Cuma, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

İnsanlığın Yaşadığı Bu Karışıklığın Gölgesinde Çözüm, İslam’ın Tatbik Edilmesidir!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

 

İnsanlığın Yaşadığı Bu Karışıklığın Gölgesinde Çözüm, İslam’ın Tatbik Edilmesidir!

Belki de herkes, bugün İslam ümmetinin yaşadığı bu karışıklığın nedenini, ümmetin, neden yaşamın her alanındaki bu gerileme ve çöküşe ulaştığını sorguluyordur. Ve tüm insanlığın başına gelen sıkıntının nedenini… Kendilerini ve tabiilerini, altın çağlarını yaşadıklarına ve arzu ve mutluluklarına ulaştıklarına inandıran Batı ülkeleri, kendi düşünürlerine göre bu duruma, ancak dini terk ettikten sonra ulaşmışlardır ancak gerçekte onlar kendilerini kandırıyorlar; zira Batılı ülkeler, bir cehennem çukurunda yaşıyorlar ve kendileri için bir kurtarıcı ve çıkış yolu arıyorlar…

Değişimi kabul etmeyen ve hiçbir şüpheye yer bırakmayan sabit ve köklü cevap, çözümün, İslam şeriatını ve hükümlerini uygulayan, taşıyan ve koruyan bir devlette tatbik edilmesinde yatmasıdır; çünkü İslam şeriatı, siyasi ve askeri hüküm ve kanunları, ahlakı, kadın, çocuk ve bir bütün olarak toplumun haklarını düzenleyen en iyi kanunları içermektedir; çünkü o, içerisinde hiçbir kusur ve zulmün olmadığı dosdoğru Rabbani bir metottur ve onun hükümleri önünde, siyah ve beyaz, zengin ve fakir, yöneten ve yönetilen herkes eşittir; dolayısıyla herkesin birtakım hakları ve görevleri vardır.

Muhammedi davetten önceki Arapların halini ve vahiy inmeden önceki bütün ümmetin halini okuyan bir kimse; bizim hakkında bahsettiğimiz hakikati görecektir; zira Araplar, İslam risaleti gelmeden önce egemen olan karışıklık, başıboşluk, cehalet, geri kalmışlık, zulüm, ırkçılık, neredeyse bitmek bilmeyen intikamlar, kadınların ezilmesi, haklarının alınması, insanların köleleştirilmesi ve benzeri sıkıntılarla karşı karşıyaydılar. Dolayısıyla İslam risaletinin en önemli hedef ve maddelerinden biri, bu felaketleri ortadan kaldırmak, bunlarla mücadele etmek ve tevhit sancağı altında tüm insanlığın arasında adaleti yaymak oldu. Zira Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek yoktur ve siyah ve beyaz, fakir ve zengin bütün insanlar eşittir. Dolayısıyla kalpler çatışıp çarpıştıktan ve kalpleri iman nuru kapladıktan sonra hepsi bir mecliste oturup tek bir kaptan yemek yediler; böylece de tek bir vücut gibi oldular.

İşte bugün bizler de birtakım çağrılar ve karışıklık içinde yaşıyoruz; zira bu dinin, bilime ve gelişmeye ayak uyduramayan geri kalmış ve gerici bir din olduğu şeklinde çarpıtmaya çalışanlar olduğu gibi… diğer bazıları da, kesinlikle bir yaratıcının olmadığını ve kainatın tesadüfen başladığını söyleyerek dinleri tamamen inkâr ediyorlar… bazıları ise, kadınların özgürleşmesi ve onların her konuda erkeklerle eşit olması çağrısında bulunuyorlar, zinaya ve içki içmeye izin veriyorlar. Dahası onların durumu, eşcinselliğe izin veren yasaların çıkarılması çağrısı yapacak noktaya kadar ulaştı. Ayrıca onlar, kürtaja, evlilik dışı ilişkilere, hayvanlarla cinsel ilişkiye ve çöküşlerini ve rezilliğin ve karışıklığın en uç seviyelerine ulaştıklarını gösteren diğer şeylere izin veriyorlar. Böylece onlar hayvanlar gibi oldular; hatta daha da şaşkın bir hale geldiler!

Batı’daki insanların özgürleştiklerine, hedef ve arzularına ulaştıklarına inanmayın; Vallahi onlar kendilerini kandırıyorlar. Zira İngiltere, Fransa, Amerika ve diğerleri gibi bu kapitalist medeniyetin ülkeleri ve kadın savunucuları tarafından yıllık olarak yayınlanan şok edici resmi raporlar vardır. Orada yüzbinlerce evlilik dışı doğumun olduğu geçmekte olup aralarındaki tecavüzü ise hiç sormayın. Ayrıca raporda, (ya hamilelik sırasında ya da doğumdan sonraki günlerde fetüslerin öldürülmesi gibi) binlerce düşük vakası geçtiği gibi depresyon, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, yalnızlık ve dünyanın işe yaramazlığı hissi ve daha birçok suç ve skandal nedeniyle özellikle genç erkek ve kadınlar olmak üzere binlerce intihar vakası geçmektedir… O halde bahsettikleri mutluluk ve ulaştıklarını iddia ettikleri özgürlük hani nerede?! Onlar mutluluğu, fiziksel hazzın en yüksek şekilde elde edilmesi olarak tanımlıyorlar; peki gerçekten mutluluğa ulaşabildiler mi? Peki öncelikle onların mutluluğa yönelik tanımları doğru mudur? Hayır, mutluluğa ulaşamadıkları gibi onu doğru bir şekilde de tanımlayamadılar; zira onlar, karşılıklığın içinde bocalayıp duruyorlar; dolayısıyla ne para, ne teberrüc (kadının açık saçıklığı), ne de içki içmek onları mutlu ediyor. Oysa gerçek mutluluk, inananlarına, insanı gerçek mutluluğa ulaştıracak -ki o, Allah Azze ve Celle’nin rızasıdır- mefhum ve kanaatleri aşılayan İslam’a sarılmaktır.

İnsanlık, İslam’ın tatbik edilmesi dışında bu karanlıklardan çıkamayacaktır; çünkü İslam, akidesi insanın aklını ikna eden ve kalbini huzurla dolduran kapsamlı ve kâmil bir hayat sistemidir. Bu yüzden onu tatbik edecek bir devletin olması gerekir. Ancak şu an bu devlet, 100 yılı aşkın bir süredir uluslararası sahneden kaybolmuştur. Zira Müslümanların devleti, 3 Mart 1924 tarihinde yıkılmıştır; dolayısıyla bu devletin gölgesi dışında insanlık, çöküş halinden ilerleme yönünde değişmeyecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Yahya Ebu Faruk – Yemen

Devamını oku...

Kadın Güreşlerinden Kadın Moda Patileri ve Plaj Kıyafetlerine Kadar!!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kadın Güreşlerinden Kadın Moda Patileri ve Plaj Kıyafetlerine Kadar!!
Harameyn Beldesi, Suud Hanedanının Yönetimi Altında Sürekli Bir Bozulma İçindedir

Haber:

Suudi Arabistan Krallığı’nda 17 Mayıs 2024 Cuma günü, plaj kıyafetlerine yönelik bir defile (mayo defilesi) düzenlendi; bu, kadınların siyah feraceleri olmadan evlerinden çıkmalarına izin verilmeyen Körfez ülkelerinde benzeri görülmemiş bir etkinliktir. Etkinlik sırasında modeller, yüzme havuzunun yanında düzenlenen defile kapsamında Faslı moda tasarımcısı Yasmina Kanzal imzalı mayolar giyerek kollarını ve bacaklarını ortaya çıkardılar. Kanzal AFP'ye şunları söyledi: “Buraya geldiğimizde, Suudi Arabistan’daki mayo defilesinin bu ülkede tarihi bir olayı temsil ettiğini fark ettik.” Defile, “Kızıldeniz Moda Haftası’nın” ilk versiyonunun ikinci gününde, Suudi Arabistan’ın batı kıyısında yer alan ve yalnızca tekne veya deniz taşıtlarıyla ulaşılabilen Ummahat Adası’ndaki büyük ve lüks bir otelde gerçekleştirildi. (DW, 18/05/2024)

Yorum:

Daha önce 02/04/2024 tarihli haber-yorumda, bu fakir kul şöyle demişti:

“Harameyn beldesinde kadınlara yönelik futbol ve güreş kulüpleri açmaktan, kadınları kadın güzellik yarışmalarına katılmaya teşvik etmekten, yani kadınların mahrem yerlerini açıp onlara “dünya kadınları” adını vermekten ve İnsanları kadınların dindarlığına göre değil de güzelliğine göre ayırt edildiğine inandırmaktan, onları yarı çıplak vücutlarına tevhit bayrağını asmaya teşvik etmeye kadar tamamı, Suudi Arabistan devletinin tevhid bayrağını reddederek onu bir başkasıyla değiştirip zayıf delillerle başka cahiliye ve küfür bayraklarına yönelmesi için bir giriş kapısıdır… Yani büyük küçük her şeyde laik Batılı yaşam tarzına ve benzerlerine göre yaşamak için bir giriş kapısıdır…Ancak Bin Selman rejiminin, bir süre sonra bile olsa bir değişimin olacağı kaidesini unutmuş veya hafife almış olabileceğine işaret etmek gerekir; zira Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَٰلِكَ فَضْلُ اللهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.” [Maide 54]” Bitti.

Haberlerde de geçtiği gibi plaj kıyafeti defilesi (mayo defilesi), artık hem Batılı medya kanallarının, hem de tüm erkek ve kadınların katılımıyla yapılmaktadır. Burada Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu Anh’ın şu sözünü hatırlatalım: Ey İnsanlar! Sizler: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ Ey iman edenler! Siz yalnız kendinizden sorumlusunuz. Eğer siz doğru yolda iseniz, sapıklığa düşenler size hiçbir zarar veremezler.” [Maide 105] ayetini okuyorsunuz ancak sizler onu yanlış anlıyorsunuz; zira ben, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini işittim: إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوُا الْمُنْكَرَ فَلَمْ يُغَيِّرُوهُ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمُ اللهُ بِعِقَابٍŞüphesiz insanlar münkeri/kötülüğü gördükleri zaman, (güçleri yettiği halde) onu değiştirmezlerse, Allah'ın onlara genel bir azap vermesi pek yakındır.

Şimdi sorulması gereken soru şudur: Harameyn beldesinde yaşananlar, Arap Yarımadası’ndaki Müslümanlar için bir zillet değil midir?! Yoksa Allah’ın azabından emin mi oldular?! Ya da Suud rejiminin uçurumuna mı katılmak istediler?!İyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı terk etmenin, bizatihi genel bir azap olduğunu hâlâ anlamadılar mı?! çünkü hiçbir caydırıcı söz ve fiil olmaksızın münker/kötülük yaygın ve görünür bir hale gelmiştir! Bu fasit durumları değiştirmek ve bu tür partileri engellemek için ne zaman bir adam gibi ayağa kalkacaklar? Bu gidişatı değiştirme ve İslam davetini bir akide ve nizam olarak dünyaya taşıma konusunda ön saflarda yer aldıkları durumu geri dönmek için acele etmeyecekler mi?

Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌRabbin, haksızlık eden memleketleri (onların halkını) yakaladığında, onun yakalayışı işte böyle (şiddetlidir). Şüphesiz onun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!” [Hud 102] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلاً مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَSizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkâr idiler.” [Hud 116]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal

Devamını oku...

Tel El Sultan Katliamı... Yöneticilerin Suç Ortaklığı ve Orduların İhaneti!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Tel El Sultan Katliamı... Yöneticilerin Suç Ortaklığı ve Orduların İhaneti!

Haber:

Suçlu Yahudi varlığının ordusu, Refah'ın kuzeybatısındaki Tel El Sultan'da yerinden edilenlerin çadırlarını hedef alan bir saldırı düzenledi ve bombardımanın ardından onlarca kişi şehit düştü.

Yorum:

İnsanların işlerini gözetecek, onları savunacak, mustazaf ve mazlumlara destek verecek güçlü bir devletimiz olmadığı sürece Müslümanların tertemiz kanları akmaya ve haksız yere canlar kaybolmaya devam edecektir.

Aksa Tufanının üzerinden aylar geçti, binlerce katliam işlendi, yüzlerce aile nüfustan silindi, on binlercesi şehit oldu ve yaralandı, her türlü silah kullanıldı, savunmasız halk bunlarla bombalandı ve işkencenin her türlüsünü yaşadılar ancak yine de bu ümmet teslim olmadı, aksine zorluklarla mucizeler yarattı, kahramanlıklar yazdı ve tarihte sizin için bir örnek olduğu gibi Gazze halkı da bizim için kararlılığın ve sebatın simgesi oldu.

“Batı’nın bekçileri” olan yöneticilerin tavırları, iğrençlikler saçıyor; zira kokuşmuşluğu arttı, kokusu her bir yere yayıldı, hiç kimse ondan kurtulamadı ve Gazze, bu yöneticilerin Müslümanların kanlarına ve davalarına yönelik ihanetlerini apaçık bir şekilde ifşa etti.

Müslüman ordularına gelince; bu ordular uykularından uyanıncaya kadar daha kaç katliam tekrarlanacak?! Refah ile Mısır arasında birkaç metre mesafe ötede dünya düzeyinde yüksek konuma sahip bir ordu olduğu halde sanki başka bir gezegende yaşıyorlarmış gibi Gazze’deki kardeşlerimizin yakılıp işkence görmesi akıl işi mi Allah aşkına?! Yoksa onlar, akletmeyen dilsiz ve körler midir?!

Ordu bir geçit töreni ya da hatıra fotoğrafı çektirme yeri değildir. Aksine ordu, ümmetin koruyucusu ve onun güçlü bir kalesidir. Zira onunla İslam bir risalet olarak dünyaya taşınır ve ülkeler ve kıtalar fethedilir. Allah Subhanehu’nun sizlere ihtiyacı yoktur; zira gerek sizin gerekse de başkalarının aracılığıyla Allah’ın izniyle bu din galip gelecek ve bu ümmetin üzerindeki gam ve keder kalkacaktır. Şüphesiz Allah, bütün alemlerden müstağnidir. O halde çok vakit geçmeden meselenin azametini idrak edin; yoksa yapmış olduklarınızdan dolayı pişman olacaksınız! Ya hak yolda olup ümmetinizin yanında duracak, İslam’ı ve Müslümanları destekleyeceksiniz, ya da Batı’nın ve onun yandaşlarının hizmetkarı olup batılın destekçilerinden olacaksınız! İsteseler de istemeseler de Allah’ın vaadi haktır, İslam’ın zaferi haktır, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin geri dönüşü haktır; sıkıntılar ise kurtuluşun yakın olduğunun bir kanıtıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Zeyneb Benrahoma

Devamını oku...

“Bir kısım insanlar, müminlere: «Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!» dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve «Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!» dediler.” [Ali İmran 173]

الَّذِينَ قالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزادَهُمْ إِيماناً وَقالُوا حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“Bir kısım insanlar, müminlere: «Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!» dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve «Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!» dediler.” [Ali İmran 173]

Amerika’nın Lübnan ve Mısır’daki Otoriter Ajanları, Hak Söz ile Savaşta Hemfikir!

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, genel olarak Filistin halkına, özel olarak Gazze ve Refah’a destek olmak üzere Beyrut’taki Mısır Büyükelçiliği önünde gösteri yapma ve hak sözü söyleme çağrısı yapar yapmaz Müslümanların şehrindeki güvenlik güçleri seferber oldu. Çağrının sosyal medyada viral olmasından birkaç saat sonra güvenlik güçleri, herhangi bir yasal dayanak ya da mahkeme izni olmaksızın partinin Beyrut’taki bürosuna gelerek, eylem yapılmasına izin vermediklerine dikkat çektiler!

Sömürgeci kafir Batı’nın Müslüman ülkelerdeki çıkarlarını korumak için formüle ettiği güvenlik sisteminin boyutunun farkındayız. Ümmete ve davasına destek olmak amacıyla Hizb-ut Tahrir liderliğinde ve öncülüğünde ordulara yapılan güçlü çağrıdan korkulduğunun da tamamen bilincindeyiz. Çünkü bu ordular ve askerleri, Filistin halkının başına gelenlerin acısıyla yanıp tutuşan, zincirlere vurulmuş ve hareket etmeleri engellenmiş bu ümmetin evlatlarıdır. Buna, birkaç gün önce Mısırlı bir askerin Refah bölgesinde gaspçı işgalci Yahudilerine ateş açmasından daha net bir kanıt yoktur. Yahudiler ve yöneticiler, bu iyi duyguların ve samimi eylemlerin diğer ordulara da sirayet etmesinden korktukları için olayı hemen örtbas etme gayreti içerisine girdiler.

Biz ve bu ümmetin nefret edip lanetlediği, Allah’ın da rezil rüsva edip zelil kıldığı kukla yöneticiler ve onların baskı aygıtlarına gelince, görevleri, ümmet ve orduları gerçek bir eylemden uzak tutmak ve görevlerini, sömürge sisteminin bekçiliğiyle sınırlandırmaktır! Yahudi varlığı da bu sisteme dahildir! Nasıl olmasın ki Yahudi varlığı da vatan adı verilen sömürgeci varlıklarla birlikte var edilmiştir. Balfour Deklarasyonu ve Sykes-Picot sınırı aynı rahimden doğmadı mı?

Hak dinimizin emirleriyle beyinleri çatlatmaktan asla çekinmeyeceğiz ve Filistin’deki halkımızı desteklemek ve hatta bu kukla rejimleri değiştirmek için ordulara çağrıda bulunmaktan asla geri durmayacağız.

Lübnanlı yetkililerin bu çağrıyı engelleme kararı, özgürlükleri eken ve onları dünyaya ihraç eden şer güçleri Amerikan elçiliğinin desteğiyle alınan kararlardan başka bir şey değildir! ABD, üniversitelerindeki öğrenciler protesto düzenlediğinde, onları bastırdı, eğitim ve ifade haklarına el koydu!

Lübnan yönetimi, “deniz sınırlarının belirlenmesi” ve sonra da “kara sınırlarının belirlenmesi” girişimleri adı altında Yahudilerle örtülü bir normalleşme yürütmektedir.

Lübnan yöneticilerinin, Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye yöneticilerinden, İran ve Türkiye yöneticilerinden hiçbir farkı yok! Hepsi ya ajan ya da uydudur. Onları iktidara getiren, meşruiyetlerini tanıyan Amerika’dır, dahası halkları harekete geçtiğinde onları halklarından koruyan da yine odur! Görüldüğü, duyulduğu ve bilindiği gibi acımasız katliamlar yapsalar bile onları korumaktadır!

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak biz, genel olarak Müslümanların sorunlarını, özel olarak Gazze sorununu desteklemek için eylemlerimizi sürdüreceğimizi ve Gazze halkımızı savunmak için genel olarak Müslüman ordularına ve özel olarak da Mısır Kinane ordusuna çağrıda bulunmaya devam edeceğimizi ilan ediyoruz.

Parti, sadece başkentte değil, faaliyette bulunduğu Lübnan Vilayetinin her bölgesinde eylemler gerçekleştirecektir. Bu vesileyle kent halkını, yetkililerin kent ve kent halkının kararlarını kontrol etme çabalarını reddetmeye çağırıyoruz. Aslında bu şehrin insanları, İslam’ın gediklerinden birinin ve kıyılarının koruyucularıdır. Yahudi varlığının, yozlaşmışların, yetkililerin ve aygıtlarının koruyucusu olmadılar ve asla da olmayacaklardır Allah’ın izniyle.

Devamını oku...

Refah’taki Mülteci Kamplarının Barbarca Bombalanmasının Ardından Ümmet ve Ordularının, Yöneticileri Devirmesi ve Raşidi Hilafeti Kurması Gerektiği Gün Işığı Kadar Açıktır

26 Mayıs 2024 gecesi Yahudi varlığı, Refah kentindeki bir mülteci kampını bombaladı, kadın ve çocukların cesetlerini parçaladı. Yahudiler, bombardımandan kaçmak için mülteci çadırlarına sığınan Refahlı çocukların kafalarını küçücük bedenlerinden ayırdılar, düzinelercesini yakarak öldürdüler. Bu katliam, Uluslararası Adalet Divanı’nın Yahudi devletine Refah’taki askeri saldırısını derhal durdurma emri vermesinin ardından gerçekleşti. Korkunç saldırının üzerinden günler geçmesine rağmen Pakistan yöneticileri, Müslümanların düşmanına karşı sergiledikleri cılız ve zavallı tutumlarından oldukça memnunlar. 27 Mayıs 2024 ‘te Dışişleri Bakanı, “Pakistan’ın, “İsrail”in Gazze Şeridi’ndeki Refah mülteci kampını hedef alan ve çok sayıda can kaybına yol açan bombardımanını en güçlü ifadelerle kınadığını” belirtti. Müslümanların yöneticilerinin gözünde Mescid-i Aksa’nın kutsallığının, Mübarek Toprağın ve Müslümanların kanının hiçbir değeri yok. Ümmetin, milyonlarca istekli ve yetenekli askeri olmasına rağmen yedi aydan fazla bir süredir parmaklarını bile kıpırdatmadılar.

Ey Pakistan Müslümanları ve silahlı kuvvetleri! Pakistan’ın siyasi ve askeri liderliği, ABD ve ümmetin kalbine bir hançer gibi sapladığı Yahudi varlığını ile işbirliği yapmaktadır. Müslümanların yöneticileri, düşmanlarımızın kampında yer alıyorlar, yedi aydır hiçbir şey yapmadılar, katliama kayıtsız kaldılar. Peki Allah’a, Rasûlüne ve müminlere karşı savaşanlarla ittifak kuran bu siyasi ve askeri liderliğe daha itaat etmeye devam edecek misiniz? Sizden kim tövbe edip günahlardan arınacak ve Allah’ı, Rasûl’ünü ve müminleri dost edinecektir? Bu yöneticilere itaat etmek, kıyamet günü onlarla birlikte haşredilmeyi ve şiddetli azaplarına ortak olmayı gerektirmektedir. Böylesi bir itaat, derin bir pişmanlık ve büyük bir hüsran kaynağıdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

لَاطَاعَةَلِمَخْلُوقٍفِيمَعْصِيَةِاللهِعَزَّوَجَلَّ“Allah’a isyanda yaratığa itaat olmaz.” [Buhari]

Ey Pakistan silahlı kuvvetlerindeki Müslümanlar! Selahaddin’in torunları bilsin ki, karar günü yaklaşmıştır. Kararsızlık ve eylemsizlik sadece Haçlılar ve Yahudilerin işbirlikçilerine zaman kazandıracaktır. Artık harekete geçmenin zamanı gelmiştir. Mazlum kız ve erkek kardeşlerimiz, çocuklarımız ve büyüklerimiz, Yahudilerin bombaları, füzeleri ve roketleriyle şehit oldukları halde seferberliğinizi bekleyerek dinleri üzerinde sebat etmektedirler. Mescid-i Aksa sizi bekliyor, Gazze size sesleniyor, Refah’taki mazlumların sesleri göklerden bile duyuluyor ve yanıtınızı bekliyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ Gazze’yi desteklemenizi farz kılmıştır:

وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ“Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72] 27 Mayıs 2024 ‘te Refah’ta Yahudilerle savaşırken şehit olan Mısırlı asker Abdullah Ramazan’ı örnek alın. Daha önce 7 Şubat 2024’te “Kalpler hüzünlü, gözler yaşlı, acınıza yakın olduğum için acı çekiyorum, ey Gazze! Gazze çok yakın ve dünya kör, sağır ve dilsiz, mertçe hareket etmiyor; eylemsizlik çaresizliğin zirvesidir.” paylaşımında bulunmuştu. İçinizde zafer ya da şehadet arzusuyla ayağa kalkacak aklı başında bir adam yok mu?

Ey Pakistan silahlı kuvvetlerindeki Müslümanlar! Müslümanların yöneticileri, Amerika’nın dünya düzeni, Haçlılar ve Yahudilerin zorbalığı karşısında Müslüman orduları zincirlere vurdular. Yahudiler kameraların önünde Müslümanlara roket saldırıları düzenlediler, mücahitlerin şehit edildiği drone görüntülerini paylaştılar, Müslümanları açlığa mahkûm ettiler, çocukların parçalanmış ceset görüntülerini canlı yayınladılar. İffetli Müslüman kadınlara tecavüz ettiler, Müslümanların ellerini ve ayaklarını bağladılar, üzerlerine ateş açtılar, bazılarını canlı canlı toprağa gömdüler, bazıları da tankların altında ezdiler, Müslümanların yöneticilerinin ihaneti nedeniyle suçlarını gizleme ihtiyacı bile duymadılar. Yahudiler, bu yöneticiler yüzünden Müslüman orduları böcek olarak görüyorlar. Bu yüzden hadi sizi insanların en korkağı olan Yahudilerin önünde iğdiş eden bu ikiyüzlü ve yozlaşmış yöneticileri hemen devirin. Hizb-ut Tahrir, sizi Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için nusret vermeye çağıran yegâne platformdur. Hilafet, Yahudi varlığının sonunu getirecek, tüm dünyada kusurları ortaya çıkan ve çökmekte olan ABD dünya düzenine ölümcül darbeyi indirecektir.

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri! Hemen harekete geçin ki Allah Subhânehu ve Teâlâ size Mübarek Toprak Filistin ve Mescid-i Aksa’yı kurtaracak tugay ve kolordulara komutanlık etme şerefini bahşetsin.

Devamını oku...

Artık Yeter, İş Dayanılmaz Boyutlara Ulaştı Çadır Katliamı Sonrası Ümmet ve Ordularının Seferberliği İçin Daha Ne Olması Gerekiyor?

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, 27 Mayıs 2024 Pazartesi günü yaptığı açıklamada, işgal güçlerinin, Refah kentindeki bir kampta yerlerinden edilen insanlara karşı gerçekleştirdiği katliamda 23’ü kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere ölü sayısının 45’e, yaralı sayısının ise 249’a yükseldiğini duyurdu. Sosyal medyada dolaşan video görüntülerinde yanmış cesetler, kopmuş kafalar, yanık yaraları ve ampütasyonlar yer aldı. “Çadır katliamı” olarak tanımlanan kıyım, işgal ordusunun “güvenli bölge” olarak sınıflandırdığı bir alanda gerçekleşti. İşgal uçakları, Refah’ın kuzeybatısında UNRWA depolarının yakınında yeni kurulan bir mülteci kampındaki yerinden edilmiş insanları bombaladı.

Yahudi varlığının yürüttüğü soykırım savaşında gerçekleşen korkunç katliamlara bir yenisi daha eklendi. Yahudiler, sekiz aydır Gazze’de dünyanın gözleri önünde sesli ve görüntülü olarak soykırım gerçekleştirdiği halde kimse kılını bile kıpırdatmamakta! Acımasız yeni katliamın kurbanlarının büyük bir kısmı kadın ve çocuklar. Geçtiğimiz sekiz ay boyunca Yahudi saldırılarının “stratejik hedefleri” oldular. Bu yeni vahşi katliam, Yahudi varlığının güvenli bölge ilan ettiği bir bölgede gerçekleşti. Bu cani varlığın ne kırmızı çizgileri ne de güvenli bölgeleri var.

Ey İslam ümmeti! Eğer Refah ve Gazze’nin geri kalanını kurtarmak için harekete geçmezseniz, çocukların, kadınların ve yaşlıların kanları ve yanmış cesetleri Allah huzurunda sizinle hesaplaşacaklardır. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem bizi

الْجَسَدِإِذَااشْتَكَىمِنْهُعُضْوٌتَدَاعَىلَهُسَائِرُالْجَسَدِبِالسَّهَرِوَالْحُمَّى“Vücuttan herhangi bir uzuv şikâyet ettiğinde vücudun diğer organları da uykusuzluk ve ateşle bu rahatsızlığa ortak olur” şeklinde tarif etmedi mi? Peki size ne oluyor da kardeşlerinizi bu cani düşmanla baş başa bırakıyorsunuz? Yahudi varlığını koruyan ve ona karşı hiçbir eylemde bulunmayan suçlu kukla rejimlere daha ne kadar sessiz kalacaksınız?

Ey samimi Müslüman orduları! Özellikle de ey bu katliamın burunlarının dibinde, sömürgecilerin yarattığı yapay sınırları koruyan askerlerinin gözleri önünde gerçekleştiği Mısır Kinane ordusu! Bu sınırlar ve bölünmeler, sabah ve akşam kadınların ve çocukların yardım çağrılarını ve çığlıklarını duydukları halde kardeşlerine destek olmalarını engellemektedir. Ey askerler ve subaylar! Yeter artık. İş tahammül edilmez boyutlara ulaştı. Bu korkunç sahneler sizi harekete geçirmiyorsa, peki ne zaman harekete geçeceksiniz? Eğer Gazze’deki kardeşlerinizi desteklemek için harekete geçmezseniz, Allah’ın gazabı, cezası ve yardımını beklediğiniz bir yerde sizi yardımsız bırakması konusunda uyarıyoruz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

مَامِنْامْرِئٍيَخْذُلُامْرَأًمُسْلِماًفِيمَوْضِعٍتُنْتَهَكُفِيهِحُرْمَتُهُوَيُنْتَقَصُفِيهِمِنْعِرْضِهِإِلَّاخَذَلَهُاللهُفِيمَوْطِنٍيُحِبُّفِيهِنُصْرَتَهُ،وَمَامِنْامْرِئٍيَنْصُرُمُسْلِماًفِيمَوْضِعٍيُنْتَقَصُفِيهِمِنْعِرْضِهِوَيُنْتَهَكُفِيهِمِنْحُرْمَتِهِإِلَّانَصَرَهُاللهُفِيمَوْطِنٍيُحِبُّنُصْرَتَهُ“Her kim bir Müslümanın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.” Kendinizi Allah’ın huzuruna çıkacağınız ve hasmınızın Gazzeli bir çocuk ya da Gazzeli bir kadın olacağı ve şöyle diyeceği güne hazırlayın: Ya rabbi bu kimseler bana yardım edebilecekken beni yüzüstü bıraktılar!

Gazze’de yaşananlar bu varlığın kırılganlığını ve korkaklığını göstermiştir. Eğer suçun başı Amerika ve Avrupa ile onların ajan yöneticileri tarafından uzatılan insanların ip olmamış olsaydı, Allah’ın ipini kestikten sonra hayatta olamazlardı. Bu yüzden ilk fatihlerin biyografisini tekrarlayın, Gazze ve tüm Filistin’de savunmasız kardeşlerinizin yardımına koşun.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ“ O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

Devamını oku...

Ey Müslüman Ordular! Refah’ı, Cenin’i ve Tüm Filistin’i Siz Desteklemezseniz Kim Destekleyecek?

  • Kategori Filistin
  •   |  

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah, savaşı bize farz kılmış, onu fasık kafirleri kahretmenin bir aracı ve mümin Müslümanlar için bir onur kaynağı yapmıştır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ “Onlarla savaşın ki Allah sizin elleriniz ile onları cezalandırsın, rezil rüsva etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Müminlerin kalplerine şifa versin.” [Tevbe 14]

Salat ve selam Peygamberlerin Efendisi, mücahitlerin İmamı, Âline ve ashabının üzerine olsun.

Ey Müslümanlar! Ey İslam ümmeti! Gazze savaşı sekizinci ayına girmek üzere. İslam ümmetinden hiç kimsenin parmağını bile kıpırdattığını görmüyoruz. Günahkâr ve adaletsiz bir savaş yürütülmekte, katliam, yıkım, açlık ve kuşatma gerçekleşmektedir. Sizse ey cihat ümmeti! Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet! Kalplerinizle inkâr ediyor, dillerinizle dua ediyorsunuz ama hain yöneticilerinizi devirmek, Mübarek Toprak ve halkını desteklemek için ne zaman harekete geçireceksiniz?

Bu haykırış ve serzeniş, Müslüman ordusunu, komutanlarını ve askerlerini harekete geçirmek, durumu telafi etmek, Mübarek Toprak Filistin’de Moğol ordusunu yok etmek, Müslümanları ve şehirlerine yapılan saldırıları durdurmak için kamçılamalıydı.

Ey İslam ümmet! Biz, bu Mübarek Topraktan Mısır, Ürdün, Türkiye, Pakistan ve tüm Müslüman ülkelerdeki ordularınıza sesleniyoruz. İslam namına binlerce kez size sesleniyoruz ve diyoruz ki:

Refah, Gazze, Cenin ve Mescid-i Aksa size ve ordularınıza sesleniyor, yanıt verecek misiniz? İcabet edecek misiniz?

Ey ümmetin orduları! Yardım etmek bizim sizin üzerinizdeki bir hakkımız değil mi? Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerini hiç okumadınız mı?

وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72]

Size ne oluyor da Rabbinize icabet etmek, savunmasız kardeşlerinizi desteklemek ve Peygamberinizin İsra’sı Mescid-i Aksa’yı kurtarmak için harekete geçmiyorsunuz?

Ey Kinane Mısır’ın devasa ordusu! Ey ümmetin ve İslam Kinane’sinin hazinesi! Ey Mısır ordusunun samimi subayları! Kan ve ceset parçaları, yıkılan evler, öldürülen kadın ve erkekler, sizi şimdiye kadar harekete geçirmediyse, belki de bugün çığlığımız sizi harekete geçirir. Siz bizden, biz de sizdeniz, kalplerinizdeki iyilikten asla umudumuzu kesmeyeceğiz

Ey Mısır ordusu! Refah’a, Cenin’e ve tüm Filistin’e siz yardım etmezseniz, kim yardım edecek? Eğer Allah’a muhlis bir kul olsaydınız gazaba uğrayanları terbiye eder, öfkelerinin kökünü kazır, tüm Filistin’i bir ya da birkaç gün içinde kurtarabilirdiniz. Nasıl olmasın ki? Siz büyük bir ordusunuz ve askerleriniz de dünyanın en hayırlı askerlerinden biri. Bu yüzden İslam’a ve Müslümanlara karşı komplo kuran ve görevinizi yerine getirmenizi engelleyen suçlu Sisi’yi devirin. Onu devirin ve dini tesis etmek, Mescid-i Aksa’yı kurtarmak ve mazlumları desteklemek için konsensüse varın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْراً عَظِيماً“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” [Nisa 74]

Size gelince ey Ürdün ordusu! Ey Haşd ve Ribat yurdundaki Neşami ordusu! Refah’ta, Gazze’de ve El Aksa’da olanlara nasıl sabredebiliyorsunuz?

Kalpleriniz, çocuklara ve kadınlara destek olmak, Mescid-i Aksa’da namaz kılmak arzusu ve özlemiyle atmıyor mu?

Yoksa siz, Allah’ın üzerlerine zillet ve meskenet vurduğu kimselerden korkuyor musunuz? Halbuki kahramanların, hafif silahlarla onların karşısında kararlılık ve sebat gösterdiklerini görüyorsunuz. Mücahitlerin kararlılığı ve kahramanlığı, Allah yolunda cihatta onlara katılmaya, dolayısıyla Allah’ın sizi zaferiyle şereflendirmesine ve size Mübarek Toprağı kurtarma onurunu bahşetmesine sevk etmiyor mu?

Hadi sizi zincire vuran tahtları yıkın, Allah’ın size emrettiği şeyleri yerine getirmenize engel olan yöneticileri devirin. Dini tesis etmek ve ezilenleri desteklemek için Allah adıyla ve Allah’ın lütfuyla atılın.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ“Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” [Muhammed 7]

Türkiye ve Pakistan’a gelince, buradan, yaralı Mübarek Toprak Filistin’den, Türkiye halkı ve güçlü ordusuna, Pakistan halkı ve yıkıcı ordusuna bir mesaj gönderiyoruz:

Sorumluluğunuz ve Müslümanların gönlündeki yeriniz çok büyüktür. Sizler savaş ve kıtal ehlisiniz, sayı ve teçhizat sahibisiniz. Asker ya da silah eksikliğiniz yok. Tek eksikliğiniz, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kuracak samimi ve bilinçli bir siyasi liderliktir. Bu siyasi liderlik, sizi Allah’ın adıyla Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını kurtarmak ve İslam’ı tüm dünyaya yaymak için Rasûlullah’ın ashabının izinden götürecektir.

Ey her yerdeki Müslümanlar! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

الْمُسْلِمُأَخُوالْمُسْلِمِ،لَايَظْلِمُهُوَلَايَخْذُلُهُوَلَايُسْلِمُهُ“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu teslim etmez ve onu yüz üstü bırakmaz” [Müslim] Zalim yöneticilerinize karşı sessiz kalır ve Gazze ile Refah’ı İslam düşmanlarının istediği gibi bir sona terk ederseniz, “Gazze ve Refah’ın yendiği gün yenildim.” diyen gibi pişman olursunuz. O zaman diğer Müslüman şehirlerin ümmet düşmanlarının eline geçmesine kim mâni olacak?

Size gelince ey Gazze halkı! Umulur ki Rabbiniz size bu dünyada güçlü ve dindar Müslüman subay kardeşlerinizin elleriyle izzetli bir zafer bahşeder. Ahirette ise eni göklerle yer kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bir cennet vardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Allah’ım, bu iyiliği ulaştır, Müslümanların kalplerini ona aç ve onunla ferahlat ve katından bize yardımcı bir kuvvet ver.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER