- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Birleşmiş Milletler, Silahlı Hareketler ve Hükümet, Darfur’daki Soykırımda Ortaktırlar!
Haber:
El-Nilin web sitesinin 16/11/2023 tarihinde yayınladığı habere göre Darfur Bölgesi Valisi Arko Minawi, Darfur’daki topluluklara yönelik soykırımın Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından desteklenip finanse edilmesinden dolayı çok üzgün olduğunu açıkladı.
Yorum:
Darfur’daki çatışma, toprak ve meralar üzerindeki yerel rekabet nedeniyle ortaya çıktı ancak soruna yönelik dış motivasyon-tahrik nedeniyle gelişti ve daha da kötüleşti; bunun öncesi ve sonrasında Sudan hükümeti, insanların işlerini İslam’ın adalet ve ihsanla farz kılmış olduğu bir gözetimle gözetmeyi ihmal etmiş, dolayısıyla bu çatışmanın çekirdeği bu karmaşık faktörlerden teşekkül etmiştir.
Nitekim isyan Zaghawa kabilesine dayanmaya başladı, onları da başka kabilelere dahil etmek istediler ve onlara baskınlar yaparak ve vergiler dayatarak korkutmaya başladılar, böylece kabileler kendilerini şu iki seçenekle karşı karşıya buldular: Ya isyana katılacaklar ya da baskınlardan korunmak için milisler oluşturacaklar. Dolayısıyla bu kabileler, komşu ülkelerden gelen silahların Darfur’a yayılmasıyla birlikte hızla güçlenen milisler oluşturdular;bu da durumun her geçen gün daha da kötüleşmesine ve karmaşıklaşmasına yol açtı, böylece binlerce insan hayatını kaybetti, yüzlerce köy yakıldı ve yüz binlercesi de evinden yurdundan edildi.
Soruna yönelik dış müdahale ve tahrike gelince; Darfur’daki olayları ateşleyen ve krizi yaratanlar başta Fransa ve İngiltere olmak üzere Avrupalılardır; bunun kanıtı ise, Afrika Fur kabilelerinden oluşan isyancılara Çad tarafından desteğin verilmesi, yöneticilerinin tedarik, odak noktası ve sığınma bakımından Fransa’nın ajanları olmaları ve Londra’nın da isyancı hareketlerin liderleri için bir medya platformu gibi çalışmasıdır.
Çünkü Sudan hükümeti, kendisiyle barış anlaşması imzalayan herkesi yatıştırma ve pozisyonları bölme yöntemini benimsedi; bu da birçok kişiyi, asıl oluşumlarından ayrılarak, sahada büyük bir ağırlıkları olmayan ancak diğer yandan bir güvenlik tehdidi oluşturan ve savaş krizini nihai olarak çözmeye yönelik çabaları engelleyen yeni gruplar oluşturmaya ya da bağımsız hareketler kurmaya teşvik etti. Örneğin Sudan’da 87’den fazla silahlı hareketin olduğu ve bunlardan 84’nün yalnızca Darfur bölgesinde bulunduğu tahmin ediliyor!
Darfur sorunu, devletin onu siyasi olarak çözmekten aciz kalması, silahlı milislere izin vermesi, onları yasalarla koruması ve özellikle de bu milislerin kendi kabile bağlantıları ve bağlılıkları olduğu için onların ülke ve halk üzerindeki ellerini serbest bırakması sonucunda daha da kötüleşti. Durumu daha da kötüleştiren şey ise, hükümetin, muhalefetin ve silahlı hareketlerin konuyu uluslararası bir hale getirerek ülkeyi elçiler, casuslar ve şüpheli örgütlerle doldurmadaki rolü olmuş, böylece Darfur, sömürgeci Batı’nın arzularının bir menzili haline gelmiştir.
Hükümet ve silahlı hareketler de dahil herkes soykırımın ortakları olup onların, rolleri kendi aralarında paylaşmak ve karşılıklı pozisyon alışverişinde bulunmakla sınırlıdır. Dolayısıyla onların hepsi tek bir kategoriye giriyor ve yolları tek bir yerde bitiyor ki o da; bizim hakkımızda hiçbir ahit ve anlaşma gözetmeyen sömürgeciye hizmet etmek ve masum insanların kanları üzerinden kazanç sağlayan kapitalist sistemini korumaktır; çünkü bu yöneticiler ve silahlı hareketler, düşmanın yolunu takip ettiler, durgun/mikroplu kapitalizmin bataklıklarından su içtiler ve sömürgeci güçlerin direktifleriyle hareket eden piyonlara dönüştüler; bu yüzden de Dolar ve iktidar koltuğu karşılığında diz çöküp secde ediyorlar!! Çünkü onlar, değişime yönelik temel bir fikri olmadan bir güç elde etmeye çalıştılar, bu da onların dış gündemlere hizmet edecek kanlı milislere dönüşmelerinin kapısını açtı. Gerek şimdi, gerek geçmişte, gerekse de bu gidişle gelecekteki soykırımların nedeni işte budur.
Bu ise ancak azim İslam akidesine dönmek, azim İslam projesi aracılığıyla zulmü ve soykırımı ortadan kaldırmak için çalışmak ve onun Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmakla duracaktır; zira Hilafet, kâfirlerin ve ajanlarının kökünü kazıyacak, böylece insanlar güvende olacak ve kanları da korunacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ummu Evâb) - Sudan