- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Lübnan'daki “Azınlıklar” Hadlerini Aşarak, Yerinden Edilmiş Suriyelilere Karşı Irkçılık ve Kara Nefreti Ortaya Koydular!
Haber:
Suriye’den yerinden edilen Müslümanlara yönelik tekrarlanan saldırılar!
Yorum:
Irkçı Hıristiyan aşırılıkçıların Suriye’den yerinden edilmiş kardeşlerimize yönelik saldırıları son dönemde artış gösterdi; nitekim onlarla ilgili bu durum, kontrol noktaları kuran, arabaları ve yoldan geçenleri arayan ve Suriye halkına saldıran gençlik grupları oluşturma ve nefret dolu ırkçılıkların bazı devlet okullarını basıp Suriyeli erkek ve kız öğrencileri okullardan atma noktasına kadar ulaştı!
Bu ülkeye ait olduğunu iddia eden ve bugüne kadar bırakın ülke halkının lehçesini Arapça diline bile hakim olamayan insan gruplarının katılması garip bir ironidir! Ermenilerden (!) de bu saldırılara katılanlar oluyor!
Bütün bunlar olurken otorite, bunlara odaklanıp dinlemiyor; aksine gerek yerinden edilmiş halkımızın yaşamasını, çalışmasını veya geceleri dolaşmasını engelleyen adaletsiz belediye kararları yoluyla, gerekse onların güvenlik güçleri tarafından tutuklanmaları, sınır dışı edilmeye ve bazılarının da suçlu Beşar rejimine teslim edilmeye çalışılmaları yoluyla nefret dolu ırkçıların saldırılarına yardımcı oluyor!
Bu günahkâr saldırılardan dolayı aşağıdaki hususları vurgularız:
- Müslümanlar, dinlerinde ve tarihlerindeki “azınlıkların” anlamını öğrenemediler; zira bizimle birlikle başka milletler de yaşadılar, çeşitli “milliyetler” Müslüman ülkelere göç ettiler, Müslümanlar arasında yaşadılar, İslam’ın adaleti ve halkının iyi muamelesiyle nimetlendiler.
Bu anlamı ortaya çıkaran ve onu pekiştiren, sömürgeci Fransız ve İngilizler, ardından da kendilerini Batı’ya satan, onun kendi maslahatını istediğini düşünen ve Batı’nın bunu, özellikle Müslümanlara yardım edecek ve destekleyecek gücünün olmadığını gördüklerinden dolayı kendi projeleri için bir yakıt ve onları koruyan kişilere karşı nüfuzunu genişletmek için mızrak başı olarak kullandığından gafil ve habersiz olan bu gruplara bir nevi güç gösterisi yapan Amerikalılardır!
- Bizim Hanif dinimiz, dini, ırkı, cinsiyeti ve rengi ne olursa olsun bizlere mazlumlara yardım etmemizi farz kılmıştır; peki ya bu Şam halkından olan bir Müslümansa nasıl olacak?
Evet, Müslümanlar, Hanif dinlerinin etkisiyle hâlâ yaralarını sarmakta ve saldırganlığa da girişmemektedirler; ancak sürekli saldırı ve tacizlere maruz kalmalarına da izin vermeyeceklerdir; ayrıca Müslümanların sayısının %80’i aştığı ve giderek arttığı bir dönemde, bu saldırganların toplam oranlarının %20’yi geçmediğini ve giderek azaldığını da hatırlatırız.
- Lübnan bir İslam beldesi ve Müslüman ülkelerin ve Şam beldesinin bir parçası olup onu aslından ayıran ise sömürgeci Batı’dır; bu ise şu gerçeği hiçbir şekilde değiştirmeyecektir; zira onun aileleri, Filistin, Suriye, hatta Mısır, Ürdün, Körfez ve Türkiye’nin aileleriyle aynıdır...
- Eğer bu insanlar Lübnan’da sınırlarını aşarlar ve Suriye’nin yerinden edilmiş Müslüman halkına karşı nefretlerini dile getirirlerse, o zaman biz bunu sadece İslam’a ve Müslümanlara karşı bir nefret olarak sınıflandırırız; bizim gerçekçi delilimiz, Hıristiyan “bölgelerinde” mülk sahibi olmalarının, yaşamalarının ve kiralamalarının engellenmesi gibi Lübnan halkından olan Müslümanlara kadar uzanan bu suiistimallerdir! Üstelik bazı okullarda kız öğrencilerin başörtüsü takması da engellenmektedir!
Otorite bu duruma bir an önce çare bulmalı ve durumlar tırmanıp iç savaşın yeniden başlamasına, parçalanmalara ve sahte kantonların kurulmasına yol açmadan nefretçilerin ve ırkçıların saldırılarını önlemelidir! Dinniyeh’deki Kaf Habbo’da meydana geldiği ve kanıtlandığı gibi Suriye halkını kışkırtan, saldırgan açıklamalar yapan ve bunları Suriye halkına mal edenlerin de bizzat bu ırkçıların arasında olduğu kanıtlanmıştır!
Sorun yerinden edilmiş Suriyeli veya Filistinlilerin sayısı değildir; aksine sorun, birçok ülkede olduğu gibi batıl sistemde, yozlaşmış yönetici tabakasında, otoritenin onlara yönelik kötü gözetiminde, onların potansiyellerinden, yeteneklerinden ve deneyimlerinden faydalanılmamasında ve işlerinin tanzim edilmemesindedir!
Bizler, bu meselenin yenilenmesinin, otoritenin yokluğunun ve sonra birdenbire sesinin yükselmesinin, onun üzerinde baskı kurmak, mülteci meselesiyle tehdit etmek ve onların Avrupa kıyılarına ulaşmalarını kolaylaştırmak yoluyla bu yozlaşmış otoriteyi Avrupa’dan yardım almaya ikna etme ve onu mülteci dosyasıyla ilgilenmeye zorlama girişimiyle yakın bir bağlantısından başka bir şey olmadığının farkındayız!
Müslümanlar olarak bizler, kardeşlerimizin kanlarının ve namusunun, devletin hazinelerinin önünde ticaretini yaptığınız ve karınlarını doldurduğunuz bir meta haline gelmesini kabul etmiyoruz!
Yerinden edilmiş halkımıza ise şunları diyoruz: Lübnan sizin ülkeniz olup onda bizim sizden daha fazla hakkımız yoktur; şüphesiz sizinle aramızdaki sınırlar ortadan kalkacak ve tek ülke olarak eski halimize geri döneceğiz; dolayısıyla Sykes-Picot veya benzeri batıl anlaşmalarla asla aramız ayrılmayacaktır… Ancak tedbirinizi alın ve sizin ve Lübnan’daki Müslümanların pahasına efendilerinin planlarını uygulamaya çalışan bu nefret dolu ırkçıların ihanetlerinden korunmak için Müslümanlar arasında oturan ve yaşayanlardan olun.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Şeyh Muhammed İbrahim - Lübnan