Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Müslümanlar İçin Adaleti, Batı’dan ve Kurumlarından Arayanlar Bir Hayalin Peşinden Koşuyorlar

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum
Müslümanlar İçin Adaleti, Batı’dan ve Kurumlarından Arayanlar Bir Hayalin Peşinden Koşuyorlar

Haber:
BBC 14 Ocak’ta, “Namibya’nın, Uluslararası Adalet Divanı tarafından karara bağlanan soykırım davası nedeniyle Almanya’nın “İsrail’e” verdiği desteği eleştirdiğini” söyledi. Makale, “yirminci yüzyılın ilk soykırımı” sırasında 70.000 Herero ve Nama halkının öldürüldüğü Namibya’nın Almanlar tarafından nasıl sömürgeleştirildiğini kaydettiğinden bahsediyor. Namibya Devlet Başkanı Geingob, “Alman hükümeti Namibya topraklarında işlediği soykırımın kefaretini henüz tam olarak ödemiş değil” dedi.

Yorum:
Almanya, 12 Ocak’taki utanç verici ikiyüzlülük eylemiyle şunu ilan etmiş oldu: “Federal hükümet, “İsrail’e” yönelik kesinlikle tamamen asılsız soykırım suçlamalarını şiddetle reddediyor. Bu nedenle Mahkeme (Uluslararası Adalet Divanı) önündeki ana duruşmada, üçüncü taraf olarak konuşacağız.” Almanlar 20. yüzyıldaki iki soykırım kampanyası aracılığıyla kötü bir üne sahip olmuştur: Birincisi Afrikalılara karşı, sonra da Holokost olarak adlandırılan Yahudilere karşı. Almanya, Siyonist varlığa savaş silahları sağlama konusunda ABD’den sonra ikinci sırada yer alıyor ki şimdi de Gazze’deki katliam ve yıkımı durdurmak isteyen Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasına müdahale edecektir.

Tıpkı Siyonist varlığın onlarca yıldır Gazze’yi toplama kampına çevirdiği gibi Almanlar da binlerce Afrikalıyı toplama kamplarında öldürmüştü. Dolayısıyla Almanların sömürgeci yerleşim zihniyetiyle Siyonistlerin zihniyeti arasında derin bir benzerlik söz konusudur. Nitekim Herero ve Nama kabileleri, yerli halktan daha fazla toprak ve mülkiyetlere el koyan yerleşimcilere karşı isyan etmişlerdi. Aynı şey Siyonistler için de geçerli olup onlar da hâlâ Filistinlilerden daha fazlasını almaya devam ediyorlar. Herero ve Namalılar, kaynaklarının yağmalanmasına ve halklarının köleleştirilmesine maruz kaldıklarında isyan etmişler ve 100’den fazla Alman yerleşimciyi katletmişlerdi. Bu ise 12 Ocak 1904 yılında gerçekleşmişti. İşte Alman hükümeti kaba bir şekilde, sömürgeci vahşete karşı yapılan ayaklanmadan tam 120 yıl sonra Siyonist yerleşimci varlığı destekleyen iğrenç açıklamasını yayınlamıştır.

Alman sömürgecilere karşı yapılan isyan onları tam anlamıyla şaşırtmış ve bunu büyük bir aşağılama olarak değerlendirmişti. Tıpkı bugün, hükümetin en üst kademelerindeki Yahudi siyasetçilerin Gazze’nin tamamen yok edilmesinden ve Gazzelilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesinden söz ettikleri gibi aynı şekilde Alman sömürgeciler de vahşetleriyle övünüp duruyorlar. Zira Alman General Trotha, Herero’nun Alman yerleşimcileri nasıl katlettiğini anlattıktan sonra yazılı bir açıklama yayınlayarak şöyle demiştir: “Liderlerden birini bana teslim eden kişi 1.000 Mark alacak, 5.000 Mark da Samuel Maharero (Alman sömürge idaresine isyan eden Herero halkının lideri) için verilecektir. Herero ulusunun artık ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Eğer reddederse, “uzun boruları” (havan topu) kullanarak onları bunu yapmaya zorlayacağım. Alman sınırları içinde bulunan her Hererolu, silahlı veya yaya olsun veya olmasın idam edilecektir. Ne kadınları ne de çocukları bağışlayacağım, dışarı çıkarıp onları vurma emrini vereceğim.” Sömürgecilik ruhunun kökleri derin olup hiçbir uluslararası kuruluş ve mahkeme bunu değiştiremeyecektir.

(Gazze, sadece Siyonist sömürgecilerin savaşı olarak biliniyor olmasına rağmen) bugün Gazze’ye yönelik savaşın 100. günü olup bugün ise başka bir nedenden dolayı umut vericidir. Zira Gazze’deki şehitlerin sayısı, çoğunluğu kadın ve çocuklar olmak üzere en az 23.968’e ulaşmış olup bu sayı, 1462 yılında Fatih Sultan Mehmed’e meydan okuyarak Osmanlı Bulgaristan topraklarını yağmalayan zalim Rumen Vlad Drakula’nın öldürdüğü kişilerin sayısını aşmıştır. Kazıklı Voyvoda olarak da bilinen Vlad, Papa’ya 23.884 Türk ve Bulgar’ı öldürdüğünü söyleyerek övünmüştü ancak Vlad’ın zulmüne son vermek için Sultan’ın komutası altında bir ordu gönderilmişti. Ancak bugün Müslümanların, Batı’nın elindeki bir kukla olan itaatkar yöneticiler tarafından kışlalarına bağlanan devasa orduları vardır. Bundan daha da kötüsü ise, ajan yöneticilere ve hapsedilmiş ordulara hitap etmek yerine Batı’dan ve Batı’nın ortaya çıkardığı ve kontrol ettiği kurumlardan adalet talep etmeye yönelen zihinlere prangaların vurulmasıdır. Kim su içmek için denize giderse, daha çok susamış olarak geri döner!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdullah Rubin

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER