Çarşamba, 08 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nden Bir Heyet, Rejimlerinin Vahşetini Protesto Eden Bir Mektup Teslim Etmek İçin Suriye Büyükelçiliğini Ziyaret Etti

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nden bir heyet, Hizb-ut Tahrir'in Pakistan'daki resmi sözcü yardımcısı İmran Yusufzay liderliğinde İslamabad'taki Suriye Büyükelçiliğini ziyaret ederek hizbin, tutuklamalara, vahşi işkencelere ve vahşi Suriye rejimi tarafından Müslüman vatandaşların katledilmesine yönelik protestosunu sunmak için büyükelçi ile görüşme talebinde bulundu. Ancak büyükelçilik görevlisi, büyükelçi ile bir görüşme düzenlemeyi reddetti. Böylece Suriye yöneticilerinin ve ajanlarının, ümmetin temsilcileriyle karşılaşmaktan korktukları ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine heyet, ödlek Suriye rejiminin ajanı korkak büyükelçiye vermesi amacıyla Urduca ve Arapça dilinde olmak üzere hizib tarafından yayınlanmış bir beyan ile Mekezî Medya Bürosu tarafından yayınlanmış bir basın açıklamasını büyükelçilik görevlisine teslim etti.

Beyanın içeriği, Suriye rejiminin Müslümanları katletmede Yahudi varlığı ile olan işbirliğini ifşa etmekte, "dirençli" devletlerden olduğunu iddia eden Suriye rejiminin, "İsrail" devleti için en büyük koruyucu olduğunu dahası Müslümanları katletmede "İsrail'e" doğru yol aldığını kanıtlamaktadır. Nitekim Merkezi Medya Bürosu tarafından yayınlanan basın açıklaması, 07 mayıs günü "Banyas'ta" kadın ve çocukların da olduğu bir topluluğa açtığı ateşten dolayı Amerikan ajanı Suriye rejimini muhasebe etmektedir. Ayrıca beyan, Suriye tagutunun analarına ve bacılarına silah doğrulttuğu, 8000'den fazla insanı zindanlara attığı ve Müslümanların evlatlarından 800 küsurunu katlettiği bir sırada Suriye ordusunun, Beşar tagutunun yanında yer almasını şaşırtıcı bulmuştur. Beyanda şöyle geçmektedir: "Aslan", korkusundan dolayı Suriye'de fare oldu. O halde ayağa kalkınız, bu fasit diktatörü kaldırıp atınız ve Hilafet Devleti'ni ikame ediniz. Zira İslam topraklarını savunmak ve kurtarmak için kuvvetlerini gönderecek olan bizzat Hilafettir. Böylece ümmetin düşmanları olmak yerine ümmetin kahramanları olun."

Buna karşılık büyükelçilik görevlisi heyete, beyanları Suriye Büyükelçisine teslim edeceğini vurguladı.

Dikkatle mülahaza edilmesi gerekir ki Hizb-ut Tahrir, Amerika ve Suriye'deki Beşar Esad gibi olan ajanlarıyla siyasî olarak mücadele etmektedir. Zira hizbin yüzlerce üyesi, bu ajanlara bağlı işkence hücreleri olan hapishanelerde yatmaktadırlar.


İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- İngiltere'de İkamet Eden Suriye Halkına

Deraa'daki çocukların tutuklanması, mübarek ayaklanmanın kıvılcımı olmuştur. Zira şehir halkı, akidemizi, tarihimizi ve hadaratımızı ifade etmeyen bir rejim olması vasfıyla rejimin devrilmesini talep ederek bu ayaklanmanın Suriye'nin dört bir tarafına yayılması için zulme ve despotluğa karşı harekete geçtiler.

Bizler bu bağlamda aşağıdaki noktaları kaydetmek isteriz:

-Ümmetin akidesine saygı göstermeyen, tarihini ve hadaratını ifade etmeyen her türlü sistem, despotik bir sistem olup kesinlikle insanların zulmüne yol açacak olması kaçınılmazdır. Buda her toplum için geçerlidir.

-Bu İslamî ülkelerin tarihinin ve hadaratının, İslamî bir hadarat olduğuna vakıa tanıktır. Kendisinden insanların akidelerini değiştirmeye zorlamayan bir sistemin fışkırdığı hadarat, işte bu hadarattır. Allahuteala şöyle buyurmuştur: لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ "Dinde zorlama yoktur." [el-Bakara 256] Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: من كان على يهوديته أو نصرانيته فإنه لا يفتن عنها "Yahudi veya Nasrani olanlar, dinlerinden (dönsünler diye) fitneye düşürülmezler." Dolayısıyla onların dindeki hususiyetleri ve Ahval-i Şahsiyeleri gözetilir ve akidelerine bakılmaksızın insanların hepsi yasalar önünde eşittirler. Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: لهم ما لنا من الإنصاف وعليهم ما علينا من الانتصاف "Bizim sahip olduğumuz insaf onlar için vardır ve bizim aradığımız insaf da onlar için vardır."

-Şam'daki ayaklananlar, bu tarihi ve İslamî hadaratı en güzel şekilde ifade etmişlerdir. Bunun en çarpıcı örneği, "Milyonlarca Şehit Cennete Gidiyor", "Ne Otorite Ne Makam İçin Sadece ve Sadece Allah İçin" şeklideki sloganlardır. Bunun yanı sıra onlar, tekbirleri, duaları ve salavatlarıyla şehadete ve Rablerinin cennetine nail olmak için ölümü göze almışlardır.

Bunların ışığında bizler inanıyoruz ki; ülkelerin halklarının büyük bir bölümünün akidesini ifade eden, başka akide sahiplerine saygı gösteren ve bütün sorunlar için ülkelerin acı çektiği çözümler sunan İslam Nizamı dışındaki herhangi bir nizam, zulmeden, baskıcı, despot ve dışlayıcı Baas rejimine varıncaya kadar son bulacaktır.

Devamını oku...

Hilafetin Yıkılış Yıldönümü Olan Receb 28'de Hilafet Yoluyla İslam'ı Kamil Olarak Tatbik Ediniz

  • Kategori Pakistan
  •   |  

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

"Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." [el-Mâide 45]

Ey Pakistan'daki Müslüman Bacılarımız!

Yaratıcı Subhânehu ve Te'alâ olan Rabbinizin, önünden ve arkasından batılın yaklaşamadığı kitabından olan bu ayeti, hakkı ve batılı belirlemede tek yetki sahibinin Allahu [Subhânehu ve Te'alâ] olduğunu teyit ettiği gibi Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyen bir kimse sanki kendi hevasına ve meyillerine göre hükmetmiş gibi olup onun zalimlerden olacağını da teyit etmektedir. Bu ise ister demokratik isterse diktatör olsun Pakistan'daki yönetim sistemine intibak etmektedir. Zira başbakanlık, cumhurbaşkanlığı ve parlamenter yönetim ile bunların kendi hevalarına göre olan uygulamaları sebebiyle İslamî hükümler bir kenara atılmıştır.

Ey Pakistan'daki Müslüman Bacılarımız!

İslam yönetiminin yokluğu, diktatör ve demokrat yöneticilerin otoriteyi gasp etmesi, Pakistan'daki Müslümanları geçen altı on yıl boyunca birçok trajedilerin içerisine düşürmüştür. Dr. Afiyet Sıddıkî'nin akıbeti, çeşitli İslam ülkelerindeki akranlarıyla kesişen tek bir örnektir. Raymond Davis'in kurbanları, özel Amerikan katliam şirketleri tarafından katledilen birçok kişiye karşın başka bir örnektir. İnsansız uçakların saldırılarının sürmesi diğer bir örnektir. Amerika'nın hava sahalarımıza nüfuz etmesi, baskınlar yaparak evlerin mahremiyetini ihlal etmesi, içerisindeki Müslümanları katletmesine rağmen yargılanmaması yada cezasız kalması, git gide çöken ekonomik durumun devam etmesi, hatta halkımızın İslam'ın garantilediği en basit temel ihtiyaçlardan bile mahrum edilmesi, rupinin değişim değerinin düşmesi, yakıt ve elektrik fiyatlarının katlanılamaz düzeylere yükselmesi, yabancı kültürün yayılmasına, ihtilata ve dost hayatı yaşanmasına izin verilmesi sayesinde toplumda fesadın yayılması gibi başka örnekler de vardır. Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmaktadır: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا "Kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir hayat olacaktır." [Tâhâ -24]

Ey Pakistan'daki Müslüman Bacılarımız!

Zalim yöneticiler, ümmetin İslam'dan başka bir şey istemediğine kesin kanaat getirince, insanların arasında İslam'ın bir kısmı yeterlidir İslam'ın tümünün tatbik edilmesine gerek yok şeklindeki şeytanın vesveselerini yaymaya başladılar! İslam'ın bazı hükümlerinin tatbik edilebilmesi için demokratik ve diktatör küfür rejimlerine katılmaya davet etmek yoluyla bir takım muhlis Müslümanları, kendi günahlarına ortak olmaya teşvik ettiler! Zira yöneticiler, gerçek otoriteyi hedefleme yolundan saptırsınlar diye muhlislerin siyasal rejimin ve mevcut yargının arkasında solumaya devem edebileceklerini ümit ediyorlar. Sömürgeci Amerikalılar tarafından desteklenen askeri liderlikteki hainleri idare eden de işte bu şeytanlıktır.

Bu üsluplar, Kureyş'in Müslümanları İslam'dan döndürmeye azmettiğindeki takip ettiği üsluplardan pek farklı değildir. Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e yönetimde sistemlerine ortak olmasını teklif ederek onun hareketini durdurmaya çalışmışlardı. Hatta onların bu durumu, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e, başlarına kral olmasını ve "Bir yıl biz senin ilahına ibadet edelim bir yıl sen bizim ilahımıza ibadet et" şeklinde otoritenin dönüşümlü olarak hazırlanılmasını teklif etmelerine kadar ulaşmıştı. Ancak Allahu [Subhânehu ve Te'alâ] onlarla olan yolları kesmiştir. Zira Allahuteala, şu kavlini indirmiştir: قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ لاَ أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ   "De ki: Ey Kâfirler! (1) Ben sizin taptıklarınıza tapmam!) Siz de ben taptığıma tapanlar değilsiniz... Sizin dininiz size, benim dinim de banadır." [el-Kâfirûn 1-6]

Ey Pakistan'daki Müslüman Bacılarımız!

Müslümanlara düşen, hayatlarında köklü ve inkılabi bir şekilde ve maksimum hızla şeri hükümleri tatbik etmeleridir. Bunun tedrici bir şekilde olması caiz değildir ve bu, Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın bir emridir. Mesela Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e, miras hakkında sorulduğunda susmuş ve kendisine vahiy gelinceye kadar cevap vermemiş ve vahyin inmesi üzerine doğrudan tatbik etmiştir. Hicap ve içkinin haram kılındığına dair ayetler indiğinde de aynı şekilde olmuştur. Zira kadınlar, avret yerlerini örtmek için elbiselerini yırtmışlar ve içkiler sokaklara dökülmüştür. Ayrıca Müslümanların fethettiği ülkelerde şeri hükümlerin bir gün dahi geciktirilmesine izin verilmemiştir. Bilakis şeri hükümleri bildirir bildirmez geciktirmeksizin doğrudan tatbik etmişlerdir. Yine ilk Halife Ebu Bekir es-Sıddîk [Radıyallahu Anh], o zaman dinden dönmenin yayılmasına ve bazı kabilelerin zekat vermemeyi arzu etmelerine rağmen devenin bir yuları bile olsa bazı insanların zekat vermemelerini kabul etmemiştir.

Ey Pakistan'daki Müslüman Bacılarımız!

H. 28 Receb 1432, o zaman İngiltere'nin desteklediği bir avuç Arap ve Türk hainleri tarafında yıkılan Hilafet Devleti'nin yıkılışının 90. yılıdır. Bundan dolayı bugün bizler sizleri, hain yöneticileri alaşağı etmeye ve İslam'ın tedrici olarak tatbik edilmesi iddialarını reddetmeye çağırıyoruz. Zira bu, batıl bir iddia olup bundan maksat, kafir rejimlerin kaçınılmaz devrilişini geciktirmektir.

Şunu iyi biliniz ki İslam, Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'nın hükümlerinde orta çözümler olmaksızın köklü ve kapsamlı bir şekilde yeryüzüne hükmetmek için tekrar geri dönecektir. Kuvvet ehli, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret verdiklerinde İslam'ı geciktirmeksizin, kapsamlı ve köklü bir şekilde hayatın bütün işlerinde pratik olarak tatbik etmiştir. Durum aynıdır. Zira Hiz-ub Tahrir bugün, Silahlı Kuvvetler içerisindeki muhlis ensardan nusret aldığında geciktirmeksizin ve Allah'ın izniyle ilk günden itibaren bütün İslam'ı uygulayacaktır.

Ey Pakistan'daki Müslüman Bacılarımız!

Sizlere, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e biat eden ensarın arasından ikisinin kadın olduğunu hatırlatırız. Bugün sizlerde, Silahlı Kuvvetler içerisindeki muhlisler arasında bulunan eşlerinizi, kardeşlerinizi ve akrabalarınızı Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeye teşvik etmek yoluyla ensar kadınların üstlendiği aynı rolü üstlenebilirsiniz. Zira zaman, askerî ve siyasî liderlikteki hainleri alaşağı  etme, inkılabi ve köklü bir şekilde İslam ile hükmetmek amacıyla Hilafet Devleti'ni kurması için otoriteyi Hizb-ut Tahrir'e verme zamanıdır.

İyi biliniz ki Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışmak farz olup bu farza masiyet karıştırılmamalıdır. Dolayısıyla yöneticiler, Allahu [Subhânehu ve Tee'alâ]'nın indirdikleriyle hükmetmedikleri sürece bu günah sizin üzerinizden asla düşmeyecektir. Zira yaptıkları münker, vacibinizi yerine getirmenizi ve onlara karşı çıkmanızı engellememektedir. Şayet vacibinizi yerine getirmezseniz, Aziz ve Cebbar olan Allah'ın karşısına zillet ve utanç içerisinde çıkacak olanlar sadece yöneticiler olmayacaktır. Bilakis Azze ve Celle'nin azabı, aynı şekilde sizleri de yakalayacaktır. Nitekim Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لاَ يُعَذِّبُ الْعَامَّةَ بِعَمَلِ الْخَاصَّةِ حَتَّى يَرَوْا الْمُنْكَرَ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ وَهُمْ قَادِرُونَ عَلَى أَنْ يُنْكِرُوهُ فَلاَ يُنْكِرُوهُ فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَذَّبَ اللَّهُ الْخَاصَّةَ وَالْعَامَّةَ "Muhakkak ki Allah, özelin (belirli kimselerin) yaptıklarından ötürü geneli (insanların genelini) cezalandırmaz. Tâ ki onlar, kendi aralarında münkeri görürler ve onu reddetmeye muktedir oldukları halde onu reddetmezler. Ne zaman ki böyle yaparlar, o zaman Allah hem özeli hem de geneli cezalandırır."

O halde icabet edecek misiniz ey Müslüman bacılarımız?

Hizb-ut Tahrir Şebbatı

Devamını oku...

Rusya'nın Müslümanlara yönelik tutumu ve özellikle Müslüman bayanlara yönelik tutuklamaları ve zulmü Brüksel'deki Rus Büyükelçiliği önünde lanetlendi.

  • Kategori Belçika
  •   |  

Rusya Güvenlik Birimlerinin Uygulamalarının Keşmekeşliği


Rusya iç güvenlik birimi [F.S.B], 19 Mayıs 2011 sabahı Moskova şehrinde 1976 doğumlu Sıddikova Omidjan Ganevna adındaki Müslüman bir bacıyı tutukladılar ve yerini haber vermesi için telefon açmasına bile izin vermediler. Ayrıca 1999 doğumlu kızı Mirmihan, 2001 doğumlu oğlu Nusratullah ile 2003 doğumlu oğlu Salahaddin olmak üzere üç evladı teslim alınarak yetimhaneye yerleştirildi.

Daha önce de 1972 doğumlu olan eşi, Sıddikov Farroh Fadloddinoviç, 4 aralık 2010 tarihinde siyasî bir hizbin mensubu olmak suçlamasıyla tutuklanmış... mazlum kadın ise işlemediği bir suçu itiraf etmesi için eşine baskı yapması amacıyla tutuklanmıştı. Bugün ülke liderlerinin, Rusya'nın insan haklarına bağlı medenî bir ülke olduğunu göstermeye çalıştıkları bir sırada gerçekte onların, hedeflerini gerçekleştirmek için nasıl davrandıklarını ve anne ile evlatlarının arasını ayırdıklarını görmekteyiz. Nitekim mahkeme, Sıddikova'nın iki ay hapsine hükmetti.

Mayısın 23'ünde de Ufa şehri ve civarlarındaki evlere haksız yere operasyonlar yapılmış ve Müslüman kadınlar evlerinde tutuklanmışlardı.

Yine Milli Güvenlik görevlileri, 23 mayıs 2011 tarihinde, evi Ufa şehrinin Mohanikova sok: 11 Daire no: 617'de bulunan bayan Manabova loyola Kazayhanova'nın evini aramışlardı. Ardından bu bayanı, 55 /a Kalinina caddesine çıkardılar, tornavida ve tığ ile tehdit ettiler ve psikolojik hasta ve sapık diye bağırdılar... Bayanın üzerinde manevî baskı oluşturmak için evlatlarını tutuklamakla tehdit ettiler. Tüm bunlar, yaklaşık gün boyu tekrar etti. Bu sırada bayanın meme emen bebeği ile beş yaşındaki küçük çocuğu tek başlarına evde kalmışlardı.

Ayrıca 1985 doğumlu olup Ufa şehrinin Karliva caddesinde oturan ve sekiz aylık hamile olan Minnibiva Elmira Ionnerova adındaki bayanın da evi aranmış ve arama hukuka aykırı bir şekilde yapılmıştı. Zira adres evraklara hatalı yazılmış olup arama esnasındaki şahitler birlikte aramaya katıldıkları aynı birimlerdendi. Nitekim güvenlik birimi ajanları, bacının yüzünü net bir şekilde tasvir etmek için tüm yaşananları kameraya çektiler. Kameraya çeken Vislav adındaki görevli de kamerasını tamamen bayanın üzerine odaklamıştı.

Tüm bunlar yaşanırken bayanın eşi Tahir Vanisoviç ile bir yaşındaki evlatları Alîm, odada olup birimin ajanlarının uygulamalarına ve kirli ayaklarıyla Kur'an ayeti içeren kitaplara bastıklarına tanıklık ettiler.

Onlar bu davranışlarıyla tüm müminlerin duygularını hakir gömüşler, uygulamaları sonucunda bayanın üzerinde stres belirtileri, kalp atış hızında artış ve alt karın bölgesinde ağrı görülmüş ve ambulans çağrılmıştır. Doktor muayenesinin ardından bayanın durumunun sinersel olduğu ve çocuğunu kaybedebileceği sonucuna vardı. Bayana yatıştırıcı ilaç verdikten sonra Haviva caddesinde bulunan 6 nolu doğum hastanesine naklettiler. Muayenesinin ardından hastanenin dolu olduğu gerekçesiyle hastane girişinin yapılmasını reddettiler.

Yine 6 yaşında Zeynep, 4 yaşında Salahaddin, 2 yaşında Ali, 1 yaşında Cennet olmak üzere 4 evladı olan 1982 doğumlu Şakirova Leyla Ramilva ile ailesi, güvenlik birimleri tarafından baskıya maruz kalmışlardır. Zira bacının evine 23 Mayıs 2011 sabahı saat yedide iki otomobil gitmiş, otomobillerden aralarında bazı kadınlarında olduğu birçok adam çıkmış ve daha sonra bu kadınların arama sürecine tanık oldukları ortaya çıkmıştır. Bu sırada bacı, 282/1. madde gereği 22 eylül 2010'dan beri hapse mahkum olan kocası Şakirov Albert Zakayoviç ile görüşmek için evinden çıkmıştır. Böylece bu aile, geçimini sağlayan kimseyi ve koruyucusunu kaybetmiş olmaktadır. Ayıca bu kişiler, bacının etrafını çepeçevre kuşatmışlar ve hiçbir sebep olmaksızın zorla cep telefonunu çekmeye başlamışladır. Ardından eski alışkanlıklarına göre davranmaya başlamışlar, bacıya arama iznini göstermişler ve içeri girmek üzere kendilerine kapıyı açması için onu zorlamışlardır. Yasak edebi malzemeleri arama sırasında her şeyi aramışlar ve onları oraya buraya fırlatmışlardır. Hatta evde bulunan tüm kitaplar bu ülkede yayınlanmasına rağmen buzdolabının buzluk kısmı bile onlardan nasibini almıştır. Sonra gözlerinin gördüğü eşyalarla yetinmemişler tahtadan olan duvar levhalarını parçalamakla tehdit etmeye ve küçük çocukları korkutacak şekilde bağırmaya başlamışlar, onları uykularından uyandırmışlar ve bacı, uzun bir süre çocukları sakinleştirmeye çalışmıştır. Yeniden sakinleşmeleri için bugün daha kaç çocuğun zamana ihtiyacı var bilemiyoruz.

Aramanın ardından bacıyı, 55 /a Kalinina caddesindeki 218 oda numaralı asıl bölüme götürmeleriyle olay başladı. Olayın özeti şöyledir: Bu kişiler, içerisinde bacının köktenci olduğunu itiraf ettiği yazılı bir kağıt hazırladılar ve bacıdan bunu zorla imzalamasını istediler. Bacı avukatın çağrılmasını talep etti, onlara Rusya Federasyonu anayasasının 51. maddesini hatırlattı ancak bu onları hiç etkilemedi. Bilakis cevapları, bacıyı hapse atmak ve çocuklarını alıp yetimhaneye koymakla tehdit etmek şeklinde oldu. En yakın yetimhanenin adresini bildirmeleri için yönetimle iletişim kurarak bacının yüzüne karşı tığ ve bıçak sallamaya başladılar.

....

23 Mayıstan beri bu bacılardan hiçbir haber alınamamıştır. Bu zamana kadar da tutuklanmaları hakkında herhangi bir gerekçe verilmemiştir. İnsan hakları derneklerinin, İslami derneklerin ve cami imamlarının Rusya güvenlik birimlerine bu bacıların serbest bırakılıp çocuklarıyla birleştirilmesi hususundaki talepleri de ne yazık ki sonuçsuz kalmıştır.

Hizbut Tahrir, Müslümanların onurunu ve şerefini koruması adına İslam ülkelerinde İslam devleti olan Hilafet sistemini tekrar hakim kılmak istediği için Rusya güvenlik birimleri kendilerini Rus mafyasının uygulamalarına inecek kadar aşağıladılar. Bu uğurda kendi koymuş oldukları yasaları dahi hiçe sayıyorlar.  Kendi polisleri tıpkı birer mafya gibi davranıyor. Acımasız birer diktatör çehresinde hareket edip bu uğurda çocukları dahi görmezden geliyorlar.

Fakat Hizb-ut Tahrir ve üyeleri Allah'ın huzurunda söz verdiler ki küfre ve eziyete mağlup olup boyun eğmeyecekler. Rusya'nın bu işkencelerine de boyun eğmeyecekler. Hizb-ut Tahrir Müslümanları tek bir çatı altında birleştiren sistemlerin ve yönetimin en doğrusu ve şereflisi olan İslam hükümleriyle bir araya getirmek için çalışmalarına hiç durmadan ve yılmadan devam edecektir.

İnsanlara bu bilgiyi vermemizdeki gaye de onlar da bizler için Allah Celle Celaluhuya dua etsinler ki O Subhanehu ve Teala bizlere bu zor günlerde güç ve sabır versin. Kendisini korumaktan aciz olan ailelerimizi Allah (cc) koruyup kollasın çünkü O’ndan (cc) daha iyi gözetip koruyan yoktur ve Allah (cc) en kısa zamanda Hizb-ut Tahrir'e bu uğurda başarıyı ve nusreti nasip etsin inşaallah.

Çünkü biz biliyoruz ki İslam devleti olan Hilafet o zaman bu Rusya güçlerinden hesap soracak ve bizleri koruma altına alacaktır. Tıpkı dünyadaki bütün Müslümanları güvenliği ve koruması altına alacağı gibi.

Belçika'nın başkenti Brüksel'deki Rusya Büyükelçiliği önünde toplanan Müslümanlar, Rusya güvenlik birimlerinin Müslümanlara yönelik baskısını protesto etti.

Rus yönetimi, Avrupa'nın değişik ülkelerinden gelen Müslümanlar tarafından Rusya'nın Brüksel Büyükelçiliği önünde düzenlenen bir gösteri ile protesto edildi.

Avrupa Hizb-ut Tahrir'in organize ettiği gösteriye onlarca kişi katıldı. Rusya'da mafyavari tutuklann Müslüman kadınların derhal serbest bırakılmasını isteyen göstericiler sık sık tekbirler getirdiler. Polisin sıkı önlemler aldığı gözlemlenen toplantı Kur'anı Kerim okunmasıyla başladı. Daha sonra Hollandaca, Fransızca, Rusca olmak üzere üç dilde yapılan basın açıklamasından sonra dua ile sona erdi. Yapılan duanın ardından elçiliğe iletilmek üzere kapalı bir zarf içerisinde bir mektup verildi. Mektubu alan emniyet müdürü daha sonra elçilik yetkililerine mektubu teslim etti. Toplantıya katılanlar daha sonra  sessizce dağıldılar.

----------------------------

Protesto hakkında Belçika medyasında geçen haberler:

Ukkel'de İki Yüz Müslüman Gösteri Yapıyor

18 Haziran Cumartesi günü İslami siyasi parti "Hizb-ut Tahrir Avrupa" nın yaklaşık iki yüz üyesi Belçika Ukkel'da Rus büyükelçiliği karşısında protesto yaptılar. Bu şekilde parti üyelerinin eşlerinin Rus güvenlik servisleri tarafından tutuklanmalarına hoşnutsuzluğunu gösterdiler.

Protestocular bu bayanların derhal serbest bırakılmasını talep ettiler.

23 Mayıs gününde bazı Müslüman kadınlar Rus şehri Ova da "yasadışı aramalar" sonucunda tutuklandılar. Aramalar sonucunda cocukları da ellerinden alındı. Kocalarının kaderi hakkında büyük belirsizlik sürmektedir. Bir diğer tutuklamada 19 Mayıs tarihinde bir parti üyesinin eşi tutuklandıktan sonra gerçekleşti. Bu bayanın çocukları yetimhaneye götürüldü.

Protestocular kadınların işkenceye maruz kaldıklarını iddia ettiler. Onlar "Rus yetkililerin mafya uygulamalarından" söz ediyorlar.

Ukkel'de İki Yüz Müslüman Gösteri Yapıyor

18/06/11, 17:16

İslami siyasi parti "Hizb-ut Tahrir Avrupa" üyelerinden oluşan yaklaşık iki yüz kişi Belçikanın Ukkel şehrinde Rus büyükelçiliği önünde toplandı.

Mayıs ayında Rus güvenlik güçleri tarafından çeşitli parti üyesi eşlerinin tutuklanmalarını protesto ettiler. Protestocular tutuklamaların hiçbir sebep olmaksızın yapıldığını ve bayanların derhal serbest bırakılmaları talep ettiler.

Tutuklamalar
Hizb ut Tahrir üyeleri 23 Mayıs tarihinde bazı Müslüman kadınların yasadışı aramalar sonucunda tutuklandıklarını iddia ediyorlar. Ayrıca çocukları da götürüldüler. Kocalarının kaderi hakıkında şu ana kadar büyük bir belirsizlik sözkonusu.

Diğer bir tutuklama 19 Mayıs'ta bir parti üyesinin eşi tutuklandığı zaman Moskova'da gerçekleşti. Onun çocukları da yetimhaneye götürüldü.

İşkence
Şimdiye kadar kadınlarla temasa geçilememiş, ve tutuklama nedeni henüz belli değil. Hatta burada işkence sözkonusu ve protestoculara göre bu olay "Rus yetkililerin mafya uygulamasıdır" (Belga / sam)


Fotoğraflar için tıklayınız...

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Rusya'nın Ankara Büyükelçisi, Hizb-ut Tahrir/Türkiye Vilayeti Adına Bir Heyet ile Görüşmekten Kaçındı!

H. 09 Receb 1432 el-muvafık M. 10 Haziran 2011 Cuma günü, Hizb-ut Tahrir/Türkiye Vilayeti adına bir heyet, Müslüman kadınlara yönelik Rusya güvenlik birimlerinin uyguladığı baskı, tehdit, hukuksuz tutuklama, eşkıyaca tutum ve zulümleri ifşa eden ve Hizb-ut Tahrir/Rusya tarafından hazırlanmış olan "Rusya Güvenlik Birimlerinin Uygulamalarının Keşmekeşliği" başlıklı bir beyanı iletmek ve konu hakkında bilgi vermek amacıyla Rus büyükelçi ile görüşmek üzere, Rusya Federasyonu'nun Ankara'daki Büyükelçiliğine gitti. Ancak Rus Büyükelçiliği heyet ile görüşmekten kaçındığı gibi beyanı almaktan da imtina etti. Heyet, daha sonra ikinci kez görüşmek istediyse de Rus büyükelçi bundan da kaçınmıştır. Bunun üzerine heyet, Rus büyükelçiye iletmek istediği beyanı, elçiliğin posta kutusuna bırakarak elçilikten ayrılmıştır.

Söz konusu beyanda;

- Rus güvenlik birimleri tarafından Sıddikova Omidjan Ganevna'nın işlemediği bir suçu itiraf etmesi için eşi Sıddikov Farroh Fadloddinoviç'e baskı yapmak amacıyla haksızca tutuklanması ve üç evladının yetimhaneye yerleştirilmesi,

- Manabova Loyola Kazayhanova'nın cadde ortasında gün boyu tornavida ve tığ ile tehdit edilmesi, birimlerin psikolojik hasta ve sapık diye bağırtıları arasında, bayanın üzerinde manevî baskı oluşturmak için evlatlarını tutuklamakla tehdit etmesi,

- Sekiz aylık hamile olan Minnibiva Elmira Ionnerova'ya, güvenlik birimlerinin çocuğunu kaybetme tehlikesi pahasına uyguladığı psikolojik baskı, mahremiyetine fütursuzca saldırı ve bacımızın uğradığı hakaretler,

- 4 evlat anası Şakirova Leyla Ramilva'nın yine güvenlik birimlerinin uyguladığı baskı, tehdit ve hakaretler, bacımızın evlatlarının korkutulması ifşa edilmiş, İslam ümmetini bacılarımızın yardımına koşmaya, toplumun bütün kesimlerinin haberdar edilmesine ve medya organlarının dikkatinin, bu olaya ve hükümetin davranışlarının keşmekeşliğine odaklanmasına ve Müslüman şahsiyetler ile aktivistlerden, bu sorunun çözümüne katkıya teşvik edilmesi için çağrıda bulunulmuştur.

Ayrıca beyanda, bu felaketlerin, İslami ümmetin bir imamının olmaması durumunda devam edeceği ve tekrarlanacağı hatırlatılmıştır. Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu hadisine yer verilerek: إنّما الإمام جنة يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam [Halife] bir kalkandır onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur." Müslüman kadınların ırzlarını koruyacak olanın Müslümanların yöneticisi olduğunun altı çizilmiş ve o yöneticinin, Müslüman kadınların ırzlarını koruduğu ve Beni Kaynuka'yı cezalandırdığı gibi aynı şekilde Müslüman bir kadının çığlığını işiten Halife Mutasım'ın, onu kurtarmak için doğrudan bir ordu gönderdiği hatırlatılmıştır.

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan sadece, Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam alıyorlar." [el-Buruc 8]

Yılmaz Çelik
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Salih'in, Koşulsuz Olarak Yemen'den Çıkması Güvensiz Bir Hale Gelmesi Üzerine Salih, Sana'yı Yaralı Olarak Terk Ediyor

Ali Abdullah Salih, başbakan Ali Mücaver, 27 Nisan 2011'de yapılamayan parlamento seçimleri sırasında görevi sona eren Meclis ve Şura Konseyi Başkanı Abduaziz Abdulgâni, savunma ve güvenlik işlerinden sorumlu başbakan yardımcısı Reşad el-Alîmî, iktidar partisi Genel Halk Kongresi Genel Sekreter Yardımcısı Sadık Ebu Ras ve diğerleri, 03 Haziran 2011 cuma günü, başkent Sana'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki camiye cuma salahı sırasında atılan havan topu saldırısına maruz kaldılar. Bunun üzerine Salih, aynı cuma akşamı televizyon ve radyoların kısa bir sesli mesajını yayınladığı askeri hastaneye nakledilirken Salih ile birlikte yaralanan beş yetkili cumartesi günü, tedavi için Kuzey komşunun başkenti ve Yemen'deki iktidar rejiminin büyük kız kardeşi Riyad'a nakledildi.

Kendisinin saldırıyla herhangi bir ilişkisinin olduğunu reddeden Şeyh Sadık el-Ahmar ve ardından el-Kaide'ye dönük suçlamalara rağmen şimdiye kadar ki olasılık, havan topunun Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndan atıldığını ve parmak izlerinin, Amerika Birleşik Devletleri'nden dönen, yakın bir zaman önce Ahmed Ali Abdullah Salih'in yerine cumhuriyet muhafızlığı komutanlığına atanan ve girişiminin başarısızlığı üzerine aynı günde öldürülen, Ali Abdullah Salih'e yakın Ali Salih el-Ahmar'a ait olduğunu göstermektedir.

Bu olay Salih'in, sonuncusu 22 Mayıs pazar akşamı yapılan, kendisinin iktidardan uzaklaştırılmasını, kendisi ile birlikte bir dizi güvenlik liderliklerinde sorumlu olan aile fertlerinin yargısal kovuşturma olmaksızın güvence altına alınmasını sağlayan Körfez Girişimini imzalamayı dört kez ardı ardına reddetmesi ve iktidar rejimi güçlerinin, başkent Sana'daki el-Husba semtinde büyük bir kabilenin şeyhi olan Şeyh Sadık el-Ahmar'ın evine açtığı savaşın patlak vermesi üzerine gerçekleşmiştir.

Salih'in, Yemen'in 17 ilindeki gösterilerin başlamasından beri iktidara tutunmaya hırs gösterdiği, sonra yüzsuyunu gösterdiği, ardından bir takım şartları ortaya çıktığı, sonra iktidar koltuğunda kalabilmek için kaçamaklar yaptığı ve iktidar koltuğundan uzaklaştırılmasına karşı korkutmak ve intikam almak için Sana, Taiz ve Ebin gibi Yemen'in birçok bölgesinde yangın ateşini tutuşturmaya başladığı sırada iktidar koltuğundan ayrılmasına muvafakat edilmesi için Salih'e yönelik yerel ve uluslararası baskılar artmıştır.

Böylece Körfez Girişimi'ne göre Salih'in ayrılması üzerindeki örtü aralanmış ve Salih, Yemen dışında gecelemeye başlamıştır. Dolayısıyla İslamî ümmetin evlatları, yöneticilerinin kendilerine engel olan beladan başka bir şey olmadıklarını bildikleri ve Müslümanlara isabet edenlerin yokluğundan dolayı isabet ettiği, izzetin ancak onun gölgesinde olacağı ve onsuz izzetin asla gerçekleşmeyeceği Hilafet Devleti'ni kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalıştıkları için Tunus, Mısır ve Yemen gibi iktidar koltuklarına mumyalanan yöneticilerin ayrılış biçimleri çok yönlü olmuştur.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER