Soru Cevap Suriye Sınırına Türk Askerinin Konuşlandırılması
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru:
09 Temmuz 2015 Perşembe günü, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda akrediteye sahip yabancı büyükelçilere verilen iftar yemeğinin ardından konuşan Türkiye Cumhurbaşkanı, biz bölgedeki demografik yapının değişmesine göz yummayacağız diye konuştu. [haber7.com] Site, daha önce Anadolu Ajansı’nın 26 Haziran 2015 tarihinde aktardığı Erdoğan’ın açıklamasına atıfta bulundu. Erdoğan yaptığı konuşmada, “Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun buna engel olacağız. Türkiye’nin güney bölgesinde yeni bir “Sykes-Picot” düzeninin adım adım inşa edilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz. Suriye ve Irak’ta yaşanan olaylar, sadece bu olayların ve içinde cereyan ettiği bu ülkelerin kendi iç dinamikleriyle değerlendirilemez. Burada hem ülkemizin hem tüm bölgenin geleceğini şekillendirecek mühendisliklerin uygulamaya çalışıldığını görüyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Ardından Türkiye’nin, savunma potansiyelini güçlendirmek için bir takım girişimlerde bulunduğu basına yansımıştı.
Soru şudur: Gerçekten neler oluyor? Gerçekten Türk askeri, Kuzey Suriye’ye bir askeri müdahalede bulunacak mı? Yoksa amaç farklı mı? Askeri müdahale konusunda Amerika’nın gerçek tavrı nedir?
Cevap:
Cevabın açıklığa kavuşması için aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekiyor:
1- Türkiye Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada, “Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun buna engel olacağız. Türkiye’nin güney bölgesinde yeni bir “Sykes-Picot” düzeninin adım adım inşa edilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz. Suriye ve Irak’ta yaşanan olaylar, sadece bu olayların ve içinde cereyan ettiği bu ülkelerin kendi iç dinamikleriyle değerlendirilemez. Burada hem ülkemizin hem tüm bölgenin geleceğini şekillendirecek mühendisliklerin uygulamaya çalışıldığını görüyoruz.” diye konuştu. [26.06.2015 Anadolu Ajansı] Ardından 02 Temmuz 2015 tarihinde Kanal 7’de canlı yayına katılan Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kendi sınırlarımızı korumak için gerekli tedbirleri aldık. Ek olarak sınırımız dışında oluşabilecek bir durum için gerekli tedbirlerin alınması için direktifler verildi. Tekrar söylüyorum, Türkiye’nin yarın, kısa bir dönem içinde Suriye’ye gireceği gibi bir beklenti içine kimse girmemelidir.” dedi. 03 Temmuz 2015’de ise Kon TV verdiği röportajda Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’nin hemen Suriye’ye etkili bir şekilde müdahale edeceği beklentisinde olmak doğru değildir. Ancak Türkiye, Suriye tarafından olası bir tehditle yüzleşmeye de hazır durumdadır. Tüm gelişmeleri yakından takip ediyoruz.” açıklamalarında bulundu. Ve “Herkes rahat etsin, biz hiçbir zaman Türkiye’yi maceraya ve riske sokacak bir adıma izin vermeyiz.” diye de ekledi.
2- Yetkililer tarafından yapılan açıklamalara göre, kimi zaman askeri müdahale ön plana çıkmakta, kimi zamanda arka plana itilmektedir. Ardından çelişkili açıklamalar birbirini izledi. 5 Temmuz 2015 tarihli Hürriyet gazetesi, “Sınırın Suriye tarafındaki gelişmelerin ardından olası bir harekâtla ilgili sınırdaki birliklerin komutanları ile Bolu ve Kayseri dağ komando tugaylarının komutanlarının Genelkurmay Karargâhı’nda toplantıya çağrıldığını” ileri sürdü. Ama Genelkurmay başkanlığı iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirdi. 6 Temmuz 2015 tarihinde Anadolu Ajansı, askeri kaynaklardan aktardığına göre “Sınırın Suriye tarafındaki gelişmelerin ardından sınır birliklerinin komutanları ile komando tugay komutanlarının Genelkurmay Karargâhı’na toplantıya çağrıldığı iddiası gerçeği yansıtmıyor. Söz konusu iddialar ile ilgili herhangi bir toplantının gerçekleşmediği ve bununla ilgili bir planlamanın da bulunmadığı belirtildi.”
3- Ardından bu “spor” havasında yapılan çelişkili açıklamaları askeri hareketlilik izledi! Medyaya göre, Suriye sınırına Türk askeri konuşlandırıldı. Olası sınır ötesi harekâtı desteklemek için 400’den fazla zırhlı personel taşıyıcı yanı sıra Hava Kuvvetleri de sınır bölgesine yerleştirildi. Suriye sınırında Kara Kuvvetleri’nin personel mevcudunun yüzde 15’ine denk gelen 54 bin asker bulunuyor. Kuzey Halep’teki çatışmalarının tırmanmasının ardından sınır bölgesine tank, uçaksavar ve askeri gücün konuşlandırılmasıyla sınır boyunca savunma olanağı güçlendirildi. Sadece bu da değil, aksine sanki sınır ötesi harekâtın ilk ayağı başlamış gibi haberler aşırı derecede abartıldı! Bazı medya, bir takım haberler sızdırdı. Belki de bu haberler, Türkiye’nin gelecek planları ile ilgili resmi kesimler tarafından hazırlanmış haberler olabilir. 28 Haziran 2015 tarihli Yeni Şafak gazetesi “Genelkurmay başkanı Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletinin oluşmasını veya bir emrivaki olarak dayatılmasını önlemek amacıyla Suriye’ye bir müdahale planı hazırladı. Ankara, Karkamış’tan başlayan ve Öncüpınar’a kadar devam eden 110 kilometrelik hat içinde, fiziki koşullara göre yer yer 28 ila 33 km derinliğe kadar inmeyi planlıyor. Eğer Suriye operasyonuna uluslararası destek alınırsa, 18 bin askerin en az 2 yıl süreyle bölgede konuşlanması öngörülüyor. Harekât için uluslararası desteğin alınamaması durumunda Türkiye, İsrail’in, Lübnan’ın güneyinde yaptığı gibi tampon bölge kurmak için tek yanlı hareket edecektir.” dedi.
4- Basına yansıyan bu ve diğer haberlerden askeri yığınağın, askeri müdahaleden ziyade iç dinamiklere daha yakın olduğu açıkça görülmektedir. Bu aşağıdaki nedenlerden dolayı böyledir:
A- Türk hükümeti, mevcut askeri yığınağın nedeninin, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin ilerlemesini önlemek olduğunu ima etmeye çalışmaktadır. Oysa Türk hükümeti, Kobani’de Kürtlerle savaşmak üzere Peşmerge’nin topraklarından geçişine izin vererek bu ilerleyişe yardımcı olmuştur... Telebyad’da da durum böyle olmuştur. 4 Temmuz 2015’de Habertürk gazetesi, üst düzey bir Türk yetkili ile bir araya gelen yazarlarından birinden aktardığına göre “Dün bir grup gazeteciyle bir araya gelen üst düzey bir hükümet yetkilisi, PYD’nin kesinlikle hedef alınmadığını vurguladı. Aynı yetkili, Afrin ve Kobani arasındaki bölgenin de PYD tarafından kontrol altına alınması, diğer bir deyişle Suriye’nin Türkiye sınırında bir “Kürt koridoru” yaratılması ihtimalinin şu aşamada gündemde olmadığını belirtti. Üst düzey hükümet yetkilisi, “Telabyad’ın PYD tarafından alınması tabii ki Türkiye’nin çıkarınadır. Ancak eğer bu şehir bir fütuhat mantığıyla ele geçiriliyorsa, bölgede orta ve uzun vadede ciddi bir çatışma potansiyeline zemin hazırlanmış olur.” diye söz etti. Yani Türk hükümeti ile Kuzey Suriye’deki Kürtler arasındaki sorun askeri savaşı gerektirecek bir sıcaklıkta değildir.
B-Amerika, şuana kadar karasal bir askeri harekâta karar vermiş değil. Hâlâ mevcut ajanı, Beşşar’a alternatif bir ajan arayışındadır. Şimdiye kadar Suriye’deki samimi mücahitler, onun bu çabalarını başarısızlığa uğrattılar. Umarız halisane çabalar, bu girişimlerin başarısız kalmasını devam ettirir. Gerçek şu ki Erdoğan ve hükümetin askeri harekât yaygarası içi boş gürültüden öte değildir. Tabii ki Amerika onay verirse [ya da emrederse] müstesnadır. Bunun kanıtları sayılamayacak kadar çoktur:
-Türk hükümeti, birçok kez Suriye içinde güvenli ya da güvenlikli bölge oluşturulmasını talep etti. Ama Amerika tarafından reddedildi. 2014 Ekim ayında Davutoğlu, Türkiye-Suriye sınırında de facto olarak dört mil (6,4 km) mesafelik tampon bölge oluşturulabilir, dedi. Tampon bölge Lazkiye sınırlarından başlamakta, Haseki’ye kadar uzanmaktadır. Uzunluğu 720 km, derinliği ise yaklaşık 70 kilometredir. Yani Suriye topraklarının üçte biri demektir. Amerika, bunu da reddetti, dolayısıyla hayata geçirilemedi. Son zamanlarda yine Türkiye’nin cepler şeklinde güvenlikli bölge oluşturma konusunu araştırdığı haberleri basına yansıdı. İlk cep, Cerablus ile Kobani arasına kadar uzanmaktadır. Yerel haberlere göre, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD’nin Türkiye sınırındaki bölgeleri kontrol altına almasının ardından sınır boyunca tampon bölge oluşturmasını araştırmaktadır, denildi. Buna yanıt Beyaz Saray sözcüsü John Kirby’den geldi. Sözcü Kirby, günlük basın toplantısında “Pentagon adına konuşmuyorum ancak şu anda ABD ordusu ya da koalisyon perspektifinden buna gerek olmadığını net bir biçimde söylediler. Ayrıca böyle bir şeyin tatbik edilmesinde zorluklar var. Ama Türkiye’nin sınır endişelerinin farkındayız.” diye konuştu. [30.06.2015 Reuters] Türk hükümeti, ABD’nin tampon bölge ile ilgili kesin yanıtından kaynaklanan sıkıntıyı şu açıklamalar ile telafi etmeye çalıştı. 30 Haziran 2015 günü Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Sınırdaki güvenlik tedbirlerini “Türkiye savaşa giriyor” başlıklarla yorumlamak sağlıklı değil. “Biz hiç bir zaman tampon bölge demedik. Güvenli ve uçuşa kapalı bölge ifadelerini kullandık. Güvenli bölge oluşturulmalı.” dedi. [30.06. 2015 Anadolu Ajansı] Ancak şuana kadar Amerika onay vermediği için güvenli bölge oluşturulmuş değildir!
-Yine Erdoğan’ın meşhur “İkinci bir Hama’nın” tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz sözleri üzerinden uzun zaman geçti. Hatta neredeyse unutulmak üzeredir! Oysa mücrim Beşşar rejimi, her şehir ve kasabada ikinci, üçüncü ve dördüncü Hama katliamı işlemektedir. Mücrim rejim, Amerika’dan aldığı yeşil ışık, Rusya’nın verdiği destek, İran ve Lübnan Hizbullah’ın doğrudan müdahalesi ile de katliam ve yıkıma devam etmektedir. Tüm bu olanlara rağmen Erdoğan ve onun hükümeti şimdiye kadar hiçbir şey yapmadılar. Çünkü Erdoğan’ın iradesi, Amerika’nın iradesine bağlıdır. Amerika da, açıklamalarını uygulanması için Erdoğan’a izin vermiyor. Geriye rüzgârın savurduğu toz bulutları kaldı. Ankara Umuriye’de Mutasım’ın kahramanlıklarını diriltmek için haydi binin ve Allah’a koşun diyen Allah’ın süvarilerinin çıkardığı tozlar ve günümüzün İstanbul fatihi nerede?
5- Dolayısıyla sınıra yapılan askeri yığınağın amacı, Suriye’ye bilfiil askeri müdahale değildir. Çıkarı gerektirdiğinde Amerika’nın onay vermesi müstesnadır. Racih olan, bu askeri yığınağın amacı, şu aşağıdaki nedenlerden dolayı iç kamuoyudur:
A- Türkiye Başbakanının, “Türkiye’nin hemen Suriye’ye etkili bir şekilde müdahale edeceği beklentisinde olmak doğru değildir. Türkiye’yi maceraya ve riske sokacak bir adıma izin vermeyiz. Ancak Türkiye, Suriye tarafından olası bir tehditle yüzleşmeye de hazır durumdadır.” diye yaptığı açıklamalardır. Bu, şu anlama geliyor; Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi Sykes-Picot sınırlarını ihlal etmek değil, kendi sınırlarını savunmak istiyor.
B- İçerde Suriye’de bir Kürt devletinin kurulmasından korkan azımsanmayacak kadar bir kesim var. Bu kesim, bunun PKK’yi Türkiye’ye karşı tekrar askeri harekâta teşvik edeceğine inanıyor. 2013 Mart ayında PKK lideri Öcalan’ın hapishaneden, çatışmasızlık, silahlı elemanların yurtdışına çekilmesi ve barış sürecini başlatılması çağrısının ardından PKK, askeri operasyonlarını durdurmuştu. Bu nedenle bu askeri yığınak, bu muhalif sesleri susturmak ve dizginlemeye yardımcı olmaktadır.
C- Erdoğan, genel seçimlerde hükümet kurma çoğunluğunu kaybetmiştir. Erdoğan’ın Suriye konusunda takındığı çelişkili tutumu kınayan muhalif sesler artmaktadır. Buna ek olarak eğer Davutoğlu, belirtilen yasal süre içinde hükümeti kuramazsa, erken seçim olasılığı gündemdedir. Tüm bunlar Erdoğan ve hükümeti, hükümetin ülkenin güvenliğine önem verdiği ve hükümetin hâlâ güçlü olduğuna dair görsel bir operasyon gösterisine sevk etmiştir. Bununla hükümet, kaybedilen kamuoyunu tekrar kazanmayı düşünmektedir.
Özetle, bu askeri yığınak ve hareketlilik, Suriye’nin kuzeyine bir askeri müdahaleden ziyade iç kamuoyunu tekrar geri kazanmak ve sakinleştirmeyi amaçlamaktadır. Ama eğer Amerika, askeri müdahalenin Suriye planına hizmet edeceğini düşünürse, bu askeri yığınak bilfiil Suriye’ye müdahale için olacaktır. Umarız, Aziz ve Kaviyy olan Allah Subhânehu ve Teâlâ, Amerika ve onun ajanlarının planlarını boşa çıkarır da tepetaklak olurlar ve istediklerine nail olamazlar.