- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Ordulara Çağrıda Bulunmak, Ümmetin Düşmanları İçin Bir Suçtur; O Halde Sakın Bunu Hafife Almayın
Haber:
Ümmete ve ordularına, bir haftadan fazla süredir katliama, yakılmaya ve yerinden edilmeye maruz kalan Filistin ve Gazze’ye yönelik yardım çağrısında bulundukları için vahşi işgal ordusu, işgal altındaki Kudüs’te Hizb-ut Tahrir gençlerinin safları arasında bir dizi tutuklama gerçekleştirdi; ziraŞeyh İslam Amira, Şeyh Abdullah İyad, Şeyh Yusuf Muhareze ve Şeyh Nadal Sıyam’ı tutukladılar.
Yorum:
Hizb-ut Tahrir’in ümmet ve ordularından yardım istemek amacıyla başlattığı kampanyanın akabinde karşılaşmış olduğu engelleme, saldırı ve tutuklamalar bana, Kerim Rasulümüz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlini hatırlattı: لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الدِّينِ ظَاهِرِينَ، لِعَدُوِّهِمْ قَاهِرِينَ، لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ إِلَّا مَا أَصَابَهُمْ مِنْ لَأْوَاءَ حَتَّى يَأْتِيَهُمْ أَمْرُ اللهِ وَهُمْ كَذَلِكَ “Ümmetimden bir taife bu din (hak) üzere galip olmaya düşmanlarını yenmeye devam eder.Onlara muhalefet edenler onlara zarar veremezler.Ancak onlara isabet eden yaşam sıkıntıları hariç. Ta ki onlara Allah’ın emri gelinceye kadar onlar bu hal üzere olurlar.” Dediler ki: “Ey Allah’ın Resulü! Onlar nerededir? Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:بِبَيْتِ الْمَقْدِسِ وَأَكْنَافِ بَيْتِ الْمَقْدِسِ “Beyt-i Makdis’te (Kudüs’te) ve Beyt-i Makdis’in etrafındadırlar.”
İslam düşmanları, tutuklamaların, Allah’a verdikleri söze sadık kalan adamların gözünü korkutacağını, onların azimlerini zayıflatacağını veya zerre miktarı olsun haktan sapacaklarını zannediyorlar; oysa bu necis insanlar, bizim işimizin Allah’ın emri olduğunu, bizim tüm hayatımızın Allah için, O’nun dinine yardım etmek için ve O’nun kelimesini yüceltmek için olduğunu, Allah’ın emri gelinceye veya biz bu uğurda ölünceye kadar hak üzere kalmaya, bu dini (hak) üzere galip kılmaya ve düşmanlarımızı yenmeye devam edeceğimizi bilmiyorlar.
Bu aynı şekilde bana, Şeyh Muhammed Gazali Rahimehullah’ın şu sözünü de hatırlattı: “Hak ile batıl arasındaki savaş zirvesine ulaşıncaya kadar alevlenir ve her iki taraf da bu savaşı kazanmak için son cehdini kullanırsa, işte o zaman batılın zirvesine, hak olanın da en büyük sıkıntısına ulaştığı kritik bir saat vardır; bu şiddetli saatte sebat etmek bir dönüm noktası olup müminlerin imanına yönelik kesin imtihan işte o zaman başlar; şayet sebat ederse her şey onun lehine döner, burada hak yukarı doğru çıkmaya, batıl da aşağı doğru inmeye başlar, böylece Allah’ın adıyla beklenen son belli olur.”
Hizb-ut Tahrir olarak bizler, din düşmanlarına karşı ümmetin göğsüne şifa verecek olanların sadece onlar olduğunu ve onların içerisinde Halid, Selahaddin ve Fatih’lerin olduğunu bildiğimizden dolayı Müslümanlara yardım etmek ve dinin ikamesi için onlarla birlikte çalışmak için ordulara çağrıda bulunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Tüm ümmetin bizimle birlikte yönelmesi gereken tek çağrı bu olmalıdır. Zira iki yüzlü uluslararası toplum ve Müslümanların başındaki normalleşen yöneticiler Filistinli çocuk ve kadınlara asla yardım etmeyeceklerdir. Dolayısıyla bu kırılgan güce ve bu zayıf varlığa karşı koyacak olan sadece ordudur. Ümmetin düşmanları bu çağrının gücünü, ümmetten çok daha iyi biliyorlar. Bu yüzden tutukluyorlar, tehdit ediyorlar ve aynı şekilde bu çağrının onların ve onları destekleyen herkesin yok oluşu anlamına geldiğini de biliyorlar.
Ey Aziz, Kadîr, Cabbar ve Kahhar olan Allah’ım, bize vaat ettiğin nusretini nasip et. أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُواْ وَإِنَّ اللهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِير * الَّذِينَ أُخْرِجُواْ مِن دِيَارِهِم بِغَيْرِ حَقٍّ إِلاَّ أَن يَقُولُواْ رَبُّنَا الله وَلَوْلاَ دَفْعُ اللهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَّهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسمُ اللهِ كَثِيراً وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِىٌّ عَزِيزٌ * الَّذِينَ إِنْ مَّكَّنَّاهُمْ في الأرض أَقَامُواْ الصّلاةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ وَأَمَرُواْ بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْاْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الأمور “Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar sırf “Rabbimiz Allah’tır” dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler -ki oralarda Allah’ın adı çokça anılır- yıkılır giderdi. Allah kendi dinine yardım edenlere muhakkak yardım edecektir. Kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak galiptir. Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır.” [Hac 39-41]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Rana Mustafa