- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Ekonomik Kazançlar Elde Etmek İçin Diktatörlere Kucak Açan Küresel Kapitalist Bir Sistemin Gölgesinde
Masumların Öldürülmesi Kaçınılmaz Bir Gerçekliktir
Haber:
6 Mart’ta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği başkanı, Ukrayna çatışmasını İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da en hızlı büyüyen mülteci krizi olarak nitelendirdi. Zira Rus işgalinin başlangıcından bu yana yaklaşık 2 milyon insan ülkeyi terk etti. Putin’in vahşi rejimi, gelişigüzel bir şekilde Kiev, Harkov, Mariupol ve diğer şehirlerdeki hastaneleri, okulları, apartmanları ve diğer sivil bölgeleri hedef aldı. Birleşmiş Milletler, savaşın son haftalarında aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce sivilin öldürüldüğünü, ancak gerçek sayının çok daha yüksek olmasından korkulduğunu belirtti.
Yorum:
Putin’in ülkeyi işgal etme hedefinde olan Ukrayna’daki sivillere yönelik uyguladığı vahşet düzeyinde sadece şok ve korku vardır. Bununla birlikte aynı Rus rejiminin masum erkek, kadın ve çocuklara yönelik bu yıkım ve vahşi katliamların aynı sahnelerini, Şam tiranı Beşar Esad’ı desteklemek amacıyla Suriye sokaklarında yıllarca izledik. Yine kayıpları en üst düzeye çıkarmak için misket bombalarının ve yanıcı silahların gelişigüzel kullanılmasıyla birlikte bir kez daha bu çatışmada yüzbinlerce insan öldürülmüştür. Nitekim Orta Doğu Enstitüsü'nde Çatışma Çözümü Programı kıdemli üyesi ve direktörü Randa Selim şunları söyledi: “Suriye ordusunu destekleyen (Rus rejiminin) eylemlerinin çoğu, halkın moralini bozmak için çok sayıda sivili tespit etmek ve öldürmekti.” Bununla birlikte soykırımı durdurmanın ülkelerin ve yöneticilerin siyasi veya ekonomik çıkarlarına olmadığını düşünen küresel Kapitalist bir sistemin altındaki uluslararası toplumdan destek ve koruma taleplerine cevap verilmediği ve görmezden gelindiği için Suriye Müslümanları acılarıyla baş başa bırakılmışlardır. Nitekim sivil bölgeleri de hedef alan Rus hava bombardımanının vurduğu ve on binlerce kişinin öldüğü bir şehir olan Halep’in eski sakinlerinden Ahmed el-Hatib el-Cezire kanalına verdiği röportajda şunları söyledi: Birkaç yıl önce gördüğümüz şeyler, Ukrayna’da neredeyse kare kare tekrarlanıyor. Rus rejimi Suriye’deki masumlara karşı tekrarlanan savaş suçları işlemekle suçlandı ama vahşi diktatörle ilişkilerin gerilmesi veya kopması durumunda Rus gazının ve petrolünün ticari ilişkiler ve ithalatının küresel ekonomiler ve piyasalar üzerindeki etkisinden korkulduğu için Putin uluslararası toplum tarafından kabul edilmeye ve kucaklanmaya devam edilmektedir.
Katar, BAE, Türkiye ve Pakistan gibi İslami ülkelerde bulunan liderler ise, Putin rejiminin Suriye’deki Müslümanlara yönelik katliamını, Kırım ve Rusya'da Müslümanlara yönelik zulmü, keyfi tutuklamaları ve gözaltıları tamamen görmezden gelerek ticaret, yatırım, altyapı ve turizm alanlarında Moskova ile derin ekonomik bağları geliştirmektedirler. Zira Pakistan Başbakanı İmran Han, Şubat ayı sonlarında Moskova’yı ziyaret etti ve iki ülke arasındaki enerji ve ekonomik işbirliğini ilerletmek ve milyarlarca dolarlık maliyeti olan Pakistan Akımı doğalgaz boru hattına ivme kazandırmak amacıyla Putin ile bir araya geldi. Ayrıca Han, Rusya’dan doğal gaz ithal etmek ve diğer ticari anlaşmalar için büyük bir anlaşma yaptı ve Putin’i bu yıl Pakistan’ı ziyaret etmeye davet etti. Buna ek olarak Pakistan’ın Ulusal Güvenlik Politikası bu yılın başlarında kamuoyuna şu çağrıda bulundu: “(Ülkenin) Rusya ile enerji, savunma iş birliği ve yatırım alanlarında ortaklığını yeniden tasavvur edilmelidir.” Ama bu ortaklık ileride Müslümanların kanına bulanacaktır.
Bu nedenle bugün liderlikte, ahlaki boşluğun hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Kâr, gelir ve ekonomik kazancın daima insan yaşamının ahlaki ilkelerini ve kutsallığının ötesine geçtiği küresel Kapitalist bir sistem; ülkelerin ve hükümetlerin soykırıma ve vahşi işgale göz yuman ve masumları korumaya yönelik müdahaleleri maliyet etkinliği temelinde ölçen bir küresel sistem ve milyarlarca dolarlık anlaşmaların arka planında insan hayatının alınıp satıldığı bir dünya. Batı destekli diktatörlere ve Batı çıkarlarına hizmet eden vahşi işgallere karşı çıkanları ve bunlarla savaşanları Şeytanlaştıran ve onları teröristler olarak nitelendiren bir dünya.
Dolayısıyla bu küresel Kapitalist sistem, stratejik toprakları ve kaynakları yöneten diktatörlerin, işgalcilerin ve tiranların egemenliğini geliştiren, onları finansal olarak destekleyen ve devletlerin ekonomik çıkarları nedeniyle otoritelerini pekiştiren bir sistemdir. Ayrıca onların, Suriye, Filistin, Çin, Hindistan, Keşmir, Yemen, Myanmar, Orta Asya veya başka herhangi bir yerde hiçbir ceza olmaksızın cürümlerini işlemelerine izin veriliyor. Dolayısıyla bu sistem, Batılı güçler gibi ülkelerin baskı ve vahşetten korunmasını savunduklarını iddia edenlerin, Irak, Afganistan, Somali, Cezayir, Vietnam, Hindistan ve diğer yerlerde tanık olduğumuz gibi masumları topluca katletme ve insanlığa karşı cürümler işleme mirasına sahip oldukları küresel bir sistemdir.
Dolayısıyla insan yaşamının kutsallığını gerçekten önemseyen ve ekonomik maliyeti ne olursa olsun milletleri diktatörlerden ve baskıdan korumak için müdahale eden yeni bir liderliğe şiddetle ihtiyaç duyan bir dünyadır. Allah Subhanehu ve Teala’nın nizamı dışında böyle bir liderliği sağlayabilecek başka bir nizam var mıdır? Bu nizam ise, tiranlara karşı durmak, ırkı, dini, cinsiyeti ne olursa olsun mazlumları kurtarmak, korumak ve sınırlarını açmak konusunda büyük bir mirasa ve tarihe sahip olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafettir. Örneğin sekizinci yüzyılda Afrika, İslami Hilafetin altında adalet ve refahın nimetlerinden yararlanırken komşu İspanya Gotik hükümdarı Kral Roderick’in zulmü altında inim inim inliyordu. Nitekim Gotik yönetiminin altında acı çeken İspanya’dan gelen Hristiyan ve Musevi mültecilerin çoğu İslam’ın yönetimi altındaki Müslüman Afrika'ya sığınmışlardı. Bunlardan biri de, Roderick’in kızına tecavüz ettiği Ceuta valisi Julian’dı. Julian, topraklarını Gotik bir tiranın boyunduruğundan kurtarması için Hilafete başvurmuştu. Buna karşılık Halife el-Velid, büyük komutanı Tarık Bin Ziyad’a Kral Roderick’e karşı bir ordu harekete geçirmesini emretti ve Tarık, kendisinin on katından daha büyük bir orduyla karşı karşıya kalmasına rağmen Gotik kralına karşı kesin bir zafer kazanmıştır. Böylece bu ülke fethedildi ve halkı, Vizigot Krallığı’nın baskıcı yönetiminden kurtulmuştur.
Kapitalist sistem zehirli tohumlarını tüm dünyaya ekmiş ve sefalet, umutsuzluk ve karanlık yaymıştır. Bu dünyayı aydınlatacak ve adaleti ve insanlığın ihtiyaçlarını gerçekten savunacak yeni bir sistemin gerçekten zamanı gelmiştir. Böyle bir sistemi sağlayacak olan ise sadece İslami Hilafet Nizamıdır. Bu sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için bir ihtiyaçtır. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: فَقُطِعَ دَابِرُ الْقَوْمِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ وَالْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ “Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Nesrin Nevaz