Ey Yöneticiler! İçinizde Hiç Aklı Başında Bir Adam Yok mu?
- Kategori Merkezî Medya Ofisi
- İlk yorumlayan ol!
- |
Kutsal toprak Filistin işgalcisi acımasız Yahudi varlığı, her yerde Müslümanların çocuklarına vahşice saldırı düzenliyor. Ne yeryüzü sınırları ne de gökyüzü onu suç işlemekten alıkoymuyor. Masum çocukları, yaşlıları ve kadınları hedef alıyor, ağaçlar ve taşlar bile suçlarından nasibini alıyor...
Son olarak İsmail Haniye kardeşimize ve arkadaşlarına İran’ın başkenti Tahran’ın göbeğinde suikast düzenledi. Bundan saatler önce, Lübnan’ın başkenti Beyrut’un güney banliyösünde Fuad Şükrü’ye suikast düzenlendi. Bu saldırıdan önce Şam’ın merkezindeki İran Büyükelçiliği bombalanmış ve çok sayıda İranlı askeri komutan hayatını kaybetmişti. Acımasız Yahudi varlığı, her yerde daha fazla cinayetler işlemeye, suikast tehdidinde ve vaadinde bulunmaya devam ediyor. Elinin, kendilerini egemen, korunaklı ve güvenli olarak gören bu ülkelerin başkentlerine bile uzanabileceğini söylüyor! Yahudi varlığı bakanları ve komutanları, meydan okurcasına kendilerine karşı eyleme geçen herkese ulaşacaklarını ve Müslüman ülkelerin başkentlerinin derinliklerine korkmadan ve çekinmeden saldırabileceklerini açıkça ifade ettiler. Hal böyleyken bu başkentlerin yöneticilerinden ne yanıt ve meydan okuma ne de bu acımasız düşmanı caydıracak bir eylem görmedik!
Libya’ya müdahale ettiği gibi Gazze’ye de müdahale edebileceğini söyleyen Erdoğan’ı uyaran Yahudi varlığı Dışişleri Bakanı, Erdoğan’ın bu açıklamasının boş ve beyhude olduğunu, başarısızlık ve komplosunu örtbas etmek ve pazarlamak için yapılmış bir açıklama olduğunu çok iyi bildiği halde Erdoğan’a Saddam’ın Irak’taki akıbetini hatırlattı.
Yenilgisinin ve hezimetinin farkında olan Başbakan Netanyahu, bırakın silah ya da füze ateşlemeyi, Yahudileri suçlamayı aklından geçirebilecek herkesi küstahça tehdit etti. Tüm dünya sessiz. Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir aşağılanma ve alçalmaya maruz kalıyor. Hiçbir yönetici, bu pervasız kişiye caydırıcı bir karşılık vermeye cesaret edemiyor. Onların en olgun ve akıllı olanı, Birleşmiş Milletler’e şikâyette bulunuyor ya da uluslararası toplumu, art arda gelen saldırıları hafifletmesi veya durdurması için Yahudi varlığına baskı yapmaya çağırıyor. Müslümanlara acıdığından ya da Filistin’in savunmasız halkına merhamet ettiğinden değil, geniş çaplı bir savaşın patlak vermesinden, koltuğunun tehdit altına girmesinden, rejiminin sarsılmasından, bu çürümüş tahtları ortadan kaldıracak, bu sefil hükümetlerden kurtulacak, bu yöneticilerin kökünü kazıyacak günü özlemle bekleyen ve kanı kaynayan küskün halkların devriminin başına bela olmasından korktuğu için yapıyor.
Kınama ve telin dışında, konuyu Birleşmiş Milletler’e havale etmek, Güvenlik Konseyi’nden saldırıları kınamasını veya kâğıttan bile değersiz bir karar almasını istemek dışında bu yöneticilerden hiçbir şey duymadık. Kaldı ki bu karar, ABD’nin veto yetkisini kullanmamasına ve çıkarlarına hizmet edebileceğini düşündüğü bu kararın Konsey’den geçmesine bağlıdır. Oysa bütün bu kararların en ufak bile misillemeye yol açmayacağı ya da ülkemizin zerre kadar toprak parçasını bile kurtarmayacağı çok iyi biliniyor.
Bu acımasız varlık, hiçbir caydırıcı unsurdan ve hiçbir cezadan korkmadığı için saldırılarını ve suçlarını sürdürüyor. Onlarca yıldır kuşatma altında tuttuğu bir avuç Mücahitten sert darbeler yedikten sonra sağa sola koşuşturup, kamuoyunu harekete geçirmeye ve dünyaya kendisini kurtarması için çağrıda bulunmaya başladı. Kötülüğün ve kibrin büyük hamisi Amerika’ya sığındı. Amerika’dan aldığı güçle dışişleri bakanı, Türkiye’ye Saddam’ın Irak’taki akıbetini hatırlattı.
Yöneticiler, Müslüman halkların zafere aç ve kurban olmaya hazır olduklarını hala anlamadılar mı? Bu kor ateşi söndürmek istediklerini biliyoruz çünkü birleşik bir ümmetin tahtlarını silip süpüreceğinden ve kurtuluş tufanının tahtlarını yok edeceğinden tırsıyorlar. Zararlı yöneticileri, bu halklara ve onların güç kaynaklarına baskı yapıyorlar. Yahudileri memnun etmek ve bu zalim yöneticilerin tahtları aracılığıyla güvence altına alınan Batı’nın çıkarlarını korumak için ümmetin gücünü kırıyorlar. Eğer bu yöneticiler içinde zerre kadar onurlu bir adam olsaydı, dünya tiranlarına baş kaldırır, tüm ümmetin askeri, insani ve ekonomik gücüyle arkasında hizalandığını görürdü. Eğer bu yöneticiler arasında zerre kadar akıllı biri kalmış olsaydı, zaferi geciktirmez, ümmetin kendi etrafında kenetlendiğini ve ölümden ve düşmandan korkmadan arkasında savaştığını görürdü.
وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ“Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi.” [Tevbe 46]
Ümmet zaferin artık Allah katında ve dinine sımsıkı sarılmaya bağlı olduğunu biliyor. Gazze ve Batı Şeria’da cihat eden bir avuç mücahidin ve hak üzerinde sebat eden sabırlı bir grubun kararlılığına yakinen şahit oldu. Yahudi varlığı ve arkasındaki küfür ve tâğût güçleri, bu sabırlı gruptan korkar hale geldiler. Bu güç, Mübarek Toprağın etrafındakilere; Mısır, Şam ve Irak’a, Doğu ve Batı’daki diğer Müslüman ülkelere uzanırsa acaba nasıl olur? Bu ezici güç, Batıyı püskürtecek ve onu hüsrana uğratacak bir yanıt verecek, haksızlıklara ve zalimlere karşı mücadele etmek, mazlumlara destek olmak için İslam bayrağı altında birleşecektir.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا ف۪يكُمْ غِلْظَةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ “Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah muttakiler ile beraberdir.” [Tevbe 123]
Yahudiler ve Batı’nın baskıcı yöneticilerinin korktukları şey, işte ümmeti ve kelimesini birleştirmeyi amaçlayan bu halk hareketidir. Bu nedenle sükûnet ve itidal çağrısında bulunduklarını, savaşın kapsamının genişlemesinden korktuklarını ya da sözde bölgenin istikrarını korumak istediklerini duyuyoruz. Sanki konfor ve güvenlik içinde yaşadıkları için katliam, işkence ve suçları görmüyor ve duymuyorlarmış gibiler!
Eğer yöneticilerin korktuğu şey buysa -ki biz onların Batılı efendilerinin emirlerine göre hareket ettiklerinden eminiz- o halde Müslüman orduları ve askerlerinin onurlu komutanları, dinlerinden ödün vermeyi, bu zalimleri korumayı, kız kardeşleri mücahitlerin annelerini, şehitlerin dul eşlerini, ekmek ve su bulamayan yetim çocukları yardımsız bırakmayı nasıl kabul edebiliyorlar?
وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72]
Gücü olan, zerre kadar imanı, şerefi ve yiğitliği kalan herkesi harekete geçmeye, mazlum kardeşlerini desteklemeye, hain ve entrikacı yöneticiler dahil olmak üzere bu ümmetin düşmanlarına karşı ayaklanmaya çağırıyoruz. Bu yöneticiler, şanınızı inşa etmek, onurunuzu ve şerefinizi yeniden kazanmak için üzerinden geçmeniz gereken köprülerdir. Bunun başka bir yolu yok. Çünkü bu yöneticilerin, zorlu bir engel, birlik ve hakimiyet yolu önünde duran sağlam bir kaya oldukları aklı başında herkes için açıktır. Bu engeli ortadan kaldırmanın, sadece Filistin’i değil tüm Müslüman topraklarını özgürleştirmek için cihat kapısını ardına kadar aralamanın zamanı gelmiştir.
وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]