Salı, 22 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kadının Şeri Giysisi Hakkında

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir Emiri Şeyh Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin Sorularına Verilen Cevaplar

Soru Cevap

Kadının Şeri Giysisi Hakkında

Hasan Ali Ali'ye

Soru:

 

es-Selamu Aleykum

Sorum başörtüsü hakkındadır. Başörtüsü, delil ile mi farz yoksa gelenek ve görenek idi sonra köle ile hür arasını ayırt etmek için farz mı oldu? "Aslında başörtüsü, sınıfsallığı garanti altına alan bir yasamadır. Amacı hür ile köle arasını ayırt etmektir. Sahabe böyle anladı. Zira Ömer ibn'ul Hattab Medine'de dolaşırken örtülü bir köle gördü. Köleye başörtüsü başından düşünceye kadar o ünlü kırbacı ile vurdu. Sonra: "Kölelere ne oluyor da hürlere benziyorlar?" dedi. Sonunda şunu söylemek isterim Elhamdülillah bugün köle veya cariye diye bir şey yok. Dolayısıyla cilbabı salıvermek sebebi bugün ortadan kalkmıştır.  Ne Kur'an ne de Sünnette başörtüsünün fitneyi engellediği veya iffeti koruduğu için farz olduğuna ilişkin hiç bir şey yok. Kim başörtüsünün farz olduğunu söylerse, günahkârdır ve Allah'a iftira atmış olur. Kavminin veya toplumun geleneği olduğu için başörtüsü takan bir kadın, yanlış yapmış olmaz. Çünkü başörtüsü takmanın Allah Subhânehu ve Teâlâ'dan gelen bir farz olmadığını düşünüyor. Ama Allah'ın bir emri olduğuna inanarak başörtüsü takan ve davet eden kadın, büyük bir günah işlemiş olur. Çünkü Allah'ın hükmüne Allah ve Rasûlü'nün getirmediği kanunları farz kılan insanları ortak koşmuştur. Kuran'ın mesajı ve dosdoğru yoldan sapmıştır. Başörtüsü İslami bir farz değildir. İslam öncesi var olan sosyal bir gelenektir, kesinlikle tüm dinler ile hiçbir ilgisi yoktur. En tehlikeli şeylerden biri, gelenek ve görenekler ile Allah'ın Kur'an'ı Kerim'deki buyruklar arasını karıştırmaktır. Alışkanlıkların Allah'tan olduğunu iddia etmek, yanlış bir iddiadır. Allah'a ortak koşmak ile eş değerdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ hakkında yalan söylemektir." Bu söze yorum yapmanızı rica ediyorum, Allah sizi korusun, size ve bizi doğru yoldan ayırmasın.

 

Cevap:

 

Aleykum'us Selam ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Kadının şeri giysisinin, şeri delilleri açık ve nettir. Bu giysi, gelenek ve görenek meselesi değildir. Çünkü gelenek ve görenekler, insanlar tarafından alışkanlık edinildiklerinde var olurlar, edinilmediklerinde yok olurlar. Aksine bir farzdır, Allah Subhânehu ve Teâlâ kadınlar üzerine onu farz kılmıştır. Şeriat kadına evinden kamusal hayata çıkarken belirli şeri giysinin giyilmesini vacip kılmıştır. Kadına pazara veya çarşıya çıkarken kıyafetinin üzerine giyeceği bir giysinin olmasını emretmiştir. İşte kadın üzerinde şeri anlamda bir cilbabın var olmasına hükmetmiştir. Kadın onu kıyafetinin üzerine giyer ve ayaklarını örtünceye kadar aşağıya doğru salıverir. Şayet cilbabı yoksa komşusundan, arkadaşından ya da akrabasından ödünç alır. Ödünç alamıyorsa ya da hiç kimse ödünç vermiyorsa, cilbabsız çıkması doğru olmaz.  Kıyafetinin üzerine giydiği bir cilbab olmadan dışarı çıkarsa, günahkâr olur. Çünkü Allah'ın farz kıldığı bir farzı terk etmiştir. Bu, kadınlara yönelik alt giysi bakımından böyledir. Üst giysi açısından ise başörtülü olmak zorundadır. Ya da ona benzer bütün başını örtecek bir giysinin, bir örtünün varlığı kaçınılmazdır. Tüm boyun ve omuzlara salıverilen bir örtü olmalıdır. Bu örtü, pazara çıkmak ya da kamusal hayatta yürümek için elverişli konumda olmalıdır. Yani üst giysi kamusal hayata uygun olmalıdır.  Kadının bu iki elbisesi olursa, yani üstte başörtü altta cilbab olursa pazara çıkabilir ya da çarşı ve yolda yürüyebilir, yani kamusal hayata karışabilir. Bu iki elbisesi yoksa hiç bir şekilde dışarı çıkması doğru değildir. Çünkü bu giysiye yönelik buyruk, genel geldi ve her durumda genel kalır. Hiçbir şekilde tahsis edici bir delil gelmemiştir. Kamusal hayatta bu iki elbisenin farz olduğuna dair delile gelince, üst giysi hakkında Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözüdür:وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ

بِخُمُرِهِنَّ عَلَىٰ جُيُوبِهِنَّ "Kendiliğinden görünen kısımlar müstesna, ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar." [Nur 31] Alt giysi hakkında ise Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözüdür: يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ  "Ey Nebî! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, cilbablarını salsınlar." [Ahzab 59] Ümmü Atiyye'den rivayet olunduğuna göre  أَمَرَنا رسولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم أن نُخْرِجَهُنَّ في الفِطْرِ والأضحى، العواتقَ والحُيَّضَ وذواتِ الخدورِ، فأما الحيّضُ فيَعْتَزلْنَ الصلاةَ وَيَشْهَدْنَ الخَير، ودعوةَ المسلمين. قلت يا رسولَ اللهِ إحدانا لا يكونُ لها جلبابٌ، قال: لِتُلْبِسْها أختُها من جِلبابِها   "Rasûlullah bize, ergenlik çağına girmiş genç kızların, hayızlı kadınların ve perde ehli kadınların ramazan ve kurban bayramı namazlarına gitmemizi ve hayızlı kadınların ise Müslümanların namazgâhından ayrılmalarını ve hayra ve Müslümanların dualarına şahit olmalarını emretti. Dedim ki: "Ey Allah'ın Rasûl'ü bizden birinin cilbabı yoksa" O da "Kız kardeşi cilbabını giydirsin" buyurdu." [Müslim] Bu deliller, kamusal hayatta kadınların elbisesine delalet etmesi açısından açıktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu iki ayette kadına kamusal hayatta giyinmesini farz kıldığı bu giysiyi tam, kapsamlı ve dakik bir şekilde tarif etmiştir. Kadınların üst giysisine yönelik şöyle buyurmuştur:  وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَىٰ جُيُوبِهِنَّ  "Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar." [Nur 31] Yani başörtülerini boyunlarına, omuzlarına salıversinler. Gömlek ve elbise yakasından görünen boyun ve omuzlarını gizlesinler. Kadınların alt giysisine yönelik ise şöyle buyurdu:  يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ  "Cilbablarını salıversinler." [Ahzab 59] Yani dışarı çıkmak için kıyafetlerinin üzerine giydikleri cilbablarını üzerlerinden aşağıya doğru salsınlar, yere doğru bıraksınlar. Sonra bu elbisede olması gereken genel keyfiyet hakkında ise şöyle buyurdu:  وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا  "Kendiliğinden görünen müstesna ziynetlerini göstermesinler." [Nur 31] Yani kulaklar, kollar ve bacaklar vb. ziynet yerleri olan organlarını, bu ayet indiğinde yani Rasûl döneminde kamusal hayatta görünenler müstesna, göstermesinler. Kendiliğinden görünenler ise yüz ve ellerdir. Bu dakik tarif ile kamusal hayatta kadının giysisinin ne olduğu ve üzerinde ne olması gerektiği konusu kesin ifade ile açıklık kazanır. Sonra Ümmü Atiyye hadisi de dışarı çıkarken kıyafetinin üzerine giyeceği bir cilbabın olmasının farz olduğunu açıkça beyan etmiştir. Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e:  إحدانا لا يكونُ لها جلبابٌ  "Bizden birinin cilbabı yoksa" diye sorduğunda, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem: لِتُلبسْها أختُها من جِلبابِها "Kız kardeşi ona giydirsin" cevabını vermiştir. Yani Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e "Dışarı çıkmak için kıyafetinin üzerine giyeceği bir cilbabı yoksa ne olacak." Dediğinde, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem kız kardeşinden cilbabını ödünç almasını emretmiştir. Bu şu anlama gelir: Ödünç alamıyorsa o zaman dışarı çıkması doğru değildir. Bu da hadisteki buyruğun farz olduğuna bir karinedir. Yani kadın dışarı çıkmak istediğinde, kıyafeti üzerine bir cilbab giymeli, giymemiş ise çıkmamalıdır. Cilbabda aranan şart ise ayakları örtecek şekilde aşağıya doğru salıverilmiş olmasıdır. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ ayette şöyle buyuruyor: يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ  "Cilbablarını salsınlar" [Ahzab 59] Yani cilbablarını aşağıya doğru bıraksınlar. Çünkü ayette geçen [مِنْ ] "Min" harfi, kısmilik için değil beyan içindir. Yani cilbabı aşağıya doğru salıversinler. İbn-i Ömer'den rivayet olunduğuna göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ جَرَّ ثَوْبَهُ خُيَلاَءَ لَمْ يَنْظُرِ اللَّهُ إِلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَتْ أُمُّ سَلَمَةَ فَكَيْفَ يَصْنَعْنَ النِّسَاءُ بِذُيُولِهِنَّ قَالَ يُرْخِينَ شِبْرًا فَقَالَتْ إِذًا تَنْكَشِفُ أَقْدَامُهُنَّ قَالَ فَيُرْخِينَهُ ذِرَاعًا لاَ يَزِدْنَ عَلَيْهِ "Kim kibrinden dolayı eteklerini yerlerde sürüklerse Allah Kıyamet Günü ona bakmaz." Bunun üzerine Ümmü Seleme dedi ki: "Ey Allah'ın Rasûl'ü kadınların etekleri nasıl olmalı? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bir karış uzatırlar." Ümmü Seleme: "O zaman ayakları gözükür." deyince Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem: "Öyleyse bir arşın boyu uzatırlar bundan fazla da uzatamazlar." buyurdu." Bu hadis, kıyafeti üzerine giyeceği cilbabın ayakları örtünceye kadar aşağıya doğru salıvermenin vacip olduğu konusunda açıktır. Ayaklar çorap ya da ayakkabı ile örtülmüş ise, cilbabın aşağıya doğru salıverilmesi için yeterli değildir. Aksine cilbab ayaklara kadar salıverildiğini gösterecek şekilde salınmalıdır. Ayakları örtmesine gerek yoktur. Çünkü zaten ayaklar örtülüdür. Ama salıvermek mutlaka olmalıdır. Yani cilbab, gözle görülür ve kadının kamusal hayatta giyinmesi gereken bir kamusal hayat giysisi olduğu bilinecek şekilde ayaklara kadar aşağıya doğru inmelidir. Onda salıvermek açıkça görülmelidir. Yani Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözü onda gerçekleşmiş olmalıdır: يُدْنِينَ "Salsınlar" Yani salıversinler. Gördüğünüz gibi cilbab, açık nasslar ile kesin ve net bir biçimde belirlenmiştir. Nassların delaletinde ne kapalılık ne de karışıklık söz konusu değildir. Hatta Ümmü Atiyye Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e cilbabı olmayan bir kadının dışarı çıkıp çıkamayacağı hakkında sorduğunda, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem komşusundan ödünç almalı veya çıkmamalı cevabını vermiştir. Bu ise bu giysinin şeri olarak farz olduğunun güçlü bir göstergesidir.

Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta

Facebook sayfasının linki:

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=220629058105179

 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER