Çarşamba, 04 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Uluslararası Adalet Divanı mı Yoksa Kara Yüzleri Beyazlatma İstasyonu mu?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Uluslararası Adalet Divanı mı Yoksa Kara Yüzleri Beyazlatma İstasyonu mu?!

Haber:

11 ve 12 Ocak tarihlerinde Uluslararası Adalet Divanı, “İsrail” varlığının üç aydır Gazze’ye yönelik devam eden saldırısında soykırım suçları işlediği yönündeki suçlamalarla ilgili olarak Güney Afrika tarafından açılan davayı görüştü.

Birleşmiş Milletler'in ana yargı organı olan mahkeme 1945 yılında kurulmuştur ve taraflarca kendisine havale edilen tüm davaları ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nde veya yürürlükteki antlaşma ve sözleşmelerde özel olarak öngörülen tüm konuları incelemekten sorumlu olduğu için genel yargı yetkisine sahiptir. (El Cezire Net)

Yorum:

İnsanlar, Güney Afrika Devleti’nin Yahudi varlığını soykırımla suçlayarak açtığı davayı takip etmek için Perşembe ve Cuma günleri medya organlarının etrafında toplandılar; iddia makamı suçlamayı kanıtlamak için çok sayıda delil sunmuş ve suçlamayı desteklemek için de fotoğraf, ses ve görüntü kayıtları ve benzerlerini kullanmıştır; Yahudi varlığı tarafından atanan savunma ekibi ise karşıt deliller sunarak suçlamaları reddetmiş ve bakışları, varlığın Gazze’deki Filistinlileri kuşatmak için kurduğu büyük hapishanenin çitlerine baskın düzenleyen mücahitlere yönlendirmiştir.

Kanlı ve utanç verici olayların ortasında sempatik gözlemciden gizlenmiş olabilecek boyutlara dikkat çekmek amacıyla bir kısmını detaylandırmadan dikkat çekeceğimiz bu davayla ilgili birtakım tutumlarımız vardır:

- Birincisi: Güçlü duygular akla galip gelmemeli ve artık gizli olmayan ve hiç kimsenin de gizleyemeyeceği gerçekliğe yönelik gerçek bir anlayışa gölge düşürülmemelidir; ister insan hakları örgütleri olsun, ister Birleşmiş Milletler olsun isterse bunlardan çıkan kuruluşlar olsun, adalet ve insanlık iddiasında bulunan bu kuruluşların, evet tüm bu kuruluşların, ayıpları, sahteliği ve sahtekarlığı, hatta onların Batı çıkarlarıyla, Yahudi varlığıyla ve onun yardakçılarıyla gizli anlaşmalar yaptıkları ifşa olmuştur; bu yüzden bunların eğilimleri ve ön yargıları ortaya çıkmışken veya en iyi ihtimalle insani konularda herhangi bir başarı gerçekleştirmekten aciz kalmışken yeniden onlara aldanmamız doğru değildir. Buna dair çok örnekler vardır ve Srebrenica ve Sırpların suçları da bizden uzak değildir.

- İkincisi: Bazıları bu duruşmanın, Yahudi varlığını ifşa edeceğini, halk desteğinin seferberliğini artıracağını ve kamuoyunu etkileyerek Filistin davasının gözlenip uluslararası forumlara yerleşeceğini düşünmüş olabilir; bu belki iyi olabilir ancak kamuoyuna köklü bir çözüm önerilmediğinden dolayı yanlış olarak kalmaya devam edecektir; zira      önerilen çözüm için en yüksek siyasi tavan, “iki devletli çözüm” olarak adlandırılan ve gaspçı Yahudi varlığı ile silahtan arındırılmış bir Filistin varlığının barış içinde bir arada yaşamasıdır.

- Üçüncüsü: Sözde Adalet Divanına başvurmak iki açıdan felaket sayılır; birincisi, davayı açan devletin davayla doğrudan bir ilgisinin olmamasıdır; zira bu devlet, ne İslam’dır ne de Arap’tır; bu da bu Ruveybidaların acizliğini, hatta suç ortağı olduklarını gösteriyor. İkinci açıdan olana gelince; vahşetin ve soykırımın sona ermesini talep eden devasa gösteri orduları karşısında demokrasiye sözde bağlılık gösteren dünya hükümetlerinin başarısızlığına işaret ediyor; zira bu protestocu kalabalıklar popüler bir çoğunluğu oluşturduğu gibi asıl olan suçların ve vahşetin kanıtlanmasının savunmalara ve adli müzakerelere ihtiyaç duymamasıdır ki bununla birlikte artık hiç kimseye gizli olmayan birçok delil ve kanıtlar da vardır. Adalet Divanı için gerekli olan, demokrasi ideolojisinin ve özgürlüklerin en üst düzeylerde yenilgiye uğradığıdır.

- Dördüncüsü: Müslümanların mahkemenin sonuçlarını beklemesi ve kınamayı işitmek için yanıp tutuşması, sırtlanlaşanların hoşnut olmasına ve yüzüstü bırakanlara güvenmeye yol açacağı gibi bu uluslararası örgütler aracılığıyla bunların yüzlerinin makyajlanıp kara yüzlerinin beyazlatılmasının ve ayıplarının açığı çıkmasından sonra yeniden rehabilite edilmelerinin ardından yanlışta hak arama fikri geri dönerek onlarca yıl geriye gideceğiz.

- Beşincisi: Dikkat çekmek gerekir ki mahkemenin davayı kabul etmesi, yöneltilen suçların ispatlanması ve Güney Afrika devletinin savaşın durdurulması ve yardımların geçmesi için geçitlerin açılması yönündeki taleplerinin kabul edilmesi halinde bile bu mahkeme herhangi bir yürütme gücüne sahip değildir; bu yüzden onun kararı, Güvenlik Konseyi’ne sunulduğunda kaçınılmaz olarak ABD’nin vetosu ile karşı karşıya kalacak ve karar, Güvenlik Konseyi'nde Yahudi varlığını kınayan ve Amerikan vetosu tarafından engellenen onlarca kararın yanına konulacaktır.

- Altıncısı: Müslümanlar şunu bilmelidir ki, talep edilmesi, kendisi için çalışması ve sahada dayatılması gereken tek çözüm, Allahu Teala’nın farz kılmış olduğu çözümdür; tıpkı şu ayeti kerimede geçtiği gibi: وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْOnları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191]

- Yedincisi:Vacibin Ancak Kendisi ile Tamamlandığı Husus da Vaciptir” şeklindeki şerî kaideyle amel ederek güç ve kuvvet ehlini, dünyada adaleti tesis edecek ve hakları muhafaza edip insanlığı koruyacak olan Hilafet Devleti’ni kurarak mazlumlara yardım etmek ve zulümle savaşmak için şerî vaciplerini yerine getirmeye davet ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Yusuf Seleme

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER