Cuma, 04 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Düşmanınızın Apaçık Tuzağına Düşmeyin

Medya organları, 22.03.2010'da Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin, İslami Parti'nin lideri Gulbeddin Hikmetyar'ın üst düzey bir temsilcisi ile görüştüğünü bildirdiler. Bu görüşmenin maksadı, diyalog sürecine başlamak ve İslami Parti'yi müzakerelere ortak etmektir. Direnişçiler ile olan diyalog politikası, muhaliflerin müzakerelere ortak ve hükümete dahil edilmelerinin kararlaştırıldığı Londra konferansının uzantısından öte bir şey değildir. Tüm bunlar, Birleşik Devletler ile NATO kuvvetlerinin günlük onlarca Müslümanı katlettikleri bir sırada gerçekleşmektedir.

İslami Parti'nin Resmi Sözcüsü Sayın Harun Zorgun, [IFB] Haber Ajansı'na şu açıklamada bulundu: "Barış planımız 15 noktadan oluşmakta olup bunlardan biri yabancı kuvvetlerin çekilmesine dönük net bir zaman takvimi belirlemek ve diğeri, geçici bir yönetim oluşturmaktır." Ve şöyle ekledi: "İslami Parti, Afganistan'ın hayrı ve refahı için Taliban'ı da barış müzakerelerine katılması için teşvik etmeye hazırdır."

Hizb-ut Tahrir, Afganistan'daki Müslümanları uyarmak ve dikkatlerini aşağıdaki noktalara çekmek ister:

1. Nebi Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in hadisine binaen mümin bir delikten iki defa sokulmaz. Aslında müzakereler, Müslümanların ve İslam'ın düşmanlarının Müslümanları parçalamak ve sömürgecilerin işgaline direnen bu kimseleri zayıflatmak için kurduğu bir tuzaktır.

2. İslam'da fertlerin ve cemaatlerin işgalciler ve kafirlerle müzakere etmesi caiz değildir. Zira İslami olmayan devletlerle müzakerelerde bulunma hakkına sahip olan sadece halifedir.

3. Geçici düzenleme önerisi ardından seçimlerin yapılması tamamen düşmanın istediği bir taleptir. Müslüman olarak bizler, demokrasinin sorunlarımızı çözemeyeceğini, ona ortak olma ve çağırmanın da haram olduğunu bilmeliyiz.

4. Sorunlarımızın çözümü, sadece Birleşik Devletler ile NATO kuvvetlerine karşı çıkmak yoluyla olmaz. Bilakis bununla birlikte demokratik nizamın yanı sıra hain yöneticilerin yıkılması ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ] ile resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in belirlediği İslami Hilafet'in kurulması yoluyla olmalıdır.

Hepimiz biliyoruz ki bu tür müzakerelerin maksadı, uzun tarihi bir geçmişi olan "böl parçala" taktiğidir. İslami Parti, kafirlere yönelik bu tür tekliflerde bulunarak aslında Müslümanlara ve hayatlarını İslam'a kurban eden binlerce şehide güçlü bir darbe vurmuştur.

İslami ümmetin ve işgal altındaki beldelerinin tek çözümü, saldırganlarla asla müzakere etmeyip bilakis ümmeti ve tüm insanlığı İslami Devlet'in dış politikası olan davet ve cihat yoluyla yöneticilerin prangasından ve ceberut nizamlardan kurtarmak için Müslümanların ordularını harekete geçirecek olan Hilafet Devleti'ni geri getirmektir.

لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ "Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz." [Zuhruf 78]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Patlama Eylemleri Başlar Başlamaz Askeri Operasyonlar Başladı

Amerika'nın, Lahor'daki patlama eylemleri silsilesinin uygulanması hususunda hükümet ile işbirliğine başlamasının ardından Hizb-ut Tahrir ümmete, her zamanki gibi bu eylemlerden maksadın ordunun askeri operasyonlarına dönük kamuoyu oluşturmak olduğunu açıklamıştı. Ne yazık ki beklediğimiz oldu ve Orakzai bölgesinde fiilen katliam başladı. Böylece Amerika'nın, Svat ve Güney Veziristan bölgelerinde askeri operasyonların yapılmasını istediği sırada Blackwater şirketi, aynen daha önce yaptığı gibi hükümetin yardımıyla Pakistan'da kaos ateşinin fitilini tutuşturmayı başardı.

Patlama eylemleri, ister polis merkezini isterse ordu karargahını hedef alsın bu eylemlerden maksat, medya organlarını istismar ederek ülkenin dört bir tarafında karışıklık, korku ve öfke oluşturmaktır. Yani sözde terörizmi felç etmeye yönelik askeri operasyon başlatmak için korku ve öfke atmosferini istismar edilmiştir. Ancak hakikatte ise kabileler halkından olan masumların evleri uçaklarla bombalanmış, milyonlarca insan oturdukları yerlerden tahliye edilmiş, ticarethaneleri imha edilmiş ve milyonlarca insanın malı zarara uğratılmıştır.

Hükümet sürekli olarak operasyonların tamamlanmasının ardından insanların emniyete ve güvenliğe kavuşacağı iddialarıyla insanları aldatmaya çalışmaktadır. Ancak hakikat şudur ki Amerika, bu operasyonlar aracılığıyla Pakistan'ı alevlerin ortasına atmayı başarmıştır. Zira art arda birbirini takip eden operasyonlar, insanların kafalarına indirilen balyoz gibi onları bitap düşürmüştür. Ordunun Güney Veziristan'daki askeri operasyonlarının sona ermesinin ardından halkla ilişkiler dairesi resmi sözcüsü insanları yatıştırmak için, önümüzdeki on ikinci aya kadar altı ay boyunca askeri operasyonlar olmayacak ve ordu da hiçbir askeri operasyonda bulunmayacaktır sözleriyle yalan söylemiştir. Ancak tamamen bunun aksi gerçekleşmiş ve işte bugün Müslümanlar, kabileler bölgesinde Müslüman kardeşlerinin elleriyle öldürülürken şeytan Amerika, zevk aldığı bir tiyatro sergileniyor gibi savaşı izlemektedir.

Diğer taraftan hain yöneticilerimiz, "stratejik diyalog" adı altında "stratejik teslimiyet" gerçekleştirmektedirler. Zira bu diyalog, sözde terörizme karşı savaş için talimatlar almaktan öte bir şey değildir. Nitekim Richard Holbrooke, "Bizim şu andan sonra Pakistan'a dayatmada bulunmamıza gerek yoktur" sözleriyle bunu vurgulamıştır.

İnsanlar, bu iç savaşın karşısında durmalıdır ki yoksa bu yangın tüm insanların evlerine sıçrayacaktır. Bizler, Pakistan ordusu içerisindeki muhlisleri, bu operasyonlar karşısında elleri kolları bağlı şekilde oturmamaya davet ediyoruz. Zira onlar, Amerika'yı bölgeden kaldırıp atmada kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidirler. Bunun yanı sıra onlar, Hilafet Devleti'ni kurması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelidirler. Zira ümmetin şu anda en çok muhtaç olduğu şey işte budur.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ürdün Rejimine

Ey Ürdün Rejimi:

Libya'daki Arap Zirvesi Konferansına katılmak için resmi bir davet aldın. Sen ki Kudüs ve el-Aksa'ya en yakın rejimsin. Sen ki silahlı kuvvetlerinin subayları ve mensuplarının sadece Kudüs ve el-Aksa'yı savunmak için değil bilakis tüm Filistin'i savunmak için kendilerini feda etmeye ve şehitlik için hazır olmalarına rağmen Kudüs ve el-Aksa hususunda ifrata kaçtın.

Sen ki el-Aksa'yı, kindar Yahudi ile Filistin otoritesindeki ajanların altındaki rüzgarın yönüne terk etmek için Batı Şeria ile kanuni ve idari bağlantıları kesen kanunu çıkaran rejimsin.

Sen ki Allahuteala'nın buyurduğu gibi Yahudi ile anlaşmak için koşuşturanların ve onun çıkarlarının gerçekleşmesi için acele edenlerin ilki olan rejimsin. Zira O, şöyle buyurmuştur:

فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٌ "Kalplerinde hastalık bulunanların, başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün." [el-Mâîde 52]

 

Ey Rejim:

Vadi Arabe anlaşmasını iptal et,

Batı Şeria ile bağlantıların kesilmesini iptal et,

Haçlılarla birlikte şeytanın yolunda savaşmak üzere dünyanın dört bir tarafına dağıttığın askerleri geri getir,

Libya'daki zirve konferansında bir araya geleceğin devletlerden askeri destek talep et,

 

Ey Rejim:

Şüphesiz sen sürekli olarak "Kudüs'te yaşananlar karşında sessiz kalınmanın imkansız olduğunu" dile getiriyorsun. Peki sen Kudüs için konuşmaktan başka ne yaptın?!

Tarih, senin seleflerinin Hilafet yıkılırken İngilizlerle işbirliği yaptığını kaydetmiştir,

Tarih, seleflerinin Kudüs ve el-Aksa da dahil Batı Şeria'ya yönelik komplolar kurduklarını ve onları Yahudilere teslim ettiklerini de kaydetmiştir...

Bir kere bile olsa işlediğin günahların kefaretini ödemenin zamanı gelmedi mi... ?!

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ey Pakistan Ordusu! Blackwater ile Amerika'nın Zorbalıklarını Durdurup Hilafet Devleti'ni Kurması için Hizb-ut Tahrir'e Nusret Veriniz En Son Patlama Eylemleri Silsilesinin Gayesi Askeri Operasyonları Artırmaya Dönük Kamuoyu Oluş

Hizb-ut Tahrir, Pakistan'da son zamanlarda patlak veren operasyonlar silsilesine karşı Peşaver, İslamabad, Lahor ve Karaçi'de yürüyüşler yapmıştır. İslamabad'taki yürüyüş Elektronik Basın Kompleksi önünde yapılırken Lahor ve Karaçi'deki yürüyüşler Basın Kulübü önünde yapılmıştır.

Yürüyüşteki konuşmacılar, her ne zaman sivillere karşı cürümsel patlama eylemlerine gerek duyulsa hükümetin Blackwater ile Amerikan katliam birimlerinin elini kolunu serbest bırakmayı alışkanlık haline getirdiğini ve insanların dikkatini bu eylemlerden başka yöne çekmek için de onları günlük sorunlar ve temel ihtiyaçlarla sürekli meşgul etmek amacıyla elektrik kesinsi, gaz, şeker ve un kıtlığı krizi gibi krizler icat etmektedir. Diğer bir ifadeyle patlama eylemlerinden maksat, hükümetin insanları günlük sorunlarıyla meşgul etmek için sahte krizlerle kasıtlı sisli bir hava oluşturduğu sırada uygulamak istediği askeri operasyonları destekleyici kamuoyu oluşturmak ve böylece Amerika'nın terörizme, yani "İslam'a" karşı savaşında meydana gelenleri tamamen unutturmaktır.

Pakistan'daki insanlar, yeni askeri operasyonların zamanının yaklaştığına dair tatsız haberler verilirken yapmacık elektrik krizine eşlik eden patlama eylemleri karşısında şok olmuşlardır. Diğer yandan Amerika, kendilerinden yapmalarını istediği askeri operasyonların detaylarını vermeleri için Pakistan yöneticilerini yanına çağırmaktadır. Nitekim Amerika, Kuzey Vezirintan'da askeri operasyonlar yapması için Pakistan'a baskı uygulamıştır ve mevcut siyasi durum da bunun gerçekleşmesinin yakın olduğunu göstermektedir.

Ümmet, Amerika'nın Irak'taki kirli rolüne tamamen muttali olup Amerika'nın Pakistan'da benzer patlama eylemleri yaparak buradaki hedeflerini gerçekleştirmek istediğini de bilmektedir. Bizler rolümüz gereği ümmeti uyarmak ister ve ona deriz ki Amerika bölgeden zelil olarak kaldırıp atılmadıkça Pakistan'daki kaos asla bitmeyecektir. Pakistan ordusu içerisindeki muhlislere yönelir ve onlara deriz ki; ne zamana kadar parmağınızı dahi kımıldatmadan susmaya devam edeceksiniz? Müslümanlara yönelik Amerikan savaşı hala devam etmektedir. O halde İslam'ı ve Müslümanları korumak sizin göreviniz değil midir? Bizler, Pakistan ordusu içerisindeki muhlislerden, Müslümanların kaybettikleri yüksek konumlarına -ki Müslümanlar buna diğer insanlardan daha layıktır- kavuşmaları amacıyla İslam'ı tatbik etmesi ve Amerika'yı bölgeden kaldırıp atması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep ediyoruz.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir'in Kalabalık Yürüyüşleri Obama'nın Endonezya Ziyaretinin İptal Edilmesine Neden Olmuştur Hizb-ut Tahrir Endonezya'daki Ümmetle Birlikte Obama'nın Endonezya Ziyaretini Engellerken Niçin Pakistan Halkı Üçüncü Derec

Obama'nın Endonezya'yı ziyaret etme kararını ilan etmesinin ardından Hizb-ut Tahrir de onun ziyaretine karşı bir dizi siyasi faaliyetlerde bulunacağını ilan etti ki 14 Mart 2010'da Endonezya'nın muhtelif şehirlerinde binlerce göstericinin katıldığı yürüyüşler düzenledi. Hizb-ut Tahrir, ümmet adına, Endonezya'yı ziyareti sırasında Amerikan büyükelçiliği önünde yapılacak yürüyüş sayesinde Obama'nın yüzüne bir şamar indirileceğini ilan ettiği gibi bunun da ötesinde martın yedisinde binlerce alimden Obama'nın Endonezya ziyaretini reddettiklerini ifade eden imza topladı.

Doğrusu Obama'nın ziyaretini iptal etmesi, Amerika'daki kindar haçlılara çok ağır gelmiştir.
Dolayısıyla ziyaretinin iptal edilmesinin arkasındaki gerçek sebebi gizlemek için bu ziyaret önceden ertelenmesine rağmen kongrenin sağlık karar tasarısını onaylamasına dönük girişimi noktasındaki çalışma cetvelinin yoğunluğu gibi silik bahaneler sunmuşlardır.

Obama çocukluğunun dört yılını Endonezya'da geçirmiştir. Bu nedenle hain Endonezya yöneticileri, onu Endonezya'da karşılamak için çeşitli vesileler oluşturmaya çalıştılar. Endonezya yöneticilerinin durumları, sürekli Amerikalı efendilerini karşılayan ve onlara aylık ve yıllık raporlar sunan hain Pakistan yöneticilerinin durumları gibidir. Ancak Hizb-ut Tahrir, ümmet ve onun çabası sayesinde Obama'nın Endonezya ziyaretini engellemeyi başarmıştır.

Artık Pakistan'daki insanların, yönetimdeki Amerikan ajanlarını kaldırıp atmak için Hizb-ut Tahrir saflarına katılmalarının zamanı gelmiştir. Dolayısıyla Pakistan toprakları, Amerikalılara, yönetimdeki ajanlarına ve muhalefet partilerine yasak edilmelidir.

Güç ve kuvvet ehline düşense Amerikan bağımlılığından kurtulmayı isteyip duran ve Hilafet Devleti'nin kurulmasından başkasını istemeyen ümmeti görmeleri için gözlerini dört açmalarıdır. Bunun içindir ki güç ve kuvvet ehli, Hilafet Devleti'ni kurması ve bölgeyi haçlılara mezar yapması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelidir.

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Mescid-i Aksa, Kendisine Murabıt Olmaları için Filistin Halkına Nidada Bulunmakta ve Kendisini Kurtarması için Ümmetin Ordusuna Çığlık Atmaktadır O Halde İcabet Edecek Kimse Yok mu?

Filistin arzının gasbeden terörist Yahudi varlığı, Filistin halkı, Mübarek el-Aksa ve tüm mukaddesatlara karşı cürümlerine devam ederken Filistin otoritesi ile İslam dünyasındaki zırar yöneticiler Filistin halkı, Kudüs ve Mübarek Mescid-i Aksa hususunda ifratlarına devam etmekteler. Yahudi varlığı, Mescid-i Aksa'nın yakınına bir Sinagog inşa edip oraya zorla girmenin planını yaparak orasını yıkmaya çalışırken Yahudi varlığı ile onun cürüm eylemleri karşısında duracak bir kişi dahi çıkmamaktadır. Bunun içindir ki Hizb-ut Tahrir, Filistin halkı ve İslami ümmetten şunları talep etmektedir:

Başta Kudüs halkı ve onun civarındakiler olmak üzere el-Aksa'ya ulaşmaya gücü yeten herkesin, özellikle yarın ve her zaman oraya ulaşmak ve ona murabıt olmak için çaba sarf etmelidir. Çünkü işgalci, Mescid-i Aksa'ya ulaşmalarını engellemek için Filistin halkının dışındakilere sıkı güvenlik kordonu uygulamaktadır.

el-Aksa'ya ulaşabilen kitleler, yöneticileri alaşağı etmeleri, kökünden söküp atmak için Yahudi varlığına doğru harekete geçmeleri, Filistin'i, Filistin halkını ve mübarek el-Aksa'yı Yahudi pençelerinden kurtarmaları amacıyla ümmetin ordularına yardım etmeleri nidasında bulunmalıdırlar.

Dünyanın dört bir tarafında bulunan İslami ümmetin üzerine düşen ise ümmete karşı cürüm işleyen, Allah'ın hükümleri ve Filistin hususunda ifrata kaçan ve mücrim Yahudi işgaline karşı sessiz kalan yöneticilerin saraylarına doğru harekete geçmeleri için ordu içerisindeki evlatlarına baskı yapması ve bu yöneticileri kaldırıp atarak onların üzerine, kendilerini Allah'ın kitabı ve nebisinin sünnetiyle yönetecek, Filistin'i Yahudi işgalinden tamamen kurtarmak için onun hakkında kendilerine liderlik edecek, Filistin halkını ve mübarek el-Aksa'yı Yahudi varlığının cürümlerinden kurtaracak bir emir-il müminini, yani Raşit bir halifeyi nasbetmesidir. İşte o gün Allah'ın zaferiyle müminler ferahlayacaklardır.

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz." [Enfal 24]

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hint Sınır Muhafızları Kuvvetlerini Caydırmanın Tek Yolu Saldırıya Dönük Caydırıcı Bir Politika Benimsemektir

Hint sınır muhafızları kuvvetleri, dün sınır Sylt bölgesindeki Müslümanların üzerine saldırarak orada oturan insanların üzerine ateş açarak 15'in üzerinde Müslüman evladını yaralamışlardır.

Hindistan'ın bize cüret etmesinin ve saldırmasının sebebi, Şeyha Hasina başkanlığındaki Bangladeş hükümetinin Hindistan karşısında boyun bükmesidir. Zira Hint sınır muhafızları kuvvetleri, geçen hafta boyunca bu bölgedeki insanların üzerine vahşi bir şekilde saldırmaya devam etmesine rağmen Bangladeş hükümeti, müşrik Hintlilerin saldırısına kayıtsız kalmakla karşılık vermiş, dahası Bangladeş sınır muhafızlarının faaliyetlerinin etkinliğini sınırlandırma politikası benimsemiştir. Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, Bangladeş'teki Müslümanlar ile güç ve kuvvet ehline, Hint sınır muhafızları kuvvetlerini caydırmaya dönük güçlü bir politika benimsenmesinin gerekliliğini vurgularız ki bunları şöyle özetleyebiliriz:

1- Hindistan ile tüm diplomatik ilişkileri kesmek ve ona Rabb-il İzze [Subhanehu ve Te'alâ]'nın emrettiği gibi ona fiili bir muharip devlet olarak muamele etmek. Zira o, şöyle buyurmuştur:

لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ "İman edenlere düşmanlıkta insanların en şiddetlisinin, Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu görürsün." [el-Mâide 82]

2- Bangladeş sınır muhafızları komutanı savaşçı bir tutum takınmalıdır özellikle de Hint sınır muhafızları sınır bölgesindeki Müslümanların üzerine ateş açtığında. Komutanın, Hintli sınır muhafızları komutanı ile bir araya gelmesi için Hindistan'a gitmesine ve birlikteliğin ardından yaptığı basın açıklamasında toplantıyı "yapıcı olarak" vasıflandırmasına nasıl izin verilebilir? Komutan bir askerdir, aldatıcı bir siyasiye dönüşmesi caiz olmadığı gibi müzakere için bir askerin gönderilmesi hikmetli bir davranış değildir, bilakis o harp komutanlığına çağırılmalıdır.

3- Şu anda bizler, Hint sınır muhafızlarına karşı saldırı politikası benimsemeli, onların bizlere saldırdığının misliyle biz de onlara saldırmalı ve beldelerini fethetmek için harekete geçmeliyiz ki böylece bizler değil onlar cevap vermek zorunda kalsınlar. Dolayısıyla onlar bize ateş açmayı düşünmeden bizim onlara ateş açmamız gerektiği gibi sınır üzerinde sınır muhafızlarından kim varsa söküp atılmalıdır. Zira onları uslandırmanın tek yolu budur. el-Hak [Tebareke ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:

فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ "Kim size saldırırsa siz de ona size saldırdığının misliyle saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir." [el-Bakara 194]

Açık olmak gerekirse bu stratejiyi hükümetten bir talep olarak önüne koymayız. Zira her şeyden önce insanlara karşı cürüm işleyen hatta Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'nın hükümlerini hiç sayan bizzat bu hükümettir. Zira Subhanuhu şöyle buyurmuştur:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ "Muhammed Allah'ın resulüdür. Onunla birlikte olanlar, kafirlere karşı çok şiddetli, birbirlerine karşı çok merhametlidirler." [el-Feth 29]

Dolayısıyla hükümet nezdinde haçlılara ve müşriklere karşı şiddetli olma diye bir şey söz konusu değildir. Bu nedenle bu hükümeti kaldırıp atmalıyız. Ancak bundan maksat, teslim olan ve Hasina hükümetinin işlediği hıyaneti bizzat kendisi de işleyen Bangladeş Halk Partisi'ni getirmek için değil bilakis mevcut kafir nizamı kökünden söküp atmak ve Hintli müşrikler hakkında Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'nın hükmünü tatbik edecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak olmalıdır.  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ قَاتِلُواْ الَّذِينَ يَلُونَكُم مِّنَ الْكُفَّارِ وَلِيَجِدُواْ فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ "Ey iman edenler! Kafirlerden yakınınızda olanlarla savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki Allah muttakiler ile beraberdir." [et-Tevbe 123]

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Mevcut Patlamalar Silsilesi, Amerika ve Pakistan Hükümeti Tarafından Kuzey Veziristan'daki Askeri Operasyonların Önünü Açmaya Yönelik Bir Girişimdir

Hizb-ut Tahrir, Lahor'da meydana gelen patlamalar silsilesini şiddetle kınar ve bu tür patlamaların, daima askeri operasyonları desteklemeye dönük bir kamuoyu oluşturmak için Amerika ile hükümetin yapmak istediği bir askeri operasyonun öncesinde gerçekleştiğini vurgular. Zira Amerika ve Pakistan hükümeti, Svat ile Güney Veziristan'da gerçekleştirdikleri askeri operasyonlar boyunca bu stratejiyi takip etmiştirler. Nitekim 2009 aralık ayında bizzat Obama'nın dilinden şu sözler dökülmüştür: "Geçmişte Pakistan'da radikalizme karşı savaşın kendi savaşları olmadığını iddia eden bazı kimseler vardı. Ancak masumların öldürülmesinin Karaçi'den İslamabad'a kadar yayıldığı son yıllarda artık kamuoyu değişmiştir." Yine 2010 şubatının ilk günü General Keyani, basına konuşarak onları askeri operasyonları desteklemeye ve bu fitne savaşının bizlerin savaşı olup Amerikan savaşı olmadığı yönünde kamuoyu oluşturmaya teşvik etmiştir. Bu adım, Keyani'nin Svat ve Güney Veziristan'daki askeri operasyonların başarısı için çizdiği beş adımdan biridir. Nitekim Pakistan hükümeti, 2002-2004 yılları arasında kabileler bölgesinde gerçekleştirdiği askeri operasyonların, halk desteğinin zayıflığı ve Müslüman askerlerin Müslüman kardeşlerini katletmeyi reddetmeleri sebebiyle başarısız olduğunu ilan etmiştir ki 200'den fazla asker ve subayın Veziristan'da savaşmaksızın teslim olmasının sebebi işte budur. Bu durum, Hintlilerle savaştıklarını zannederek kabileler bölgesindeki insanların genelinin yanında Pakistan ordusunun samimi bir şekilde savaşması amacıyla Amerika'yı kabileler bölgesinde Hindistan'a bir rol biçmeye itmiştir. Diğer taraftan hükümet, Blackwater ile diğer paralı Amerikan şirketlerinin paralı kuduz köpeklerinin açık bir şekilde çalışmasına ve insanlardan istediğine işkence etmesine izin vermiştir. Nitekim Irak'ta fitne fesat saçan ve bombalama eylemleri yapmak yoluyla orada kan akıtan bizzat Blackwater şirketidir ve Pakistan'da da aynı görevi üstlenen işte bu şirkettir.

Lahor'da meydana gelen patlama eylemleri silsilesi hükümetin, Amerika'nın son zamanlarda tekrarlayıp durduğu talepleri doğrultusunda Kuzey Veziristan'da askeri operasyonlar yapmasının yaklaştığının bir göstergesidir. Amerika, silahlı guruplarla savaşma kılıfı altında kabileler bölgesinde İslam'ı sevenlere savaş açmıştır. Silahlı guruplar, her askeri operasyon sonrasında bir yerden bir yere intikal ettiği bir sırada sanki onlar, orduyu bir bölgeden ötekine onları takip etmeye teşvik etmektedirler ki bu da silahlı gurupları takip etmek gerekçesi altında hedef alınmış bölgeyi harabe bir bölgeye dönüştürmektedirler.

Bizler insanları, hükümetin kabileler bölgesinde başka bir yıkıcı askeri operasyon başlatmasını engellemeye davet ediyoruz. Zira Amerikalı efendilerine sadakat gösteren bu yöneticiler, ülkeye kaos, yıkım ve helakten başka bir şey getirmemişlerdir. Artık insanlar ile güç ve kuvvet ehlinin, bu yöneticileri kökünden söküp atmak ve Hilafet Devleti'ni kurmak yoluyla Amerika'yı bölgeden kovmak için Hizb-ut Tahrir'e katılmalarının zamanı gelmiştir. Zira bu bölgeye güveni ve emniyeti getirmenin tek yolu Hilafet'tir.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER