- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Türkiye’de Laikliğin Koruyucusu, Müslümanları Bırakmış Hristiyanlar İçin Kilise İnşa Ediyor
Haber:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3 Ağustos Cumartesi günü, İstanbul'da ilk Süryani kilisesinin temelini attı. Bu ise, yaklaşık yüz yıl önce bu ülkede Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye’de inşa edilen ilk (Hristiyan) ibadet yeri oldu. Erdoğan, -kilisenin temelini attığı sırada televizyonun canlı olarak yayınladığı törende- şöyle dedi: “Süryani toplumunun, ibadet ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak Türkiye Cumhuriyeti’nin görevidir…” (el-Cezire.net)
Yorum:
Müslümanların yöneticilerinin, Allah’tan, azabından, insanlardan ve onların öfkelerinden hiç utanmadan ve sıkılmadan ümmetin yaraları üzerinde dans etmek, Allah’ı öfkelendiren, İslam’ı ve Müslümanları rencide eden her şeyi yapmak için birbirleriyle yarışmaları çok acayip bir şey, dahası bu zamanın felaketlerindendir. Zira Türkiye yöneticilerinin, yerinden edilmiş Müslümanları Beşşar’ın suç makinelerine terk ettiği, yüzlerce Suriyeli mülteciyi İdlib’e sürgün ettiği ve Osmanlı Hilafet Devleti’nin başkenti İstanbul’u onların yüzlerine kapattığı bir sırada Erdoğan, gözlerimizin içine baka baka İstanbul’da kendi elleriyle Hristiyanlar için kilise inşa ediyor. Çünkü kendi açıklamasına göre bu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin görevidir!!” Nitekim bunun öncesinde Batı’nın ajanı Körfez yöneticileri de kafir gruplara dahi bırakmadan onlar için içerisinde Allah’a şirk koştukları tapınaklar inşa etme cürmünü işlemişler ve kerim Resulümüz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in iki dinin bir araya gelmesini yasakladığı bir yerde onların ayinlerine eşlik etmişler, dahası Bin Zayid küfrün başı Vatikan Papa’sını kabul etme ve Arap Yarımadası tarihinde ilk ayini düzenleme cesaretini göstermiştir.
İslami tabiiyeti taşıyan gayrimüslimlerden oluşan zimmet ehlinin, şeriatın garanti altına aldığı hakları olup bizim onlara saldırmamız caiz değildir. Zira İslam dinimiz, onların işlerini gözetmeyi, kanlarını, namuslarını ve mallarını korumayı emretmiştir. Ayrıca İslam, onların mabetlerini ve ritüellerini de korumuştur. Ancak bu, onların küfürlerini onaylamak anlamına gelmez. Zira fakihler, İslam beldelerinde onlar için mabetler inşa etmenin, onların ritüellerini tazim etmenin ve ayinlerine katılmanın haram olduğu üzerinde icma etmişlerdir.
Sevenlerinin “Müslüman yönetici” olarak nitelendirdikleri Erdoğan, bu nitelendirmeden fersah fersah uzaktır. Zira Erdoğan, Allah’ın kendilerine yardım etmesini emrettiği Suriye, Irak, Yemen ve Doğu Türkistan’daki Müslümanlara karşı sorumluluğunu yerine getirmiyor. Oysa o, onlara yardım etmeye, kanlarının akmasını, yerinden edilmelerini ve onlara yapılan zulmü durdurmaya muktedirdir. Ayrıca o, Türkiye’nin üslerinden kalkan uçakların ve füzelerin yüzlerce mescidi yakıp yıkmasına karşı kabir sessizliğine bürünüyor, Mescid-i Aksa’ya karşı yapılanlara kulaklarını tıkıyor, dahası o ve arkadaşları, mübarek toprakların Yahudi varlığına teslim edilmesi ihaneti ve cürmüne ortak oluyorlar. Nitekim Erdoğan, özellikle kendisinin ve partisinin İstanbul belediye seçimlerinde ezici bir şekilde yenilgiye uğramasının ardından ülkesindeki Hristiyanları hoşnut etmeyi önemserken kendisinin de sahip olduğu şeri hükme ve Müslümanların duygularına hiç önem vermiyor. Zira onun amacı, Batılı Laik efendilerine dini hoşgörüye, iddia edildiği üzere barışçıl bir şekilde yaşamaya ve demokratik ilkelerin dikte ettiği din özgürlüğüne bağlı kaldığını göstermektir.
Sevenlerinin Müslümanlar için ağladığını gördükleri işte bu Erdoğan’ın, İslam’a kindarlık bakımından diğer herhangi bir Laikten hiçbir farkı yoktur. Zira o, Laikliği korumaktan, vatancılığa ve mücrim Yahudi Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Cumhuriyete bağlı kalmaktan, İslam’ın yönetime geri dönüşüyle savaşmaktan ve insanları yöneten devlet yasalarının yürürlükte olmasına karşın Rabbani yasaları dışlamaktan hiç çekinmiyor. Artık Müslümanların, Batılı Laiklerin köleliğini yapanları devirmelerinin, kendilerini hayal kırıklığına uğratan habis Laik sistemi kaldırıp atmalarının ve İslam Nizamını, Allah’ın kendileri için razı olduğu Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmalarının zamanı gelmiştir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fatıma Binti Muhammed