26 Ağustos 2024 Pazartesi günü El-Ezher Şerif, resmi sitesinden yaptığı bir açıklamada ve sosyal medya hesaplarındaki paylaşımında, aşırılık yanlısı bir Siyonist yetkilinin Mescid-i Aksa’da bir Yahudi sinagogu inşa edilmesini destekleyen provokatif ve aşırılık yanlısı açıklamalarını şiddetle kınadı. Açıklamada, bu kışkırtıcı açıklamaların dinlere, kutsal mekanlara ve uluslararası yasalara saygı göstermeyen, yalnızca orman kanunlarını, vahşet ve caniliği tanıyan aşırılık yanlısı bir zihniyetin ürünü olduğu belirtildi. Ayrıca açıklamada, Mescid-i Aksa’nın -avlusuyla ve tüm alanlarıyla- Müslümanların mülkü olduğu, Siyonistlerin Mescid-i Aksa ve Kudüs şehrinin tarihi simgelerini Yahudileştirme yönündeki canice planlarına rağmen gelecekte de İslam’ın ilk kıblesi ve üçüncü kutsal mekânı olarak kalacağı vurgulandı. Açıklamada, İslam ülkelerinin hükümetlerine, mübarek Mescid-i Aksa’ya saldıran, masum Filistinlilere karşı şiddet ve terörü kışkırtan bu ve diğer aşırılık yanlısı Siyonist şahsiyetlerin bu sorumsuz ve tekrar eden açıklamalarına karşı ciddi ve sert adımlar atmaları ve bu aşırılık yanlısı işgalci varlığın yetkililerinin bu suç teşkil açıklamalarına ve terörist uygulamalarına bir son verilmesi çağrısında bulunuldu.
Ey El Ezher alimleri! Sizler çok iyi biliyorsunuz ki, Mübarek Toprak meselesi, İslam’ın ve Müslümanların meselesidir, kurtarılması için orduların seferber edilmesi gereken bir meseledir. Tüm dünya ve uluslararası yasaları, İslam’ı ve Müslümanları desteklemek yerine, gaspçı Yahudileri, varlıklarını ve bekalarını desteklemektedir. Söylemleri vadide bir çığlıktan başka bir şey değildir. Kafirlere güvenmek caiz değil. Kaldı ki onlara güvenmek, onlardan adalet ve iyilik beklemek, Allah’ın şu sözlerine aykırıdır:
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113] Ayrıca, bu Siyonist varlığın İslam topraklarını işgal eden ve kutsal mekanları kirleten bir düşman olduğunu, onunla herhangi bir ilişki kurmanın Allah’a, Rasûlü’ne ve İslam’a ihanet anlamına geldiğini de biliyorsunuz. Buna rağmen, Mısır rejiminin bu varlıkla işbirliği yapmasını, anlaşmalar ve ticaret ilişkileri kurmasını kınamıyorsunuz. Bunun Şeriata aykırı olduğunu, Allah’ın gazabına ve öfkesine yol açtığını bildiğiniz halde inkâr etmiyorsunuz. Yine kesin olarak biliyorsunuz ki, Yahudi varlığı kökünden sökülüp atılıncaya ve İslam toprağının tamamı kurtarılıncaya kadar onunla bizim aramızda sadece savaş hali olabilir. İşte hitap ettiğiniz ülkemiz yöneticilerinin yapmadığı ve yapamayacağı şey budur. Onların kime sadakat gösterdiklerini biliyorsunuz ve yaşam unsurlarına sahip olmayan bu gaspçı varlığın varlık sebebinin onlar olduğunu da çok iyi biliyorsunuz. Bu gaspçı varlık, onlar ve onların desteği olmadan, özellikle de Yahudi varlığının ana destekçisi ve güney sınırlarının koruyucusu Mısır rejimi olmadan ayakta durmaz ve var olamaz.
Ey El Ezher alimleri! Kafirlerin askeri varlıklarını Müslüman ülkelerden kovmanın farz olduğunu biliyorsunuz. İslam topraklarının saldırıya uğraması ya da düşmanın Müslüman topraklarını işgale hazırlandığının öğrenilmesi durumunda düşmanı püskürtmek için cihat farz olur ta ki o topraklarda bulunanlar yeterli gelene kadar. Düşmanın, Müslüman bir ülkeye saldırması durumunda cihat farzı, yakındaki Müslümanlara, güç yetiremezlerse, onların yakınındaki Müslümanlara intikal eder. Tüm Müslümanları kapsayana kadar bu farz böyle devam edip gider. Düşman belirli bir toprağı saldırdığında, işgal altındaki o toprak halkı için cihat nafile olur, çünkü esir hükmündedirler. İşgal altındaki o ülkeye komşu diğer ülkelerdeki güçlü Müslümanlara ise farz olur. Mevcut yöneticiler, işgal altındaki toprakları kurtarmak için cihadı engellediklerine göre ve vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vacip olduğuna göre hem cihat hem de İslam topraklarını ve İslam’ın kutsal mekanlarını kurtarmak için bu yöneticileri ortadan kaldırmak farz olur. Her şeyden önce Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinde İslam’a göre yönetmek, farzların tacıdır.
Ey El-Ezher âlimleri! Biliyorsunuz ki imandan sonra İslam topraklarını gasp eden düşmanı püskürtmekten daha farz bir şey yoktur. Alçak varlığın Mübarek Toprak halkımıza karşı işlediği suçları görüyorsunuz. Halkımıza yapılan zulmü gidermek, halkımızı desteklemek ve topraklarını kurtarmak için harekete geçmeyen rejimin, provokatif ifadeler için harekete geçmeyeceğini biliyorsunuz. Mevcut rejimin tek kaygısının, kutsallarının ihlal edilmesine ve kutsal mekanlarına saygısızlık yapılmasına öfkelenen Mısır halkını kontrol altına almak, Filistin halkını desteklemek için harekete geçmesini engellemek olduğunu biliyorsunuz. Belki de yaptığınız şey bu rolün bir parçasıdır. Söyleminiz, Yahudi varlığındaki inatçı ahmakların dizginlenmesine çağırmaktadır. Ki Müslümanların duygularını kışkırtacak açıklamalar yapmasınlar, rejimlerin tahammül edemeyeceği belki de köklerini kazıyacak bir öfke devriminin kıvılcımını ateşlemesinler.
Yahudilerin İslam topraklarını gasp eden, ümmetin kutsallarını ihlal eden ve mukaddes mekanlarını kirleten bir işgalci varlık olduğunu defalarca söyledik. Mübarek Topraktaki halkımızın kanını akıtan bu varlık, İslam topraklarını işgal eden saldırgan bir düşman konumundadır. Bu nedenle bu düşmanı püskürtmek için genel seferberlik ilan edilmeli ve ordular derhal harekete geçirilmelidir. Yahudiler, bu provokatif açıklamalarından önce çok daha beter provokatif eylemlerde bulunmuşlardır. Bu gaspçı varlığın İslam topraklarında bulunması bile provokatif bir eylemdir. Ordular, bu varlığın kökünü kazımak için hemen harekete geçmelidir. Hepimiz biliyoruz ki, ülkelerimizin yöneticileri, bu işgalci varlığı koruyan Batının ajanlarıdır. Bu varlık, ümmetimizin kalbine saplanmış bir hançer ve Batı’nın ileri karakoludur. Bu yüzden yöneticilerimiz, bu işgalci varlığın gerçek koruyucuları ve gerçek demir kubbeleridir. Ona kalkan olmaktalar, ordular ve ümmetin, Allah’ın Filistin halkına yardım etme ve bu işgalci varlığı kökünden söküp atma emrini yerine getirmelerini engellemektedirler.
Ey Ezher alimleri! Yöneticilerin teslimiyetleri, işbirlikleri ve Filistin’i kurtarmak için orduları seferber etmemeleri, ordulara çağrıda bulunmanızı, önce İslam topraklarını özgürleştirmek için orduları cihat görevinden alıkoyan yöneticilerin kökünü kazımanızı, sonra da orduları harekete geçirmek ve Hilafet Devletini kurmak için çalışmanızı zorunlu kılar. Hilafet, başta Mübarek Toprak halkımızın kanını döken saldırgan düşmanı püskürtmek olmak üzere İslam’ın hükümlerini uygulamaya koyacaktır.
Bu, kıyamet günü Allah’ın huzurunda hesaba çekileceğiniz bir görevdir. Siz de bizim kadar iyi biliyorsunuz ki, sizin için bundan daha farz bir şey yoktur. Sessiz kalmanız caiz değildir. Aksine, Allah emrini yerine getirinceye ve askerlerine zafer verinceye kadar insanları teşvik etmeli ve Kinane askerlerini Allah’ın üzerlerine farz kıldığı şeyi yapmaya teşvik etmelisiniz. Bunu yapmamanız veya bu konuda tembellik göstermeniz caiz değil, aksi takdirde Allah’ın şu buyruğuna müstahak olursunuz:
وإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم“Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38] Allah’ın sizden istediği en büyük iyiliği Allah’a gösterin. En büyük kötülüğü yasaklayın. İslam hükümleri ve İslam Devleti’nin yokluğu en büyük kötülüktür. İslam Devletinin yokluğu, İslam topraklarının işgal edilmesine, kutsallarına saygısızlık yapılmasına, çer çöpün İslam ümmetine hakaret etmesine ve aşağılamasına yol açmıştır. Eğer ümmetin bir imamı ve devleti olsaydı hiç kimse buna cüret edemezdi. Ve en büyük iyiliği emredin. Kinane ordusundaki samimi askerleri, önce Kahire’yi bu ihanete dayalı rejimden kurtarmak sonra da Filistin’i özgürleştirmek ve İslam Devletini kurmak için eyleme geçmeye teşvik edin. İslam Devleti, İslam’ın hükümlerini tam olarak uygulayacak, orduları sadece Filistin’i değil, gasp edilmiş tüm İslam topraklarını kurtarmak için seferber edecektir. Hadi bu ümmetin ışığı olun, yolunu aydınlatın, İslam ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin gölgesi altında yeniden otoritesini geri almasını sağlayın.
وَإِذْ أَخَذَ اللهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ“Allah, kendilerine kitap verilenlerden, «Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz» diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!” [Ali İmran 187]