Çarşamba, 08 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Yirmi Sekiz Receb, Ümmetin Kalkanını Kaybettiği Gündür

30 Haziran 2011 el-Muvafık 28 Receb, ümmetin Hilafetsiz olarak doksanıncı yılını tamamladığı gündür. Gerçekten Hilafet'in yıkılışını takip eden yıllar, verimsiz ve tekrar kötü bir hale dönülen yıllardır. Dolayısıyla bu süre, Müslümanların hayat işlerini tanzim etmede dinlerine başvurmak yerine şeri hükümlerin Batılı laik fikirlerle değiştirilerek durduğu çok uzun bir süredir.

Hilafet, yüzyıllar boyunca süper bir devlet olduğu gibi uluslararası sahne üzerinde de süper bir devlet olmuştur. Nitekim bilim, teknoloji, ticaret, mimari ve fıkıh alanlarında öncü bir devlet olmuş, Müslümanların barışını ve güvenliğini sağladığı gibi onlara, dillerine veya ırklarına bakmaksızın tekbir devletin altında uyum ve birlik içerisinde onurlu bir yaşam sağlamıştır. Dolayısıyla Hilafet, inançları nedeniyle zulme maruz kalan kimseler için güvenli bir liman olmuş ve herhangi bir saldırıya maruz kaldıklarında Müslüman ordularını himaye etmiştir. Ayrıca bu ordular, İslam dinini İslamî yönetimin altında yüzlerce sene dünyaya taşımışlardır. Nitekim Hint Yarımadası'nın, ister İngiltere işgalinden önce olsun isterse İslam'dan başkasıyla yönetilmesinden sonra olsun İslamî yönetimden sonra şahit olmadığı müreffeh bir hayatı olmuştur.

Sömürgeci Batılı güçler, Hilafet Devleti'ni yıktıktan sonra sömürgeciler, Allah'a ve resulüne itaat etmek ve İslam ümmetine hizmet etmek yerine İslamî beldelerimizde Batılı güçlerin çıkarlarına hizmet etmeyi sürdüren Ruvaybida yöneticiler dikmişlerdir. Dolayısıyla on yıllar sonra, Karzai, Zerdari, Mübarek ve Kaddafi gibi otoriteyi gasp eden dolandırıcıların ve çetelerin ayaklarına Batılı başkentlerde kırmızı halılar serilmesi şaşırtıcı değildir.

Bugün Batılı güçler, bu fasit yöneticileri yok etmeye ve İslamî Hilafet Devleti'ni kurmaya dönük yükselen çağrıları hissedince topraklarımızı işgal etmek ve Hilafet çağrılarına karşı taraflı propagandaları yaymak yoluyla bu kaçınılmaz gücü engellemek için umutsuzca çalışmaya koyulmuşlardır. Nitekim en son olarak İngiltere'nin emekli Genel Kurmay Başkanı Richahrd Dannatt kendisine Afganistan işgali hakkında sorulduğunda şöyle demiştir: "Orada İslamî bir eğilim vardır. Şayet Afganistan'da, onun güneyinde ve Güney Asya'da buna karşı koymaz ve bununla mücadele etmezsek bu eğilim büyüyecek hatta büyük bir şekilde büyüyecektir. Bu önemli bir noktadır. Güney Asya'dan Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya uzanan bu hareketin, bu asırda 14. ve 15. asır benzeri bir İslamî Hilafeti kurmaya ulaşmak için olduğunu görebiliyoruz."

Hizb-ut Tahrir, bu Receb ayında dünyanın çeşitli bölgelerinde tarihî konferanslar düzenlemiş ve bu konferanslara yüz binlerce insan katılmıştır. İleride bu konferanslar, politikacılar, gazeteciler, aydınlar, akademisyenler ve bunların dışındaki etkin şahsiyetler de dahil dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanların ilgi odağı olacağı ve onları İslamî Hilafet Devleti'nin olduğu tarihî dönüşe davet edeceği gibi bu konferansların hedefi, Hilafet Devleti'nin kurulması meselesini gündemine almak ve bunun İslam dünyasındaki gündemin en tepesinde yer almasını sağlamak olacaktır.

Hilafetin yeniden kurulması, diğer genel meseleler arasındaki bir mesele değildir. Bilakis o, İslam ümmetinin en önemli hayati bir meselesidir. Zira Müslümanların kanları, Filistin, Afganistan, Pakistan, Keşmir ve Irak'ta her gün ucuz bir şekilde akıtılmakta ve İslam ümmeti, bu vahşi uygulamalara karşı bir tutum benimseyecek ve bu zalimlerin karşısında duracak olan bir komutana özlem duymaktadır.

Dolayısıyla bizler de ülkelerimizde, fasit yöneticileri tahtlarından kaldırıp atacak ve İslam'ı tatbik edip İslam ümmetinin işlerini gözetecek olan bir Halife'yi nasbedecek güçlü bir hareketi inşa etmeye muhtacız.

O halde bu küresel hareketi inşa etmek için bizlere katılın ey Müslümanlar!

Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: يوم واحد في ظل حاكم عادل خير من ستين عاما من العبادة "Adil bir yöneticinin gölgesindeki tek bir gün, altmış yıl ibadet etmekten daha hayırlıdır." [el-Beyhaki / et-Taberâni]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, Cebel en-Nuba Bölgesinin İleri Gelenleriyle Olan Görüşmelerini Sürdürüyor

Hizb-ut Tahrir'in, darmadağın olmuş ümmeti bir araya toplamaya, hala orada burada kanları akan yaralarını sarmaya ve ülkemizi parçalamak için çalışan kafir Batı'nın önündeki yolu kesmeye dönük gayretli çalışmaları çerçevesinde Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nden bir heyet, Güney Kardufan vilayetindeki kabile aşiret liderleriyle olan siyasî etkinliklerini sürdürmektedir. Zira Üstad el-Hâdi Hamid İdris, Kabaş Muhammed ve Ebu'l Kasım Kaliro gibi üyelerinde katıldığı Üstad Abdulazim İsa liderliğindeki hizbin bir heyeti, Galfan kabilesinin liderini ziyaret etmiştir. Nitekim hizbin heyeti, son olaylara yönelik görüşünü aşağıdaki şekilde sunmuştur:

- Bütün meselelere İslam temelinde bakılmalıdır. Dolayısıyla heyet, mevcut olayları bu esasa göre ele alarak şu an bölgede meydana gelen savaşın bir baği/isyan savaşı olduğunu ve kafirlerle savaşmak için bir cihat olmadığını açıklamıştır. Bundan dolayı burada ne ganimet ne tutsaklık nede esirler bulunmaktadır. Dolayısıyla devlet, başkalarının cürümlerinden dolayı bazılarını cezalandırmamalı ve mevcut olayları belirli bir kabileyle ilişkilendirmemelidir. Sadece silah taşındığından dolayı muhasebe etmelidir.

Ayrıca hizib, bu olayların patlak vermesine yol açan faktörleri aşağıdaki şekilde görmektedir:

1- Bölgeyi karartan bölgesel ve kabilevî naralar

2- Hükümetim imzaladığı Nifaşa Anlaşması ve onun taşıdığı zaman ayarlı bombalar.

3- Silahlı hareketlerin tanınması ve zayıf saf müzakerelerdeki pozisyonlarla buna teşvik edilmesi.

4- Laik ve bölgesel partiler ile devletin denetimi altında çalışan ve ümmetin evlatları arasında ölümcül zehirlerini yayan örgütlere izin verilmesi.

5- Alimlerin ve liderlerin, devletin İslam'a yönelik muhalefetleri karşısındaki şeri rollerini yerine getirmemeleri. Buda devleti, ülke sorunlarını güçleştiren pervasız politikalarının yanlışlığında ısrarcı kılmaktadır.

- Kabile liderlerini bekleyen en büyük rol, toplum içerisindeki konumlarından dolayı Hilafeti ikame etmesi için hizbe nusret vermek yoluyla İslam'a nusret vermesidir.

Diğer taraftan Galfan kabilesinin lideri, hizbin heyetinin ortaya attığı bütün noktalara güven duyarak şöyle demiştir: Hizbin, bu çalışmasını genişletmesi gerektiği gibi Müslümanlar olarak bizler de İslam ümmetinin evlatlarını birleştirmek için coğrafî ve kabilevî sınırları aşmalıyız.

Görüşmeler bağlamında aynı heyet, Havazim liderliğini de ziyaret ederek belediye başkanı Sadık Hamit ve kabile şura meclisi üyesi Adem Ali ile görüşmüştür. Nitekim heyet, az önce zikredilen noktalara göre Güney Kardufan'daki en son olaylara yönelik görüşünü sunmuştur.

Hizbin ortaya attığı bütün noktalara Havazim liderliği tarafından bir güven oluşmuş ve belediye başkanı Hamit şöyle demiştir: Onlar bu noktaları göz önünde bulundurarak bu fasit vakıa değişinceye kadar halklarına ve otoriteye karşı olan çalışmalarında bunları arz edeceklerdir. Ayrıca ümmetin meselelerini çözmeye yönelik çalışmalarından dolayı da hizbe teşekkürlerini sunmuşlardır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ulusal Otorite Adlı İşgale Dönük Güvenlik Projesi Yahudi Yerleşimcileri Korurken İslamî Hilafete Çağıranlara Savaş Açmaktadır

Hizb-ut Tahrir şebabı ile onun destekçileri, hizbin Filistin'deki Hilafet Devleti'nin doksanıncı yıldönümünü canlandırmaya dönük çağrısına takvalı azimleri ve ayaklanmacı ruhlarıyla karşılık vererek Müslüman ülkelerdeki ayaklanmaları selamlayan çığlıklar atıp köklü bir değişim ve Kerim Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdelediği Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak olan amaçları gerçekleşinceye kadar ayaklanmalarını tamamlamaları için onları desteklediler.

Filistin otoritesinin, hizbin Ramallah'taki merkezî yürüyüşünü yasaklama kararından sonra hizbin şebabı otoritenin kanunlarını ayaklar altına alıp ona ayak direyerek Kalkilya, Cenin ve Kuzey Tulkerim'den Nablus, Beyt Lahim ve Güney Halil' e kadar Batı Şeria'nın ana şehirlerinin sokaklarında dolaştıkları altı yürüyüş başlattılar. Buna, yoğun güvenlik güçlerine rağmen bir kısmını Ramallah'taki el-Manar Meydanı'nda ifade ettikleri basın açıklamasını da eklediler.

Ne Filistin içerisindeki yönetici kılıklılar nede Müslümanların kanlarıyla besledikleri güvenlik birimleri içerisindeki evlatları, bir gün olsun ümmetin gerçek yöneticilere dönük verdiği dersi anlamamıştır. Bilakis otorite, hizib düzenlenmesi ve bildirim sunulması için talep edilen kanunî icraatları almasının ardından hizbin Filistin'deki Medya Bürosu üyelerinden biri tarafından kendisine bildirildiğine göre yürüyüşün izinli olduğu bilgisini veren başkanının sözünü yalayıp yutmuştur. Fakat otorite, yeni olduğunu iddia ettiği kendi kanununu ayaklar altına alarak Yahudiler ile güvenlik otoritesi adlı bu projeyi önemseyen ve Hilafet isminin zikredilmesinden dehşete düşen Amerikalı efendileri tarafından gelen büyük talimatları uygulamıştır.

Nitekim Filistin otoritesi, mümin Filistin evlatlarına karşı gerçek mermi, göz yaşartıcı gaz ve coplar gibi vahşi güç kullanılmasına izin vermiştir. Bu da aralarında bayılanların ve derileri soyulanların da olduğu yüzlerce yaralanma vakıalarına ve bazılarının yaralarının ciddi boyuta ulaşmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra Nablus'ta iki kişiye kurşun isabet etmiş dahası ardından otoritenin kudurmuş birimleri, Yahudi işgalci çetelerin göz göre göre yaptıkları vahşeti taklit ederek hastanedeki bazı yaralıları vahşice tutuklamışlardır. Ardından bu kafir işgalcinin uyguladığı çirkin sahnelerin tekrarlanması için yüzlere ulaşıncaya kadar süren tutuklama kampanyası başlatmıştır. Buda otoritenin, onun cinsinden ve tabiatından olduğunu göstermektedir.

Bu çirkin uygulamalar, Filistin'deki Müslümanların kanlarının akıtılmasına izin verirken gözü dönmüş gaspçı Yahudilerin kanlarını ve güvenliğini koruyan ve dahası bu işgal karşıtı düşünenlerin hepsini tutuklayan bu "ulusal projenin" korkunçluğunu ve çirkinliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nasıl bir ulusal projeymiş ki bununla sadece adam kılıklılar ve ulusal otorite içerisindeki paralı askerler övünüp durmaktadır!

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, ümmete, Filistin halkına ve ajan karton rejimlere; azimli, gururlu ve azametli müminler olarak siyasî hakkımızı uygulamayı dahası Filistin'i kurtaracak, arabulucuların safsatalarına son verecek, adam kılıklıların günlük olarak uydu kanalları ve uluslararası forumlarda uyguladıkları zillet ve bezginlik manzaralarını durduracak şeri görevimiz olan Hilafet'i geri getirmek için çalışmayı ve davet etmeyi sürdüreceğimizi vurgularız.

Allah'ın izniyle, Müslüman ülkeleri parçalayan yapay sınırları ve Filistin meselesinin tacirlerinden olan bir gurubun tekeline aldığı sözde self-determinasyonu kabul etmediğimiz şeklindeki açık mesajımızı ümmete ulaştırmak için Filistin'deki faaliyetlerimiz yoluyla hakkı haykıran sesimizi yükselteceğiz. Yine diğer İslam beldelerinde olduğu gibi Filistin'de de, ümmeti birleştirecek, ülkesini işgalcilerden ve kiralık ajanlardan kurtaracak, Filistin ile Pakistan'ın, Şam ile Taşkent'in ve Zengibar ile Granada'nın birbirleriyle tokalaşacağı siyasi vizyonumuz olan Hilafet için hareket etmeyi sürdüreceğimizi de vurgularız.

Ayrıca bizler, ümmetin duygularını ayartmayı ve onlara meydan okumayı sürdüren ulusal otorite içerisindeki adam kılıklıları uyarıyoruz. Hesap günü yaklaştığı gibi her gün Hilafet'in ilanı da yaklaşmaktadır. İşte o zaman ümmet, komplo kuran yada dünyada cezalandırılmaksızın evlatlarına silah doğrultan bütün herkesi asla bırakmayacaktır. Ahiretin azabı ise elbette daha şiddetli ve daha acıdır.

وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا "Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir." [Ahzab 58]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir Şebabı, Askerî Kışlaya Bağlı Güvenlik Otorite Birimlerinin Yaptığı Değişikliğin Ardından Yürüyüşün Buluşma Yerindeki "02.07.2011 Tarihli Rammallah Yürüyüş Beyanı Olan" Bu Beyanı İlan Etmektedir

Receb ayının bu günleri, ajan mücrim Mustafa Kemal Atatürk ve partisi tarafından Hilafet Devleti'nin yıkılışının doksanıncı yıldönümüne rast gelmektedir. Zira Beyt-il Makdis'te ortaya çıktığımızdan ve beş kıtayı kapsaması amacıyla çalışmalarımızı genişlettiğimizden bu yana Hizb-ut Tahrir olarak varlığını tekrar geri getirmek üzere çalıştığımız işte bu Hilafettir. Nitekim hala da çalışmaya devam ediyoruz ve Allah'ın izniyle fikrî ve siyasî amel olarak kerim Resulümüz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna göre İslamî hayatı yeniden başlatıncaya kadar da daveti taşımaya devam edeceğiz. Allah nusretini gönderinceye yada ölünceye kadar bu şekilde kalmayı sürdüreceğiz.

Bu yıl münasebetiyle yapılan faaliyetlerin sloganı, "Ayaklananlara Yardım Etmek, Hilafetin Kurulması Yoluyla Köklü Değişikliktir." Bunu ise Arap ülkelerindeki ayaklanmalara şu mesajı göndermek için yapıyoruz: Sadece rejimin başını ve maiyetindeki bazı kimseleri değiştirmeyi başarmakla gerçek zafer gerçekleşmez. Bilakis gerçek zafer, laik rejimin kökünden sökülüp atılması, bunun yerine Allahuteala'nın şeriat kıldığı, ümmetin benimseyip inandığı bir nizam olan İslam Nizamı'nın getirilmesi, sadece İslamî anayasanın ve İslamî kanunların konulması, devletin şeklinin değiştirilmesi, kısaca Nübüvvet Münhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulması yoluyla olacak olan köklü değişimdir.

Bugün burada bu münasebetle Hizb-ut Tahrir'in merkezî yürüyüşünün yapılması kararlaştırılmıştır. Nitekim hizib, buna ilişkin gerekli kanunî icraatları yaklaşık üç hafta önce yerine getirmiştir. Dolayısıyla yasanın, otoriteden bir cevap beklememizi gerektirmemesine rağmen birçok sorumlu yürüyüşle ilgili özel bildirimde bulunmak için ilişki kurmuş ve hizbe resmî birimlerin yürüyüşün seyrini güzel bir şekilde sağlayacağı ve asla ona karşı çıkmayacağını bildirmiştir.

Ancak bizler, dün değil önceki gün, yani 30.06.2011 cumartesi günü, Ramallah şehrindeki bir yetkilinin mühendis Bahir Salih'e yürüyüşün yasak olduğu ile ilgili bir bildirimi haber vermesiyle şok olduk. Zira otorite, bu yasağın uygulanmasına bu günden başlamış, birçok yerdeki reklam afişlerini kaldırmış, yürüyüş reklamını yayınlamasını durdurması için bazı basın organlarına baskı yapmış, otobüs ve nakliyat firmalarına telefon açarak Ramallah'a götürmek amacıyla hizbin şebabıyla olan sözleşmelerini engellemiş ve söylemeye bile gerek olmayan başka uygulamalarda da bulunmuştur.

Otoritenin, hakkımız olan İslam esasına dayalı siyasî amelimizde bizi engelleyerek tehlikeli bir işe kalkıştığını ve yukarıdaki ve daha önce aldığı kararlardan dolayı bocaladığını görüyoruz. Zira o, sömürgeci kafirlere hizmet ederken bu kafirler adına İslam'a ve onun için çalışanlara savaş açmaktadır. Otorite ve sömürgeci kafirler çok iyi bilsinler ki hizb, yolunda ilerlemekte olup Allah gerekli olan emri yerine getirinceye kadar hiçbir güç onu bundan vazgeçiremeyecektir.

Bizler, siyasî çalışma hususundaki hakkımız savunmak ve onu pekiştirmek amacıyla, ümmetin sesimizi duyması ve otorite ile onun arkasındakilerin hakkımızın engellenmesinin saçmalıktan ve ruhları olmayan bir hayalden ibaret olduğunu bilmesi için birçok faaliyetlerde bulunmaya karar verdik. Zulmedenler nasıl bir inkılapla devrileceklerini bileceklerdir.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - El-Bina Gazetesi, Hizb-ut Tahrir'e İftira Atanların Listesine Katıldı

El- Bina Gazetesi dün, Suriye'deki iktidar rejimi tarafından gelen direktifleri uygulayarak siyasî ve güvenlik eziyetlere eklemlenmek amacıyla Hizb-ut Tahrir'e iftira atanların listesine katıldığı yalan bir haber yayınladı.

Mezkur gazete, ordunun Bekaa Vadisi'nde yürüttüğü güvenlik operasyonunda, "Hizb-ut Tahrir'in silah ambarlarını ve depolarını basmayı hedef aldığını" yayınlayarak ordunun birçok kişinin evlerini bastığını ve bu kişilerin isimlerini bildirdiğini söylemiş ve şöyle demiştir: "Bu kişilerin tamamı Hizb-ut Tahrir'e bağlıdırlar."

Malum ilgili karanlık odalarda uydurulan bu "fabrikasyon" mesele, Suriye Vatan Gazetesi'nin başlattığı, ardında buna 28.05'de Kuveyt menşeli el-Enba Gazetesi'nin ve 22.06'da el-Manar kanalının internet sitesindeki, "Hizbin Tırnaklarını Kazımaya" söz verdi şeklindeki açıklamalarda geçtiği üzere hizbin Suriye'ye savaşçılar gönderdiği iftirasını atan Baasçı Asım Gansu'nun katıldığı yalan ve iftira silsilesinin sürdürülmesidir. Aha şimdi de bugün, aynı koalisyonla ilgili olduğu bilinen ve onu takip eden el-Bina Gazetesi de bu saçma silsileye katkıda bulunmakta ve "fabrikasyon" iftira atanların listesine katılmaktadır.

Bu kampanya, Hizb-ut Tahrir'in kendilerine ulaşan zulüm ve baskıya karşı Suriye halkının ayaklanmasına dönük halksal, siyasî ve medyasal desteklerini ilan etmesinden bu yana başlamıştır. Nitekim daha önce hizbin Lübnan'daki Medya Bürosu, bu uydurma haberleri birçok beyanında yalanlamıştır. Bugün yeniden el-Bina Gazetesi'nin haberinin, sıhhatten tamamen yoksun uydurma ve utanç verici bir haber olduğunu tekrarlıyoruz. Zira -başta güvenlik ve istihbarat birimleri olmak üzere- Hizb-ut Tahrir'in silahlı ve herhangi bir maddî eyleme tevessül etmediği, Hizb-ut Tahrir'e, metoduna ve çalışmasına muttali olan hiçbir kimseye gizli değildir. Nitekim iftiralara yönelik en açık kanıt, gazetenin alıkoyulduklarını söylediği ve Hizb-ut Tahrir'e bağlı olduğunu iddia ettiği kişilerin, hizible uzaktan yakından hiçbir ilgilerinin olmaması dahası bunların isimlerinin hizbin şebabı ve sorumluları tarafından bilinmemesidir. Ne üzücüdür ki el-Manar kanalı, sıhhati hakkında hiçbir araştırma yapmaksızın bu haberi kaparak hızlı bir şekilde yayınlamıştır.

Bu güruh tarafından yürütülen ve Hizb-ut Tahrir'i korkutmayı hedef alan bu komik tiyatro, saçma ve başarısız olmuş bir tiyatrodur. Zira bu, hizbin tutumunu asla etkilemeyeceği gibi özellikle aziz Şam beldemiz olmak üzere dünyanın herhangi bir yerinde zulüm ve baskıya karşı ayaklanan ümmetin evlatlarına yardım etmeyi sürdürmesini de asla engelleyemeyecektir.

Dolayısıyla hizb, mezkur gazetenin her hangi bir kanıta veya şüpheli kanıta dayanmayan bu iftiralarına yönelik yargı hakkını saklı tutmaktadır. Zira gazete, bu yalan haberi güvenli veya güvensiz hiçbir kaynağa dayandırmamıştır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nden Bir Heyet, Güney Kardufan'ın Yerel Dilling Temsilcisiyle Görüştü

Üstad el-Hâdi Hamid, Ebu'l Kasım ve Kabaş Muhammed gibi üyelerinde katıldığı Üstad Abdulazim İsa liderliğindeki Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nden bir heyet, 27.06.2011 pazartesi günü Güney Kardufan'ın yerel Dilling temsilcisi polis albay (M.) Abduh Cemma'yı ziyaret etmiştir. Görüşmede, en son olarak güvenlik boşluğunun oluşmasında dolayı kanların akmasına ve on binlerce kişinin de göç etmesine neden olan Cebel en-Nuba bölgesinde patlak veren hükümet ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi arasındaki silahlı çatışma ele alınmıştır.

 

Heyet, görüşlerini aşıdaki şekilde özetlemiştir:

- Devlet ve toplum, bütün meselelere İslam temelinde bakmalı ve bunlara karşı şeri tutumlar benimsemelidir.

- Ordu, ülkenin dört bir tarafında güvenliğin ve istikrarın tesisine yönelik görevini yerine getirmelidir.

- Otoritenin, İslam'a aykırı olarak yaptığı uygulamalar, Nifaşa Anlaşması'nı imzalamak için ortaya çıkması, silahlı hareketleri tanıması, İslam esasına dayanmayan partilere izin verdiği gibi bölgecilik ve ırkçılık naralarını kışkırtarak ülkede faaliyet gösteren partilere de izin vermesi, ülkenin parçalanmasını ve halkının aşağılanmasını amaçlayan -Müslümanların düşmanı - Amerika'nın direktiflerine boyun eğmesi, işte tüm bunlar, bölgede hala var olan bu krizin doğrudan sebepleridir.

- Devletin geriye dönüp bütün politikalarını İslam esasına göre tesis etmesi gerekmektedir. Çünkü onurlu bir hayatın yegane yolu budur. Aksi taktirde üzerimizdeki felaketler ve musibetler devam edecektir.

 

Temsilci, heyetin kendisine ziyarette bulunmasından ve hizbin ümmetin meselelerine önem vermesinden dolayı teşekkürlerini sunarak şöyle dedi: Her şeyin esasını İslam kılmamız hususunda sizlere katılıyoruz.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Emperyalist Egemenliğin Sebebi Demokratik Sistemdir Dünyada Birinci Devlet Olma Konumuna Geri Dönmesi İçin İslam Ümmetinin Liderlik Etmesine İmkan Verecek Olan Sadece Hilafettir

Hizb-ut Tahrir bugün, Dakka, Chittagong ve Silhet gibi farklı bölgelerde cuma salahının ardından cami dışında genel bir konuşma düzenledi. Zira konuşmacılar, Avami Birlik Hükümeti ile Bangladeş Ulusal Partisi'nin yönettiği kafir demokratik sistemin, emperyalizm tarafından emperyalizm için bir sistem olmasından dolayı emperyalistlerin yönetiminden başka bir şey olmadığını vurguladılar. Ayrıca konuşmacılar, hükümetin 16 haziran günü Amerikan enerji devi Conoco-Phillips ile olan anlaşmasına ve 22 haziran günü Hindistan ordu komutanına selam durmalarını sağlamak yoluyla ülkenin askerî gücünü aşağıladığına dikkat çekerek kafirlerin ve müşrik Hindistan devletinin, Avami Birlik ve Bangladeş Ulusal Partisi'nin yöneticileri üzerindeki hakimiyetleri boyunca bu haftaki bu iki olayın çok ilginç olduğunu söylediler. Aslında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Hindistan'ın ajanının uygulamalarının tekrarlanması, ordu subaylarını katletmesi ve Şeyha Hasina'nın en son olarak, "2001 yılı seçimlerinde iktidara gelemedim. Çünkü ben, ülke kaynaklarının yabancı şirketlere hibe edilmesini onaylamadım" şeklinde konuşması, demokratik sistemin acı gerçeğini göstermektedir. Zira böylece Hasina, açıkça ve utanmadan emperyalistlerin, demokratik olarak adlandırılan seçim sonuçlarını etkileyecek derecede ülkedeki siyasî sürece egemen olduklarını ilan etmektedir! Bundan dolayı Conoco-Phillips şirketi ile olan muamelenin, bu defa Hasina'nın ülke kaynaklarını yabancı şirketlere hibe ettiği anlamına geldiği söylenebilinir. Aslında bu, Hasina'nın yaptıklarının en kötüsü değildir. Zira Hasina, haçlı Amerika ve müşrik Hindistan'ın çıkarları için ülkenin güvenliğinin riske girmesini de onaylamıştır. Çünkü otoriteyi teslim almasının üzerinden daha henüz iki yıl geçmemişken ordu subaylarının katledilmesi için Hindistan ile işbirliği yapmış, ülkedeki Operasyonlar Yönetimi Üssünü (FOB) Amerikan Ordusuna Bağlı Pasifik Komutanlığına tahsis etmiş, Amerika Birleşik Devletleri'nin "Pars Köpek Balığı" yedi manevrası yapmasına izin vermiş ve şimdi de Müslüman Bangladeş ordusu subayları müşrik ordu komutanına selam durdurularak aşağılanmaktadır.

Ayrıca konuşmacılar, emperyalizmin Müslümanlar üzerindeki egemenliğine son vermek ve ümmetin konumunu dünyada birinci devlet oluşturmaya doğru geri döndürme yürüyüşü başlatmak için gerekli bazı adımları da vurguladılar. Bunlar ise aşağıdaki şekildedir:

- Müslümanların arasını ayıran sınırları ortadan kaldırmak ve ümmeti, İslam Devleti'nde tek bir raye altında birleştirmek.

- Fas'tan Endonezya'ya kadar subayların ve askerlerin katıldığı tek bir liderlik altında birleşik güçlü Müslüman bir ordu inşa etmek.

- Büyük sanayi ve güçlü bir ekonomi için ümmetin kaynaklarından, sanayilerden ve iş gücünden istifade etmek.

Böylece ümmet, bu somut ve gerçekçi adımları atabilecek olmasının yanı sıra İslamî Hilafet Devleti'nin liderliği altında birçok başka adımlar da atabilecektir.

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Jeffrey Feltman Yemen'de Ne Yapıyor!

Ali Abdullah Salih'in 3 haziran cuma günü Başkanlık Sarayı'ndaki patlamaya maruz kalmasının ardından Haziran'da tedavi görmek için Sana'dan Riyad'a ayrılmasının akabinde Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Jeffrey Feltman, 22 Haziran çarşamba günü Sana'ya gelerek Başkan yardımcısı ve Başkan vekili Abd Rabbbi Mansur Hadi ile görüştü.

Ayrıca Feltman, Dışişleri Bakanı Ebu Bekir el-Kirbi ve Ahmed Ali Necel Ali Abdullah Salih ile görüştü. Feltman, Yemen'deki çatışma tarafları arasındaki diyalogun gerekli olduğunu açıkladı ve Ali Abdullah Salih'in maruz kaldığı olayı kınadı.

Barak Obama ile Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un, Ali Abdullah Salih'in tedavi için kayboluşu Yemen'deki otoritenin barışçıl geçişi ve Yemen'e Amerika'nın ekonomik yardım programları sunacağı vaatleri için uygun bir zamandır şeklindeki açıklamalarıyla çakışan başkan vekili olduğunda Abd Rabbi Mansur Hadi ile görüşmek için giden ilk kişi, Yemen'deki Amerikan Büyükelçisi Gerald Firestein olmuştur.

Amerika, Yemen'de oluşumuna teşvik ettiği geçici konseye, uygun gördüğü bir dizi adamlarını göndererek Yemen'deki ayaklanma dalgasını ele geçirmek amacıyla gayretle çalışmakta ve Ali Abdullah Salih'in, benim yönetimden ayrılmam el-Kaide'nin Yemen'in birçok şehrini ele geçirmesini sağlayacaktır şeklindeki açıklamasının üzerine el-Kaide ile savaş kartını kullanmaktadır.

Ayrıca Feltman'ın Yemen'e olan bu ziyareti, hiçbir Yemen hükümeti ve Amerikan kaynaklarının yalanlamadığı yada doğrulamadığı, "Amerika soruşturma komisyonu, Ali Abdullah Salih ile rejiminin dayanaklarını hedef alan patlama olayında, camiye yerleştirilen patlayıcının patlamaya neden olmadığına ve operasyonda kullanılan füzenin ise özellikle siyasî suikastlar için yapılan Fagoz tipi Amerikan yapımı füze olduğuna ulaşmıştır" şeklindeki haberlerin sızdırılmasının ardından gerçekleşmiştir. Bunun üzerine Ali Abdullah Salih'in Basın Danışmanı Ahmed es-Sofi, Amerika'yı Başkanlık Sarayı mescidindeki patlamanın arkasında durmakla suçlamış ve Amerikan yönetimi ise bu suçlamaları kabul etmemiştir.

Amerika, diğer insanların sefaleti pahasına kesinlikle sadece kendi çıkarlarını önemsemektedir. Nitekim Yemen'in çöken ekonomisinin ümüğünü sıkmak için İMF ve Dünya Bankası'nı göndermesi ve ardından çıkarlarının gerektirdiği şekilde yönlendirmesi veya el-Kaide ile mücadele etmek amacıyla Yemen ordusunu ve özel kuvvetleri eğitmek bahanesiyle Yemen topraklarındaki varlıklarını genişletmesi veya şimdi de iktidar rejimine karşı olan Yemen'deki ayaklanma dalgasını ele geçirmeye çalışması ve asla hayırlı Yemen'deki hedeflerini gerçekleştirmekten başka bir şeye neden olmayacak olan yardım ve tavsiyelerde bulunarak Ali Abdullah Salih ile rejiminin dayanaklarının gitmesini talep etmesi bunun için olmamış mıdır?

Amerika bugün, Ali Abdullah Salih ile rejimindeki ekibini uzaklaştırmak için çalışmakta, Yemen'i İngiltere'nin nüfuz dairesinden çıkarıp kendi dairesine almanın ve ülkenin Necd ve Hicaz'a bölünmesini sağlamak için Yemen'i birçok parçaya bölmenin planlarlarını yapmaktadır. Nitekim Sudan, kısa bir süre önce bölünmeye başlamış ve nüfuzunu genişletmeyi ve egemen olmayı kolaylaştırmak için Irak ve Diğer İslam ülkelerini bölmek amacıyla da gayretle çalışmaktadır.

Sadece Yemen'in değil bilakis bütün İslam ümmetinin bugün derhal, Amerika ile Avrupa'nın olduğu Batılı çatışmanın odağından çıkmaya ve İslamî ümmetin dağınıklığını toplayacak, onu Batılı kapitalizmin hegemonyasından çıkaracak, İslam ile hükmedecek ve ona karşı saldıranların tuzağını bozacak olan Hilafet Devleti'nin gölgesinde İslamî kimliğini ilan etmeye ihtiyacı vardır.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER