- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Erdoğan’ın Irak Ziyareti… Sebepleri ve Yansımaları!
Üstad Ahmed Et-Tâi’nin Kaleminden – Irak Vilayeti
Es-Sudani’nin 15/04/2024 Pazartesi günü, güvenlik, ekonomi ve enerji yönlerini kapsayan bir mutabakat zaptı imzaladığı Washington ziyaretinden bir hafta sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22/04/2024 Pazartesi günü Irak'a ziyareti gerçekleşti; Irak Başbakanı, uluslararası koalisyonun varlığını sona erdirme dosyasını görüşürken hükümetinin ülkelerle ikili stratejik anlaşmalar imzalayacağını duyurdu.
Amerika'nın kartlarını toplamaya ve nüfuz alanlarındaki varlığını pekiştirmeye çalıştığı açıktır; zira bu ziyaret, yedi aydan fazla bir süre önce başlatılan Aksa Tufanı operasyonu ve bunun ardından Yahudi varlığının Gazze’deki masum insanlara karşı tüm insani değerleri aşan saldırganlığı ve suçu işlemesinin ardından bölgenin içinden geçtiği zor bir dönemde gerçekleşti; bu ziyaretin en önemli nedenlerinden biri işte budur.
Bu ziyaretin yansımalarına gelince; şüphesiz bu, Irak devletinin politikasına yön veren bir değişikliktir; zira el-Hurra TV – Washington’un haberine göre bu ziyaret sırasında 26 mutabakat zaptı imzalanmış olup bunlardan en önemlileri şunlardır:
1- Türkiye rejimine muhalif olan ve merkezi Kuzey Irak’ta bulunan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) faaliyetlerini içeren güvenlik iş birliği dosyası; bu nedenle Türkiye Cumhurbaşkanının ziyareti Bağdat ve Erbil’i de kapsamış olup Erdoğan şöyle dedi: “Irak Başbakanı ile iki ülkenin PKK militanlarına karşı atabileceği ortak adımları görüştüm ve Irak’ın bu grubu yasaklı olarak ilan etmesini memnuniyetle karşıladım.” Bağdat’ta es-Sudani ile düzenlediği ortak basın toplantısında Erdoğan, PKK’nın Irak topraklarındaki varlığının en kısa sürede sona ereceğine olan inancını, Türkiye’nin bu baharda bu militanlara karşı yeni bir operasyon başlatmayı planladığını ve ortak bir operasyon odası oluşturmak üzere Irak’ta askeri işbirliği arayışına girdiğini ifade etti.
2- Su dosyası: İki ülke, “Irak’ın adil payını almasını” sağlamayı amaçlayan 10 yıllık su kaynakları yönetimi anlaşması imzaladı; Irak Haber Ajansı'nın haberine göre anlaşma, "su sektöründe eşitlik, iyi niyet ve iyi komşuluk ilkeleri konusunda anlayış ve işbirliği araçlarının geliştirilmesini", Irak’ta su kaynaklarına yönelik altyapı ve yatırım projelerinin uygulanmasına yönelik yeni bir vizyonun geliştirilmesini, sınırları geçen suların adil ve hakkaniyetli tahsisini amaçlayan bir vizyonun benimsenmesini”, anlaşmanın 10 yıl boyunca uygulanmaya devam etmesini ve iki tarafın anlaşmasının ardından her defasında bir yıl süreyle otomatik olarak uzatılmasını içeriyor.
3- Kalkınma Yolu, Türkiye, Irak, Katar ve BAE arasında “Kalkınma Yolu Projesinde” iş birliğine yönelik dörtlü bir mutabakat zaptıdır. Kuzeyde Türkiye ile Avrupa, güneyde Basra Körfezi arasındaki demiryolu ve kara yolunu birbirine bağlayacak olan bir projedir; demiryolunun, Irak’ın güneyindeki Irak Büyük Fav limanının bulunduğu Basra Körfezi sahilinden, Irak’ın kuzeyinde Türkiye sınırına bitişik olan Fish-Khabur limanına kadar uzanması planlanmakta olup demiryolunun uzunluğu 1.175 km, el-Fav ile Fish Khabur limanı arasındaki kara yolunun uzunluğu ise 1.190 km’dir. Diğer yandan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da bir televizyona yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Projenin ilk aşaması gelecek yıl faaliyete geçecek; ayrıca Süveyş Kanalı üzerinden (Körfez ülkeleri ile Avrupa arasında) mal nakliyesi operasyonlarının 35 gün, Ümit Burnu üzerinden ise 45 günden fazla sürdüğüne, Kalkınma Yolu tamamlandığında ise bu sürenin 25 güne düşeceğine işaret etti.”
Ayrıca bu ziyaret sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Amerika’nın vizyonunu yansıtan iki mesaj verdi:
Birincisi: Gazze’deki olaylara ilişkin Erdoğan şunları söyledi: “Gazze'deki katliamları durdurmak için her türlü çabayı gösteriyorlar.” Ayrıca ilgili tüm taraflara gerilimin tırmanmasına yol açacak adımlardan kaçınmaları gerektiğini hatırlatarak Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Bağdat’ta düzenlediği ortak basın toplantısında Filistin devletinin kurulmasının Ortadoğu’da barışın anahtarını temsil ettiğini vurguladı.
İkincisi: Türkiye Cumhurbaşkanı Sünni siyasi blokların liderleri ve üyeleriyle bir araya geldi; bu görüşme, bunu İranlı liderlerle yapılan benzer Şii toplantılarının bir uzantısı olarak gören destekçiler ile bunun bölgesel faktörün son yirmi yılda Irak siyasetinin dengesi üzerindeki etkisinin boyutunu ortaya çıkardığına inanan muhalefet arasında büyük tartışmalara yol açtı. Gerçek şu ki; İran ve Türkiye, Amerikan çıkarları açısından aynı nişten (oyuk) çıkıyorlar; Erdoğan’ın görüşmesine ilişkin hararetli tartışmalar ve çeşitli elektronik iletişim sitelerinin doldurduğu yayınlar şeklinde ortaya çıkan tutumların farklılığı ise, Türkiye ve İran’ın Irak’taki yandaşları tarafından dile getirilen yan çıkarlarının bir yansımasıdır. Nitekim bu toplantıya ilişkin yorum yapan “El-Azm” koalisyonu lideri Haydar el-Mulla, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yan toplantıları Irak hükümeti tarafıyla koordineli olarak gerçekleştiğini” söyledi ve yerel basın organlarına yaptığı açıklamalarda ise şu eklemede bulundu: “Sünni siyasi liderlerle yapılan toplantıda, Irak Parlamentosu Başkanı seçilmesi kararının ertelenmesi ve geri kalan yerel yönetimlerin oluşturulması tartışıldı.” Görünen o ki Erdoğan, (Mulla’nın sözlerine göre) Sünni güçlerle, Ankara’nın sık sık ilgisini çeken Türkmen azınlığa sahip olan Kerkük vilayetinin acısını çektiği zor durumu ele almıştır.
Öte yandan Hukuk Devleti Koalisyonu üyesi Saad el-Matlabi, Bağdat'taki Türkiye büyükelçiliği binasında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmeyi Sünni bileşen açısından “aşağılayıcı ve utanç verici” olarak nitelendirdi.
Ey Müslümanlar: Bu cılız hükümetlerin, projeler, güvenlik ve ekonomik başarılar konusunda övünüp durdukları her şey, susayan birinin su zannettiği seraptan başka bir şey değildir; çünkü sorunun aslı laik siyasal sistemde ve uygulanan kapitalist ekonomik sistemde olup sorunların kaynağı bu ikisidir; dolayısıyla bu ajan hükümetler her ne kadar ballı vaatleriyle halklarını aldatmaya çalışsalar da bu ikisinden bir çözümün gelmesi imkansızdır; zira devasa kaynakları ve servetleriyle zengin olan Irak gibi bir ülkede, evlatlarının çoğunluğu yoksulluk sınırının altında yaşarken ve bu servetleri onu kurtarmaktan aciz kalırken, bu tür projelerin onu kurtarması akıl işi midir?!
Güvenlik ve ekonomik sorunların temeli, siyasi ve bir sistem sorunu olup bu kokuşmuş sistemi değiştirip İslami sistemi yeniden tesis etmekten başka bir çözüm ve tedavi yoktur; çünkü bu, insanın sorunlarına çözüm getiren ve on üç asır boyunca başarısını kanıtlayan Rabbani bir metottur. Dolayısıyla bu sistemin uygulanmasıyla Müslüman ülkeler birleşerek işgalci kâfirin hegemonyasından kurtulacak, böylece tüm bu sorunlar ortadan kalkacak ve ümmet sıkıntılı bir hayattan rahat bir hayata geçecektir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” [Taha 124] Ve Celle ve Ala şöyle buyurmuştur: مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً “Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız.” [Nahl 97]