- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Türkiye'nin Libya’daki Rolünün Boyutu!
Üstad Ahmed El-Mühezzeb’in Kaleminden
Türkiye'nin, ülkenin doğusuna egemen olan otoritelerle ilişki kurmaya yönelik “ilan edilmiş” eğilimi, yaklaşık altı ay önce Hafter ve oğullarının emriyle hareket eden otoritelerin Libya’nın doğusundaki Bingazi’de bir konsolosluk açılacağını duyurmasıyla başladı. Türkiye’nin Libya’ya yönelik askeri müdahalesinin 2019 yılında Serrac hükümeti döneminde gerçekleştiği ve Hafter güçleriyle Trablus yakınlarında çatışmaların devam ettiği bir sırada Serrac’ın Türkiye'ye giderek askeri işbirliği anlaşması imzaladığı bilinmektedir. Herkes bu anlaşmanın ve Trablus yetkililerini savunmak için Türk askeri girişinin Amerika'nın izniyle ve Hafter'in Libya'nın batısını ve Trablus'u halkın haberi olmadan hızlı bir şekilde ele geçirmedeki başarısızlığının ardından onu Trablus ve batı bölgelerinden geri püskürtme çabasıyla olduğunu biliyor.
Dolayısıyla ülkeyi batı ile doğu arasında birbiriyle çatışan iki otoriteye tabi kılmak başlı başına bir hedef haline gelmiştir. Nitekim her ne kadar Merkez Bankası devletin maliyesini kontrol etmeye ve iki otoriteye para ödemeye devam etse de, para petrol parası hesaplarının bulunduğu dış bankadan transfer edilmekte ve Amerika’nın uygun gördüğü yöndeki koşullar olgunlaşana kadar iki tarafa ödeme yapmakta -ki bunu daha önceki bir makalede ele almıştım– olup Türkiye’nin son zamanlardaki hamlesi ise Bingazi’de bir konsolosluk açarak orada ortaya çıkan çıkarlarını gözetmek ve Türk şirketlerinin yeniden doğu sahasına girmesi için gelmiştir. Zira sonra Hafter’in oğulları, aralarında Muhammed Savan ve Halid el-Mişri grubu da dahil olmak üzere ülkenin batı bölgesindeki taraflarla işbirliği yaparak İstanbul'a “hurda demir” ihraç etmeye çalışmış ve Türkiye’de Hafter'in oğullarından hurda demiri teslim alan kişi Halid el-Mişri’nin kardeşi olmuştur. Bu da sponsor Amerika’nın, ülkeyi ne birleşik ne de iki ayrı varlığa bölünmüş halde tutmaya devam ettiğinin açık bir göstergesidir. Amerika’nın aracı “Türkiye” de bu doğrultuda hareket etmekte olup Trablus’ta bulunan İtalya’nın varlığı dışında genel olarak Fransız ve Avrupa’nın nüfuzunun geri dönüşünü engellemektedir. Zira Trablus’ta Kaddafi döneminden beri var olan ve yükümlülükleri bulunan INO gaz ve petrol şirketinin başını çektiği bazı İtalyan şirketlerinin varlığı söz konusu olup bunlar çölde sahaları ve denizde büyük bir gaz sahasına sahip olup daha önceki rejim bunlar için gaz ve petrol gelirlerine ortak olan devlete ait bir şirket (Mellitah) kurmuştur.
Tüm bunlar, Hafter ve güçlerini on yıldır destekleyen ve doğu bölgelerindeki hareketinin başlangıcından ve Mısır destekli güçler tarafından kontrol edilmesinden bu yana ona silah ve personel sağlayan Türkiye rejimi ile Mısır rejimi arasındaki ilişkilerin yeniden kurulmasından önce gerçekleşmiştir. Türkiye’deki rejim, Mısır rejiminin Türkiye topraklarında bulunan Mısır muhalefetini sınır dışı etme veya susturma şartlarına cevap verdikten sonra, onların Türkiye’de bulunan tüm televizyon ve radyo istasyonlarını susturmuştur.
Ülkenin batı bölgelerindeki kamuoyu, Hafter’in Trablus’taki otoritenin başında olmasını, hatta onun ortağı olmasını bile kabul etmiyor. Bu atmosfer, batı bölgesinde çalışanların, sadakat kazanma aracı olarak paraya dayanan ve tek kaygıları sahnede kalmak olan ve Hafter’i kendileri için bir tehdit olarak gören onlarca milis arasında sallantılı bir ittifaka dayanan yıpranmış mizaçlı bir otorite aracılığıyla para elde etmeye yönelik “hasis çabalarına” yardımcı olmaktadır.
Şu anda ABD hegemonyasının arenayı kontrol edebilmesi için batı bölgesindeki büyük milislerle ilişki kurması, bir yandan da kendi türettiği Hafter ve güçlerini elinde tutması gerekmektedir. İşte Amerika’nın bu amaç için Türkiye’yi kullandığını ve Türkiye’nin de bunda çıkarı olduğunu görüyoruz.
Hafter'in oğlu -Saddam- kısa süre önce Türkiye'de, Türkiye'deki uluslararası bir fuarda, yani “Türk Silah ve Güvenlik Araçları Sanayileri” fuarının oturum aralarında -Libya’nın batısındaki- Dibeybe hükümetinin İçişleri Bakanı İmad el-Trablusi ile bir araya gelmiş ve aralarında ülkenin doğusundaki ve batısındaki güçler arasında meydana gelen sorunların aşılması hakkında konuşmuşlardır. Büyük olasılıkta bu görüşme, bazı borazanların göstermeye çalıştığı gibi tesadüfen değil, ülkenin batısındaki askeri ve güvenlik liderleri ile ülkenin doğusundaki Hafter güçlerini temsil edenlerin arasını yakınlaştırmak için Türkiye’nin çabasıyla gerçekleşmiştir. Zira İmad et-Trablusi, Trablus hükümetinde İçişleri Bakanı olup "genel güvenlik" adında kendisine bağlı bir milis gücü vardır. Ancak Halife Hafter, batı bölgesindeki otoritenin paylaşılacağına ya da otorite ekibiyle ilişkiye girileceğine inanmıyor ve bu yüzden “ya ben ya hiç kimse” diyor.
Ancak Halife Hafter şu anda seksenli yaşlarında olup Amerikalı efendileri için gelecekteki bir liderlik figürü olarak uygun değildir; dolayısıyla Hafter bu gerçeğin farkında olup otorite ve liderlik bağlamına kendi çocuklarını yerleştirmektedir. Bu aynı zamanda Amerikalıların istediği herhangi bir zamanda bombalama olasılığından korunmasına yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak bu yaklaşım, Amerikan çıkarlarının yanı sıra Türkiye’nin çıkarlarını korumak için gereklidir. Tüm bunlara, 5+5 komitesinin Libya Uluslararası İzleme Komitesi ile Sirte’deki genel merkezde toplanması eşlik etmiştir. Nitekim Birleşmiş Milletler misyonu başkanı Amerikalı Stephanie Khoury, toplantıyla ilgili olarak “devlet kurumlarını (askeri ve güvenlik) birleştirmek amacıyla siyasi çıkmaza son verilmesi için acil bir ihtiyaç olduğunu” söylemiştir. Böylece Amerika, petrol, güvenlik veya siyasi sadakat konusunda Amerikan çıkarlarına zarar verilmemesi ve ülkenin, ülkedeki tüm siyasi, askeri ve ekonomik yollar egemen olan bu ahtapotun rehinesi olarak kalması şartıyla Türkiye ve İtalya'nın da memnun olduğu şeylerle Amerika'nın çıkarlarının ülkede kök salması için daha fazla zaman alan (aldatıcı) siyasi bir süreç başlatabilir. Bu yüzden Amerika, Tobruk parlamentosu, ülkenin her iki tarafı için hükümetler, Birleşmiş Milletler misyonu ve Yüksek Konsey gibi semboller, yapılar ve kurumlar ortaya çıkarmıştır!! 5+5 Askeri Komite ise traktörün halatıdır...
Bütün bunlar, Amerika’nın ülkedeki durumlar üzerindeki nüfuzunun egemen olarak kalmasını sağlamak, ülkede nifak, anlaşmazlık ve çatışma tohumları ekebilmek, istediği zaman ülkeyi karıştırmak, istediği zaman sakinleştirmek içindir; bu ise Allah’ın şeriatından yüz çevirmenin, şerî çözümleri terk etmenin ve bunlardan tamamen uzaklaşmanın doğal bir sonucudur. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” [Taha 124]