- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Filistin Meselesinde Müslüman Ülkelerdeki Yöneticilerin İhaneti!
Haber:
Mücahitler, 7 Ekim 2023’te gâsıp Yahudi varlığına yönelik saldırılarını başlattığından beri, Siyonist varlığın Filistin’deki kardeşlerimiz ve bacılarımıza yönelik tepkisi yıkıcı oldu. Zira iki taraf, yardımların girişine ve esir takasına izin verilmesi için kısa bir ateşkes konusunda bir anlaşmaya varana kadar çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 12.000’den fazla Gazzeli şehit edildi.Bu ateşkes hiçbir şekilde Yahudi varlığının saldırganlığının sonu anlamına gelmemektedir; zira Yahudi varlığının askeri sözcüsü, açıkça saldırının devam edeceğini açıklamıştır. Bu arada Müslümanların başındaki yöneticiler de ihanetlerine devam ediyorlar!
Yorum:
Bu çatışma, dünya çapındaki samimi Müslümanların, Filistin’deki kardeşleri ve bacılarıyla dayanışma içinde olduklarını ortaya çıkarmıştır.Örneğin Malezya’da Müslümanlar, Filistin’le dayanışma içerisinde olup çeşitli düzeylerde gösterilere ve siyasi tartışmalara katılıyorlar. Ayrıca samimi alimler, açık bir şekilde bu sorunun tek gerçek çözümünün Allah yolunda cihadın uygulanması olduğunu tekrarlayıp duruyorlar. Zira Doha’daki Dünya Müslüman Alimler Birliği, Filistin'in kurtuluşu için cihada izin veren bir fetva yayınladı. Ancak bu sesler özellikle Müslümanların başındaki yöneticiler arasında duyulmazken Filistin’e komşu olan Müslüman ülkelerinin orduları da kışlalarında kalmaya devam ediyorlar. Ayrıca dünya her gün Yahudilerin Filistin’e yönelik zulmüne tanık oluyor ama hiç kimse oradaki halkımızı savunmak için harekete geçmiyor. Oysa Filistin’i koruma görevi, özellikle komşu ülkelerdeki Müslüman askerî güçler tarafından yerine getirilmesi gerekiyor; peki onlar hani neredeler?! Gerçek şu ki bu güçler olup bitenlere bizzat kendi gözleriyle tanık oluyorlar. Buna rağmen mümin kardeşlerini savunmak için harekete geçmiyorlar; çünkü orduların liderleri onlara harekete geçme emrini vermediler ve onlar da kendi çıkarlarını korumak için harekete geçmemeyi tercih ettiler. Nitekim bu yöneticilerin özellikle Filistin meselesiyle ilgili ihanetleri, 1924 yılında Osmanlı Hilafetinin yıkılmasından sonra dünya tarihinde defalarca kayıtlara geçmiştir.
Bu yöneticilerin tutumunun ardından Malezya da dahil dünyanın dört bir yanında Filistin’deki Müslümanları savunmak için derhal askeri güçlerin gönderilmesine yönelik çağrılar yapılmıştır. Bu çağrılar, Müslümanların başındaki tüm yöneticilere yöneliktir; çünkü Filistin’e orduları harekete geçirme yetkisine sahip olanlar onlardır. Nitekim Filistin’de Müslümanları savunma ve kurtarma konusunda başarısız olan çeşitli müzakere ve anlaşmalara tanık olduktan sonra en uygun uygulama budur. Bu vahşi (meşru olmayan Yahudi varlığını) durdurmanın, onu askeri güçle ortadan kaldırmaktan başka bir yolu yoktur.Malezya Başbakanı Dato' Seri Enver İbrahim çağrıya cevap vererek, Malezya'nın uluslararası anlaşmalar ve ittifaklar içinde yer alması nedeniyle Malezya güçlerini Filistin'e göndermenin kolay olmadığını açıkladı. Ayrıca sınırları ve hava sahasını geçen her uçuşun, ilgili ülkelerin iznini ve iş birliğini gerektirdiğini açıkladı. Yine Savunma Bakanı Dato' Seri Otama Muhammed Hasan da Bağlantısızlar Hareketi ve Birleşmiş Milletler üyesi olan Malezya’nın tek başına harekete geçmek istemediğini açıkladı. Dünyanın dört bir tarafındaki Müslüman yöneticilerin, hâlâ benzer gerekçeler sunmaya devam ettiklerini ve ordularının da, dünyanın diğer yerlerinde yardıma muhtaç olan Müslümanlara yardım etmek için değil de ülkelerinin egemenliğini savunmak için var oldukları konusunda ısrar ettiklerini görmekteyiz! Dahası bu yöneticiler, Birleşmiş Milletler yetki vermedikçe kuvvet göndermeyeceklerini ve bu yetkinin de gâsıp Yahudi varlığının saldırısını destekleyen devletin sahip olduğu veto yetkisiyle bizzat iptal edildiğini tekrarlayıp duruyorlar!
Aslında Müslümanlar arasında yaşanan bölünme nedeniyle bu tür gerekçeler beklenen bir durumdur. Zira bugün Müslümanlar, sömürgecilerin inşa ettiği sınırlar sayesinde ulus devletlere bölünmüş durumda olup bunun ardından her Müslüman halk, gururlu bir şekilde kendi kimliğini ilan ediyor.Bu bölünme o kadar uzun süredir devam ediyor kibirçoğumuz bunu bu günümüzde ve bu asırda doğal ve pratik bir şey olarak görüyoruz! Nitekim İslam ülkelerinin yöneticileri kolektif olarak, ülkelerinin Birleşmiş Milletler tarafından kuşatılmasını ve zincirlenmesini kabul ediyorlar, sonra da bunu güçlerini Filistin’e göndermemek için bir gerekçe olarak kullanıyorlar. Gerçek şu ki onlardan hiçbiri bu bölünmeden dolayı bir suçluluk hissetmediği gibi İslam’ın dünyadaki Müslümanları birleştirme konusundaki pozisyonunu da unutmuşlardır. Bu bölünmüşlük bizi Filistin’deki Müslümanları savunmaktan alıkoyduğu gibi Müslümanların başındaki yöneticiler de bu anlatı kapsamında gereksiz açıklamalar yapmaya devam edeceklerdir. Dolayısıyla onların hepsi, herhangi bir gerçek yardımda bulunmaksızın sadece gözlemleyerek ve kınayarak Filistin’deki Müslümanlara ihanet etmişlerdir. Bu eylem ise açık bir şekilde İslam kardeşliğine aykırıdır. Oysa Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayı ihtiyaç halinde yardım etmeleri gerekirdi: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ، وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللهُ فِي حَاجَتِهِ، وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِماً سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.”
Filistin, sadece Filistin’deki Müslümanların toprağı değil, tüm Müslümanların toprağıdır. Ayrıca burası, Allahu Teala’nın şöyle buyurduğu gibi mübarek bir topraktır: سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye Muhammed kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.” [İsra 1]
Bugün Müslümanların ihtiyacı olan şey, Filistin meselesinin gerçek çözümünün, gâsıp Yahudi varlığına karşı cihat ilan etmek olduğunun farkına varmalarıdır. Ancak görünen o ki, Müslümanlar Hilafetin gölgesinde birleşmedikçe bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Zira Yahudi varlığına karşı saldırı eylemleri gerçekleştirecek ve Filistin’i kurtaracak olan sadece Nübüvvet Minhacı üzer Hilafettir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed - Malezya