Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Artık Allah İçin Konuşmanın Zamanı Gelmedi mi Ey Ezher Şeyhi?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Artık Allah İçin Konuşmanın Zamanı Gelmedi mi Ey Ezher Şeyhi?!

Haber:

Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib, bir televizyon röportajında şunları söyledi: “Şayet petrolü bir hafta kesersek, işler değişecektir; Vallahi şayet Afrika’daki madenlerimizi Avrupa’daki fabrikaların yüzüne kapatırsak, onlar durur.” (Mazzed Platformu)

Yorum:

Ezher Şeyhi’nin bu basit sözleri, İslam ümmetinin tüm hayati sorunlarının çözümünü özetledi... Ancak o, kelimelerin öncesine (şayet) lafzını koydu! Sanırım bunu bir temenni olarak kullandı; çünkü aslı-kökü şartlıdır; zira o, çekimser kalmak için kullanılan bir çekimserlik harfidir. Yani bu, elde edilmesi mümkün olmayan bir şeyi talep etmek için temenni anlamındaki bir münasebetle kullanılır. Zira bağlam (siyak), bir temenniye delalet ediyor; sanki o, temennide bulunan kişinin söylediği mahzuf olmuş bir sözün takdiridir…

Peki mahzuf olan (kaybolan) söz nedir?

Yani bağlam (siyak), Şeyh Ahmed et-Tayyib’in kalbinden istediği şeydir ancak o bunu açıklamaktan korkuyor; oysa özellikle onun makamı ve mertebesinde olan bir kişinin sadece Allah’tan korkması gerekir. Zira bu makam, İslam ümmetinin tutumlarını dikkate aldığı bir emanettir. O halde bağlam, açıklanması gereken şu sözdür: Bunun meydana gelmesini engelleyen şey, İslam ümmetinin sözünü birleştirecek, onu koruyacak ve ona yönelik saldırıları önleyecek tek bir siyasi liderliğin olmayışıdır. Nitekim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.

Ey Ezher Şeyhi temennilerinizi kuşatan gerçeklik, Müslümanların arasını ayıran sınırları çizen, onları kapalı kantonlara zincirleyen ve onların başına da kendi emirlerini yerine getirecek, İslam ümmetinin servetlerini ve yeteneklerini kendi çıkarı için koruyacak ve bunların hak sahiplerine verilmesini engelleyecek bekçiler diken sömürgeci kafirin koymuş olduğu şeylerdir.

Ancak bu temenni, zamanın vacibi derecesine çıkmaz; zira şu anda yaklaşık üç aydır Yahudi varlığı Gazze halkının kanını akıtıyor… Bu yüzden ezilen, aç kalan ve yerinden edilen insanlara yardım etmek ve Yahudi varlığının işlediği suçları engellemek için orduları harekete geçirmekten başka bir çare yoktur.

Yöneticilerin durumuna ve yönettikleri hususun durumuna şer’an bir engelin olmadığı zamanın vacibi işte budur; çünkü cihat,kıyamet gününe kadar devam edecektir. Zira Beyhaki Sünenin-i Kübra’da, Enes İbn Malik Radıyallahu Anh’tan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: ثَلاثُ مِنْ أَصْلِ الْإِيمَانِ: الْكَفَّ عَمَّنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، لَا يُكَفِّرُهُ بِذَنْبٍ، وَلَا يُخْرِجُهُ مِنَ الْإِسْلَامِ بِعَمَلٍ، وَالْجِهَادُ مَاضٍ مُنْذُ بَعَثَنِي اللهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَى أَنْ يُقَاتِلَ آخِرُ أُمَّتِي الدَّجَّالَ لا يُبْطِلُهُ جَوْزَ جَائِرٍ وَلَا عَدْلُ عَادِلٍ، وَالْإِيمَانُ بِالْأَقْدَارِÜç şey imanın aslıdır: (Birincisi) La ilahe illallah diyen bir kimseye el ve dil uzatmaktan çekinmek, herhangi bir günahı sebebiyle onu tekfir etmemek ve herhangi bir fiilinden dolayı onu İslam dışı ilan etmemektir. (İkincisi) Allah’ın beni (peygamber olarak) gönderdiği andan, ümmetimin son kısmının Deccal ile savaşacağı ana kadar devam edecek olan cihattır. Savaşmanın (söz konusu ana kadar) geçerliliğini, ne adaletli idarecinin adaleti ne de zalim idarecinin zulmü iptal edemez. (Üçüncüsü ise) kadere inanmaktır.” Hakeza cihat kıyamete kadar devam edecek olup neshedilemez ve iptal edilemez. Dolayısıyla ister Halife olsun ister olmasın her bir Müslüman yönetici eğer kâfirlere karşı cihat ilan ederse, kâfirlerle savaşmak için onunla birlikte cihat edilir ve mücahitler, niyetlerine göre Allah katında mükafatlandırılır...

Petrolün kesilmesi ve madenlerin kapatılması konusunda temennide bulunduğunuz şeye gelince; bu, şeriatın, düşmanın tüm güç nedenlerini engelleyen İslam Devleti’nin kararları üzerindeki fiili bağımsızlığı ve egemenliğinin gerekliliklerinden biridir.

O halde Hizb-ut Tahrir’in sizlere sunmuş olduğu ümmetin anayasa taslağındaki şu maddeyi birlikte tefekkür edelim:

Madde-161: Dış ticaret, malın kaynağı bakımından değil, tacirin tâbiyeti bakımından değerlendirilir. Harbî tacirler -tacir veya mal için özel izinleri olmadıkça- beldelerimizde ticaret yapmaktan men edilirler. Muâhid (anlaşmalı) devletlerin tacirleri ise aramızdaki anlaşma gereğince muameleye tâbidirler. Tebaadan olan tacirler de beldelerin muhtaç olduğu veya düşmanları askerî, ekonomik ve sanayi yönünden güçlendirecek maddeleri ihrac etmekten men edilirler. Fakat sahip oldukları herhangi bir malı ithal etmekten men edilmezler. “İsrail” gibi bizimle ehli arasında fiilî harb bulunan bir ülke, bu hükümlerden istisna edilir. Bu ülke, ticaret ile ilgili olsun ya da olmasın, kendisi ile olan tüm alâkalarda fiilî Dâr-ul Harb hükümlerini alır.

Allah’ın azim olan hayrı ve kerim rızası konusunda kendine hasislik etme ey Ezher Şeyhi, herkesin duyabileceği yüksek bir sesle şöyle haykır: Bizim için çözüm, (Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin olduğu) tek bir devlet tarafından yönetilmemiz, kendi kararlarımızı kontrol etmemiz, düşmanlarımızla cihat etmemiz, İslam’ı yaymamız ve insanların üzerindeki zulmü ortadan kaldırmamızdır.

Müslüman orduların içinde Allah yolunda cihat etmek için yanıp tutuşan muhlislerin duyabileceği yüksek bir sesle haykır ki, yollarında duran, onların Mescid-i Aksa’yı kurtarmalarını engelleyen ve ümmeti de izzet ve iktidar sahibi bir devlet olan Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde azim şeriatıyla hükmetmesine engel olan herkesi ortadan kaldırmak için harekete geçsinler.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَّهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ * ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمEy iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar. İnkâr edenlere gelince onların sonu felâkettir, amellerini de Allah boşa çıkarmıştır. Bu onların, Allah’ın indirdiğinden nefret etmeleri sebebiyledir. Allah da onların yaptıklarını sonuçsuz kılmıştır.” [Muhammed 7-9]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cemal Ali – Mısır

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER