Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İsveç hükümeti Müslümanlardan İslam’ı Terk Etmelerini İstiyor!

  • Kategori İsveç
  •   |  

İsveç televizyon kanalları SVT ve TV4, cumartesi gecesi Eşitlik Bakanı Paulina Brandberg’in (Liberal Parti) okul personelinden başörtüsü takan kız çocuklarıyla ilgili endişelerini Sosyal Hizmetler Dairesi’ne bildirmelerini istediğini belirtti.

Eşitlik Bakanı, cumartesi günü yaptığı açıklamada, okul çalışanlarının başka bir seçeneği olmadığını ve başörtüsü takan kızlar hakkında sosyal hizmetlere endişe raporu vermeleri gerektiğini söyledi. Bu kurala uymayan çalışanların sonuçlarına katlanacağını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Ebba Busch (Hristiyan Demokrat Parti), bir haftadan kısa bir süre önce X platformundan yaptığı paylaşımında, hükümetin asimilasyon politikasını dile getirerek, “Totaliter devletlerde olduğu gibi İsveç ve Avrupa’da da İslam’ı yaşayanların sayısı çok fazla. Buna bir son verilmeli. İslam, ortak temel değerlerimize uyum sağlamak zorunda” dedi.

Ebba, İsveç’teki Müslümanların İslam’ı yaşamalarından, kimliklerine sahip çıkmalarından ve başörtüsü dahil olmak üzere dini ritüellerini yerine getirmelerinden çok rahatsız, buna bir son verilmesini istiyor.

Bu, İsveç’in dünyadaki itibarını zedelemeye yönelik bir dezenformasyon değildir. Bunlar bakanların kendi sözleridir ve Müslümanlar tarafından yanlış anlaşılması gibi bir durum söz konusu değildir.

Müslümanlar, Ebba Busch’un “iyi Müslümanlar” adına böyle bir adım attığı yönündeki saçma iddiasına inanmıyorlar. İşte bu, İsveç hükümetinin gerçek yüzüdür ve uluslararası alanda sorumlu olduğu İslam karşıtı politikasıdır.

Ülke genelinde onlarca Kur’an’ın yakılmasına izin veren yine aynı hükümettir ve Kur’an’ın yakılmasına karşı öfkelerini dile getiren Müslüman gençlerin aslında katledilmesi gerektiğini söyleyen de yine aynı başbakan yardımcısıdır.

İronik olan şu ki, son kamuoyu yoklamalarına göre hem Hristiyan Demokratlar hem de Liberaller parlamentoya giremiyor; bu yüzden birkaç oy için Müslümanlara saldırmaya çalışıyorlar.

Bu ucuz bir yöntemdir ve İslam’ın üstünlüğü karşısında ideolojik yenilgilerini ve entelektüel zayıflıklarını değiştirmeyecektir. Bu nedenle, İslam’ı seçen İsveçlilerin sayısının hızla artması şaşırtıcı değil.

Hükümetin politikaları, özellikle de bu partilerin manevraları, İsveç halkını temsil etmemektedir. Burada halka büyük sorumluluk düşüyor. Temsilcilerinin İsveç’i mahveden bu politikalarını reddetmelidirler.

İsveç hükümetinin Müslüman çocuklara uyguladığı asimilasyon politikası, başörtüsü gibi bireysel İslami yükümlülükler de dahil olmak üzere İslami kimliklerini silmeyi hedeflemektedir. İsveç hükümeti, başörtüsünü suç sayarak ve çocuklarını İslami değerlere göre yetiştirmek isteyen ailelerden çocuklarını alarak, Müslümanların değerlerine ve İslami kimliklerine karşı yürüttüğü savaşı iyice tırmandırmaktadır.

Ey Müslümanlar!  Hem kendimizi hem de ailemizi korumak ve İslami kimliğimizi muhafaza etmek şeri bir görevdir Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” [Tahrim 6]

Biz Müslümanların maruz kaldığı bu durum, zayıflığımızdan ve bölünmüş bireyler olarak hareket etmemizden kaynaklanmaktadır. Bir topluluk olarak hareket etmeli, topluma olumlu katkıda bulunan önemli bir grup olmalıyız. İsveç’te bir milyondan fazla Müslüman yaşıyor. Bu Müslümanlar, İsveç toplumu için vazgeçilmezdir, ulaşım sektörü, sağlık hizmetleri, eğitim ve daha birçok alanda önemli bir rol oynamaktadırlar. Toplumdaki kamu düzenine uymaktalar, herhangi bir tehdit veya sorun teşkil etmemektedirler ve bu temelde muamele görmeyi reddetmektedirler. Tek bir vücut olarak hareket ederlerse ancak bu asimilasyon politikasını durdurabilirler.

Bunun yolu, entegrasyon değildir. Entegrasyon, İslam’ın değerlerinden vazgeçmek, Batı değerlerini benimsemek veya laik sisteme katılmak demektir. Bu yaklaşımlar bir seraptır, uzun vadede Müslümanların Batı kültürüne asimilasyonuna yol açacaktır. Fikren ve siyasi olarak organize olmalıyız. Fikri olarak, kimliklerini korumak ve laikleşme girişimlerini püskürtmek için bu yeni nesillerde İslam ideolojisi hakkında farkındalık yaratmalıyız. Siyasi olarak ise, Müslümanlar bu politikaları İsveç’teki tüm Müslümanları ilgilendiren ve inançlarını ve kimliklerini tehdit eden hayati bir mesele olarak görmelidirler. Siyasi direniş de göstermelidirler, kamuoyunu etkileyen faaliyetler yaparak tek bir vücut gibi hareket etmelidirler.

Biz büyük bir gücüz, yalanlar ve hilelerle İsveç halkını yanıltan yozlaşmış siyasi liderliğe karşı İsveç kamuoyunu etkileyebilecek kapasitedeyiz. Eğer sorumluluğumuzu yerine getirmezsek, İsveç’teki Müslümanların durumu daha da kötüleşecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا“Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.[Bakara 217]

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللهِ هُوَ الْهُدَى“Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” [Bakara 120]

Devamını oku...

Tunus… İkinci Bir Fırsat!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Tunus… İkinci Bir Fırsat!

Haber:

Tunus’ta cumhurbaşkanını devirmek için yapılan gösteriler. (15 Eylül 2024)

Yorum:

Tunus sokaklarındaki mevcut hareketlenme, oradaki insanların canlılığını ve onların siyasi değişim için duydukları dizginlenemez arzularını yansıtmaktadır. Nitekim Tunus’taki halkımız, korku bariyerlerini kırmak için duygusal olarak başlatılan Arap Baharı devrimlerinin ateşlenmesine öncülük etmiş ve böylece köklü bir değişim için gereken kısmın yarısını kat etmiştir. Ancak duygusal hareketi kontrol eden ve onu doğru yöne yönlendiren diğer kısım henüz tamamlanmamıştır.

Cumhurbaşkanının gidişi ve rejiminin hayatta kalması sahnesinin tekrarlanmaması için azı dişlerle sımsıkı sarılmayı gerektiren siyasi ve fikri gerçekler vardır. Bunlardan birisi, ne kadar bireysel olursa olsun bireysel yöneticinin, bir iç sistemin ve dış örtünün ürünü olduğu gerçeğidir. Zira bireysel yönetici, güvenlik hizmetleri, iktidar partisi, dekoratif partiler, sahte parlamento, özel hazırlanmış bir anayasa ve yasalar, medya, kültür, fikirler ve diğer sistemler ve şekiller gibi kurum ve kuruluşlar yoluyla yönetmektedir.Tunus’ta ve Tunus dışındaki diğer Müslüman ülkelerdeki asıl sorun, tiran Bin Ali’nin şahsı değil, onun arkasında bıraktığı, tiranları üreten ve onları tekrar üretip şekillendiren sistemdedir. Dış örtü ve desteğe gelince; bu, çok açık ve nettir. Örneğin 11 Ocak 2011 tarihinde Fransa Dışişleri Bakanı Michele Alliot-Marie şunları söylemiştir: “Fransız güvenlik hizmetlerinin uluslararası alanda tanınan uzmanlığı ve bilgisi, bu tür güvenlik sorunlarına katkıda bulunabilir.” Bu açıklamasında, o zamanlar Tunus ve Cezayir’de meydana gelen protestolara atıfta bulunmuştur.

Bu nedenle hem önceki ve sonraki rejimden tamamen kopmak hem de iç zemininden ve dış örtüsünden kopmak gerekir.

Protestoların gerçek bir devrime dönüşebilmesi için, kitlesel hareketin fikri bir anlamı ve belirli bir yönü olmalıdır. Dolayısıyla akide ve nizam olarak İslam’dan başka gerçek bir başlık yoktur. Bu yüzden uluslararası toplumun kabul ettiği demokratik kapitalizme doğru ilerleyen bir hareket ile Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ تَعْمَلُ فِي النَّاسِ بِسُنَّةِ النَّبِيِّ وَيُلْقِي الْإِسْلَامُ بِجِرَانِهِ فِي الْأَرْضِ يَرْضَى عَنْهُ سَاكِنُ السَّمَاءِ وَسَاكِنُ الْأَرْضِ لَا تَذَرُ السَّمَاءُ مِنْ قَطْرٍ إِلَّا صَبَّتْهُ مِدْرَاراً وَلَا تَدَعُ الْأَرْضُ مِنْ نَبَاتِهَا وَبَرَكَاتِهَا شَيْئاً إِلَّا أَخْرَجَتْهُSonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır.O zaman Allah, daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduran Benim soyumdan birisini gönderecektir. O zaman gök hiçbir yağmur damlasını esirgemeyecek ve yer de bereketlenecektir” şeklinde buyurduğu gibi Hilafete doğru ilerleyen bir hareket arasında ne kadar da büyük fark vardır.Demokratik kapitalizme dayalı bir yaşam ile İslam fikrine dayalı bir yaşam arasında ne kadar da büyük bir fark vardır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْEy iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir’in 18 Ocak 2011 tarihli bir yayınında söylediklerini hatırlıyorum:

“Lider ehline yalan söylemez. Hizb-ut Tahrir, azme değer ayaklanmanız sırasında otuz gün boyunca akıtılan masum kanların nidasına icabet etmeniz için azimlerinizi bilemektedir:

Bu kanlar, tepenizdeki zalim beşeri sisteme sessiz kalarak kendisini boş yere zayi etmemeniz için sizlere nidada bulunmaktadır...

Bu kanlar, Batının nüfuzunu, piyonlarını ve onun kültürü ile haşır-neşir olanları ülkenizden söküp atmanız için sizlere nidada bulunmaktadır...

Bu kanlar, Allah'ın davetine icabet ederek O'nun vaadi ve Resulü Sallallahu Aleyhi ve’s Selam’ın müjdesi olan Raşidi Hilafeti kurmanız için sizlere nidada bulunmaktadır...

Bu kanlar, işte güzel bir hayat bu şekilde olur, mutsuzluk, beşeri kanunları kaldırıp atmak ve insanların Rabbinin kanunlarına tabi olmakla ortadan kalkar dercesine sizlere nidada bulunmaktadır...

فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا "Her kim Benim hidayetime tabi olursa o sapmaz ve bedbaht olmaz. Her kim de Benim zikrimden (hidayetimden) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacaktır." [Tâhâ 123-124] O halde icabet edecek misiniz?”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt

Devamını oku...

Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmaktan Başka Bir Çözüm Yoktur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Yahudi Varlığını Ortadan Kaldırmaktan Başka Bir Çözüm Yoktur!

Haber:

Lübnan Dışişleri Bakanı, Avrupalı ​​bir heyetin önünde Lübnan’ın Yahudi varlığıyla savaş istemediğini, 1701 sayılı kararı uygulamak istediğini ve Lübnan’ın Yahudi varlığıyla dolaylı bir anlaşma yoluyla savaşı durdurmayı görüşmeye hazır olduğunu açıkladı.

Yorum:

Bizim hain ajan yöneticilerimiz için bu tür tutumlar yeni değildir; aksine yirmi yılı aşkın bir süre önce Beyrut Konferansı’nda olduğu gibi onların tutumları her zaman utanç verici ve aşağılayıcı olmuştur; zira onları hepsi, Yahudi varlığına yönelik bir girişim üzerinde anlaştıklarında bunu Abdullah Girişimi olarak adlandırdılar ve Filistin halkının Batı Şeria ve Gazze’de bir devlet olarak tanınması karşılığında Yahudi varlığına, onu resmi olarak tanıyacaklarını teklif ettiler. Yahudi varlığının onlara cevabı ise Batı Şeria’daki savaş ve bu zirvelerdeki kararlarının, onu yazan mürekkebin değeri kadar bile olmadığı şeklinde oldu!

Evet, Lübnan Dışişleri Bakanı, suçlu Yahudilerle sadece kılıçla başa çıkılabileceğini hâlâ öğrenememiş gibi bu düşmandan, savaşı durdurmasını ve onunla dolaylı müzakereye girmeyi talep ediyor!

Ey Dışişleri Bakanı, size ve diğerlerine söylediğimiz çözüm çok açık olup bu da kısaca şunlardır:

1- Özellikle Ürdün ve Mısır olmak üzere Filistin’i çevreleyen ülkelerden herhangi birindeki durumun, güç ve kuvvet ehli ve onlarla birlikte bilinçli muhlisler tarafından değiştirilmesi.

2- Yahudi varlığına saldırarak ve onları ortadan kaldırarak mübarek Filistin halkına gerçek anlamda yardım etmek için derhal harekete geçilmesi.

3- Geriye kalan cepheler için de, başta bilinçli muhlisler olmak üzere ümmeti ve onun yaşam güçlerinin, zincirleri ve sınırları kırmak üzere güçlü, etkili ve açık bir şekilde harekete geçmeye teşvik edilmesi.

4- Ne kadar fedakârlıklara, kana ve yıkıma mal olursa olsun ve cani düşman ne kadar filoları ve güçleriyle gelirse gelsin hayati savaşı sona erdirmemek; çünkü bizler Yahudi varlığını, onların hayal ettiklerinden daha kısa sürede ortadan kaldırmış olacağız.

Bizim ve tüm ümmet için etkili çözüm budur ve bundan başka bir çözüm de yoktur ey utanç verici ve aşağılık girişimlerin sahipleri.

Bu çözüm, siyasi eylemleri ve İslam ümmetimizin samimi evlatlarının ortak çabasını gerektirmektedir.

Sizler hani neredesiniz ey adam gibi adamlar?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Cabir - Lübnan

Devamını oku...

Katil, Zalim, Darbeci Sisi'den Kardeşim Sisi’ye!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Katil, Zalim, Darbeci Sisi'den Kardeşim Sisi’ye!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi ziyaret eden Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir araya geldi. (4/9/2024, Ajanslar)

Yorum:

Cumhurbaşkanı Sisi, Esenboğa Havalimanı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından karşılandı. Esenboğa Havalimanı Şeref Salonu’nda bir süre görüşen Erdoğan ve Sisi, daha sonra aynı makam aracıyla cumhurbaşkanlığı külliyesine geçti. Sisi için cumhurbaşkanlığı külliyesinde resmi karşılama töreni düzenlendi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Türkiye ziyaretinden önce X hesabından yaptığı açıklamada, Türkiye'ye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir araya gelme fırsatını bulacağı için mutlu olduğunu belirtmişti. Sisi, Türkiye ziyareti esnasında ise Mısır ve Türkiye arasındaki köklü tarihi ilişkilere vurgu yaparak, -Hilafeti yıkan- Mustafa Kemal Atatürk'ün kuruluşunu ilan ettiğinden beri Türkiye ile Mısır arasında güçlü siyasi bağların olduğuna dikkati çekti. Devamla "Benim bugünkü (Ankara) ziyaretim ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önceki Kahire ziyareti, Mısır ile Türkiye arasında yeni bir dostluk ve işbirliği başlatma iradesini yansıtıyor." ifadelerini kullandı. Ayrıca Sisi, Gazze'deki duruma da değinerek Türkiye'nin yürüttüğü diplomasiye desteklerinin tam olduğunu belirttiği konuşmasında ABD'nin şeytani planı "iki devletli çözümü"nü işaret ederek, şunları söyledi: "Bölgesel insani kriz konusunda beraber çalışma kararı aldık. Gazze için beraber daha fazla çalışmalıyız. Ateşkesin sağlanması, Batı Şeria'daki ihlallerin son bulması, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti'nin kurulması konusunda mutabık olduk."

Sisi hangi devletten bahsediyor? Mahalle devletinden mi yoksa kabile devletinden mi? Gazze bu eli kanlı diktatörün aslında hiç umurunda olmadı. Sisi’nin tek derdi efendisi olan Amerika’yı razı ve onun çıkarlarını baş tacı etmektir. Amerika’nın izni olmaksızın yerinden dahi kıpırdayamayacak kadar hain biridir. Şayet Sisi, Gazze konusunda samimi olsaydı elinin altındaki orduları hemen harekete geçirir ve lanetlenmiş Yahudi varlığının kökünü o mübarek topraklardan söküp atardı. Nitekim Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, yapmış olduğu bir açıklamada tünellerden Gazze’ye silah gönderildiği iddialarını yalanlayarak, son on yılda terörizmle mücadele ettiklerini “İsrail”in de bildiğini, binlerce tüneli tamamen yok ettiklerini ve bunun için çok fazla mali harcama yaptıklarını ifade etti. İşte bu hainler mi Gazze'ye sahip çıkacak? Bunlarla katil Netanyahu ile arasında İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıkta ne fark var? Bunlar Yahudilerden daha fazla Yahudi’dir!

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Sisi ile birlikte yapmış oldukları basın toplantısında "iki ülkenin bölgesel barış ve istikrara katkılarının hayati önemde olduğunu" ifade ederek şunları söyledi: "Gazze başta olmak üzere düzenli istişare konusunda mutabık kaldık. Görüşmelerimizin odağında Filistin yer aldı. Bu konuda ortak bir duruşa sahibiz. 11 aydır devam eden soykırımın sona ermesi ve ateşkes önceliğimiz olmaya devam ediyor." Devamında ise Erdoğan, “İsrail, bombalarla kıramadığı Filistin iradesini açlık ve susuzlukla kırmaya çalışıyor. Öte yandan Mısır, Katar ve Amerika ile birlikte müzakerelere arabuluculuk yapıyor. Biz de destek veriyoruz. Ancak İsrail'in uzlaşmaz tutumu devam ediyor. Son olarak müzakere muhatabını şehit ederek niyetini göstermiştir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gelince, Mısır'ın yardım kapılarını açmayarak Gazzeli Müslümanları savaş ve açlık cenderesinde tutmasını Amerika’nın favori diktatörüm dediği Sisi’ye hatırlatmaksızın, Sisi’den övgüyle söz etmesi ve ona bu yönde bir başarı payesi yüklemesi tam bir rezilliktir.

Erdoğan, yıllardır Sisi’yi "katil", "zalim", "darbeci”, “diktatör” gibi ifadelerle defalarca hedef almış, 2019’da Sisi’yle aynı masada bulunmamak için BM Genel Kurulu’ndaki resmî yemeğe katılmamıştı. Erdoğan, bu tavrını “Aynı masaya oturup darbecileri meşrulaştırmam” sözleriyle savunmuştu. Fakat aynı Erdoğan, yıllardır ‘kanlı bıçaklı’ olduğu Sisi’yle 2022’nin sonunda el sıkışmış ve son olarak geçen aralıkta yeniden cumhurbaşkanı seçilen Sisi’yi tebrik etmişti. Görünen o ki; "katil" ve "darbeci" Sisi'yi resmî devlet töreniyle karşılayan, onuruna külliyede yemekler veren Erdoğan'ın sıradaki konuğu, yine bir halkının katili Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad olacak.

Dolayısıyla Amerika’nın talimatı gereği bu iki lider bir araya gelmiştir. Hem Türkiye hem de Mısır Amerika’nın bölgedeki aktif aparatlarıdır. Her iki devlet de Amerika adına bölgede aktif siyaset yürütmektedirler.

وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَؕ

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!” [İbrahim 42]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yılmaz Çelik

Devamını oku...

Kırgız Hükümeti Aşırıcılık Bahanesiyle İslam'a Karşı Savaşını Yoğunlaştırıyor!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Kırgız Hükümeti Aşırıcılık Bahanesiyle İslam'a Karşı Savaşını Yoğunlaştırıyor!

3 Eylül’de Kırgızistan İçişleri Bakanlığı, aşırıcılık bahanesiyle İslam’ın yayılmasına yönelik cezaları artıracak bir yasa tasarısını kamuoyunun tartışmasına sundu. Bu yasaya göre ülke halkı, başkalarına dağıtmak veya ulaştırmak maksadıyla “aşırılıkçı” materyaller hazırlamak, taşımak ve saklamak suçlamasıyla 7 yıl boyunca özgürlüklerinden yoksun bırakılacak. Aynı fiilin yabancı finansman yoluyla özel eğitim almış bir grup insan tarafından işlenmesi halinde, bu kişiler on yıla kadar özgürlüklerinden mahrum bırakılacaktır. Maddede şu anda 5 yıla kadar hapis cezası geçmektedir.

Ayrıca internet veya medya organları kullanmak yoluyla kamuya açık çağrılar da dahil olmak üzere aşırılıkçı faaliyetlerde bulunmak için de üç yıldan beş yıla kadar özgürlükten mahrum bırakma önerilmektedir. Aynı fiilin özel eğitim almış bir grup insan tarafından işlenmesi halinde, bu kişiler beş yıldan yedi yıla kadar özgürlüklerinden mahrum bırakılacaktır. Yine mevcut yasalar, bu tür suçlar için 20.000 ila 100.000 Som arasında değişen para cezası öngörmektedir.

Ayrıca tasarıya, aşırılıkçı materyal bulundurmaktan dolayı daha önce uyarı almış kişiler için de üç yıla kadar hapis cezası öngören yeni bir madde eklenmiştir.

Kırgız hükümeti bununla yetinmeyip, Müslüman kadınların halka açık yerlerde peçe takmasını yasaklayan, Müslümanların cami ve resmi okullar dışında yerlerde eğitim almasını ve kitap dağıtmasını engelleyen bir yasa tasarısını da kamuoyunun tartışmasına sundu ki, bu da Diyanet Komitesi aracılığıyla yapılmaktadır. Ayrıca bu yasa tasarısı, dini kurumlarda çeşitli siyasi etkinliklerin düzenlenmesini, dine dayalı siyasi partilerin ve diğer siyasi derneklerin kurulmasını ve finanse edilmesini, partilere isim verirken veya seçim kampanyası faaliyetlerinde dini kelimelerin kullanılmasını ve milletvekillerinin dini faaliyetlerde bulunmasını da yasaklamaktadır.

Mevcut Kırgızistan hükümeti bu tasarıyı Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Aşırıcılıkla Mücadele Sözleşmesi ile uyumlu hale getirmeye çalışıyor ki bu da hükümetin İslam’la mücadelede kafir efendilerini takip edeceği anlamına gelmektedir.

Buna ek olarak hükümete karşı çıkan laikler de aşırılıkçı olarak damgalanmıştır; zira Şangay İşbirliği Örgütü’nün aşırıcılık tanımı buna izin vermektedir. Bunun kanıtı ise yasa kabul edilmeden önce bazı muhaliflerin aşırıcılıkla suçlanmış olmasıdır.

Nitekim bugüne kadar Kırgızistan’da 21 dini örgütün faaliyet göstermesi yasaklanmış olup üyeleri çeşitli cezalara maruz kalmıştır. Şu anda ülkedeki vergiler ve ödemelerdeki artış halkın hükümete karşı memnuniyetsizliğini artırmasından dolayı cezalar oldukça sıkılaştırılmakta ve “aşırıcılıkla” suçlanan kişilerin kapsamının genişletilmesi için büyük bir çaba sarf edilmektedir. Bu durum da muhalefet için bir fırsat oldu ve bunu kendi lehlerine kullanmaya çalışmaktadırlar. Ancak muhalefet liderlerini tutuklayarak onları “etkisizleştirdiğine” inanan mevcut hükümet, bir sonraki mücadelesini Müslümanlara yönlendirmiştir. Bu yüzden hakiki Müslümanların tutumunu ve protestolarını bastırmak için bu kişiler “aşırıcılıkla” suçlanmakta ve tutuklanmakla tehdit edilmektedirler. Her ne kadar hükümet bu tür eylemlerde kendi çıkarlarını gözetse de ancak küresel kâfir sistem aslında İslam’la ve onun değerleriyle mücadele etmekte ve bu bağlamda özel projeler geliştirmekte ve fonlar ayırmaktadır.

Şu anda dünyaya hakim olan sömürgeci kapitalist sistemin çöküşün eşiğinde olduğu ve onu yıkıp yerine geçecek olan sistemin İslam olduğu çok iyi bilinmektedir. Bu nedenle sömürgeciler, Müslümanların dikkatini saf İslam’dan başka bir yöne çekmek için “geleneksel İslam” ve “ılımlı İslam” gibi projeleri kullanmakta ve saf İslam’a bağlı kalanları ve taşıyanları da “aşırıcılıklar” olarak suçlamaktadır. Nitekim davranışlarının, sunmuş oldukları tanımla tutarlı olduğunu gördük. Bunun en açık örneklerinden biri, Rusya ve Ukrayna’nın, Ukrayna’daki savaşta birbirlerine terörizm ve aşırıcılıkla ilgili suçlamalarda bulunmalarıdır. Bunun yanı sıra mevcut ve daha önceki tüm Kırgız otoriteleri kendi tanımlarına göre iktidara güç kullanarak ulaşmıştır, daha doğrusu otoriteyi aşırıcı yöntemler ele geçirmişlerdir.

Hiç şüphe yok ki uluslararası ve iç politikadaki bu tür ikiyüzlülük, kapitalizmin yakın ölümüne işaret etmektedir; çünkü dünyada ve bölgede olduğu gibi Kırgızistan’da da fikrî ve siyasî boşluk derinleşiyor. Allah’ın izniyle bu fikrî boşluğu İslam dolduracak, siyasi boşluğu da Müslümanlar dolduracak ve sömürgeci kâfirlerin ve onların ajanlarının tuzakları da onların aleyhine dönecektir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَOnlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” [Enfal 30]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mümtaz Maveraünnehrî

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Ey Silahlı Kuvvetler, Küçük Kızın Kalbi, Rahaf Ebu Suveyra, Korkudan Atmayı Durdurdu!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Ey Silahlı Kuvvetler, Küçük Kızın Kalbi, Rahaf Ebu Suveyra, Korkudan Atmayı Durdurdu!

Ey Silahlı Kuvvetler, Gazze Haşim'deki Nuseyrat mülteci kampından 4 yaşındaki Rahaf Abu Suveyra, gaspçı Yahudi varlığının sürekli bombardımanının yoğunluğundan korkarak kalbinin durması sonucu şehit oldu. Onun için ve oradaki kardeşleriniz için ne zaman ayağa kalkacaksınız?!

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

27 Safer 1446 Pazar, 01 Eylül 2024 M

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

El-Vakiye TV: "Ey Filistin Halkı… Üzerinde Olduğunuz Hal Üzere Sebat Edin!"

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu:
"Ey Filistin Halkı… Üzerinde Olduğunuz Hal Üzere Sebat Edin!"

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
الجيوش_إلى_الأقصى#

H. 09 Rabiu’l Evvel 1446 - M. 12 Eylül 2024

Daha Fazlası İçin TIKLAYINIZ

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Liderleriniz Allah Subhânehû ve Teâlâ'ya ve Resulü Sallallahu aleyhi ve Sellem'e isyan etmiş, Amerika'nın ajanlarıdırlar!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Liderleriniz Allah Subhânehû ve Teâlâ'ya ve Resulü Sallallahu aleyhi ve Sellem'e isyan etmiş, Amerika'nın ajanlarıdırlar!

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri Subayları! Liderleriniz Allah Subhânehû ve Teâlâ'ya ve Resulü Sallallahu aleyhi ve Sellem'e isyan etmiş, Amerika'nın ajanlarıdırlar.

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

20 Safer 1446 Pazar, 25 Ağustos 2024 M

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER