Perşembe, 03 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Ümmetin Kaynaması, Patlama Derecesine Ulaşmasın Diye!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum
Ümmetin Kaynaması, Patlama Derecesine Ulaşmasın Diye!

 

Haber:

Pazartesi gecesi Güvenlik Konseyi, Washington tarafından formüle edilen ve Gazze Şeridi’nde ateşkes çağrısında bulunan bir karar taslağını kabul etti. Güvenlik Konseyi kararı 14 ülkenin onayıyla kabul edildi ve bir ülke yani Rusya oylamada çekimser kaldı. (BBC)

Yorum:

Amerika’nın bu projeyi sunması ve Güvenlik Konseyi’nde de onaylaması, “savaştan sonraki ilk gün” denilen aşamaya geçmek demektir ki bu da mübarek Filistin topraklarında “iki devletli çözüm” projesinin İslam ümmetine dayatılmasına yol açmaktadır. Bu ise 7 Ekim 2023 olaylarının ardından Amerika ve onunla birlikte Yahudilerin Gazze’deki direnişi ortadan kaldırmaya karar vermelerinin ardından geldi. Zira onlar, ay sonunda bir Yahudi liderin, gerek bu konuda bir açıklama yapmasının, kararın sahada uygulanmasına ilişkin rollerin dağıtılmasının ve bunun medya alanında, küresel kamusal alanlarda ve uluslararası konumda güçlendirilmesinin ardından kirli misyonlarını tamamlamaya yaklaştıklarını düşünüyorlar. Bu arada Gazze’deki Müslümanların kanına susamış gazaba uğramışlar, *bu suç rolü için uygun bir adayken, "efendileri" olan Amerika’nın rolü de Yahudi varlığına elinden geldiğince para, silah, siyasi ve medya desteği sağlamaktır ancak Amerika, çamura batmış yüzsuyunu korumak için gerçekte tüm bu suçun sponsoru kendisi olduğu halde, ırkçı Yahudi hükümetiyle fikir ayrılığı içinde olduğunu göstererek, medya söylemini gerçek tutumuyla çelişecek şekilde sunmaya çalışmaktadır.

Çevre ülkelerin yöneticileri de dahil olmak üzere Arap ve Müslüman yöneticilerin rolü ise yalancı şahitlik rolü olup bir de buna, Gazze halkına destek olma ve mübarek Filistin topraklarını özgürleştirme görevinin yerine getirilmesini talep eden her türlü sesi bastırmayı eklediler.

Ancak mümkün olan sanatın siyasetinde yeni ortaya çıkan tuhaf rol, iyi bir iş yaptıklarını düşünenlerin, çatışmanın, kurban ile (ki onlar Gazze’nin savunmasız halkı ve onların basit ekipmanlarla donanmış direnişçileridir) dünyadaki en gelişmiş silahlarla donatılmış suçlu cellat arasındaki eşit bir çatışma olduğunu vurguladıkları gibi, Gazze halkının çektiği acı kadar Yahudi varlığının da acı çektiğini vurgulamalarıdır. Hem de gerçek tamamen bambaşka olmasına rağmen; örneğin, dört Yahudi esiri kurtarmak için Yahudi varlığı 600’den fazla Müslümanı öldürdü ve yaraladı; peki onun acısı nerede bu acı nerede?! Medyaya biçilen rol ise ümmeti kendi rolü ve suçun büyüklüğü konusunda saptırmaktır ki bu da kaynama noktası Arap ve Müslüman yöneticilerden oluşan Batı ajanlarına karşı patlama noktasına ulaşmasın diyedir.

Direnişin ve Gazze halkının yanında olduğunu iddia eden herkes, Gazze de dahil olmak üzere Filistin meselesinde, meselenin sahibi olan ümmeti bağrına basmaya geri dönmesi gerekir; bu da ümmetin ordularını, sadece Gazze halkına yardım etmek için değil, aksine şehitlerin ve yaralıların intikamını almak, Yahudi varlığını ortadan kaldırmak ve denizinden nehrine kadar mübarek Filistin topraklarını kurtarmak için harekete geçmeye çağrıda bulunması anlamına gelmektedir. Bu ise yöneticiler arasındaki yalancı şahitlerin kaldırılıp atılmasını, Hilafetin kurulmasını ve ümmete ve güçlü ordularına liderlik etmesi ve sadece Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için değil, aynı zamanda onlarla birlikte Amerika ve müttefiklerini de uzun bir tur için denizaşırı ülkelere sınır dışı etmek için nâsır bir Halife’nin nasbedilmesini gerektirmektedir.

Kılıç davranışları belirlemekte kitaplardan daha güvenilirdir * Keskinliği ciddiyet ve oyun arasındaki sınırdır
Savaşın mahiyetini yazılanlar değil *** şüphesiz yapılanlar ortaya çıkarır

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan

Devamını oku...

Tanzanya ve Bağımlılık Sendromu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Tanzanya ve Bağımlılık Sendromu!

Haber:

2 Haziran 2024 Pazar günü Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti ve Güney Kore Hükümeti Seul’de ikili ortaklık anlaşmaları imzaladı.Anlaşmalar, Güney Kore’nin, çeşitli altyapı projeleri yararına Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Fonu kapsamında sağladığı 2,5 milyar Dolar (6,5 trilyon Tanzanya Şilini) değerindeki krediyi içermektedir.

Yorum:

Kapitalist ülkeler Afrika’nın bol kaynakları için mücadele ederken Seul de, Afrikalı liderlere benzer bir misyonu üstlenme çağrısında bulunmak için Pekin, Washington ve Moskova gibi diğer başkentlere katıldı.

Bu, Tanzanya'nın Afrika-Kore toplantısına ilk katılımı değildir. İlk Afrika-Kore Forumu 2006 yılında Seul’de düzenlenmişti.

Tıpkı diğer kapitalistler gibi Tanzanya ile Güney Kore arasındaki ticaret de dengesiz ve sömürücü olup Kore lehinedir.Örneğin beş yıllık bir dönemde (2016’dan 2020’ye kadar) Tanzanya’dan Güney Kore’ye ihracatın değeri 2016’da ortalama 38.794 milyon Dolardan 2019 yılında 29.818 milyon Dolara düştü. Ayrıca Tanzanya 2020’de 47 milyon Dolar değerinde mal ihraç etti ancak Güney Kore’den ithalatı 151 milyon Dolar değerindedir.

Afrika'nın sömürgeleştirilmesi ve sömürülmesi olmasaydı Tanzanya, Güney Kore ve diğer ülkeler arasındaki ticaret anlaşmaları, ekonomik ilerleme için güçlü bir ivme kazandırmasına yardımcı olacaktı.Afrika’nın bakır, kahve, karanfil, taze toplanmış çiçek ve tomurcuklar, parafin mumu, bitki malzemeleri, alüminyum, sebze tohumları, odun ve mineraller gibi ihracatları, kaju fıstığı, yağlı tohumlar, baharatlar ve balık gibi imalat endüstrilerini geliştiren, dolayısıyla kendi laboratuvar reaktiflerini, kıyafetlerini ve ithal ettiği diğer endüstriyel ürünlerini üreten hırslı ve ideolojik bir devlet olmayı hak eden Tanzanya, şu anda Güney Kore’den yüksek maliyetlerle ithalat yapıyor.

Güney Kore ile Tanzanya arasındaki özel ortaklık, diğer konuların yanı sıra enerji, altyapı, mavi ekonomi, gıda güvenliği ve madenlere odaklanmıştır.

Tanzanya gibi bir ülkenin, tahminen 29,4 milyon hektarı sulamaya uygun olmak üzere 44 milyon hektar ekilebilir araziye erişimi varken, gıda güvenliği konusunda Güney Kore’ye bağımlı olması utanç vericidir. Ayrıca Afrika’da ikinci en büyük hayvan sayısına sahiptir.Dünyanın en büyük gölleri arasında yer alan ve 65.583 mil karelik alanı kaplayan Victorya Gölü gibi muazzam su kaynaklarına sahip yaklaşık 61 milyonluk yüksek insan kaynağından bahsetmiyorum bile; zira Tanzanya, hacim olarak dünyanın ikinci büyük gölü ve Afrika’nın en büyük tatlı su hacmine sahip en derin gölü olan 33.700 km2’lik Tanganyika Gölü’nün %49’luk payına sahiptir.Bunun da ötesinde 64.000 kilometrekarelik karasuları ve benzerlerine sahiptir.

Diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Tanzanya da ideolojik bir temele sahip değildir; zira tüm kaynaklarını gıda güvenliği ve tarımsal kalkınma için kullanma konusunda başarısız olmuştur!

Afrika ile kapitalist ülkeler arasındaki bu sömürgeci ilişkiler üzerinden Afrika kaynaklarının sömürülmesi, dünyaya İslam’ın yerine şerir kapitalizm dayatıldığı sürece var olmaya devam edecektir.

Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde İslam, güçlü endüstriyel ve tarımsal araştırmaların kurulmasını ve geliştirilmesini sağlayacak ve Afrika’nın bol kaynaklarından kamu mülkiyeti de dahil olmak üzere gelirlerin ortaya çıkarılmasını İslam temelinde değiştirmek yoluyla sömürü şartlarıyla alınan sömürgeci kredilere son verecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Said Bitumva - Tanzanya

Devamını oku...

“Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?” “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.” Bunun üzerine kavminin

“Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?” “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.” Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)” [Neml 54-56]

Başta En Nehar gazetesi olmak üzere bazı kiralık köşe yazarlarına ve sosyal paylaşım sitelerine bir yanıt olarak basın açıklamamıza Allah’ın sözleriyle başlamaktan daha iyi bir başlık bulamadık. Medya çevrelerinde kendini prestijli bir gazete olarak gören En Nehar gazetesi, Hovik Habashian imzalı ve “Arap kültürünün başkenti Trablus’ta aşırılık yanlıları sinema kültürüne karşı çıkıyor” başlıklı profesyonel olmayan ve güvenilmez bir makale yayınladı.

Bu kesimler, iffeti, saflığı, dini, fıtratı ve aileyi eşcinsellik, sapıklık ve yıkıcı şeylerden üstün gören Trablus halkına karşı seslerini yükselttiler! Bunlar, Lut kavminin eşcinsellerine benziyorlar. Bu kesimlerin iffet savunucuları karşısındaki durumu, Lut Peygamber ve kavimlerine saflığı emreden mümin kimseler karşısındaki durumu gibidir. Ahlaksız kişiler, Lût ve iman edenleri köylerinden çıkarma çağrısında bulunmuşlardır. Neden? Saflığa, iffete ve sağlam fıtrata çağırdıkları için! Bu tuhaf bir benzetme değil mi? Terminolojiler ve ifadeler değişse de bugün düne ne kadar çok benziyor!

Trablus’ta Başbakan ve Azm Hareketi’ne bağlı kuruluşlardan biri, 7-9 Haziran 2024 tarihlerinde Cabriolet Film Festivali adı altında bir “film” festivali düzenleneceğini duyurdu. Film festivalinde yapılan eşcinsellik propagandası pek fark edilmedi. Zaten otorite ve devlet yoksulu bu cılız varlıkta olup biten çok şey fark edilmiyor. Başta Trablus Kültür Divanı olmak üzere şehir halkından dinin, içgüdünün, iffetin ve saflığın hamileri, eşcinsellik ve benzeri terimlerle süslenip püslenen bu filmlerdeki eşcinsellik propagandasını ifşa etmemiş olsaydı, bu olay da pek fark edilmeden geçip gidecekti. Mesele belgeler ve çürütülemez kanıtlarla ifşa edilince, bu festivallerin oportünistleri ve çeşitli kültürel isimler arkasına gizlenenler çılgına döndü!

Lübnan halkının doğasını temsil etmeyenlerin öfkeden kudurmalarına pek şaşırdık diyemeyiz. Ancak en çok En Nehar gazetesi yazarının “Trablus camileri, bu film festivalinin yasaklanması çağrısı yaptı” yazısına şaşırdık. Trablus’ta halkın çoğunluğunu temsil eden camiler, binlerce kişi önünde bu festivali reddettiğini açıkladıysa ve halk da bunu kabul ettiyse, bu sizin anlayışınıza göre şehrin sesini dile getirmek anlamına gelmez mi? Yoksa sözde ifade özgürlüğünüz sadece siz ve sizin gibiler için mi geçerli? Halk için, şehir için, kökeni için, kültürel ve entelektüel yapısı için ifade özgürlüğü yok mu?

Bu yüzden mi En Nehar gazetesi yazarı, eşcinsellik ve anormalliklerin propagandasını güttü, kışkırtıcılık yaptı! İffet ve saflığın savunucularını suçlamak için aşırılık ve haydutluk gibi kelimeleri geveleyip durdu! Efendiniz Amerika’nın bile ekonomisini kurtarmak için bu anormal terimleri reddettiğini veya neredeyse reddettiğini bilmiyor musunuz? Örneğin ABD’ye göre öncelik terörizm değil Çin’dir. Öyle görünüyor ki, kışkırttığınız otorite gibi siz de hala İslam’a ve Müslümanlara karşı aslan kesildiğiniz bir evrede yaşıyorsunuz! Artık çok geç. Bölgede ve dünyada yaşanan olayları iyi okuyun ey filozoflar! Aşırılığın söylediklerinizle ne ilgisi var? Bu yazı, derin mahfillerin bir kışkırtmasıdır! İffet, saflık ve değerlere sahip ve eşcinsellik propagandasını boşa çıkarmak isteyen insanlarla mücadeleyi meşrulaştırmak istiyorlar.

Bileşik cehaletin en çarpıcı göstergesi, sizin “İki siyasi parti arasında siyasi çekişme yaşanıyor” ve “Başbakan Necip Mikati ve Hizb-ut Tahrir Trablus’un yıkıntıları için çatışıyor” sözünüzdür!

Habashian, Hizb-ut Tahrir ile Başbakan Mikati arasındaki siyasi çatışmayı, milletvekilliği ve bakanlık kapma düzeyine indirgedi. Hizb-ut Tahrir’in Lübnan’da siyasi seçimlere katıldığını hiç gördünüz mü? Milletvekilleri var mı? Ya da birçoğunuz gibi bakanlık çıkardı mı? Ya da birçoğunuz gibi iktidar ve kurumlarında adamları var mı? Ya da çoğunuzun nemalandığı gibi devletten nemalanıyor mu?

كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِباً“Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.” [Kehf 5]

Mevcut başbakan veya öncüllerinin veya ardıllarının liderliğindeki siyasi otoriteye veya iktidarın en tepesindekine karşı tavrımız, nettir. Biz bu otoriteye karşı siyasi mücadele içerisindeyiz. Otoritenin, ülke ve halkına komplo kuran Batı ile ilişkisini ya da halkın işleriyle ilgilenmemesini veya ülke halkının özellikle de Müslümanların değerlerine düşmanlık etmesini ifşa ediyoruz. Biz ülke halkının büyük bir bölümünü temsil ediyoruz. Biz Lübnan ve hatta tüm Müslüman dünyasında yetkililerle siyasi mücadele ediyoruz. Bu siyasi mücadelemiz nettir ve Lübnan da dahil olmak üzere Müslüman ülkelerde adalet ve rüşt devleti olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurana kadar da mücadelemiz devam edecektir. Müslümanlar ve gayrimüslimler binlerce yıl Hilafette huzur içinde yaşamışlar hem İslami inançlarını hem de yönetimleri altında yaşayan diğer insanların şeriatını korumuşlardır. Biz, fıtrata uygun, akla kanaat veren doğru değerleri aşılamak için çalışıyoruz. Film festivalinde teşvik edilen hayvanlarla cinsel ilişkiyi ve eşcinselliği değil.

Bu gerçekleşene kadar değerleri tahrip eden hiçbir projeye izin vermeyeceğiz. Açıkça ve meydan okurcasına karşısında duracağız. Bu konuda makaleler ve bloglar yazsanız bile asla vazgeçmeyeceğiz. Keşke Trablus halkının yoksunluğunu, yoksulluk ve sefaletini gidermek için kalem oynatsaydınız. Devleti ve yetkilileri görevlerini yapmaya çağırsaydınız, soytarıları ve sapıkları savunmak ve propagandasını yapmak yerine mazlumları savunma görevinizi yerine getirseydiniz!

Diğer bölgelerde düzenlenen festivallere gelince, belki de bölge halkları bu filmlerde teşvik edilen eşcinsellikten haberdar olmamış olabilir ya da dikkatlerinden kaçmış olabilir! Belki de sizin gibi bu şenlikleri parlak sözlerle örtbas eden yazarlar, insanların gözlerini kör ediyor, müzik, sinema, resim, edebiyat ve şiir gibi süslü ama aslında zehirli terimlerle insanların gözlerini büyülüyorlar... Bu vesileyle tüm Lübnan halkını, eşcinsellik propagandası da dahil olmak üzere bu tür festivallere karşı daha dikkatli olmaları konusunda uyarıyoruz. Yetkililerden izin alsanız bile, izinli reklamlar olsalar bile yazın gelmesiyle birlikte reklam panolarının çıplak kadınlarla dolup taştığını görmüyor musunuz? Bu reklamlar hem sizin hem de genel olarak bu ülkenin değerlerini temsil ediyor mu? Ey tüm bölgelerdeki halkımız! Dikkatli olun. Bu festivallerin propagandasını yapan gazeteler, yazarlar ve internet siteleri, tıpkı Müslüman olmadan önce Firavun’un sihirbazları gibi insanların gözlerini büyülüyorlar.

سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءُوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ“İnsanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar.” [Araf 116] Allah’ın izniyle biz de bu festivallerin propagandacılarına karşı Musa’nın sihirbazlara takındığı gibi bir tavır takınacağız.

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ * فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ“Biz de Mûsâ’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı.” [Araf 116-117] Hak yerini buluna ve onların yapmış oldukları şeyleri boşa çıkarana kadar düşüncemizi onlara atacağız ve uydurduklarını yutana kadar onlarla mücadele edeceğiz.

Sonuç olarak, araç ve yöntemleriyle, yozlaşmış otoriteye karşı yürüttüğü siyasi mücadelesiyle Hizb-ut Tahrir, organları, sağduyulu insanların aileyi koruma çabaları, dindir. Bu bir onur ve gurur kaynağıdır. “Kültür”, “sanat” ve festivaller adı altında zehir kusmanın ve eşcinselliği savunmanın ne şeriatta ne de dinde yeri vardır. Müslüman ve gayrimüslim tüm ülke halkına yabancı ve ithal, zihinlerinizi zehirleyen, sapıklık ve eşcinselliği savunmanızı sağlayan Batı laikliğinin son kullanma tarihi geçmiştir.

مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ * أَفَلَا تَذَكَّرُونَ * أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ * فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ “Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var? Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin (bu delili içeren) kitabınızı!” [Saffat 154-157]

Devamını oku...

2024-25 Felaket Bütçesi, Kapitalist Sistemin Ekonomik Zulmünün Bir Yansımasıdır

2024-25 Felaket Bütçesi, Kapitalist Sistemin Ekonomik Zulmünün Bir Yansımasıdır

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى

“Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.” [Taha 124]

IMF ve Dünya Bankası gibi yeni sömürgeci kurumların tavsiyeleri üzerine ülkede on yıllardır kapitalist ekonomi politikaları uygulanıyor. Özelleştirme adı altında petrol, gaz ve enerji sektörü yerli ve yabancı kapitalist şirketlere peşkeş çekiliyor. Ülke halkı, kaynaklarını bu açgözlü kapitalist şirketlerden satın almak ve enerji ücretleri için bu kaynaklara fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalıyor. Serbest piyasa adı altında çok uluslu mobil operatör şirketleri gibi yabancı şirketler, ülke piyasasını işgal etmiş durumda ve bu şirketler sürekli olarak halkın paralarını yağmalıyor. IMF ve Dünya Bankası’nın sübvansiyonları kaldırmak için dayattığı koşullar nedeniyle jüt şekeri endüstrisi ve tarım sektörü yok ediliyor. Bu yüzden ürünlerde yabancı ülkelere bağımlı hale geldik. Sadece yönetici elitlerin, birkaç kapitalistin ve sömürgecilerin ekonomik ve jeopolitik çıkarları için dış borca bağımlı mega projeler yürütülmekte, bu projelerin kredi yükünü de sıradan halk karşılamaktadır. Sonuç olarak, ülke ekonomisi kırılgan ve iflasın eşiğine gelmiştir. Bu bağlamda, IMF’nin tavsiyesine uygun olarak sübvansiyonların kaldırılması ve enerji ve elektrik sektöründeki vergilerin kapsamının genişletilmesi için 2024-25 Ulusal Bütçesi açıklandı. Hükümet 2024-25 bütçesini finanse etmek için her zamankinden daha fazla borçlanmak zorunda kalacak. (05.06.2024 Jugantar)

Halkı borç ve vergi yükü altına sokan ve kara para aklamak için yolsuzluk ve yağma gruplarına vergi indirimi sağlayan kapitalist sistemin ahlaksız ve yozlaşmış yüzünü açığa çıktı. Hasina kara para aklamakla ilgili olarak “Balık yakalamak istiyorsanız, onları cezbetmek zorundasınız, öyle değil mi ama?” dedi. Dolayısıyla yeni bütçe, halkın üzerindeki borç yükünün ve vergilerin artırılması ve emtia fiyatlarına zam yapılması anlamına geliyor. Sonuç olarak daha bütçe açıklanmadan insanlar umut beslemek yerine ümitsizliğe ve korkuya kapılmışlardır. Kapitalist ekonomistler, ülke halkının kötü durumuna pratik çözümler getiremedikleri gibi IMF’nin GSYİH oranını arttırmak amacıyla mevcut vergilerin kapsamının genişletilmesi tavsiyelerini katı bir şekilde uygulanması konusunda ısrar ediyorlar. Kapitalist sistem küresel olarak başarısızlığa uğramıştır. Bu yüzden iyi yönetişim, demokrasi ve hesap verebilirlikten bahsedilerek kapitalist sisteme dokunulmazlık kazandırılmaya çalışılıyor.

Ey İnsanlar! Awami-BNP yönetici sınıfı değişmiş olsa da kapitalist sistemin ülkede uygulanmaya devam edilmesi nedeniyle on yıllardır halka uygulanan zulümde bir değişiklik olmamıştır. Bu sistemden ekonomik zulümden başka ne beklenebilir! Yeter artık!

Ey insanlar! Mevcut kafir kapitalist ideoloji ve sistemini zihinlerimizden söküp atmadıkça ve Allah’ın bizim için seçip beğendiği Hilafet sistemini kurmadıkça bu feci durumumuzda hiçbir değişiklik olmayacaktır.

إِنَّ اللهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمْ“Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” [Rad 11]

Yakında kurulacak Hilafet sistemi, sömürücü vergileri kaldıracaktır, çünkü İslam’da vergiler insanların gelir ve harcamalarından değil, servet ve üretimden alınmaktadır. Hilafet sistemi, Müslüman ve gayrimüslim tebaanın alım, satım, ticaret, ithalat ve ihracatına KDV uygulanmasını tamamen yasaklar. Ukbe ibn Amir’den rivayet edildiğine göre “Ben, Rasûlullah şöyle buyururken işittim:

لَايَدْخُلُالْجَنَّةَصَاحِبُمَكْسٍ“Meks sahibi cennete giremez.” Bu yüzden verginin ürün fiyatlarına hiçbir etkisi olmayacaktır. İslam sisteminde yiyecek, giyecek, barınma gibi tüm insanların temel ihtiyaçlarını, eğitim, sağlık, güvenlik gibi toplumun temel haklarını güvence altına almak Halifenin yükümlülüğündedir.

وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ“Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” [Zariyat 19] Bunun sonucu olarak fakirlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için gerekirse zenginlerden vergi alınacaktır. Petrol, gaz ve elektrik gibi kamu mallarının özelleştirilmesi caiz değil. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُونَشُرَكَاءُفِيثَلَاثٍ؛فِيالْكَلَإِوَالْمَاءِوَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Mera, su ve ateş” Devletin kamuya ait varlıkları işletmesinden elde ettiği gelirler kamu yararı için kullanılmalıdır. Aslında İslam’da bütçe, tamamen kamu yararınadır.

فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى“Kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” [Taha 123]

Devamını oku...

Öğrenciler ve Halk, Ülke Genelinde Düzenlenen Miting ve Gösterilerde Filistin’in Kurtuluşu Çağrısında Bulundu

Başta ülkenin tanınmış üniversitelerinin, kolejlerinin ve okullarının öğrencileri olmak üzere toplumun her kesimi, Yahudi varlığının Mübarek Toprak Filistin’de devam etmekte olan korkunç katliamlarına öfke duymakta ve Mübarek Toprak Filistin’in kurtarılması çağrısında bulunmak üzere çeşitli yürüyüşler, insan zincirleri ve gösteriler düzenlemektedir. Örneğin başkent Dakka’daki Bangladeş Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi (BUET), Dakka Üniversitesi, Bangladeş Profesyoneller Üniversitesi (BUP), Jagannath Üniversitesi gibi devlet üniversiteleri öğrencileri, Bangladeş Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi (BUET), Dakka Üniversitesi, Bangladeş Profesyoneller Üniversitesi (BUP), Jagannath Üniversitesi; Kuzey Güney Üniversitesi, BRAC Üniversitesi, Doğu Batı Üniversitesi, Bağımsız Üniversite, Uluslararası Bangladeş Amerikan Üniversitesi, Daffodil Uluslararası Üniversitesi, Uttara Üniversitesi, Kuzey Üniversitesi, Liberal Sanatlar Üniversitesi, Anwer Khan Modern Tıp Koleji gibi özel üniversiteler, Chittagong Üniversitesi, Comilla Üniversitesi, Khulna Üniversitesi, Rajshahi Üniversitesi, Shahjalal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SUST) gibi şehir üniversiteleri, Dakka Koleji, Notre Dame Koleji, Bir Shrestha Munsi Abdur Rauf Halk Koleji, Bir Shrestha Noor Mohammad Halk Koleji St Gregory Lisesi ve Koleji, Milestone Koleji, Uttara Lisesi ve Koleji, Mastermind Okulu, Monipur Okulu gibi başkent Dakka’nın çeşitli kamu ve özel kolejleri ve çeşitli tanınmış okullarının öğrencileri, başta kampüsleri olmak üzere halka açık yerlerde, gençler ve toplumun her kesiminden insanlar da Wari, Dhanmondi, Mohammadpur, Khilgaon, Basabo, Rampura, Hatirjheel, Mogbazar, Mowchak, Banshri vb. şehirlerde Filistinli Müslümanlarla dayanışma içinde olduklarını göstermek ve Filistin’in kurtarılması çağrısında bulunmak için mitingler, insan zincirleri ve gösteriler düzenledi. Gösterilerde “Allahu Ekber”, “Nehirden Denize, Filistin özgür olacak”, “Filistin’e Özgürlük, Özgürlük” Gibi sloganlar attılar. İslam’ın zaferini simgeleyen kelimeyi tevhit bayrakları taşıdılar. “İSRAİL” ARAP YÖNETİCİLERİN GÖLGESİDİR”, “SOYKIRIMI DURDURUN”, “FİLİSTİN’İN YANINDA OLUN”, “FİLİSTİN’İ KUSTARIN”, “BM’YE HAYIR”, “İKİ DEVLETLİÇÖZÜM ALDATMACADIR”, “TEK ÜMMET, TEK VÜCUT”, “SELAHADDİN’İMİZ NEREDE?” “ORDULAR AKSA’YA” vb. Pankart ve flamalar salladılar. Ayrıca yolun her iki tarafındaki insanlar, Dakka şehrinin farklı yollarında “Bisiklet” ve “Araba Konvoyu” düzenleyenlere el sallayarak Filistin’in kurtuluşuna destek bildiriminde bulundular.

Ey insanlar! Haçlı Batı ajanı mevcut yönetici elit ve kukla medya, İslam ümmetinin her nefesini kontrol etmeye çalışsa da başta kolejli ve üniversiteli gençler olmak üzere bu ümmetin evlatları Filistinli Müslümanları unutmadılar. Bu gösteriler, bu ümmetin birliğinin, inancının ve asil duygularının fitri ve doğal ifadesidir. Bu yönetici elit, tüm çabalara rağmen bu duyguları bu ümmetin kalbinden söküp atamadı.

Ey ordunun samimi subayları! Ey Selahaddin’in torunları! Muhakkak ki Filistinli Müslümanlar için yüreğiniz kan ağlıyor. Kanınınız fokur fokur kaynadığını biliyoruz, çünkü bu haydut rejimin sizi BM barış gücü misyonu adı altında Batı’nın çıkarlarını korumaya gönderdiğine, ama öbür taraftan mübarek Mescid-i Aksa ve Filistin’deki Müslümanları korumak için sizi zincire vurduğuna tanık oluyorsunuz. Hadi kışlalarınızdan çıkıp halkın yanında yer alın. Mevcut yöneticileri devirin ve Hilafeti kurmak için gerçek bir parti olan Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Raşidi Hilafet, İslam ümmetinin askeri güçlerini birleştirecek ve Mübarek Toprak Filistin’in kurtaracaktır İnşallah. Allah zafer vaadine güvenin. O zaman tüm ülke halkı sizi “Allahu Ekber, Allahu Ekber ve Lillahil Hamd” sözleriyle karşılayacaktır.

إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ آمَنُواْ فِى ٱلْحَيَاةِ ٱلدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ ٱلأَشْهَادُ“Elbette biz, hem dünya hayatında hem de şahitlerin hazır bulunacağı günde elçilerimize ve inanmış kişilere yardım ederiz.” [Ğafir 51]

Devamını oku...

Gazze Arefe Gününden Ne İstiyor?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze Arefe Gününden Ne İstiyor?

Haber:

H. 1445 Arefe günü hutbesi. (15 Haziran 2024)

Yorum:

Arefe hatibi, yaklaşık 23 dakikalık hutbesinin 15 saniyesini Gazze için duaya ayırdı!

Matematik ve rakamsal olarak Arefe hutbesinden Gazze’nin payına düşen yaklaşık %1.1’dir!

Gazze’nin payına düşen harfiyen şöyledir: “… Kendilerine zarar dokunan, düşmanlarının eziyetine maruz kalan, kanları dökülen, ülkesi ifsat edilen ve gıda, ilaç, beslenme ve giyim gibi ihtiyaç duydukları şeylerin ulaşması engellenen Filistin’deki kardeşleriniz için dua edin.”

Allah seninle beraberdir ey Gazze; la havle vela kuvvete illa billah.

Aslında Arefa hutbesinde Gazze’ye bu kadar az ağırlık verilmesi hiç şaşırtıcı değildir; çünkü siyasi ve hatta askeri bağlam böyle bir hutbeyle tutarlıdır.

Ama şayet Arefe minberi bağımsız ve özel olarak Filistin, genel olarak da ümmetin meseleleri için hak söz haykırılmış olsaydı, sanırım o zaman onun hitabı deprem etkisi oluşturacak, nefislerdeki akide ve hamiyeti uyandıracak ve son noktayı koyacaktı. Sanırım en azından şöyle diyecekti:

Ey Müslüman orduları… aynı zamanda ey subaylar, kurmaylar ve askerler; sizlere Allahu Teala’nın şu kavliyle sesleniyoruz: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.” [Tevbe 38] Ve Allahu Teala’nın şu kavliyle uyarıyoruz: إِلَّا تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌEğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” [Tevbe 39]

Sabırlı mücahitler sahada azimle ve kararlılıkla cihad ederlerken korkak düşman uçakları ve toplarıyla uzaktan bomba atıyor, evleri yıkıyor, çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürmeye devam ediyor; peki o halde ne bekliyorsunuz?

Allah aşkına söyleyin bize… Sizlerde Allah yolunda cihad etme şevkini uyandıracak olan şey nedir? Allah aşkına söyleyin bize; Mescid-i Aksa'nın avlularında taburlarınızı ve askerlerinizi ne zaman göreceğiz? Mücahidleri sahada tek başlarına bırakıp aşağılanmış ve kırılmış bir şekilde kışlalarınızda mı oturacaksınız?

Bu kahramanca karşılaşmada Gazze halkını tek başına mı bırakacaksınız? Yoksa Yahudi varlığı için taş üstüne taş bırakmamak amacıyla Allah ve Rasulü’ne yardım etme yönündeki izzetli çağrıya icabet mi edeceksiniz?

Allah yolunda cihad edenler şu iki iyilikten birini arzulamaktadırlar: Ya zafer ya da şehadet; zira her kim öldürülür ve şehit olursa, büyük bir kurtuluşa ermiş olur. Filistin halkının cesaretini kıran kaç tane olursa olsun şehitlerin sayısı değildir; ancak onların cesaretini kıran Müslüman orduların onları yardımsız bırakmalarıdır; Allah aşkına bu bir hak mıdır yoksa suç mudur?

Ey Müslüman ordular, ey muhlis subaylar, kurmaylar ve askerler: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını kurtarmak korkakların ve zayıfların erişemeyeceği büyük bir şereftir; yine bu, sadece samimi takva sahiplerinin erişebileceği büyük bir şereftir; o halde zillet elbisesini çıkarıp atarak izzet elbisesine bürünecek misiniz?

Bizler sizlere, İslam’a yardım etme, Gazze halkına yardım etme ve Kudüs’ü kurtarma çağrısında bulunuyoruz; şayet Allah ve Rasulü’nün çağrısına ve müminlerin çağrısına icabet ederseniz büyük bir kurtuluşa ermiş olursunuz; yok eğer ihmalkâr davranır, korkar ve yerinize çakılıp kalırsanız başarısız olursunuz. Peki Allahu Teala’nın şu kavli sizleri korkutmuyor mu?! وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38]

Yahudi varlığını korumak için Amerika uçak gemileriyle geldi ve bütün kafir ülkeler de filolarıyla geldiler; ama Allah’ın güç ve kuvveti sayesinde onlar, Allah’a karşı onlara hiçbir fayda veremezler; yoksa Allahu Teala’nın şu kavline iman etmiyor musunuz: إِن يَنصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” [Al-i İmran 160]

Evet, Allah'ın Beyt-i Haramı’nın hacıları, evet İslam ümmeti, Allah bize yardım ederse artık bize üstün gelecek kimse yoktur; bu savaş turlardan bir tur olup Allah’ın bizim için nasıl bir hayır takdir ettiğini bilmiyoruz; ancak bizler, apaçık bir zaferle randevumuz olduğundan eminiz; bu randevu ise askerlerinin Kudüs’e tehlil ve tekbirlerle inecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafettir; bunu da Allahu Teala’nın şu kavli tasdik etmektedir: إِن يَنصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” [Ali İmran-160]

İşte o zaman yeryüzü, İslam’ın nuru ve Kavî, Aziz ve Hakîm olan Allah’ın yardımıyla aydınlanacaktır.

(Not: Yukarıdaki hutbe, mübarek topraklarda bulunan Beyt Safafa’daki Rahman Mescidi’nin hatibi Şeyh İsam Amira’nın çağrısından uyarlanmıştır; Şeyh İsam Amira bu hutbenin akabinde 12 Ekim 2023 tarihinde, gaspçı varlığın yetkilileri tarafından tutuklanmış olup bugüne kadar hâlâ esaret altındadır. Allah seni ve düşmanların cezaevlerindeki tüm Müslümanları esaretten kurtarsın).

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt

Devamını oku...

Selahaddin “Kınayanlardan” Olmadı, Aksine Filistin’i Kurtarmak İçin Ordularını Harekete Geçirdi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Selahaddin “Kınayanlardan” Olmadı, Aksine Filistin’i Kurtarmak İçin Ordularını Harekete Geçirdi!

Haber:

Anadolu Ajansı’nın internet sitesinde şu başlıklı bir haber yayımlandı: “Ürdün, yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya saldırısını kınadı ve ihlallerin devam devam etmesi konusunda uyarıda bulundu.” Haberde şöyle geçti: “Ürdün Çarşamba günü yüzlerce aşırılık yanlısı yerleşimcinin İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesini kınadı ve Tel Aviv'i ihlallerin devam etmesi konusunda uyardı.” Bu, Kudüs’teki İslami Vakıflar Dairesi’nin Çarşamba sabahı 590 “İsrailli” yerleşimcinin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlediğini duyurmasının ardından Ürdün Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının bir kopyasının Anadolu Ajansı’na ulaşmasıyla geldi.Dışişleri Bakanlığı, "en sonuncusu, işgalci “İsrail” polisinin koruması altında bugün (Çarşamba günü) mübarek Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırı olmak üzere aşırılıkçı yerleşimcilerin devam eden ve artan saldırılarını kınadı.”

Yorum:

Ürdün rejimi, yerleşimci sürülerinin Mescid-i Aksa’ya her baskın yaptığında, kınama ve uyarı ifadelerini tekrarlamaktan artık yorulmadı mı?!

Kınama ve uyarıdan sonra ne olacak? Örneğin Ürdün ordusu uçaklarını harekete geçirip İran’ın işgal altındaki Filistin’e yönelik fırlattığı füzelere karşı koyarak yaptığı gibi ordusunun uçaklarını işgal altındaki Filistin’e doğru harekete geçirip Tel Aviv’i bombalayacak mı? Ya da sekiz ayı aşkın süredir Gazze'yi bombalayan Yahudi varlığının askerlerine yiyecek dolu kamyonlar göndermeyi bırakacak mı?! Veya en azından ilişkileri ve hain Wadi Araba Anlaşması’nı bitirecek mi?!

Yeter artık, ömrünün ilk çağlarında Müslüman bir çocuğun bile aklının ucundan geçmeyen yaygaralarınız, kınamalarınız ve uyarılarınız.

Müslümanlar artık sizin ihanetlerinize ve ajanlıklarınıza aldanmıyor; bu yüzden buradan Neşami ordusuna, Ürdün ordusuna şu çağrımızı yöneltiyoruz; Gazze’ye yardım etmek için harekete geçsinler, ellerini gerçek nusret eli olan mücahidlere ve Gazze halkına uzatsınlar ve başta Ürdün kralı olmak üzere Müslümanların başındaki hain yöneticiler olmamış olsa bu korkunç katliamlara devam edemeyecek olan bu suçlu varlığın ellerini koparsınlar.

Ey Ürdün ordusu ve ey Müslüman orduları, tüm Filistin’i kurtarmak için harekete geçiniz. Dahası yöneticilerinizi çekirdek gibi çitleyip atın ve bizleri, yüz yıldır Filistin’i özgürleştiremeyen bu aşağılık kınamadan kurtarın.

Ey Müslüman orduları, İslam’a ve Müslümanlara yardım etmek için seferber olun ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sancağı olan cihad sancağını dalgalandırın; bu, hain yöneticilerinizin sizleri kandırdığı gibi zor değildir; zira siz olmaksızın da Gazze’deki mücahidler, mutant varlığın devletinin prestijini birkaç saat içinde kırdılar ve yenilmez orduyu mağlup ettiler. Dolayısıyla şayet Amerika’nın ve kafir Haçlı Batı’nın desteği, Müslümanların başındaki yöneticilerin ihaneti ve sizin de onlara olan desteğiniz olmasaydı, Yahudi varlığı ortadan kaldırılacak ve İsra ve Miraç toprakları olan mübarek Filistin toprakları kurtulacaktı.

Peki Müslümanların nidalarına ve yardım çığlıklarına icabet edip gerek hafif, gerek ağır olarak seferber olarak genişliği yer ve gök kadar olan cenneti kazanacak mısınız?! Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: انفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ (Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe 41]

Şüphesiz Allah Azze ve Celle’nin Kitabı’nda bir nur ve hidayet vardır; o halde Celle ve Âla’nın hidayetine tabi olun, O’nun emirlerine itaat edin ve O’nun yasaklarından kaçının. Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَئِسُوا مِنَ الْآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِEy iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinmeyin. Onlar, inkârcıların kabirlerdekilerden ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.” [Mümtehine 13]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Asım Et-Tavîl – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER