- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İlhakı Normalleşmeyle Karşı Karşıya Getirmek, Büyük Bir İhanet ve Siyasi Bir İflastır!
Haber:
25 Aralık 2022 Pazar günü Yahudi gazetesi The Jerusalem Post, Yahudi varlığı ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelik bir anlaşma imzalamak için Yahudi varlığı ile Amerika ve Suudi Arabistan arasında görüşmelerin sürdüğünü ortaya çıkardı ve böyle bir anlaşmanın Suudi Arabistan’ı, 2020 yılına dayanan İbrahimi Anlaşmaların sponsorluğunda Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştiren beşinci Arap ülkesi yapacağı eklemesinde bulundu.
Netanyahu, 23 Aralık Cuma günü Jewish Insider Gazetesi ile yaptığı bir röportajda şunları söyledi: “Umarım Bahreyn ve BAE gibi diğer Körfez ülkeleriyle yaptığımız gibi Suudi Arabistan ile de tam ve resmi bir barışa ulaşırız. Buna karar verecek olanın Suudi liderliği olduğunu ekledi. Umarım yaparlar ve bunu diğer ana hedeflerimle birlikte incelemeyi düşünüyorum. Bu çok önemli bir hedeftir. Çünkü Suudi Arabistan ile barışı gerçekleştirirsek Arap - “İsrail” anlaşmazlığına bir son vermiş oluruz.”
Times Of Israel Gazetesi, gelecek olan Yahudi varlığı hükümetindeki aşırı sağcı unsurların, bir sonraki Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Suudi Arabistan ile bir normalleşme anlaşmasına varma çabalarını engellememe konusunda anlaştığını bildirdi. (Arabic Post, 25/12/2022, uyarlanmıştır).
Yorum:
Özellikle eski ABD Başkanı Donald Trump ve şimdiki Başkan Joe Biden döneminde Suudi rejimi ile Yahudi varlığı arasındaki temasları ve iletişimleri takip eden biri, normalleşmenin var olduğunu, tüm hızıyla ilerlediğini, eksik olan tek şeyin onu ortaya çıkarma ve normalleşmeyi kolaylaştıracak ve alanını genişletmeye ve ona yeni alanlar açmaya yardımcı olacak ilan edilmiş siyasi bir anlaşma kapsamına dahil etme süreci olduğunu fark eder. Ancak Suudi rejimi gibi bir rejimle böyle bir anlaşmanın ortaya çıkmasının, onun yönettiği toprakların kutsallığı göz önüne alındığında bölgede yankıları olacak ve Yahudi varlığı içinse büyük bir başarı olarak değerlendirilecektir. Bu da anlaşmayı, Amerikan siyasi çevrelerinin elindeki siyasi bir kart haline getiriyor. Zira bu anlaşma, ABD’de bu çevrelere hizmet eden iç meseleler için bir yatırım olabilir veya Yahudi varlığını etkilemek ve onun durumunu patlatabilecek ve siyasi olarak iki devlet projesine son verebilecek bazı adımlar atmasını engellemek için kullanılabilir. Aslında buradaki konuşma, Batı Şeria’nın veya bir kısmının resmi olarak ilhakı ve Mescid-i Aksa’daki statükonun değiştirilmesi hakkındadır.
Suudi rejimi Amerika’nın ajanı olan bir rejim olup ister Beyaz Saray isterse Cumhuriyetçi Parti olsun direktifleri Amerika’dan alır ve bu direktiflere göre hareket eder.Bu nedenle Batı Şeria’nın ilhak edilmemesi ve Mescid-i Aksa’daki statükonun durumu patlatacak şekilde değiştirilmemesi karşılığında Yahudi varlığı ile ilişkileri normalleştirme anlaşması yapılması ihtimal dışı değildir. Dolayısıyla özellikle Amerikan siyasi çevrelerinin çatışmayı çözme mekanizması olarak hala iki devletli projeye bağlı kalmasından dolayı bu anlaşma Amerika’nın sponsorluğunda olacaktır. Bu yüzden Suudi rejiminin ilhakı önleme ve Mescid-i Aksa’yı koruma bahanesiyle bu ihaneti teşvik etmesi ihtimal dışı değildir!
İlhak, normalleşme ve ihanetle karşı karşıya getirilmemeli, aksine Müslümanların ordusu, Yahudi varlığını kökünden söküp atarak bu toprakları onun kötülüklerden arındıracak samimi bir liderliğin arkasında harekete geçmelidir. Suçun, ondan daha büyük olan bir ihanetle karşı karşıya gelmesine gelince; bu, hainlerin, ajanların ve siyasi olarak bitmiş olanların bir eylemidir. O halde hiçbir ahde ve anlaşmaya bağlı kalmayan, bugün normalleşen, yarın ya da diğer gün ilhak eden bir varlık hakkındaki durum ve konuşma nasıl olacak acaba?!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. İbrahim et-Temimi - Mübarek Toprak (Filistin)