Türkiye'de ki 90 Yıllık Kürt Sorunu ve Tekrar Başlayan Çatışmalar
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; Çin, Endonezya ve Pakistan'ı kapsayan gezisinde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Kandil'in seçtiği yolun daha fazla sabra mahal bırakmadığını ifade eden Erdoğan, "Türkiye asla 90'lara dönmeyecek ya da bölgesel bir savaşın içine çekilmeyecek. Türkiye'nin 90'lara döndüğünü söyleyenler, o günlere özlem duyanlar" diye konuştu.
90 yıllık Kürt sorunu hafızası, Türk milliyetçiliği esası üzerine kurulmuş laik Türkiye Cumhuriyeti'ne hiçbir ders vermediği açık seçik ortadadır. Yıllarca düşman gördüğü Müslüman Kürt halkına eşi benzeri görülmemiş zulümler uygulayan devlet, yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü güvenlik politikalarıyla ise Kürtleri bir nevi Sosyalist PKK çetelerinin kucağına atmıştır. Şimdi ise PKK'nın siyasi uzantısı olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile "çözüm süreci" olarak isimlendirilen süreci yürütmektedir. HDP bu süreçte İmralı Cezaevi (Abdullah Öcalan) ve Kandil (Dağ Kadrosu) arasında mekik dokumaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın; "Bu ülkede milli birliğimize kast edenlerle bir çözüm sürecini devam ettirmek, öyle zannediyorum ki mümkün değil"sözleri 2005 yılında "açılımlarla" başlayan ve 2013 yılında "çözüm süreci" olarak adlandırılan sürecin, böylece bir kez daha akamete uğradığının işaretini veriyor.
Özellikle 2005 yılından bugüne şehirlerde örgütlenmesini güçlendiren PKK, yol kesiyor, şiddete başvuruyor ve kanlı eylemler yapıyor. Kürt sorununun çözümünde tek adres kabul edilen PKK, bunun da verdiği şımarıklıkla bölgede ki Müslümanları her fırsatta tehdit ediyor, katlediyor. Askere, polise, kamu binalarına ve araçlara yönelik saldırıları gün geçtikçe artıyor. Devlet ise dört yıldır hangarda tuttuğu savaş uçaklarını tekrar havalandırarak bombalar yağdırıyor. Ülke içerisinde binlerce kişiyi tutukluyor. Dolayısıyla Erdoğan kabul etmese de şu an ki hava "90'lı yılları andırmaktadır."
Peki, silahların bırakılması ve Kürt kongresi yapılması çağrılarının yapıldığı bir aşamadan bir anda tekrar 90'lı yılların üsluplarına neden dönüldü?
1- AK Parti'nin seçim sonuçlarının çok büyük etkisi vardır.
2- Kobani olayları ve PYD'ye destek verilmediği takdirde bir anda "çözüm sürecinin" biteceğine ilişkin verilen mesajlar.
3- PKK'nın alan kontrolünü genişletmesi bunu ise tehditle şantaj ile namlunun ucunu göstererek yapması.
4- Kandil'in HDP' ye "siz siyasi çalışmalarınızı yürütün, bizim yaptığımız hiçbir eyleme karışmayın" dercesine yaptığı katliamları sıralayabiliriz.
Ancak bu bir süreç olduğu için bunlar taraflar arasındaki en son gelişmelerdir. "Çözüm süreci" olarak isimlendirilen sürecin bu noktaya gelmesinde; hem Ak Parti Hükümeti'nin, hem PKK'nın, hem de uluslar arası ellerin rolü bulunmaktadır. Taraflar birbirini suçlasa da şu andaki durum ne Amerika'nın, ne PKK'nın, ne de Türkiye'nin işine gelmemektedir. PKK, artık 90'lı yılların PKK'sı değildir. Amerika'nın bölgedeki en önemli müttefiklerinden birisi olduklarının farkındadırlar. Bu nedenle PKK, silah bırakmıyor! Sadece Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırmaya hazırlanıyor. Yani Irak ve Suriye'de Amerika'nın truva atı gibi savaşmaya devam edecek. Hatta bölgeden çekilen PKK güçleri buralara kaydırılacak. Özellikle Kandil'e operasyonun yapılması ama PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye yapılmaması Amerika ile Türkiye arasında bir mutabakatın olduğunu göstermektedir.
Şu anki atmosfer ve politikalar bir anlamda örgütü hizaya getirme, ayaklarını yerine oturtma ve sonra tekrar temas politikası olarak da nitelendirilebilir. Ak Parti seçimlerde tek başına iktidar olma şansını kaybettiğinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan; "HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar" demişti. Dolayısıyla sürecin başlatanı olarak görülen Ak Parti, "ben yoksam süreçte yok" mesajı veriyor. Özellikle Suriye meselesinde "eğit-donat" formatında kullanılan PYD'ye Amerika'nın destek vermesi ve Türkiye'nin üslerini de açarak buna razı olması, gelişen olayların arkasında üst akıl dedikleri Amerika-Türkiye işbirliğini işaret etmektedir.
Türkiye'de Koalisyon'dan ziyade tekrar erken seçim olma olasılığı %90 olarak gözükmektedir. Ak Parti, Amerika ile birlikte oluşturduğu bu havada seçimlerden tek başına iktidar olursa tekrar süreci başlatarak temaslara geçecektir. Ancak birçok isim değişikliğinden sonra en son "çözüm süreci" olarak isimlendirilen bu süreç, Kürt halkının sorunlarını çözmeyeceği gibi aksine PKK bir taraftan, devlet bir taraftan yarasına tuz basmaya devam edecektir.
Gerçek kalıcı tek çözüm ise ancak Raşid-i Hilafet devleti gölgesinde mümkündür. İçerisinde bulunulan bu fitne ateşini ancak İslam söndürebilir. İslam tüm halkları potasında eriterek kardeşliği sağlayacak tek sahih nizam olarak gözümüzün önünde durmaktadır.
Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Osman Yıldız