- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Yahudi Devleti Yıkıyor Ürdün İse Kınıyor!
Haber:
Ürdün, Filistinlilerin Şeyh Cerrah mahallesindeki evlerinin yıkılmasını reddettiğini ve kınadığını teyit etti. 19/1/2022 Çarşamba günü Ürdün Dışişleri ve Gurbetçi İşleri Bakanlığı Sözcüsü, Ürdün’ün Filistinlilerin evlerinin yıkılmasını ve onların arazilerine el konulmasını reddeden ve kınayan kesin tutumunu yeniden teyit ettiğini söyledi.
Yorum:
Ürdün, Yahudi devletinin Filistinlilere ve onların evlerine karşı işlediği cürümler konusunda değişmeyen ve değişmeyecek olan tutumunda hala ısrar etmektedir. Ürdün, Dışişleri Bakanlığı resmi sözcüsü tarafından belirtildiği gibi Filistinlilerin evlerinin yıkılmasını ve topraklarına el konulmasını reddederek ve kınayarak kararlı tutumunu teyit etmiştir. Resmi sözcüye neredeyse acıyasım geliyor; zira kaç kez kınamış, reddetmiş ve reddetmeyi ve kınamayı teyit etmiştir?! Nitekim 1967’de İngiltere ve Yahudi devleti ile iş birliği yapan Arap ülkelerinin yenilgisinin ardından Filistin topraklarının işgal edilmesinden 2015 yılına kadar Yahudi varlığı, resmi tahminlere göre işgal altındaki Filistin’de 48.488 Filistinlinin binasını yıkıp imha etmiştir. Zavallı sözcü, şayet yıkılan her 100 ev için bir kınama yapacak olsa, yaklaşık 500 kınama açıklamasına ihtiyacı olacaktır. Ne yazık ki bunların hepsi, internet ve dijitalleşme çağından önce kınama için yazdığı mürekkebe bile değmez. Nitekim sadece Kudüs’te 2020 yılına kadar toplam 2.356 ev yıkılmıştır. Dolayısıyla sadece Kudüs’te yaşanan yıkımlardan dolayı etkilenenlerin sayısı aralarında kadın ve çocuklar da olmak üzere 9600’ü aşmıştır. Şüphesiz sözcü, tekrar tekrar kullanılması için medyadan ret ve kınama açıklamasını saklamasını talep edecektir. Oysa Filistin işgalcisi olan düşman, reddetme, kınama, üzülme, inkar etme, çağrıda bulunma, rica etme, yalvarma ve diğer zayıflık, alçalma, boyun eğme ve diz çökme gibi eş anlamlı kelimelerle yapılan açıklamalarla caydırılamaz.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75] Dolayısıyla Allahu Teala’ya iman eden bir Müslüman, yerlerinden edilen ve evleri yıkılan mazlumlara kınama ve inkarla değil savaş ve cihatla yardım eder. Kabilecilik ve milliyetçilik ile beslenen birisi bile aşiretinin ve kabilesinin fertlerine yardım eder ve cahil bir asabiyetçi ve kabileci olmasına rağmen kabilesinin aşağılanmasını istemez. Ayrıca vatancılık bağına bağlanan bir kimse, sahih akide karşısında ne kadar alçalıp düşerse düşsün vatancılık bağı bile aynı vatanın evlatlarının defalarca evlerinin ve yurtlarının yıkılmasına ve yerlerinden edilmesine izin vermeyi reddeder. Zira vatan bağı, vatan sevgisi ve vatan kederi dürtüsüyle kaç tane şiddetli savaşlar yapılmıştır?! Kabilevi asabityetçilik ve kabilevi bağ uğruna kaç tane halk ve ülke harekete geçmiş ve birbirlerinin kanlarını dökmüştür?! Bununla birlikte Ürdün, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın emrine uyarak mazlumların koruyucusu ve yardımcısı olmak için harekete geçmediği gibi asabiyetçi olarak bile kavminin fertlerine, kanlarına ve etlerine karşı harekete geçmemiştir! Dahası vatan ve vatancılık dürtüsüyle üzerinde bayrağının dalgalandığı, yönettiği ve vergiler topladığı bir vatan için bile harekete geçmemiştir! Yazıklar olsun sana ey zavallı sözcü! Senin devletini, ordunu ve güçlerini, iman ve akide ya da kavmiyetçilik ve asabiyetçilik veya vatancılık ve beldecilik bile harekete geçirmeyecekse başka ne harekete geçirecek?!
Sizin de Allah’ınız var! O halde Rasulü’ne iman edin, onu tasdik edin ve ona saygı duyun ey mübarek toprak Filistin halkı.
إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا ۖ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ ۗ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “Eğer siz ona (Allah’ın Rasulü’ne) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah’ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.” [Tevbe 40]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Ceylani