- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
İslam Beldelerindeki Rejimlerin Yozlaşması İle Kâfir Kapitalizmin Çekici Arasında Batı'daki Müslümanlar!
Haber:
ABD Başkanı Donald Trump’ın basın servisi Cuma günü yaptığı açıklamada ABD’nin 538 belgesiz göçmeni tutukladığını ve yüzlercesinin de sınır dışı etme sürecinde olduğunu açıkladı.Seçim kampanyası sırasında düzensiz göçü engelleme sözü veren Trump,ikinci dönemine Amerika'ya giriş sürecini reform etmeyi amaçlayan bir dizi başkanlık kararnamesiyle başlamıştır. Bu bağlamda güney sınırında ulusal olağanüstü hal ilan eden kararnameleri imzaladığı gibi bölgeye daha fazla güç konuşlandırılacağını açıklayarak suçlu yabancıları sınır dışı etme sözü vermiştir. (Ajanslar)
Yorum:
Eğer Amerika ve Avrupa mültecileri takip etme kampanyalarına harcadıkları parayı onlara verselerdi, mültecileri kendilerine göç etmenin kötülüğünden kurtarırlardı;ABD-Meksika arasındaki sınır duvarı inşa etme projesinin sahibi Trump, duvarın inşası için gereken 6 milyar Doları açlık çeken Meksika halkına vermiş olsaydı, Meksika halkı Nevada çölünde dolaşıp ölme acısından kurtulmuş olurdu; şayet Amerikan şirketleri, Müslüman ülkeleri de dahil olmak üzere Üçüncü Dünya ülkelerinden çıkmış olsalardı, Müslümanların büyük servetleri kendi halkları için yeterli olurdu ve Sam Amca'nın ülkesine göç edip bu şirketlerin kendi ülkelerinden yağmaladıkları şeylerin kırıntıları için yalvarmazlardı; şayet bin Selman, Harameyn eş-Şerifeyn beldesine yönelik ilk ziyarette Trump’a söz verdiği 600 milyar Doları ve ilk başkanlık döneminde ona hibe ettiği 500 milyar Doları Müslümanlara harcamış olsaydı, onları ülkelerindeki Amerikan elçiliklerinin kapılarında giriş vizesi almak için bekleme zahmetinden kurtarırdı; ancak halkların kanına susamış bu kişiler, nasıl buna yönelecekler ki?!
İslami beyin ve yeterliliklerinin göçü meselesi her zaman İslam ümmetinin acısını çektiği kronik bir ikilem olmuş ve İslam ümmeti, ümmetin kendisinden faydalanmak ve kalkınması için kullanmak yerine Batılı milletlerin faydalandığı icat edici beyinlerden mahrum kalmıştır. Özellikle açgözlü kapitalistler bu enerjileri mal veya hizmetleri üretmek için kullanırlarken ümmet bundan mahrum bırakılmış veya belini kıracak fahiş fiyatlarla ümmete ihraç edilmiştir.
Beyin göçünün İslam beldelerindeki siyasi yozlaşma ve bunun sonucunda ortaya çıkan ekonomik yozlaşmadan kaynaklandığı akıl ve basiret sahibi olan herkes için bir sır değildir. Bu yüzden Müslümanlar Batı’ya göç ediyorlar; çünkü bunu icat edici zihinlerini çeşitli bilimsel ve bilişsel alanlarda kullanabilecekleri bir fırsat olarak görüyorlar.Dolayısıyla İslami beyinlerin Batı ülkelerine göç etmesinin ardındaki temel neden, tek dertleri Müslümanların servetlerini Batılı efendileri lehine yağmalamak, onların ceplerini ve banka hesaplarını doldurmak olan, zenginlik ve uzmanlarla dolu Müslüman ülkelerdeki servetin üretimi ve gelişimini umursamayan insan yapımı sistemlerdir. Oysa şayet bu yaklaşımı izlemiş olsalardı, Müslüman ülkelerimiz, çeşitli beşerî sanayilerde öncü ülkeler olurlardı. Ancak heyhat ki heyhat; bu rejimler, ümmetin servetlerini Batılı kıtalararası şirketler tarafından yağmalanması için koruyan ve tekelinde tutan bekçilerden ve pazarları boş olan ve Müslüman ülkelerdeki her şeye susamış diğer Batılı şirketler için simsarlardan başka bir şey değillerdir.
Batı ülkelerindeki İslam zihniyetinin büyüklüğüne bakıldığında akıllara durgunluk veriyor; örneğin Arap ülkeleri, gelişmekte olan ülkelerden Batı ülkelerine yapılan yeterlik göçünün üçte birine katkıda bulunmaktadır; zira tüm nitelikli Arap mezunları arasındaki doktorların %50’si, mühendislerin %23’ü ve bilim adamlarının %15’i Avrupa, Amerika ve Kanada’ya göç etmişlerdir.Resmi kaynaklara göre bir yıl içinde 300.000'den fazla eğitimli, yüksek eğitimli, deneyimli ve yüksek vasıflı insan, çoğunlukla Batı'ya olmak üzere yurt dışında çalışmak için Pakistan'ı terk ettiler. Ayrıca İngiltere’de çalışan toplam doktorların %34’ünü Arap doktorlar oluştururken, Amerika, Kanada ve İngiltere ise Arap göçmenlerin %75’ini çekmiştir. İstatistikler, Batı’nın Irak’a uyguladığı ambargo nedeniyle 1991-1998 yılları arasında 7.350 bilim adamının Irak'tan Batı'ya göç ettiğini göstermektedir. ABD’nin Irak'ı işgalinin ilk üç yılında, yani 2003'ten 2006'ya kadar, 89 Iraklı üniversite profesörü suikasta uğramış ve Arap Emek Örgütü'ne göre son on yılda 450.000 Arap yüksek öğrenim mezunu Amerika ve Avrupa’ya göç etmişlerdir. Ayrıca yurt dışında lisansüstü eğitim gören Arap öğrencilerin yarısından fazlası mezun olduktan sonra ülkelerine geri dönmüyorlar; nitekim başta Amerika olmak üzere Batı'ya akın eden bu kadar devasa miktardaki beynin ardından Trump gelip mültecilere övgüler yağdırmıştır! Şu atasözü ne kadar da doğrudur: “Biz endişeden razı olduk ama endişe bizden razı olmadı!”
Her gurbetçinin ülkesine geri dönüp yerleşmeyi hayal ettiği kesindir; ancak bu, onun insan olması hasebiyle hayatın çeşitli alanında aradığı ihtiyaç ve gereksinimlerine uygun bir şekilde olmalıdır; peki bunun Batı malları için serbest pazar haline gelen, çöken Batı ekonomilerini kurtaracak bir hazineye dönüşen ve Batı kutuplarını temsil eden Batılı şirketler arasındaki çatışma alanlarına dönüşen Müslüman ülkelerde olması mümkün müdür?! Batı’ya göç eden Müslümanlar, ulaşabilecekleri bir dünyaya göç ediyor gibi görünseler de ancak onlar, ümmetlerinden uzaklaşmadılar veya Müslümanlar olarak ümmetlerine karşı sorumluluklarını terk etmediler; bunun da ötesinde onlar, hayatları konusunda ciddidirler, toplumların sınırlarında yaşamayı kabul etmezler, kariyerlerinde ve sosyal yaşamlarında başarılıdırlar ve Batılılar buna tanıklık etmektedirler. Bu da birçok Batılının ya kişiliklerini geliştiren, onları başarılı ve seçkin kılan İslam dinini takip etmelerine ya da onlara gıpta edip kıskançlıktan ölmelerine yol açmıştır. Çünkü onlar Müslümanların, zor şartlarına rağmen kendilerinin başaramadıklarını başardıklarını görüyorlar; zira Batı’daki Müslüman toplumlar en başarılı ve en temiz nüfus grupları arasında yer almaktadırlar; ayrıca Müslüman toplumlar, yüksek eğitimli ve kültürlüdürler, suç ve ahlaksızlıktan uzaktırlar ve diğer toplumların örnek almak isteyeceği modeldirler. Batı’daki Müslüman toplumunun bu idealizmi, siyasi ve ahlaki sapkınlıkları olanların, Batılıların kitleler halinde bu toplumun dinine girmemeleri için bu toplumlara karşı komplolar kurmalarına yol açmıştır. Zira İslam’a ve Müslümanlara karşı "İslamofobi" adını verdikleri bir korku ortamı yaratmaya başladılar ve onları yozlaşmış Batı toplumuna asimile etmek için çok sayıda programlar geliştirdiler. Ancak Müslüman toplumlar, ümmetin acılarını hissetmeye devam ettiler. Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in onlar hakkındaki şu kavli ne kadar da doğrudur: تَرَى الْمُؤْمِنِينَ فِي تَرَاحُمِهِمْ وَتَوَادِّهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ كَمَثَلِ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى عُضْواً تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ جَسَدِهِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى “Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede, birbirlerine şefkat göstermede müminlerin bir bedenin misali gibi olduğunu, ondan bir uzuv rahatsız olsa diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ettiklerini görürsünüz.” Yani onlardan bazıları, İslam’ın, İslam'a giren çok sayıda insan nedeniyle birçok Batı ülkesindeki Hıristiyan çoğunluğun rakibi haline gelmesi ve Müslümanların da kiliseleri satın alıp camiye dönüştürmesi yaygın bir olgu haline gelmesi için, ümmetin kaygılarını taşıdığı İslam risaletini Müslümanlara ve gayrimüslimlere taşıyan kişilerdir.
İslam ümmetinin mesajını taşıyanlar da dahil olmak üzere Batı dünyasındaki Müslüman topluluklar,hiçbir zaman dinlerini ve ümmetlerini terk etmediler ve etmeyecekler de; tıpkı Müslümanların başındaki yöneticilerin İslam ümmetini terk edip ona düşmanlık yaptıkları gibi. Dolayısıyla onlar, içerisinde İslam’ın ve ehlinin izzetli olacağı Hilafet Devleti’nin kurulacağı günü bekliyorlar; hatta hepsi olmasa da onlardan birçoğu, ona doğru giden ilk uçakla veya ona doğru yelken açan ilk gemiyle geri dönecekleri gibi ardından da azim olan İslam’ın fatihleri olarak bu ülkelere geri döneceklerdir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan