Salı, 24 Muharrem 1446 | 2024/07/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İktidardaki Rejimlerin Restore ve Reforme Edilmesi mi Yoksa Yıkılması mı?

بسم الله الرحمن الرحيم

İktidardaki Rejimlerin Restore ve Reforme Edilmesi mi Yoksa Yıkılması mı?

Kökü çürümüş bir ağacın dallarının budanmasının ve ıslah edilmesinin bir faydası olmaz. Çünkü kökü çürümüştür. Dolayısıyla ne kadar gübre verseniz, toprağını değiştirseniz ve üzerini sulayıp su serpseniz de bozulma ve çürüme artık köklere işlemiştir. Bu yüzden her türlü yapılan tedavi, enerji, para ve kaynak kaybı olacaktır. Zira onun hali, halk dilinde söylendiği gibi (felçli tedavi edilmez) bir duruma gelmiştir! Dolayısıyla onun için en iyi çözüm, kökünden söküp atmak ve hem ondan, hem yüklerinden, hem de ağırlıklarından kurtulmak, altındaki toprağı sürerek orayı işlemek ve yeni güzel bir bitki dikmektir. Çünkü yeni dikilen bitkinin gelişmesini, büyümesini ve meyve vermesini beklemenin yükü ve maliyeti, çürümüş kökleri olan ilk ağacı tedavi edip ıslah etmeye çalışmaktan çok daha azdır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِن فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٍKötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer.” [İbrahim 26]

Kökleri sağlam olan ağaca gelince; dallarına ve meyvelerine çürüme ve bozulma yayılmış olsa da, deneyimli çiftçiler ve ziraat mühendisleri tarafından öğretilen çeşitli yollarla yeniden ihya edilmesi mümkün olan bir ağaçtır. Dolayısıyla onun gövdesini ve dolarını tedavi edip ıslah etmenin maliyeti, onu kökünden söküp bir başkasını dikerek uzun bir süre büyümesi, üretmesi ve ondan beklenen meyveleri ve mahsulleri vermesi için beklemekten çok daha azdır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ * تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَGörmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.” [İbrahim 24-25]

Rejimler bu açıdan tamamen ağaçlara benzemektedir. Dolayısıyla kökü ve tohumu çürümüş olan bir rejimin reforme ve restore edilmesi imkansızdır. Dahası bunu yapmaya yönelik her türlü girişim, başarısız, beyhude ve enerji ve yeteneklerin boşa harcandığı bir girişim olacaktır. Bu çok ciddi bir meseledir. Çünkü kökü ve tohumu bozuk olan bir rejimi ıslah etme süreci, bir süre sonra bile olsa onu ıslah etmeye çalışanlar için aslında bir kirlilik ve yozlaşma süreci olacaktır. Zira kökü ve tohumu bozuk olan bir rejim, kendi içinde erimesi ve kendinden bir parça olması için herkesi kendine çeken bir mıknatıs gibidir. Dolayısıyla rejimi reforme ve restore etmeye çalışanların çoğu, sonunda abartısız onun koruyucusu, savunucusu ve destekçisi haline geleceklerdir! Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ وَلَا تَكُن لِّلْخَائِنِينَ خَصِيماًAllah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab’ı hak ile indirdik; o halde hainlerden taraf olma!” [Nisa 105]

Bu rejimlere dair çok sayıda ve çeşitli örnekleri vardır. Bunların çoğu da Sykes-Picot Antlaşması’ndan sonra ortaya çıkan rejimlerdir. Zira Sykes-Picot, Arap ülkeleri Osmanlı Hilafetinden koparıldıktan sonra onları bölmüş ve bölünmenin, parçalanmanın ve ayrılmanın pekişmesi için de onları bölgesel varlıklara dönüştürmüştür. Bunun üzerine vatancılığı icat etmişler ve bu parçaların her birine de sınırlar, bayraklar, yöneticiler ya da yönetici bir aile vermişlerdir. Sonra bu ülkelerdeki yöneticilere meşruiyet ve kutsallık kazandırmak ve bu yöneticileri sömürgeciliği kovan kahramanlar ve kurtarıcılar olarak ortaya çıkarmak için istiklal savaşları adını verdikleri sahte ya da sahteye benzer savaşlar uydurmuşlardır. Böylece bölgesel varlıklar için yeni sistemleri oluşturulmuş, onlar için ulusal niteliğe sahip yöneticiler, sistemler, bayraklar, afişler ve anayasalar koyulmuş, sonra sömürgeci ülkeyi terk etmiş ama yöneticiler, sistemleri, anayasaları ve kanunları onların yönetimlerinin meşruiyeti üzerine kalmaya devam etmiştir. Nasıl kalmasın ki; sömürgecileri kovdular ya?!

Böylece kökü veya tohumları bozuk olan sistemin ne anlama geldiği bizim için açıklığa kavuşmuştur. Yani kökeni sömürgeciliğin eseri olan, yetişmesi, büyümesi ve hayatta kalması için onun bozuk tohumlarını ektikleri, suladıkları ve gözleri gibi baktıkları ve orada burada bazı meyveler vermiş olsa da ondan çıkan tüm dalların ve meyvelerin çürük olduğu sistemin ne anlama geldiği bizim için açıklığa kavuşmuştur. Kökleri çürüktür. Çünkü yönetici, anayasa, kanun, güvenlik cihazı, istihbarat aygıtı ve ordu liderleri, sömürgecilerin suyuyla ekilmişler, sulanmışlar ve büyümüşlerdir. Dahası onlar, sömürgecilere hizmet etmek, onların projelerini uygulamak ve Ürdün, Suriye, Lübnan, Fas ve Tunus adını verdikleri bu ülkelerde bölünmeyi, parçalanmayı, fesadı ve ifsadı sürdürmek için yetkilendirilip hazırlanmıştır… Artık bu ülkeler, uzaktan sömürgeciler tarafından idare edilmektedir. Bu nedenle tüm reform, restorasyon ve iyileştirme girişimleri başarısız olmaktadır. Dahası reformcuların çoğu, yozlaşmış ya da yarı yozlaşmış bir hale geldikleri gibi kökü ve tohumları çürük olan yozlaşmış rejimi destekler hale gelmişlerdir.

Örneğin Ürdün’e ve oradaki Haşimi ailesine bir bakın. Zira Osmanlı Hilafetinin ortadan kaldırılmasında İngilizlere yardım etmiş, ardından İngilizler onlara Ürdün’ün yönetimini vermişlerdir. Bu yüzden Ürdün rejimi, temeli ve tohumları çürük olan bir rejimdir. Örneğin Müslüman Kardeşler gibi rejimi içeriden değiştirebileceklerini düşünen İslamcıların girişimlerine yakından bakarsanız; Ürdün rejiminin onları yolsuzluk labirentlerine soktuğunu ve Ürdün’deki Müslüman Kardeşlerin birçok sembolünün tanıklığına göre onlara, Haşimi rejimini en çok destekleyenlerden biri haline gelecekleri ölçüde bakanlık koltukları, milletvekillikleri ve benzerleri gibi yüksek makam ve mevkiler verdiğini görürsünüz. Nitekim Müslüman Kardeşlerin ileri gelenlerinden Şeyh Hasan el-Hudeybi, birçok sitede şöyle demiştir: “Ürdün rejimi, Müslüman Kardeşlerin kuruluşundan bu yana Haşimi rejiminin direği ve destekçisi olduğunu bilmektedir.” Müslüman Kardeşlerin diğer sembolleri de bunu birçok sitede söylemişlerdir. İşte kökü ve tohumları çürük olan bu rejimden kastedilen, rejimi reforme ve restore etmek için çalışanları yozlaştıran bir mıknatıs olmasıdır. Çünkü onlar iyi niyetli ve samimi olsalar bile ancak istenilen değişim için kaçınılmaz olan gerekli idraki ve bilinci kaybetmişlerdir.

Bunun en çarpıcı örneği, Fas Krallığı’ndaki Müslüman Kardeşlerin başına gelenlerdir. Zira parlamentoda çoğunluğu elde edinceye, dahası son zamanlarda Adalet ve Kalkınma Partisi olarak çoğunluk hükümeti oluncaya kadar çalıştılar ve rejime nüfuz ettiler. Ancak (arkasındaki Kral ve İngiltere’nin) olduğu onlara liderlik eden iktidardaki gerçek rejim, onlara Yahudi varlığı ile barış ve normalleşmeyi imzalattırdılar! Allah aşkına Fas rejiminin reformcuları ne derece yozlaştırdığına bir bakın! Dahası onlar, Yahudi varlığıyla normalleşme ve teslimiyet anlaşması da yaptılar. Bunu yapmalarının ardından asıl olarak yozlaşmış olan demokratik oyunun liderleri yaklaşan seçimleri ve hükümeti kaybetmelerine yol açtılar ve onlara, Yahudi varlığıyla normalleşmenin olduğu yozlaşmanın en büyüğünü miras bıraktılar. Bunun da ötesinde Müslüman Fas halkı onları çekirdek gibi çitleyip attılar ve ardından da onlardan nefret ettiler. وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَZulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!” [Hud 113]

Kökü ve tohumları çürümüş olan rejimlere yönelik birçok örnekler vardır. Bu bahsedilenler sadece buzdağının görünen kısmı olduğu gibi biri (birey ıslah olursa toplumda ıslah olur) ve bir diğeri de (rejimi ıslah etmek ona karşı koymaktan daha iyidir) şeklindeki sözlerin hatalı olduğunu göstermek için sadece bir damladır. Zira reform, sömürgecilerin elleriyle ve gözleri önünde ortaya çıkan, beslenen ve geliştirilen bir rejim için değil sadece temeli sahih olan ve bazı özellikleri ve sembolleri bozulmuş olan bir sistem için olur.

Bu rejimlerin cürümlerinin boyutunu ve sömürgeci efendilerine hizmet ettiklerini göstermek için bir örnek verelim: Yahudi varlığını kuran, destekleyen ve ortaya çıkaran İngilizlerdir. Örneğin Ürdün ve Fas varlıklarını tesis eden de İngilizlerdir. Ve 1948’de Yahudilerle savaşmak için Arap ordusuna önderlik eden İngiliz komutan Klüp Paşa’dır. Dolayısıyla bu savaş, gerçek bir savaş değil, Filistin’i teslim etme savaşı olmuştur. Artık bundan sonra bu rejimlerin bölgede ne anlama geldiğini, nasıl ortaya çıktığını, nasıl ve kim için çalıştığını, gerçek düşmanların ve gerçek dostların kimler olduğunu anlamışsınızdır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَDüşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl da döndürülüyorlar?” [Münafikun 4]

Belki de vakıayı anlamak, onun sorunlarını çözmenin yarısıdır. Zira vakıayı anlamak zihinlerden kaybolduğu zaman, onun sorunlarına yönelik çözüm zorlaşır, değişim işleriyle uğraşanlar için en basit ve en kolay şeyleri bile değiştirmesi zor olur ve özellikle bu rejimlerin vakıasını, kuruluşunun mahiyetini, arkasında kimlerin olduğunu ve amacının ne olduğunu anlamaya çalışmaksızın aynı hatalar ve aynı tecrübeler tekrarlanırsa, insanlar kalplerinde başarısızlık ve umutsuzluk taşır. Sorun, kesinlikle hata yapmak değildir. Çünkü hatasız bir iş yoktur. Ancak sorun, daha önce yapılan hatalardan ibret almaksızın aynı hatayı tekrarlamak ve denemektir.

Sonuç olarak: İslam beldelerindeki mevcut rejimlerin içeriden restore ve reforme edilmesi imkansızdır. Çünkü bu rejimlerin kökleri ve tohumları çürüktür. Dolayısıyla bu rejim ve varlıklarla, parçalanmayı, bölünmeyi, fesadı ve ifsadı pekiştiren sömürgeciliğin varlıkları olarak muamele edilmelidir. Ayrıca bakanlıklar, parlamentolar, anayasa ve ordu liderleriyle de, sömürgeciliğin elinde bir kukla ve ülkeyi ve halkları onlar aracılığıyla ve onların yardımıyla kontrol eden kişiler olarak muamele edilmelidir. Dolayısıyla bu rejimlerden tamamen kurtulmadıkça gerçek bir değişimin olması imkansızdır.

Her kim bu rejimlerin varlığına dayalı olan siyasi vakıanın çözümünü ve siyasi vakıamızı hem daha iyi ve doğru olan bir vakıaya hem de Allah ve Rasulü’nün razı olduğu bir vakıaya değiştirmenin metodunu okumak isterse, (Hizb-ut Tahrir’in Değiştirme Metodu) adlı kitabı okuyabilir. Dolayısıyla kitapta, siyasi vakıamızın çözümüne ve bu yozlaşmış rejimlerden kurtulmaya yönelik çözümleri ve doğru metodu bulacaktır. Zira Hizb-ut Tahrir bu kitapçıkta, bugün önerilen çözümleri ele almış, bunları çürütmüş, bunlara karşı doğru olan çözümü koymuş, bunun delillerini göstermiş, detaylandırmış ve açıklamıştır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Memduh Ferec

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER