- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Suudi Arabistan Fikri Mülkiyet Kurumu (SIPO), Suudi Hanedanı’nın Tanımını ve Adını Fikri Mülkiyet İfrazatlarına Ekliyor, Dahası Onu “Kamu Mülkiyetleri” Haline Getiriyor!
Haber:
Suudi Arabistan Fikri Mülkiyet Kurumu, Suudi Arabistan’ın adının krallıktaki şehir, bölge ve kamusal alanlarda ticari marka olarak kullanılmasına ilişkin kuralları onayladı, Suudi Arabistan’ın adının devletin kamu malı olması, bu ismi içeren ticari markanın tescilini talep edenin bir kamu kurumu veya hakkında özel yönetmelik çıkarılmış bir kurum-varlık olması veya markanın büyük ve nitelikli bir gayrimenkul veya hizmet projesiyle bağlantılı olması ve “Suudi Arabistan’ın” adının, markanın ana unsuru değil ticari markanın bileşenlerinden biri olması gerektiğini vurguladı. Kurum, şehir, bölge ve kamusal alanlar adına tescil edilen marka sahibinin,markanın imajına veya itibarına zarar vermeyeceğini veya çarpıtmayacağını taahhüt etmesi gerektiğini ve bunların tescil edilmesinin, onda kullanılan isim üzerinde münhasıran bir hak vermeyeceği gibi başkalarının bu ismi kullanmasını engelleme hakkına sahip olmayacağını da ekledi. (El-Medine, 29/12/2023)
Yorum:
Suudi Arabistan Fikri Mülkiyet Kurumu’nun sorumluları, insanların tescil sırasında şirketlerinin isimlerine Suud Hanedanı’nın adını dahil etmek amacıyla onay almak ve bundan dolayı da onlardan hayır ve bereket ummak için sıraya girdiğini mi sanıyorlar? Sanki Allah sadece Suud Hanedanı’nı yaratmış gibi! Sanki Firavun her asırda asla anlamayan yeni bir kılıkla geri dönüyor! Dolayısıyla bu zihniyet, yeniden yaşayan ve sonunda kıyamet günü tüm zalimlerle birlikte haşr olacak kaçınılmaz kaderine geri dönecek olan aynı zihniyettir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُم مِّنْ إِلهٍ غَيْرِي فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَل لِّي صَرْحاً لَّعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَى إِلَٰهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبِينَ * وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ إِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ * فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ * وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا يُنصَرُونَ * وَأَتْبَعْنَاهُمْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ هُم مِّنَ الْمَقْبُوحِينَ “Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa’nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi.Firavun ve askerleri, bize döndürülmeyeceklerini sanarak yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar.Biz de onu ve askerlerini alıp denizin içinde bıraktık. Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu!Böylece onları, halkı ateşe çağıran öncüler yapmış olduk. Kıyamet gününde onlar yardım görmeyeceklerdir.Bu dünyada onların peşine lâneti taktık, kıyamet gününde de bunlar kınanmış kimselerden olacaklar.” [Kasas 38-42]
Fikri mülkiyete gelince; o, Batılı kapitalist düşüncenin ve onun uzantılarının bir ürünüdür. Dolayısıyla fikri mülkiyet, sermaye sahiplerinin çıkarlarını korumak, yani sermaye sahiplerinin gerçek, maddi veya bilimsel buluşlarını şerî bir hak olmaksızın korumak için gelmiştir. Bu ise satış sürecinde elde edilen faydayla ilgili şerî hakikatlerin ziyan olması ve tahrif edilmesi için yapılmaktadır. Yani (bir mal, ürün ve bilginin) müşterisini, satın aldığı ve eliyle sahip olduğu malın sahibi olmadığı gibi bundan yararlanma ve buna ilişkin herhangi bir bilgiyi yayma hakkına da sahip olmadığı konusunda aldatmak için gelmiştir. Dolayısıyla bu fer’î kapitalist fikir (yani fikri mülkiyet fikri), çoğu insanın şirketin yönetim yerini veya ürün fabrikasının yerini belirtmek için kullandığı genel terimlerin tekelleştirilmesini amaçlamıyor. Harameyn beldesine gelince; şirket sahiplerinin, şirketlerine doğrudan toprak adına isim vermeleri zordu; çünkü (Suud Hanedanı), (Necdî), (Mekkî), (Medanî) ve (Kahtanî) isimlerine mukabil Müslüman toprakları ve halkıyla birlikte ülkeye yeni bir isim, yani (Suudi) ismini dayatmışlardır. Bu ise bu şirketlerin sahiplerini aklamak için değildir; ancak açıklığa kavuşturmak gerekirse bu şirketlere isim verilmesi ve bunlar için (Suudi) lafzının kullanılması, sahiplerine olan sevgiden değil, aksine yerlerinin belli olmasından başka bir şey için değildir. Şayet Suud Hanedanı akıllı olsaydı, bu “Suudi Arabistan Fikri Mülkiyet Kurumu’ndan” sorumlu olanların, fikri mülkiyet ürünlerinin isimlerinin listesine Suud Hanedanı’nı koymalarına izin vermez ve ailelerinin adlarını “kamu mülkiyetlerinden” yapmazlardı! Hem de maalesef onlar, sömürgeci Batı’nın ürünlerinden olmasına rağmen. Konuyu daha da karmaşık hale getiren ise, (4) numaralı maddede aşağıdaki tanımları koyan Suudi Arabistan vatandaşlık sistemidir: “Suudi olanlar: A- H. 1332 M. 1914 yılında Osmanlı vatandaşı olan ve Suudi Arabistan Krallığı topraklarının asıl sakini olan kimselerdir. B- Suudi Arabistan Krallığı topraklarında doğan veya H. 22/3/1345 tarihine kadar bu topraklarda ikametlerini sürdürüp bu tarihten önce yabancı uyrukluk kazanmamış olan H. 1332 M. 1914 tarihinde burada ikamet eden Osmanlı tebaasından olan kişiler. C- Osmanlı tebaasından olmayıp H. 1332 M. 1914 yılında Suudi Arabistan Krallığı topraklarında ikamet eden ve H. 22/03/1345 tarihine kadar burada ikamet eden ve bu tarihten önce yabancı tabiiyet kazanmamış olan kişiler.” [İktibas bitti] Yani bu “Suudilerin”, Osmanlı olan ve Osmanlı olmayan şeklinde bir karışımdan oluştuğu anlamına geliyor. Allah bizi ve sizleri, gururdan, kaybolmaktan ve bayağılıktan korusun. وَيُحِقُّ اللهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ “Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır.” [Yunus 82]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal