Cuma, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Seçimlerin Yapılıp Başarılı Olması Amerika'nın Çıkarına, Sudan'ın Zararınadır

    Bazı muhalefet partilerinin 11 nisanda yapılması planlanan seçimlerden çekildiğini açıklamasının üzerine Amerika, çılgına döndü ve şu anda Hartum'da bulunan Sudan'dan Sorumlu Özel Temsilcisi "General Scott Gration" harekete geçerek bu partileri seçimleri boykot etmekten veya seçimlerden çekilmekten vazgeçirmek üzere soluk soluğa kaldığı gibi aynı bağlamda bazı hükümet yetkilileri ile de görüştü. Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanlığı "Gration'un", seçimlere katılımlarına olanak verecek bir tutuma ulaşma hususunda muhalefet gurupları arasındaki bakış açılarını örtüştürmeye çalıştığını belirtmiştir. Ayrıca Amerikalı bir yetkiliden, "Ülkesinin seçimlerin belirlenen zamanda yapılmasında ısrarlı olduğu" açıklaması aktarılmıştır.

Amerika'nın bir düşman vasfıyla Sudan'a yaptırımlar dayattığı bir sırada seçimlerin zamanında yapılmasına şiddetle hırs göstermesi, Hizb-ut Tahrir olarak bu seçimlerin Sudan'da Amerika için hayati bir çıkar olduğu hakikatini teyit etmektedir. Zira Amerika'nın bu seçimlerden amacı, Güney Sudan'ı ayırmak için meşru olduğu denilecek geniş tabanlı bir hükümetin oluşturulmasıdır. Nitekim Beşir şöyle demiştir: "Çünkü bizler, (Güneyin ayrılması) gibi tarihi öneme haiz bir olayın halkın meşru temsilcileri tarafından olmadan kesinlikle mümkün olmayacağının farkındayız." Oysa aklı olan hiçbir kimse parçalanmanın Sudan'ın maslahatına olduğunu söyleyemez!! Bilakis bu, bu çirkin fiili işleyenlerin bir ömür boyu utanç içerisinde yaşamamak için tarafların kendisinden kurtulup beri olmaya ve başkalarına yapıştırmaya çalıştıkları bir cürümdür.

Bizler Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak tüm partilere, siyasi güçlere ve bütün Sudan halkına deriz ki; sadece seçimleri boykot etmeniz veya ondan çekilmeniz yeterli değildir. Bilakis hem seçimlerin esastan ilga edilmesi hem de bu seçimleri kararlaştıran ve dayatan Nifaşa Analaşmasını ilga edilmesi için çalışmak gerekir. Şayet bunu yaparsanız; ülkeyi daha kolay yutmak ve servetlerini sindirmek için onu parçalayıp ufalamaya çalışan ülkemizdeki tamahkar sömürgeci güçlerin önündeki yolu kesmiş olursunuz.

Ey ülkemizin partileri ve zinde güçleri: Sudan'ı yok etmek isteyen kimselerin ellerinde birer yıkım balyozu ve Sudan'ı parçalamak isteyenlerin ellerinde birer neşter olmayınız. Çözümlerinde sadık, yönetim ve politikasında adil olan siyasi bir fikir yoluyla ülkemizin birliğini korumak ve ülkemizin yönetim ve siyasi sorunlarını çözmek için çalışmalıyız. Bunu ortaya koyacak olan ise İslam ve nizamı; yani Hilafet Nizamı'ndan başkası değildir. Böylece dünyanın ve ahiretin hayrına nail olabiliriz.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." [Enfal 24]

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yeni Anayasa Paketi, Pakistan Anayasasının Külliyen Laik Olduğunu Bir Kez Daha Kanıtlamıştır

       Birkaç ay süren ateşli çalışmanın ardından onaylanan, laik ve "dini" olmak üzere her iki tarafın da imzaladığı yeni anayasa paketinin ülkede küfür yönetimini pekiştireceğine hiç şüphe yoktur. Zira Kur'an veya sünnetten olan tek bir maddeyi dahi kanun haline getirmemiştir. Bilakis bunun aksine İslam ile açık bir şekilde çelişen küfür hükümleri ve maddeleri bu paket sayesinde teyit edilmiştir. Örneğin paket, Amerika'nın terörizme karşı savaşında kara ve hava sahamızı kullanma izninin devam etmesini onaylamasının yanı sıra şahsi hürriyet gerekçesi altında Pakistan'da fuhşun yayılmasına izin verilmeye devam edileceğini ve faiz alışverişinde bulunmak isteyen kimsenin karşısında engellerin olmayacağını da onaylamaktadır. Ayrıca cürüm işlemeye devam ettikleri halde devlet başkanı gibi fasit hükümet adamlarının dokunulmazlıktan faydalanmaya devam edecek olmalarının yanı sıra Pakistan'ın dış politikası da küresel sömürgeci güçlerin tahakküm ettiği bir örgüt olan kafir Birleşmiş Milletlerin kararlarına tabi olmaya devam edecektir. Keza küresel dev şirketler, özelleştirme adı altında servetlerimizi tekelleştirmeye, yani gaz ve petrol fiyatları yükselmeye devam edecektir.

Hakeza bu hükümler ve meşruiyetlerini bu laik anayasadan alan diğer yüzlerce küfür hükümleri, Pakistan'daki insanlara zulüm etmek üzere tatbik konumunda kalacaktır. Bu felaketten daha beter olanı ise hiçbir itirazda bulunmaksızın bu kanunları onaylayan "dini" partilerin rolüdür. Zira onlar, birazcık da olsa utanarak İslam ile hükmedilmemesine veya küfürle hükmedilmesine itiraz etmediler.

Küfre bulaşarak İslam'a hizmet etmenin mümkün olmadığında şüphe yoktur. Bilakis mütedeyyin olanların küfür rejimine dahil olmasıyla bizzat küfür rejimi, onların varlığını küfür yönetimine meşruiyet kazandırmak için istismar edecektir. Buna ilaveten anayasa paketi, bölgesel otoritelere birçok yetkiler vermektedir ki bu İslam'a aykırı olmasının ötesinde ileriki günlerde bunun onaylanması halinde emperyalist güçlerin Pakistan'ı parçalamalarına imkan verecektir.

Bu anayasa paketinin, sadece sömürgeciler ile bazı politikacılara hizmet edeceği, ülkeye ve halkına hiçbir faydası dokunmayacağı noktasında ümmeti uyarmak isteriz. Zira Allah'ın kitabı ve nebisinin sünnetinden çıkarılmayan ve sahabenin icmâsı ile kıyastan alınmayan bir anayasada hiçbir hayır yoktur. Çünkü İslam, bu kaynakların dışından kanunlar alınmasını haram kılmıştır.

Hizb-ut Tahrir ümmete, kurulacak olan İslami Hilafet Devleti'ne ait kapsamlı bir anayasa ile İslam'da yönetim nizamına ilişkin bir örneği kitaplarında yazılı olarak sunmaktadır. İslam'da yönetim nizamına dair doğru ve net bir anlayış sahip olsunlar diye ümmeti ve alimlerini bu kitapları etüt etmeye davet ediyoruz. Altmış yıldır süregelen Pakistan'ın başındaki musibeti, Hilafet Devleti'nin gölgesi altında Pakistan'ın yönetimi için yegane uygun olan şeyin İslam olduğunu göstermiştir.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Milletvekilleri, Önleyici "Planı" Müslümanları Öfkelendiren, Gerçek Sebepleri Ele Almayan, İslam'ı Değiştirmeye Dönük Bir Çalışma Olarak Değerlendirdiler

Hükümet, ılımlı İslam denilen şeyi formüle etmeye yönelik "mühendislik" girişiminden vazgeçmeli ve daha çok "aşırı tutuculuğa" yol açan diğer faktörlerle ilgilenmelidir. Bu ifade ise belediyeler ve yerel yönetimler meclis komitesinin bugün yayınladığı raporda geçmiştir. Ayrıca hükümetin "şiddete" ve "terörizmin" sebeplerine dönük olduğuna inandığı önleyici stratejisi ile ilgili olan bu raporda, bu önleyici programın İngiliz Müslümanların içerlemesine ve uzletlerine yol açtığını da belirtmiştir. Önleyici plan, bütün ana siyasi partilerin desteğini almıştır.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa şöyle dedi: "Bu rapor, yıllardır söyleyegeldiğimiz şeyi ortaya koymaktadır. Hükümetin kendisi ile uyumlu laik Batılı bir İslam oluşturma girişimi, terörizmin sebebi İslam'dır şeklinde doğru olmayan bir önyargıya dayanmaktadır."

"Raporda, hükümetin birçok günlük sorunlara karşı etkin bir strateji benimsemek amacıyla dış politikaya eğilmemesi eleştirilmiştir. Nitekim Moskova metrosunda bombalar patladığında Batılı medyanın hızlı bir şekilde Rusya'nın Kafkaslardaki vahşi politikasına dikkat çekerken binlerce kişiyi katleden ve pek çok bölgede istikrarsızlık oluşturan Batılı sömürgeci politikanın yal açtığı öfke ve kini göz ardı etmesi doğrusu apaçık bir iki yüzlülüktür. "

"İslami topluluklara karşı yapılan casusluğun ve daha çok uzlete çekilmelerinin sorumlusu da önleyici stratejidir. Zira devlet ile uyumlu bir din oluşturmaya dönük bu girişim, devletin güvenliği gerekçesiyle mescitleri, ibadet edenleri ve imamları gözetleyen İslam dünyasındaki iğrenç rejimlerin girişimlerini hatırlatmaktadır."

"Müslümanlardan sürekli olarak dini siyasetten ayırmaları talep edilirken Batılı hükümetler, uzleti artırmaktan başka bir şeyi oluşturmayan başarısız bir strateji yoluyla insanların dini akideleri üzerindeki egemenliklerini genişletmeye çalışmaktadırlar."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hoş Gelmedin Ey Sayın Obama!

Hain yöneticilerin aksine ümmetin, kardeşlerinin ve bacılarının katili Obama'yı hoş karşılamayacağına dair kendisine güçlü bir mesaj vermek amacıyla Hizb-ut Tahrir'in ziyaretine karşı öfkeli bir kampanya yürütmesi, Endonezya'da büyük yürüyüşler düzenlemesi ve 7 martta bin alimden Obama'nın Endonezya ziyaretinin reddedilmesini onaylayan imza toplaması üzerine Endonezya'dan açık ve net bir ret mesajı almasının ardından...

Devlet Başkanı Obama, görevini üstlenmesinden beri yaptığı ilk ziyaretinde Afganistan'a istenmeyen ve davetsiz bir misafir olarak geldi. Hatta güvenlik korkusuyla ziyaret saati, ajanı Karzai'ye bile ulaşmasından sadece bir saat önce bildirildi.

Müslümanların diğer yöneticileri gibi Afganistan'ın hain yöneticileri de Amerikalı efendilerini sürekli hoş karşılamaktalar ve raporlar hazırlayarak bu katillere sunmaktadırlar.

Bu ülkedeki güç sahibi muhlisler, artık ümmetin bilinçlendiğini ve Amerikalılara kölelik etmekten kurtulup Hilafet'i kurmak istediğini anlamalıdırlar. Bunun içindir ki onlar, Hilafet'i kurması ve bu bölgeyi haçlılara mezar yapması için Hizb-ut Tahrir'e maddi destek vermelidirler.

 

Devamını oku...

Soru-Cevap

Soru: Ukrayna'da 07.02.2010 tarihinde ikinci tur devlet başkanlığı seçimleri yapıldı. Seçimlerin ilk turunda sadece %5 oy alan ve turuncu devrimle iktidara gelen mevcut devlet başkanı Viktor Yuschenko ikinci turda dahi yarışamazken, ilk turda sırasıyla %35 ve %25 oy almış olan Yanukovic ve Timoschenko ikilisi, ikinci turda da yarışmayı sürdürmüşler. Nitekim eski başbakan ve 2004'ün devrik cumhurbaşkanı Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç, %48'e varan oy oranıyla yaklaşık %46 oy alan Timoschenko'yu geçmiş ve devlet başkanlığı koltuğuna oturmaya hak kazanmıştır. O halde seçimleri Rusya yanlısı Yanukoviç'in kazanması turuncu devrimin sona erdiği ve Ukrayna'nın tekrar Rusya'nın yörüngesine girdiği anlamına mı gelmektedir? Bundan sonraki dönemlerde Ukrayna üzerindeki Amerikan-Rus nüfuz çatışması nasıl seyredecektir?

 

Cevap:

1- Bilindiği üzere geçen 2004 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ardından turuncu devrim baş göstermiş ve devrim sonucu, seçimleri kazanmış olan Yanukoviç iktidardan düşürülerek yerine Viktor Yuschenko ve Yulia Timoschenko'nun oluşturduğu Batı yanlısı koalisyon oluşmuştur. Tabii bu da bir tarafta Rusya'nın ve diğer tarafta ABD ve AB'nin temsil ettiği Batı arasındaki gerginliğin en üst seviyeye çıkmasına neden olmuş ve taraflar birbirlerine karşı hamleler düzenlemiştir. Ancak Yuşçenko, iktidarı boyunca Ukrayna'nın NATO üyeliği ile Rus Karadeniz Filosu'nun Kırım Yarımadasından çıkartılmasını dillendirmesi, Gürcistan'da Saakaşvili yönetimi ile yakın işbirliği kurması, enerji ve güvenlik konusuna varıncaya kadar her konuda Rusya ile sürekli çatışma politikası izlemesi Rusya ile Ukrayna arasındaki gerginliği arttırmıştır. Hal böyle olunca Yuşçenko, "ulusal proje" olarak adlandırdığı ve çoğunluğu Rusya ile çatışma unsurunu içeren fikirlerine halk nezdinde geniş destek bulamadı.

Buna karşılık Rusya, Yuşçenko'yu bitirmek ve onu halk tarafından istenmeyen adam ilan edebilmek için doğalgaz kartını bir baskı aracı olarak kullanmıştır. Zira Rusya, son iki yıl içerinde özellikle de çetin kış aylarında bazen doğalgazı kesmek bazen de fiyatları arttırmakla tehdit etmiştir. Böylece umutsuzluğa kapılan Ukrayna halkına Batıya yönelmenin çare olmadığını göstermiştir...

Öte yandan Ukrayna, küresel ekonomik krizin etkisiyle sürekli olarak siyasal ve ekonomik istikrarsızlığın içerisine düşmüştür ki böylece ülkede iki kez parlamento seçimi yapılmış ve beş kez hükümet değişmiştir... İşte tüm bu unsurlar seçimlerde Yuşçenko'nun kaybetmesinin ve Rus yanlısı Yanukoviç'in kazanmasının zeminini hazırlamıştır.

2- Yüzölçümü 603.700 km²'ye, nüfusu ise 48 minyona ulaşan Ukrayna, Karadeniz'e kıyısı olması, özellikle doğalgaz olmak üzere enerji nakil hatları güzergahında bulunması ve Avrupa ve Asya'yı birleştiren stratejik bir konuma sahip olmasından dolayı uluslararası durumu ve bölgesel dengeleri önemli ölçüde etkileyecek durumdadır. Bundan dolayı hem Rusya hem Amerika hem de Avrupa Birliği, Ukrayna'ya büyük bir ilgi göstermektedirler.

3- Ukrayna'nın Rusya açısından stratejik önemine gelince: Rusya Ukrayna'ya büyük ilgi duymaktadır. Çünkü Doğu Ukrayna sakinlerinin geneli Ortodoks mezhebine bağlı olup Rusça konuşmaktadır. Bu bir yönden diğer yönden ise burada, anlaşmaya göre 2017 yılında kullanım süresi dolacak olan Rus Askeri Karadeniz Filosu üssünün varlığıdır.

2004 yılında Ukrayna'daki turuncu devrimin ardından, Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne girme çabaları, Sivastopal'a bağlı Rus Karadeniz Filosu hususundaki Ukrayna'nın tutumu ve doğalgaz anlaşmazlıkları sebebiyle Rusya ile ilişkiler gerginleşmiştir.

Bunun içindir ki Rusya, özellikle Doğu Ukrayna olmak üzere Ukrayna'daki kendi yanlısı diğer bazı bölgelerde atmosferin Yuşçenko yönetimine karşı ısınması için büyük bir çaba harcamış ve son seçimlerde Ukrayna'daki yönetime Rusya yanlısı bir hükümeti getirmeyi başarmış ve Rusya rahat bir nefes almıştır. Zira Yanukoviç, iktidara gelir gelmez enerji alanında, ekonomik alanda işbirliğinin artırılması, basın yayın, eğitim, dil ve kültür alanında ilişkilerin geliştirilmesi gibi Moskova ile bir dizi anlaşmalar imzalamıştır. Nitekim Yanukoviç, doğalgaz fiyatının düşürülmesi karşılığında Rus Karadeniz Filosu ile ilgili yeni bir anlaşma yapılabileceğinin sinyalini vermiştir. Zira şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Karadeniz filosu ile ilgili sorun da Rusya ve Ukrayna'nın çıkarına olacak şekilde çözüme kavuşturulacaktır." [06.03.2010 /www.haberrus.com] Diğer taraftan enerji nakil hatlarını oluşturması ve Avrupa'yı Asya'ya bağlaması bakımından Karadeniz kıyısı boyunca önemli stratejik bir konuma sahip olan Ukrayna, sürekli Rusya'nın ilgi odağı olmuştur.

4- Ukrayna'nın ABD açısından stratejik önemine gelince: Ukrayna, Rusya'nın nüfuz alanını kuşatmaya çalışan Amerika açısından hayati bir konuma sahiptir. Bu nedenle ABD'nin Rus nüfuzu karşısında Ukrayna'yı kaybetmesi hem Karadeniz'de hem de Doğu Avrupa'da Rusya'nın elinin serbest kalması anlamına gelmektedir. Binaenaleyh Amerika'nın Yuşçenko'yu yönetime getiren turuncu devrim için nasıl büyük bir çaba harcadığını ve Ukrayna'nın bu dönemde ABD'nin nasıl önemli bir stratejik ortağı haline geldiğini gördük. Hatta Ukrayna, ABD'nin yardım yaptığı ülkeler listesinde "İsrail" ve Mısır'dan sonra üçüncü sıradadır. Bunu ise Ukrayna'nın ekonomik olarak Rusya'ya olan güvenini kesmek için yapmıştır... Ancak Amerika, ekonomik krizi sırasında özellikle de Irak ve Afganistan bataklığından çıkamaması nedeniyle Ukrayna'ya yeterli ihtimamı verememiş ve gerekli imkanları sağlayamamıştır. Bu ise Rusya'ya yardımcı olmuş ve onun turuncu devrimin istikrarsızlığını etkileme sürecini kolaylaştırmıştır.

5- Ukrayna'nın AB açısından stratejik önemine gelince: Ukrayna, Rusya ile Doğu Avrupa arasını ayıran bir bariyer mesabesinde olup Avrupa'nın tüketiminin dörtte birini oluşturan Rus doğalgazının %80'i bu topraklardan geçmektedir. Bunun içindir ki o, Avrupa açısından büyük bir öneme sahiptir. Nitekim Polonya'nın AB üyesi olması ve Bulgaristan ile Romanya gibi Balkan ülkelerine AB perspektifi verilmesi Ukrayna'yı AB ile komşu yapmış ve böylece AB için büyük bir öneme sahip hale gelmiştir. Dolayısıyla Ukrayna, AB ile Rusya arasında hem köprü hem de tampon bölge olma niteliği taşımaktadır.

6- Hakeza Ukrayna'nın tüm bu devletler açısından önemi, bu devletlerin son seçimlerle ilgilenmesini sağlamıştır... Ancak seçimlerin seyrine dakik bir şekilde bakıldığında Yanukoviç seçimleri sadece %3 bir oy farkı ile kazandığı görülmektedir. Bu sonuç da açık bir şekilde siyasal atmosferin bir önceki döneme göre pek de değişmediğini göstermektedir. Dolayısıyla her ne kadar Batı yanlısı Victor Yuşçenko seçimleri kaybetmiş ve devlet başkanlığına Rus yanlısı Yanukoviç gelmiş olsa da turuncu devrim döneminin sona erdiğini ve Ukrayna'nın tamamen Rus yörüngesine girdiğini söylemek için henüz erkendir. Zira Yanukoviç'in küçük bir farkla seçimleri kazanması hala Ukrayna'daki Batı yanlısı tabanın ağırlığı ve nüfuzunun olduğu anlamına gelmektedir. Bu da Ukrayna üzerindeki Rus-Amerikan çatışmasının devam edeceği anlamına gelmektedir.

7- Yanukoviç de bu hususun farkındadır. Bunun içindir ki Rus yanlısı olmasına rağmen ilk ziyaretini Moskova yerine Brüksel'e yapması, özellikle seçimleri çok küçük bir farkla kazanmasından dolayı hem Avrupa eğilimine dikkat çekmek ve özellikle Rusya yanlısı olduğu gerçeğini dikkatlerden uzaklaştırmak için çalışmak hem de 2004 seçimlerinin ardından halkın sokağa dökülüp kendisini yönetimden indirdiği sırada karşılaştıklarının aynısı ile karşılaşmamak içindir. Bunun içindir ki o, hakikatte Rusya'ya yakın bir politika takip edecek olmasına rağmen onun belli bir zamana kadar Rusya ile Batı arasında dengeli üsluplar benimsemesi ve politikasını gerek Amerika'yı gerekse Avrupa Birliği'ni kışkırtmama kılıfı altında yürütmesi beklenmektedir. Nitekim Kiev'deki Uluslararası Demokrasi Enstitüsünden Sergey Taran'ın sözleri buna işaret etmektedir: "Yanukoviç döneminin ana hatları belli. Yanukoviç, Ukrayna'nın Kremlin ile gerilen ilişkilerini geliştirecek, Rusya'nın baş ağrısı olan NATO üyeliğini gündemden çıkaracak ve Rusya'nın Kırım'da üslenen ve 2017 yılında süresi dolacak olan Karadeniz filosunun kira sözleşmesini uzatacak." [BBC Türkçe/ 08.02.2010]

Şüphe yok ki Batı, Yanukoviç'in Rusya yanlısı olduğunu bildiği gibi ona karşı çatışmacı bir politika benimsemesinin kendisine bir faydası olmayacağının da farkındadır. Bilakis görünürde yakınlaşma ama gizlide Yanukoviç'in önüne engeller koyan başka renkli üsluplar arayışı içerisinde olan bir politika benimseyecektir. Bu nedenledir ki Amerika, Yanukoviç'in seçimlerdeki başarısını "tebrik ettiği" gibi Avrupa Birliği de aynısını yapmıştır...

Tüm bunlarla birlikte özellikle Amerika olmak üzere Batı ile Rusya arasında Ukrayna üzerindeki nüfuz çatışması, ülkenin taraflar açısından önemli olmasından dolayı hiç durmayacaktır. Zira her iki tarafın da Ukrayna'daki tabanı, aynı ağırlıktadır. Nitekim iki taban arasındaki seçim farkı olan "%3" gibi çok az bir fark, her iki tarafın da Ukrayna'da etkin dayanaklara sahip olduğu anlamına gelmektedir.

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Bir Müslümanın Bu Anayasa Değişikliği Paketinden Hayır Umması Akıl Karı Değildir!

Belli bir süredir Türkiye kamuoyu, AKP hükümetinin meclise taşımayı düşündüğü 30 maddelik mini anayasa değişikliği paketi ve bu paketin yasalaşmasına şiddetle karşı çıkan İngiliz yanlısı Kemalist laikler ile Amerikan yanlısı demokrat laikler arasında hakaretlere varan tartışmalarla meşgul olmaktadır.

Bu minvalde Hizb-ut Tahrir/Türkiye Vilayeti, Türkiye'deki Müslüman kamuoyu ile aşağıdaki hususları paylaşmak ister:

1. Her şeyden önce mevcut anayasa sömürgeci kafir ülkelerin anayasalarından derlenmiş olup İslami temellere dayanmayan bir küfür anayasasıdır dolayısıyla üzerinde yapılacak her türlü değişiklik batıl olacaktır. Batılın üzerine bina edilen de batıldır.

2. Bu anayasa değişikliği paketi de öncekilerden farklı olmayacaktır. Sömürgeci güçlerin nüfuz çatışma alanı olması hasebiyle Türkiye'de yapılan anayasa değişiklikleri, sömürgeci kafirlere ajanlık yapan liderlerin iktidarlarını sağlamlaştırma amacındadır. Bu paket içerisindeki Kemalist laiklerin kalesi olan Anayasa Mahkemesi ile HSYK'nın yapısını değiştirmeye dönük maddeler bunun böyle olduğuna açık bir delildir.

3. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri birçok kez kısmi, birkaç defa kapsamlı şekilde değişiklik yapıla yapıla anayasa yamalı bohça haline gelmiştir. Bu durum, sınırlı ve aciz insan aklı ile yazılan bir anayasanın nasıl hatalarla dolu olduğunu kendi kendilerine dahi itiraf ettiklerini gösterir.

Ey Müslümanlar!

Kısacası bu anayasa değişikliği paketi, İngiliz yanlısı Kemalist laiklerin kalelerini ele geçirmek amacıyla Amerikan yanlısı demokrat laikiler tarafından hazırlanmış bir değişiklik paketidir. Dolayısıyla bu anayasa değişikliği ister yasalaşsın isterse yasalaşmasın sizlere hiçbir şekilde hayrı dokunmayacak bir anayasa değişikliği paketidir. O halde Hizb-ut Tahrir'e destek veriniz ki Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak sizlere; Amerika'nın veya başka bir sömürgeci kafir devletin maslahatını gözetmek yerine bizzat sizlerin maslahatını gözetecek, Kur'an, sünnet ve bu ikisinin irşad ettiklerinden istinbat edilmiş İslami akide temeline dayalı arı-duru bir anayasa sunsun.

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar cahiliye yönetimini mi arıyorlar? Oysa yakin sahibi bir toplum için yönetimi Allah'tan daha güzel olan kim vardır?" [el-Mâide 50]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Endonezya, Türkiye'de Hizb-ut Tahrir Aktivistlerinden Tutuklananların Serbest Bırakılmasını Talep Eder

H. 19 Rabî-ul Evvel 1431 el-Muvafık M. 05 Mart 2010 Cuma sabahı, Türkiye'deki terörle mücadele bürosu ekipleri, Hizb-ut Tahrir aktivistleri tarafından çıkarılan Köklü Değişim Dergisi çalışanları, yazarları ve yetkililerinden birçoğunun evine baskın düzenleyip bir kadın ile yedi erkeği tutuklamalarının yanı sıra yasal olarak basılıp yayınlanan birçok dergiye de el koydular. Türkiye'de Hizb-ut Tahrir aktivistlerinden tutuklananların bazılarının isimleri şöyledir:

1- Hüseyin Sivren 2- Oğuzhan Akbolat 3- Mesut Şahin 4- Murat Albasan 5- Çiğdem Albasan ki kendisi, 26 yaşında olup dört aylık hamile olmasının yanı sıra üç yaşında bir çocuk annesidir!

Bundan önce de Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti Resmi Sözcüsü Yılmaz Çelik tutuklanmıştı.

İşte tüm bu kişilerin tutuklanmalarının Rabbimiz Allah'tır demelerinden başka bir gerekçesi yoktur.

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلاَّ أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan sırf Azîz-ul Hamîd olan Allah'a iman etmelerinden dolayı intikam aldılar." [el-Burûc 8]

Yukarıda geçen hakikatlere binaen Hizb-ut Tahrir / Endonezya aşağıdaki hususları vurgular:

1) Türkiye'de Tayyip Erdoğan liderliğindeki laik rejim, özellikle İslam'a ve Türkiye'deki Müslümanlara yönelik düşmanlığını açık bir şekilde göstermiş, otoriteyi ele geçirmesinin ardından ümmetin isteklerini hiç dikkate almamış ve var gücüyle Türkiye'de Amerikan planlarının uygulanmasını derinleştirmek için çalışmıştır. Zira Hilafet'i kurarak şeriatı getirmek için gecesini gündüzüne katan ümmetin erkekleri ile kadınlarından oluşan Türkiye'deki Hizb-ut Tahrir aktivistlerinin saflarındaki tutuklamalar buna dair en canlı kanıttır.

2- Hilafet'in yeniden kurulmasını durdurmaya veya bloke etmeye dönük tüm uygulamalar başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Zira yapılan tutuklamalar nedeniyle birçok bölgelerdeki muhlis insanlar, şeriatı tatbik etmesi ve Hilafet'i ortaya çıkarması amacıyla Hizb-ut Tahrir'e olan desteklerini ifade etmek için guruplar halinde Hizb-ut Tahrir şebabına gelmişlerdir ki bu da Hilafet'in yeniden kurulması meselesinin bir an meselesi olduğunu teyit eder.

3- Türkiye yetkililerinden, Türkiye'deki Hizb-ut Tahrir aktivistlerini derhal serbest bırakmalarını ve bu kişilerin davet taşımadaki faaliyetlerini durdurmak için kasıtlı olarak uydurulmuş tüm suçlamalardan beraat ettirmelerini talep eder. Aksi takdirde vaat edilen Hilafet Devleti, Hizb-ut Tahrir aktivistleri ile tüm Müslümanların üzerine zulüm ve baskı uygulayan herkesten hesap soracaktır.

4- İster Amerika isterse İngiltere'den olsun yabancı desteğe dayanan bir gücün kırılgan bir güç olduğunu, buna mukabil bu zalimane uygulamaların sadece ümmetin Hizb-ut Tahrir'e olan desteğini güçlendireceğini ve bunun da ötesinde zalim yöneticinin sonunun dünya ve ahirette hüsran olacağını vurgular.

Muhammed İsmâ’îl Yusanto
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Endonezya

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Sirte'deki Köle Yöneticiler Kudüs'ü İlk Kez Heba Ettikleri Gibi Bir Kez Daha Heba Etmektedirler, Allah Onları Katletsin Nasıl da Döndürülüyorlar!

Arap zirvesinin yirmi ikincisi Kudüs'ün direnişini destekleme sloganı altında -ki o bundan beridir- Libya'nın Sirte şehrinde düzenlendi. Hem bu zirvelerin hem de uzun zamandan beri ümmetin başına çöreklenerek ona zilletin ve aşağılanmanın her türlüsünü tattıran yöneticilerin adeti olduğu üzere bu zirve de klasik sunumun, bayatlamış kararların, Yahudilerin Filistin'e, halkına hatta ümmetin tüm mukaddesatlarına yönelik cürümleri, zulümleri ve saldırıları artsa bile kendisinden zerre kadar sapmadığı stratejik bir seçenek olarak teslimiyet ve aşağılanma seçeneği vurgusunun dışına çıkmamıştır.

Artık yöneticilerin en düşük onur duygularını dahi kaybettiklerini, ümmetle olan tüm bağlarını kestiklerini, destekleme adı altında Kudüs'ü zayıflatıp komplolar kurduklarını söylemeye bile gerek yoktur. İşte onlar Kudüs'ü ilk kez heba etmelerinin ardından ikinci kez bir daha heba etmekteler. Bunu ise Kudüs üzerindeki Yahudi egemenliğini pekiştirmeye ve Kudüs meselesini kurtuluş ve temizlik meselesinden işgal edilmiş topraklara girdirilmesi Yahudi'nin iznine bağlı olan ve genellikle gelirleri fasit otoritenin menfaatçilerine giden ne doyuran ne de aç bırakan ne olduğu belirsiz mallar meselesine dönüştürmeye dönük bir plan belirleme yoluyla yapmaktadırlar.

Aciz yöneticiler daha doğrusu komplocular, sanki ümmetin mukaddesatlarının Müslümanların akidesi ile güçlü bir bağlantısı olmayan tarihi eserden başka bir şey değilmişçesine el-Aksa'nın himayesini, yöneticilere itaat edip Kudüs'te Yahudilerin cürümlerini takip etmekle yetinerek kendisini tatmin eden ordunun görevinden değil de UNESCO'nun görevlerinden sayarak ondan, el-Aksa ve diğer mukaddesatlara karşı isimlendirdikleri sorumlulukları yüklenmesi talebinde bulundular.

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلاَ "Ve dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz bu liderlerimize ve büyüklerimize uyduk, onlar da bizi yoldan saptırdılar." [el-Ahzâb 67]

Ayrıca katılımcılar, işlerinin dizginlerini öncesinde ve sonrasında efendileri Amerika'ya teslim etmişlerdir. Böylece belki dalaletlerinden, gurur ve kibirlerinden geri dönerler diye Amerika'nın Yahudi'nin kulaklarını çeken kızgın ve sert ifadelerle kendilerine karşılık vermesini zelil kölenin efendisinden istediği gibi ümit ederek "barış" yolunda verdikleri kurbanların ardından yüzsularını korumak için yardım talep talebinde bulunmak üzere Beyaz Saraya doğru yöneldiler!!

Ey Müslümanlar:

Kudüs ve Filistin, kendilerinden olmayan kendilerinin de onlardan olmadığı yöneticilere haykırmamakta, Filistin'in gasbedilmesine katkıda bulunan ve onu Yahudi'ye leziz bir lokma olarak sunan uluslararası örgütlere yönelmemekte ve Amerika'nın ateşiyle yanıp tutuşan Yahudi'ye sığınmamaktadır. Bilakis sizlerin arasındaki Halid'in, Selahiddin'in ve Ebi Ubeyde'nin torunlarına haykırmakta ve kalabalık ordularınızın Beyt-il Makdis'i kurtarmak için ona doğru hareket etmesini gözetlemektedir. Kudüs ve Filistin, ne ayaklarda oynanan bir futbol topudur ne de içerisinde çocukların veya sahte malların ticaretinin yapıldığı zarara uğramasından korkulan bir eşyadır. Bilakis o, dünyanın dört bir tarafındaki tüm Müslümanların ta derinliklerine kök salmış ümmet meselesidir. O halde ordunuz ile aranızdaki güç ve kuvvet ehlinin, ümmetlerine ve onun meselelerine yardım etmelerinin zamanı değil midir?

Ey Müslümanlar:

Sizleri kaplayan sessizliği kırmanız, bu rejimlerin kabusundan kurtulmak için hemen harekete geçmeniz ve onun yerine Kudüs'ün, Bağdat'ın, Kabil'in ve Müslümanların tüm işgal edilmiş topraklarının kurtuluşu için Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet'i getirmeniz amacıyla sizlere Beyt-il Makdis'den sıcak bir çağrıda bulunuyoruz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ "Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a [dinine ] nusret verirseniz Allah da size nusret verir ve ayaklarınızı [dini üzere] sabit kılar. İnkar edenlere gelince; onların hakkı yıkımdır ve Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır." [Muhammed 7-8]

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER