Cumartesi, 28 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Savaş Alanı Olmayacak!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Savaş Alanı Olmayacak!

Haber:

Kraliyet Divanı tarafından yapılan bir açıklamada Kral Abdullah’ın, ABD Kongresi üyelerinin yardımcılarından oluşan bir heyeti başkent Amman’daki Hüseyiniye Sarayı’nda kabul ettiği ve “bölgedeki güncel gelişmelerin” ele alındığı toplantıda, “Ürdün’ün bir savaş alanı olmayacağını ve halkının hayatının tehlikeye atılmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı.

Yorum:

Ürdün Kralı Abdullah, “Bölgedeki durumu yatıştırmak ve bölgesel bir savaşa sürüklenmemek için kapsamlı bir ateşkese varmak üzere azami çaba sarf edilmesi gerektiğinden” bahsetti ve şöyle bir eklemede bulundu; “Gazze’ye yönelik savaş devam ettiği sürece bölge, istikrarını tehdit eden çatışma çemberinin genişlemesine karşı savunmasız kalacak. Bu da acil ve kalıcı bir ateşkese ulaşarak savaşı durdurmak için uluslararası çabaların yoğunlaştırılmasını gerektirmektedir.”

Kral Abdullah, yaşananlardan Yahudi varlığını sorumlu tutmaya cesaret edemediği gibi gerek Yahudi varlığının suçlarına gerekse Gazze halkını öldürmek ve yok etmek için onlara sabah akşam bomba sağlayanların suçuna işaret etmedi; aksine sanki savaşın her iki tarafı da kendisi için aynıymış gibi konuştu!

Diğer yandan Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi dün (cumartesi) akşam El Arabiya’ya verdiği demeçte, “Ürdün, İran ve “İsrail’e” açık ve net bir şekilde hiç kimsenin krallığın semalarını ihlal etmesine ve Ürdünlülerin hayatını tehlikeye atmasına izin vermeyeceğini söyledi” ifadesini kullandı. Es-Safadi şu eklemede bulundu: “Ürdün hava sahası üzerinden geçen ve Ürdünlülere tehlike oluşturduğuna inanılan her unsura müdahale edilecek.”

Bu konuşmadan, “Ürdünlülerin hayatı tehlikeye atılmadığı” sürece hiçbir şekilde karşı çıkılmayacağı, dolayısıyla Yahudi varlığının veya Amerika’nın uçakları Ürdün hava sahasının üzerinden uçsalar bile Ürdünlülerin hayatlarını tehlikeye atmadıkları sürece herhangi bir sorun olmayacağı anlaşılmaktadır!

Es-Safadi, “İki taraf (İran ve Yahudi devleti kastediliyor) arasındaki çatışmalar işgali sona erdirmeyecek, Filistin’i özgürleştirmeyecek ve çatışmayı sona erdirmeyecek” derken doğru söylemiştir. Zira onun bu sözü doğrudur; çünkü bölge yöneticilerinden hiçbiri, kesinlikle ne Filistin’i ne de onun bir parçasını özgürleştirme görevini düşünüyor. Çünkü İran’ın mollaları da dahil olmak üzere bu varlığın pekiştirilmesine, güvenliğinin, istikrarının ve bekasının korunmasına doğrudan katkıda bulunurlarken bunu nasıl yapacaklar ki?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hüsameddin Mustafa

Devamını oku...

Gazze’den Sonra Ne Olacak?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Gazze’den Sonra Ne Olacak?!

Haber:

Politikacılar, gazeteciler ve yorumcular Gazze'den sonra ne olacağı sorusunu soruyor…

Yorum:

Böyle bir soruyu soran her kim olursa olsun, gururlu, onurlu ve kararlı Gazze'nin, Yahudi varlığının ve onunla birlikte olanların, Müslümanların en büyük düşmanı Amerika'nın ve bu kırılgan varlığı Aksa Tufanının başlangıcından bugüne kadar, titreyen ayakları üzerinde durmasını sağlayan tüm temel unsurlarla destekleyen hain Müslüman yöneticilerin, tüm Batılı ülkelerin bu varlığa, özellikle Amerika'dan ve tüm Batı'nın yöneticilerinden ve çevredeki bazı Arap yöneticilerden ve bazı Körfez yöneticilerinden ve Türkiye'nin yöneticisinden gelen tüm benzeri görülmemiş desteğe rağmen teslim olacağını hayal ediyor. Bunun için onlardan korkmadıklarını söylemiyoruz, aksine onların, ihanetlerine ve taptıkları Rableri Amerika’nın önündeki -ki bundan Aliy ve Azim olan Allah’a sığınırız- zilletlerine, aşağılanmalarına ve küçük düşürülmelerine karşı harekete geçmeye güç yetiremeyen korkaklar olduğunu söylüyoruz.

Bizlere gelince; ey ümmetin sadık evlatları, özellikle de güç ve kuvvet ehli; şimdiye kadar fiili olarak harekete geçmemenize rağmen sizlere olan umudumuzu kaybetmeyeceğiz! Evet bizler, ey ümmetin sadık evlatları, özellikle de güç ve kuvvet ehli;tüm Müslümanların ve şüphesiz sizlerin de gözü ve kulağı önünde her gün katliam ve kıyımlar gerçekleştiren Allah’ın ve ümmetin düşmanı karşısında ümmetin zaferini, onurunu, haysiyetini ve gücünü kazandıracak etkili adımlar atmanız konusunda sizlere olan ümidimizi kaybetmedik; peki sizler razı mısınız? Sizler zincire mi vuruldunuz? Yoksa sizler, safları birleştirmek, düşman ve mübarek Filistin’in gaspçısı Yahudi varlığına saldırmak için işleri düzenlemek, Gazze’nin mücahit aslanlarıyla yan yana durup Lübnan’ın aslanlarıyla buluşmak ve tüm cepheleri açarak ajan ve hain yöneticilere ve onların arkasındaki Batı ve Amerika’ya itaatten çıkmak için mi bekliyorsunuz?

Size karşı büyük umut besliyoruz; çünkü bizler tüm konularda İslam’a tabi olduğunda İslam ümmetini milletlerin en hayırlısı olarak vasıflandıran Aliy ve Azim olan Allah’a iman ediyoruz. Size karşı büyük umut besliyoruz; çünkü Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âla Âlihi ve Sahbihi ve Sellem, ümmetinin içindeki hayrın kıyamet gününe kadar olacağını haber vermiştir. Bu yüzden ister iki devletli çözüm, ister tek devletli çözüm ya da başka bir çözüm olsun, Amerika’nın bölgedeki ajanlarının çağrıda bulundukları ve İslam’la çelişen hain çözümleri kabul etmeyeceğiniz konusunda size karşı büyük umut besliyoruz.

Ey Şam beldesi ve Kenane topraklarındaki güç ve kuvvet ehli bizler tek çözüm olarak, Gazze'deki ve mübarek Filistin’deki halkımıza yardım etmek ve alçak, cani ve kafir düşmanımızın üstün olduğu her silahı etkisiz hale getirecek orduları birleştirerek Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için sizlerin hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçmenizi görüyoruz.

Bizler sizden, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âla Âlihi ve Sahbihi ve Sellem’in bize vaat ettiği tüm hayrı bekliyoruz.

Haydi o zaman bize ve tüm dünyaya bu hayrı gösterin ki önce alemlerin Rabbinin rızasına nail olun, sonra da müminlerin kalplerindeki buzları eritin. Şayet yapmazsanız -ki Allah korusun bunu düşünmüyoruz bile- bu, Amerika’yı, Batı’yı, onların ajanlarını ve Yahudi varlığını, onları ortadan kaldırmak, Amerika’nın ve ajanlarının ellerini koparmak, bizi birleştirmek, yeniden bir araya getirmek ve ihtişamımızı geri kazandırmak için Allah’ın Rasulü’nün Râyesi olan Ukab Râyesi’nin olduğu tek bir sancak altında bölgeyi İslami doğasına geri döndürmek için onlara karşı koyacak hiç kimse olmaksızın ümmete istediklerini yapmalarına terk etmeniz anlamına gelmektedir.

İzzetli, onurlu ve kararlı Gazze’den sonra sizden ve tüm İslam ümmetinden beklediğimiz şey işte bu olup ortaya atılan hain çözümler değildir; haydi o zaman güçlü, yardım eden ve aziz olan Allah’a tevekkül edin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Nizar Cabir - Lübnan

Devamını oku...

Amerika, Hegemonyasını Korumak İçin Küresel Bilgi Teknolojileri Güncellemelerini Kolaylıkla Bir Silah Olarak Kullanabilir

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Amerika, Hegemonyasını Korumak İçin Küresel Bilgi Teknolojileri Güncellemelerini Kolaylıkla Bir Silah Olarak Kullanabilir

Dünyanın en kötü Bilgi teknolojileri (BT) kesintisinden birkaç hafta sonra, Microsoft’un siber güvenlik ortağı CrowdStrike şirketi hem yatırımcıların hem de şirketlerin açtığı davalarla karşı karşıya kaldı. Zira 18 Temmuz’da meydana gelen ve havayolu şirketleri, bankalar, sağlık hizmeti sağlayıcıları ve televizyon yayıncıları da dahil olmak üzere dünya genelinde kritik sektörleri etkileyen Bilgi Teknolojileri kesintisi, operasyonel kaosa ve büyük ekonomik kayıplara yol açtı.

CrowdStrike’nin hatalı güncellemesi, dijital ekosistemlerin birbirine bağımlılığı nedeniyle 8,5 milyon cihazı etkiledi ve sistem arızasına yol açarak Windows cihazlarda “mavi ölüm ekranlarına” neden oldu. Bu da kesintiden doğrudan etkilenmeyen şirketlerin hâlâ müşteri işlemlerini gerçekleştiremediği anlamına geliyor. Örneğin havayolu şirketleri biletleme sistemini kullanamadı ve CrowdStrike’ın CEO’su George Kurtz, Bilgi Teknolojileri kesintisinin küresel bir siber saldırıdan dolayı değil, insan hatasından kaynaklandığını vurguladı. Ancak bu tür güvenceler, bireysel cihazlarda manuel onarımlar yapmak zorunda kaldıklarından dolayı işletmeleri çok az teselli etmiştir.

Aslında burada yeni olan bir şey yok; zira Dünya Ekonomik Forumu (WEF) yıllık raporunda, siber saldırıları, daha geniş bir siber güvensizlik kategorisi içinde büyük bir küresel risk olarak sınıflandırmaktadır. Bu arada siber saldırılara karşı savunmayı güçlendirme çabaları devam etmektedir; zira küresel Bilgi Teknolojileri sistemlerinin birbirine bağlı olması, zengin ve gelişmekte olan ülkelerin suç ve terör saldırılarının yanı sıra insan hatalarına maruz kalmaya devam edeceği anlamına gelmektedir.

CrowdStrike’ın neden olduğu Bilgi Teknolojileri kesintisi insan hatasından kaynaklansa da bazı yönetim danışmanları ve tedarikçiler bu fırsatı değerlendirerek siber güvenlik araçlarının ve risk yönetimi uygulamalarının önemini vurguladılar. Örneğin McKinsey, teknoloji, dayanıklılık ve sınıfının en iyisi olan siber güvenlik ve risk yönetimine odaklanan bir makale yayınladı. Ancak hiç kimse dijital ekosistemlerimizin birbirine bağlılığıyla ilgili apaçık ortada olan soruyu sormuyor!

Peki ya bir sonraki küresel Bilgi Teknolojileri kesintisi geleneksel aktörler dışında başka bir şeyden kaynaklanırsa; o zaman insan hatası mı, para sızdıran bir suç çetesi mi, yoksa terörist bir grup ya da haydut bir devlet tarafından yürütülen bir siber saldırı mı olacak? Nitekim CrowdStrike olayının normal tehdit aktörleri dışındaki jeopolitik yansımaları büyük ölçüde göz ardı edildi ve Georgetown Üniversitesi’nin jeopolitik etkileri hakkındaki çok az sayıdaki yorumdan biri, sadece küresel teknolojik altyapının kırılganlığı ile sınırlı kaldı.

Peki ABD, Microsoft güncellemelerini ya da diğer ABD şirketlerinin benzer hizmetlerini silah olarak kullanırsa ne olur? O zaman bu tehdit senaryoları, küresel siber güvenlik, Amerikan teknolojisine duyulan güven ve devletler arası ilişkiler konusunda büyük korkulara yol açması gerekir. Nitekim Amerika, SWIFT’i (Yurt içi ya da yurt dışındaki banka hesaplarına döviz olarak gerçekleştirilen tüm para transferleri) bir silah olarak kullanmaya ve Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi hükümet odaklarını cezalandırmaya yönelik hazırlık yaptığını zaten göstermiştir.

Ayrıca ABD’nin büyük teknoloji şirketlerinin, Pentagon ve Amerika’nın önde gelen sinyal istihbarat örgütü Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ile iş birliği yaptığı yaygın olarak kabul edilmektedir. Bu ortaklık, eski teknolojilerin yanı sıra bulut bilişim, yapay zekâ, artırılmış gerçeklik ve insansız hava araçları gibi birçok yeni teknolojiyi de kapsamaktadır. Bu teknolojilerin çift kullanımlı doğası hem sivil hem de askeri uygulamalara sahip oldukları anlamına gelmektedir. Aynı zamanda bu, Amerika’nın bu teknolojileri herhangi bir düşmana karşı bir silah olarak kullanabileceği ve üstün siber savunmalar yoluyla kendisini izole edebileceği anlamına gelmektedir. Şayet Microsoft, CoPilot’a (AI) yabancı topraklarda zararlı bir hale gelmesi için bir güncelleme aracılığıyla talimat vermiş olsa neler olabileceğini bir hayal edin; işte o zaman bu tür senaryoların geniş kapsamlı ve potansiyel olarak felaketler doğurabilecek sonuçları olabilir ve çok hızlı bir şekilde nükleer savaşa dönüşebilir.

Birçok ülke, ABD teknolojisine olan bağımlılıkları konusunda giderek daha fazla endişe duymakta ve aktif olarak bağımsız teknoloji kümeleri geliştirmeye çalışmaktadır. Çin bu eğilimi somutlaştırmaktadır; zira ABD teknoloji girdilerinden hali çiplerden uygulamalara kadar tamamen yerli bir teknoloji ekosistemi oluşturmaya çalışmaktadır. Pekin’in dijital altyapısını büyük Amerikan teknolojisinden korumaya yönelik proaktif önlemleri, yazılım güncellemelerini gerçekleştirmek için yerel şirketleri kullanarak elde ettiği CrowdStrike güncellemesi gibi olaylara dayanma kabiliyetiyle ortaya çıkmakta ve teknolojik egemenliğe yönelik bu dürtü, ABD’nin egemen olduğu teknoloji platformlarına ve altyapısına olan bağımlılığı azaltmaya yönelik daha geniş bir küresel değişimi yansıtmaktadır.

Bu arada dünya, Çin’e karşı Amerika gibi iki kutuplu bir teknolojik sisteme doğru kayarken Müslüman ülkelerin ayağa kalkıp bunu dikkate alması gerekiyor. Zira Amerikan ya da Çin teknolojisi arasındaki seçim yapmak köleleşmek anlamına gelmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” [Enfal 60] Dolayısıyla ayet Müslümanlara, ümmetin düşmanlarına karşı zafer kazanmasını sağlayan egemen teknolojik paketi edinmelerinin emredildiğine delalet etmektedir. Bundan dolayı Müslüman ülkeler, teknolojik bağımsızlıklarını elde edebilmek için bu yönde hareket etmek zorundadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulmecid Bahâtî

Devamını oku...

Çocukların Gözetimi, Ayrımcılığı Tabi Olmayan Bir Haktır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Çocukların Gözetimi, Ayrımcılığı Tabi Olmayan Bir Haktır!

Haber:

Yerinden Edilmişler ve Mülteciler Kampları Genel Koordinasyonu Resmi Sözcüsü Adem Rical, Orta Darfur eyaletindeki Mukjar bölgesinde yetersiz beslenme vakalarının sayısının 450 akut yetersiz beslenme vakasını aştığını söyledi.Rical yaptığı basın açıklamasında, yetersiz beslenme vakaları arasında çocuklar, hamile kadınlar, anneler, sakatlar ve yaşlıların da bulunduğunu ifade etti.Adem Rical, 6 Ağustos 2024 Salı günü Mukjar’da kıtlık ve gıda güvensizliği nedeniyle beş çocuğun öldüğünü söyledi. Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki savaşın patlak vermesinden bu yana kamplara ulaşan yardımların durduğuna, ulaşan yardımların da çok az olduğuna ve insanların büyük bir ihtiyacını karşılamadığına dikkat çekti.

Dünya Gıda Programı, Kuzey Darfur eyaletindeki yerinden edilmiş kişilerin kaldığı Zemzem kampında kıtlığın varlığını ilan etmesi dikkat çekicidir. Darfur bölgesi, patlak verdiği Nisan 2023’ten bu yana bir buçuk yılın tamamlanmasına yaklaşan savaş nedeniyle son derece karmaşık insani koşullara sahne oluyor.(Sudan Ultra, 8 Ağustos 2024)

Yorum:

Geçen hafta medya organları, Hıristiyan çocukların yiyecek ve filtrelenmiş su hizmetleri ve Starlink hizmetleriyle tahliye edildiğine dair bir haber aktarmış ve Genel Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı da, aşiret üyelerini (Hızlı Destek Kuvvetleri’nin kontrol ettiği bölgeler) Hartum’un merkezinden Omdurman’a tahliye etmek için nitelikli bir operasyon gerçekleştirmesiyle övünmüştür; peki Darfur’da acı çeken ve açlıktan ölen çocuklar tamamen ihmal edilirken neden onlara bu kadar ilgi gösteriliyor?Yoksa Sudan’daki tüm trajik sahnelerin arkasında yer alan ve çocuk kurbanların sayısını bile önemsemeyen ülkelerin emirlerinden dolayı mı Hıristiyan çocuklar koruma altına alınıyorlar?! Zira onlar, kendilerini koruyacak ve işlerini gözetecek biri olmadığı gibi meselelerini benimseyecek ve onlardan kötülüğü giderecek bir devlet olmadığı için ölüyorlar.

Hükümetin çocuklara gösterdiği ilgisinin, sadece kendileri de çocuk istismarının içinde boğulan ve diğer felaket bölgelerdeki çocukların başına gelenleri görmezden gelen ülkelere göstermek için olması şaşırtıcıdır! Dolayısıyla çocuklar, içi boş kapitalist yasalar altında ağır ihlallere maruz kalmaktadır. Zira 2016 yılındaki raporlarda her beş dakikada bir çocuğun şiddet nedeniyle öldüğü, 2017 yılında ise 40 binden fazla çocuğun cinayete kurban gittiği belirtildi. UNICEF yayınladığı bir raporda, dünya genelinde 20 yaşın altındaki 120 milyon kız çocuğunun cinsel istismara uğradığına ve bu durumun devam ettiğine dikkat çekilmiş ve bu ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2020 yılında yayınlanan ve yaklaşık bir milyar çocuğun çeşitli şekillerde saldırı ve şiddete maruz kaldığı bir raporla da teyit edilmiştir... İşte bu, şu anda dünyayı kontrol eden kapitalist medeniyetin bir ürünüdür; peki onların intikamını kim alacak?

Gözetimin, çocukların haklarına zerre kadar değer vermeyen, aksine onları öldüren ve Sudan'da ve kendi bencil çıkarları için alevlendirdiği diğer çatışma bölgelerinde çocukların ölümlerinden sorumlu olan bir odak veya medeniyet için olması ne büyük bir paradokstur! Vacip olan çocukların işlerini gözetmektir; çünkü bu, Allahu Teala’nın vacip kıldığı Rabbani bir emirdir; bu yüzden İslam, bin dört yüz yılı aşkın bir süredir çocukluğu önemsemiş ve değerli ilkelerini ve bakımını, çocuğun kim olduğuna bakmaksızın parlak bir rol model haline getirmiştir; insanlar arasında hiçbir fark olmaksızın eşit bir şekilde gözetimini sağlayan Allah’ın şeriatını tatbik ederek bu Rabbani adaleti yeniden tesis edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’dir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) – Sudan

Devamını oku...

Pakistan Vilayeti: Uluslararası Para Fonu (IMF) Sömürgeci Bir Kurumdur!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Uluslararası Para Fonu (IMF) Sömürgeci Bir Kurumdur!

Uluslararası Para Fonu (IMF) sömürgeci bir kurumdur. Amerikan dolarının dünya çapındaki hegemonyasını sürdürmektedir.

#خلافت_نیا_عالمی_آرڈر

#Khilafah_New_World_Order

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

12 Muharrem 1446 Hicri 18 Temmuz 2024 Miladi

Basın açıklamasını okumak için Tıklayınız

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Müslümanların Yöneticileri Siyonist Varlık İçin Arabuluculuk Yapıyorlar, Washington’un Emri Üzerine Yahudi Varlığını Müslümanların Ordularından Koruyorlar

7 Ağustos 2024 tarihinde Cidde’de Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar’ın da katılımıyla İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İcra Komitesi olağanüstü toplantısı düzenlendi. Konferans, Yahudi varlığının Mübarek Toprak Filistin’de Müslümanların kanını akıttığı, her gün onlarca Müslümanı katlettiği ve yüzlercesini yaraladığı bir zamanda gerçekleşti. Erkek, kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 10.000 Müslüman, işkence ve tecavüz görüntülerinin ortaya çıktığı hapishanelerde tutuluyor. 5 Ağustos’ta, şeytani varlığın 89 cesedi hiçbir kimlik tespiti yapılmaksızın insanlık dışı bir şekilde kemik ve çürümüş ceset şeklinde gönderdiğine dair korkunç haberler ortaya çıktı. Bu varlık sürekli Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve İran’a saldırıyor. Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniye’nin şehadeti hala tazeliğini koruyor.

Bu zirvede Müslüman ülkelerin yöneticileri, ortak bir askeri komutanlık kurulduğunu ve bu Yahudi belasını ortadan kaldırmak için askeri operasyon başlatıldığını duyurmalıydı. Ancak beklendiği üzere bu sözde “olağanüstü” toplantıda Yahudi varlığını koruyan tedbirler alındığı duyuruldu. Bu önlemler Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin Yahudi varlığının ajanları ve onun gerçek savunucuları olduğunu bir kez daha teyit ediyor.

İshak Dar yaptığı açıklamada “bölgedeki gerginliğin azaltılması” konusu üzerinde durdu. Yahudi saldırganlığıyla yüzleşmek ve her türlü askeri operasyonu desteklemek yerine Yahudi varlığının devam eden saldırıları karşısında itidalli olmak gerektiğini ilan ettiler. Bu itidal, Yahudi varlığının saldırganlığını, zalimliğini ve vahşetini sürdürmesine olanak tanıyor. Zalimin zulmüyle yüzleşmeden zulüm nasıl sona erebilir? Yahudiler en kötü zulümler konusunda tarihi rekorlar kırıyor. Ancak, Müslümanların yöneticileri klimalı lüks salonlarda yemek yerken, itidal çağrılarıyla Yahudi varlığının ekmeğine yağ sürüyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözlerini yüzlerce kez duymadılar mı?

وَاقْتُلُوهُمْحَيْثُثَقِفْتُمُوهُمْوَأَخْرِجُوهُمْمِنْحَيْثُأَخْرَجُوكُمْ Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın.” [Bakara 191] Bu yöneticiler düşmanlara boyun eğen aptal değillerdir. ABD’yi memnun etmek için Yahudi varlığını Müslümanların ordularından koruyan hainlerdir.

Dışişleri Bakanı İshak Dar yaptığı açıklamada, “işgal yetkililerinin savaş suçlarından sorumlu tutulmasını” talep etti. Sayın Dar! Saldırgandan kim hesap soracak? Kim bunu talep ediyor? Amerika’nın en önemli askeri üssü olan Yahudi varlığından hesap sorulmasını nasıl talep edebiliriz? Pakistan ordusunun görevini yerine getirmesini daha ne kadar engelleyeceksiniz? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.” [Tevbe 38]

Bu yöneticilere karşı doğruluğu ispatlanmış argümanlar mevcut. Onlar hakkında hâlâ hüsnü zan besleyen kişi bilgelikten yoksundur ve azarlanmayı hak ediyor. Geriye kalan tek şey, yöneticileri ortadan kaldırmak ve böylece onların yerine İslam topraklarında yeni ve saf bir varlığın Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulmasını sağlamaktır. Bu değişimi gerçekleştirmek için ümmet, silahlı kuvvetlerdeki Müslümanlardan Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmelidir. Ancak o zaman bu hainlerin uzun süredir devam eden egemenliği ve ihaneti sona erecek, ancak o zaman Müslüman kanı yeniden saygınlık kazanacak, ancak o zaman dış güçler tarafından kurulan ve desteklenen mutant Yahudi varlığı tarihe gömülecektir.

Devamını oku...

Ey Mısır Alimleri! Filistin Yardım Edecek Bir Orduya Muhtaç, O Halde Filistin’e Yardım İçin Orduların Seferber Edilmesi Çağrısında Bulunun Ya da Kınamalarınızı Yahudilerin Suçlarına Saklayın, O Zaman Sessizliğinizle Filistin Halkını Yüzüstü Bırakmış

Filistin Haber Ajansı “Wafa”nın haberine göre, Vakıflar Bakanı Dr. Usama El Ezheri, Yahudi varlığının Gazze Şehrinin doğusunda bulunan ve Gazze Şeridi’nin farklı bölgelerinden yüzlerce yerinden edilmiş insanı barındıran Et Tabiin Okulu’nda sabah namazı kılan onlarca Filistinliye düzenlediği saldırıyı kınadı. Bugün şafak vakti Yahudi varlığının düzenlediği saldırı sonucu 100’den fazla insan şehit oldu ve onlarca yaralı var. Bakan El Ezheri, “Sudanlı, Libyalı ve diğer ülkelerden gelen misafirlerin, ülkelerinde işler sakinleşinceye kadar bir süreliğine aramızda yaşamaları, Mısırlılar olarak hepimiz için Filistin davasının değişmezlerindendir. Ama hala Sudan ya da Libya diye bir ülke var. Filistinli kardeşlerimize gelince, Filistin topraklarını terk ettikleri takdirde işgalin topraklarını yutacağından ve Filistin davasını tamamen tasfiye edeceğinden ve artık Filistin adında geri dönebilecekleri bir vatan kalmayacağından korkuyoruz.” dedi. El Ezheri, ateşkes ve Filistin’deki kardeşlerimize her türlü yardım ve insani yardımı ulaştırmanın kaçınılmaz olduğuna ve sorunun tek adil çözümünün 67 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması olduğunu vurguladı.” (10.08.2024 El Ahram)

El Ezher El-Şerif de Siyonist işgal güçleri tarafından gerçekleştirilen acımasız saldırıyı şiddetle kınadı. El-Ezher bu cani terör saldırısını kınarken, bu katliamda şehit olanlara Allah’tan rahmet ve geride kalan ailelerine de başsağlığı diledi. Dünyanın tüm özgür insanlarına, her gün Filistin halkına karşı işlenen suçları ve soykırımı durdurması için bu terörist varlığa baskı yapmaya devam etme çağrısında bulundu. Herkes bilsin ki, tarih bu iğrenç suçlara sessiz kalanları affetmeyecektir. (10.08.2024 www.youm7.com)

El-Ezher ve Vakıflar Bakanlığının Yahudilerin işlediği suça, dünyanın özgür insanlarını Yahudilere baskı yapmak, Filistin topraklarının çoğundan vazgeçmek ve 67 sınırlarında Yahudi varlığına bitişik bir devlet kurmak ve bunu zımnen tanımak çağrısıyla karşılık verdiğini görüyoruz. Adeta Filistin’deki insanlarımızı soğukkanlılıkla katlettiği için Yahudi varlığını ödüllendiriyorlar.

El-Ezher Şeyhi’nin dünyanın özgür insanlarına yaptığı çağrı ne Yahudileri caydıracak ne suçlarını durduracak ne de Mübarek Toprağımızı özgürlüğe kavuşturacaktır. Yahudiler, Batının ülkemizde inşa ettiği ileri askeri üssüdür. Ümmetin birliğini engellemek, otoritesini geri kazandığında ve İslam’a göre yöneten bir devlet kurduğunda ümmetle savaşmak için kurulmuştur bu askeri üs. İşte bu yüzden tüm Batı, Yahudilerin arkasında durmakta, onları desteklemekte ve tüm Filistin halkı yok edilse bile hayatta kalmaları için elinden geleni yapmaktadır. İlkelerini ve sözde demokrasi ve özgürlüklerini ters yüz etmelerinden dolayı öfkelenen Batı halklarının protestoları, Batılıları ne rahatsız etmekte ne de Yahudilere verdikleri desteği durdurmaktadır. Uluslararası topluma ya da dünyanın özgür insanlarına çağrıda bulunmak yerine Allah’ın emrini yerine getirmek ve Filistin topraklarını tamamen özgürleştirmek için ümmetin ordularına çağrıda bulunmak gerekir.

Evkaf Bakanı El Ezheri, saçma sapan bir fetva verdi ve yanıltıcı bir söylemde bulundu! İslam ve akide bağının yerine vatanseverlik bağından dem vurdu. Sudan, Libya ve Filistin’deki halkımızın Mısır’ın misafiri olduğunu söyledi. Rejimin Filistin halkına karşı işlediği suçları meşrulaştırdı. Geride dönebilecekleri bir vatan bırakmanın Filistinlilerin çıkarına olduğunu iddia etti. Bir akademisyenin, “Bu meselenin tek adil çözümünün, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması olduğunu” söylemesi, bir bilim adamının ağzından çıkabilecek en kötü sözdür!

Ey El Ezheri! Tüm İslam ülkesi, tek bir ülkedir ve sınırlarla ayrılamazlar. Aksini iddia ediyorsanız, kanıt ve şeri delil getirin. Filistin, Libya ve Sudan halkı Mısır’da misafir değildir, Müslüman oldukları için tıpkı sizin gibi Mısır da onların toprağı ve yurdudur. Bizi Filistin’den sınırlar ayıramaz. Filistin sadece Filistinlilerin vatanı değildir. Çünkü Filistin, haraci arazidir, tapusu ve mülkiyeti tüm ümmete aittir. Filistin halkının dahi Filistin’den vazgeçme, çözüm olarak görülen 1967 sınırlarında bir devletçik kurulması fikrini kabul etme hakkı ve lüksü yoktur. Bilesin ki ey Ezheri! Tüm Filistin’in özgürleştirilmesi tüm ümmetin, özellikle de çevre ülkelerinin görevidir. Bu, en yakın, en güçlü ve en yetenekli ordu olduğu için Mısır ve ordusuna daha öncelikli farzdır. Ordu harekete geçmez ve Filistin halkını desteklemezse, orduları kışkırtmak ve harekete geçmelerini talep etmek alimlerin görevidir. Çünkü harekete geçmelerini engelleyen ve sadece Filistin’i değil, tüm İslam topraklarını özgürleştirmelerine mâni olan her engelin ortadan kaldırılması ordunun görevidir.

Katliamlardan ve ümmete karşı işlenen suçlardan daha ne bekliyoruz? Alimler Allah için, haramları için ve kutsalları için öfkelenip harekete geçmeli, Gazze halkını ve tüm Mübarek Toprağı desteklemek için orduları harekete geçmeye teşvik uğrunda sesleri kısılmalıdır. Orduların seferber edilmesi, Yahudiler, kirli ayaklarını Mübarek Toprağımıza ayak bastığı ilk günden itibaren farzdır. Bu mazlumları desteklemek şimdi her zamankinden daha farzdır.

Ey Kinane alimleri! Bilginiz, dininizle savaşan, topraklarınızı peşkeş çeken, düşmanınızın planlarını uygulayan ve kardeşlerinizi öldürenleri koruyan bir rejimin hizmetinde olamaz. Ne rejimin suçlarını meşrulaştırmanın ne de Mısır halkını cahil bırakmanın aracı olamazsınız. O zaman mübarek toprağı özgürleştirmek ve mazlum halkını desteklemek için Kinane ordusunun kışkırtılması farzını yerine getiremezler. Bilginiz, Mısır halkının aklını ve dinini savunmanızı gerektirir. Halkı Allah’ın farz kıldığı şeylere yönlendirmek sizin görevinizdir. Ordular harekete geçmezse, onlara çağrıda bulunmalı ve hemen harekete geçme talebinde bulunmaları için Kinane halkını teşvik etmelisiniz. Bu, sizin görevinizdir ve bu görevi ihmal ederseniz günah işlemiş olursunuz ey Kinane alimleri!

Ey Kinane askerleri! Rejimin, Filistin halkını desteklemek, topraklarını özgürleştirmek ve gaspçı varlığı kökünden söküp atmak için harekete geçmenizi engellediğini biliyoruz. Bu görevi ifa etmek için yanıp tutuştuğunuzu biliyoruz. İnsanlarımız katledilirken, boş boş oturamazsınız. Göreviniz, tüm Filistin’i özgürleştirmek, savunmasız halkını desteklemek ve onlara yapılan zulmü gidermektir. Genel seferberlik ilan eden, Mekke’yi fethetmek için yola çıkan ve şöyle buyuran Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem örneğiniz olsun.

لَانَصَرَنِياللهُإِنْلَمْأَنْصُرْبَنِيكَعْبٍ“Benî Ka’blara yardım etmezsem, ben de yardım görmeyeyim!” Bu görevi eda etmek için aranızda duran tüm kötü rejimleri ve yöneticileri kökünden söküp atın. İslam’ı ve halkını zafere eriştirecek, İslam ülkelerini birleştirecek ve Müslümanlara, tek bir devlette tek bir ümmete statüsünü kazandıracak olan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin Allah için kurulduğunu ilan edin.

وَإِذْ أَخَذَ اللهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ“Allah, kendilerine kitap verilenlerden, «Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz» diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!” [Ali İmran 187]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir, Beyt’ül Mükerrem’in Kuzey Kapısında Düzenlediği Gösteride Zorba Yönetimden Kurtulmak İçin Nübüvvet Metodu Üzere Hilafetin Kurulması Çağrısında Bulundu

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, 09 Ağustos 2024 Cuma günü, Dakka’nın kalbinde yer alan Beyt’ül Mükerrem Merkez Camii’nin Kuzey Kapısında bir gösteri düzenledi. Hizb-ut Tahrir’in binlerce lideri-aktivisti-destekçisi ve genel olarak Müslümanlar tekbir sesleriyle sokağa indiler, sloganlar attılar: Hilafet, zalim Hasina’yı yargılayacak ve cezalandıracak. Tek kurtuluş yolu, Hilafet. Rasûlullah’ın tek yolu, Hilafet. Hilafet yönetimine derhal ihtiyacımız var.

Gösteride konuşmacılar, aşağıdaki hususlara vurgu yaptılar:

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّاللَّهَلَيُمْلِيلِلظَّالِمِحَتَّىإِذَاأَخَذَهُلَمْيُفْلِتْهُ“Şüphesiz ki Allah, zalime mühlet verir. Bir kere de onu yakaladı mı kaçmasına mühlet vermez” [Müslim] Tiran Hasina’nın düşüşü tüm tiranlar ve zalimler için bir uyarıdır. Kötü şöhretli “Ayna Ghar” (Ayna evi), Bangladeş Savunma Kuvvetleri Terörle Mücadele İstihbarat Bürosu’nun (CTIB) işkence hücresi, Dedektiflik Şubesi (DB) ve Hızlı Eylem Taburu (RAB), Hasina hükümetinin baskısının ne kadar sistematik olduğunu gösteren örneklerden bazılarıdır. Hasina’yı destekleyen ABD-İngiltere-Hindistan dahil sömürgeci kafir Batı güçler bugün bu ajanı kâğıt mendil gibi çöpe attılar. Bu nedenle halk, ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenenlerden, zalim Hasina ve ortaklarını derhal yargılayıp cezalandırmalarını ve ümmete olan sadakat ve bağlılıklarını ifade etmelerini talep ediyor.

وَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! [İbrahim 42]

Ey İnsanlar! Mevcut laik demokratik-kapitalist sistem, zalim yöneticiler üreten bir fabrikadır. Çünkü bu sistemde yöneticiler egemen güce sahiptir. İktidardakiler kendi çıkarlarını, sömürgeci kafir ABD-İngiltere-Hindistan’ın çıkarlarını ve bazı yerli ve yabancı kapitalistlerin çıkarlarını korurken halkı ezmektedir. Haklı taleplerini dile getiren halkı bastırdılar ve “Ayna Ghar” (Aynalı Ev) gibi hapishanelere attılar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَAllah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.” [Maide 45]

Ey İnsanlar! Kur’an ve Sünnete dayalı İslam Devleti yani Hilafet anayasası ile yönetilmeyi talep etmelisiniz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْأَصْبَحَمِنْكُمْآمِنًافِيسِرْبِهِمُعَافًىفِيجَسَدِهِعِنْدَهُقُوتُيَوْمِهِفَكَأَنَّمَاحِيزَتْلَهُالدُّنْيَا“Bedeni sağlıklı, gönlü rahat ve cebinde de yeteri kadar harçlığı olan kimse, sanki bütün dünyaya sahip olmuş gibidir.” Tirmizi] Şeriat Hukuku uygulandığında din-ırk-renk ayrımı gözetilmeksizin tüm vatandaşların “Yiyecek-Giyecek-Barınak, Eğitim-Sağlık-Güvenlik” gibi temel ihtiyaçları garanti altına alınacaktır. Yerli ve yabancı şirketler, petrol-gaz-elektrik dahil olmak üzere enerji sektöründen çıkarılmalı, bunlar kamu malı ilan edilerek devlet yönetimine alınmalı ve onlardan elde edilen gelirler vatandaşların refahı için kullanılmalıdır. Çünkü Şeriat’a göre bunlar, kiralanması veya özelleştirilmesi yasak olan kamu varlıklarıdır (kamuya ait mülkler). İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

النَّاسِشُرَکَاءُفِيثَلاثٍالْمَاءِوَالْكَلَأِوَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır, su, mera ve ateş.” Enes, İbn Abbas’tan “Onun bedelini almak haramdır.” dediğini rivayet etmiştir. Sömürgeci kafir devletlerle yapılan tüm stratejik anlaşmalar (örneğin transit geçiş, Matarbari derin deniz limanı, Hint-Pasifik stratejisiyle ilgili anlaşmalar, vb) ve askeri anlaşmalar iptal edilmelidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُواْ لَكُمْ أَعْدَآءً وَيَبْسُطُواْ إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُون“Şâyet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler.” [Mümtehine 02] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّتَكُونُمُلْكًاجَبْرِيَّةًفَتَكُونُمَاشَاءَاللَّهُأَنْتَكُونَثُمَّيَرْفَعُهَاإِذَاشَاءَأَنْيَرْفَعَهَاثُمَّتَكُونُخِلَافَةًعَلَىمِنْهَاجِالنُّبُوَّةِثُمَّسَكَتَ  “Sonra ceberut saltanata olacak. Ve Allah’ın dilediği kadar olacaktır. Sonra kaldırmak istediği zaman onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” Bu hadisten açıkça anlaşılmaktadır ki, bu zulmün sonunda Allah’ın vaat ettiği Hilafet kurulacak, ülke de sömürgeci kafirlerin pençesinden kurtulacaktır. Bu yüzden Hilafetin kurulmasını talep etmek, her Müslüman için imani bir görevdir. Son konuşmacı, toplumun her kesiminden insanları Hizb-ut Tahrir’in önderliğinde Nübüvvet metodu üzere Hilafet kurmak için çalışmaya davet ederek konuşmasını sona erdirdi.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER