Perşembe, 03 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Şeyha Hasina ve Hükümetini Kaldırıp Atarak Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz Çağrısı Yapan Beyandan 100.000'in Üzerinde Dağıtmıştır

 

     Hizb-ut Tahrir bugün, Şeyha Hasina ile hükümetini kaldırıp atarak Hilafet Devleti'ni ikame etme çağrısı yapan bir beyan yayınladı. Beyanın başlığı, "Şeyha Hasina ve Hindistan'la Birlikte Sınır Muhafızları Katliamı Komplosunu Kuran Anglo-Amerikan Anlaşmalı Hükümetini Kaldırıp Atarak Alemlerin Rabbinin Farz Kıldığı Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz" şeklindeydi. Hizb-ut Tahrir üyeleri, Başkent Dakka da dahil Bangladeş'in muhtelif büyük şehirlerinde bu beyanın 100.000'in üzerinde kopyasını dağıttılar. Beyanın içerisinde şu ifadeler geçmekteydi: "Şeyha Hasina hükümeti, Bangladeş ordusu ve sınır muhafızları kuvvetlerini zayıflatmak üzere şubat 2009'da Hindistan'daki müşrik hükümetle birlikte komplo kurmuştur. Hükümet, otoriteyi teslim alır almaz sömürgecileri razı etmek için bu hıyaneti işlemesinin yanı sıra seçim kampanyasında insanlara verdiği vaatleri de yerine getirmemiştir. Bu olayın üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen hükümet, cürümün soruşturulması ve canilerin mahkemeye sevk edilmesi yönünde hiçbir adım atmamıştır." Hizb beyanda şöyle demiştir: "Hükümet, kendisini iktidara getiren efendilerine verdiği vaatlerini yerine getirmek için var gücüyle çalışmaktadır. Zira bir taraftan haçlı Amerikalılara hizmet ederken Şeyha Hasina, son Hindistan ziyaretinde Hindistan ile teslimiyet görüntüsü veren anlamda pek çok anlaşmalar imzalamıştır... Liderlerinizin sloganlarını yükselttiği kafir demokratik rejimin sizlere hiçbir hayrı dokunmayacaktır. Zira Avami Partisi ile koalisyon ortağı Ulusal Bangladeş Partisi'nin her ikisi de siyasi programlar çizebilmek için efendilerinin emirlerini beklemektedirler. Gerçek şu ki Bangladeş, kendisine muhakeme olduğunuz bu kafir demokratik rejimin gölgesi altında dünyadaki yirmi başarısız en kötü devletten biri haline gelmiştir! Kafir ve müşrik emperyalistlere meydan okumaya ehil uyanık ve güçlü liderler çıkarmaya muktedir olan sadece Hilafet'tir. Zira Hilafet, şunları yapacaktır:

Hizb-ut Tahrir beyanda, güç ve kuvvet ehline bir nidada bulunmuş ve onlara şöyle bir ana hat çizmiştir:

 

Ey Halid İbnu Velîd, Muhammed İbn-ul Kasım ve Bahtiyar Halıcı'nın torunları:

Hizb-ut Tahrir, 28 Şubat 2009'da bu hükümetin sınır muhafızları katliamında Hindistan ile gizli anlaşmasını ifşa eden bir beyan yayınlamış ve mücrim hükümet, bu beyan üzerine hizbin üyeleri ve destekçilerinden pek çoğunu tutuklamakla karşılık vermiş ve bunun akabinde de emperyalist efendilerinin önerisiyle hizbi yasaklamıştır. Şimdi sizleri, bu günlerde bu ülkenin kuruluşundan bu yana kendinden önce iktidarda bulunan yöneticilerin çizgisinde yürüyen Şeyha Hasina'nın hıyaneti sayesinde bu ülkedeki en üst el olan sömürgeci kafirin eli haline gelmiş açgözlü emperyalistlerin çıkmazından İslami ümmeti kurtarmak için sunduğumuz bu beyana yönlendiriyoruz:

1- İngiltere, Amerika ve Hindistan, Müslümanların düşmanıdır. Sakın onların tatlı sözlerine ve sahte vaatlerine aldanmayınız.

مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ "Ne ehli kitaptan kâfirler, ne de müşrikler Rabbinizden size bir hayır indirilmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Şüphesiz Allah, azim fazilet sahibidir." [el-Bakara 105]

2- Hükümetin takındığı sadakat ve bağılık tutumu İslam'a ve Müslümanlara karşı bir cürümdür. Zira onlar, Azze ve Celle'nin Kur'an'da vasıflandırdığı münafıkların ta kendileridir. Zira o, şöyle buyurmuştur:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münâfıklara kendileri için elîm bir azâp olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 138-139]

3. Mevcut hükümeti kaldırıp atması ve Hilafet Devleti'ni ikame etmesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz ki Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret vererek küfrü Medine-i Münevvere'den kaldıran ve İslami Devleti ikame eden ensarın efendisi Sa'd İbn-u Muaz misali adamlar gibi örneklikler ortaya koyasınız. Sa'd İbn-u Muaz [Radıyallahu anhu]'nun ölümünden ders çıkarınız. Zira Cabir, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den şöyle derken işittiğini rivayet etmiştir:

اهْتَزَّ عَرْشُ الرَّحْمَنِ لِمَوْتِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذ "Sa'd İbn-u Muaz'ın ölümünden dolayı Rahman'ın arşı titremiştir."

 

Devamını oku...

Şeyha Hasina ve Hindistan'la Birlikte Sınır Muhafızları Katliamı Komplosunu Kuran Anglo-Amerikan Anlaşmalı Hükümetini Kaldırıp Atarak Alemlerin Rabbinin Farz Kıldığı Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz

  • Kategori Bangladeş
  •   |  

İnsanlar, geçen yılın bu ayında Şeyha Hasina hükümetinin, Bangladeş ordusu ve sınır muhafızları kuvvetlerini zayıflatmak üzere Hindistan'daki müşrik hükümetle birlikte komplo kurarak gerçekleştirdiği sınır muhafızları katliamındaki cesur subayların katliam faciasını hatırlıyorlar. Bizler, 25 Şubat 2009'da başlayıp 27 şubata kadar üç gün boyunca subaylara karşı işlenen bu iğrenç katliamı hatırladığımız gibi bu cürümle birlikte silahsız subaylara nasıl işkence edildiğini, aralarında hamilelerin de olduğu subayların hanımlarının nasıl katledilip tecavüz edildiğini, sonra da hükümetin kurbanların cesetlerini ve uzuvlarını gözlerden uzak vahşi bir şekilde nasıl defnettiğini de hatırlıyoruz.

Hükümetin "isyancılara" cürümlerini tamamlamaları için yeterli zaman kazandıracak şekilde siyasi çözüme ulaşma gerekçesi altında bu cürümü durdurmak için ordunun müdahalesini nasıl engellediğini de unutmadık. Hükümetin, subayların ve ailelerinin akıbetlerini öğrenmeden önce "isyancılara" tam bir dokunulmazlık vermek için nasıl acele ettiğini de hatırlıyoruz. Bakanlar ve yetkililer sanki karargahta olanları önceden biliyorlarmış gibi bu sıcak duruma rağmen hiçbir zarara maruz kalmaksızın sınır muhafızlarının karargahına defalarca girip çıkmışlar ardında da sakinleri bölgeden tahliye edip orayı kapatarak "isyancıların" kaçmalarına izin vermişlerdir. Hükümet, cürümünü gizlemek ve suça bulaşması hususunda insanları saptırmak için uydurma hikayeler icat etmeye başlamış ve Şeyha Hasina'nın kıdemli danışmanının, el-Cezire kanalına verdiği bir röportajda, isyancılar geçerli bir mazerete sahiptirler açıklaması yaranın üzerine tuz basmıştır! Hükümet, otoriteyi teslim alır almaz sömürgecileri razı etmek için bu hıyaneti işlemesinin yanı sıra seçim kampanyasında insanlara verdiği vaatleri de yerine getirmemiştir. Bu olayın üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen hükümet, cürümün soruşturulması ve canilerin mahkemeye sevk edilmesi yönünde hiçbir adım atmamıştır.

Ey Müslümanlar!

Hükümet, otoriteyi teslim almasının üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen insanlara verdiği vaatlerden hiç birisini hayata geçirmediği gibi temel emtia fiyatlarının düşürülmesine ilişkin vaatlerini de hayata geçirmemiştir. Bunun yanı sıra hükümet, Kur'an ve sünnete aykırı hiçbir eylemde bulunmayacağını vaat etmiş ancak bunun aksini yapmıştır. Zira Kur'an ve sünnete savaş açmaya dayalı eğitim ve müfredat politikasını benimsemiştir. Şimdilerde ise onlar, İslam'ın Müslümanların özlem duyduğu bir hayat nizamı olarak dönmesini engellemek amacıyla siyasi İslam'ın yasaklanması hakkında konuşmaktadırlar.

Diğer taraftan hükümet, kendisini iktidara getiren efendilerine verdiği vaatlerini yerine getirmek için var gücü ile çalışmaktadır. Zira o, bir taraftan Amerika'nın bölgedeki çıkarlarına hizmet etmek amacıyla Amerikan uçakları için askeri üsler inşa etmek yoluyla haçlı Amerikalılara hizmet ederken -ki hükümet, kasım 2009'da Bangladeş ordusu ile Amerikan kuvvetleri arasında ortak bir tatbikat gerçekleştirmiştir- diğer taraftan Amerika'nın Bangladeş ekonomisine pençesini geçirmesine imkan verecek şekilde Amerika ile ekonomik anlaşma imzalamaya dönük görüşmeler yapmaktadır.

Bir diğer taraftan hükümet, haçlı İngilizler ile onların payandası olan müşrik Hindistan ayağına da hizmet etmektedir. Zira Şeyha Hasina, son Hindistan ziyaretinde teslimiyet görüntüsü veren anlamda pek çok anlaşmalar imzalamıştır. Zira Şeyha Hasina, Hindistan ile Chittong ve Mangla limanlarının Hindistan'a verilmesi anlaşması yapmasının yanı sıra Achgong limanı koridoru yoluyla kendi topraklarından geçmesine de izin vermiştir. Ayrıca Hindistan istihbaratıyla koordinasyon kurmak yoluyla İslam'a karşı savaşta kullandıkları bir isim olan terörizmle mücadele adı altında güvenlik anlaşmaları da imzalamıştır. Sanki sınır muhafızları subaylarının katledilmesi Hindistan'ı razı etmeye yetmiyormuş gibi hükümetin otoriteyi teslim almasının üzerinden bir yıl geçmesiyle birlikte üstüne üstlük bu anlaşmalar yapılmıştır.

Eee tüm bunlardan sonra Şeyha Hasina'nın, "silahlı örgütlere" karşı haçlılarla komplolar kurmuş olmasından dolayı İndira Gandhi barış ödülünü alması hiç şaşırtıcı olur mu? Aynı şekilde Hindistan Devlet Başkanı Şeyha Hasina'yı Pratibha Patel olarak nitelendirirken Şeyha Hasina da Hindistan'da sürgünde olduğu sırada kendisini gözeten İndira Gandhi'yi kendi annesi gibi nitelendirmiştir. Bu arada Şeyha Hasina'nın sürgünde olduğu sırada Hindistan Devlet Başkanı'nın kendisine ev komşusu ve siyasi rehber olduğunu ve Hindistan ziyaretinden döndüğünde de "başarılarını" kendisini Hindistan efsanevi kahramanı "Derodan'a" benzeterek tanımladığını zikretmeden geçemeyeceğiz. Evet, işte Şeyha Hasina gerçeği budur ve o, haçlıların ve müşriklerin sadık bir ajanıdır.

Ey Müslümanlar!

Liderlerinizin sloganlarını yükselttiği kafir demokratik rejimin sizlere hiçbir hayrı dokunmayacaktır. Zira Avami Partisi ile koalisyon ortağı Ulusal Bangladeş Partisi'nin her ikisi de siyasi programlar çizebilmek için efendilerinin emirlerini beklemektedirler. Gerçek şu ki Bangladeş, kendisine muhakeme olduğunuz bu kafir demokratik rejimin gölgesi altında dünyadaki en kötü yirmi başarısız devletten biri haline gelmiştir!

Kafir ve müşrik emperyalistlere meydan okumaya ehil uyanık ve güçlü liderler çıkarmaya muktedir olan sadece Hilafet'tir. Zira Hilafet, şunları yapacaktır:

1- Kur'an ve sünnetle hükmetmek ki işte o zaman Allah Subhânehu Te'alâ bu kerim ümmetten razı olacaktır.

2- Bu başarısız devletleri güçlü ve süper bir devlet ile değiştirmek yoluyla bu karanlık dönemi sona erdirecektir.

3- İnsanların temel ihtiyaçlarını garantileyecek ve birinci sınıf sanayileşmiş bir ülke inşa edecektir.

4- Ümmeti birleştirecek ve güçlü bir ordu inşa edecektir.

5- Müslümanları emperyalistlerin saldırılarından kurtaracak ve güçlü bir dış politika benimseyecektir.

Hilafet Devleti'ni ikame etmek için çalışmak ümmetin boynundaki herhangi bir farz gibi farzdır. Zira Nafi, Abdullah İbnu Ömer'in Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i şöyle derken işittim dediğini rivayet etmiştir:

مَنْ خَلَعَ يَدًا مِنْ طَاعَةٍ لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا حُجَّةَ لَهُ وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً "Her kim itaatten elini çekerse, ahirette kendisi için hiçbir delil bulunmadan Allah ile buluşacaktır. Ve her kim de boynunda biat halkası olmaksızın ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur." [Muslim rivayet etti]

Şüphesiz Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], her Müslümanın boynunda biat halkasının olmasını farz kılmış ve boynunda biat halkası olmayanı cahiliyye ölümü ile ölmüş gibi vasıflandırmıştır. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den sonra biat halifelere verilmektedir. Bu da her Müslümanın boynunda biatin olması ve Müslümanların bağlılığı açısından biati hak edecek bir halifenin olması anlamına gelmektedir.

 

Ey Güç ve Kuvvet Ehli!

Ey Halid İbnu Velîd, Muhammed İbn-ul Kasım ve Bahtiyar Halıcı'nın Torunları:

Hizb-ut Tahrir, 28 Şubat 2009'da bu hükümetin sınır muhafızları katliamında Hindistan ile gizli anlaşmasını ifşa eden bir beyan yayınlamış ve mücrim hükümet, bu beyan üzerine hizbin üyeleri ve destekçilerinden pek çoğunu tutuklayarak karşılık vermiş ve bunun akabinde de emperyalist efendilerinin önerisiyle hizbi yasaklamıştır. Şimdi sizleri, bu günlerde bu ülkenin kuruluşundan bu yana kendinden önce iktidarda bulunan yöneticilerin çizgisinde yürüyen Şeyha Hasina'nın hıyaneti sayesinde bu ülkedeki en üst el olan sömürgeci kafirin eli haline gelmiş İslami ümmet üzerindeki açgözlü emperyalistlerin çıkmazından kurtarmak için sunduğumuz bu beyana yönlendiriyoruz:

1- İngiltere, Amerika ve Hindistan, Müslümanların düşmanıdır. Sakın onların tatlı sözlerine ve sahte vaatlerine aldanmayınız.

مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ "Ne ehli kitaptan kâfirler, ne de müşrikler Rabbinizden size bir hayır indirilmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Şüphesiz Allah, azim fazilet sahibidir." [el-Bakara 105]

2- Hükümetin takındığı sadakat ve bağılık tutumu İslam'a ve Müslümanlara karşı bir cürümdür. Zira onlar, Azze ve Celle'nin Kur'an'da vasıflandırdığı münafıkların ta kendileridir. Zira o, şöyle buyurmuştur:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münâfıklara kendileri için elîm bir azâb olduğunu müjdele! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 138-139]

3- Mevcut hükümeti kaldırıp atması ve Hilafet Devleti'ni ikame etmesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz ki Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret vererek küfrü Medine-i Münevvere'den kaldıran ve İslami Devleti ikame eden ensarın efendisi Sa'd İbn-u Muaz misali adamlar gibi örneklikler ortaya koyasınız. Sa'd İbn-u Muaz [Radıyallahu anhu]'nun ölümünden ders çıkarınız. Zira Cabir, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den şöyle derken işittiğini rivayet etmiştir:

اهْتَزَّ عَرْشُ الرَّحْمَنِ لِمَوْتِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذ "Sa'd İbn-u Muaz'ın ölümünden dolayı Rahman'ın arşı titremiştir."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Taliban ile Müzakere Edilmeye Çalışılması, Afganistan'a Yönelik Savaşın Hakikatini İfşa Etmektedir

Medya organları, 20.01.2010 tarihinde Londra'da düzenlenen Afganistan Konferansı'nın ardından Batılı devletlerin Taliban hareketi ile müzakere yapmayı istediklerine yer verdiler. Böylece Batının işgal altındaki Afganistan'a yönelik yeni stratejisi ifşa olmuştur.

Batının, İslami Taliban hareketinin ilişkiye girilmesi imkansız olup öldürmek ve tahrip etmekten başka bir şeyi düşünmeyen vahşi bir hareket olduğuna dolayısıyla tasfiye edilmesi gerektiğine ikna etmeye çalıştığı savaş, yıkım ve binlerce ölümün yaşandığı yaklaşık sekiz seneden sonra şimdi bu devletler, bu hareket ile müzakere yapmayı planlıyorlar. Dolayısıyla bu, Afganistan'a yönelik savaşın sadece sömürmek ve servetleri yağmalamak için olup daha önce bu devletlerin iddia ettiği üzere Afgan halkını kurtarmak için olmadığının en büyük kanıtıdır.

Halkları bu yeni stratejiye ikna etmek için de medya organlarında Taliban kanatlarından öldürmek ve tahrip etmekten başka bir şeyi düşünmeyen radikal kanatla ilişkiye girmenin imkansız olduğuna ve geçim derdine düşerek Taliban'la sırf para kazanmak için ilişki kuran sıradan insanlardan oluşmasından dolayı çoğunluğu temsil eden ılımlı kanatla ilişkiye girmenin mümkün olduğuna dair bir propaganda başladı. Bu taksim büyük bir yalandır. Çünkü gerçekte Afgan halkı, hem sömürgeciliğe hem de hayat tarzını değiştirmek için topraklarındaki Amerikan, İngiliz, Alman ve Hollanda varlığına karşıdır. Zira Afgan halkı, kendisine Batının yaşam tarzını veya güzel ve çirkin ölçülerini dayatmasını istememektedir. Bilakis diğer Müslümanlar gibi Afgan halkı da İslami Devlet, yani Hilafet Devleti altında İslam tarzına göre yaşamayı istemektedir.

Batının işgal karşıtı Afgan direnişi ile müzakere yapmaya çalışmasının gerçek sebebi Müslüman halkı İslam Devleti altında İslami nizama göre yaşama fikrinden vazgeçirmeye güç yetiremediğini anlamasıdır. Nitekim ünlü bir yazar bunu şu sözü ile ifade etmiştir: "Zamanı gelmiş olan bir fikirden daha güçlü bir şey yoktur." Bundan dolayı Afgan halkını işgale direnmekten ve hayatta İslam tarzına göre yaşamayı istemekten vazgeçirme girişiminin başarısız olacağı ve insanları kendisinden uzaklaştırmak için çalıştığı Hilafet fikrinin gerçekleşme zamanının artık geldiği noktasında Batıyı müjdelemek isteriz.

وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ "Muhakkak ki Allah, kendisine (dinine) nusret verenlere, zafer verecektir. Şüphesiz Allah, kesinlikle Kaviyy'dir, Aziz'dir." [el-Hacc 40]

Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

 

Devamını oku...

Kemalist Laiklerin Balyozu ile Demokrat Laiklerin Örsü Arasında Sıkışıp Kalan Türkiye'deki Müslüman Halkı Kurtaracak Olan Ancak Hilafet'tir!

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Son günlerde Türkiye kamuoyu son dakika haberleri ile yatıp son dakika haberleri ile uyanır oldu. Zira bir gün medyada "Balyoz Darbe Planı" diye bir plan manşet oluyor, ertesi gün devletin bir savcısı adliyeyi basarak başka bir savcıyı gözaltına alıp hapse atıyor, diğersi gün devletin başka bir kurumu bir takım savcıların özel yetkilerini elinden alıyor, daha sonraki gün emekli ve muvazzaf olmak üzere birtakım askerlere yönelik operasyonlar düzenlenerek 40'ın üzerinde ordu mensubu gözaltına alınıyor, ardından iktidar partisine yönelik bir kapatma davası "ha açıldı ha açılacak" söylentileri dolaşmaya başlamasıyla ekonomik göstergeler allak bullak olmaya başlıyor kısacası olayların biri bitmeden diğeri başlıyor. Yani görünen o ki adeta devletin zirvesinde ve kurumlar arasında bir köşe kapmaca oyunu oynanıyor. Bütün bu gelişmeler karşısında bir krizden öteki krizin içerisine sürüklenen Müslümanlar, çölde devesini kaybetmiş bir bedevi gibi ne yapacaklarını bilmez bir halde kara kara düşünüyorlar.

Tüm bu yaşananların tek müsebbibi, yarım asırdır süregelen Anglo-Amerikan çatışması ve bu çatışmanın ülkede meydana getirdiği çift başlı iktidar yapısıdır. Bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten beri dizginleri elinde bulunduran İngiliz yanlısı kemalist laik ordu ile diğer tarafta yarım asırdır bu dizginleri eline geçirmenin uğraşısını veren Amerikan yanlısı demokrat laik AKP hükümeti gibi bir sivil iktidarın olduğu çift başla yönetilen bir ülkede bu gibi krizlerin sık sık yaşanması doğal bir durumdur.

Yarım asırdır süregelen bu çatışmanın son günlerde giderek şiddetlenmesiyle vahim bir ülke tablosu ortaya çıkmıştır. Hilafet'in en son başkentliğini yapmış olan Türkiye'nin, hükümeti, ordusu, polisi ve yargısının, İslam'a ve Müslümanlara savaş açıp gece gündüz onları katleden sömürgeci kafirleri İslam beldelerinden kovmaları, onların ümmete yönelik iğrenç planlarını Müslümanlara açıklamaları ve onlara bir an bile göz açtırmamaları gerekirken birbirlerine karşı komplolar kurar, birbirini dinler, takip eder ve fişler hale gelmişlerdir. AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, "Eee şimdi biz onları fişliyoruz." diyerek ülkenin içerisinde bulunduğu vahim tabloyu özetlemiştir.

Bir zamanlar Konstantiniyye'yi fetheden Fatih Sultan Mehmet, Müslüman beldeleri bir araya toplayan Kanuni Sultan Süleyman ve Müslüman diyarların kalkanı Abdulhamit gibi bağrından nice İslam kahramanları çıkaran Müslüman Türkiye halkının medyası, sivil toplum kuruluşları ve aydınlarının, toplumu sömürgeci güçlerin çatışması sonucu ortaya çıkan mevcut fasit vakıadan kurtarmaları gerekirken, birbirine karşı düşman gözüyle bakar, parçalanır ve kutuplaşır hale gelmiştir.

 

Ey Müslümanlar!

Tarihinizden seksen sekiz yılı çalan, nice evlatlarınızın canına kıyan, servetlerinizi heba eden, sizlere bir gün olsun gün yüzü göstermeyen, sizin evlatlarınızdan oluşan emniyet birimleri ile yine sizin evlatlarınızdan oluşan orduyu adeta birbirinin düşmanı haline getirerek gece gündüz birbirlerini dinleyen birer kurum haline getiren, insanları kamplaşmaların içine sürükleyerek kardeşi kardeşe düşman yapan, yandaş ve muhalefet diye medyayı ikiye bölen sömürgeci kafirlerin uşakları arasında dönen bu çatışmanın arasında sıkışıp kalmak yerine niçin Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak dünyanın efendisi olma yolunda hala harekete geçmiyorsunuz?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  "Ey imân edenler! Allah ve Resul sizi, size hayat verene çağırdığında icâbet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak onun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Dr. Afiyet'in Zalimane Yargılanmasına Kaşı Ülkede Gösteriler Düzenlemektedir Afiyet Sıddıki ve Onun Gibi Diğer Müslüman Kadınların İntikamını Almaya Muktedir Olan Sadece Hilafet'tir

Dr. Afiyet Sıddık, beş sene boyunca işkence gördükten ve evlatlarından mahrum bırakıldıktan sonra Amerika, nihayet Dr. Afiyet'i kesinlikle işlemediği bir suçtan dolayı yargıladı. Her kim vahşilikte ve suç işlemekte Firavun ve Hülagi'yi bile geçen Amerikan yönetiminden insaf ve adalet beklerse kendisini aldatmış olur. Zira Dr. Afiyet'in davasında, tanıkların ifadesinin çelişkili olmasına rağmen jüri heyeti Pakistanlı saliha kadını suçlu buldu. Bu da onun, suça teşebbüs etmek suçlamasıyla 60 yıl hapis cezasına çarptırılma olasılığı anlamına gelmektedir. Bu, göğsünden vurulan Dr. Afiyet'in kendisi de dahil aklı başında birinin onaylamasının imkansız olduğu bir hükümdür.

Hain Pakistan yöneticileri, bu çirkin cürüme ortaktırlar. Zira Dr. Afiyet'in akıbeti nasıl olur da Pakistan'dan kötü namıyla bilinen Bagram cezaevinde son bulmuştur? Dr. Afiyet ve üç çocuğu kimin emriyle kaçırıldı? Geçen beş yıl içerisinde neredeydi? Diğer iki çocuğu nerede? Demokrat Pakistan yöneticileri, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler ve onlar akletmezler de. Zira onlar, hıyanette kendilerini sollayan diktatörler gibi Amerika'nın kölesidirler.

Kendilerini demokrasiye adayanlar ve sürekli onun için pembe tablolar çizen o kimseler hani nereye kayboldular? Bu zulüm, çoğunluğu rahatlatmak için azınlığı feda eden kapitalist demokrat sistemin ürünüdür.

Dr. Afiyet Sıddıki'nin düştüğü bu zulüm yeni değildir. Zira "Ebu Garip" cezaevi, belki de Afiyet'in maruz kalmış olduğundan daha çok zulme maruz kalan bacılarımızdan çoğunun çilesine ve sıkıntısına tanıktır. Tüm bunlara rağmen yöneticilerimiz, Müslüman erkek ve kadınları tutuklatıp kurtların pençesine teslim etmek için av köpeği gibi efendilerinin emrinde çalışmaktadırlar.

Ümmet bilmelidir ki Afiyet Sıddıki ve onun gibi mazlum Müslüman bacılarımızın kafirlerin ellerinden kurtuluşu asla düşman karşısında rica minnet etmek ve zelilleşmekle olmaz. Bilakis bizler, İslami Hilafet'in rayesinin gölgesi altında cihada çıkıp Müslüman ordu yoluyla iffetli Müslüman kadınları hürriyetlerine kavuşturan Muhammed Bin Kasım ile Mutasım'ın yaptıklarını yapmalıyız. Bunun içindir ki Hilafet Devleti'ni ikamet etmek için güçlerimizi bir araya toplamalıyız. İşte o zaman Amerika'nın, erkeklerimizi ve kızlarımızı elinde tutup tutmayacağını ve onları, bölgede esir olacak olan askerleriyle değiştirip değiştirmeyeceğini göreceğiz?

Hizb-ut Tahrir, Pakistan Silahlı Kuvvetlerine nidada bulunarak onlara şöyle seslenmektedir: Bacılarınızın ırzları kirletilirken daha ne zamana kadar sessiz kalmaya devam edeceksiniz? Bacılarınızın ırzlarını savunmak ve onları melun kafirlerin ellerinden kurtarmak için harekete geçiniz ki bu yolda şehit olasınız. Vallahi dünyanın kurtuluşu ve ahiretin felahı bundadır. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki bunun, başınıza çöreklenen bu hain yöneticilerle olması imkansızdır. Bunun içindir ki hain yöneticileri kaldırıp atıp kafir nizamlarını kökünden sökerek Hilafet Devleti'ni ikame etmesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz. Zira Dr. Afiyeti kurtarıp onu evine döndürmenin en pratik ve hızlı yolu işte budur.

Hizb-ut Tahrir bugün, Dr. Afiyet hakkındaki zalimane yargılamanın korkunçluğunu protesto etmek amacıyla İslamabad, Karaçi, Lahor ve Peşaver'de gösteriler düzenlemiştir. Göstericiler, üzerinde "Ey Pakistan Ordusu, Afiyetin İntikamını Al. Hilafeti İkame Et ve Amerikan Varlığına Son Ver" yazılı pankartlar taşımışlardır. Bunun yanı sıra göstericiler, cihat düzenlemek ve Müslümanların hurumatlarının savunulmasını başlatmak amacıyla Hilafeti Devleti'ni ikamet etmesi için Pakistan ordusunun Hizb-ut Tahrir'e nusret vermesini talep etmişlerdir.

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواْ "Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler." [el-Bakara 217] Bu Ne Bir Yanlış Anlama Ne de

30.01.2010'da Amerikan kuvvetleri ile haçlı NATO kuvvetleri, Vardak şehrinin Sidobad bölgesinde Afgan ordu kuvvetlerinden beş kişiyi katletti ve bunun bir dost ateşi veya insansız uçaklar tarafından yapılan bir hata sonucu olduğunu iddia etti.

Hakikatte ise meydana gelen bu olay, Londra konferansının semerelerinden bir semeredir. Afganistan hükümeti ve basın organları, ikiyüzlülük yaparak her zaman yaptıkları gibi bu olayla ilgili hakikatleri ve gerçek rakamları gizlediler. Bu ise kukla Karzai hükümetinin, sömürgeci Batılı efendilerine boyun büktüğüne dair güçlü bir kanıttır.

Olay, Sidobad bölgesindeki Mammal köyündeki bir evde yapılan aramalardan sonra cereyan etmiştir. Haçlılar, aranan mücahitlerin liderini bulamayınca ev sahiplerinden iki kişiyi tutuklamışlar kadınlar ise çığlık atarak üzüntüyle ağlamışlardır. Bunun üzerine Afgan ordusunun askerlerinden biri, Amerikan kuvvetlerine ateş açarak onlardan ikisini öldürdü. Amerikan kuvvetleri de bu olayın intikamını almak için insansız uçaklarla Afgan ordusunun askeri üssünü vurmaya yöneldi ve bir saatten fazla süren çatışmaların ardından beş Afgan askeri öldü ve yedisi yaralandı.

Aynı bölgede 29.01.2010'da yaşanan başka bir olayda ise Afganlı bir tercüman, ateş açarak haçlı Amerikalı askerlerden altısını öldürmüş ve üçünü de yaralamıştır. İşte tüm bu olaylar, Afganistan'daki Amerikan kuvvetleri ile NATO kuvvetlerine karşı negatif duyguların arttığını göstermektedir.

Ajan Karzai rejimi, Afganistan'daki Müslümanlara karşı yürütülen vahşi soykırım silsilesini durdurmada başarısız olmuştur. Dahası o, Müslümanları Müslüman kardeşlerine karşı sömürgeciler tarafından desteklenen güvenlik kuvvetlerinin içerisine istihdam etmek yoluyla bu katilleri daima desteklemiştir. Bu fasit ajan rejim, soruşturma ekipleri göndermek, başarısız komisyonlar oluşturmak, bazı kınama kelimeleri kullanmak ve bunların hatayla ve bir dost ateşiyle gerçekleşen olaylar olduğunu söylemek yoluyla bu vahşi amellere meşruiyet kazandırmaktadır.

Soruşturma komisyonları atanmasından maksat, Müslümanların duygularının şiddetini hafifletmek ve İslam'ın ve Müslümanların düşmanları bu vahşi haçlılara karşı Müslümanlar tarafından gelecek herhangi bir hareketi uzaklaştırmaktır. Daha önce bunun gibi nice soruşturma komisyonu gördük ama hiçbir rapor bir ilerleme kaydedemedi. Bilakis bu, hiçbir faydası olmayan uygulamalardan ibarettir.

Hilafet'i geri getirmek ve bir imam veya halifeye biat etmek, İslami orduyu cihat ve İslam'ı yaymak için seferber etmek yoluyla Müslümanların beldelerinin bu otoriter rejimler ile Batılı haçlı işgalinden kurtulmasını sağlayacaktır.

إنما الإمام جنة يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam (halife) bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir Üyesi Taci Mustafa, Genel Bir Görüşmede İngiltere'nin Afganistan Büyükelçisini Muhasebe Etti

Londra / Britanya

Geçen gece Londra'da genel bir görüşmede İngiltere'nin Afganistan Büyükelçisi Sayın Mark Sedwill, salı günü Afganistan hakkında yapılacak Londra konferansına yönelik hazırlıkların arifesinde gazetecilerden oluşan bir kalabalığa bir konuşma yapmıştır.

Sayın Mark Sedwill, Afganistan'daki sivillerin işleri için NATO yüksek temsilcisi olarak atanmasının ardından Brüksel'den döndü.

Konuşmanın ardından Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa yüz yüze konuşmak için büyükelçiye doğru yöneldi ve Taci Mustafa söze şöyle başladı: "Ben, Afganistan'da mevcut bir cemaat olan Hizb-ut Tahrir'denim. 2001'deki işgalden bu yana İngiltere, Birleşik Devletler ve NATO'nun politikaları altında yolsuzluk, uyuşturucu üretimi ve istikrarsızlık daha da artmıştır. Sekiz yıldır Afganistan'daki durumları kontrol eden Batılı kuvvetler, Afganistan'ın geleceğine dönük çözümler sunacak konumda değillerdir. Bu Londra konferansı ise başarısız fikirleri yeniden tekrarlama girişiminden öte bir şey değildir."

Sayın Mustafa, artık bu yıkıcı sömürgeci işgalin sona ermesinin vaktinin geldiğini belirtince Sayın Sedwill, buna katılmıyorum sözüyle karşılık verdi. Ardından da Afganistan'da süren Batılı işgalin bir işgal olduğunu inkar ederek çarpıtma yoluyla işgali meşrulaştırmaya çalıştı.

Aynı şekilde Taci Mustafa, Hizb-ut Tahrir'in 27 Ocak 2010'da, Batının Afganistan'a yıkıcı müdahalesi, Pakistan üzerindeki ciddi etkileri, bölgeye güvenliği ve istikrarı getirecek olan İslami çözüm hakkında bir rapor yayınlayacağını ilan etti.

Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

افضل الجهاد كلمة حق عند سلطان جائر "Cihadın en faziletlisi zalim sultan karşısında hak sözü söylemektir." [Tirmizi]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Miliband Diyor ki: Şeriat Tamam da Hilafet Asla! Biz de Diyoruz ki: İslam'ı Yeniden Tanımlamaktan ve Müslümanların Memleketlerine Müdahale Etmekten Vazgeçiniz

İngiltere Dışişleri Bakanı Miliband, işgalin yıkıcı "etkilerini" gidermek için ülkesinin Afganistan'da bir anlaşma yapacağını ve İngiltere'nin, İslami "şeriat" cumhuriyetini kabul edebileceğini ama Hilafet'i kesinlikle kabul etmeyeceğini ifade etti.

24 Ocak 2010 Pazar günü "Sohbet" programında BBC ile yaptığı röportajda program sunucusu Andrew Marr, "...Şayet tüm bunlar, el-Kaide'nin bir müdahalesi olmaksızın Taliban'ın Kabil'de şeriatla hükmeden Hilafet nizamına bağlı bir hükümet oluşturmasıyla sonuçlanırsa bu kabul edilebilir mi?" şeklindeki sorusuna Miliband şöyle cevap verdi, "Hayır! Çünkü sen 'Hilafet' dediğin zaman el-Kaideden bahsediyorsun demektir. Şeriat ise farklı bir husus olup Afganistan İslami bir cumhuriyettir ve böyle kalmaya devam edecektir."

Miliband'ın yorumları hakkında Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Taci Mustafa şöyle dedi: "Miliband, Batılı dış politika çevrelerindeki karışıklığın yanı sıra sömürgeci İngiltere'nin çıkarları ile örtüşen şekilde İslam'ın yeninden tanımlanmasına dönük artan girişimlere de ışık tutmuştur."

"Terörizme karşı bir savaş başladı ve onlar, insanlara liberal demokrasiyi silah gücüyle zorla kabul ettirecekleri kanaatindeydiler. Böylece İngiliz hükümeti, dünyanın herhangi bir yerinde şeriata veya Hilafet'e imanı 'aşırılık' olarak tanımladı. Şimdi ise Miliband diyor ki, cumhuriyet sistemi çerçevesindeki şeriat kabul edilebilir bir husus ama Hilafet asla! Bunlar, İslami alemdeki Müslümanların yönetim nizamını belirleme işinin kendilerine düşmediğini ne zaman anlayacaklar? Bunlar, siyaseti İslam'dan, İslam'ı yönetimden ve şeriatı Hilafet'ten ayırma teşebbüslerinde başarısız olacaklarını ne zaman anlayacaklar? Bu Müslümanlar, sadece İslam dünyasına kısmen kontrol ve etki etmek için herhangi bir şey yapmak olmadığını tamamen ne zaman anlayacaklar? Gerçekte şeriat, bir yönetim nizamını içermektedir ki o da Hilafet'tir ve şeriat, İslam dünyasını sömürgecilik ilmiğinden kurtaracak olanın Hilafet olduğunu emretmektedir. Yönetim, yargı, ekonomi ve toplumda İslam nizamlarından kopuk şeriat diye bir şey yoktur. Dolayısıyla Batılı müdahaleler yüzünden kaos, kan ve gözyaşına sürüklenen Afganistan, Pakistan ve bölgeyi istikrara ve güvenliğe kavuşturacak olan tek fırsat Hilafettir. Miliband, İngiltere ile Amerika'nın çıkartıp fitilini tutuşturdukları sorunlarda İslam'ı suçlayarak daha fazla savaş propagandası yapılmasını savunmada Brown, Blair ve Bush'un çizgisini takip etmektedir. Laik-liberal bir İslam dünyası taleplerinden geri adım atmasına rağmen İslam dünyasının Batı destekli zorbacı yönetim altında kalmasına geçit veren ılımlı İslam üzerindeki ısrarlı girişimini sürdürmektedir. Müslümanlar, İslam'ı, Kur'an'ı ve sünneti bilmelerine rağmen Batılı müdahaleler onları bitkin düşürmüştür. Artık Batının sadece kuvvetlerini değil bilakis bölgedeki tağutlara destek vermeyi bırakmalarının ve fasit nizamlarını alemlerin Rabbinden bir farz olan çok ihtiyaç duyduğumuz Hilafet'i kuracakları beldelerimizden çıkarmalarının zamanı gelmiştir."

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER