- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Bayram Tekrar Geliyor Ama Halimiz Dostu Sevindirmiyor
Kurtuluşumuz Yolumuzu Aydınlatacak Olan Hilafettir!
Allah Subhanehu ve Teala bizleri İslam ile şereflendirdi, oruç ve namazla üzerimizdeki nimetini tamamladı ve din ve yaşam biçimi olarak da bizden İslam’dan razı oldu. Bu yüzden O’nun emir ve yasaklarına göre hareket ediyoruz. Şimdi bizler, Ramazan ayının sonlarına geldik ve bizi mübarek Iydul Fıtr karşılayacak. Oruç tutan kişinin iki sevinci vardır; birisi orucunu açtığı andaki sevinci, diğeri de Rabbine kavuştuğu andaki sevincidir. Bayramda asıl olan, en büyük sevinç günü olmasıdır. Her yıl bayram bize tekrar gelir, bize mutluluk ve sevinç getirir, bugünün sevinci alemlerin Rabbinin farzlarından birini tamamlamamız için bize bir duyurudur.
Bu yıl bayram tekrar geliyor ama Sudan halkı Darfur’da öldürülüyor, evlerini terk ediyor, yeryüzünü yatak gökyüzünü yorgan yapıyorlar, paraları yağmalanıyor ve mülkleri gasp ediliyor ve yeryüzüne tertemiz kanlar dökülüyor. Bunlar ise Sudan’daki zararlı yöneticilerin açık suç ortaklığıyla kasıtlı bir planı, sistematik bir yıkımı ve gizli olan gündemi açık bir komployla uygulamak için yapılıyor. Zira bu zararlı yöneticiler, Sudan ve halkına yönelik bu yıkıcı komplonun araçları ve suç ortaklarıdır. Nitekim bunu, Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyinin Birinci Başkanı’nın itirafları kanıtlamaktadır. Zira kendisi, devletin Batı Darfur’daki olaylara karşı başarısızlığını itiraf etmiş ve Karenik halkının habis entrikaların kurbanı olduğunu açıklamıştır. (El-Navras News, 27 Nisan 2022)
Bu yıl bayram tekrar geliyor ama ülkenin namusları çiğneniyor, servetleri talan ediliyor ve yetenekleri çalınıyor ve Sudan’daki insan, (bir karpuzdan) daha değersiz! Zira organlar parçalanmakta, kafalar kesilmekte ve sözde (9 uzun) gün boyunca sokaklarda silahlı yağmacıların satırlarıyla boyunlar vurulmakta ve sokaklarda, marketlerde, pazarlarda ve evlerde güvenlik bulunmamaktadır. Bunlar ise güvenlik birimlerinin bariz bir şekilde yavaş davranmaları karşısında yapılmaktadır. Zira güvenlik birimleri bu olayları bildikleri halde kıllarını dahi kıpırdatmamaktadır. Burhan ise bu korkunç sahneleri, sanki bir (dış harekât!) filmi izliyormuş gibi seyretmektedir. Dolayısıyla otorite, çarpık bacakları olan koltuğundan başka bir şey görmemekte, sonra da vatandaşlarının kafatasları ve vücut parçalarının üzerine oturup avurtları dolu bir şekilde kendisinin bir yönetici olduğunu söylemektedir!
Bayram tekrar geliyor ama ümmet arasındaki yoksul sayısı, yarış arabalarının tekerleklerinin hızı ve insanların yüreklerini dağlayan yüksek fiyatların ateşiyle inanılmaz bir hızla ilerliyor. Zira emtia fiyatları her geçen gün artmakta ve hayat çekilmez bir cehenneme dönüşmektedir. Bunlar ise vergi ve gümrüklerdeki açıklanmayan ve akaryakıt fiyatlarındaki görülen artışlar nedeniyledir.
Bu yıl bayram tekrar geliyor ama Sudan’da bizler, hayata benzemeyen bir hayat yaşıyoruz. Zira masum canlar katledilmekte, sistematik bir şekilde paralar ve mallar yağmalanmakta, dikenler ve korkularla kaplı vahşi bir zulüm yapılmakta, mal ve hizmetlerdeki pahalılık, ilaç eksikliği, kötü hastane koşulları, bozulan sağlık, sürekli elektrik kesintileri ve içme suyu kıtlığı göğsümüze bir hançer gibi saplanmaktadır; zalim, fasık ve adaletsiz yöneticiler ise, kâfir düşmanın planlarını uygulamakta, bizleri sömürgeciye bedelsiz satmakta, mallarımızı, servetlerimizi ve topraklarımızı efendilerine rehin vermekte, ülkeyi parça parça eden zehirli hançerler saplamakta, kanlı sınır planlarını uygulamak için kabilecelik ve bölgecilik adına ülkenin geri kalanlarının da bölünmesine ve parçalanmasına zemin hazırlamak için fitne ateşini tutuşturmaktadırlar.
Öte yandan sözde sivil yönetimin öğrencileri Sudan’daki siyasi merkezde iktidar çatışmasına girerek onlar da askeri liderlerle aynı günah içerisine girmektedirler. Peki neden? Çünkü hepsi de Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yönetmeye çalıştıkları için birbirleriyle çatışmakta ve her biri kendi istedikleri Demokrasisine ve sözde özgürlüğüne çağrıda bulunmaktadır. Ne yazık ki her iki taraf da Batılı ülkelerle bağlantılı olup düşmanlarının çıkarları için savaşmaktadırlar. Nitekim biz de bu karmaşanın içindeyiz. Zira üzerimizde, iktidara ulaşmak isteyen ve eski rejimin kalıntıları olan başka bir taraf görülmektedir. Ne yazık ki otuz yıl boyunca harap etmekle, yıkmakla ve ajanlıkla hüküm sürdünüz, Güney Sudan’ı ayırdınız, orada Hristiyanlar için bir devlet kurdunuz, topraklarımızda Yahudileri ve Amerika’yı güçlendirdiniz, paraları yağmaladınız, servetleri ve zenginlikleri talan ettiniz ve bizleri en aşağı seviyeye ulaştırdınız. Sizin Sudan halkına bakacak yüzünüz kaldı mı acaba?! Yaptıklarınızın dehşetinden hiç utanmıyor musunuz?! Ayrıca sizin İslam’ın hükmüyle hiçbir ilginiz olmadığı gibi programınıza da dahil değildir. Nitekim sakallı olanları iktidara getirdiniz, iktidarda otuz yıl kaldınız ama İslam’ı iktidara taşımadınız. Sakın bir kez daha duyguları İslam ile okşamayın. Zira sizin İslam hakkında hiçbir proje ve programınız olmadığı gibi zulümden, katletmekten, ihanetten ve ajanlıktan başka bir şeyiniz de yoktur. Cehennemin dibine kadar yolunuz var. Allah’ın izniyle dünyada sizi muhasebe edeceğimiz gibi ahirette de Kavi ve Cabbar olana şikayet edeceğiz.
Bizler, kayıp bir koltuk için çatışan ve onun için ağlayıp duran zararlı yöneticilerin arasında, ağır acılar, dehşet verici cinayetler, korkunç yerinden edilmeler ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyoruz ve her gün yıkım üzerine bir yıkım gerçekleşiyor.
İster sivil ister asker olsun ey otorite için çatışanlar, iyi bilin ki hepiniz bizim gözümüzde aynısınız. Zira İngiltere ya da Amerika’nın kalması için mücadele edip ölenler arasında bizim için hiçbir fark yoktur. Kesin olarak bilmelisiniz ki bizler, Amerika’nın, İngiltere’nin veya diğerlerinin Demokrasisi için değil, kafirleri memnun etmek için değil ya da Dünya Bankası'nın dolarlarına tamah etmek için değil, لا إله إلا الله محمد رسول الله için mücadele edip savaşıyoruz. Dahası Demokrasi, Cumhuriyet veya Federalizm için savaşan zalimler için değil muttakiler için hazırlanmış genişliği gökler ve yer kadar olan cenneti arzu ediyoruz. Zira bizler, Habibimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetiyiz. Bu yüzden yönetim olarak İslam’dan, anayasa ve kanun olarak da Kur’an’dan başkasına asla razı olmayız. Şunu bilin ki biz bunu açık bir şekilde söylemekle kalmıyor, aksine bunu tanımlıyor ve dünyasıyla netleştiriyoruz. Zira bizler, ne söylediğimiz, ne aradığımızı ve nereye ulaşacağımızı çok iyi biliyoruz.
Mesajımız açık ve davetimiz nettir; Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmaktan başka hiçbir sığınık, çıkış yolu ve sorunlarımızın çözümü yoktur. Zira yaşamış olduğumuz bu hastalığın ilacı, dahası tüm engellerin sığınağı ve çıkış yolu odur. Zira onunla sınırlar belirlenir, fetihler yapılır ve göklerde İslam’ın bayrağı dalgalanır.
Bizim ümmetimiz, insanlık için çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir. Bu yüzden ona yokluğun ulaşması haram olduğu gibi onun perişanlığı idrak etmesi de cürümdür. Zira o, dünyaya hidayeti yayan, insanlar arasında adaleti sağlayan, tebaanın yönetimi noktasında hakkını arayan, insanları merhametiyle kaplayan ve gözetimiyle kuşatan, huzuru yayan, istikrarı oluşturan ve davetine icabet eden herkese hayatın mutluluğunu yaşatan bir ümmettir. Ayrıca o, insanları şirkten ve küfürden kurtarmak için yaşayan, milyonlarcası Kelimetullah’ı yüceltmek için şehit olan, hayattaki asıl işi İslam davetini dünyaya taşımak ve en büyük ideali de Allah’ın rızasına nail olmak ola bir ümmettir.
Allah’a dönmedikçe, O’nunla bağımızı güçlendirmedikçe, O’ndan yardım istemedikçe, O’na hakkıyla tevekkül etmedikçe ve hayattaki en büyük idealimiz O’nun rızasına nail olmak olmadıkça asla kurtuluşumuz gerçekleşmeyecektir. Uzak ve yakın herkes bilsin ki bizim hayattaki varlığımız Allah’ın dinini yaymak, Allah’ın kelamını yüceltmek, Allah’ın yarattıklarına merhamet etmek ve Allah'ın kullarını mutlu etmek içindir. Bu da küfrün kibrini kırmak, tağutların başını ezmek, ateizmi ve dalaleti yok etmek anlamına gelmektedir. Bütün bunlar ise Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurarak kamil bir şekilde İslami hayatı yeniden başlatıncaya kadar aydın düşünce silahıyla amansız bir şekilde mücadele etmek ve Habibimiz Mustafa’nın metodunu ve onun çizdiği adımları takip etmekle başarılabilir. Bu nedenle bizim Allah’tan başka gücümüz ve Allah’tan başka destekçimiz yoktur. Zira zafer verip yardım edecek olan sadece Allah’tır. O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır.
Hilafet ilan edilip Ukab Raye’si göklerde dalgalandığı zaman bayram geri gelmiş olacak ve gönlümüz neşe ve huzurla dolacaktır. Bu ise Allah’ın izniyle yakında olacaktır. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçekleşecektir inşallah.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Süleyman ed-Desis (Ebu Abid) – Sudan