- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Müslüman Kadınların Korunmasında Cep Telefonlarının Hilafetin Yerini Alması İmkansızdır!
Haber:
The Guardian, “İsyan eylemlerinden sonra: Müslüman kadınlar kendilerini güvende tutmak için her şeyi filme alıyor” başlıklı bir rapor yayınladı.Rapor, İngiltere’de yaşayan Müslüman kadın Leyla Tamya’ya dikkat çekiyor; zira kadın, Ağustos 2024’te Liverpool’daki Abdullah Quilliam Society camisi sağcı isyancılar tarafından saldırıya uğradığında camide namaz kılanların arasındaydı.Leyla, şiddet olaylarının ardından topluluğunun yeniden inşasında liderlik rolü üstlendi.Liverpool’daki yerel makamlar tarafından verilen toplumsal uyum sözlerine rağmen, korku ve belirsizlik duyguları hâlâ Müslüman kadınların hayatlarına her geçen gün hakim olmaya devam etmektedir.
Yorum:
Cep telefonlarının Müslüman kadınların kendilerini savunmak için güvendikleri tek araç haline gelmesi üzücü bir durumdur! Bu sahne özellikle Gazze olmak üzere dünyanın her yerinde tekrarlanır bir hale gelmiştir. Zira Müslüman kadın, namusunun kimse tarafından korunmayacağına trajik bir şekilde ikna olmuş ve artık kimsenin kendisini zulümden kurtarmak için müdahale etmesini beklemiyor. Bu nedenle cep telefonları bu kadınların çektiği acıları belgelemenin tek aracı haline gelirken dünya liderleri olup bitenlere karşı sağır ve kör bir şekilde elleri bağlı olarak durmaktadır!
Daha da üzücü olanı, cep telefonlarının bir hayat sistemi olan Kur’an ve sünnet için olan büyük zaferleri belgelemek yerine, trajedileri ve İslami değerlerin yok edilmesini belgelemek için kullanılmasıdır.Ancak Halife, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yaptığı gibi İslam’la hükmetmek için geri döndüğünde bu görsel delilleri, adaleti sağlamak ve görevlerini yerine getirmekten geri duranlardan hesap sormak için kullanacaktır. Bu arada bir ümmet olmamız vasfıyla bizim, özellikle bizi korumakla sorumlu olanların bizi terk edip sadece gayrimüslimlerin çıkarlarını korumaya hırs gösterdikleri bir dönemde bu zulmün devam etmesini kabul etmemeliyiz.
Tarih boyunca İslami yönetimin gölgesinde kadınların koruma ve yönetimdeki rollerinin örneklerine rastlıyoruz. Örneğin Şifa bint-i Abdullah, Medine-i Münevvera’da Hisbe kadısı olarak atanan celile bir âlime ve sahabeydi. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile olan yakın ilişkisi ona İslam hakkında derin bir bilgi kazandırmış ve bu da Ömer ibn-i Hattab Radıyallahu Anh’ın onu kadı olarak atamaya sevk etmiştir. Nitekim onun sorumlulukları arasında İslam’ın ticaretle ilgili hükümlerine uyulmasını sağlamak ve muamelatların şerî olması konusunda rehberlik etmek de vardı.
Benzer şekilde Semra bint-i Nüheyk de Mekke’ye atanmıştı. Bu tarihi atamalar, kadınların yeteneklerine ve İslam şeriatıyla ilgili bilgilerine duyulan güveni teyit etmektedir.
Bu tarihi örnekler, daha önceki İslami toplumlardaki kadının rolüne ilişkin çağdaş anlayış hakkındaki tartışmaya kapı açmakta ve İslami yönetimin nasıl ehliyet ve liyakate dayandığını ortaya koymaktadır; zira kadın, kamu işlerinde ve ekonomik düzenlemelerde büyük bir sorumluluk üstlenmiştir. Bu tarihsel bağlam, İslami toplumlardaki kadınların rollerinin gelişimine ilişkin önemli bilgiler sunmakta ve günümüzde hakim olan bazı mefhumlarla net bir karşılaştırma imkanı sağlamaktadır.
Allahu Teala’dan bize ve kız kardeşlerimize, Allah’ın izniyle yakında Hilafetin geri getireceği merhamet ve haysiyet vizyonu bahşetmesini diliyoruz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrane Muhammed