- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Muhammed El-İsa’nın Arafat’a Hatip Olarak Atanması Müslümanların Duygularını Tahrik Etmek ve Onların İbadetlerini Küçümsemektir!
Haber:
Minberden inmesine yönelik çağrılara rağmen yoğun bir Suudi güvenliği varlığının ortasında Muhammed el-İsa Arefe günü hutbe verdi. (Ra’yul Yevm, Cuma 08/07/2022)
Yorum:
İbn Abbas Radıyallahu Anh’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: ثَلَاثَةٌ لَا تَرْتَفِعُ صَلَاتُهُمْ فَوْقَ رُءُوسِهِمْ شِبْراً؛ رَجُلٌ أَمَّ قَوْماً وَهُمْ لَهُ كَارِهُونَ... “Üç kişi vardır ki, onların namazları başlarından bir karış yukarı yükselmez: Kendisinden nefret ettikleri halde kavmine imam olan adam...” [İbn Mace rivayet etti.] Bunun, inananlar tarafından nefret edilen imam hakkında olduğu gayet açıktır. Bu yüzden onun, onlara imamlık yapması kerih görülmüştür. İbn el-İsa denilen kişiye gelince; Müslümanların büyük çoğunluğu ondan sadece nefret etmekle kalmıyor, aksine Yahudilere ve Hıristiyanlara yönelik sergilediği utanç verici ve aşağılık tavırlarından dolayı Allah için ondan nefret ediyorlar ve ona büyük bir öfke duyuyorlar. Zira Polonya’daki bir anma töreninde İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından öldürülen Yahudilerin ruhları için dua etmiş, Yahudilerin ve Hıristiyanların kardeşleri olduğunu açıklamış ve yarı çıplak süslü kadınlarla hatıra fotoğrafları çektirmiştir. Nitekim onun cürümlerinin sonuncusu, yaklaşık bir ay önce Sadhguru adında Hindu bir lideri büyük bir içtenlik ve övgüyle ofisine kabul etmesi olmuştur. Oysa ineklere ve farelere tapan bu mücrim, yaptığı birçok toplantıda İslam’a ve Müslümanlara düşmanlığını gösteren ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret eden bir olarak bilinmektedir. Ayrıca el-İsa’nın, sözde “İbrahimi dinini” destekleyen ve savunan en büyük mücrimlerden biri olduğunu da unutmamalıyız. Tüm bunlara karşılık Müslümanlar, ona olan nefretlerini ve #el-İsa’yı_minberden_indirin hashtag’i ile onun Arafat’a hatip olarak atanmasını reddettiklerini göstermişlerdir. Nitekim onun arkasında namaz kılmanın caiz olmadığına dair fetva veren alimler olduğu gibi hacıları bu iftiracının arkasında namaz kılmak yerine çadırlarında namaz kılmaya çağıranlar, hatta onu tekfir edenler de vardır.
Ancak el-İsa ve gece gündüz Allah ve Rasulü’ne savaş açmayı alışkanlık haline getiren onun arkasındaki Suud Hanedanı’nın yöneticileri, Müslümanların genelinin bu hatibe yönelik nefretlerini hiç umursamıyorlar ve el-İsa da, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, kendisi ve benzerleri gibi nefret edilen kişilerin insanlara imamlık yapmaları noktasında uyarıda bulunduğu hadisinden ders çıkarmıyor. Dolayısıyla el-İsa ve diğer saray mollaları, namazlarının yükselip yükselmemesine ve yüzün koyu (cehenneme) atılacak olmalarına hiç aldırış etmiyorlar. Bilakis onları ilgilendiren tek şey, Mevla Azze ve Celle’yi öfkelendirse ve Müslümanları kışkırtıp onların ibadetlerini küçük düşürmeye çalışsa da tiranların arzularını yerine getirmektir. Zira onun imamlığı, Müslümanları saptırmaya ve Yahudi varlığıyla normalleşmek için onlara zemin hazırlamaya yönelik bir girişimdir.
Müslümanların başındaki yöneticiler ve onların sömürgeci kafir Batılı efendileri, ümmetin duygularını tahrik etmekten ve onun dinine, ibadetlerine ve hükümlerine karşı savaşmaktan asla geri durmayacaklardır. Ancak Allah’ın izniyle onların tuzakları boşa çıkacaktır. Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların dostu olan bu iftiracı hatibin imamlığını reddetmeye yönelik tutumları, Suud Hanedanı yöneticilerini, Arafat Dağı’nda Müslümanların tepkisinden korktukları için her türlü tedbiri almaya yöneltmiştir. Bu nedenle el-İsa’nın sağında, solunda, arkasında ve ibadet edenler arasında çok sayıda güvenlik görevlisinin olduğunu gördük. Bu da onların korktuklarına, dahası ümmetin el-İsa’ya karşı harekete geçmesinden duydukları endişeye delalet etmektedir. Aynı şekilde bu, ümmetin güçlü olduğuna ve ajan yöneticilerin Allah Subhanehu’dan daha çok ümmetten korktuklarına delalet etmektedir. Bu ise Müslümanların başındaki yöneticilerin bir vadide, halkların da başka bir vadide olduklarının diğer bir kanıtıdır. Allah Subhanehu’dan, bizleri onlardan bir an önce kurtarmasını niyaz ediyoruz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Velid Belibel