Çarşamba, 08 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Anayasa Taslığını Takdim Etmektedir

Gazeteci Kardeşlerimiz:

Bu yoğun hilekarlıklar, bu temiz Müslüman halkın iradesini kuşatma girişimleri, büyük olsun küçük olsun yabancılara dönük aşağılık ipotekler, siyasî uzmanların hazırlanması ve bunların, himmet ve zimmetle pazarlanması için tekel altına alınması, bu azim dinin pazarlanmasının öncesi ve sonrasında kapitalizm nizamı ile dini hayattan ayıran ve üzerinde bir anlaşmazlığın olmasından ve ayırıcı bir darbeyle karşılaşmaktan korktuğu akidesinin korunması için bu azim din mensuplarının karar mekanizmasının dışında bırakılması, bir çoğunun siyasî, doğruluk, adalet, gözetim ve yeterlilik olarak İslam ile övünmekten kaçınması, bazı Müslümanların; İslam'ın gözetim, liderlik, ülkenin hatta tüm dünyanın kurtarılması için yeterli olmasıyla birlikte tüm engelleri kaldıracak, sömürgeciliği garanti altına almak ve onu korumak için gelen yalan, hatalı, aciz, önemsiz ve küçük olmasından dolayı diğer önermelere doğal boyutuyla cevap verecek şekilde akideden fışkıran ve vakıaya (yani mevcut sorunların ve çözümlerin doğasına) mutabık olan güçlü ve doğru bizzat açık delili olan hükümlerin doğruluğunu kendilerine ve ümmetlerine kanıtlamak için anlayış, istinbat ve sahih içtihat yoluyla Kur'an ve sünnete bağlı kalmalarının yeterli olduğunu unutarak Batı'dan, kendileri için teşekkür dilenmeleri, alternatif olarak paramparça olmuş ve orasından burasından dağılmış kapitalist ve sosyalist rejimleri tüm çeşitleriyle bir araya getirir hale gelmeleri... uygulamaların uzatılması, karmaşık hale getirilmesi, büyütülmesi, genişletilmesi ve ajanlar ile Batılı uzmanlardan yardım dilenmenin kabul edilebilir bir husus haline gelmesi için işlerin korkunç hale getirilmesi yoluyla halkın ve ümmetin yetersiz kalması karşısında!

İşte bu yoğun hilekarlığın ve halkı yeniden korkutma girişimleri karşısında Hizb-ut Tahrir, şeri teklif olarak bir sorumluluk ve emanet olan siyaseti uygulaması ve bunu ciddi olarak takip etmesi, hainler ve ajanlardan nefret etmesi ve bunu doğru bir şekilde takip etmesi itibarıyla o, ümmetin ve halkın önüne yasal / anayasal olarak şekillenmiş ve içerisindeki her bir maddenin esbab-ı mucibesi (delilleri) takip edilmiş olan ayrıntılı İslamî bir anayasa sunmaktadır. Bu anayasa, tarih boyunca muhlis ümmetin çabalarının eklenmesiyle dev bir kayıt haline gelmiştir. Bu anayasa, alimlere, fakihlere, uzmanlara, ümmetin hayrını isteyen ve kaçınılmaz dönüşüm anını gözetleyip duran muhlislerine takdim edilmiş olup... o, bu merhalede hak ve hakikatleri araştırmakla sorumlu ve işleriyle ilgilendiğiniz bu ümmetin evlatlarından olmanız itibarıyla siz basın mensuplarına da takdim edilmektedir... Bu anayasa, çıkarım ve güç yeterliliği de dahil elimizde, Dünya'da ve Tunus'ta insanlar hakkındaki kınama ile cürümler konusunu hemen tedavi etmeye muktedir ve yaşam gerçeğine faydalı olan özel uzmanlar ve lecneler bulunmasından dolayı tatbik edilmeye dönük bir anayasadır... Böylece ümmet için en yüksek yaşam biçimini gerçekleştirecek olan İslam olacaktır.

Basın mensubu kardeşlerimiz, sizleri tartışma ve seminerlere hatta bu alternatif anayasa ile ilgili tartışmalar açmaya çağırıyoruz. Hakaret ve palyaçoluğu bırakıp insanları en yüksek bir noktaya çıkarmalıyız... Böylece siyaset, propaganda siyaseti değil gözetim siyaseti olsun.

Devamını oku...

Sizler Müslümansınız... Alternatif Olarak İslam'dan Razı Olmayacak mısınız??

  • Kategori Tunus
  •   |  

Öyle bir öfkeyle öfkelendiniz ki tagut bu öfkeden dolayı kaçıp gitti. Bunun üzerine onun atıklarından geriye kalanlar çıkıp bizlere, gerçek değişimin yeni bir anayasayla olacağını söyleyerek meclis seçimleri için tayin ettikleri ardında da hakkında ihtilaf ettikleri bir zaman belirlediler. Sonra üzerinde muvafakat ettikleri yeni bir zaman daha belirlediler. Bizler hala onun şunun karşısında değişimi bekliyoruz! Sanki iğrenç siyasî para gücüyle yada kışkırtmaktan ve projeleri ile planlarının boşa gitmesinden korkan sömürgeci odakların itmesiyle ulaştıkları kurucu meclis, bizim kurtuluş hususundaki hedeflerimizi ve umutlarımızı gerçekleştirecekmiş gibi!

Rablerinin şeriatı dışında Müslümanlar için şeriat koyan kurucu meclisin seçilmesinden dolayı bazı insanların mutlu olduklarını görüyoruz! Sanki bizler, dini ve hadaratı olmayan bir halkmışız gibi! Sanki bizler, الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا "İşte bu gün, dininizi sizin için kemale erdirdim ve üzerinize olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a razı oldum." [el-Mâ'ide 3] şeklinde, hakkında kendi nefislerimizden olan kimseye bir kavlin indiği ümmetten değilmişiz gibi!

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, emin bir nasihatçinin çağrısıyla çağrıda bulunuyor ve sizlere aşağıdaki hususları hatırlatıyoruz:

- Allahu [Subhânehu ve Te'alâ] sizleri, Allah ve resulünün sevdiği bir isim olan (Müslümanlar) olarak isimlendirdi. Dolayısıyla sizler onunla izzet buldunuz ve ümmetler onunla iftihar ettiler. O halde bir takım Müslümanların çıkıp kendisine iman ettiğiniz ve öldükten sonra da O'na döndürüleceğiniz Rabbinizin şeriatına alternatif bir yasa koyacağını kesin bildikleri meclis seçimi için bir zaman belirlenmesinden dolayı mutlu olduklarını söylemeleri acınacak bir durum değil midir? O gün sizler, ne diyeceksiniz?

- Görmüyor musunuz ki kendilerini üzerinize idareciler olarak diken, taguta muhakeme olmanızı, dininizi sırtınızın arkasına kaldırıp atmanızı ve Resulünüz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e hak ile inen Allah'ın kitabı azim Kur'an'a sırt çevirmenizi istemektedirler?

- Ey Müslümanlar! Ey İslam'ın hükmüne ve izzetine özlem duyanlar! Ey Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ile sahabe-i kiramına kavuşmayı arzu edenler!

Bizleri tertemiz tek bir kıble üzerinde birleştiren İslam değil midir?

Sizlerden, Allah'ın şeriatına muhakeme olunmanızı istemeyen kim?

Sizlerden, kullara ibadet etmekten kulların Rabbine ibadet etmek için sokaklara çıkmanızı istemeyen kim?

Sizlerden, dini, Kur'an'ı ve kerim Nebisi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetiyle gurur duymayan kim?

Sizlerden, alternatif olarak İslam'dan razı olan kim?

Ey halkımız, ey sevdiklerimiz, bizler İslam'ın ta nefislerinize kök saldığını ve hiçbir kimsenin onu söküp atamayacağını biliyoruz. Yine bizler, İslam'ın kalplerinizin zerrelerinde yoğunlaştığını, kafirlerin ve münafıkların kalplerdeki bu zerreyi söküp atamayacağını da biliyoruz.

Ancak İslam, hayata, yönetime, otoriteye ve tüm ilişkilere yönelik bir sistem olduğu halde on yıllarca yapılan saptırma, korkutma ve yozlaştırmayla İslam'ın hayatımız üzerindeki etkisi kayboldu.

Bizler, İslam ile aziz bir ümmet iken ne zaman ki izzeti, taşkınlıklarımızı artırıp geçiş için bizlere yardım edeceğini iddia eden düşmanlarımızdan istedik işte o gün zelil olmadık mı?

İslam'ın hayata geri dönmesi, asla anayasaya devletin resmî dini İslam'dır metninin koyulmasıyla olmayacaktır. Zira bu, kıymeti harbiyesi olmayan bir durum olup buna, Müslüman kitlelere ikiyüzlülük yapan, aldatan ve susturan yöneticiler sığınmaktadırlar. Dolayısıyla İslam'ın, hayata, yönetime ve egemenliğe geri dönmesi ancak İslam akidesini anayasanın ve kanunların esası yapan bir devletle olacaktır.

Ey halkımız ve sevdiklerimiz, Hizb-ut Tahrir olarak sizlere, sadık müminlerin izzeti olan anayasayı sunarak onu önünüze koyuyoruz. Kur'an ve sünnetten istinbat edilmiş bir anayasa olarak onu, içerisindeki hükmün sadece Allah için olacağı ve O'nun dışındaki tagutlar için olmayacağı bir anayasa olarak tatbik konumuna getirmeleri için alimlere, fakihlere ve muhlis uzmanlara öneriyoruz.

إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." [Yûsuf 40]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Şam Tagutu, Zebanileri Tarafından Akıtılan Kanları Önemsemeksizin Kararlarıyla Batı'ya Dalkavukluk Yapmaktadır

Şam tagutu Beşar'ın çıkardığı 2011 yılına ait 61 sayılı kararnamesi, dalkavukuluktan ve reformları yeryüzünde harekete geçiren ve otoriteye muktedir olan Amerika ile Avrupa'yı razı etmekten öte bir şey değildir! Bu gülünç kararın çıkarılması, rejiminin son demlerini yaşadığını ve kendisini kurtaracak küçük bir ümit aradığını teyit etmektedir! Bu ise ordu ve güvenlik birimlerini insanlarla savaşmak için kışkırtılmalarından, göstericilerin katledilmesinden, masum insanların terörize edilmesinden ve binlerce kişinin tutuklanmasının ardından Beşar'ın ve rejiminin devrilmesini isteyen halk gösterilerinin boyutunun yükselmesinin sonucunda meydana gelmiştir...

Çıkardığı kararnameyi sol eliyle süslerken... Suriye'nin dört bir tarafında tutuklayan, katleden ve masum tertemiz kanları akıtan sağ elini Allah koparsın!! Çıkardığı kararnameyi sol eliyle süslerken... Bu kararnameyi ilan ettiği sırada tankları, Humus, Rastan ve Telbisa'yı bombalamaktaydı!!

Af metninin siyasî akımlara ait tutukları da kapsaması, insanlara dönük bir yalandan ve şarlatanlıktan ibarettir! Ancak ondan şu ana kadar kapsamlı bir af hissedilmedi! Sanki o, yasal sorumluluk altına girmemeleri için hortlaklıklarıyla bilinen güvenlik birimleri hakkında bir af istemektedir! Bu çıkarılan kararnameye rağmen nasıl olurda hala Hizb-ut Tahrir ve diğer İslamî hareketlerin evlatlarına cürümsel sert ve katı hükümler uygulanmaktadır? Açık olan şey, katleden, yağmalayan, talan eden ve yalan ve oyunlarını önemsemeyen bir gurup holiganlardan oluşan güvenlik ve askerî birimlerinin fertlerini korumak istemektedir... Bu kararname nasıl sonuçlanacak bilemiyoruz?!

Beşar ve rejimi, ölüm döşeğinde can çekiştimekte olup canlarının çıkmasına da çok az bir zaman kalmıştır! Aha şimdi o, belki de tahttaki ömrünü uzatır diye kullandığı kanlı çözümlerinden ümidini kesince tuzaklara, aldatmalara ve yalanlara sığınmaktadır!

Ey Suriye halkı... Beşar ve rejimi, sendelemektedir. O halde gücünüzü ve azminizi artırın, çıkarılan kararnamelere ve konuşmalara ne ses verin ne de iltifat edin! Zira bu katil ve zebanilerinin akıttğı her bir damla kan, Allah'ın izniyle helak olup yıkılmış rejiminin naşına bir çivi olarak çakılacaktır...

Bizim meselemiz, sadece Beşar'ın rejiminin ve partisinin çökmesi değildir! Zira bizim, Allah'ın vahdaniyetine ve resulünün nübüvvetine şehadet eden Müslümanlar olarak kaçınılmaz meselemiz, Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet Devleti'ni kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmaktır... Zira dini ikame edecek ve dünyanın dört bir tarafına adaleti yayacak olan Hilafettir. Beşar'dan, rejiminden ve tüm tagutlardan intikam alacak olan Hilafettir.

Ey Suriye halkı... Yönetimde kalmak ve bu mübarek ayaklanmayı boşa çıkarmak için bu rejimin yapmaya çalıştığı diyalog konferansları sizleri aldatmasın. Bu ayaklanmanın, Hilafet Devleti'ni kurmanın yolunu açmasını ve Şam topraklarının yeryüzündeki değişimin irtikaz ve başlangıç noktası olmasını Semi ve Kadir olan Allah'tan temenni ediyoruz...

Sokaklara çıkışınız, gösterileriniz ve tüm kararnamelere karşı çıkışınızdaki ısrarınız, Beşar'a senin hilelerin bizleri aldatamaz manasına gelen açık bir cevaptır.

Ey Suriye'deki halkımız... Kurtuluş, sadece ve sadece İslam'da olup İslam'dan başkasında hiçbir şey yoktur...

Sizler, mübarek ayaklanmanıza إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ " Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. O, Rahman ve Rahimdir. Din gününün malikidir. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. " [el-Fatiha 1-2-3-4] şeklindeki fatiha sureleriyle başladınız. Ayrıca bizim kastımız, Allah'a ibadet etmek ve tüm işlerimizde O'ndan yardım dilemektir. Yoksa kastımız, ne Amerika ne Avrupa ne de beşerî rejimlerden yardım dilemektir. Dolayısıyla Libya'daki kardeşlerimizin düştüğü hatalara düşmeyeceğiz! Allah, ordu içerisindeki nusret ehlinin dinine ve ümmetina karşı görevlerini yerine getirmesine izin verinceye kadar barışçıl ayaklanmamızda ısrarcı olacağız...

Ey Suriye Korkmayın... Kaddafi'den Önce Esad, dediğinizdeki sloganlarınız ne kadar da güçlüydü.

Suriye'nin Müslüman alimlerine, etkin kişilerine, tacirlerine ve aşiret liderlerine yönelik şu çağrılarımız devam edecektir: Halkınızı yalnız bırakmayın, Allah emanetleriniz hakkında size soracaktır... Mazluma olan nusretiniz, kendiniz için olan bir nusrettir. Allahuekbar, izzet, Allah'a, resulüne ve müminlere aittir...


Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir'e operasyon

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Polis, 6 kentte yaptığı eşzamanlı operasyonda 18 kişiyi gözaltına aldı, 5 kişi ise aranıyor

Ankara'da yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütüne yönelik başlatılan operasyonda, aralarında örgütün Türkiye sorumlusu olduğu belirtilen Serdar Yılmaz'ın da yeraldığı 18 kişi gözaltına alındı. Örgütün, hilafetin kaldırılmasının yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Ankara'da büyük katılımlı ve ses getirecek bir toplantı düzenleyeceği tespit edildi. Operasyonda ele geçirilen bir taşınabilir bilgisayar belleğinde ilginç krokiler bulundu. Krokiler, olası eylem planlarını içerdiği kuşkusuyla incelemeye alındı.

Milliyet'in aldığı bilgiye göre; Ankara Emniyeti İstihbarat ve Terörle Mücadele Şubeleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın koordinesinde bir süredir yeniden yapılanma faaliyetleri gerçekleştiren Hizb-ut Tahrir örgütüne yönelik takip çalışmaları başlattı.

Takip çalışmalarında örgütün, başkentte sembolik önemi bulunan yerlere yürüyüş, işgal, hilafet bayrağı asma gibi "provokatif" nitelikli eylemlerin hazırlığında olduğunu tespit eden polis, savcılık talimatıyla cuma günü operasyon için düğmeye bastı.

Hilafetin kaldırılışının hicri yıldönümü nedeniyle 26 Haziran'da (dün) Ankara'da Anadolu Gösteri Merkezi'nde konferans gerçekleştirmeyi hedefleyen örgütün, yapılan operasyonla bu organizasyonu etkisiz hale getirildi. Örgütün Türkiye sorumlusu olarak görevlendirilen Serdar Yılmaz da gözaltına alındı.

Polis; Ankara'nın yanı sıra İstanbul, Bursa, Şanlıurfa, Hatay ve Çorum'da da operasyon yaptı. Operasyonda zanlılarla birlikte, örgütsel dökümanlar, 10 bin dolar para ve bilgisayar verisi depolama cihazları ele geçirildi.

Operasyon kapsamında gözaltına alınan tüm zanlılar haftasonu Ankara'ya getirilerek sorguya alınırken, polis, Ankara'da 2, Bursa'da 2 ve Şanlıurfa'da 1 kişinin de peşine düştü.

Milliyet - 26 Haziran 2011 - 02:30

Kaynaklar:

http://siyaset.milliyet.com.tr/hizb-ut-tahrir-e-operasyon/siyaset/siyasetdetay/27.06.2011/1407140/default.htm

Devamını oku...

Otoriteler, Kuvvet Yoluyla Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin Barışçıl Gösterisini Dağıttı

  • Kategori Sudan
  •   |  

بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم

Kerim kardeşim;

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh,

Bu, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin, 11 haziran 2011 cumartesi günü Silahlı Kuvvetlere bir muhtıra teslim etmek için ilan ettiği yürüyüş hakkında medyada geçen haberlerdir.

1- Otoriteler, Hizb-ut Tahrir'in Orduya Destek Vermesini Engelliyor:

(891) sayılı el-Ahbar Gazetesi, 12 haziran 2011 pazar günü, "Otoriteler, Hizb-ut Tahrir'in Orduya Destek Vermesini Engelliyor" başlıklı bir haber yazdı. Haber aşağıdaki şekilde geçmektedir:

Hartum: Umniyye Osman Salih:

Güvenlik otoriteleri, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin, Silahlı Kuvvetleri'ne destek vermeye ve Sudan Halk Kurtuluşu ordusunun Ebiyi bölgesine saldırmasının akabinde Silahlı Kuvvetleri'nin Ebiyi bölgesine girmelerini desteklemeye çağıran barışçıl gösterisini engelledi. Otoriteler, orduya destek veren topluluğun üzerine göz yaşartıcı gaz sıktılar, parti merkezinde bulunanlardan bazılarını gözaltına aldılar ve buradan ayrılmalarını engellediler. Aynı zamanda hizb, güvenlik otoritelerinin Silahlı Kuvvetleri'ni destekleyen yürüyüşü durdurmalarını kınayarak otoritelere, yaşanan devrimlerden ders almaları gerektiğiyle ilgili bir uyarı mesajı yönelttiler. Ayrıca hizb, ordunun yanında yer aldığını açıklayarak ordudan, sömürgecilerin desteğiyle ayrıldığının söylediği Güney Sudan'ı yeniden eski haline döndürmesini talep etti, orduyu hastalığın ve belanın başı olarak nitelendirdiği Nifaşa Anlaşması'nı iptal etmeye çağırmasının yanı sıra kafir Batı'nın (gayri meşru çocuğu olarak) isimlendirdiği Güney devletçiğini de tanımamaya çağırdı.

Diğer taraftan Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Başkanı İbrahim Ebu Halil, (el-Ahbar'a) yaptığı açıklamasında, yürüyüşlerin barışçıl ve orduya destek vermek amacıyla olup bundan maksadın orduya nasihat etmek ve İslam'ın ikame edilmesi olduğunu söyledi. Otoritelerin, bu yürüyüşten korkmalarını hak sesten korkmalarına bağladı. Sözlü ifadesinde şuna dikkat çekti; birtakım otoriteler, bu yürüyüşü engellemek için onlara geldiler ancak onlar bunu kabul etmediler. Ve şöyle dedi: onlar, ilgili odaklara yazılı bir mesaj sundular ve onlarda şuna benzer bir cevap verdiler; kesinlikle başka bir yürüyüş yapmak için yeni bir belge sunmamalıdırlar. Ebu Halil, hükümeti zayıf olmakla damgaladı ve şöyle dedi: Hükümet, zorunlu olarak Ebiyi'ye girdi ve şu anda o, ordunun çekilmesi için tavizler vermekte ve işlerin bu şekilde gitmesi durumunda ordunun çekilmesini beklemektedir.

 

2- Polis, Hizb-ut Tahrir'in Gösterisini Engelliyor:

İbrahim Ebu Halil (Ahbar el-Yevm): Hedefimiz, Ebiyi de tefrite kaçmaması için orduya olan desteğimizi teyit etmektir:

(6000) sayılı Ahbar el-Yevm Gazetesi, 12 haziran 2011 pazar günü üçüncü sayfasında, "Polis, Hizb-ut Tahrir'in Gösterisini Engelliyor" başlıklı habere yer verdi. Haber, aşağıdaki şekilde geçmiştir:

 

Hartum: Et-Ticâni es-Seyyid-Fotoğraf, Mustafa Hüseyin:

Polisin, İslamî Hizb-ut Tahrir'in çağrıda bulunduğu gösteriyi dağıtmaya kalkıştığı sırada bazı politikacılar, Silahlı Kuvvetleri'ne destek gösterisinin harekete geçmesine karşı koyulmasını, hükümetin açıkladıkları ile vakıa zemininde uyguladıkları arasındaki açık çelişkinin bir kanıtı olarak gördüler.

Hizb-ut Tahrir'in Hartum'daki merkezi, Silahlı Kuvvetleri'ni destekleyen tutumunu ifade etmek için Genel Komutanlığa barışçıl bir gösteri yapmak yoluyla binlerce destekçilerinin, hizipli şebanın ve kadınların toplandığı en büyük gösteriye tanık olmuştur. Amerika ile Batı'yı kınayan ve orduyu Ebiyi'ye bağlı kalmaya çağıran sloganlar atarak yürüyüşte toplanan binlerce kişiye konuşmak için bekleyen Hizb-ut Tahrir'in Resmi Sözcüsü Üstad İbrahim Osman Ebu Halil, (Ahbar el-Yevm)'e, ortada kendisine daha önce bilgi verilmesine rağmen polisin gösteriyi engellemek için savunduğu nedenlerin açıklayıcı hiçbir tarafının olmadığı bir şaşkınlık vardır. Ebu Halil, daha şaşırtıcı olanın gösterinin orduyu desteklemeyi amaçladığını ve zaten hükümetin görüşlerini ifade etmeleri için birçok partilere izin verdiğini söyleyerek ekledi: Bütün amaçlarının, sabit durması, Ebiyi'ye bağlı kalması ve hiçbir düşmancıl hareketlere izin vermemesi amacıyla Silahlı Kuvvetlerine olan desteklerini teyit etmek olduğunu söyleyerek yürüyüşte toplananların, Sudan'daki mevcut krizin sebebi olarak Nifaşa Anlaşması'nı gördüklerine dikkat çekti.

Silahlı Kuvvetleri'nin Ebiyi'deki çabalarını ve Güney Kardufan'daki savaşını desteklemek amacıyla Hizb-ut Tahrir tarafından yapılan resmî davetle yürüyüşe katılan Misseriya Kabilesi liderlerinden biri olan Üstad Muhammed Abdullah Ved Ebuk, Ahbar el-Yevm'e şöyle konuştu: Bizler yaşananların, hükümetin bu krizle ilgili açıkladığı tutumuyla tutarlı olmadığına inanıyoruz. Ve şöyle dedi: içtenlikle vurgulamam gerekirse hükümet, güvenlik konseyi ile karşı karşıya gelmekten kaçındığı için ordunun, Ebiyi ve Güney Kardufan'dan çekilmesiyle ilgili iddialara cevap verdiğinde durumların patlamasına ve tüm Sudan'daki güvenlik durumunun çöküşüne dönük alanlar açacağını bilmelidir.

Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir-Mahcub Abdulvahab şöyle dedi: Nifaşa protokollerinin hepsi, durumları patlatmaya dönük saatli bir bomba mesabesindedir ve sonunda amaç, hükümeti devirmek için çalışmaktır.

 

3- Hartum'daki İslamî Gösteri Dağıtılıyor:

Irak el-Hurr Radyosu, 11.06.2011 cumartesi günü aşağıdaki haberi aktardı:

Sudan polis güçleri, İslamî Hizb-ut Tahrir'in, Güney ve Kuzey arasındaki tartışmalı bölgelere daha fazla kuvvet gönderilmesini talep etmek amacıyla bugün, yani cumartesi günü düzenlediği gösteriyi dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ve cop kullandılar.

Associated Press Haber Ajansı, Hizb-ut Tahrir Resmi Sözcüsü İbrahim Osman Ebu Halil'den şunu aktardı: Gösteriye, Ebiyi ve Güney Kardufan bölgelerine kuvvet gönderilmesiyle ilgili Hartum'un kararına olan desteği belirtmek amacıyla izinli çıkılmıştır. Ancak hizbin merkezinin önüne hizbin üyelerinden yaklaşık 5.000 kişinin toplanması üzerine yetkililer, aniden gösteriye izin verilmediğini açıkladılar.

 

4- Hizbin Şebabından Üçü Tutuklanırken Bazıları Serbest Bırakıldı. Polis, Hizb-ut Tahrir Şebanın Gösterisini Dağıtıyor:

(532) sayılı El-Ahram el-Yevm Gazetesi, 12 haziran 2011 pazar günü, ikinci sayfasında aşağıdaki haberi aktardı:

Hartum: el-Ahram el-Yevm:

(El-Ahram el-Yevm) kaynakları şunları söyledi: Polis dün cumartesi günü, Sudan'daki Hizb-ut Tahrir şebabının, Halk Kurtuluş Silahlı Güçlerinin Genel Komutanlığa ulaşmasından önce Ebiyi ve diğer bölgelerdeki ordunun gerekli olan tutumlarına destek vermek için Hartum'daki hizbin merkezinde düzenlediği gösteriyi dağıttı.

Kaynaklar, hizbin şebabının, gösterinin onaylanması amacıyla polise kabul talebi sunduklarını ancak polisin kesinlikle onları onaylamadığını ekleyerek, hizbin şebabından (3) kişinin tutuklandığına, bazılarının serbest bırakıldığına ve hizbin şebabından birinin yaralandığına dikkat çektiler.

 

5- Polis, Hizb-ut Tahrir'in Hartum'un Merkezindeki Gösterisini Dağıttı:

(1738) sayılı Son Dakika Gazetesi, 12 Haziran 2011 Pazar günü, üçüncü sayfasında aşağıdaki habere yer verdi:

Hartum: Umeyme: İsa

Polis dün, Hartum'daki hizbin merkezinden, ordunun Ebiyi bölgesinde kalmasını talep etmek, ona destek çağrısında bulunmak ve güvenlik konseyinin bölgeden kuvvetlerin tahliye edilmesi talebini kınamak amacıyla Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı'na gitmek için harekete geçen Hizb-ut Tahrir'in gösterisini dağıttı.

Hizbin Resmi Sözcüsü İbrahim Ebu Halil, polisin onlarca kadının ve çocuğun katıldığı yürüyüşe olan muamelesini eleştirdi ve otoritelerin, gösterinin seyrini güvence altına almak için sözlü bir tutum ortaya koyacaklarına polisin göstericilere göz yaşartıcı gaz ve sopa kullanmak yoluyla kuvvetle karşı koymasının onları hayrete düşürdüğüne dikkat çekerek polisin, göstericilerden birçoğunu gözaltına aldığını da ekledi.

Ebu Halil, hükümete eleştiriler yönelterek şöyle dedi: (Biz onları desteklemek için geldik, onlar bizi çukurlara atarak karşıladılar). Hizb, "Şehitlerin Kanlarıyla Sulanmış Sudan-Ebiyi'nin Ordusuna" başlıklı beyanında, bu hususta tefrite kaçmanın, buranın bölünmesinin yada Afrikalı veya Uluslararası veya benzeri güçlere teslim edilmesinin caiz olmadığını ve bunun şeran batıl olduğunu söylemiştir.

Ayrıca beyan, Ebiyi krizini ortaya çıkarının Nifaşa Anlaşması olduğuna dikkat çekmiş, hastalığın ve belanın başı olması vasfıyla bu anlaşmanın iptal edilmesini ve Batının gayri meşru çocuğu olarak nitelendirdiği Güney devletçiğinin tanınmamasını talep etmiştir.

Aynı bağlamda polis kuvvetleri resmi sözcüsü amir Ahmed İmam et-Tihami, (Son Dakika)'ya şöyle dedi: Yürüyüşlerin onaylanması, siyasi odakların sorumluluğundadır. Polisin görevi, yürüyüş esnasındaki güvenliği korumaktır. Ve şöyle dedi: Onayın tamamlanması, ilgili odaklarla yapılan çalışmanın ve mevcut durumun okunmasının üzerine tamamlanmaktadır.

 

6- Otoriteler, Hizb-ut Tahrir'in Yürüyüşünü Engelliyor:

(362) sayılı eş-Şahid Gazetesi, ilk sayfasında aşağıdakileri aktardı:

Hartum: eş-Şahid:

Otoriteler dün, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin, Sudan'ın toprak bütünlüğünü savunarak Silahlı Kuvvetlerine destek vermek amacıyla cumartesi günü yapmayı planladığı gösterisini, barışçıl olarak hareket etmeye dönük iznin olmadığı gerekçesiyle engelledi.

 

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh,,,

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Otoriteler, Kuvvet Yoluyla Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin Barışçıl Gösterisini Dağıttı

Güvenlik birimleri ve polis, H. 10 Receb 1432 el-Muvafık 11 Haziran 2011 cumartesi günü gündüz vakti, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin, Silahlı Kuvvetleri'nin tutumuna destek vermek, Ebiyi ve diğer bölgelerde onu desteklemek ve bu içerikli bir muhtıra teslim etmek amacıyla Genel Komutanlığa yürümeyi planladığı gösterisini dağıtmak için şiddet ve kuvvet kullandı. Zira baskıcı birimler, insanları hizbin bürosuna ulaştıran arabaları engellediler, erişim imkanı bulanlara sopalarla vurdular, yürüyüşe katılan yaşlıları, kadınları ve çocukları gözetmeksizin insanların üzerine göz yaşartıcı gaz sıktılar. Ayrıca bazı şebabı tutukladılar ve bazılarını serbest bıraktılar. (Hizbin iki üyesi olan kardeş İbrahim Admayi ve kardeş Ali Babiker olmak üzere) hala onlardan ikisi gözaltındadırlar.

Bizler, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, bu şaşırtıcı tutuma karşın aşağıdaki hususları açıklarız:

Birincisi: Rejim bu barbar tutumuyla, insanları bastırmada ağaç yaprakları gibi dökülen İslam dünyası bölgelerindeki mevcut baskıcı rejimlerden farklı olmadığını kanıtlamıştır. Zira devletler, Müslümanlara baskı yapmakla değil İslam'daki adaletle korunabilirler.

İkincisi: Rejim bu davranışıyla, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nin yaptığı şekilde bildirim sonrası barışçıl gösterilere izin veren beşeri anayasasına bile muhalefet etmiştir. Zira bizler, güvenlik odaklarına, Ebiyi ve diğer bölgelerdeki ordunun tutumuna destek vermek için Genel Komutanlığa barışçıl bir yürüyüş yapmaya niyetli olduğumuzu bildirdik. Dolayısıyla rejim, son birkaç gün içerisinde birden fazla aynı maksat için Genel Komutanlığa yürüyüşler yapılacağına izin verildiğini bilmektedir. Buda engelleme kararının, hukukî değil siyasî bir karar olduğu anlamına gelmektedir!!

Üçüncüsü: Rejimin bu davranışı, ordunun, ülkenin çevresine bağlı kalıp onu parçalanmaktan koruyarak güçlü olarak kalması şeklindeki izzeti istemediğini teyit etmektedir. Ancak rejim, Güney Sudan'ı isyancılara ve şu anda Güney Kardufan, Güney Mavi Nil ve diğer yerlerdeki açgözlü ordularına teslim ettikten sonra ileride Sudan'ın Keşmir'i olması için Ebiyi'yi yabancı güçlere teslim etmek amacıyla sömürgeci kafirin özellikle de Amerika'nın planlarını uygulamaya devam etmektedir.

Dördüncüsü: Bu rejim, hakkı haykıran, sömürgeci kafir Batı ile içerideki araçlarının komplolarını ifşa eden ağızları tıkamak için her ne yarsa yapsın, onların işleri ümmet için açık bir hale gelecek, yalanları ve ihanetleri hiçbir kimseye gizli kalmayacaktır.

Beşincisi: Hizbten bir heyet, gösterinin dağıtılmasının ardından Genel Kurmay Başkanlığı Personeline muhtırayı teslim etti.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak bizler, hala açık bir uyarıcı ve halkına yalan söylemeyen bir komutan olup komploları ifşa ederek, görevi ülkenin birliğini ve sınırlarını korumak olan hararetli koruyucu ordu da dahil ümmetin tüm kesimlerini uyaracağız. Rabbimizle olan ahdimizi sürdüreceğiz ki hak hususunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacağız. Ümmetimizle olan ahdimizi sürdüreceğiz ki zalimleri ve avenelerini harap edecek olan Hilafet fecri doğuncaya kadar onun hakları için tetikte olacağız.

إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ "Onlara vaat olunan (helak) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?" "Hud 81"

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nden, Orduya Bir Muhtıra

  • Kategori Sudan
  •   |  

21 Mayıs 2011 günü, Ebiyi bölgesine muzaffer girişiniz ve burasını Güney Sudan'daki isyancı Sudan Halk Kurtuluşu güçlerinden temizlemeniz, Sudan halkı için bir serinlik ve huzur, mümin toplumun gönlüne bir şifa oldu ve politikacılarının yüzüstü bırakmaları dışında zayıflık göstermeden ve teslim olmadan on yıllarca bu ülkenin birliğini korumak için savaşan bu askerî kurumun şanlı zaferini tekrar hatırlattı.

Bugün, Hizb-ut Tahir / Sudan Vilayeti olarak sizlere sesleniyoruz: Açık bir uyarıcı ve halkına yalan söylemeyen bir komutan, Ebiyi ve ülkemizin diğer bölgelerindeki orduya şeri görevini idrak ettirir ve hatırlatır. Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in buyurduğu üzere din, bir nasihattir.

 

Sizin boynunuzdaki şeri görevleriniz ise şunlardır:

Birincisi: Ebiyi ve Sudan'ın diğer bölgeleri, haracî olan İslami bir topraktır. Buraları, şehitlerin tertemiz kanlarıyla sulanmıştır. Dolayısıyla her kim olursa olsun bu hususta tefrite kaçmak caiz değildir. Yani şeran batıl olan düzenlemelerden dolayı buraların bölünmesiyle yada Afrikalı veya Uluslararası veya benzeri güçlere teslim edilmesiyle ilgili konuşmak caiz değildir.

İkincisi: Ebiyi krizini ortaya çıkaran, 2005 yılında imzalanan batıl Nifaşa Anlaşması'dır. Bu gizli anlaşmanın, - ki rüzgarın estiği yöne doğru gitmesi kaçınılmaz bir mesele olmuştur - ülkenin birliğini nasıl bir hale getirdiğini ve bu ülkenin bütün bölgelerinde nasıl bir kaos ve kargaşa yaydığını sizler herkesten daha iyi bilirsiniz. Bundan dolayı sizin göreviniz, Nifaşa Anlaşması'nın bağlayıcı olmayan batıl bir anlaşma olduğunu ilan ederek yılanın kuyruğunu değil başını koparmaktır.

Üçüncüsü: Nifaşa Anlaşması'nı iptal ediniz. Zira hastalığın ve belanın başı odur. Sakın bu bir ahit olup bizlerde ahitlerimizin yanında duruyoruz diyenlere iltifat etmeyiniz. Çünkü bu, batıl bir ahittir. Allahu [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmuştur: وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاءٍ إِنَّ اللَّهَ لا يُحِبُّ الْخَائِنِينَ " (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez." [Enfal 58] Bu ise korku ve hıyanet halidir. Zira bizler, defalarca sivillere ve orduya nasıl saldırıldığını, Darfur'daki isyancı hareketlerin nasıl desteklendiğini ve Güney Kardufan ve diğer yerlerde kaosun nasıl yayıldığını kendi gözlerimizle görmekteyiz?!

Dördüncüsü: Kafir Batı'nın gayri meşru çocuğu Güney Sudan devletçiğini tanımayınız ve gücünüzü tüm ülke geneline yayınız. Zira sizler, güç ehlisiniz ve itaat ettiğiniz sürece de Allah sizlerle beraberdir.

Beşincisi: Ülkemizin kazmayla yıkılmasına, Self-determinasyon hakkına, otorite ve servet paylaşımına dayalı bencil siyasî düzenlemelere izin vermeyiniz. Bütün bu fikirleri, sorunlarımıza bir çözüm olması sıfatıyla kafir Batı ortaya atmıştır. Sahih çözüm ise azim olan İslam ideolojisinde aranmalıdır. وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ "(Allah) İnsanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi (emreder)." [en-Nisâ 58]

Altıncısı: Sizlere, nusretin teçhizatta ve donanımda olmadığını ancak Allah katında olduğunu hatırlatırız. وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ "Allah'ın katından (gelenden) başka nusret yoktur." [Âl-i İmrân 126] Allah'a nusret veriniz ki Allah'ta size nusret versin. إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ "Eğer siz Allah'a [dinine ] nusret verirseniz Allah da size nusret verir ve ayaklarınızı [dini üzere] sabit kılar." " [Muhammed 7] Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet arzında İslam Devleti'ni kurmak için çalışanlara nusret vermekle Allah'a nusret vermiş olursunuz. Zira farzların kendisiyle tamamlandığı vacip, işte budur.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Kadınların Durumunu Yermelerinden Dolayı Strauss-Kahn ve Berlusconi ile Birlikte Yan Yana Liberalizm de Yargılanmalıdır

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yarışında daha şanslı olan İMF eski başkanı Dominicue Strauss-Kahn'ın, New York otelindeki bir hizmetçiye cinsel tacizde bulunduğu suçlamasıyla tutuklanmasından sonra Fransa'nın bazı bölgelerindeki birçok kadın, Fransız politikası ile genel olarak Fransız toplumununa isabet eden cinsiyet ayrımcılığına karşı protesto gösterisi yaptılar. Kadınların taciz edilmesini, Fransa'da kabul gören normal bir stil olarak nitelendirdiler ve sex kültürünün, otoritedeki bir çok erkekler arasında mevcut olduğunu söylediler. Nitekim medya ve politika alanlarında çalışan birçok kadın, açıkça Fransız politikacılar tarafından maruz kaldıkları sıkıntı ve tacizlerden bahsettiler. Bundan dolayı Spor Bakanı Chantal Janoan, kadına karşı ayrımcılığı değerlendirirken politikacı kadınların erkek parlementerler tarafından karşı karşıya kaldıkları tufandan bahsetmiştir.

Böylece Strauss-Kahn'ın tutuklanmasının ardından, uzun zamandan beri var olan sessizlik duvarı kırılmış oldu. Buda liberal Fransız toplumu tarafından kadınların yerilmesinin gerçek boyutunu ortaya çıkarmıştır. Zira kadın dernekleri, kadınların cinsel tacizle ilgili şikayetlerinin %600 oranında artttığını açıkladılar. Geçen ay, daha önceki iki çalışan tarafından yapılan cinsel taciz iddialarının üzerine, Sivil Hizmet Bakanı George Tron, istifa etmek zorunda bırakıldı. Nitekim eski Kültür Bakanı Jack Long'un, "Herhangi bir kimseyi öldürmediğinden dolayı Strauss'un kefaletle bırakılması gerekir" şeklindeki açıklaması, kadınlara karşı cinsel zulmün yaygınlığının boyutunu yansıtmaktadır. Bundan dolayı Fransa'da yıllık olarak 75.000 kadının tecavüze maruz kalması şaşırtıcı değildir. Dolayısıyla her on madurdan biri, şikayetlerinden emin olmak için için saldırıları rapor etmelerine rağmen onlar için ne adalet nede istenilen koruma gerçekleşmiştir.

Aynı zamanda komşu İtalya, küçük bir serseriyle cinsel ilişkiye girdiği suçlamaları gibi skandalları meşalenin üzerindeki ateşten daha meşhur bir hale gelen hayasız başbakan Berlusconi'yle karşı karşıya kaldı. Şubat ayında yaklaşık 200 şehirde yüzbinlerce kadın, Berlusconi'nin kontrol ettiği İtalya basını tarafından işlenen kadına dönük saf cinsel algıya karşı protesto gösterisi yaptılar ve genellikle cinsel ilişkilerin iş kadınlarında meydana geldiği ve cinsel ilişkilerin işteki liyakata dayalı kalmayıp işverenlerle yapılmaya kadar ilerlediği liberal İtalya kültürüyle beslenmiş olan kadına karşı ayrımcılığa son verilmesini talep ettiler.

Hizb-ut Tahir Merkezi Medya Bürosu Temsilcisi Dr. Nesrin Nevaz, şöyle bir yorumda bulundu:

"liberalizm kültürünün propagandasını yaptığı pornografik bakış açısının yayılması, erkeklerin uygun gördükleri şekilde kadınlara kötü muamelede bulunabilecekleri fikrini ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla Strauss-Kahn ve Berlusconi gibi Liberalizm kültürü de yargılanmaya muhtaçtır. Zira bu kültürün gölgesinde, kudurmuş pornografik kültür pekişmektedir. Buda iki cins arasındaki normal ilişkilere zarar vermekte ve aile bütünlüğünü harap etmektedir. Yine liberalizm kültürünün, kadını küçük görme, ona bir meta ve kişisel özgürlük gerekçesiyle eğlenmenin meşru aracı olarak görme şeklindeki yaklaşımı, liberal kapitalist rejimlerdeki erkekler arasında, kadınların istendiği gibi zevk alınacak nesneler olduğu şeklindeki bakış açısının yayılmasına yol açmaktadır. Bundan dolayı "liberal" İngiltere'de haftada 2000 kadının tecavüze uğraması ve "liberal" Amerika Birleşik Devletleri'nde ise her bir dakikada bir kadının tecavüze uğraması şaşırtıcı değildir. "

Batılı devletlerin, tüm bu açık gerçekler karşısında kadın haklarının tek savunucusunun kapitalizm ve liberalizm olduğu söylentilerine dönük utanç verici propagandayı cesurca sürdürmesi büyük bir skandaldır.

İslam'a karşı atılan iftira ve onun, kadına kötü davranmakla suçlanması, hala tüm Fransa, İtalya ve Avrupa'daki siyasî ve medya çevrelerindeki konuşmalara hakim durumdadır. Daha yakından baktığımızda açıkça görürüz ki kadının onurunu korumada başarısız olan ve kadını erkeklerin arzularına bağlı aşağılık bir itaatkar haline getiren bizzat liberal değerledir. Kapitalizmin tam aksine İslam, paranın ahlakın önüne geçirilmesini reddetmekte, dolayısıyla para artırmak için kadının bedenini istismar eden tüm şekilleri yasaklamakta ve İslam, net bir şekilde kadına bakış açısının her zaman saygıya dayalı olması gerektiğini belirtmektedir. Kapitalizmin aksine İslam, bireyleri, sorumluluk duygularını besleyen ve insan ile toplum arasındaki muameleler sonucunda kendisini yansıtan isteklerinin kölesi yapan cinsel özgürlüklere inanmamaktadır. İslam, kadının onurunun korunmasını kendi hayatının saygınlığına dayalı olması olarak tanımlamakta ve dolayısıyla cinsel tacizin tüm şekillerini vahim sonuçları olan tehlikeli bir suç olarak görmektedir. Aslında kadına karşı önyargıyı ortadan kaldırmayı hedeflemesine, aile bütünlüğünü korumasına, hiçbir bir cinsel sapmalara engel olmayan yada karışmayan genel hayattaki iki cins arasında barışçıl bir ilişki ortaya çıkarmasına rağmen Batılı politikacılar ve medya tarafından baskıcı olarak nitelendirilen İslamî içtimaî yasalar, erkek ve kadın arasındaki ilişkileri düzenlemektedir.

Bundan dolayı kadınların ve mutluluklarının bir numaralı düşmanı olarak nitelendirilmesi gereken İslam değil, kapitalist liberal kültür ile onun ortaya çıkardığı hayvani davranışlara teşvik eden özgürlüklerdir.

Dr. Nesrin Nevaz
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Üyesi

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER