- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İnsan Hakları Uzmanları Çin'deki Uygur Çocuklarının Zorla Tecrit Edilmesi Konusunda Uyarıda Bulunuyorlar
Haber:
26 Eylül 2023'te üç bağımsız BM insan hakları uzmanı, Doğu Türkistan'daki yatılı okulların, Çin'deki Uygur ve diğer Müslüman çocuklara yönelik zorunlu tecrit ve dil politikaları uyguladığını bildirdi. Üç uzman, ebeveynleri sürgünde veya gözaltında yaşayan çok küçük çocuklar da dahil olmak üzere gençlerin ailelerinden yaygın bir şekilde uzaklaştırıldığına dair bilgi aldıklarını söylediler. Çocuklar, yetkililer tarafından yetim muamelesi görüyor ve çocuklar, kendisiyle büyüdükleri “ana dil” Çince yerine neredeyse yalnızca Mandarin dilinin kullanıldığı tam zamanlı yatılı okullara, anaokullarına veya yetimhanelere yerleştiriliyorlar.
Rapor şöyle diyor: “Oldukça yüksek düzeyde düzene ve kontrole sahip olan kurumlardaki diğer azınlık çocukları, gençliklerinin büyük bir bölümünde ebeveynleri, geniş aileleri veya topluluklarıyla çok az etkileşime girebiliyorlar; bu da kaçınılmaz olarak aileleri ve topluluklarıyla bağlantılarının kopmasına ve kültürel, dini ve dilsel kimlikleriyle ilişkilerinin zayıflamasına yol açıyor.”
Yorum:
Çin’deki Müslümanlar son altı yıldır yoğun bir zulme maruz kalıyorlar. Nitekim Müslümanlara yönelik ilk toplama kampları, 2017 yılında Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Şi Cinping idaresi tarafından kuruldu. 2017 ile 2021 yılları arasındaki operasyonlar da, Çin Komünist Partisi’nin eski Politbüro üyesi ve bölgedeki Parti ve Hükümet Komitesini yöneten sekreter Chen Quanguo tarafından yönetildi.
The Guardian’ın, yeniden eğitim kamplarında bulunan bir kadınla yaptığı röportajda kadın şunları söyledi:
“En az iki yıllık bir deneyim: "Sevdiklerime polisin insafına kaldığımı nasıl söylerim... bedenler ve ruhlar... bizi emirleri özenle yerine getiren robotlara dönüştürmek için beyinleri tamamen yıkanmış erkekler ve kadınlar tarafından yenilmesi gereken düşmanlar olduğumuza, hainlerin ve teröristlerin özgürlüğümüzü elimizden aldığına inandırıldık.”
Bir gün altmış yaşlarında bir arkadaşım vardı, yorgunluktan ya da korkudan gözlerini kapatmıştı ve öğretmen ona sert bir tokat atarak şöyle dedi: “Seni namaz kılarken görmediğimi mi sanıyorsun? Cezalandırılacaksın!” Gardiyanlar onu şiddetle odadan sürüklediler. Bir saat sonra elinde “özeleştirisinin” yazılı olduğu bir şeyle geri geldi. Öğretmen onu bize yüksek sesle okuttu. Yüzü solgun bir halde itaat etti, sonra tekrar oturdu. Yaptığı tek şey gözlerini kapatmaktı. Bu nedenle onu, hayvanlar gibi dünyanın geri kalanından uzak bir yere ve farklı bir zamandaki kamplara kilitlediler… Bir eli öfkeyle jileti kafatasımın etrafında gezdirirken diğer eli de omzuma düşen saç tellerini çekip çıkarıyordu. Sonumun yaklaştığını, elektrikli sandalyeye verileceğimi ya da boğulacağımı düşünerek gözlerimi kapattım ve gözyaşlarına boğuldum. Ölüm her bir köşede bekleyip duruyordu. Hemşireler aşı yapmak için kolumdan tuttuklarında beni zehirlediklerini düşündüm. Gerçekte beni kısırlaştırıyorlardı. İşte o zaman kampların üslubunu ve uygulanan stratejiyi anladım: Bizi soğukkanlılıkla öldürmüyorlar, bunu da bizim, hiç kimse fark etmeyecek şekilde yok olmamızı ve psikolojik olarak yavaş yavaş ölmemizi sağlamak için yapıyorlar.”
Bu birkaç kelam, maruz kaldıkları vahşetin boyutu açısında yetişkin ile çocuklar arasında hiçbir ayrımın olmadığı bu bölgede binlerce Müslümanın yaşamış olduğu vahşetten dolayı çıkmıştır.
İslam düşmanlarının hedefi Müslümanları yok etmek olabilir; ancak bizim, Uygurlar bir gün daha korku içinde yaşamasınlar diye Allah’ın hükmünü ihya etmemiz gerekiyor. Bu yüzden ümmetin görevi, zalimleri nihai olarak ortadan kaldıracak Hilafeti yeniden tesis etmek amacıyla çalışmak için seslerini yükseltmektir.
يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” [Tevbe 32]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrana Muhammed