- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Cesur Kişilerle Bağları Koparmak!
Haber:
Pakistanlı bir göçmen yetkilisi Cuma günü, üçüncü bir ülkeye gitmek üzere ayrılmayı bekleyen her bir Afgan sığınmacının, vize sürelerini aşmaları veya yasal olarak kalmalarını sağlayacak belgelere sahip olmamaları nedeniyle 800 dolardan fazla para cezası ödeyeceğini vurguladı. (voanews.com)
Yorum:
Pakistan, 1970’lerin sonlarından ve 1980’lerden bu yana milyonlarca Afgan mülteciye ev sahipliği yaptı ve şimdi Pakistan hükümeti aniden 1,7 milyon belgesiz Afganlının ülkeyi terk etmesini emretti ve bunlardan 250 bini Torkham sınırı yoluyla fiilen ayrıldılar.Sınır dışı edilme sebebinin ise, herhangi bir delil sunulmamasına rağmen intihar saldırıları gibi suçlara karışmaları olduğu söyleniyor.
Pakistan ile Afganistan arasında aldatıcı siyasi ilişki Ziyâülhak döneminde başladı ve bu ilişki, Sovyetler Birliği’ne karşı cesur bir şekilde savaşan ve sonunda onları Afganistan’dan kovan Afgan Mücahitleri üzerine inşa edildi.Dokuz yıl süren savaştaki (1980-1989) çatışmalar, tahmini olarak bir milyon sivilin ve yaklaşık 125.000 savaşçının hayatına mal oldu. Bu, birçok mültecinin Pakistan’a girdiği, Pakistanlılar için hâlâ mücahit unvanını taşıdığı ve maalesef artık “teröristlere” dönüşen bir zamandı. Bu terörist damgası, Talibanın Amerikan işgaline karşı savaşmaya başladığı dönemde konuldu. Burada bizim, bu kadar can kaybı ve yerinden edilmenin, Afganların zayıflıklarından değil düşmanın iç manipülasyonu ve aldatmacasından kaynaklandığını anlamamız gerekiyor.Buradaki örnek, Müslümanların Allah Subhanehu ve Teala’ya itaat etmek üzere bir araya geldiklerinde güçlerinin boyutunun anlaşılmasına yardımcı olabilir.
1845 yılındaki Afgan savaşında, İngiliz ordusundan 16.000 adam, Afgan topraklarındaki cesur Afganlar tarafından tamamen yok edildi ve onlardan sadece bir doktor hayatta kalabildi. Onun da sadece onların ölüm ve yıkım hikayesini -İngiliz Kralı- efendilerine anlatması için yaşamasına izin verildi ve o da bunu yaptı. Sömürgeci İngilizlerin almış olduğu ders ise, “bir daha asla herhangi bir maceraya atılmamak” oldu.
O dönem, dünyanın dört bir tarafındaki İslam ümmetinin, sömürgeciliğin pençesinden kaçmaya çalıştığı bir direniş dönemiydi. Zira o dönem ulus devletlere bölünmemişlerdi ve aynı zamanda düşmanları da ortaktı. Şimdi ise ulus-devlet şeklinde sömürgecinin yönetimi altında olan her İslam ülkesindeki durum, Hz. Yusuf Aleyhisselam’ın kardeşleri tarafından kuyuya atılması gibi oldu. Bu, öyle ya da böyle acı çeken tüm Müslümanlar için bir ders niteliğindedir; bu ders ise Allah Subhanehu ve Teala’ya tevekkül ederek sabretmek ve umut etmektir.
Artık İslam ümmetinin, kendisini içine atılmış olduğu karanlık çukurdan çıkaracak olanın, sadece Allah Subhanehu ve Teala’ya gerçek bir itaat olduğunu anlaması gerekir, Dolayısıyla Müslüman kardeşinizden nefret etmek, onu ırkından dolayı uzaklaştırmak veya ona vahşi lakaplar takmak yerine -ki bunlar, Hilafetin yeniden kurulmasının gecikmesine yol açacaktır-, evet bunun yerine bu aynı Afganlılar, İslam ümmeti için bir güç haline gelebilirler ve onları farklı zeminlerde birbirleriyle savaştırmakla meşgul olan düşmana karşı İslam ümmetini koruyabilirler.
وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَ
“Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.” [Bakara 45]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan