerin tuzaklarının boşa çıkacağını müjdeliyoruz. Allah’ın dinine yardım ve sadık kullarını üstün kılma vaadi çok yakındır. O zaman bayramımız ve sevincimiz çok büyük olacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ“Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER