Hizb ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, bugün (07.02.2025) Cuma namazından sonra, “ABD’nin Gazze’deki Mazlum Müslümanları Yerinden Etme Politikasına Direnmek, İslam Ümmet’in İmanının Bir Gereğidir” başlığı altında, Dakka ve Chittagong’daki çeşitli camilerde protesto gösterileri ve yürüyüşler düzenledi. Beyaz Saray’da, Yahudi varlığının lideri Netanyahu ile birlikte düzenlenen basın toplantısında Trump, Amerika’nın Gazze Şeridi’ni işgal edeceğini, mülkiyeti üzerine alacağını ve yeniden inşa edeceğini açıkladı. Ürdün ve Mısır’a, Gazze’deki Müslümanları bölme teklifinde bulunduğunu ve bu ülkelerin bunu yapmak zorunda kalacağını da kibirle ekledi.

Göstericilerde konuşmacılar, Batı’nın bunca zulme rağmen Gazze’deki Müslümanları yerlerinden etmeyi neden başaramadığını, Trump’ın bu kadar küstahça konuşmaya nasıl cüret edebildiğini, ABD’nin Müslüman ülkelerdeki ajanlarının suçlarını, Mübarek Toprak Filistin’i kurtarmanın yolunu ve bu çağın Selahaddin Eyyubi’sinin halefleri olan dürüst askerlerin sorumluluğunu anlattılar. Konuşmaların özeti aşağıdadır:

Ey Müslümanlar! Trump’ın bu açıklaması, Amerika’nın desteğine rağmen gaspçı Yahudi varlığının Gazze’deki Müslümanların direncini kırmayı başaramadığı bir dönemde geldi. 15 ay süren vahşi katliamlarla Gazze’nin altyapısının yüzde 60’ı yok edildi—hastaneler, üniversiteler ve okullar bu yıkımın kurbanı oldu. Ancak tüm bu zulme rağmen, Gazze’nin cesur Müslümanları Mübarek Toprağa geri dönmeye başladılar. Tüm bu yıkıma rağmen, Trump ve destekçileri, Gazze’den göç etmek zorunda kalan Müslümanların, yılmaz bir kararlılıkla ve topraklarına dağlar gibi bağlı kalarak, harabeye dönmüş evlerine nasıl geri döndüklerini hayretle izliyorlar. Bu nedenle, Trump’ın Gazzelileri yerlerinden etme planı, bu Mübarek Toprak halkının sarsılmaz inancı ve kararlılığı karşısında başarısız olmaya mahkumdur. Çünkü Müslüman ümmetinin bir parçası olan Gazze halkı, büyük fedakarlıklar göstererek Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı korumak için siper olmuştur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

طُوبَى لِلشَّامِ فَقُلْنَا لِأَيٍّ ذَلِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ لِأَنَّ مَلَائِكَةَ الرَّحْمَنِ بَاسِطَةٌ أَجْنِحَتَهَا عَلَيْهَا“Şam’a ne mutlu”: “Neden? Ey Allah’ın Resulü dedik. Rasûlullah: Çünkü Rahman’ın melekleri onun üzerine kanatlarını açmışlar” buyurdu.” ^[Ahmed]

Ey Müslümanlar! Filistin’in çevresi askeri olarak güçlü Müslüman ülkelerle sarılmışken, dünyada iki milyar Müslüman varken ve yüz milyonlarca askeri bulunan Müslüman orduları mevcutken, Trump’ın bu kadar pervasız açıklamalar yapmasına nasıl izin verebiliyoruz? Çünkü Trump, Müslümanların Batı uşağı yöneticilerinin, 15 aydır devam eden soykırım karşısında Gazze’deki Müslümanlara destek olmak yerine, onları milliyetlerine göre ayrıştırdıklarını ve orduları kışlalarına kapattıklarını biliyor. Bu dönek yöneticiler, Trump’ın açıklamalarını göstermelik olarak kınamalarına rağmen, ABD’nin politikalarını uygulamaktan geri durmuyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ“Müminler ancak kardeştir.” ^{[Hucurat 10]}

Bangladeş’teki bir grup siyasetçi ve entelektüelin, sömürgeci güç ve Müslümanların açık düşmanı olan Amerika’yı hamileri olarak kabul ettiklerini gördünüz. Trump’tan davet alınca sevinen ve Amerika’dan medet uman bu insanlardan ne bekleyebilirsiniz ki? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez.” ^{[Maide 51]} Dolayısıyla, Yahudilere destek veren Amerika’yı ve bu memleketteki Amerikan ajanlarını reddetmek, Müslümanların imanının bir vazifesidir.

Ey Müslümanlar! Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَإِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” ^[Buhari] Müslümanların tek koruyucusu Halife’dir. Bugün, dünya çapındaki Müslümanlar, bu koruyucunun yokluğu nedeniyle zulüm görmektedir. Bu mesele artık gün gibi aşikardır. Bu nedenle, Müslüman ümmetinin gerçek koruyucusu olan Hilafeti kurmak için Hizb ut Tahrir’in liderliğinde birleşmelisiniz ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sözde demokratik ve milliyetçi siyasi çözümlerini reddetmelisiniz; aksi takdirde, kıyamet günü Allah’a hesap vermek zorunda kalacaksınız. Hizb ut Tahrir’in liderliğinde Nübüvvet metodu üzere kurulan Hilafet Devleti, İslam ümmetini ve askeri güçlerini birleştirecektir. O zaman Hilafet ordusunun kükremesi, Müslümanlara karşı işlenen tüm zulümleri durdurmaya yetecektir.

Ey ordudaki samimi subaylar! Ey Selahaddin Eyyubi’nin torunları! Atanızın Kudüs’ü özgürleştirmek için nasıl engelleri aştığını hatırlayın. Sizin önünüzdeki engeller ise mevcut ajanlar ve laik demokratik sistemdir. Ve şu an elinizde büyük bir fırsat var. Bu nedenle, ajanlara verdiğiniz korumayı geri çekin ve Hilafeti kurmak için Hizb ut Tahrir’e nusret verin. Medine’de Sa’d bin Muaz liderliğindeki askeri güçlerin, kâfir lider Abdullah bin Übeyy’den destek ve korumalarını çektiklerinde ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e nusret verdiklerinde, Abdullah bin Übeyy’in nasıl güçsüz bir duruma düştüğünü ve sıradan birine dönüştüğünü hatırlayın. Ülkenin her kesiminden insanlar, mevcut ajanların siyasi oyun ve soytarılıklarından bıkmıştır. İslam’ın zaferi insanları birleştirecek ve gerçek tekbirler yankılanacaktır. Bu hedefe ulaşmak için, sömürgeci güçten veya Hindutva devleti Hindistan’dan korkmanıza gerek yok. Amerika Birleşik Devletleri’nin içten çürük ve dünya çapında ideolojik olarak iflas etmiş olduğunu, Hindistan’ın da ajanları (Hasina Çetesi) olmadan ne kadar çaresiz olduğunu artık anlamış olmalısınız! Ayrıca, liderliği ele aldığınızda, Allah’ın size yardım edeceğini de unutmamalısınız.

إِنَّالَنَنصُرُرُسُلَنَاوَالَّذِينَآمَنُوافِيالْحَيَاةِالدُّنْيَاوَيَوْمَيَقُومُالْأَشْهَادُ“Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında, hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” ^{[Mümin 51]}