- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Rejimleri, Örgütleri ve Fetih’i, Bir Çekirdek Gibi Çitleyip Atın
Haber:
(El Cezire Ağı Türkiye ofisinin müdürü) Gazeteci Abdulazim Muhammed, X platformundaki (eski adıyla Twitter) hesabında şunları yazdı:
Fetih Hareketi Merkez Komite Genel Sekreteri Cibril er-Racub’un, Fetih ve Filistin otoritesini temsil eden bir heyet kapsamında Türkiye’ye yaptığı zamanlaması önemli olan bir ziyarette oradaki kaynaklar ziyaretin, Gazze ve Batı Şeria’yı yönetecek uzlaşıya dayalı bir hükümete varabilecek bir sonraki aşama için ortak bir vizyon üzerinde anlaşmak amacıyla Hamas ve Fetih’i bir araya getirmeyi amaçlayan Türkiye destekli girişimin bir parçası olduğunu söylediler.
Cibril er-Racub bugün Türk gazetesi Daily Sabah’a röportaj verdi ve röportajda şunları söyledi:
- Gazze’nin geleceğine ilişkin her türlü görüşmeye Hamas’ın da dahil edilmesi gerekiyor.
- “İsrail” ordusu oradan çekildikten sonra başta Hamas olmak üzere ulusal gruplarla bir anlaşmaya varılmadan Gazze Şeridi’ne gitmeyeceğiz.
- Genel seçimlerin yapılacağı tarih, sadece tüm Filistinli gruplar arasında oybirliğiyle varılacak bir anlaşma yoluyla belirlenecek.
- Mevcut savaş, Fetih ile Hamas arasındaki bölünmenin sona ermesi için bir zemin hazırlayabilir ve geleceğin şartlarını ve temelini oluşturabilir.
- Fetih ve Hamas, Filistin toplumunun ayrılmaz bir parçası sayılır, geleceğe yönelik uzlaşıya dayalı bir formül bu temel üzerine inşa edilmelidir ve Hamas ile yaptığımız anlaşma ve anlayış, ülkemizin korunmasının bir garantisidir. (14 Aralık 2023)
Yorum:
Sadece helak olmuş bir hareketin bu kokuşmuş hainlerinden bahsediyorum, kusura bakmayın! Fetih Hareketi iğrençlikler saçıyor; peki ya yeni bir ortak düzenleme oluşturmak için onlarla koordinasyon kurulmasına ne demeli?!
Geçtiğimiz günlerde Hamas lideri Musa Ebu Marzuk El Cezire’ye, “Ramallah otoritesi ve Arap ülkeleri, Batılıların Hamas’ı ortadan kaldırmasını talep ediyor.” demişti. Bu, Abbas ve zümresi için yeni bir şey değildir; zira Yahudi varlığının 2008 yılında Gazze’ye yönelik saldırısında, o zamanki Hamas sözcüsü Fevzi Barhum,Mahmud Abbas’ı, Hamas’ın gizli bölgeleri hakkında malumat toplamak “ve sonra da bunları “İsrail’le” olan güvenlik koordinasyon kanallarına ulaştırmak” amacıyla Gazze’deki Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (Fetih) üyeleriyle iletişim kurmak için Ramallah’ta Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tayyib Abdurrahman Abdurrahim başkanlığında bir acil durum hücresi oluşturmakla suçlamıştı. (El Cezire Net, 31/12/2008).
Geçen günlerde Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Merkez Yürütme Kurulu Sekreteri (Sır Emini) Hüseyin el-Şeyh Sky News’e şunları söyledi: “Hamas, FKÖ programını tanımalı ve Filistin projesini korumak için uluslararası meşruiyet karesinde yer almalıdır.”
Eşi benzeri görülmemiş tarihi bir katliam, kutsalların terk edilmesi, gaspçılarla koordinasyon ve normalleşme, davayı tasfiye etme projelerinde ilerleme ve diğer felaketler ve huzursuzluklar gibi Gazze ve Filistin’de yaşananlar ve yaşanmakta olanlar, araları uzlaştırılması gereken iki arkadaş arasındaki bir yanlış anlaşılma değildir! Ayıca yeniden düzenlenmesi gereken bir evin dekorasyonu için yıkılması da değildir!
Gerçekte FKÖ ve aynı şekilde Fetih Hareketi gibi Filistin’den feragat eden hain bir örgüttür. Dolayısıyla bu tür örgütlerle, gaspçı düşmanın saflarında yer aldıkları temelinde muamele edilmelidir.
Türkiye rejimine gelince; iki devletli çözüm gibi Amerika’nın Filistin meselesine yönelik projesinin belirleyicilerine göre hareket eden laik bir rejim olduğu gibi ulusal çıkarlarını ön planda tutan bir rejimdir; zira Türkiye Dışişleri Bakanı, ülkesinin “İsrail” ile ilişkilerinin Filistin davasına zarar vermediğini (5 Aralık 2023), Türkiye rejiminin Yahudi varlığıyla ilişkilerini halen sürdürdüğünü ve henüz kesmediğini söyledi!
Kombinasyon şu şekildedir: Uluslararası meşruiyet, Türkiye rejimi, FKÖ, Fetih Hareketi ve Cibril er-Racub; peki Cibril er-Racub’un ne olduğunu biliyor musunuz?Böyle bir kombinasyondan kesinlikle Gazze ve Filistin için hiçbir hayır çıkmayacaktır.
Gazze'deki Müslümanların dillere destan kararlılığı ve savaşı, siyasi düzeydeki kararlılıkla paralel olması gerekir. Allah’a tevekkül eden ve canını elinde taşıyan mücahit, Allahu Ekber diye haykırarak tek mermiyi düşman tankına fırlatıp onu havaya uçuruyor. İşte bu mücahit, vakıanın prangalarından kurtulmuş, düşmanın dayattığı denklemi kabul etmemiş, denklemi tersine çevirmiş ve düşmanın mekanizmaları, her saat başı bir mekanizma oranında düşmeye başlamıştır!
Müslümanların Filistin meselesiyle ilgili davranışlarında taşımaları gereken ruh da bu şekilde olmalıdır. Filistin meselesinin, düşmanlar ve hainler ona yaklaşıp yaktıklarında İslami akide çitiyle çevrilmesi gerekir.
Çünkü Filistin meselesi sadece Filistin halkının veya Arapların meselesi değildir; bilakis gerçekte Filistin meselesi, İslami bir meseledir. Dahası Filistin meselesi, İngiltere ve Amerika gibi büyük kâfir ülkelerin yardımları ve Müslümanların başındaki ajan yöneticilerin iş birlikleri sayesinde Yahudiler tarafından gasp edilmiş İslami topraklar ve İslami kutsallar meselesidir. Dolayısıyla Filistin, İslami bir belde olup burası tüm Müslümanların mülküdür ve Müslümanların onu yeniden elde etme uğrunda canla başla çalışmaları vaciptir; yani onun herhangi bir karışını dahi ihmal etmek, Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere ihanettir. Nitekim Allah, Filistin’deki gaspçı varlığı kökünden söküp atmak ve Amerika’nın ve tüm kafir ülkelerin onun üzerindeki hegemonyasını kaldırmak için Müslümanlara cihat etmeyi farz kılmıştır.
Sözde uluslararası meşruiyet, gaspçı varlığın mübarek topraklardaki varlığının uluslararası hukuki gerekçesiydi ve hala da olmaya devam ediyor; ayrıca Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden rejimlere meyletmek de caiz değildir. وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz!” [Hud 113]
Hakeza davayı koruduğu gibi siyasi harekete düşman ve hainlerin yaklaşmalarından koruyan da akide çitidir; dahası akide çiti sayesinde düşmanlar, siyasi harekete yaklaşmayı ve onu “ayartmayı” dahi düşünemeyeceklerdir; zira düşmanlar bir vadide siyasi hareket ise başka bir vadidedir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt