- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Hilâfet Devleti'nin Yıkılış Yıldönümünde
Erdoğan, Hilafet’i Yıkan Kişinin Yolu ve Yöntemi üzerinde Yürüme Sözü Veriyor
Haber:
Erdoğan El-Cezire’ye şöyle konuştu: “Türkiye rejim tercihini 1923'te cumhuriyetle yapmıştır. Ondan sonra Türkiye'nin böyle bir tercihi yoktur. Referandum yoluyla meydana gelen ise, (Parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçişin olduğu) bir idari sistem değişiminden ibarettir.”
Yorum:
Mustafa Kemal, 3 Mart 1924’de Osmanlı Hilafet Devletini ortadan kaldırdı, Halife ve ailesini ülkeden kovdu ve İngilizlerin tam bir gözetimiyle Türkleri İslami kimliklerinden kopardı. Ayrıca Evkaf (Vakıflar) Bakanlığı’nı ve dini okulları kaldırdı, camileri müzelere çevirdi, Hac ve Umre yolculuklarını engellediği gibi ezanı da engelledi, minarelerin yıkılmasını emretti, hoşuna gitmeyen Kur’an ayetlerini sildirdi, başörtüsü ve Arapça harfleri kaldırdı ve Azebaycan’ı Ruslara sattı.
Hilafet; İngilizlerin ajanı ve uşağı olan hain, asrın tagutu, laiklerin önderi, ajanların ve hainlerin rol modeli olan Mustafa Kemal’i kullanarak İngilizler eliyle tamamen yıkılıp tahrip edildiği gibi İslam’ın anayasası, ümmetin kanunu ve hayat sistemi olan İslam da yıkıldı.
Evet, Hilafet düştü… Onun düşmesiyle birlikte Filistin, Allah’ın yarattıklarının en aşağılığı olmasının yanı sıra halkı azabın en kötüsünü tadacak olan ve Rasulumüz Muhammed (s.a.v)’in mesrasını kirleten Yahudiler tarafından işgal edildi, onun düşmesiyle birlikte cezayir ve Bosna’da ırzlarımız çiğnendi, Irak ve Afganistan’da yaşlılarımıza hakaret edildi, Keşmir ve Burma’da çocuklarımız yakıldı, Tunus’ta güllerimiz solduruldu, Mısır-Kenanemiz parçalandı, Mutlu Yemenimiz bölündü ve aynı şekilde bunların tamamı sevgili Şam’ımızda da meydana geldi!!
Hilafet, sen Hilafet ne demek bilir misin? Hilafet, azim olan İslam’ın ve Müslümanların koruyucusudur. O varken bizler, dünyanın efendisi ve insanların öncüleriydik. O varken insanlar, teba olmanın mutluluğunu yaşamış, adaletle hükmedilmiş ve insanlar arasında eşit paylaşım olmuştur.
İçimizden birisi, mücrim Mustafa Kemal Atatürk’ün Hilafet’i yıkarak işlemiş olduğu cürümü ve bundan dolayı kıyamet gününde başına gelecek olan cezayı tasavvur edebilir mi?!
İçimizden birisi, onun yolu ve yöntemi üzerinde yürümeye karar veren kimsenin dünya ve ahiretteki cezasının ne olduğunu tasavvur edebilir mi ey Erdoğan?!
Hilafet’i yıkan tagut Mustafa Kemal’in yöntemi üzerine yürümede ısrar ederek Allah’tan korkmayıp haya etmediğin gibi dahası bu miras üzerinde ısrarcı oluyorsun! Oysa varis de miras da ne kötüdür ey Erdoğan! Çünkü o, her tarafa kötülük yayan kafirlere dostluk ve bağlılıktır. Ama Allah’ın cezası, gazabı ve azabının şiddeti hiç hesap etmediğin şekilde seni yakalayacaktır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: ﴿وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللهِ مَا لَمْ يَكُونُواْ يَحْتَسِبُونَ﴾“Hiç hesaba katmadıkları şey, Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.” [Zümer-47]
Ama bizler, Raşidi Hilafet Devleti’ni ikame etme yolunda Ümmetin mirası olan Nübüvvet Minhacı üzere yürüyeceğimize dair Allah’a söz verdik. Rabbimiz de bizlere, doğru yolu gösterdi, delili ilham etti ve kaynağını açıkladı. Böylece bizler de Rabbimizin hidayeti ve rızası üzere yürüdük. Aynı zamanda sömürgecilerin uşakları Hilafet’i yıkan kişinin yöntemine çağırırken bizler de Hilafet’in varlık sahasına geri dönmesi için davet ediyoruz. Ayrıca bizler, sahih İslami fikirleri yayarken sapkın halklar da habis Batılı laik küfür fikirlerini yayıyorlar. Yine bizler, İnsanları küfrün karanlık mefhumlarından çıkarıp İslam’ın gerçek nuruna kavuşturmak için çalışırken cahil davetçiler ise insanları rezilliğin ve sapkınlığın bataklığına sokmak için çalışıyorlar.
Peki bu iki guruptan hangisi, nusrete, egemen ve iktidar olmaya daha layıktır? Elbette en hayırlı ümmet konumuna geri dönecek ve en güçlü devleti kuracak olan bu ümmetin izzeti için gecelerini gündüzlerine katanlardır. İşte o zaman Hilafet Devletini yıkan mücrim Mustafa Kemal’in kabri üzerinde duracak ve halefi Erdoğan ile birlikte o ikisine şöyle diyeceğiz; (İşte biz döndük), Ukab Raye’sini kaldırıyor ve zamanın Allah Celle ve Âla’nın kavline şahit olduğu şu ayeti okuyoruz:﴿الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ﴾ “Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.” [Hac-41]
Rola İbrahim -Şam Beldesi
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Radyosu İçin Yazdı