Nihayet General Francis Ogolla toprağa verildi. Ölüm ve defin işleminin ardından aşağıdaki hususları bir perspektife oturtmak gerekir:

Ölüm hem bir trajedi hem de bir derstir. Böylesine yüksek profilli kişilerin ani ölümlerinin spekülasyonlara ve endişeye yol açması bir anlamda trajedidir. Politikacılar siyasi hedeflerine ulaşmada avantajlardan yararlanırlar. Dolayısıyla kaotik veya riskli bir duruma yol açma olasılıkları var. Aslında bu aynı zamanda herkese bir derstir; konumu, rütbesi, statüsü ve sınıfı ne olursa olsun ölüm kaçınılmaz bir gerçektir.

Liberal-laik bir toplumda yaşadığımız için, ölüm başlı başına bir son olarak görülmektedir. Sekülerizm, insanı, dünyevi hayatı ölümden ayırmaya zorlar, dolayısıyla insan ölümden kaçmak için maddi dünya hayatına meyleder. Bunun aksine İslam, ölümü başlı başına bir son olarak değil, ölümden sonra bir hayatın olduğunu, yaptığımız her amelden hesaba çekileceğimizi ve amellerimize göre ya cennete ya da cehennem ateşine gireceğimizi belirtir.

General Ogolla’nın ölümüne ilişkin farklı görüşler ne olursa olsun, demokratik liderlikte bir güven boşluğu ve çatlağın olduğunu belirtmekte fayda var. Demokrasi özü itibariyle siyasi sınıfı güvenilir, adil ve sömürgeci etkiden ve uşaklardan bağımsız olmaktan mahrum bırakır. Dolayısıyla General Ogolla ve diğer üst düzey siyasi şahsiyetlerin ölümü her zaman bir spekülasyon olarak kalacaktır.

Siyaset hayatın ayrılmaz bir parçası olduğu için İslam, siyaseti bir ibadet olarak tanımlamış ve siyasi bir makamda bulunan kişinin, Allah’ın huzurunda büyük bir sorumluluk taşıdığını belirtmiştir. Dolayısıyla böyle bir ölüm gerçekleştiğinde, istikrarsızlığa yol açabilecek spekülasyonlara açık olmayacak, aksine tüm devlet aygıtlarını konuyla ilgili net bir açıklama yapmakla görevlendirecektir.

Savunma Kuvvetleri Komutanı’nın (SDF) hızlı ve seri bir şekilde atanması, bir toplumda liderliğin ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu açıkça göstermiştir. Bugün İslam ümmetinin yüz yılı aşkın bir süredir lidersiz olması büyük bir talihsizliktir! Müslümanların, Müslüman ülkelerde ve dünya genelinde her türlü aşağılanmaya, baskıya, adaletsizliğe ve cinayetlere karşı savunmasız olmalarına şaşırmamalı. Bugün bunun canlı örneği Gazze’dir, Gazze’de soykırım işleyen Yahudi varlığı savunma kuvvetleri cezasız kalmaktadır. İslam ümmeti, aciliyetine binaen, siyasi bir varlığı (Hilafeti) yeniden kurmak için çalışmakla yükümlüdür. Hilafet, tüm insanlık için güvenlik ve adaleti güvence altına alacaktır.

Şaban Muallim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Kenya
Medya Temsilcisi